Tekil Mesaj gösterimi
  #2  
Alt 21-06-2009, 19:33
mehmetsalih mehmetsalih isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 09 Jun 2008
Mesajlar: 1.260
Standart

Hazreti İsa’nın Yaratılışı



Evrenin yaratılışından tutun her şeyin doğmasına sebep olan ‘’etki-tepki’’ ‘’sebep-sonuç’’ yasasına bağlıdır. İşte Hazreti Âdem’in yaratılışını yanlış yorumladığımız için Hazreti İsa’nın da yaratılışını yanlış yorumluyoruz/anlıyoruz.Doğrusu sormak gerekir ''Meryem'' Kocasız İsa’yı nasıl doğurdu?



Neden Meryem’e Cebrail Geliyor?

Meryem Suresinde İsa’nın müjdesi anlatılıyor. Ayrıca dikkat çeken başka bir konu vardır oda sadece Meryem’e değil aynı zamanda Zekeriya’ya da çocuk müjdesi verildiğidir.
7 - (Allah şöyle buyurdu): "Ey Zekeriyya! Şüphesiz biz sana Yahya isminde bir oğlanı müjdeliyoruz. Bundan önce ona hiçbir adaş yapmadık."
8 - Zekeriyya: "Rabbim! Karım kısır, ben de son derece kocamışken nasıl oğlum olabilir?" dedi.
9 - Rabbin buyurdu ki, bu işi yapmak bana kolaydır. Nitekim bundan önce seni yarattım. Halbuki sen hiçbir şey değildin."
Allah Zekeriya ya sana çocuk müjdeliyorum diyor; Zekeriya inanmıyor ve nasıl olur diyor. Allah; bu iş bana kolaydır diyor. Meryem kıssasına baktığımızda buna benzer bir olay vardır.
1- Allah hiçbir ayette ‘’İsa babasızdır demiyor’’
2- Meryem’e ruhumuzu veya başka bir şeyi bıraktık da demiyor.
17 - Biz ona meleğimiz (Cebrail)i gönderdik de ona tam bir insan şeklinde göründü.
18 - Meryem: "Ben senden Rahmân (olan Allah) a sığınırım. Eğer Allah'dan korkuyorsan (dokunma bana)" dedi.
19 - Melek: "Ben, sana temiz bir oğlan bağışlamak için, Rabbinin gönderdiği bir elçiyim" dedi.
20 - Meryem: "Benim nasıl çocuğum olabilir? Bana hiçbir insan dokunmamıştır. Ben iffetsiz de değilim" dedi.
Meryem bu anda evlenmemiştir. Bu yüzden çocuk edinmenin mümkün olmadığını düşünüyor. Oysa Allah’ın müjdelediği bir Peygamber müjdesidir. Bu sadece ona değil Zekeriya’ya da müjdelenmişti. Ama İncil’de ise Kur’an ile ayrıştığı nokta farklıdır. İncil’de melek sana bir çocuk müjdeliyorum diyor. Meryem; nasıl olacak? Derken. Melek; Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, Yüceler Yücesi'nin gücü sana gölge salacak. Bunun için doğacak olana Kutsal, Tanrı oğlu denecek. (İncil) Ama Kuran’da ise şöyle deniyor; Bu bana pek kolaydır. Sadece Meryem’e değil Zekeriya aynısı denilmişti hatırlıyorsanız; bu işi yapmak bana kolaydır. Meleğin geliş amacı çocuk değil çocuğa Peygamberliği müjdelemekti. Bu yüzden burada cinselliği ve Babasızlığı çıkarmak yanlış olur.

21 - Nezdimizden insanlara bir mucize ve rahmet kılacağız. Hem, bu önceden (ezelde) kararlaştırılmış bir iştir." dedi.
Burada yine Babasızlığı mucize değildir. Peygamberliği ve Elçiliği(getirdiği Kitap) mucizedir. Kur’an ve Peygamberlik için Kuran’da; birçok yerde mucize diye söz edilir.
22 – Nihayet Meryem İsa'ya gebe kaldı ve o haliyle uzak bir yere çekildi.
Burada evlenmeden gebe olacağını düşünmek Kuran’ı tüm bidat ve yorumlamaları okuduktan sonra ayetlere müracaat edip ayetleri düşüncelere ve yorumlara yormak olsa gerek. İncil’in saçmalıklarıyla Kuran’ı efsanelere dönüştürmek ne kadar vahim bir durum düşünün. Meryem bu olaydan sonra evleniyor ve gebe kalıyor. Yahudiler ise ona iftiralar düzüyorlar. Birçok evli kadına zina isnat edilmiyor mu? İşte Yahudiler bu Mucizeyi karamak için bu yolları deniyorlar. Ayrıca Hazreti İsa kundakta değil beşikte yani ergenlik çağına ulaşınca peygamberliğini ilan ediyor ve Meryem susma orucu tutuyor. Yahudiler bu peygamberi karalamak için ‘’zina çocuğu’’ diyorlar.



Hazreti İsa Nasıl Yaratıldı?

Şüphesiz Allah katında (yaratılışları bakımından) İsa'nın durumu,âdem’in durumu gibidir(Al-i İmran Suresi, 59)

Görüldüğü gibi Hazreti İsa normal bir insan gibi yaratılmıştır. Ve diğer İnsanlar gibi Bir Anne ve Babadan peydahlanmıştır.

Neden İsa'ya Babasız Deniliyor?

Müslüman Tefsir ve Hadislerini bilindiği gibi Yahudiler oluşturmuştur. Ve İslam'ı efsaneleştirip sıradanlaştırmak için Kuran-ı İncil ile Tefsir etmişlerdir. Âdem’in direk Topraktan yaratıldığı hikâyesi gibi İsa’nın yaratılışına da ne yazık ki Kuransız bir şekilde ele alınmıştır.





İslam Âlimleri ve Evrim

Bu söylediklerimiz indi bir söylenti değildir. Tam aksine birçok Âlimin orijinal düşüncelerinden faydalanılmıştır. Bu Âlimlerden Mevlana, İbrahim Hakkı ve İbn-i Arabî gibi büyük âlimler yer alıyor.

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri (1703-1772)

İbrahim Hakkı meşhur esri Marifetnamede Evrim kuramını şöyle anlatıyor

"Allah'ın emriyle felekler ve yıldızlar hareket edip dört unsur, (ateş, hava, su ve toprak) birbirlerine karışır ve birleşir. Bu karışım ve birleşmeden önce madenler meydana gelir. Bundan da bitkiler, maden ve bitkilerin birleşmesinden de hayvanlar meydana gelir ve hayvan soyu kemalini, en uygun şeklini bulunca insan hasıl olur" (Hakkı, İ. Marifetname, s.29).

"O akıcı vücut, bitki âlemine girerken bazı afetler, hastalıklar ona saldırır ve bu yüzden bitki olmaz. Yahut bitki olurken kemale gelmeden, olgunlaşmadan evvel bozulur. Bitkilik vasfını kaybeder ve hayvanlara yem olmaktan çıkar. Yahut hayvana yem olacak duruma gelir. Fakat yenmeden evvel yok olur gider ve bu yolda, bu suretle nice yıllar gecikir. Bazen de bir hayvan, insanın yemesine elverişli bir duruma gelmişken yenmeden evvel bozulur ve bu yüzden hayvanı insan mertebesine naklettirmeye, dönüşmeye engel olur. Bazen de bozulmadan insan mertebesine naklolur" (a.g.e., s. 30).
Muhyiddin İbn-i Arabi
Büyük Sufi İbn-i Arabi "Fütuhat" isimli eserinde gayb âleminden şu rüyasını anlatır;
İbn-i Arabi, Mekke'de kaldığı sürece sık sık Kabe'yi tavaf eder. Bir seferinde herkesin gölgesi olduğu halde, çok uzun boylu bir adamın gölgesinin olmadığını fark eder.
Uzun boylu adam tavaf ederken; "Bez de sizin gibi bu beyti tavaf ediyoruz" demektedir. Yanına yaklaşıp kim olduğunu sorar. Adam, "Ben senin büyük atalarındanım" der. Bunun üzerine İbn-i Arabi, "hangi asırda yaşadınız" diye sorar; "Kırk bin sene evvel vefat etmiştim" yanıtını alır.
İbn-i Arabi bunun üzerine "İnsanın atası olan Âdem’in altı bin sene evvel yaratıldığını söylerler" dediğinde, gölgesiz adam şu cevabı verir;
"Bil ki; insanın ilk atası olan Âdem’den evvel yüz bin Adem gelip geçmiştir." (Bkz, Mehmet Bayraktar)
Mevlana Celaleddin Rumi
Taş olarak ölmüştüm, bitki oldum.
Bitki olarak öldüm ve hayvan oldum.
Hayvan olarak öldüm, o zaman insan oldum.

Ve (31 Mart 2009) Kerem DOKSAT bir makalesinde Evrimi kabul eden diğer İslam Âlimlerini şöyle sıralıyor:
Ebu Osman Amr bin Bahr el-Cahız (776-869)
“Birinci dereceden metafizik ve ikinci dereceden fiziksel faktörler altında, türler, yeni türleri meydana getirecek kadar değişiklik geçirebilir. Bu değişiklikler sonunda, tamamen yeni türler ortaya çıkar”.
Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed el-Biruni (973-1051)
“Canlılar suni seçim yoluyla evrimleşir ve evrimleşmenin ölçüsü ‘Tabiat ekonomisi’dir. Tabiatta bir iktisat vardır, başıbozukluk yoktur. Varlıkların evrimleşmesi ve çoğalmasını tabiattaki bu doğal iktisat gücü yönetmektedir”.
Abdul Malik İbn Muhammed İbn Tufeyl (…-1186)
“Güneş ısı ve ışığı, su, toprak ve havadan meydana gelen uygun bir biçimdeki karışıma tesir ederek mayalandırabilir. Bu mayalanmış çamur hâlden hâle geçip nihâyet güzel bir şekil alınca, Allah ona ruh verir”. İbn Tufeyl, cansız maddelerin karışımından ve bu karışımın kimyasal evrimi sonucu ana-babasız meydana gelen ilk insanın tabiata nasıl uyum sağladığını Hayy bin Yakzan adlı eserinde anlatır.
İhvan-ı Safâ Risâleleri (900-1000)
Kınalızâde Ali Efendi (1510-1572) ve diğerleri…
Evrimi Darwin’den Yüzyıllarca Önce İbn Miskeveyh Buldu
Biruni’nin çağdaşı İbn Miskeveyh (ölümü 1030), El-Favzu’l-Asgar adlı eserinde şöyle diyor:
“Yüksek âlemden inen nefs, yâni ruh (MKD: Burada mefhumlar karışmış, sonra ekle alırız), çeşitli dünya varlıklarında kendini göstermiş ve tekâmül ederek insanlık mertebesine gelmiştir. Bu yüce hayat eserini kabûl eden ilk varlık bitkidir. Aşağı düzeyinde bitki, tohumsuz ürer. Otlar gibi. Bunlar minerallerden, azıcık hareket yeteneğiyle ayrılırlar. Hayat eseri nefs, bitkilerde güçlenmeye devam eder, gelişir, tohumla üreyen bitkiler meydana gelir. Bunlardan sonra köklü, yapraklı ve meyveli ağaçlar türer. Ağaçların ilk mertebesi dağlarda, çöllerde, adalarda kendi kendine bitenlerdir. Bunlar türlerini tohumla sürdürmekle beraber, ağır hareketlidirler. Sonra zeytin, nar, elma, incir ve benzeri gibi güzel toprağa, tatlı suya, ılımlı havaya ihtiyacı olan ağaçlar türer. Nihâyet evrim, üzüm ve hurma ağacına varır. Bitki, hurma ile tekâmülün son sınırına varmıştır. Hayvanla arasında çok benzerlik olan hurmanın erkeği dişisi vardır. Meyve vermesi için hayvanlardaki birleşmeye benzer biçimde tozlanması gerekir. Kök ve damarlarından ayrı olarak, hurmada temel bir organ daha vardır ki, buna bir şey oldu mu hurma ölür. Bu organ, toprağın içindeki baştır. Bu baş, hayvan beyni gibi görev yapar. Bu baş toprakta kaldıkça, hurmanın hayatı sürer. Hurma, bitkinin son, hayvanın ise ilk derecesindedir.
Bundan sonra azıcık hareket yeteneğine sâhip, köksüz yaşayabilen, yalnız dokunma duyusu olan hayvanlar oluşur. Irmak ve deniz kıyılarında bulunan sedef ve salyangoz gibi… Evrim devam eder, kurtçuklarda, kelebeklerde olduğu gibi duyu gücü artar. Hayat eseri nefs, evrimle güçlenir, köstebek ve benzeri gibi dört duyu sâhibi hayvanlara, oradan da karınca, arı ve gözleri boncuğa benzeyen, gözkapakları olmayan hayvanlara varır. Bunlarda henüz görme duyusu zayıftır. Daha sonra beş duyu sâhibi hayvanlar türer. Bunlar da derece derecedir. Kimi aptaldır, hisleri cevvâl değildir; kimi zekidir, hisleri lâtiftir; eğitilebilir, emir ve yasağı kabûl eder, sözden anlar. At ve doğan gibi.
Nihâyet evrim insan sınırına yaklaşmıştır. Hayvanlık mertebesinin sonu, insanlık mertebesinin başında maymunlar ve benzeri hayvanlar vardır. Bunlarla insan arasında az bir mesâfe kalmıştır. Burası atlanınca nefs, insan olur. Bu noktaya gelince nefsin boyu düzelir (MKD: Sırtı düzleşip dik durur demek istiyor muhtemelen) azıcık tefrik gücü, bilgi kazanma yeteneği oluşur. Kutup bölgelerinde yaşayan bu ilkel insanlarla hayvanlar arasında büyük fark yoktur. Bunlardan hikmet sadır olmaz, komşu uluslardan da bilgi öğrenmezler. Bu yüzden hâlleri bozuk, yararları azdır. Evrimleşen orta kuşaktaki (ekvatorla kutuplar arasında demek istiyor) insanlar, işte, gördüğün bu zekâ, bilgi ve beceri düzeyine gelmişlerdir” (MKD: Nereden biliyor acaba, Darwin gibi o da seyyahlık yapmış mı).
Cami-ul Ahbar: Adem İlk İnsan Değildi
Alusi’nin aktarımına göre, İmamiyye’den Cami-ül Ahbar adlı eserin sâhibi, bu kitabın beşinci bölümünde şöyle demektedir: “Atamız Âdem’den önce, her biri arasında bin yıl bulunan otuz Âdem gelip geçmiştir. Onlardan sonra elli bin yıl harap kalmış, sonra elli bin yıl yeniden şenlenmiş, sonra atamız Âdem yaratılmıştır”.
İbn Babveyh, Kitabu’t Tevhid
İbn Babveyh, Kitabu’t-Tevhid adlı eserine göre, Cafer-i Sadık şöyle demişti: “Siz sanırsınız ki yüce Allah atanız Âdem’den başka insan yaratmamıştır. Hayır, vallahi bin kere bin Âdem yaratılmıştır. Siz o Âdem’lerin sonuncususunuz”.
Muhammed Bakır ise şöyle demişti: “Bizim atamız olan Âdem’den önce bin kere bin yâhut daha fazla Âdemler gelip geçmiştir”.


Eğer indiremiyorsanız buradan indirin.
Alıntı ile Cevapla