Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Bilim > Biyoloji > Ekoloji

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 11-12-2014, 17:34
Dialectics - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Dialectics Dialectics isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 15 Jul 2014
Mesajlar: 1.765
Standart Gaia Kuramı

İlk öne sürüldüğünde teolojik çıkarımlara sebep olmakla suçlanmasına rağmen tam olarak çürütülemeyen ancak kuramlıktan teoriliğe yükselecek mertebede bir kanıtı da henüz sunamamış ya da testten geçirmemiş bir kuram Gaia Hipotezi.

1960ların ortalarında James Lovelock tarafından ortay atılan kuram şunu söylüyor: "Dünya gezegeni yaşamını sürdürecek şekilde çalışan tek bir organizma gibi davranmaktadır."

Gaia hipotezinin en ilginç fikri yerküreyi yaşayan bir organizma gibi görmesidir.
Detayında ise yerküreyi oluşturan biyosfer, atmosfer, litosfer ve hidrosferin homoestasis de denilen bir denge içinde olmasıdır.

Kuramın hikayesi şöyledir: NASA'da görevli Lovelock'a Mars'ta daha önce hayat olup olmayacağının belirlenmesi ile ilgili olarak bir takım çalışmasında yer alması istenir. Bu konuda hipotezler geliştirmesi beklenir. Hipotezlerden bir tanesi "ölü" bir gezegenin atmosferinde bulunan gazların kimyasal bir denge içerisinde olmasıdır -neticede mümkün olan tüm kimyasal reaksiyonlar gerçekleşmiş ve atmosferdeki gazlar inert hale gelerek bir dengeye ulaşmış olmalıdır - . Ancak eğer gezegende yaşam ortay açıkmış idiyse atmosferdeki gazlar bir dengede olmayacak ve kimyasal reaksiyonlar aktif olarak gerçekleşiyor olacaktır.

Mars ve Venüsün gaz kompozisyonlarını incelediklerinde atmosferin %95inin reaktif bir gaz olmayan CO2'den oluştuğunu, %2 oranında da azot olduğunu görmüşlerdir. Oksijen gazı tespit edilememiştir. Dünya atmosferinin ise dengede olmayan pek çok gazın karışımından olduğunu gözlemlemişlerdir. Dolayısıyla dünyada yaşamın varlığı beklenir ki öyle olduğunu da biliyoruz.

Yerküredeki gaz kompozisyonunun kimyasal bir dengede olmaması ancak buna rağmen sabit bir durumun korunuyor olması Gaia hipotezinin emarelerindendir. Devam edegelen kimyasal reaksiyonlara rağmen atmosferdeki gaz kompozisyonunu sabit durumunu korumaktadır. (%20.8 O2, %77 N2, %0.03 CO2)


Gaia hipotezine örnek olarak sunulan bir diğer emare dünyanın sabit kalan ısısıdır. Dünyanın ısısının nasıl sabit kaldığını anlamak için kendi vücudumuzun ısı mekanizmasına bir bakalım:

Hepimizin bildiği üzere insan vücudunun sıcaklığı 36-37C civarlarında tutulur. Bu sıcaklığın korunumu vücuttaki beyin, çeşitli organlar ve sistemler arasındaki geri beslemeler ile sağlanır. Eğer ortam çok soğuksa vücutlarımız titreyerek ısı üretir. Eğer çok sıcak ise vücutlarımız terleyerek evaporasyon ile ısı kaybeder.

Yerkürede de sıcaklık benzer ama çok daha karmaşık bir şekilde regüle edilir. Bunu anlamak için Yerkürenin "Albedo" sunu incelememiz gerekir. Albedo, gezegenin rengi ve ışığı emip yansıtabilme yetisi ile ilgilidir. Tıpkı siyah asfaltın ısıyı emeceği, beyaz kaldırımların ise ısıyı yansıtacağı gibi...

Gezegen üzerindeki karanlık alanlar, ısıyı emen dağlar, ormanlar ve okyanuslar olarak görülebilir.

Güneşin enerjisini yerküreden uzaklaştıran açık renkli alanlar ise çöller, bulutlar ve buzul alanlarıdır.

Tahmin edeceğiniz üzere dünyanın "Albedo"su sabit değildir. Aksi takdirde dünya ya devamlı ısınır, ya da devamlı soğurdu. Peki yerkürenin albedosunu ne gibi faktörler düzenler?

Global sıcaklığın kontrol yöntemlerinden birisi bulutlardır. Daha fazla bulutun varlığında daha fazla güneş ışığı yansıtılır ve yerküre soğur, daha az bulutun varlığında ise daha çok güneşışığı emilerek yerküre ısınır. Bulutların miktarını kontrol eden mekanizma nedir öyleyse?

Yerkürenin 3te 2sinin deniz ve okyanuslardan oluştuğunu düşünürsek, deniz ve okyanusların üzerinde bulut oluşumuna yol açan faktörlerin dünya sıcaklığına büyük bir etkisi olduğundan bahsedebiliriz. Bu mekanizmalardan birisinin de deniz fitoplanktonları tarafından salınan CNN (cloud-condensation nuclei) olduğu iddia edilmektedir.

Bulutlar, atmosferdeki su buharı yoğunlaştığında ya da donduğunda oluşur. Ancak bulutların oluşması için suyu bir damla şeklinde toplayacak bir parçacığa ya da çekirdeğe ihtiyaç vardır. CCN'lerde bulutları oluşturan parçacıklardır. Su buharı bu parçacıkların etrafında yoğunlaşarak bulutlara dönüşür.

Fitoplanktonlar bir çeşit CCN olan DMS (dimetil sülfat) salınımı yaparlar. Fitoplanktonlar güneş ışığına maruz kaldıklarında daha hızlı büyürler ve daha çok DMS salınımı yaparak bulut oluşumuna hız verirler. Bulutlardaki artış yerküreyi soğuttuğu gibi fitoplanktonların daha az güneş ışığı almasına ve DMS salınımlarını azaltmasına sebep olur. Sonucunda daha az bulut oluşarak yerkürenin ısısı artmaya başlar. Yani fitoplanktonlar sanki yerkürenin termostatı parmaklarının ucundaymış gibi davranır. Fitoplanktonlar ile ilgili daha detaylı çalışmalara gerek olmasına rağmen bu anlatılan geri besleme mekanizması, yaşayan organizmalar ile yerkürenin nasıl bir etkileşim içerisinde olduklarını düşünmemiz için bir ipucudur.

Buna benzer şekilde yerkürede devamlı süregelen karbon döngüsü, azot döngüsü ve sülfür döngüsü gibi döngüler vardır. Yaşayan organizmalar bu döngülerin en hayati parçalarıdır. Muazzam kütledeki madde bu organizmalar sayesinde tüketilir, dönüştürülür, taşınır ve geri kazanılır.

Yaşayan organizmalar tarafından gerçekleştirilen bu gezegensel proseseler Gaia hipotezine inandırıcılık vermiş olmakla beraber varlığını da tam olarak ispatlamamıştır.

Hipotezin dayandığı diğer savlar şunlardır:

- Dünyanın küresel anlamda yüzey ısısı, Güneş tarafından sağlanan enerji arttığı halde sabit kalmıştır. (Yeryüzünde yaşam başladığından bu yana Güneş'in sağladığı enerji %25 - %30 artmıştır.[11] Buna karşın gezegenin yüzey ısısı küresel düzeyde, olağan sayılamayacak şekilde sabit kalmıştır.)

- Okyanusların tuzluluk oranı sabittir.

Kaynak: http://www.bibliotecapleyades.net/gaia/esp_gaia01.htm
http://tr.wikipedia.org/wiki/Gaia_Hipotezi

Bizler dünyanın şarkı söyleyip dans eden çöpleriyiz.

Konu Dialectics tarafından (11-12-2014 Saat 17:40 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 11-12-2014, 18:46
AerA - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
AerA AerA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 17 Nov 2009
Bulunduğu yer: Galactic Sector ZZ9 Plural Z Alpha
Mesajlar: 3.036
Standart

Benim hep ilgimi çeken bir konudur. Yani "Dünya gezegeni yaşamını sürdürecek şekilde çalışan tek bir organizma gibi davranmaktadır." cümlesi gerçekten aklıma yatıyor.

Teoloji gece yarısı, karanlık bir mahsende, orada olmayan kara kediyi aramaktır. Robert A. Heinlein
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 11-12-2014, 19:11
evrensel-insan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
evrensel-insan evrensel-insan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Mar 2008
Bulunduğu yer: Londra
Mesajlar: 22.832
evrensel-insan - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart

AerA´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Benim hep ilgimi çeken bir konudur. Yani "Dünya gezegeni yaşamını sürdürecek şekilde çalışan tek bir organizma gibi davranmaktadır." cümlesi gerçekten aklıma yatıyor.
Sence bu cumle bir neden mi yoksa sonuc mu?

Sence dunyanin boyle bir amaci hedefi var mi?

Yani "dunyanin boyle davranmasinin" sence bir nedeni var mi?

Buradaki "dunya yasami" dunyanin kendisine yonelik mi, yoksa uzerinde yasayanlarin yasamina mi yonelik?

Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 11-12-2014, 20:09
AerA - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
AerA AerA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 17 Nov 2009
Bulunduğu yer: Galactic Sector ZZ9 Plural Z Alpha
Mesajlar: 3.036
Standart

evrensel-insan´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sence bu cumle bir neden mi yoksa sonuc mu?
Topyekün canlılığı üzerinde barındırması "nedeni" ile bir "sonuç" bence.

evrensel-insan´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sence dunyanin boyle bir amaci hedefi var mi?

Buradaki "dunya yasami" dunyanin kendisine yonelik mi, yoksa uzerinde yasayanlarin yasamina mi yonelik?
Dünyanın (boşlukda ki küre olan Dünyanın) böyle bir amacı olamaz. Çünkü Mars'ın ve diğerlerinin yok. Dünya üzerindeki yaşamın böyle bir hedefi olmalı.

Burada Dünya yaşamı, üzerinde yaşayanların yaşamına yönelik. İnsan vücudunda ki hücreler gibi. Tek tek bilinçleri yok. Yaşadıklarının farkında bile değiller. Toplandıklarında var.

Tek tek Gaia değiliz, toplandığımızda Gaia yız...
Ormanı koru, ağacı sev, sincabı öp

Teoloji gece yarısı, karanlık bir mahsende, orada olmayan kara kediyi aramaktır. Robert A. Heinlein
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 11-12-2014, 20:13
Dialectics - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Dialectics Dialectics isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 15 Jul 2014
Mesajlar: 1.765
Standart

evrensel-insan´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sence bu cumle bir neden mi yoksa sonuc mu?

Sence dunyanin boyle bir amaci hedefi var mi?

Yani "dunyanin boyle davranmasinin" sence bir nedeni var mi?

Buradaki "dunya yasami" dunyanin kendisine yonelik mi, yoksa uzerinde yasayanlarin yasamina mi yonelik?
Sayın Evrensel,

Kritik sorular sormuşsun. Bu soruların götüreceği yol belli ama ben yine de değineyim

J. Lovelock bildiğim kadarıyla kuramında yaşayan bir organizmadan bahsetmekle beraber, bu organizmaya herhangi bir bilinç atfında bulunmuyor. Ancak Gaia kuramının doğruluğu ihtimalinden hareketle bir takım kurgular da üretilmiyor değil. Örneğin Yerküre'nin amaçlı olarak üzerinde zeki yaşamı elverişli hale getirecek koşulları sağladığı kurgusu...

Başka bir alıntı yapayım bu varsayımı baz alan:

"Gaia kuramı - yerkürenin kendi kendini regüle ettiği görüşü - gezegene bir çeşit zekâ atfında bulunur. Böyle bir teori dünya için doğruysa eğer, o zaman diğer gezegenler için de doğru olmaması için hiçbir neden yok. Eğer gezegenlerin bu çeşit bir zekâsı varsa, neden güneş sistemlerinin ve galaksilerin de olmasın? Neden evrenin ta kendisinin de olmasın? Bütün "zeki" gezegenler ve diğer büyük zihinler birleştiğinde ne olur peki? Evren koca bir beyin mi?

Belli bir seviyede zekânın varlığını bildiğimizden dolayı, insan zekâsının en üst limit olduğunu varsaymamız için bir neden var mı? Aslında bir limit dahi söz konusu olabilir mi? İnsanları kıyaslandığında birer sinek kadar zeki gösteren seviyelerde zekâlar ne için varolmasın? Neden evrim, evrende mümkün olan en üst zekâyı yaratacak kabiliyette olamasın? Eğer maksimum zekâ yasak değilse, o zaman zorunludur. (If a maximum intelligence is not forbidden then it's compulsory.) O ya da bu şekilde, evren kendi potansiyelindeki zekâyı maksimize edecektir.

...

Çok uzun zaman önce dünya gezegeni hiçbir yaşam içermiyordu, ancak şimdi milyarlarca zeki insan, sayısız hayvan ve bitki barındırıyor. Bu görünürde cansız bir gezegenin kendi bünyesinde olan inanılmaz zekâ ve hayat bolluğunun mükemmel bir örneği değil midir? Ve eğer bu yerküre için doğruysa, bir bütün olarak kâinat için de doğrudur ancak nefesleri kesecek kadar büyük bir skalada. Eğer yerküre insan zekâsını evrimleştirebiliyorsa, kâinat neyi evrimleştirebilir? Cevap basittir: Tanrı'nın zekâsını.
"

Kaynak: Mike Hockney (başka başlıklarda bahsettiğim evrenin kompleks bir matematiksel denklem olduğunu, bilincin bu denklemin bir nodu olduğunu ve sonunda bilincin evrilerek Tanrı'nın zekasını ortaya çıkaracağını ve kozmos denen denklemin tamamiyle kendi kendisinin farkına varacağını iddia eden kişi)

Bizler dünyanın şarkı söyleyip dans eden çöpleriyiz.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 11-12-2014, 20:46
evrensel-insan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
evrensel-insan evrensel-insan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Mar 2008
Bulunduğu yer: Londra
Mesajlar: 22.832
evrensel-insan - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart

AerA´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Topyekün canlılığı üzerinde barındırması "nedeni" ile bir "sonuç" bence.



Dünyanın (boşlukda ki küre olan Dünyanın) böyle bir amacı olamaz. Çünkü Mars'ın ve diğerlerinin yok. Dünya üzerindeki yaşamın böyle bir hedefi olmalı.

Burada Dünya yaşamı, üzerinde yaşayanların yaşamına yönelik. İnsan vücudunda ki hücreler gibi. Tek tek bilinçleri yok. Yaşadıklarının farkında bile değiller. Toplandıklarında var.

Tek tek Gaia değiliz, toplandığımızda Gaia yız...
Ormanı koru, ağacı sev, sincabı öp
Insanoglunun zihinsel devriminin basta insanlik amacina gore siarimiz "yasamak ve yasatmak ve bunu tum fenomenler ile birlikte yapmak"

Buradaki sorun ise, "insanoglu kendi varliginin farkina ve bilincine varamadan; kendini illa birbaska fenomen ile ozdeslestirmeden" yapabilmesi.

Sonucta insanoglunun anima/animus temelinin getirdigi hayvansal temel, ancak "birbirini yemek ve gucu olanin gucsuzu ezmesi" olarak gozlem veriyor.

Bunu da en cok kendi turu bunyesinde insanoglu yapiyor.

Insanlasmak hem kendinin hem de her bir fenomenin cikarini getirecektir.

Hani bir soylem vardir "kendisine faydasi olmayanin kimseye faydasi olmaz" diye.

Oyuzden "sayalim/sayilalim, sevelim/sevilelim, koruyalim/korunalim, beslenelim/besleyelim" v.s.

Yeterki kendi yetilerimizi baska seylere yuklemeyelim.

"Hepimiz (tum fenemenler) birimiz (her bir fenomen) birimiz, hepimiz icin"

Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 11-12-2014, 20:58
evrensel-insan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
evrensel-insan evrensel-insan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Mar 2008
Bulunduğu yer: Londra
Mesajlar: 22.832
evrensel-insan - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart

Dialectics´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sayın Evrensel,

Kritik sorular sormuşsun. Bu soruların götüreceği yol belli ama ben yine de değineyim

J. Lovelock bildiğim kadarıyla kuramında yaşayan bir organizmadan bahsetmekle beraber, bu organizmaya herhangi bir bilinç atfında bulunmuyor. Ancak Gaia kuramının doğruluğu ihtimalinden hareketle bir takım kurgular da üretilmiyor değil. Örneğin Yerküre'nin amaçlı olarak üzerinde zeki yaşamı elverişli hale getirecek koşulları sağladığı kurgusu...

Başka bir alıntı yapayım bu varsayımı baz alan:

"Gaia kuramı - yerkürenin kendi kendini regüle ettiği görüşü - gezegene bir çeşit zekâ atfında bulunur. Böyle bir teori dünya için doğruysa eğer, o zaman diğer gezegenler için de doğru olmaması için hiçbir neden yok. Eğer gezegenlerin bu çeşit bir zekâsı varsa, neden güneş sistemlerinin ve galaksilerin de olmasın? Neden evrenin ta kendisinin de olmasın? Bütün "zeki" gezegenler ve diğer büyük zihinler birleştiğinde ne olur peki? Evren koca bir beyin mi?

Belli bir seviyede zekânın varlığını bildiğimizden dolayı, insan zekâsının en üst limit olduğunu varsaymamız için bir neden var mı? Aslında bir limit dahi söz konusu olabilir mi? İnsanları kıyaslandığında birer sinek kadar zeki gösteren seviyelerde zekâlar ne için varolmasın? Neden evrim, evrende mümkün olan en üst zekâyı yaratacak kabiliyette olamasın? Eğer maksimum zekâ yasak değilse, o zaman zorunludur. (If a maximum intelligence is not forbidden then it's compulsory.) O ya da bu şekilde, evren kendi potansiyelindeki zekâyı maksimize edecektir.

...

Çok uzun zaman önce dünya gezegeni hiçbir yaşam içermiyordu, ancak şimdi milyarlarca zeki insan, sayısız hayvan ve bitki barındırıyor. Bu görünürde cansız bir gezegenin kendi bünyesinde olan inanılmaz zekâ ve hayat bolluğunun mükemmel bir örneği değil midir? Ve eğer bu yerküre için doğruysa, bir bütün olarak kâinat için de doğrudur ancak nefesleri kesecek kadar büyük bir skalada. Eğer yerküre insan zekâsını evrimleştirebiliyorsa, kâinat neyi evrimleştirebilir? Cevap basittir: Tanrı'nın zekâsını.
"

Kaynak: Mike Hockney (başka başlıklarda bahsettiğim evrenin kompleks bir matematiksel denklem olduğunu, bilincin bu denklemin bir nodu olduğunu ve sonunda bilincin evrilerek Tanrı'nın zekasını ortaya çıkaracağını ve kozmos denen denklemin tamamiyle kendi kendisinin farkına varacağını iddia eden kişi)
Buradaki bakis acilari arasindaki tek sorun; insanoglunun "metafizik/ontolojik/materyalis naturalism" i dir.

Yani insanoglu soyutlama soyut degerlendirme soyut degerleme, soyut degerler v.s. yetilerini, digger fenomenlere yuklemersidir.

Yani "evrenin, doganin, dunyanin, fizigin, maddenin v.s. kanunlari vardir" algisidir. Bu teleoloji ve nedensellik ile direk baglantilidir.

Halbuki, epistemolojik ve yontemsel naturalism" insanoglunun algiladigi kendi disindaki fenomenlere, kanunlari, soyutlari, degerleri, degerlendirmeleri v.s. yani ozneleri, ozleri, ozelleri insanoglunun verdigini soyler.

Yani diyelim, insanoglu; doganin her turlu fonksiyon ve davranisini (doganin kendisini degil, yani ontolojik bir doga mutlakligini maddesel ya da zihinsel olarak icermez) kavramsal bilgi temelinde algilayarak ve gozlemleyerek, matematiksel/mantiksal ve fiziksel ve de sosyal bilgisi temelinde hem soyut teorilerini, formullerini, denklemlerini hem de somut gozleminin ortak soyut/somut olgusunu tartismasiz bir sekilde gecerli kilmak ve yine gozlem ile yanlislanabilirliginin mantiksal olabilirlik olasiligini baki kilmak Adina; "doganin agzindan" konusmasidir.

Kisaca dogada kanun yoktur, bu kanunlari dogayi algilayan ve gozlemleyen insanoglu kendi algisi ve bilgisi ile dogaya verir. Bu da dogayi baglamaz.

Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 11-12-2014, 21:19
evrensel-insan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
evrensel-insan evrensel-insan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Mar 2008
Bulunduğu yer: Londra
Mesajlar: 22.832
evrensel-insan - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart

Aslinda burada ilginc olan insanoglunun "tanrilastirmak" takintisindan kurtulamamasi, illa bir zihni kendi disinda bir fenomene yuklemesi ve onu kendi gibi yetili yapmasidir.

Aslinda bu insanoglunun zihinsel temelinin "teslimiyet, caresizlik, kendini algisizlik" v.s. sartlanmisligindan kaynaklanir ve bu sonucta ister bunu maddeye ister zihne ver, idealizmdir.

Idealizm sadece dusunce temelinde degildir, insanoglu disindaki baska bir fenomene ya da aklin yarattigi soyuta bir zihin yuklemek ve onun karsisinda insanoglunu teslimiyetci kaderci caresiz kilmak bunu da dogAllik ya da bilimsellik kisvesi ile beslemektir.

Kisaca kadercilik bu temelde sadece soyut degil, ayni zamanda fizikseldir.

Iste bilimin bilimselliginin basi da daima bu sartlanmisliktan agrir.

Soyut kadercilik nasil tanri ise, somut kadercilik te, buyuk/akilli tasarimciliktir.

Zihni ve beynin soyutlayan yetilerini tanrilastirmak- teizm

Zihni fiziki temel ile ozdeslestirmek- deism (panteizm, panenteizm)

Maddeyi tanrilastirmak- hyloteizm

Tanrilastirma da belirsiz/kararsiz kalmak- agnostisizm

Burada tanri ile tanrilastirmak farklidir. Mesela bir beyinde ideolojik/felsefi olarak bir tanrinin yer almasmasi, o beynin tanrilastirmayacagi alamina gelmez.

Sonucta insanoglunu her turlu teslimiyeti caresizligi v.s. kime/neye yonelikse, o yonenilen aslinda tanrilasan insanoglunun da o tanrilasana fiziki ya da zihni kaderciligidir. Bu madde olur, dusunce olur, doga olur, evren olur, bilim yasalari olur, ya da baska bir fenomenin yasalari olur v.s. farketmez. Burada bir mutlaklastirma ve bunun kilinan degismez kaderciligi soz konusudur.

Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

Konu evrensel-insan tarafından (11-12-2014 Saat 21:27 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 11-12-2014, 21:40
evrensel-insan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
evrensel-insan evrensel-insan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Mar 2008
Bulunduğu yer: Londra
Mesajlar: 22.832
evrensel-insan - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart

Insanoglunun en ana sorununun kavramal mottosu sudur

"Kendi fenomenal varliginin farkina ve bilincine varamamis insanoglunun, yine kendi zihni ve fiziki ile, yine kendini, basta hiyerarsik farklilasarak kendine ve kendi turu disindaki, baska; zihin ve fiziklere teslim etmesi, caresiz birakmasi ve kaderci kilmasidir"- evrensel-insan

Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

Konu evrensel-insan tarafından (11-12-2014 Saat 21:45 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 11-12-2014, 22:14
Dialectics - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Dialectics Dialectics isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 15 Jul 2014
Mesajlar: 1.765
Standart

evrensel-insan´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Insanoglunun en ana sorununun kavramal mottosu sudur

"Kendi fenomenal varliginin farkina ve bilincine varamamis insanoglunun, yine kendi zihni ve fiziki ile, yine kendini, basta hiyerarsik farklilasarak kendine ve kendi turu disindaki, baska; zihin ve fiziklere teslim etmesi, caresiz birakmasi ve kaderci kilmasidir"- evrensel-insan
Sayın Hocam,

Kendi fenomenal varlığımızın farkına ve bilincine vardığımızda bakarak kaşığı bükebilecek miyiz?

Bizler dünyanın şarkı söyleyip dans eden çöpleriyiz.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Gaia: 'Bir milyar yıldızı gözleyecek' uydu fırlatıldı Natürelist Fizik 2 20-12-2013 17:45
Evrim Kuramı ve Yaratılış kilimanjaro Evrim 47 16-10-2011 03:14
Evrim Kuramı'nın bilimsel statüsü endulus Evrim 0 07-03-2011 15:47
Genel Görelilik Kuramı frodo Fizik 5 22-07-2010 21:41
Rölativite kuramı... dolfen Fizik 27 26-08-2007 21:26

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 22:45 .