Tekil Mesaj gösterimi
  #12  
Alt 14-05-2011, 00:48
ALKA - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ALKA ALKA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 12 Feb 2010
Bulunduğu yer: Berlin
Mesajlar: 5.990

Başarı Ödülü 

Standart

Ne oldu gâvur mallarına ???
Almanya'daki Yahudi mallarına ne olduysa o oldu. Yani kademedeki yöneticiler arasında dağıtıldı ve o dönemde gerçekleşen Ermeni mallarının dağıtılımı ise bugünün Türk zenginlerinin kapitalını oluşturdu.

En ünlü örneği Ermenilere ait malların yağmalanması ile zenginleşen günümüz Sabancı emperiyum'udur.Soykırımdan kaçan Ermeniler'in, daha sonraki yıllarda yeniden geri almak üzere, mal ve mülklerini "en güvenilir kişi" olan Hacı Sabancı'ya teslim etmeleri, Sabancı ailesinin mallarının kökenini oluşturmaktadır.

Bir İşbirlikçi Aile : SABANCI

Ülkemizdeki işbirlikçi-tekelci burjuvazinin de önde gelen isimlerinden birisinin SABANCI ailesinin sahip olduğu holding olduğunu hemen herkes bilmektedir. Ve çok az kişi Sabancı Holding'in işbirlikçiliğinden, sömürücülüğünden kuşku duyar.
Sabancı şirketler topluluğu, sözcüğün tam anlamıyla emperyalistlerin işbirlikçisi olarak, daha kuruluşlarının ilk anından itibaren kendilerini biçimlendirmişlerdir. Ermenilere yönelik soykırımların yarattığı bir ortamda ilk sermayelerini elde etmişlerdir. Özellikle KAYSERİ ve ADANA Ermenileri'nin kişisel güvenini kazanan Hacı Sabancı, Ermeni burjuvaların altın ve mülklerinin "yeddi-emini" olarak piyasaya çıkmıştır.

Soykırımdan kaçan Ermeniler'in, daha sonraki yıllarda yeniden geri almak üzere, mal ve mülklerini "en güvenilir kişi" olan Hacı Sabancı'ya teslim etmeleri, Sabancı ailesinin mallarının kökenini oluşturmaktadır.
Hacı Sabancı, Adana, Pozantı ve Osmaniye bölgesindeki Kuvay-ı Milliye şeflerine rüşvetler vererek, bölgedeki gücünü artırmıştır. 1922 sonrasında TBMM'ye milletvekili olarak giren bu eski Kuvay-ı Milliye yerel şefleri, Ermeni soykırımına ilişkin Ankara hükümetinin herhangi bir karar almaması için sürekli çabalamışlardır. Böylece Hacı Sabancı, Ermeni burjuvazisinin mallarının sürekli sahibi olarak, ilk "yerli" sermayesini sağlamıştır.

Metnin tümü için bakınız

http://www.kurtuluscephesi.com/kurtulus/cephe905.html
Bunun yanında Ermenilerin sahip olduğu mal ve mülklerin yağmalanması sonucu oluşan ve Alman bankaları olan Reichsbank ile Deutschebank'a yatırılan ve yaklaşık 65 ton altına eş değer olduğu iddia edilen bir mal varlığı da söz konusudur. Yani nasıl Naziler Yahudilerin altınlarını İsviçre bankalarına kaçırdılarsa ve bu İsviçre tarafından uzun yıllar saklanıp ve gerçek ortaya çıkmışsa bizde de İttihak ve Terakiciler Ermeni altınlarını ve mülklerini yurt dışına, Alman bankalarına kaçırmışlardır. Zaten Ermeni Soykırım'ının temel amacı da buydu, Ermeni ile Türkler arasında gerçek bir iç savaş da bulunmuyordu. Ama İttihakçılar bunu körüklemek istediler. sebebi de aslında ganimet zihniyetine dayanıyordu.

Ermeni mallarını yağmayarak zengin olan devlet içindeki diğer portrelere örnek:

Şükrü Kaya: Kırım sırasında Muhacirin ve Aşairin Umum Müdürü. 1923 Menteşe (bugünkü Muğla) milletvekili; Tarım, Dışişleri veİçişleri Bakanı. 1922'de kurulan Türkiye Milli İthalat ve İhracat A.Ş.'nin kurucu üyesi (kurucu üyeler arasında Kılıç Ali, Tunalı Hilmi gibi 54 milletvekili var). 1929'da Kuzguncuk'ta kurulan ve halk arasında Sico olarak bilinen (resmi adı TETKAŞ) eroin fabrikasının sahibi olan bu şirketin ortakları arasında Belçikalı eroin baronu Michaelere ve Meksiaklı mafya babası Lapin de vardı. Aralık 1932'de uyuşturucu meselesinde yapılan düzenlemelerde Şükrü Kaya'nın engelleme çabaları müthiştir.

Ermeni'lerin terk ettikleri(!) mallara ilişkin üç ana dokümandan söz edilebilir: 30 Mayıs, 10 Haziran ve 26 Eylül 1915 tarihli kararlar. Yusuf Halaçoğlu'nun "Ermeni Tehciri ve Gerçekler"inde, Azmi Süslü'nün "Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı" gibi kaynaklarda, tehcirde imha kasdının olmadığına delil olarak sunulur bunlar.

İttihad-Terakki hükumeti Ermeni mallarına nasıl el konulacağı, bunların nasıl kullanılacağı, kimlere nasıl satılacağı gibi hususlarda oldukça ayrıntıyla durmuşken, bu el konan malların bedellerinin sahiplerine iletilmesi konusunda tek bir adım atmamıştır.

Alman büyükleçliği hukuk uzmanlarından Hilmar Kaiser'in "yağmanın meşrulaştırılması" tabiri tam da meseleye uymaktadır.

Bu yağmadan elde edilen paraların hangi İttihadçılar tarafından hangi uluslararası sermaye çevrelerinin hizmetine sunulduğuna da bakmak gerekir.

Nitekim Alman Tarihci Wolfgang Gust, "1915/16 Ermeni Soykirimi. Alman Konsoloslugu politik arsivleri dokumentleri", Klampern- Springe yayinlari sayfa 219'da buna dair Alman konsoloslugunun resmi bir evrakina yer verir.

Tarihci Wolfgang Gust orada söyle der,

1915 Temmuz'una kadar cogu Ermeniler ilk olarak yasadiklari yerlerin ve vilayetlerin ilgili merkezlerinde toplanirlar. Toplanan Ermeniler toplandiklari yerlerde ya derhal Türk polis ve askerleri tarafindan ya da olusturulan Kürt alaylari tarafindan öldürülürler. Bunun yaninda yasamda kalanlar da Talat Pasa'nin 27. Mayis 1915'li emriyle Halep cöllerine dogru ölüm yürüyüslerine zorlanirlar. Bu tehcir uygulamasinda Ermeniler'in bir yerlere yerlestirilmesi hedefi de güdülmüyordu. Zira ayaklandiklari ve düsmanlarla isbirligi yaptiklari söylendigi ve bu gerekceyle tehcir edilen Ermenilerin gitmeleri hedeflenen ve göc yapmalari gerektigi yerler hem düsman askerlerin bulundugu yerler olup hem de savas alaninin tam göbegiydi. Bunun yaninda varmalari gerektigi yerlerde kalabilmek icin tehcir plani geregi hic bir önhazirlik yapilmamisti. Ne cadirlardan olusan yerlesim alanlari ne de herhangi insani yardimlar öngörülmüstü. Bunun yaninda diger ülkelerin tehcire maruz kalan insanlar icin Suriye'de insani yardim ve merkezler kurma önerilerini de red etmislerdi ve bu yönde hic bir yardim konvoyuna da izin verilmiyordu. Erzurum'da o dönem alman vize konsolosu görevinde bulunan Max Erwin von Scheubner-Richter, 1915 Haziran'in sonlarinda diger bir alman elcisi olan Wangenheim'e yaptigi raporlamada,

"Ermeni tehciri uygulamacilarinin kendileri tarafindan da itiraf edildigi gibi, Ermenilere yönelik bu uygulamanin son hedefi Ermenilerin Türkiye'de toptan yok edilmesidir. Bahsi gecen resmi sahsiyetin bize bildirdigi durum kelime anlamiyla "Savastan sonra Anadolu'da hic bir Ermeni kalmayacak" . Eger bu hedefe cesitli katliamlarla ulasilamazsa Mezopotamya'nin elverissiz iklim sartlarinda zorunlu yaptirilan bir uzun yolculugun bu isi halletmesi öngörülüyor. Tüm hükümet ve askeri personelin dahil oldugu bu yoz grup icin Ermeni sorununun bu sekilde bir cözümü ideal görünüyor. Buna ragmen Türk halki Ermeni sorunun bu sekilde bir cözümünü kabul etmedigi gibi rizasini da vermemistir. Ermenilerin sürgünü ile birlikte ülkenin üzerine cöken ekonomik sikintidan dolayi da Türk halki son derece rahatsizlik duymakta."
Alıntı ile Cevapla