Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 02-01-2006, 23:32
hasan_ hasan_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 15 Sep 2005
Mesajlar: 304
Standart Şeriat Devleti ister misiniz?

Din hukukuna dayalı Teokratik bir devlet ister miydiniz?

Bir dinsiz olarak, müslüman arkadaşlarımızın bu soruya yanıtlarını merak ediyorum.

Saygılarımla...
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 04-01-2006, 23:42
Aliminyum Aliminyum isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 14 Jul 2005
Mesajlar: 661
Standart

İsterdim anasını satıyım. Ne demekse o dediğin şey? Sırf muhalefet olsun,

Din Hukukuna dayalı teokratik bir devlet?

Din Hukuku diye bişey olmaz bi sefer. Din bi hukuk sistemi değildir. Şeri hükümlere dayalı bi hukuk sisteminden bahsedilir sadece. Ama harbiden güzel olurdu ha. Şöyle üj bej kefere sallandırsaydık Sultanahmet meydanında :)
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 05-01-2006, 17:33
mhmd mhmd isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Dec 2005
Bulunduğu yer: sonsuzluktan
Mesajlar: 3.328
Standart

Sn. Aliminyum;
Diğer forumlarda yazmış olduğun cevapları ne kadar zeki buldumsa da bu cevabınız herhalde en yorgun anına denk geldi diye düşünüyorum. Senin olmadığını bildiğim düşünceleri desteklemen anlamsız.
Sn. Hasan;
Aliminyumun da söylemiş olduğu gibi böyle bir şey, yani; din hukukuna dayalı teokratik bir devlet tanımı sizlerin zihinlerine yerleştirilen bir ayıraç. Gerçekte böyle bir şey olamaz. Şöyle ki;
1. Din ile kastedilenin ne olduğunu açıklamamışsınız.
2. Hukuk ile kast ettiğinizin ne olduğunu da açıklamamışsınız.
3. Teokrasi bir yönetim şeklidir diyorsunuz. Ortaçağ teokrasisi ile günümüz teokrasileri arasındaki farkı okursanız sadece bu deyimin bile ne kadar fazla içerik taşıdığını kavrayabilirsiniz.
Sorunuzu şu şekilde değiştirip tekrar sormaya çalışırsak. 2000 yılına ait Arabistan bölgesi Suudi Arabistan ülkesi kurallarına uygun bir yönetim şekli derseniz. Ben hayır derim. Sorunuzu tekrarlayabilirmisiniz?
Saygılarımla
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 05-01-2006, 17:49
Mutezile - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Mutezile Mutezile isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 19 May 2005
Mesajlar: 2.806
Standart

''Şeriat devleti kim istemez?

Maide 38 - Nisa 34 - Kısas - Küçük Cihad - ILAY-I KELAMETULLAH -

Fütuhat - Recm - Mut'a..

Sonra hep beraber ABD ve İsrail'in defterini dürelim..''


İnsanoğlu bu alemde hayal ettiği müddetçe yaşar imiş demiş bir Ozan..
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 05-01-2006, 17:52
paco paco isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 05 Jan 2006
Mesajlar: 23
Standart

bu zamanda şeriat ha yazık be
zina eeden kadınlar eve hapsedilecek
erkekler sopayla dövilecek
hırsızın eli kesilecek
islama karşı çıkanlar yani benim gibilerin boynu vurulacak
kısasa kısas yöntemi uygulanacak
kadına yarı miras ve şahitlik hakkı verilecek
muhammedin sünnetine göre zina eden kadınlar taşlanacak
yazık be yazık

Aptallar,kendilerinden emin olarak yaşarlar;Akıllılar ise şüphe içinde yaşarlar.
(Bertrand Russel)
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 05-01-2006, 18:35
exclusive exclusive isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 15 Dec 2005
Mesajlar: 1.123
Standart

Din hukukuna dayalı teokratik bir devlet tanımını beğenmeyenler için soruyu şöyle soralım...

Sakalın ve çarşafın zorunlu olduğu, dine aykırı herşeyin yasak olduğu, cezaların ise çok acımasız olduğu, sokaklarda kara çarşaflı karıların sakallı adamların peşinden yürüdüğü, 13-14 yaşında din polislerinin ellerinde silahla dolaştığı, suratında daha yeni çıkmaya başlamış tüyleri sakal yapma sevdasıyla uzatan kafası sarıklı gençlerin, kesik el ve ayakları parmaklarından tutarak ibreti alem olsun diye sokak sokak gezdirdiği, meydanlarda "idam şov" gösterilerinin 7'den 70'e insanlarca seyredildiği bir devlet istermisiniz?
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 05-01-2006, 19:30
hasan_ hasan_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 15 Sep 2005
Mesajlar: 304
Standart

Şunu soruyorum o halde:

Yasaların Kur'an-ı Kerim'e göre düzenlenmesini ister miydiniz? Yani hukuk kaynağını vahiyden alan bir devlet?
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 05-01-2006, 23:31
Aliminyum Aliminyum isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 14 Jul 2005
Mesajlar: 661
Standart

Mutezile'nin şeriat veya şeriat devleti anlayışına bakın, "Şeriat, Şeriat Devleti, Teokratik Düzen" gibi kullanırken ne tür vartalara düştüğünüzü, bu hezeyanların getirdiği rezaleti zaten göreceksiniz. Muta'yı şeriattan zanneden bir cehaletten başka birşey beklenmez zaten.

Paco da başlı başına bir örnek aslında. "Şeriat" denince milletin aklına neler geliyor işte. İnsan gülemiyor da. Gerçekten durum komik değil oldukça vahim.

exclusive de başka bi ekol gibi öttürmüş borusunu. Ne sakal-çarşaf zorunluluğu aslanım, bahsettiğin sinema kareleri nerdeyse şeriatın aslını öğren git o hayvanat bahçesi kaçkınlarına şeriatı öğret, bi de saf saf teokrasi deyip durmayın şuna ya. Hadi fıkıh bilmiyosunuz da bas bas bağırdığınız Mantığın en esaslı ilkesi olan özdeşlik kurmasınıda mı beceremiyorsunuz?

hasan_ bey. Niyetin saf olabilir ama "Yasaların Kuran'a göre düzenlenmesi" gibi bir şeyin imkan ve vücubiyetini ya da daha doğrusu neliğini tahlil etmeden sabahlara kadar yüzlerce sayfa yazı döktürsek gene bi halt çıkmaz bu muhabbetten. Gerçi hiçbi muhabbetten birşey çıktığını görmedim neticede bir nevi ego tatmini bunlar kendim için de geçerli saklamanın bi alemi yok. Bu yazılanalrın sonunda ne siz bizi kavrayıp anlayacaksınız ne de biz sizi.

İslam'ın temel düsturu; "La İlâhe İllallah" cümlesinin içeriğindedir. Tek yetke O'dur, tek ilah, tek hüküm sahibi, tek yaratıcı, tek nihaî merci, tek Rab, Saltanat ve Hakimiyet sadece Allah'a aittir.

La İlahe: Hiçbir ilah yoktur. İlah: Kendisine tapılan, rızık veren, boyun eğilen, ram olunan manasınadır. İllallah: "Sadece Allah vardır." İlla kelimesi bir edat olup hüküm cümlesindeki tek istisnayı belirtmek için kullanılır.

Muhammedün Rasulullah: Muhammed, Allah'ın Rasulüdür. Bu ikisi birbirinden ayrılamaz. "Rasulullah size ne getirdiyse onu alınız, kabul ediniz. Size neyi de yasaklıyorsa, onu yapmaktan vazgeçiniz" (Haşr, 59/7)

Bu söz, bir kabul ve teslimiyettir. Sadece vicdanda saklı tutulacak fantastik
veya sıradan mistik bir duygu durumu değildir. Bu sözü inanarak söyleyenin ve benimseyenin kişisel hayatını zabt u rapt altına alır, hayata çeki düzen verir, sınırsız özgürlük gibi saçma bir rüyadan insanı uyandırır.

Dikkat ettiniz mi bilmem, Kuran, ateizmden söz etmez bile, yani bir Allah'a inanmamakla pek de ilgilenmez, Kuran'ın temel rükünleri arasında ateizm yani mutlak inançsızlık yoktur, Şirk vardır, vahdet karşıtlığı vardır, birden fazla ilahlar edinmek vardır. Kuran, karşısına Şirk'i alır. Şirk denince bugün kafalarda canlanan resim aslında eksik. Yani şirk veya müşrik deyince çoğunluk 6.7. yüzyıllarda taştan,ağaçtan yapılmış heykellerin önünde eğilip kalkan putperestleri anlıyor. Halbuki "Şirk" kavramı çok daha geniş bir kavram. İnsan Allah'a sadece bir heykelle değil, makam-mevki-malayani hırs-hubb-u câh denilen aşırı dünya sevgisi,
şehvet düşkünlüğü-kapital çılgınlığı, güç-iktidar hırsı vs. gibi şeylerle de Allah'a ortak koşulur. En basit örneklendirmeyle İslam'da "riya" şirk-i hafî (Gizli Şirk) sayılmıştır.

Şirk, basit bir dinsel tercih değildir. Aynı zamanda sosyal-siyasal bir düzeni de ifade eder. ekonomik bir yönü de vardır. Mekke döneminin müşrikleri Allah'a inanmıyor değillerdi. İnanıyorlardı ancak O'na ortaklar koşuyorlardı. "Biz onlara bizi Allah'a daha çok yaklaştırsın diye tapıyoruz." ayetinin ifade ettiği de budur. Bu ortak koşulanlar ise kendi emellerinin hayata geçirilmesinde işlerine yaramıştır daha çok.

La İlahe İllallah cümlesi sadece ontolojik-kozmik bir hakikati ifade etmez, aynı zamanda sosyal bir düzen de öngörür. Bizim inandığımız Allah agnostizmin Tanrısı gibi evreni yaratıp sonra bir köşeye sinmiş, ne yapıp ettiği belli olmayan, varlığını yokluğunu bile bilemeyeceğimiz heyula bir kavram değildir. Sosyal hayatın neliğinin temellerini O belirlediği gibi nasıllığının temellerini de O belirleyecektir. "La İlahe İllallah" ı benimsemiş bir toplum, önderleriyle ve tebasıyla her şeyi kişisel/nefsânî menfaate göre düzenleyemeyecektir. İşte Mekke müşrikleri buna gelemezlerdi ve halen daha çağdaş müşriklerin işine gelmeyen de budur.

Belli bir mücadele verildi ve İslam galip geldi. Mekke müşriklerden, putlardan ve Şirk'ten temizlendi. Daha evvelden yetişmeye başlayan yepyeni bir toplum inşası meydana geldi. Peygamber, bu toplumun salt ruhani reisi değildir, aynı zamanda savaşlarda başkomutanı, hukuk işlerinde kadısı, devlet işlerinde de reisidir.

Ancak ayrıştırılması gereken çok önemli bir fark var. Peygamber, Allah'tan vahiy yoluyla gelen emir ve yasakları ümmetine aynen tebliğ ederken, insanlararası ilişkilerde,i dünyevî işlerdeki kararları da yine o insanlara danışarak, üstelik kadın-erkek çoğunluğun görüşünü alarak veriyordu. Bu esas İslam Siyasi tarihine "Şûray-ı Devlet" olarak geçmiştir. Yönetimde şura esastır, ancak günümüzdeki gibi sözde bir şura değil, esaslı ve sonuçlarına hep birlikte katlanılan bir şura. İslam tarihinin hemen hemen her sayfası bunun göstergesidir.

4 halifenin hepsi de seçimle işbaşına gelmiştir. Bir tanesi bile milletin başına tepeden inme musallat olmamıştır. İslam'da saltanat rejimlerinin sultanları fıkıh ulemasının çoğunluğu tarafından "Zalim" olarak adlandırılmıştır. Devlet Başkanı ne kadar liyakatli ve Hakkaniyetli olursa olsun İslam'ın öngörüsünde saltanat yoktur. Osmanlı hükümdarları bile (2. Abdülhamid Han hariç) bu sıfatla anılır çünkü yönetim babadan oğula geçmektedir.

Emevilerle birlikte yönetim (biraz da hile ile) el değiştirmiş ve saltanata dönüşmüştü. Daha sonra da yavaş yavaş iş başkalaşmaya başladı zaten. Ebu Hanife gibi büyük bir imam sırf Saltanat rejimine muhalefetinden dolayı (İster Emevi saltanatı olsun ister Abbasi) başkadılık tekliflerini kabul etmez, 70 yaşlarında iken zindanlarda işkence görmekten çekinmez,
bu esas ilkeye (Saltanatın reddi ilkesi) istinaden ölmeyi bile göze alır.

Merhum Mehmet Akif'in bu konuda şu mısralarına katılmamak elde değil;

''Nebiye atf ile binlerce herze uydurdun
Yıktın da din-i mübini yeni bir din kurdun.''

Şimdi dikkat: Bu mevzuda İslam tarihi süreci içinde ikili bir yapı oluşmuştur. Birincisi Kuran'dan ve sünnetten neşet eden Gerçek islam, ikincisi ise insanların geçmişin-geleneklerin-kişisel eğilimlerin de işin içine karıştırıldığı kültür İslam'ı. Vahiyden Kültüre bir yol alınmış yani.

İslam'ın öngörüsü içinde Teokratik bir yapı yoktur. Neden? Çünkü her teokratik yapı özünde klerikalizme dayanır, yani bir ruhbanlar iktidarına. İslam'da buna yer yoktur.

Kuran ayetlerinde klerikal bir yapılanma bulamazsınız, hiçbir ayette ruhban sınıfına atıfta bulunulduğunu gösteremezsiniz.

''Din adamlarının serbest bıraktıklarını helal, karşı olduklarını haram görmek, onları ilahlaştırmaktır.'' (Tirmizi, Tefsiru'l Kuran, 9).

"Mukallidin (Taklitçinin, başkalarından görerek işi gelenekselleştirenin) imanı gayri sahihtir' (Maturudi-Kitabu't-tevhit)

Asıl mesele şu: Muamelat (Gündelik,siyasi,kültürel,beşerî vs. işler)alanında toplumun karşılaştığı sorunları Allah'ın muradına uygun biçimde kim ve nasıl çözecek?

Bu soru/sorun, Müslümanları dinen meşru sayılan hukuk kaynaklarını aramaya yöneltir. En büyük İslam Hukukçularından İmam şafi, her hükmün mutlaka bir nassa (şeri delile, Kuran veya Sünnete) dayandırılması gerektiğini savunur. Ancak açıktır ki Kuran'da muamelatın çok yönlü sorunlarına dair açık hükümler yoktur, olması da düşünülemez. Kuran, insanların nasıl bir siyasi teşkilatlanmayla yönetilmesini açıkça belirlemediği gibi, parti tüzüklerinin esaslarına da değinmez, kot pantolonun hükmünü açıkça belirtmediği gibi elektrikli yumurta kırma makinesi almanın israf sayılıp sayılmayacağı üzerinde de durmaz. Kuran'ın, muamelata dair sınırlı sayıdaki hükümleri, değinilmeyen konularda geniş bir insan yorumu sahasını açtı. Müslümanlar arasında Kuran'ın esaslarına (Tevhid, Haşir, Adalet, Nübüvvet) aykırı olmamak kaydıyla bu konularda da bu konuları bilenler tarafından hükümler/ fetvalar verilmeye başlandı ki İslam'ın ilk dönemlerinde Peygamber'in gözettiği yol da budur. Kuran'da açıkça belirtilmeyen bir hüküm durumunda sahabiye ne yapacağını soran Peygamber "Rasulullah'ın sünnetine bakarım", "Onda da bulamazsan" "O zaman bu ikisiyle çelişmemek şartıyla kendi reyimi kullanırım" cevabını alınca tebessüm etmiştir yani bu durumu onaylamıştır.

Bu durum katı bir nakilcilik değildir. Akıl devre dışı bırakılmamıştır, toplumsal şartların değişkenliği görmezden gelinmemiştir, yobaz ve gerici bir tutum diye isimlendirilemez. İslamda akılcılığın babalarından sayılan İmam Maturudi Hazretleri (Ki akılcılık mevzusunda Mutezile mezhebi imamlarının bile gelemediği noktalara değinmiştir) de "İçtihadî nesih" kavramı ile meseleyi daha bir mükemmelliğe ulaştırır.

İslamın yönetim şekli denilen siyasî öngörüsünde Biat vardır, Adalet vardır, Liyakat ve Ehliyet vardır, Şûra vardır. Resmen Cumhuriyet'in dikalası bir sistem öngörülmüştür adeta. Ancak bu esaslardan hareketle İslam'ı peşinen demokratik/laik sistemlerle uzlaştırmaya çalışmak da hatalı olur.

Din'in akide esasları dışında kalan muamelata ait kısmında elbette kıyas ve içtihat kapısı açıktır. Açıkça şunu belirtelim beyler, şu anki mevcut sistemin çarpık laiklik algısı, dini vicdanlara hapsetme hezeyanı gibi şebeklikleri olmasa aslında hiç de alternatif bir sistem aramaya ihtiyaç yok. Şerî devlet tabiri zaten uydurma, adaletle hümeden, liyakat ve ehliyet sahibi, şurayı yani çoğunluğun görüşüne başvurmayı esas alan, Allah ve Rasul'e itaati vazife addeden (ya da en azından bunu kısıtlamayan) bir yönetim İslam'ın esasları ile zaten çelişmez. Bilen bilir, Kuran'ın % 95'i iman esasları, İslam'ın temel hükümleri ve ahlak prensiplerinden oluşur, % 5 gibi bir kısmı devlet idaresi ile alakalandırılır.


SONUÇ: Yasaların Kuran'a göre düzenlenmesi toplumsal ihtiyaçlara göre düzenlenmesinin karşıtı olarak algılanamaz, çünkü Kuran'da toplum gerçeklerinin rağmına bir hüküm koyuculuk bulamazsınız. Yasalar, İslam'ın temel rükünlerine aykırı olamaz elbette ama aynı zamanda toplumsal gerçeklere de aykırı olamaz, bu ikisi birbiriyle çelişen şeyler değildir. Şimdi kalkıp da "sakalı sarığı şart koşmak, başı açık akdınları dövmek, önüne gelen her açık saçığı taşlayarak öldürmek her hırsızın elini kesmek" gibi saçma sapan ifadelerle İslam şeriatı gibi çok geniş bir kavramın Binde Birlik bir kısmını o da yalan yanlış ve çarpıtılmış bir şekilde ele alarak Şeriat'ı 1400 yıl öncesinin karanlığının çöl kanunu olarak niteleyen ahmakların gerçekçi olup olmadıklarını, cahil mi yoksa bilen kişiler mi olduklarını varın siz takdir buyurun.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 06-01-2006, 02:36
pante - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
pante pante isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 01 Nov 2005
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 8.936
Standart

Dine dayalı teokratik düzen, dini faşizm,Şeriat devleti,"Türkiye bir islam cumhuriyetidir" yasalı ve Kur'an hükümlerine dayanan bir rejim,"Türkiye İslami Sosyalist halk Cemahiriyesi",Türk İslam Cumhuriyeti........
İsmi ya da şekli ne olursa olsun demokratik olmayan dini hükümlere göre yönetilen rejim peşinde koşan,bunu amaçlayan,adım adım bunu hedefleyen bir kitle var Türkiye'de..
Bunlar demokrasiyi sevmez...
Kitaplarında demokrasiyi öven bir söze rastlayamazsınız..
Demokrasiyi bir araç olarak görürler...
Kafalarındaki rejimin şekli ne olursa olsun,rejimi iktidarı ele geçirenler belirler...
Yani burada "öyle şey olur mu?", "İslam'da böyle bir rejim yok" vb.fikirler sıralayanların,iktidar ele geçirilirken fikirlerini soran olmaz..
Bu tür suçlamaları,şüpheleri demogoji ile geçiştirmeye çalışırlar..
Onlara göre şu an ideal bir islam devleti yoktur sözde ama Suudi arabistan'ı,İran'ı Türkiye'ye yeğlerler..
Bu tür rjim peşinde koşanlar,demokrasiye karşı oldukları gibi Atatürk düşmanıdırlar..
Çeşitli sebeplerle,vesilelerle fırsat buldukça Atatürk'ü eleştirirler..
Şu andaki hoşgörülü gibi görünen tarafları tamamen takiyyedir..
Dizginler ellerine geçince sadist ruhlu olurlar..

Not : Bu yazı ülkesini seven,ulusal bilinci olan,namuslu , temiz,dürüst,karakterli müslüman kardeşlerimizi kapsamaz..
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 06-01-2006, 18:30
paco paco isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 05 Jan 2006
Mesajlar: 23
Standart

Mutezile Diyor ki
''Şeriat devleti kim istemez?

Maide 38 - Nisa 34 - Kısas - Küçük Cihad - ILAY-I KELAMETULLAH -

Fütuhat - Recm - Mut'a..

Sonra hep beraber ABD ve İsrail'in defterini dürelim..''


İnsanoğlu bu alemde hayal ettiği müddetçe yaşar imiş demiş bir Ozan..
arabistan da şeriat olmuşda a.b.d. ve israilin defterini mi dürmüş?
arabistan a.b.d. ve israilin köpeği oldu be ne konuşuyorsun?

Aptallar,kendilerinden emin olarak yaşarlar;Akıllılar ise şüphe içinde yaşarlar.
(Bertrand Russel)
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 08:29 .