Re: TANRI VARDIR
Bir yer anlaşılamamış.
Din de bilimde özünde aynı nesnel şeylere yaklaşır.
Ortada bir elma vardır, bilim elmayı çözümleme ile meşgul olur, din ise Elma yı salt bir done olarak alır, metafizik bir varlığa dayandırır.
Din metafizik(uydurma) bir varlığı konuşturmasyada başlar, bu konuşmalarda o varlık sert mizaçlı, sözünden dışarı çıkılmasını istemeyn bu şartlarda koruyucu olan bir Büyük Brader(ortadoğu) olarak konuşturmaya başladığında, insanların bilmedikleri şeyleride söylemek durumunda kalır. Küçük bir çocuğun abisine, abi, bu nedir? Bu niye soruları gibi, Büyük Brader başlar bildiğince okumaya...
Küçük çocuğun sorulaı nesnel sorulardır her ne kadar metafizik, soyut alemler ile zihni daha doğumundan bulanmış olsada, işte o çocuğun sorduğu soruların nesnel bilinirliği ise metafizik, soyut masallarda değil bilimdedir. Bu noktada özellikle bilimin, din ile uğraştığı sanılır, oysa birisi yani din(bir sistematik bu, bir kurum) bu nesnel bilinçsizlikten ve ifade edememekten dolayı çıkarsal sonuçlar ortaya atmışken, onun çıkarsal sonuçlarını bilim nesnel olarak zedelemeye başlar. Bilimin sosyal alanı ise, nesnel gerçeklere nesnel yanıtlar noktasında insanlara nesnel cevaplar vermek durumundadır, bu alandada ister istemez, hazır dini bilgi ilede çatışacaktır, çatışmak zorundadır, ama amacı çatışma falan değildir, ortada olan sorulara bir cevaptır. Kabaca ifade ediyorum..
Din evvela çıkarsal düzlemde yaklaşmak zorundadır, yöntemide, mantığıda bu olmak zorundadır. Örnek vermek gerekirse, ilkel dinler döneminde yağmur niye yağar, bir yaratnın varlığını kanıtlamak için, peki o yaratan ne yapar, yağmur yağdırır niye? insanlar ürünlerinden faydalansın diye... Burada çıkar ne, 1. Tanrıyı olumlama çıkarı. 2. Ürünleri elde etme çıkarı. İstediğiniz dini istediğiniz yönünden ele alın, isterseniz binbir kere evirin çevirin, çıkarsal bir düzlemden öte hiç ama hiç bir şey bulamayacasınız... Yaratım bile bir çıkarımdır, Hizmet yada kulluk için yaratmıştır.... birkaç istisna dışında istediğinizi alın evirin, çevirin... İnanç bile bir çıkar temellidir, önce inanan kişinin çıkarına olduğu betimlenir, sonra inanılanın çıkarına olduğu... İnanıldığı ölçüde dünyayı tanımlarsınız, evreni, yıldızı, karıncayı, arıyı... Hatta karıncalar, arılar, böcekler, sinekler, kuşlar, otlar, meyveler, buğday, atlar, eşekler, develer, çiçekler... hepsi insan kullansın(çıkar) diye yaratılmış şeylerdir.... Bu sayede gittikçe canlıya, cansıza, evrene... kullanılan bir şey gözü ile bakmaya bu yönde değer yargısı oluşturmaya başlarsınız. Masali bir anlatımla evren anlatılsa, yıldız tanımlansa dahi, aksi bir soruyu sorma gereğiniz dahi yoktur... Bu soruları ve yanıtları ise bilim arıyor, bilim genel bir tanımlamadır, çeşitli dalları vardır, bir metoda dayanmıştır, gelişekte, gelişmeye devam etmektedir. Daha doğumundan belirli bir şeye aitlik, belirli şeylere tapımcılık ile yetiştiğimiz için, bilime dahi sanki tek bir yerin, tek bir şeyin hakimiyetinde olan, bir din gibi, bilemediniz bir tarikat gibi dahada bilemedik bir dogma gibi yaklaşıyoruz... Böyle olunca din ile bilimi kıyaslamaya başlıyoruz, innaç terazisini koyuyor, bir tarafta farklı diğer tarafta daha farklı şeyleri tartıyoruz...
Kapital'e gelince, Kapitali 16 yaşımda iken okudum, ve bana okuma senin için erken dendiği halde okudum, kitapların içinde büyüdüm belki bir faydası oydu ama gerçekten erken bir yaş. Kapital'in ne olduğu yada olmadığı ayrı bir şey ama ona giydirdiğimiz ilahilik ise daha ayrı bir şeydir. Hayatta hiç bir şey için yazılmış hazır bir reçete(din dışında) yoktur, bu gün bunu biliyorum, en azından hiç bir doktor reçetesini cebinde taşımaz, önce dinler, testlerini yapar, sonuçları tecrübeleri ışığında değerlendirir, reçete ise en son şeydir. Mesala Kapital de aynı metod vardır, bir reçete değildir, bir tedavide değildir, bir sembol de değildir... Daha biz bir şeyi okurken dahi onun kendi metodunu, çıkış ve özünü kavrayamıyoruz, kavrayamıyoruz ki gerçekten ezberi-sembolü aşıp anlamlara ulaşmış olalım, hala anlayabilmek istisnadır(örnek mi sembolleşmiş, tabulaşmış, dini yada değil Kutsal Kitaplar)..
Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku, dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White ------ Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------ Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
|