Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 06-06-2013, 17:05
cenkvarol - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
cenkvarol cenkvarol isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 28 Aug 2011
Mesajlar: 1.160
Standart Myrrha (Meryem) - Adonis (İsa) ve Mu'MİNlere bir soru!

Millattan önce 6. Yüzyıldan bu yana Adonis efsanesinin Yunanlılarca bilindiğine inanılmaktadır. Hesiodos'un (M.Ö. 750-650) daha önce atıfta bulunduğu Suriye orjinli bir efsanedir. Genellikle benimsenen şekli şöyledir:

Adonis’in annesi Myrrha:

Suriye Kralı Theias'ın Myrhra (ya da Smyrna) isiminde bir kızı vardı. Aphrodite'in lanetine uğrayan bu kız babasına tutulur, onunla sevişmek ister. Bu tutkusu yüzünden tam intihar edecekken dadısı tarafından kurtarılır. Dadısına durumu anlattır, Dadısı da ona bir intihar etmemesi şartıyla yardımcı olabileceğini söyler.

Erkeklerin 9 gün kadınlara dokunmadığı Ceres festivalinde dadısının kurduğu bir düzen ile babasını yatağına girerek ve on iki gece onunla birlikte olup, son gece ise hamile kalır. O gece babası yanında yatan kadının kendi kızı olduğunu anlayınca bu korkunç günahı temizlemek için kılıcıyla kızının üstüne yürür ve onu öldürmek ister.

Gecenin karanlığından faydalanarak kaçan Myrra Arap yarımadasının ortasından da geçerek 9 ay boyunca yol gidip (Kuran’da Sebe Halkı diye geçen) Saba Krallığı’na varır. Öldürülmekten korktuğu için burada tanrılardan yardım ister tanrılar da ona acır ve onu babasını elinden kurtarmak için “mersin” ağacına çevirirler.

Myrrha'nın kaçarkken izlediği güzergah:



Adonis’in doğuşu:

Doğum zamanı gelince bu ağaç içini çekip inleyemeye başlar bunun üzerine Doğum Tanrıçası gelip ağaca dokunarak konuşup onu yatıştırır. Bunun devamında ağacın kabuğu çatlar, gövdesinden dünya güzeli bir bebek, Adonis çıkar.



Çocuğun güzelliğine vurulan Aphrodite onu büyütsün diye yer altı tanrıçası Persephone'ye verir. Ama Persophone'de çocuğa vurulur onu Aphrodite'e bir daha geri vermeye yanaşmaz. Tanrıçalar arasında kopan bu kavgaya yargıçlık eden Zeus Adonis'in yılın 4 ayını Persephone'nin, 4 ayını Aphrodite'nin yanında geçireceğine geri kalan zamanda da istediği yerde yaşabileceğine karar verir. Adonis 8 ayı da Aphrodite'nin yanında kalmayı seçince tanrıçanın delikanlıya olan aşkını kıskanan Ares, Adonis'in üzerine “yaban domuzu” salar ve kasığından yaralanan Adonis kanaya kanaya can verir. Toprağı sulayan kanından Manisa Lalesi denilen bahar çiçekleri biter. Sevgilisinin yardımına koşarken ayağına diken batan Aphrodite'nin beyaz gülü de kırmızıya boyanmıştır.

Kışın yer altında saklanan baharla birlikte yeryüzüne dönen ve aşk cümbüşü içinde fışkırıp gelişen bitkisel varlığı simgeleyen Adonis'e Suriye'de özellikle kadınlar tapınırlardı. Yılda bir bahar bayramı yaparlar, saksılara tohumlar dikerler, onları sıcak sularla sularlar, böylece hızlı büyüyen bitkiler kısa zamanda solup ölülerdi. Adonis Bahçeleri denilen bu çiçeklerin karşısında yas tutarlar ve dövünürlerdi. Adonis efsanesinin Sümer ve Hitit kaynaklarında da görüldüğü söylenmektedir.”

Bazı araştırmacılara göre İsa’nın ölüp dirilecek olmasının Adonis’in ölüp yeniden dirilmesinin anlatıldığı bu mitoljik hikayenin ileri tarihli bir versiyonu olduğunu ileri sürmektedir. Kış mevsiminde doğanın ölüp baharda yeniden canlanması şeklinde cereyan eden ve yeniden dirilişi konu edinen bu mitolojik anlatımların kökeninde ise Sümer Çoban Tanrısı Dumuzi (Tammuz) efsanesinin olduğu belirtilmektedir.

“… The references to a resurrection of Adonis have been dated mainly to the Christian Era....Frazer's category was broad and all encompassing. To Frazer, Osiris, Tammuz, Adonis, and Attis were all deities of the same basic type, manifesting the yearly decay and revival of life. He explicitly identified Tammuz and Adonis. The category of dying and rising deities as propagated by Frazer can no longer be upheld." (T.N.D. Mettinger, The Riddle of Resurrection: "Dying and Rising Gods" in the Ancient Near East [2001], page 7, 40, 41)

Arap topraklarında yasak aşkını gizleyip bir bebek dünyaya getiren Myrrha acaba kutsal bakire Meryem’in, ölüp yeniden dirilebilen çocuğu Adonis ise İsa’nın geçmişte anlatılan mitolojik kökleri miydi?

İslam’ın aslında kendi zamanından önce aynı topraklarda var olan ve o zaman Hıristiyan dünyasının genelince sapkın sayılan bir Hıristiyan mezhebin devamı olarak ortaya çıktığı yönünde ciddi iddialar bulunmaktadır. (Örneğin 600-700’lü yıllarda yaşamış bazı Suriyeli Hıristiyan rahiplerin Kuran’a ayetlerinde yazdığı gibi inançlara sahip sapkın Hıristiyan mezheplerinden bahsediyor olmalarından tutun da Emeviler dönemine ait sikkelerin üzerinde basılmış olan Hıristiyan sembollerine kadar oldukça dikkate değer bilgiler bulunmaktadır. )

Bu itibarla mitolojik olarak Arap topraklarında yaşamış olduğu iddia edilen ve Hıristiyanlık inancının pagan köklerine işaret ettiği ileri sürülen bu mitolojik hikayeyi Kuran’da geçen Meryem anlatımı açısından değerlendirmek gerekiyor.

Kuran’daki anlatıma geçmeden önce ilkin İncil’e bakmakta da fayda var. Gittiği topraklarda muhtemelen babası ile olan yaşadıklarını gizlemiş olan hamile Myrrha’nın tanrılar tarafından mersin ağacına dönüştürüldüğünü biliyoruz. Eskiden Myrrha ile özdeşmiş olan Mersin ağacının yarıklarından akan reçinelerin (Mür) Myrrha’nın göz yaşları olduğuna inanılırmış. Mür, özellikle Yakın Doğu'da ilaç yapımında ve parfümeride yararlanılan, kokulu, yapışkan bir reçine türü olup geçmişte (yeniden dirilişle bağlantısından olsa gerek) cenaze törenlerinde kullanılmaktaymış.

İncil’e baktığımızda “Mür” kelimesi bir defa geçiyor, bu kelimenin geçtiği kısım ilginç bir şekilde İsa’nın doğumuyla ilgili pasajın devamında, yıldızbilimcilerin doğudaki bir yıldızdan hareketle Meryem’e sunmuş oldukları bir hediye olarak yer alıyor:

“Yıldızbilimciler, kralı dinledikten sonra yola çıktılar. Doğuda görmüş oldukları yıldız onlara yol gösteriyordu, çocuğun bulunduğu yerin üzerine varınca durdu. Yıldızı gördüklerinde olağanüstü bir sevinç duydular. Eve girip çocuğu annesi Meryem’le birlikte görünce yere kapanarak O’na tapındılar. Hazinelerini açıp O’na armağan olarak altın, günnük ve mür sundular. Sonra gördükleri bir düşte Hirodes’in yanına dönmemeleri için uyarılınca ülkelerine başka yoldan döndüler.” (Matta -2, 9-12)

Kuran’daki anlatıma bakacak olursak; doğum faslının anlatıldığı ayetlerin öncesinde Meryem’in de ailesinden uzaklaşıp Doğu’ya gittiğini görmekteyiz.

“Kitap'ta Hz. Meryem'i zikret. Ailesinden ayrılıp, şark (doğu) tarafında bir yere çekilmişti.” (Meryem -16)

Meryem’in doğum öncesi çektiği acılar sonucu bir melek tarafından yatıştırıldığını ve hurma ağacından beslendiğini görüyoruz. Ortada yine farklı şekilde de olsa Meryem’e “yardımcı” olan bir “ağaç” olması dikkat çekiyor. Ayrıca Myrrha’nın ağrılarını ve iniltilerini doğum tanrıçasının yatıştırması gibi Cebrail de Meryem’i “üzülme” diyerek teselli ediyor. Tüm bunlardan sonra Meryem (sanki birşeye dönüşüp de sessizliğe gömülmüş gibi) kendisini susmaya adayarak, insanlarla konuşmayacağından bahsediyor.

“Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti. “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!” dedi.

Bunun üzerine (Cebrail) ağacın altından ona şöyle seslendi: “Üzülme, Rabbin senin alt tarafında bir dere akıttı.”

“Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün.”

“Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan, “Şüphesiz ben Rahmân’a susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım” de.

(Meryem 23-24)

(“Meryem’in doğum sancısı” adlı daha önceki açtığım başlıkta Kurandaki bu kısımla ilgili anlatılanların aslında pek de mantıkla örtüşmediğinden bahsetmiştim; doğumdan önce Meryem’i kendiliğinden var olan rızıkla besleyen Allah doğum zamanı gelince birden bire “Hurma ağacını silkele” diye sadece akıl vermekle yetiniyor. Aslında orada geçen hurma ağacının başka bir anlamı var, ancak gerçek anlamlarının üzerine yarım yamalak Tevrat ve İncil bilgilerine bağlı yeni hikayeler oturtulmak istenince ortaya da doğal olarak bu gariplikler çıkıyor.)

Bu ayetlerin devamında İsa yeniden dirilişinden bahseder:

“Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün bana selâm (esenlik verilmiştir).” (Meryem -33)

Çok daha ilginç olan nokta ise Kuran’nın şu ayetinde geçiyor:

“Böylece Rabbi onu güzel bir kabulle kabul buyurdu, güzel bir şekilde yetiştirdi. Ve Zekeriyya (A.S)'ı, ona bakmakla mükellef kıldı. Zekeriyya (A.S), onun yanına mihraba her girişinde, onun yanında bir rızık bulurdu, "Yâ Meryem, bu sana nasıl, nereden (geldi)" deyince, o da: "O, Allah'ın katından" diyordu. Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi hesapsız rızıklandırır.” (Ali İmran 37)

Bu ayette Allah Meryem’e bakmaktan bahsederken Arapça “ve enbete-hâ nebâten hasenen” Türkçesi ile “bir bitki gibi güzelce yetiştirmek” kelimesini kullanmıştır.

Arapça “nebat” kelimesi “bitki”ler için kullanılmaktadır ve yerden biten her şeyi ifade etmektedir. Yani bu ayette kastedilen bir çiçek olabileceği gibi bir ağaç da olabilir. Nitekim aynı kelime Saffat Suresi’nin 146. ayetinde “ağaç yetiştirmek” olarak geçer:

“Üzerine geniş yapraklı bir ağaç bitirdik. (enbatna)”

Bu kelimenin Kuran’da insanların büyütülmesi anlamında geçtiği bir başka ayet yok. Bu kelime sadece ağaç ve bitkilerin dışında Meryem’den bahsederken geçiyor.

Şimdi Mu’min arkadaşlara bir soru yöneltelim: Arap topraklarında karnında babasını gizlediği bir çocukla kaçan hamile Myrrha adlı kadının ağaca dönüştüğü mitolojik hikaye ortadayken Allah Kuran’da neden Meryem’den bahsederken onca kelime varken böylesi bir kelime kullanmıştır?

"İslamı yanlış yaşıyorlar" değil, doğrusu "İslam yanlış, yaşanılmıyor." CENKVAROL

http://hakikatbununneresinde.blogspot.com/
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 08-06-2013, 15:20
RENAULTFERRARİ RENAULTFERRARİ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 08 Feb 2010
Mesajlar: 1.325
Standart

Vallâhu enbetekum minel ardı nebâtâ(nebâten).
Nuh 17: Allah sizi yerden nebat gibi bitirdi nebat tarzıyla yetiştridi


Hem Okuduğun Bilimler Allahın ayetlerini anlamana yardımcı oluyor bak!
yukarıda ki 15 asır evvel ki mucizeye bak ayetin zamanla geniş saltanatı nasıl görülüyor bak..
bugünde Menideki hücreciklerin hayvani bir hayat ile huveyn olmayıp Nebati bir hayata bir bezir olduğu görülüyor öptüm hepinizi canım benim


Nebat kelimesin ne anlama geliyor diye düşünmüşssün onun için yazdım sana yardım ettim
hikayeye gelince
yukarıdaki hikaye: geçmiş dinlerin zamanla tahrif edilip başkaları tarafından ilaveten uydurulup dallandırıp sulandıılmış hale gelmiş şekli.. canım benm... sen fazla roman filim izliyorsun... çok fazla roman kitabı okuma. roman kitaplarında hep her zaman şehvet vari şeyleri olur.. onun için iyi satarlar...
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 08-06-2013, 15:31
nebukadnezar nebukadnezar isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 25 Jun 2008
Bulunduğu yer: Rift Valley
Mesajlar: 354
Standart

RENAULTFERRARİ´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Vallâhu enbetekum minel ardı nebâtâ(nebâten).
Nuh 17: Allah sizi yerden nebat gibi bitirdi nebat tarzıyla yetiştridi


Hem Okuduğun Bilimler Allahın ayetlerini anlamana yardımcı oluyor bak!
yukarıda ki 15 asır evvel ki mucizeye bak ayetin zamanla geniş saltanatı nasıl görülüyor bak..
bugünde Menideki hücreciklerin hayvani bir hayat ile huveyn olmayıp Nebati bir hayata bir bezir olduğu görülüyor öptüm hepinizi canım benim


Nebat kelimesin ne anlama geliyor diye düşünmüşssün onun için yazdım sana yardım ettim
hikayeye gelince
yukarıdaki hikaye: geçmiş dinlerin zamanla tahrif edilip başkaları tarafından ilaveten uydurulup dallandırıp sulandıılmış hale gelmiş şekli.. canım benm... sen fazla roman filim izliyorsun... çok fazla roman kitabı okuma. roman kitaplarında hep her zaman şehvet vari şeyleri olur.. onun için iyi satarlar...
Nebati bir hayata bir bezir olduğu görülüyor
Peki Hocam bu Bezir nedir?
Nalbur'larda satılan bizim bildiğimiz beziryağı mı?
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 08-06-2013, 17:00
RENAULTFERRARİ RENAULTFERRARİ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 08 Feb 2010
Mesajlar: 1.325
Standart

nebukadnezar!, kudaza, azar.. ziyata, zar, ada-i zakari kozar, pazar, gel pazar..

Hocam! sorunuza soru ile yanıt vermek zevkim geldi.
Labyrinthitis (Labirentit) bu bizim bulmacalardaki labirent mi ? aman kimse olmasında iyi olsun herkes
bezirin tıbbi tarifini bu işin mütehassıslarına ehillerine tıb adamlarına sorucaksın o sana menideki hücreciklerin hayatını anlatıcak gösterecek o zaman anlıycaksın..
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 08-06-2013, 18:30
nebukadnezar nebukadnezar isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 25 Jun 2008
Bulunduğu yer: Rift Valley
Mesajlar: 354
Standart

RENAULTFERRARİ´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
nebukadnezar!, kudaza, azar.. ziyata, zar, ada-i zakari kozar, pazar, gel pazar..

Hocam! sorunuza soru ile yanıt vermek zevkim geldi.
Labyrinthitis (Labirentit) bu bizim bulmacalardaki labirent mi ? aman kimse olmasında iyi olsun herkes
bezirin tıbbi tarifini bu işin mütehassıslarına ehillerine tıb adamlarına sorucaksın o sana menideki hücreciklerin hayatını anlatıcak gösterecek o zaman anlıycaksın..
Labyrinthitis ne alaka?

Sana bir tavsiye; bilmediğin konulara hiç bulaşma.

o sana menideki hücreciklerin hayatını anlatıcak
Sperm zaten kendisi hücredir. Spermi organ sanıp hücrelere bölmen komik olmuş.

SPERM HÜCRESİ VE SPERM HÜCRESİNİNİN YAPISI Sperm hücresi, yaklaşık olarak santimetrenin 250'de biri uzunlukta olan ve çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük erkek üreme hücreleridir. Hücre baş, gövde ve kuyruk olmak üzere üç bölüme ayrılmaktadır.



Spermin baş kısmı, sperm hücresinin kadın yumurta hücresi içerisine girme görevini yerine getirir. Bunu sağlamak için sperm hücresinin baş kısmında yumurta hücresinin dış katmanını eritip delmeye yarayan maddeler bulunmaktadır. Gövde kısmında, sperm hücresinin 23 kromozomdan oluşan genetik materyali bulunur. Ayrıca burada sperm hücresinin canlı kalması ve hareketi için ihtiyaç duyduğu enerjiyi sağlayan maddeler depolanır. Sperm hücresinin kuyruk kısmı hücrenin hareket etmesine yardım eder. Kuyruğunu adeta kırbaç gibi savurarak mikro boyutlarda bir yılan gibi ilerleyen sperm hücresi bu şekilde yumurta hücresini arar.

Hadi şimdi Ferrari'ni de al git.:
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 08-06-2013, 19:32
RENAULTFERRARİ RENAULTFERRARİ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 08 Feb 2010
Mesajlar: 1.325
Standart

nebukadnezar! medagazkar metangazkar !

Gugul amcadan kopya yapıp işte ben bunları biliyorum diyorsun ya
yegane tıp hocam benim! teşekkür ederim verdiğiniz bilgiler için.. DD:

Ben dedim ki Hocam. Menideki canlıların yaşamı Hayvani bir hayat ile Huveyn olmayıp, bitkilerdeki gibi bir bezir oldukları görülüyor. dedim

şimdi yegane Tıp hocam Huveyn nedir biliyor musun ?
Huveyn : Ancak mikroskopla göülen en küçük hayvançık
menideki Hüçrecikler hayvancık değil anladın mı ?
okuduğun bilim sana yardım ediyor Allahın ayetlerini anlaman için!
Vallâhu enbetekum minel ardı nebâtâ(nebâten).*
Nuh 17: Allah sizi yerden nebat gibi bitirdi nebat tarzıyla yetiştridi
yegane tıp hocam iyi günler

(ne anlamaz ne anlayışı kıt biri)

Konu RENAULTFERRARİ tarafından (08-06-2013 Saat 19:39 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 08-06-2013, 22:06
rasa rasa isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 11 Feb 2013
Bulunduğu yer: ege-uşak
Mesajlar: 308
Standart

Ulan ne kitapmış be kazdıkca mucize fışkırıyor!. Ya bişey söyleyeceğim, madem kitabınız bu ğün bilimin ulaştığı gizli gerçekleri içinde barındırdığı halde geçmiş atalarınız odun kafalı olduğundan bunların farkına varmamışlar
(henüz bilim emekleme aşamasında olup onlara örnekler sunamadığı için) olabilir. Ya bu zamanda milyonlarca aliminiz,ulamanız, herşeye bir kulp takmakda ustalaşmış efendi hazretleriniz var! onlara ne oluyor'ki henüz bilim dünyasının üzerinde çalışıpda bir sonuca ulaştıramadığı bir takım şeyleri kitabınızdan okuyup,yorumlayıp bir çırpıda ortaya koysalarda onları bu kadar uğraştırmasalar!. Hem dünyanın takdirini kazanırlar, hemde büyük sevaba ğirerler değilmi! hatırlatma.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 08-06-2013, 22:13
nebukadnezar nebukadnezar isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 25 Jun 2008
Bulunduğu yer: Rift Valley
Mesajlar: 354
Standart

RENAULTFERRARİ´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
nebukadnezar! medagazkar metangazkar !

Gugul amcadan kopya yapıp işte ben bunları biliyorum diyorsun ya
yegane tıp hocam benim! teşekkür ederim verdiğiniz bilgiler için.. DD:

Ben dedim ki Hocam. Menideki canlıların yaşamı Hayvani bir hayat ile Huveyn olmayıp, bitkilerdeki gibi bir bezir oldukları görülüyor. dedim

şimdi yegane Tıp hocam Huveyn nedir biliyor musun ?
Huveyn : Ancak mikroskopla göülen en küçük hayvançık
menideki Hüçrecikler hayvancık değil anladın mı ?
okuduğun bilim sana yardım ediyor Allahın ayetlerini anlaman için!
Vallâhu enbetekum minel ardı nebâtâ(nebâten).*
Nuh 17: Allah sizi yerden nebat gibi bitirdi nebat tarzıyla yetiştridi
yegane tıp hocam iyi günler

(ne anlamaz ne anlayışı kıt biri)
Sen bu sitenin maskotu ol emi!
Sensizlik çok tatsız olur haciii!!!.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 09-06-2013, 01:37
cenkvarol - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
cenkvarol cenkvarol isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 28 Aug 2011
Mesajlar: 1.160
Standart

Renaultferrari;

Bahsettiğiniz Nuh Suresi 17. ayetine daha önce bakmıştım. www.kuranmeali.org sitesindeki aşağıdaki çevrinin Türkçesini esas aldığım için bu ayeti de diğerleri gibi sadece bitkiler için söylenmiş bir ayet olarak düşündüm.

1. ve allâhu: ve Allah
2.enbete-kum: yetiştirdi, yarattı
3.min el ardı: yerden, topraktan
4.nebâten: nebat, bitki

Sadece Türkçe kısmını okuduğunuzda bir sorun yok gibi gözüküyor. Ancak ayetin Arapçasında “–kum” takısı bulunuyor. Bu takının olmasından hareketle burada kesinlikle insanların yetiştirilmesi bitkilerin yetiştirilmesine benzetilmiştir diyebilir miyiz, bunu Arapçayı bilmediğim için samimi olarak soruyorum. Bunu sormamın bir sebebi de Türkçe meallerden birisinin şu şekilde olması:

“Ve Allah, yeryüzünden size nebatlar bitirmiştir.” (Abdulbaki Gölpınarlı)

Eğer “–kum” takısı çok açık bir şekilde insanlarla bitkilerin birbirine benzetildiğini gösteriyorsa bu kişi nasıl olur da böylesi bariz bir hata yapmış olabilir? Yoksa ortada yoruma açık bir durum mu var?Düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Ayrıca bu ayetin Elmalı tefsirindeki şu bilgiyi de es geçmemek gerek:

“Fahreddin Razî şöyle der: Burada iki mesele vardır. Birincisi, ayetin iki yorum şekli vardır. Birisi, "sizi yerden bitirdi" demek, babanızı yerden bitirdi, başlangıçta topraktan onu yaratmak suretiyle cinsinizi yarattı, demektir. O kadar ki, "Doğrusu Allah katında İsa'nın misali Adem'in misali gibidir. Onu topraktan yarattı."(Âl-i İmran, 3/59) gibi olur. Diğeri, hepinizi yerden yarattı demek olur. Çünkü Allah bizi spermalardan, onları gıdalardan, gıdaları bitkilerden bitkileri de yerden yaratıyor."

Âl-i İmran, 3/59’dan şunu anlıyoruz; demek ki İsa ve Adem’in topraktan yaratılması birbiriyle benzer, bunlar birbiriyle benzer ise farklı yaratılmış olanlar kim oluyor o zaman? diğer insanlar. O zaman Nuh Suresi 17. ayetindeki “topraktan yaratma” olayını tüm insanlığa hitap ediyormuş gibi ele almak ne kadar doğru olacaktır?

Bu ayetten bir genelleme yapalım veya yapmayalım, sonuçta “yetiştirme” faslının geçtiği bir ayetle ilgili olarak işin içine İsa’nın dahil olmuş olması bile başlı başına dikkate değer.

İkinci olarak size ana konumuz itibariyle doğru iz üzerinde olduğumu gösteren başka şeylerden bahsetmek istiyorum.

İlk mesajımın sonunda Meryem için kullanılan “yetiştirme” kelimesinin Saffat Suresi’nin 146. ayetinde açıkça bir “ağaç” yetiştirmek olarak geçtiğini belirtmiştim. Şimdi bu ayete bir kez daha bakıp bu ayetin öncesine ve sonrasına birlikte bakalım:

Meryem’e ilişkin söylenen “yetiştirmek” kelimesinin "ağaça" hitaben söylendiği ayet Saffat 145:

1.ve enbetnâ: bitirdik, yetiştirdik
2.aleyhi: onun üzerine
3.şecereten: bir ağaç
4.min yaktînin: kabak cinsinden (geniş yapraklı)

Bir öncekiayet Saffat 144:

1.fe: artık, sonunda
2.nebeznâ-hu: onu attık
3.bi el arâi: boş alan
4.ve huve: ve o
5.sakîmun: hasta, bitkin

Hasta olarak boş alana atılan kim? Meryem’in doğum öncesi Hurma ağacına gitmesinden (veya mitolojideki Myrhaa’nın ağaca dönüşmesinden) evvelki durumu da buna benzemiyor muydu?

Bir önceki ayet Saffat 143:

1.le: elbette, muhakkak
2.lebise: kaldı (kalırdı)
3.: içinde
4.batni-hi: onun karnı
5.ila: ... e, ... a
6.yevmi yub'asûne: beas günü, yeniden dirilme günü, kıyâmet günü

Hasta olarak boş alana atılmadan önce “yeniden dirilme” zamanına kadar “karın” içinde kalan kim? Mevzumuz zaten hamile bir kadın iken bir önceki ayette “karın içinde kalma” ve İsa’yla özdeşmiş olan “yeniden dirilme” ifadelerinin geçiyor olması bir tesadüf mü? (İsa’nın Meryem Suresi 33. ayetinde “dirileceğim gün (yevme ub'asu)” derken söylediği kelime ile bu ayette geçen kelime aynı.)

Bir önceki ayet Saffat 142:

1.fe: böylece, hemen
2.iltekame-hu: onu yuttu
3.el hûtu: balık
4.ve huve: ve o
5.mulîmun: levmedilen, kınanan kimse

Bu ayette ise karşımıza “kınanmış” olan birisi çıkıyor. İkinci olarak ise “balık” ifadesi dikkat çekiyor. Şunu hemen belirtmek gerekir ki buradaki “balık” ifadesi de aslında tahminlerimde beni yanıltmıyor. Neden derseniz, balık sembolünü en yoğun kullananlar, bugünkü bulgu ve bilgilere göre, ilk Hıristiyanlardır. Balık sembolünün pagan kökleri doğurganlık ve cinsellikle alakalıydı. Antik Yunan’da “yunus” ve “rahim” kelimeleri eşanlamlı kelimelerdi ve aşağıdaki bilgilere göre Hıristiyanlık öncesinde balık sembolü bereket ve doğumla bağlantılı olarak “Büyük Anne” olarak biliniyordu.

“Well before Christianity, the fish symbol was known as "the Great Mother," a pointed oval sign, the "vesica piscis" or Vessel of the Fish. "Fish" and "womb" were synonymous terms in ancient Greek,"delphos." Its link to fertility, birth, feminine sexuality and the natural force of women was acknowledged also by the Celts, as well as pagan cultures throughout northern Europe.” http://www.godlessgeeks.com/LINKS/fish_symbol.htm

Önceki ayetlere baktık sonraki ayetlere de bakalım; Saffat Suresi 145. ayetinden sonraki ayetlerde ise ilkin bir topluluğa bir resulün gönderilmiş olduğu ifade ediliyor. Daha sonrasında ise Allah’ın çocuk doğurması konusu ele alınıyor. Meryem Suresi’nde İsa’nın doğumu anlatıldıktan sonra da aynı şekilde Allah’ın bir çocuk edinmediği konusu işleniyordu.

Sormayalım da ne yapalım şimdi siz söyleyin, önceki ayetlerde olduğu gibi sonraki ayetlerde de benzer konuların ele alınıyor olması sadece bir tesadüf müydü?

"İslamı yanlış yaşıyorlar" değil, doğrusu "İslam yanlış, yaşanılmıyor." CENKVAROL

http://hakikatbununneresinde.blogspot.com/

Konu cenkvarol tarafından (09-06-2013 Saat 01:50 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 09-06-2013, 10:57
RENAULTFERRARİ RENAULTFERRARİ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 08 Feb 2010
Mesajlar: 1.325
Standart

Bence kendi aklındakini oturtmak için saçmalıyorsun.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Etiket
adonis, isa, mersin, meryem, myrhaa


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar Son Mesaj
Meryem peygamber miydi? cenkvarol İslam 4 26-09-2014 17:52
Meryem karışıklığı Russell İslam 6 15-08-2014 20:29
Meryem Suresi 16 - 22, Meryem ilişkiye girdi mi, girmedi mi? Bilge Engin İslam 5 18-09-2010 10:02
İsa'nın annesi Meryem 3.yol İslam 23 09-09-2007 07:16
Köpekbalıkları ve Meryem degisim Konu-dışı 5 27-05-2007 07:49

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 04:15 .