Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

 
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
  #6  
Alt 03-09-2007, 12:19
NedimYilmaz NedimYilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 20 Jul 2006
Mesajlar: 406
Standart Re: Allah ve para...

Ben "Tanrı'nın Evrimi" adında bir yazı y ayınlamıştım. Yazı şöyle idi.

------------------------

Tanrı'nın tarihsel evrimi

Tarım, topluluk halinde yaşamaya başlayan insanlar için bir zorunluluktu. Tarım başarmak içinse, gökyüzünün iyi incelenmesi gerekiyordu. Bir yıldız kümesinin gökyüzündeki hareketiyle bitkinin büyüyüp gelişmesi arasındaki bağlantı insanoğlunun ilgisini çekiyordu. O halde yeryüzünü gökteki yıldızlar ve varlıklar yönetiyordu. 15.000 yıl önce Mısır'da yaşayanlar yıldızlara tapmaya başladılar, gökyüzündeki yıldızlara isimler takmaya başladılar. Saban sürme sırasında görülen yıldızlara "Öküz" ya da "Boğa" yıldızları, aslanların susuzluktan çölden ırmaklara geldiğinde görülen yıldızlara "Aslan yıldızları" gibi isimler yakıştırılmaya başlandı. (Günümüz burçlarının temelleri atıldı ) Zamanla insanoğlu göğün boğasından beklediği gücü yeryüzündeki boğadan da bekler oldu. Bunun gibi bir çok canlı ve cansız şeyi kutsallaştırdı ve insanlar putlara tapmaya başladılar.

Zamanla insanlar iyilik ve kötülük Tanrılarını ayırmaya başladılar. Tanrıların özleri birbirine uymadığı için tapınma ikiye bölündü. İyi Tanrılara yapılan sevgi ve sevinç tapınmasıydı. Kötü tanrılara yapılan ise korku ve ızdırap. Böylece özü karşıt ilkelere dayalı tapınma olan din sistemleri oluştu.

O ana kadar ölümden sonrasının cevabını bulamayan insanoğlu, uzun yolculuklardan dönen gemicilerin anlattığı okyanusun öbür ucundaki ülkelerin güzellikleriyle ya da kötülükleriyle hayal dünyasını daha da geliştirdi. Herhalde insanlar da ölünce böyle yerlere giderlerdi. Eğer insan sevaplar ise ölünce sonsuz güzellikteki diyarlara giderdi. Eğer günahkâr ise sonsuz karanlık ülkesine benzeyen yerlerde cezasını çekerdi. (Mitolojideki Tartarian buna örnektir. Tartarian cehennem demektir ve Tanrısının adı Hades'tir.) Böylece ölülerin barınabileceği cennet ve cehennem yaratılmış oldu. Hatta insanlar, diğer dünyada kullanmaları için eşya ile gömüldü. İnsanoğlunun adaleti ne olursa olsun, Tanrısal adalet yanılmaz, insanı cezalandırır ya da mükâfatlandırırdı. Böylece "Büyük Tanrı" ya tapınma inancı doğdu.

Şimdi, yukarıdaki yazıma göre Tanrı evriminin tarihini özetler isek;

Tanrılar

*Embriyo dönemi: Yiyecek (150milyon - 2milyon yıl)
*Mağara dönemi: Güneş (2milyon - 100bin yıl)
*İlkel kabileler: Doğa (100bin - 10bin yıl)
*Uygarlıklar: Çok yaratan (10bin - 0)
*Tek Tanrıcılık: Bir yaratan (0 – 1800)
*Günümüz: Bilim ve Akıl (1800- ...)

Baktığımızda insanlar daima tapınma ihtiyacı doğmuştur tarihte. Günümüzde de devam etmektedir kuşkusuz. Tanrının sorgulanması da tarih boyunca olmuştur, fakat dinler bu insanları engellemeyi bilmiştir. Galileo'yu hatırlayın. Hıristiyanlar nasıl susturmuştu onu. Kepler'i hatırlayın…

1800lü yıllarda düşünsel felsefi akımların öne çıkması ile birlikte insanlar gerçeğin peşine düşmüşlerdir. Kendi varlıkları dahil her inancı sorgulamışlardır. "Ben var mıyım?" sorusunu bile yıllarca tartışmıştır insanoğlu. Bazı kesim insanlar Dünya'daki her canlının varlığını "Büyük Yaratana" başlamıştır yakın tarihimizde. Daha önceleri bir çok tanrıya. Daha önceleri doğa tapınmaları, güneş yıldız tapınmaları. Güneş tapınması o güne göre normaldi çünkü insanlar ihtiyaç sahibi idi. Güneş olmaz ise hayat olmazdı. Demek ki, yaratan Güneş'ti. Aynı şekilde Nil nehri… Nil Mısır'a hayat veriyordu. Demek ki Nil, kutsal bir varlıktı. Nil nehrine şükranlarda bulundu halk, onun için adaklar adadı, nehire türlü türlü paralar, eşyalar bıraktı.

Soru şu: Çevremizde gördüğümüz sayısız çeşitlilikteki canlılar, başlangıçtaki bir ya da birkaç canlıdan evrimleşerek geldiyse, bu ilk canlının kaynağı nedir ?

Miller deneyini hatırlatayım. 1953'te hidrojen, metan, amonyak ve su buharını 60bin voltluk (şimşek benzeri enerji) elektrik akımına tabi tutarak aminoasit, glisin gibi birkaç tür organik bileşik oluşturdu. (Oksijen kullanmadı, çünkü başlangıç atmosferinde oksijen yoktu.)

Yani yaşamın kökleri böyle olaylar olabilirdi.

Örneğin Virüsler yarı canlı, yarı cansız oluşumlardır ve canlı evreye bir geçiş olarak kabul edilmektedir.

Laboratuarda canlı madde üretilemiyor şu an. Ama eminim o da olacaktır. 1828'de bir Alman kimyageri olan Wöhler, idrarda bulunan "üre"yi cansız maddeden oluşturduğunda yer yerinden oynamıştı.

Sanıyorum gerçek ışığa az zaman kaldı…

Tanrı'nın evrimleşmesini, tarih böyle görüyor arkadaşlar.


------------------------

Hatta sevgili dilaver bunun yanlış olduğunu ve Tanrı'nın üretim ile ilgili olduğunu savunmuştu.
Alıntı ile Cevapla
 

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 23:10 .