Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Dünya Dinleri, Mitoloji & Antik Uygarlıklar > Dünya Dinleri

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 08-03-2011, 12:55
allame
Üye Değil
 
Mesajlar: n/a
Standart Budha Peygambermiydi?

Budha'nın peygamber olduğuna dair ilginç bir yazı var. Bu yazının son kısmına müdahil olmuştum. aktarmakta fayda görüyorum.



Budhanın bir kitabında "ses işiten ilah" tan bahsettiğini okumuştum bir kitapta. 20 sene oluyor. O kitabı da bulamadım, kitabın alıntı yaptığı kaynağı da bulamadım. taki şu aralar aklıma geldi niyeyse internete bir bakayım dedim. bahsedilen kitaptan bahseden bir site buldum. "ses işiten ilah" bir kitabın ismiymiş. ben de bu şekilde okuduğum için, bana inandırıcı geldi. Bu aralar başka konulara kanalize olmuş durumdayız. Ben buraya, sitede bulunması ve ileride tartışabilmek ve araştırabilmek amacıyla bahsettiğim yazıyı aynen aktarıyorum. sonra o kelimeleri belki aratıp çeviri filan yapıp başka kaynaklardan kaynağın merkezine inmeyi deneyebiliriz.



alıntı:



Alıntı: Orta Asya'da buddhacılığı benimseyen, bu dini zengin bir çeviri edebiyatı çerçevesinde konu edinen türk topluluğu, Uygurlar oldu. Buddha'ya kendi dillerinde "Burkan" adını veren Uygurlar, buddhaalığı da "burkancılık" diye adlandırdılar. Buddha öğretisi Uygurlar'dan önce dar bir alanda Hunlar ve Göktürkler arasında da benimsenmişti. Göktürk kağanı To-Po'nun (572-581) isteği üzerine buddhacılıkla ilgili Nirvanasutra adlı yapıt, Çin'de türkçeye çevrilmiş, kağana gönderilmişti. 840'ta bozkırdan gelerek Hoçu ile yöresini türkleştiren Uygurlar, XIV yy. başında, bölgenin bütünüyle islamlaşmasına kadar buddhacılığa bağlı kaldılar. Bu dinin bellibaşlı yapıtlarını cince, tibetçe, sanskritçe, toharca, sogdcadan geniş eklemeler, yeni düzenlemeler yaparak kendi dillerine çevirdiler. (-* UYGURLAR.) Bu çevirilerde buddha diniyle ilgili kavramların pek çoğunu türkçeleştirdiler, bunlardan bazıları moğol buddhacıları tarafından da daha sonraki yüzyıllarda kullanıldı. Özgün dillerindeki buddhacılık metinlerinden bazıları günümüze kadar gelmediğinden onların uygurcaya yapılmış çevirileri bu öğretinin günümüzde daha yakından tanınmasına yardımcı olmuştur. Uygurcadaki buddhacılık metinlerinin en eskilerinden biri, VIII. ilk yarısında çevrilen ve büyük bir bölümü günümüze kalan Maytrısimit" tir. Toharcadan genişletilerek çevrilen ve taşıdığı sahne yapıtı olma niteliği "körünç" (görünç: seyirlik oyun) terimiyle belirtilen Maytrısimit budd-hacıların mehdisi Maiteraya ile gerçekleşen buluşmayı anlatır.



Kalyanamkara" ve Papamkara hikâyesi, biri iyi, öteki kötü kalpli iki kardeşi Uy-gurlar'ın "sudur" adını verdiği ve Buddha'nın vaazlarına yer veren sutralar arasında Kuanşi im pusar (Ses işiten ilah), Altun yaruk (Altın ışık), Sekiz yükmek (Sekiz yığın) vd. yer alır. Buddha felsefesi sorunlarının ele alındığı yapıtlar (Vasu-bandhu'nun Abhidhharma koşaştra adlı yapıtına Sthiramiti'nin yazdığı yorumlamanın çevirisi), tövbe duaları (Ütret adlı kadının yazdırdığı tövbe duası; Kutluğ adlı kadının kendisi, oğlu, kızı için yazdırdığı tövbe duası vb.), buddhacı gezgin Hsüan-Tsang'ın ŞıngkoSeli Tutung tarafından uygurcaya çevrilen yaşamöyküsü vd. öğretinin türlü yönlerini tanıtırlar. --------- kaynaklar:

Il existe aussi des manuscrits de traductions médicales, en caractères ouïgours et brahmis, découverts lors des expéditions à Turfan (à Dakyanus) et, par la suite, recueillis et publiés en deux volumes par le prof. Reşid Rahmeti Arat (G. R. Rachmati), à Berlin, en 1930 et en 1932, sous les titres de Zur Heilkunde der Uiguren I et II (Uygurların sağlığa kavuşturma bilgileri).

Les textes contenus dans ces recueils sont traduits de leurs originaux en sanskrit tirés essentiellement de trois livres médicaux : Astângahrdayasamhitâ de Vâbghata (la plus importante source de ces traductions), Siddhasâra de Ravigupta et Yogasataka. (Sertkaya 1997 : 349-357 ; Von Gabain 2000 : 30-31, 237-238).

-------- W. RADLOFF, Kuan-şi-im Pusar. Eine türkische Übersetzung des XXV. Kapitels der chinesischen Ausgabe von Saddharmapunda rîka. “Bibliotheca Buddihca. XIV.” St. –Pétersbourf, 1911. ---------

aynı yorumumu yinelemek istiyorum. bir soru soruldu ve ben de bu konuyu şöyle yanıtladım:

bilimsel açıdan: olabilir.

samimi bir soru olarak soruyorsan: evet öyleydi.

"bay sidhartha" vasiyetinde öğrencilerine der ki: "benim anlattıklarımı anlatın, benim size söylemenizi tembihlemediğim şeyleri insanlara anlatmayın". Burada konunun ne olduğunu bilmek için o sırra vakıf olmak gerekir. Sidhartha'nın peygamber olması , fazla da bir şey ifade etmemiş. Yani şöyle düşünelim. Sıradan bir insan gibi, ancak , dua ettiğinde dualarının bazıları kabul olmuş, kendisine bir miktar "ilham" ve bir miktar da "ilim" verilmiş. Ancak onun haricinde, vahiy mekanizmasının içinde yoktur.

Şu halde, bilimsel açıdan peygamber olup olmadığı tartışılabilir.

Ancak, samimi şekilde biz bize konuşuyorsak, bence öyleydi. anladın sen oni

Buradan çıkan sonuç : olabilir olmalıdır. Geçen süreçte ben W. RADLOFF'un, Kuan-şi-im Pusar. Eine türkische Übersetzung des XXV. Kapitels der chinesischen Ausgabe von Saddharmapunda rîka. “Bibliotheca Buddihca. XIV.” St. –Pétersbourf, 1911. kitabını temin edip okumadım. bulması da zordur. bulan birisi paylaşırsa biz de neler olup bittiğini daha iyi anlayabiliriz.

saygılarımla.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 09-03-2011, 06:30
paslıçivi paslıçivi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Feb 2009
Mesajlar: 3.080
Standart

allame´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Şu halde, bilimsel açıdan peygamber olup olmadığı tartışılabilir.

sevgili allame..

peygamberlik kavramı bilimin değil inancın konusudur..

peygamberlik kavramını bildiğim kadarıyla dünyadaki popüler dinlerden musevilik ve islam kabulediyor..

hristiyanlıkta bile peygamberlik kavramı yoktur..

çünkü peygamberliğin kabul görmüş tanımı; yaratıcı tanrıdan haber getiren kişi/insan demektir..

hristiyanlıkta/isevilikte İsa bir peygamber değil, tanrının oğlu ya da onda vücut bulmuş tanrının kendisi olarak yorumlanır..

o yüzden "Budha bir peygambermiydi" sorusunun muhattabı genel manada musevi ve müslümanlardır, diyebiliriz..

diğer dinlere inanan insanlar için bu soru bir anlam ifade etmez..

hele ki Budha'yı takip eden budistler için hiç bir anlamı yoktur.. çünkü budizm dininde/öğretilerinde "yaratıcı tanrı" kavramı diye bir şey yoktur ki bunun bir peygamberi/habercisi olsun..

ama benim kişisel ulaştığım bilincimdeki fikrimi söylemek gerekirse..

dünya insanlığına yön vermiş ve bir din/zihin/felsefe yaratmış insanlar "tanrısallık" kavramını yaşayıp deneyimleyen çok nadir insanlardır..


Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 10-03-2011, 21:26
ExUlul - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ExUlul ExUlul isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 05 Feb 2011
Mesajlar: 73
Standart

sevgili dostum paslı,

Öncelikle kelimelerin gücünün farkına varmış bir insan adayı olarak, kavramları doğru kullanmak gerektiğini düşünüyorum.
Kuranı incelediğimizde şunu görürüz;Peygamber diye bir kelime geçmez.Tabi ben orjinal metinden söz ediyorum...Kuranda Nebi ve Resul kelimleri kullanılır.Birde Nezir (sebe44 uyarıcı)kelimeleri kullanılır.Nebi NEBE yani Haber kelimesinden Haberci,haber getiren (Messenger)türemiştir.
Resul ise iletici (irsaliye) anlamında kullanılmıştır.
Peki peygamber kelimesi nerden gelmiş dilimizi yerleşmiş dersen...Farsca bir kelimedir.Tıpkı Namaz,Abdest gibi...İşte bu kelimeler orjinal metinlerde yer almayan ama Çevirilerde "yakıştırılan ve sokuşturulan" kelimelerdir.


Kelimeler birer Anahtardır...Beyin ise kilit...özellikle Soyut düşüncenin bulunduğu Hımar kısmı...örtü...gri bölümü..

Acaba kelimeleri ne kadar Bilinçli kullanıyoruz?
Neden önemli kelimeler?
Dostum Paslıçivi... ben kelime takıntısı olan bir OKB hastası değilim
Ama Kelime kökleri,Etimoloji en Sağlam Sorgulama aracıdır.Neden?
Çünkü kelime HERŞEYdir.
Etimoloji çok önemlidir.Kelime Herşeydir.

Eskilerin deyimi ile ŞUUR şimdilerin moda telaffuzu BİLİNÇ...
Kelimeler Bilinç taşır
..diğer bir ifade ile Bilinç kelimelerin üstünde Yükselir!.
Düşünce kelime ile meydana gelir...İnsan bildiği...... kelime kadar insandır.
Papağanda kelimeleri telaffuz eder ama Bilinçsizce...
Beyinde her kelimeni bir imajı yaratılır...Kelimeler eskiden Tamgalarla ifade edilirdi..Bunlar birer imajdır...Beyinde beliren Resimler...
Sonra Harf oluştu..Harflerin birleşmesi ile Kelimeler Bükülmeye başladı...

İnsanlık Tek bir Dili konuşuyordu...Tuğla pişirip Göğe ulaşmaya kalktılar...Haman çok Kelime biliyordu...v.s.

Siz yukarıda ki ifadeleri SOYUT düşünmezseniz ancak balçıkdan,ziftten yapılmış tuğla ve kule v.s. anlarsınız.
Asıl Anlaşılması gereken İnsanlığın Bilincinin ortak hareket ettikleri dönemde YÜKSELDİĞİdir.
Bilinmeyen bir sebeple dağıtılmışlardır...Kartlar yeniden dağıtılmış Oyun yeniden kurulmuştur.
Esvel-i Safilin Kelimenin olmadığı Beyin yada Aşağıların aşağısı demektir...
Bir Tersinim ve sonrasında Evrim.İnsanın ve insanoğlunun hikayesinin özetinin özeti...

Diğer bir nokta da İnsan ve İnsanoğlu ayrımı..Adem ve Ademoğlu da aynı şey değildir.Hatta İsrail ve İsrailoğlu da farklı şeylerdir.
Biri Rolmodeli diğeri Esvel-i Safilinde ki...
İnsan olmak çokyüce bir Mertebe...olsa gerek...çünkü henüz bende İnsan olmuş değilim.
İnsan olmak deyince uzun uzun durup düşünmek gerek...
Meleklerin/Güçlerin önünde eğildiği...Kan dökmeyen,Bozgunculuıktan uzak İNSAN...ve kan döken,yakan ve yıkan insanoğlu...
Gece Yürüyen ve Karanlığı yaran İsrail ve Aşağıların aşağısında ki Beni israil...
Adem ve kan döken oğlu...
Kelime Maddeye Hükmeder.CİN,Melek ve Şeytan kavramlarına doğru anlamları yükleyemezsek Dosdoğru yolda yürüyemez,sağa-sola savruluruz.
Kavramlar ile düşünür,kavrarız.Düşünce Dünyamıza kelimeler yön verir.
Başka bir ifade ile Kelime dağarcığımız kadardır Dünyamız.
Günlük kullanımda 50-60 kelime ile işimizi görür-iletişime geçeriz.
Git-Gel,Al-Sat v.s ile Akşamı ederiz...Gece gördüğümüz Rüyalara kelimeler hükmeder.
KELİME HERŞEYDİR.
Ademe Eşyaya İsim verme görevi ve yetkisi,yetisi verilmesi insan Beyni,Aklının Milyarlarca yıl (insan 1-3 Dehr) içinde gerçekleşen Tekamülü,Evrimi neticesinde
oluşmuş ve İnsanın "Çamuru/Hamuru" istenen kıvama gelmiştir.
İnsan önce sadece hırıltılı sesler çıkarırken,heyecanla bağırırken,anlamsız sesler çıkarırken ADEM olma noktasına Evrilmiştir.
Bu Evrilme kulağınızı tırmalıyorsa eğer,tekamül diyelim...Fark etmeyecektir.
Neticede El ilahın Yaratmasını anlamak insanın Varoluş nedenlerinden biri diye düşünüyorum.

Bu uzun girişten sonra Budhaya dönecekolursak...
Bir teiste göre Budha "batıldır" çünkü kendi inancına tersdir...Oysa Budha bir Resuldür...
Budha diğer tüm Üst bilinçler gibi Saf Gerçeğe ulaşmış İYİLİĞE hizmet etmiştir.
Tanrı yok ifadesi La ilahe ifadesini anlatıyor...Yani gerçektende Tanrı diye birşey yoktur.Ama insanoğlu yeterli Soyut düşünce üretemediği ve kavrayamadığı dönemlerde şu denmiştir:İlah diye birşey yoktur-La ilahe- ama illa ki bir ilaha ihtiyac duyuyorsan İllallah.Al sana El ilah...Allah.
Birileri bir ilahı olmadan Omurgası üzerinde duramıyorsa...El ilah ona Bastonluk eder.
Onu Ayakta tutar...Kıyam ettirir...Aksi takdirde ilahsız kalan insanoğlu yerlerde sürünecektir.Kan dökecektir...Bozgunculuk yapacaktır...Onun korkması gerek...Cehennemde yanmaktan korkmazsa tüm insanlığın ondan çekeceği var...Onun Cennet vaadine ihtiyacı var...Ona Huriler..Şarab v.s vaad edilmezse o yine bozgunculuk yapacak...Yeryüzünde kan dökecektir...
Ortadoğu insan adaylarına Musa gibi Muhammed gibi "Peygamberler"! gerekliydi...
Öte yandan uzak doğuda Budha,KungFuZu gibi Resuller yerel olarak halka bir ilah olmadığını anlattılar...Lailahe dediler.
Hepsi haklı...Nasrettin hocanın hikayesinde ki gibi...
Sevgili dostum paslı,
Şimdi senden ilk defa duyduğum şu "tanrısallık"ifadesine biraz şaşırdım doğrusu...
Egon sanırım ciddi bir Obezite ile karşı karşıya Tanrı diye birşey olmadığını yaza yaza klavyeler eskiten sen...Şimdi kalkmış "tanrısallıkdan" söz eder olmuşsun...
Bu GARİBAN müslüman Ulul kardeşini çok şaşırtıyorsun dostum...
Dostum Tanrı diye birşey yok...Evet Tanrılaşan Egolar var...
BİRleşmenin önünde duran,başkalaştıran ve Ötekileştiren her düşünce ve davranış O diye ifade ettiğimiz YÜKSEK BİLİNÇ'e karşıdır.
O çok yücedir.
O selamdır..Barıştır...
Selam dostum.

not:imzanı yeni fark ettimBazı şeylerin fındık kadarı makbuldür ama konu Bilinç ise ciddiyet ve Büyüklük şart
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 10-03-2011, 22:14
ExUlul - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ExUlul ExUlul isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 05 Feb 2011
Mesajlar: 73
Standart

Pratik ile ideali birleştiren çok az öncü vardır. Üzülerek ifade etmemiz gerekiyor ki, ideal ile pratiği yek eden, BİRleştiren şahsiyetler, her zaman “üç ayrı” biçimde anlaşılmışlardır;

Birinci kısım tamamıyla kutsayıcı bir bakıştır. Bu tarz bir yaklaşım isim üzerinden,
figür üzerinden, kişi üzerine yoğunlaşarak onu putlaştırır.

İsa’nın tarih de aşırı derecede kutsanması da bundan ibarettir. Putlaştırma hareketleri genellikle öncü bir şahsiyet üzerinde gerçekleşmekle beraber, onunla da alakası yoktur.

İkinci biçim tamamıyla şeytanlaştırma tarzıdır. Bu da yine İsa üzerinden gidersek; Yahudilerin İsa’ya yaklaşımı örnek teşkil edebilir. Veya militanca ateistlerin mutlak derecede Resullere dışlayıcı yaklaşmaları da şeytanlaştırma psikolojisi ile alakalıdır.

Sınıflandırma yaparken Yahudi-Müslüman veya başka dinlerin değil biz sadece bazı örnekler üzerinden anlatmak istediğimiz bir şeyi ifade etmek için örneklendiriyoruz. Yoksa bir Hıristiyan’ın Muhammed’i doğru anlaması, bir Yahudi’nin İsa’yı doğru algılaması aslında mümkündür.

Birinci yaklaşım tamamıyla kutsayıcıdır. Onu sürekli anmak, övmek, simgelerini yükseltmek ister.

İkinci yaklaşım ise tam tersine mutlak derecede şeytan-kötü ilan edip lanetle mahkûm eder.

Üçüncü yaklaşım ise gerçekçi yaklaşmaktır. Övmek ile dövmek eylemleri arasında “gerçeği anlamak” ile alakalıdır.

Örneklendirecek olursak: Tanrı İsa – Şeytan İsa – Gerçek İsa Kutsal Muhammed – Şizo- Muhammed – Gerçek Muhammed Putlaştırılmış Musa Kutsal Budha v.s

Önemli şahsiyetler için her üç bakış devamlı bulunmuştur. Ne acıdır ki; en sonunda yer alan “gerçek bakışlar” pek gelişememiştir. Buna diyalektik diyebilir miyiz?

Tam olarak diyalektiklik karşılamasa da sonuçta “kutsallık” karşıtı olanı doğurur.
Veya “dışlanmışlık” da kutsallığı doğurur.
Ama gerçeklik burada “sentez” sayılmaz. Zira sentez elde edilen kutsal ile dışlayıcılık arasında çıkan sonuçlardır.
Oysa yaşanmış tarihsel bir kahraman var ise eğer, bunun doğru yorumlanması tez ile antitezden bağımsız olmalıdır.
Böyle bir girişimin ise pek zor olduğu ortadadır.
Objektif bir şekilde “Muhammed’in” gerçekliği ortaya konulduğu takdir de, yine kabul etmeyenler olacaktır. Veya Musa hakkında ne kadar objektif davranırsan yine hep ya eksik, ya da aşırı algılanacaktır.
Kutsallaştırıcı yorumlar toz kondurulmazken, diğerleri en ufak övgüleri bile hak etmeyeceklerini düşünürler.
Kutsamak ile şeytanlaştırmak tamam anlamıyla ön yargılardan ibarettir.
Ateistlerin Muhammed Alerjiside bu kapsamda değerlendirilebilir.

En nefret edilen bir kişiliğin bir sözünü farklı bir isimle sunduğunuz zaman takdir alabilir.

Ne var ki kilit isimler söz konusu olunca hep acabalarla karşılanır.
Kutsal sayılan isimlerin sözleri okunduğu zaman orada bütün sorular yerlerini sükûnete teslim eder!
Çünkü Kutsallar Tabuları doğrurur.
Tabuları yıkmak, İbrahim gibi hareket etmeyi gerektirir.Yani Sorgulamayı...
Sorgulama için Kelime bilgisi/girdisi gereklidir.input
Girdileri işleyen Sağlıklı bir beyin yapısı "batanları" sevmez.

sevgi ile...
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 11-03-2011, 00:32
yucemanitu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
yucemanitu yucemanitu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jun 2008
Mesajlar: 3.591
Standart

Hmmm... Budizmde tanrı inancı yok. Yani tanrı diye bir şeyden bahsetmeyen bir peygamber... İlginç ve düşündürücü bir peygamber...

SAPERE AUDE!
"Cehennemliklerin en hafifi azaplısı ayaklarına ateşten iki nalın giydirilmiş olan kimsedir. Bu nalınlar o kimsenin beynini tıpkı bir kazan gibi kaynatırlar. Kulakları kor, azı dişleri kor ve kirpikleri yalazdır. Karın boşluğundaki iç organları eriyip ayaklarından akar. Bu kişi en hafif azaplı cehennemliklerden biri olduğu halde en ağır cehennem azabını çekenlerden biri olduğunu zanneder." (Müttefekün Aleyh)
"Onların derileri pişip yandıkça azabı duymaları için onlara yeni cilt giydiririz." (Nisa; 56) Hasan-ı Basri şöyle demiştir: "Onların derileri günde yetmiş bin kere yanar ve yenilenir."
Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur: "Cehennem ehlinin alt çeneleri göğüsleri üzerine iner, üst çeneleri de alınlarına kadar çıkar. Bundan sonra sırıtan bir kelle halinde kalırlar." (Tirmizi)

Allah işkence edenlerin en hayırlısıdır.
http://kloroben.blogspot.com/

http://blog.radikal.com.tr/Bloglar/malumat-i-siddik
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 11-03-2011, 01:18
evrensel-insan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
evrensel-insan evrensel-insan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Mar 2008
Bulunduğu yer: Londra
Mesajlar: 22.832
evrensel-insan - MSN üzeri Mesaj gönder
Standart

Saygideger arkadaslar;

Bu budizmi cok iyi irdelemek gerekir. Cunku, insanoglu tarihinde; tanri ve tanrilastirmayi somuttan (gunes, ay, put, pitoresk, totem v.s.), soyuta tasiyan ve "erisilmez" kilan bir felsefedir.

Dolayisi ile, bir bag (isa v.s.) ya da araci (Muhammed) olmasa bile, ortada soyut ve erisilmeyen bir guc vardir.

Oyuzden budizm de, bir anlam ve icerik olarak tanri olmayabilir, ama; bir tanrilastirma felsefesi vardir.

Bu da zaten, bir tanri arayan aklin kendisini inandirdigi dogrudur.

Oyuzden konu tanridan ziyade, soyut tanrilastirmak inancidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 11-03-2011, 07:11
paslıçivi paslıçivi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Feb 2009
Mesajlar: 3.080
Standart

Kelimeler birer Anahtardır...Beyin ise kilit...özellikle Soyut düşüncenin bulunduğu Hımar kısmı...örtü...gri bölümü..

Acaba kelimeleri ne kadar Bilinçli kullanıyoruz?
Neden önemli kelimeler?
Dostum Paslıçivi... ben kelime takıntısı olan bir OKB hastası değilim
Ama Kelime kökleri,Etimoloji en Sağlam Sorgulama aracıdır.Neden?
Çünkü kelime HERŞEYdir.
Etimoloji çok önemlidir.Kelime Herşeydir.
değerli dostum exulul..

herşeyden önce bu güzel anlamlı yazı için teşekkürler..

daha önceki yazılarımda dikkatini çektiyse "kelimeleri kullanarak konuşarak anlaşma" üzerine bazı düşüncelerim var.. geçmişte ve halen günümüz insanoğlunun kullandığı bu yöntemin(konuşarak iletişim kurma) artık çok ilkel kaldığını ileriki yüzyılarda bilim, teknoloji ve bilincin de yükselmesiyle insanoğlunun daha verimli bir iletişim aracı kullanabileceğini ifade ettim bir kaç kez..

hatta bir düşünürün bir sözüne yer vermiştim; iki insanın konuşurken birbirini yanlış anlaması için en az 9 neden vardır tarzı bir söylemi vardı.. yaklaşık 1,5 yıl önce sevgili e.i yle bir sohbetimizde değinmiştim..

bir kaç yüz tane kelimeyle bu kadar zengin bir varoluşu ve özellikle insanı ifade etmek imkansız, ben bazen kendi bilincimi aktarırken herhangibir kelime bulamıyorum, çünkü onu ifade eden bir kelime yok.. ya da ben bilmiyorum.. ondan sonra mecburen varolan kelimelerden en uygununu/yakınını bulup onunla ifade etmeye çalışıyorum ve çoğu kez de ifade edemiyorum zaten

ve ondan sonra sevgili vartora dediğim gibi "artık kime ne söyleyeceğimi ben de bilmiyorum" dedikten sonra sitede yazma konusunda büyük bir hevessizlik isteksizlik yaşıyorum.. aslında burda bir kaç kişinin aktarmaya çalıştığı şeyler çok ama çok önemli şeyler ama gel gör ki bunu bugünkü kelimelere döküp karşıdaki insana aktarmak çok zor.. o yüzden ben çoğu kez bir takım benzetme/örnekleme yöntemleriyle aktarma gayreti içindeyim..

tüm bunlardan sonra sen ve ben bu kelimelerin gücünü ve yetersizliğini farkettiğimize göre

Şimdi senden ilk defa duyduğum şu "tanrısallık"ifadesine biraz şaşırdım doğrusu...
Egon sanırım ciddi bir Obezite ile karşı karşıya
burda kullandığım "tanrısallık" kelimesine kendin öyle bir anlam yüklemiş olmalısın ki bana yukardaki şaşkınlığını dile getiriyorsun..


sor bakalım; paslıçivi kardeş, tanrısallık derken ne demek istiyorsun, neyi ifade etmeye çalışıyorsun?

bak ben sevgili e.i. ye "akıl" derken neyi kastediyorsun diye sordum, oysa akıl deyince ortalama herkes aynı şeyi anlar

tanrısallık kelimesinin evrensel onay almış sabit/değişmez bir anlamı var mı ki yargısız infaz yapıyorsun

Tanrı diye birşey olmadığını yaza yaza klavyeler eskiten sen
bak burayı ıskalamışsın işte.. "tanrı diye bir şeyin olmadığını" ifade edemem ben, hiç bir yazımda da böyle bir şey vurgulamadım..

ben tanrının ne olduğunu bilmiyorum ki onun olmadığını dile getireyim..

ayrıca hangi tanrıdan bahsediyorsun, ortalıkta tanrıdan bol bir şey yok, ben hangisinin olmadığını dile getireyim ki..

ben "mutlak inançsız" biriyim.. yani diğer adıyla "bilmiyorum"

ben bir veriyi/datayı ya biliyorumdur ya da bilmiyorumdur..

ben "biliyorum" dediğim şeyi zaten tüm dünya insanlığı biliyor, çünkü biliyorum dediğim şey bilimin deklare ettiği kanun düzeyindeki bilgi/gerçek dediğimiz şeydir..

burda kişisel olarak ortaya koyduğum her şeyin sadece bir "tez" olduğunu sık sık dile getiriyorum zaten..

kısaca özetlemek gerekirse..

insanoğlu gündemini ve bilincini meşgul eden veriler bende 4 kısımda sınıflanır..

1. tez

2. hipotez

3. teori

4. bilgi/gerçek/hakikat


bir veri/data 4. aşamaya gelmediği sürece ben "biliyorum" demem/diyemem..

çünkü bilmek ve inanmak arasındaki "farkın farkındalığı" ve dolayısıyla "insanlaşma"nın altında yatan şey budur zaten..


fındık bilinç konularını kurcalayıp dikkat dağıtma şimdi, dünya dönüyorsa o fındık yüzünden dönüyor, fındığı çıkar dünyadan ne kavga kalır ne iktidar ne iman.. sevgili düşüngenin güzel bir tezi vardı, fındık ve iman bir yerde olmaz diye, hani derler ya fındık sahibi tüccarın imanı olmaz diye


Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 16-06-2011, 00:28
yalnizs yalnizs isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 15 Jun 2011
Mesajlar: 677
Standart

buda kimi ilahiyatçılara göre kuranda ismi geçen zülkifr peygamberdir, zülkifr budanın doğduğu bölgenin o dönemde arapçada karşılığıdır. aynı zamanda zülkifre ağacın altında peygamberlik gelmiştir. buda hintinciri ağacının altında aydınlanmıştır.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 20:55 .