Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Genel Forumlar > Politika

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 25-05-2006, 23:18
sargon - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
sargon sargon isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Onur Üyesi
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 01 Aug 2005
Bulunduğu yer: Isvicre
Mesajlar: 6.665

Onur Üyeliği Başarı Ödülü Başarı Ödülü 

Standart Pınar Selek'in başına gelenler

Bu yazı sitemizin konularına pek uymuyor. Ama beni çok etkiledi. Bu kadına neler yapmışlar. Reva mıdır bu? Bir okuyun bakalım. Şu Amerikalıların zencilere yaptıklarından farklı mı? Şu haberdeki mahkemede yapmış bu savunmayı.

http://www.milliyet.com.tr/2006/05/18/guncel/gun06.html


* ISTANBUL 12. AGIR CEZA MAHKEMESI SAYIN BASKANLIGINA,

* Dosya No: 1998/518


* Hukuki dilde adi "savunma" olan bu metni cesitli suclamalara karsi
kendimi savunmak icin degil, uzun suredir yasadigim kusatilmaya karsi
onurumu, kisiligimi, hayatla kurdugum iliskiyi ve ozgurluk arayisimi nasil
savundugumu anlatmak icin size sunuyorum.

* Evet, Misir Carsisi komplosu beni kusattigindan beri ben bir savunma
halindeyim. Simdi size kisaca neyi nasil savundugumu anlatmaya calisacagim.

* Ozgur, ahlakli, mutlu bir yasam nasil mumkun olabilir sorusu,
cocuklugumdan beri beni mesgul ediyordu. Bu sorulara yanit bulmak, toplumu,
kendimi anlamak ve ozgurluk alanimi genisletmek icin sosyoloji okudum. Bu
arayisla, okul yillari boyunca, bilgi-iktidar iliskisini, bilimin
kurumsallasma bicimini, dokunulmayan kutsalliklari, dil ve davramis
kaliplarini sorgulayarak kendimce bir patika cizmeye calistim. Sorularima
yanit bulmak icin yogun emek sarf edip ogrendigim her kelimeyle bogusunca,
universiteyi birincilikle bitirdim.

* 14 Nisan 1999'da, mahkemenizde yaptigim savunmada, Flaubert'in
"Sosyolog, elbette bircok hayatin icine girip cikacak, hic hissetmedigi
duygulari ve deneyleri tasiyan insanlari anlamaya calisacak" sozunden
hareketle, "Bircok hayatin icine girmek istiyorum. Yani o hayati
yasayanlarla soylesmek, konusmak ve oznellikler arasinda iliski kurmak"
diyen Baurdieu'ye gonderme yapmistim. Iste bu motivasyonla baslayan
ogrencilik yillarim, okul koridorlarinda ya da kantinde degil, hayatin
icinde gecti; hep dokunulmayanlara dokunarak, kendimce, karanliklari
aydinlatmaya calistim.

* Doktorlar gibi, sosyologlarin da toplumsal yaralara el surme
kabiliyetinde olmasi gerektigine inaniyordum. Travestilerin Ulker Sokak'tan
dislanmasina iliskin arastirmami tamamlayip bunu Yuksek lisans tezi haline
getirdikten sonra, "alacagimi aldim" deyip sorunlarini paylastigim
insanlari oylece birakamazdim. Birakmadim da. Cesitli arastirmalar
araciligiyla tanistigim ve her biri, farkli dislama ve kapatma
mekanizmasindan etkilenen insanlarla birlikte, ortak bir atolye
calismasinda yer aldim: Sokak Sanatcilari Atolyesi.

* Boyle bir atolyenin cephanelik olarak tanitilmasi korkunc bir sey.
Hayir, asla atolyemize bomba giremezdi. Tersine, o kucucuk mekanda her
turlu siddeti asmaya, siddetin yarattigi yaralari sarmaya calisiyorduk. Bu
degerli calismayi, sadece benim ya da atolyedeki insanlar icin degil,
toplum icin temize cikarmak zorundayiz. Korkunc suclamalarla lekelenen
atolyemiz bir sevgi bahcesiydi.

* Toplumun cope attigi insanlar, cop kutularindaki ise yarar malzemeleri
toplayip bunlari, o atolyede, sanat eseri haline getiriyorlardi. Ilk basta
birlikte nasil duracaklarini, kusatma ve dislamayla nasil basa cikilacagini
bilmeyen insanlar olarak, sanatla birlikte dirildik, cicek actik, hatta kok
salmaya basladik. Maskelerin, camurdan vazolarin, alcidan heykellerin,
resimlerin uretildigi bu kucucuk mekânda kurulan sokak tiyatromuz, kisa
zamanda her yere cagirilir oldu. Atolyedeki eserlerimiz, sokaklarda
sergilenmeye baslandi. Bir de dergi cikarttik. Yazarlari ve dagitimcilari
cok olan bu derginin adini Misafir koyduk. Herkes, "Misafirlik oldu.
Televizyon, sehir hayati misafirligi oldurdu." diyordu. Biz de, sesini
duyuramayan insanlarin, baskalarinin evlerine misafir olmasini sagladik. *
3000 bastigimiz dergimizi, sokaklardaki guclu iliskilerimiz sayesinde kisa
zamanda tukettik.

* Atolyemiz kucucuktu ama uretkenligiyle etkisini buyutuyordu. Gunde
onlarca kisinin girip ciktigi, kapisi hep acik, gece bazen evsiz kalan
travestilerin ve sokak cocuklarinin yattigi bu atolye, ayni zamanda bir
basvuru, bir kaynasma mekâniydi. Kim olursa olsun, dara dusen bize
ugruyordu. Onceden dislanma nedeniyle saldirganlasan insanlar, kendilerine
ve baskalarina guvenmeyi, atolyemizde ogrendiler. Sanatin ve paylasimin
gucu sayesinde, tineri ve fuhusu birakanlar oldu.

* Ve olan oldu. Tam kok salmaya basladigimiz siralarda su meshur komplonun
icine dustum ve bas artisti oldum. Misir Carsisi komplosu, oncelikle bizim
camurdaki gonul bahcemize, coldeki kaynagimiza bir saldiriydi. Kapisi hep
acik olan, giren cikanin belli olmadigi Beyoglu'nun orta yerindeki
mekânimiz bombalarla damgalaninca ve oradaki en etkin kadin, bombaci olarak
sergilenince, hep tehlikelerle bogusan insanlarin umutlari da tuz buz oldu.
Zaten surekli siddete ugrayan ama birlikte siddetsiz bir var olus
deneyimini gelistiren bu insanlar, atolyemize yonelik boyle bir teror
saldirisinda dagilmak zorunda kaldilar. Ben cezaevindeyken gorusume gelen
bir travesti soyle demisti : "Bir dus ancak bu kadar surer. Bizimki uzun
surdu. Hep bir seyler olacak diyordum. Hayat bu kadar iyi gidemez,
diyordum. Ama boylesini tahmin etmedim. Ben cok sey yasadim, herseye
alistim saniyordum ama bu olay kadar beni etkileyen baska bir sey
hatirlamiyorum. En temiz seyimizi kirlettiler. Sanki bebegimizi oldurduler.
Ne korkunc bir hayat! Sen iyi bir sey de yapsan, kirletiyorlar.
Kacamiyorsun, kurtulamiyorsun. Cok korktum."

* Evet, bana bunlari soyleyen travesti arkadasimin calisma ve yasam
kosullari olumun kiyisindaydi. Bir gece yarisi E5'te, ya da baska bir
yerde, bicak darbesiyle olebilirdi ve oracikta kalirdi. Buna ragmen,
travesti arkadaslarim beni hic yalniz birakmadi. Sadece onlar mi? Sokak
Sanatcilari Atolyesinin en aktif calisanlari olan sokak cocuklari ilk
durusmadan itibaren mahkemeye hep geldiler. Bu, onlar icin hic de kolay
degildi. Surekli kimvurduya giden cocuklar, tipki travestiler gibi en cok
polisten kaciyorlar. Buna ragmen, emniyetin sucladigi bir olayda benim
tanigim oldular, "Pinar abla oraya tiner bile sokmazdi" dediler. Ben onlara
"mahkemeye gelmesinler" diye haber yolluyordum. Cunku bu nedenle
cezalandirilacaklarindan korkuyordum. Ama beni dinlemediler. Aslinda sadece
beni degil, atolyelerini savundular. Orada yarattigimiz sevginin
kirletilmemesi icin ellerinden geleni yaptilar.

* Sevgimiz kirlenmedi ama atolyemiz dagildi.

* Misir Carsisi komplosu en cok neye zarar verdi diye dusunuyorum. En
guzel yillarima mi, gelecegime mi? Oncelikle bu komplo, annemin hayatina
mal oldu. Ikincisi Sokak Sanatcilari Atolyesini oyle bir tuz buz etti ki
artik tamir edilmesi imkânsiz...

* Peki ya benim acimdan, neler oldu?

* Oyunun kuraliymis, ogrendim. Eger sifreyi yuksek sesle soylemeye
calisirsan, suclu ilan edilirsin. Ustelik sucun sifreyi yuksek sesle
soylemeye calismak olmaz. Tam da senin karsi durdugun, mucadele ettigin bir
tutum sana mal edilir. Ornegin bir rahibeysen, fahiselik yapmakla
suclanirsin. Hayatini Islami degerlerin canli tutulmasina adamis bir
insansan, boynuna, icki ya da uyusturucu tuccari yaftasi asilir. Ya da bir
anti militarist olarak bombacilikla suclanirsin. Ve bu oyle kriminal bir
tarzda yapilir ki sen savunmaya itilirsin. Yani bir odagin uzerine
yururken, kendinle ugrasmaya baslarsin. Suclamalar surekli tekrarlanir,
tekrarlanir... Bunlar iddia biciminde de verilse, camur izini birakir ve
herkes sana baktiginda bu suclamalari hatirlar. Artik sen asla eski
kimligini surduremezsin. Bir dusunce suclusu degilsindir. Baris suclusu da
ilan edilmezsin. Savas orgutu, seni terorize eder ve yeni bir kimlikle
milyonlarin karsisina cikarir.

* Ben de bu oyunun kurallarina takildim. Acikcasi, yaptigim arastirma
nedeniyle basima cesitli sIkintilar gelebilecegini, belki bu nedenle
huzurunuza cikabilecegimi tahmin ediyor ve bunu goze aliyordum. Ama boyle
korkunc, insanlik disi bir komplonun icine dusecegimi tahmin bile
edemezdim.

* Gozaltina alindigimda ilk once benden, arastirmamda konustugum
insanlarin ismini istediler. Yillardir suca itilen insanlarla ilgili
arastirmalar yaptigimi ve hicbirine ait bilgileri polise vermedigimi
soyleyerek istediklerini yerine getirmedim. Bu arada arastirmami
inceliyorlardi. Sonra birdenbire arastirmam yok edilerek bombaya
donusturuldu. Arastirma yaparken militanlara yardim ettigim, bombalarini
sakladigimi iddia ettiler. Yani anti militarist bir arastirmayi bombaya
donusturduler. Isyerim sandiklari atolyede ve benim uzerimde patlayici
bulundugunu soyleyerek iskenceyi yogunlastilar. Insanin kendisine yapilan
iskenceyi anlatmasi zordur. Ama sanirim, burada soylemek zorundayim: Eliniz
kesilince ya da ayaginiz burkulunca bile neler hissettiginizi dusunurseniz
iskence altindaki bir insanin neler yasadigini tahmin edersiniz. Ben, cok
yogun ve dayanilmaz bir iskence gordum. Filistin askisindan kolum cikti,
cok kotu bicimde yeniden taktilar. Hemen hemen hic uyutulmadim. "Sunger
gibi olacak" cigliklari arasinda beynime yapilan iskence, akil
hastanelerinde delilere yapilan "sok tedaviden" farksizdi.
Akillilik-delilik meselesinde bu kadar yogunlasan bir kadinin "sok" a
ugratilmasi cok romansi gibi durabilir ama yasamasi guc. Iskencenin en
buyugu ise, istediklerini yapmazsam, sokak cocuklarini ve travestileri alip
iskence yapacaklari ve onlari medyada teshir edecekleri tehdidi oldu. Ben
de bir an once ellerinden kurtulup saglikli kosullarda mucadelemi vermek
icin, ozellikle benim cevremde olan hic kimsenin zarar gormemesi icin,
sadece benim aleyhime olan, arastirma yaptigim insanlara yardim ettigimi
iddia eden ama sacmaligi asIkâr oldugu icin aciga cikacagini cok iyi
bildigim bir ifadeyi imzaladim. Cezaevine getirilisimi, savciliga
cikarilisimi hayal meyal hatirliyorum. Ama "sunlarin elinden kurtulayim." *
duygusu hala hatirimda. Cunku bana yuklenen suclamalarin sacmaligi
ortadaydi. Her seyin ortaya cikacagindan emindim. Atolye benim isyerim
degildi. Orada bomba bulunmasi imkânsizdi. Zaten kisa bir sure sonra,
atolyede bulundugu iddia edilen patlayicilarin, daha once polisin elinde
oldugu ortaya cikti. Ama komplocular inatciydi. Cezaevine girdikten bir ay
sonra, "yakinda cikarim" diye dusunurken, televizyonda kendi goruntulerimi
gordum. Senaryo buyuyordu, ben de bas oyuncusu olmustum. Misir Carsisi
patlamasi bombaymis, bombalayan da Pinar'mis. Ekranda kendimi izlerken,
boslukta yuzer gibi oldugumu hatirliyorum. Sonra arka arkaya bircok suclama
geldi. DegisIk insanlardan alinan ifadeler sonucu, ben cezaevindeyken
gerceklesen mafyatik bir oldurme olayindan baska patlamalara kadar, bircok
suc bana yikilmaya calisildi. Iskence sonucu zorla ifade imzalayan
insanlar, mahkemede, nasil bir baskiya ugradiklarini anlattilar. Ama bu,
karmakarisIk suclamalar dizisiyle karsi karsiya kalmami engellemedi.
Senaryonun en acikli kismi ise, itirafcilik trajedisi oldu. Bu insanlarin,
dava suresince ne hale geldigini hepimiz izledik. Bence bu surecin en buyuk
magduru onlar.

* Arastirmamin yok edilmesi, bana aci verdi. Ama en kotusu yaraya el
surmeye calisan bir tutumun bu sekilde cezalandirilmasi daha sonraki teshis
ve tedavi cabalarina yonelik de bir gozdagi oldu. Benim sahsimda, bagimsiz
bir durus arayisinda olan kadinlara ve erkeklere bir isaret cakildi.
Sosyologlara, sosyal bilimcilere, aktivistlere parmak sallandi. Ben, bir
sembol olarak secildim.

* Pekiyi nasil direndim? Nasil savundum kendimi?

* Beni cezaevine goturen memurlar, israrla, yakinda intihar edecegimi,
annemin de olecegini soyluyorlardi. Dort duvarin arasina girince, bunun ne
demek oldugunu cok dusundum. Sonra arka arkaya gelisen olaylar, bu sozun
arkasindaki niyeti ortaya cikardi. Ama o siralar ben de, annem de yasama
sarildik. O kadar cok suclama, o kadar cok kriminal vaka icine
suruklenmistim ki, bunlarin icine dalarsam bogulacaktim. Ben de dalmadim.
Ilk mahkemede "Misir Carsisi patlamasi eger bombadan kaynaklaniyorsa bu bir
insanlik sucudur. Ama benim maruz kaldigim suclamalar da bir insanlik
sucudur" dedim, tum suclamalari reddettim ve calismalarimi, cezaevinde de
olsa surdurmeye calistim. Mahkeme ve ilgili konularin psIkolojik etkisi
altina girmeden yasamayi basardim.

* Iki bucuk sene kadin kogusunda kalmak, nasil anlatilir bilmiyorum.
Kendimle cok yuzlestigimi, ihtiyaclarimin, yapmak istediklerimin
billurlastigini; dusunsel ve duygusal bir karmasa ve sadelesmeyi birlikte
yasadigimi hatirliyorum.

* Cezaevinde gecen 2,5 seneyi bir kazanima donusturdum. Orada
yazdiklarimin cogunu disariya cikaramasam da, hatta akibetlerini bilmesem
de, yazmak beni biriktirdi, guclendirdi. Gecmiste bircok filozofun, fikir
insaninin yasadigi acilari biliyorum. Bazen dogrular icin lanetlenmek
durumunda kaliyor insan. Ve hakikat askina, bunu goze alabiliyor. Sayin
Mahkeme Heyeti, ilk durusmalarda, kendimi Ortacag'da cadi diye yakilan
kadinlarla ozdeslestirdigimi hatirlar. Ama siddet karsiti olan, hayatini
siddete, militarizme ve tum savaslara karsi mucadeleye adamis bir insanin,
katliam sanigi olarak topluma tanitilmasi korkunc bir sey. En kotusu de
medyatik bir insan oldum ciktim. Insanin, surekli kendini anlatmak
durumunda kalmasi, ozgurlugu, ozgunlugu, hakikatle kurulan iliskiyi bozar.
Benim acimdan da boyle bir bozulma oldu maalesef.

* *Cezaevinden ciktiktan sonra, sucluluk psIkolojisiyle, "uslu kiz"
goruntusu veren bir role burunmedim. Bu davanin hayatimi etkilemesine izin
vermedim. Tahliye edilir edilmez, cezaevi kapisinda, baris icin mucadele
edecegimi soyledim. Madem ki kucucuk bir baris cabam boyle
cezalandirilmisti; o halde, bu cabayi buyutmem, her seyden once, kendime
saygi acisindan gerekliydi. Yasamima, basima bu komplo gelmeden onceki
arayislarim yon verdi. Bu sefer, uzerime dolayli ya da dogrudan tehditlerle
geldiler. Simdiye kadar hakkimda iddia ettikleri tum suclamalarin
sacmaligi, huzurunuzda ortaya cikinca, beni bir sekilde mahkûm etme tutkusu
devam etti. Milliyet gazetesindeki asparagas haberin, buyuk bir acz icinde,
dosyaya konmasi bunun son ornegidir. Oysa ayni gazetede, haberin
gecersizligini ortaya koyan ve gozden kactigi icin, genel yayin yonetmenin
dahi ozur diledigi genis bir yazi cikmisti. Bu tur haberlerin nasil
yapildigini siz benden iyi biliyorsunuz. Gazete yonetiminin bile fark edip
ozur diledigi bu haberin hemen dosyaya girmesi, beceriksizlikle
surdurulmeye calisilan bir komployu gozler onune seriyor.

* Ama ben, her seye ragmen, Misir Carsisi komplosuna yenilmedim. Sirrim
sevgiydi. Basta ailem, sonsuz bir guven ve emekle hep yanimda oldu. Babam,
ilk gunden itibaren, elinde piposuyla, dedektif gibi calisti. Kendi kizini
ameliyat etmek zorunda olan cerrahlarin yasadigi sIkintinin, onda da
oldugunu tahmin ediyorum ama bunu hic belli etmedi. Elini hep omuzumda
hissettim. Annem, bir Cumhuriyet kadiniydi ve en cok da bu yuzden basima
gelenlerden cok fazla etkilendi. Daha once telefon konusmalarini
dinledikleri icin olecegini soyledikleri annem, agir kalp hastasi olmasina
ragmen, kizina yonelik bu korkunc saldiriya karsi kendini siper etti. Kapi
kapi dolasti ve toplumla cezaevindeki kizi arasinda bir kopru oldu. Ama
tahliyemden sonra kalbine yenik dustu. Fakat son mutalayi duymadigi icin,
aciyla degil, adalet duygusuyla aramizdan ayrildi. Nitelikli bir isletmeci
olan kardesim ise benim icin hayatini degistirdi. Misir Carsisi suclamasini
duyar duymaz cezaevine geldi ve "Ben senin hukuk mucadelenin icinde
olacagim. Avukatin olacagim" dedi. Gercekten de basarili oldugu isini
birakti, universite sinavlarina girdi, kazandigi hukuk fakultesini bitirdi
ve avukatim oldu. Sevginin gucu, en buyuk zorluklar karsisinda bile, insani
direncli kilar. Ben bu direnci, ozellikle ailem sayesinde korudum. Sadece
ailem mi? Babam, verdigi hukuk mucadelesinde hic yalniz kalmadi. 7 yildir
savunmami yapan hukukcular, buyuk bir fedakarlikla bu komployla bogustular
ve benim hukuka olan inancimin canli kalmasini sagladilar. Diger yandan,
basta kadin arkadaslarim olmak uzere, cevremde bir kenetlenmeyi surekli
hissettim. Oyle bir dayanismaya tanik oldum ki, insana dair umudum hep diri
kaldi. Hocalarim, mahkemeye benimle ilgili goruslerini yazdilar. Son
durusmadan sonra, basta Turkiye'nin en onemli sanatci ve dusun insanlari
olmak uzere, binlerce kisi "Pinar Selek'in siddet karsiti olduguna tanigiz"
diye aciklamalar yaptilar.

* Sekiz yil boyunca ayakta kalmami saglayan aileme, hukukculara,
dostlarima, kadinlara ve tum durust insanlara tesekkur ederim.

* Ben kendimi korudum, kusatmaya, lanetlenmeye karsi varligimi savundum.
Bu komplo beni zayif dusurmedi ama ulkemiz acisindan, tarihin tekerrurune
hizmet etti. Elimden alinan arastirma, tum eksIkleriyle birlikte,
yasadigimiz sorunlari, milli guvenlik siyasetinin disinda bir bakisla
analiz etmenin yollarini ariyordu. *Yanlislik ya da dogruluk ayri
meseledir. Ama bir olgu eger gercekse, onemli olan bu gercekligi derinlikli
tanimlamaktir. "Hersey apacik olsaydi, bilime gerek kalmazdi" sozu hic
unutulmamalidir.. Ilk bakista gordugumuz bir elmanin dususu, bilimsel
acidan baktigizda, bize agacin kokunden, ruzgara, topraga kadar bir cok
gerceklige isaret eder. Son yirmi yildir yasadigimiz siddet ortamini da
boyle ele almak zorundayiz. Sorunlari asmak, onlarin anlasilmasina
baglidir, anlasilmasi icin ise arastirmak gerekir. Ben, iyi niyetli en
kucuk bir cabayla bile iyilesecegimize inaniyorum. Ama bitiremiyoruz. Ve
suyun kirlenmesini, havasiz kalisimizi sadece izliyoruz.

* 6- 7 Eylul olaylari hala aklimizda... Suc komunistlere atildi, ulkenin
her tarafinda komunist tevkifatlar yapildi. Aziz Nesin bile bu nedenle
tutuklandi. Bu vahsetin o zamanki siyasal iktidar tarafindan organize
edildigi Yassiada mahkemelerinde anlasildi. Hatta bombayi atanin, Oktay
Engin adinda bir MIT mensubu oldugu aciga cikti. Ama ne oldu? Solcular bir
donem susturuldular ve kendilerini savunmak durumunda birakildilar.

* Hep oyle oldu. Muhalefet, hesap sormasin diye surekli asilsiz
suclamalarla damgalandi ve hesap vermek zorunda birakildi. Orhan Veli'nin
dedigi gibi:

* Acliktan bahsediyorsun
* Demek butun binalari yakan sensin
* Istanbul'dakileri sen
* Ankara'dakileri sen
* Sen ne domuzsun sen...

* Saygilarimla...
* PINAR SELEK
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 26-05-2006, 09:15
hiramusta hiramusta isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 11 May 2006
Mesajlar: 1.919
Standart Re: Pınar Selek'in başına gelenler

Pınar hanımı üstün cesareti,gayreti,sabrı ve duruşunu tebrik etmekten başka bir şey gelmiyor maalesef.Ve geleceğin Türkiyesi için güzel,güneşli günler dilemekten...
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 26-05-2006, 15:39
akson akson isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Mar 2006
Bulunduğu yer: fransa
Mesajlar: 200
Standart Re: Pınar Selek'in başına gelenler

Ulkemizde yasanilan gariplikler maalesef ki bu tip orneklerle kisitli kalmiyor.Bir yazarinda da dedigi gibi "Turkiye Cumhuriyeti bir gemi gibi, icinde yasayanlarin devamli geri gitmesine ragmen hala ileri gitmeye devam ediyor"
Turk polisi yakalar ama nasil yakalar?Eskiden mesela hirsiz polisi gorunce ellerini havaya kaldirir kipirdamaya cesaret edemezdi,Avrupa ulkelerinde yakalanan hirsiza haklari okunurken bizim memleketimizde bazi suclular islemedikleri suclarin altina imza attirilirdi.Gelismis ulkelerde sucu ispatlanana kadar her suclu masumdur anlayisi icinde sorgulamaya alinan zanlilar karakollarda cay kahve ile agirlanirken,bizim ulkemizde "bisey icer misin" yerine "cop mu istersin baska tercihin var mi"anlayisi icinde sorgulanirdi.Neyseki CMUK geldide rahatladik!Karakollarimizda artik suclular avukatlari ile sorgulaniyor.Insanlik adina gelisme gosterilen ulkemizde artik iskence iddialari artik yerini masum ve masum olmayan suclu mu zihniyetini arastiracak bilincli topluma birakti!Hatta polislerimizde o kadar bilinclendi ki isi daha da abartip kendi icinden suclu yaratabilecek boyutlara bile tasidi!
Insan bunlari gordukce "nerde eski masum suclular" diye hayiflanabiliyor.Neden mi?Cunku artik ulkemizde oyle saniklar var ki karakolda gormezden gelinip,hukuk kurallarinca suclu oldugu ispatlanan bu suclular bir hirsiz gibi degil adeta bir arsizlik icinde agirlanip,yurt disina ugurlaniyor.Ortalik yatistirilinca geri getirilip F tipi otel odalarinda misafir ediliyor.Karnini doyurmak baklava calan bir cocuk adaletle hirsizlik sucundan yargilanirken,bu yetimin hakkini toptan goturen gebesler Avrupa da baklavalar ile besleniyor.
Biseyler ters gidiyor diye dusunurken bazi seyleri de ters duz edecek bilince elbet bizler ulasacagiz.

Bazilari icin akil aksesuardir
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 27-05-2006, 01:45
Üye Değil
 
Mesajlar: n/a
Standart Re: Pınar Selek'in başına gelenler

Pınar Selek'i insanlık onuru adına yürüttüğü mücadelesinden dolayı yürekten
kutluyorum.Dürüst insanların ezildiği,sahtekarların,hırsızların,yalakaların
el üstünde tutulduğu bir dönemden geçiyoruz.Kendi çıkarlarını her şeyin üstünde
tutan bu kesimler dişli bir çark kurmuşlar.Onların bu çarklarına çomak sok-
tuğunuz zaman bunların gözü bir şey görmez artık.O çomak sokanı un ufak etme-
ye çalışırlar.Pınar da bu çarkın kurbanlarından birisi.Bu ne ilk ne de son
Pınar olacaktır.Eğer insanlık tarihi bu gün bu noktaya gelmişse hep böyle
Pınarlar sayesinde gelmiştir.Pınara'a seslenerek diyorum ki bu ülkede sen
yanlız değilsin.İnsanlık onuru er geç bunların da bir gün dersini verecektir.
Umudunu yitirme Pınar...Onurlu bir yaşam kadar güzel bir şey var mı?....
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 21:45 .