İslam'ın geç reformu
-
* * Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Hükümetinin din işlerinden sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın, "İslam dünyasındaki akıl tutulmasını aşmak için dini düşüncede reform şart"açıklaması (Hürriyet, 8 Aralık 02), gerekli yankıyı henüz bulmamış olmakla birlikte, önümüzdeki sürecin önemli gündemlerinden birini oluşturacaktadır.
* * Söz konusu bu çıkışın, İslamcı gelenekten gelen ve takıyye yaptığı gerekçesiyle gözaltında tutulan bir parti içinden gelmesi, İslamcı camiadaki değişim sancılarının dışa vurumu anlamında büyük önem taşımaktadır.Gelenekten gelip hükümet olmuş bir gücün, geleneğin gereklerini yapmak yerine geleneğin akıl tutulmasına karşı reformdan söz etmesi de söz konusu bu değişimin somut göstergesidir.
* * "Bilgi sürekli yenilendiğine göre, bizim de dini bilgilerimizi, dini tefekkürümüzü (düşüncemizi) yenilememiz lazım" şeklindeki bu yaklaşım, Hiç kuşkusuz dinde reform fikrinin İslamcı camiadan ilk telaffuz edilişi değildir. İslam'da reform fikri, Batı karşısında girilen gerileme ve bağımlılığa bağlı olarak yüz yılı aşkın bir zaman öncesinden başlayarak, tek tek İslamcı düşünürlerce ifade edile gelmiştir. C. Afgani, M. İkbal, F.Rahman gibi isimler, bu dönüşümün ilk akla gelen örnekleri.
* * Ancak bu seferkini öncekilerden önemli kılan özellik, onun bu kez gerçekleşebilir bir zamanda ve dünya çapında yeni bir yönelimin yansıması olmasıdır.Hiç kuşkusuz kısa ve orta vadede konuya ilişkin köklü bir değişim beklenmemelidir. Ancak Hıristiyan dünyasının 500 yıl öncesinden başlayarak gerçekleştirdiği dönüşümün, nihayet İslam dünyasında da gerçekleşmeye başlaması anlamında sorun büyük önem taşımaktadır.
* * Öncekilerden ayrımla İslam'da reformasyonu gerçekleşebilir kılan bir dizi yerel ve uluslar arası veri ile karşı karşıyayız artık. Sorunun modernleşmeve Batı ile kültürel entegrasyon anlamında İslam coğrafyasının en ileri parçası olan Türkiye'de hükümet olan bir İslamcı partinin bakanı tarafından dillendirilmiş olması da bunun yansımasıdır. Dahası söz konusu bu değişim,salt Türkiye ile sınırlı olmayacaktır. İslamcılık adına kurulan rejimlerin yaşadığı ciddi tıkanma yanı sıra küreselleşen dünyanın etki ve baskıları,İslam'ı dünya çapında böylesi bir dönüşüme zorunlu kılmaktadır.
* * Reformun anlamı
* * Reform siyasal, toplumsal ve ekonomik yaşama dini gözlükle bakılmaktan vazgeçilmesinin, dünya işlerinin, kutsallık vesayetinden uzak biçimlendirilmesinin hazmıdır. Dolayısıyla hem siyasal iddialarından vazgeçme hem de toplumsal sorunların çözümünde dini referans görme anlayışını terk etmek anlamı taşımaktadır.
* * Dinde reform, bugün Hıristiyanlıkta gördüğümüz gibi, dinin siyasal alandan sosyal ve bireysel alana çekilmeyi kabullendiği bir revizyona uğraması demektir. Bu ise din temsilcilerinin, daha önce dine ait varsayılan iktidar etme talebinden vazgeçmeleri, dinin toplumsal düzlemde vicdan ve inanç alanına çekilmesini içselleştirmesi demektir. Bu ise, hem dinin siyaseten iktidarsızlaştırılması hem de toplumsal temellerini zayıflatan sosyo-ekonomik değişimlerin yaşanmasıyla mümkündür.Hıristiyanlığın reformu böylesi bir değişimin ürünü olarak başlamış ve yüzyıllara yayılan çatışmaların ve birikimlerin sonucunda tamamlanmıştır.
* * İslam'ın reformu ise, iç dinamiklerin zayıflığı nedeniyle henüz yeni yeni belirginleşmektedir. İslam'ın bir siyaset teorisi olarak biçimlenmesi ve hakim olduğu coğrafyanın sosyo-ekonomik geriliği, söz konusu reformu hem geciktirmiş hem de dış dinamiklerin zorlamasına bağlı kılmıştır. Nitekim tek tek din adamlarınca dönem dönem ifade edilse bile reform, İslam dünyasında bugüne kadar gerçekleşememiştir.
* * İslamcılığın yükselişi ve radikalleşmesi
1945 sonrası dünyasının yaşadığı ciddi modernleşme atılımına rağmen İslamcı hareketin düşük yoğunluklu olarak gelişmesini sağlayan başlıca aktör soğuk savaştı. NATO'nun toplumsal kontrol amaçlı olarak İslamcı harekete biçtiği önemli bir misyon vardı. Bu misyon giderek Yeşil Kuşak projesi çerçevesinde Sovyetler Birliği'ni kuşatma amaçlı daha aktif bir destekle beslenince,70-90 yılları arasında İslamcı hareket ciddi bir büyüme, siyasallaşma veaskeri örgütlülüğe ulaşacaktı.
* * 90'da sosyalizm adına kurulan rejimlerin çöküşü ise, bir yandan İslam'ın büyüyeceği ciddi bir toplumsal boşluk yaratırken diğer yandan da anti-komünist temeldeki İslamcı harekete olan gereksinimi de ortadan kaldıracaktı. Bu kapsamda İslamcı hareket bir yandan dünya çapında ciddi bir kitleselleşmeyle büyürken diğer yandan Çeçenistan, Yugoslavya, Sincan gibi mevzi sorunlar dışında Amerikan desteğini yitiriyordu. İşte bu yeni koşullar, İslamcı hareketin aynı zamanda yön değiştirme sürecini de belirginleştirecekti.
* * Ciddi boyutlara ulaşmış ama sistem açısından artık kendisine gereksinim duyulmayan koşullarda İslamcı hareketin kendini Batı karşıtlığı temelinde gerçekleştirmeye yönelmesi kaçınılmazdı. Bu dönüşümde İslam'ın tarihsel bilinç altı yanı sıra, İran devriminin de ciddi bir etkisi olacaktı. Aynı dönemde gemi azıya alan neo-liberal politikaların neden olduğu yaygın tepkiler de, bu biricik muhalif ideolojinin etki alanını hızla genişletecek,İslamcı hareketin ekmeğine yağ sürecekti.
* * Ancak bu süreçte İslamcı hareketin kendi dışındaki her türden hayatı İslamcılaştırma iddialı biçimlenişi, onu dünya çapındaki tüm güçlere karşı bir risk faktörü haline getiriyordu. İslamcı hareketin gerçek bir meydan okumaya dönüşen bu atılımı, halkların hak ve özgürlükleri yanı sıra aynı zamanda kapitalist sisteme karşıt bir nitelik sergileyecekti.
* * İslamcılığın düşüşü ve reform
* * Bu gerçeklikte "Medeniyetler Çatışması" tezi İslamcılığa karşı ideolojik misyon yüklenirken, ambargolar ve müdahalelerle sistem, bu yeni muhalif potansiyeli kontrol altına alınmaya çalışılacaktı. Bu politikaların da sonucu, İslamcı rejim ve hareketlerin kendilerini üretmeleri, 90'ların sonuna gelindiğinde önemli oranda tıkanacaktı. Bunun da sonucu İslamcı hareketin dünyayı fethetme iddiası, inandırıcılık ve kitlesel zemin kaybetmeye başlayacak, bu ise onu kâh teröre kâh sistemle uzlaşma ve İslamcılıkta revizyon arayışlarına yönlendirecekti.
* * Bu koşullarda gerçekleşen 11 Eylül, İslamcı hareketin geldiği tıkanmayı aşmasının değil, tam tersine gerileme ve dönüşümü sürecini derinleştiren bir dönemeç olacaktı. Yanlış hesap New York'tan dönmüş ve bu meydan okuma tavrına karşı ABD'nin ciddi bir meşruiyetle geliştirdiği kapsamlı karşı saldırı, İslamcı hareketin sistem tarafından teslim alınması ve belirlenmesi yönünde ciddi bir etkene dönüşecekti.
* * Kuşkusuz bu yeni dönemde de ABD'nin İslam politikasındaki çifte standart sürecekti. Ancak bu kez, daha önce sola ve rakiplerine karşı kullandığı İslamcı hareket ve iktidarları, kendisiyle kültürel olarak da barışık olmaya zorlayan bir iç reform baskısı uygulayacak, bunu yapmayanlara karşı tavır geliştirecekti.
* * Özetle ABD'nin "ılımlı İslam" tanımlamasının kapsamı bu dönemde genişleyecek ve sadece siyasal işbirlikçilikle yetinmeyip, onları aynı zamanda reforma zorlayacaktı. Batı karşıtı bir potansiyel üreten, yeni dünya düzeni açısından istikrarsızlık faktörü olan, tahkimatını şeriatçı dönüşümden yana yapan güçlere, ABD ile işbirliği yapsalar bile tavır alınmaya başlanacaktı.
* * Bu kapsamda önceden Yeşil Kuşağın merkez üssü ve finansörü olan Suudi Arabistan, şeriatı yayma merkezi olmaktan çıkarılarak içe kapanmaya veya dönüşüme zorlanacaktı. Aynı kapsamda Taliban ezilirken Pakistan da çizgi değişimine uğratılacaktı.Bütün bu vb. gelişmeler ise, İslamcı hareketin dünya çapında inisiyatif ve iktidar özgüvenini kaybetmesini, İslami paradigmanın artan oranda revize edilmesini getirecekti.
* * Türkiye deneyi: 28 Şubat müdahalesi
* * İslamcı hareketin Türkiye'de engellenmesi ve dönüşüme uğratılması, ABD'nin bu pragmatik dönüşümünden çok önce, İslamcı hareketin kontrolden çıkarak iktidarı belirlemesiyle başlayacaktı. Bu anlamda Türkiye deneyi, hem İslamcı hareketin bastırılması hem de reforma zorlanması anlamında özel bir önem taşıyacaktır. Burada Türkiye'deki rejimin niteliği yanı sıra diğer İslam coğrafyasına oranla modernleşme yönünde elde ettiği mesafenin belirleyici bir rolü bulunmaktadır.
* * 1994'te büyük şehir belediyelerinin, şeriat talebiyle kontrolden çıkmış olan İslamcı hareketin eline geçmesi, rejimin alarm zillerinin çalmasını beraberinde getirmiştir. Önce olağan yollardan inisiyatifi ve hegemonik yükselişi kırılmaya çalışılmış, ancak bunun başarılamaması üzerine, 28 Şubat1997 müdahalesiyle İslamcı hareket, açık çatışmaya girmek veya geri adım atma seçenekleriyle karşı karşıya bırakılmıştır.
* * Böylece İslamcı hareketin topyekün sıkıştırılması ile, ele geçirdiği mevzilerden sökülecek ve asıl önemlisi özgüveninin kırılmasıyla, inisiyatif tekrar devletin eline geçecekti.28 Şubat müdahalesi, önceden sola karşı rejimin payandası olarak beslenen,ancak gelinen noktada kendisine belirlenen sınırları aşarak rejimin İslamcı dönüşümüne yönelen bu hareketin iktidarsızlaştırılması yönünde güçlü bir bastırma iradesi olmuştur. Bu topyekün baskı, kaybedecek çok şeyi olan İslamcı hareketi, rejimle çatışmaktan kaçınmak için geri adım atmaya yönlendirecek ve 28 Şubat'ın süren kararlılığı karşısında iktidarsızlaşmasını getirecekti.
* * Bu koşullarda AKP hükümeti, İslamcı gelenekten gelen kadroların iktidarı olmakla birlikte, gerçekte İslamcılığın iktidar talebinden vazgeçmesinin iktidarı olacaktır. Onun hükümette kalması, kimilerinin sandığının aksine şeriatın kurumsallaşmasını değil, şeriatçı kadroların sisteme entegrasyonu ve aynı zamanda İslam'ın reformasyonunu kışkırtan bir işlev görecektir.
* * Reformun koşul ve dinamikleri
* * Baskılar karşısında gerileyerek şeriatçı iddialarından vazgeçen İslamcı hareket, kendini dünyevi kavramlarla ifade eden bir savunma hattına çekilmiş bulunmaktadır. Bu kapsamda Batı karşıtlığı Batı yandaşlığına, rejimi değiştirme iddiası onunla uyum arayışına, şeriatçı referanslar demokratik referanslara dönüşmüştür. Bu süreç, dini yorum ve politik hat konusunda da ciddi arayışlara yol açacak, değişim ve ayrışmalara neden olacaktı.
* * İslamcı sermaye bu dönüşümde başlıca etkenlerden birini oluşturacaktır.Görece zayıf olduğu önceki dönemde İslamcı hareketin tamamlayıcı bir parçası olan İslamcı sermaye, daha sonra ulaştığı olağanüstü birikimle kapitalist yeniden üretimin gerekleri çerçevesinde davranmaya başlayacaktı. Bu değişim,onu şeriat hedefinin parçası olmaktan çıkarırken tıkanan İslamcı harekete olan bağımlılıktan da kurtaracaktır. Bu kapsamda sürecin gereksinimlerine uygun olarak, hareketi değişime, dolayısıyla reforma zorlayan bir etkene dönüşmüştür.
* * Diğer yandan modern bir zeminde kendi dar alanını aşarak kitleselleşmek,İslamcı hareketin, toplumun bütününün talep ve etkisine açılmasını beraberinde getirmiştir. Bu ise geleneksel kalıplarında ciddi kırılmalar yaşamasını ve İslam'ın yorumunda reformu zorunlu kılacaktır.11 Eylül'de ve sonrasında oluşan yeni dünya durumu ise, İslam'ın dünya çapında bir sıkışma ve öz sorgulama yaşamasını, dolayısıyla değişim sürecine girmesini sağlamıştır; böylesi arayışlara önceden giren İslamcı hareketlerdeki değişim ise bu süreçte daha da derinleşecektir.
* * Küreselleşmenin etkisi
İslamcılık, bu süreçte palazlanan İslamcı sermaye ve yeni dünya düzeniyle entegrasyon bilincini içselleştiren kadrolarının öncülüğünde, kendi reformuna yönelmektedir. Geleneksel söylem ve iddialarında kendilerine gelecek görmeyen bu güçler, bir yandan dünyanın egemenlik ilişkilerine entegre olurken, diğer yandan da bu değişimi kendi toplumları nezdinde meşrulaştırmak için dini yeni koşullara uygun olarak revizyona tabi tutmaktadırlar.
* * Küreselleşme diğer tüm siyasal güçler yanı sıra İslamcıları da derinden etkileyen, kendi içinde tekrar tekrar saflaştıran ve değişime zorlayan bir işlev görmektedir. Nitekim siyasal ve ekonomik düzlemlerde küreselleşmenin etki alanına girdikleri oranda, yeni saflaşmalara ve değişime uğramaktadırlar. Bu etki onları, olumluluk ve olumsuzluklarıyla dünyaya entegre etmekte, giderek kendi iç dinamikleriyle başaramadıkları kendi reformlarını gerçekleştirmeye başlamalarını sağlayan bir işlev görmektedir.
* * Bu ise onları, bir yandan neo-liberalizme tepki temelinde yedekledikleri kitleleri neo-liberalizme teslim etmelerini, ama diğer yandan totaliter iddialarını terk etmeye başlamalarını sağlamaktadır.Böylece, neo-liberalizme karşı tepkilerden beslenip alternatif bir güç odağı olarak şeriatı kurma hedefiyle kurumsallaşan İslamcılık, bu yeni dönemde,hem neo-liberalizme tavır alışta hem de şeriat amacında iddialarını terk etmiş olmaktadır.
* * Özetle İslam'ın reformu, İslamcı sermaye ve kadroların, kendi iktidarları ve sermaye birikimlerinin devamı için, içinde biçimlenip büyüdükleri geleneğin(şeriatın) revize edilmesi seklinde biçimlenmektedir
Erdogan Aydın *28/ 12/ 2002
|