Emeği geçenlere teşekkür etikten sonra ukalâlık olarak algılanmaması ricasıyla iki mevzûda bildiklerimi paylaşmak isterim.
Muhammed'in ordu başında bizzat katıldığı seferlere Gazve; herhangi bir askeri birliğin başına komutan atayıp oluşturduğu seferlere de seriye denir. Abdulah ibn-i Cahş seriyesi, Muhammed'in Mekkelilerin hareketleri hakkında bilgi toplamak gâyesiyle tertiplediği bir seriyedir.
İbn-i Kesir, El bidâye ve'n nihâye adlı İslam tarihi eserinde bu seriyeyi 'büyük Bedir Gazvesinin sebebi' olarak açıklar. Esâsında görevleri savaşmak değil, bilgi toplamaktı. Zâten istesler de savaşamazlardı. Çünki; Hem İslâm öncesinde kutsal kabul edilen, hem de islâm'ın onayladığı Haram ayların son günleri idi.
M.Asım KÖKSAL "İslâm Tarihi" adlı eserinde bu seriyeye katılanların isimlerini verir.
Nahle Seferine Katılan Mücahidlerin Sayıları ve İsimleri
1- Abdullah b. Cahş,
2- Ebu Huzeyfe b. Utbe b. Rebia,
3- Vâkıd b. Abdullah,
4- Ükkâşe b. Mıhsan,
5- Halid b. Bükeyr,
6- Sa'd b. Ebi Vakkas,
7- Utbe b.Gazvan,
8- Süheyl b. Beyzâ,
9- Âmir b. Rebia,
10- Âmir b. Füheyre,
11- Ammarb. Yâsir,
12- Sa'db.Leys
Bunların hepsi Muhacirlerdendi
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 3/203
|
Ne var ki; Muhammed'in bilgi toplama amaçlı gönderdiği grup, yolda hatırı sayılır bir Mekke kervanı ile karşılaşınca, işin rengi değişir. Kervana saldırmadan evvel kendi aralarında, içinde bulundukları günün haram aylardan olup olmadığı noktasında harâretli bir tartışmaya girerler.
Mücahidler kervan hakkında kendi aralarında görüştüler, konuştular.
Gün, Recep ayının son günü idi.
"Vallahi, eğer bunları bu gece bırakırsanız, Harem'e girerler ve kendilerini bununla korurlar.
Eğer onları bu gece öldürürseniz, muhakkak, Haram olan ayda öldürmüş olursunuz!" dediler, tereddüde düştüler, onların üzerine yürümekten çekindiler.
İçlerinden birisi:
"Biz bugün haram olan aydan mıdır, değil midir; pek bilemiyoruz"
Başka birisi ise:
"Biz bugünün haram olan aydan başka bir gün olduğunu bilmiyoruz! Onu helalleştirmeyi uygun görmeyiz!" dedi
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 3/205.
|
Ne hikmetse, "Tam bilemiyoruz" deyip saldırmaya karar verirler. Halbuki Mekke kervanında bulunanlar müslümanları görmüş ve içlerinden birinin başını traşettiğini dikkate alarak "Bunlardan bize sarar gelmez" demişler.
Kervandaki müşrikler, Müslümanların yakınlarına indiklerini görünce, korktular.
Fakat, Ükkâşe b. Mıhsan'ın başını tıraş etmiş olduğunu görünce de:
"Bunlar umrecilerdir, bunlardan size bir zarar gelmez!" dediler
İbn İshak, İbn Hişam, c. 2, s. 253, Vâkıdî, c. 1, s. 14, İbn Sa'd, c. 2, s. 10, Taberî, c. 2, s. 263, İbn Esîr, c. 2, s. 114, Zehebî s. 29, Ebu'l-Fidâ, c. 3, s. 249.
|
Fakat Muhammed'in kesin emrine rağmen, görevli grup içinde bulunanları 'ganimet' hırsı kaplamış ve saldırıya geçerler. Ele geçirdikleri ganimeti beşe bölüp bir payını Muhammed'e ayırırlar; geri kalan 5/4'ü de kendi aralarında pay ederler. İbn-i Kesir'in El bidâye ve'n nihâye eserinde açıkladığı gibi daha sonra bu taksimi onaylayan "gökten" âyet iner ve tüm gazve ve seriyelerde ele geçen ganimetin beşte biri Muhammed'e ayrılır.
"Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah'a, Peygamber'e, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir..." Enfâl: 41
...Abdullah b. Cahş'ın ailesinden bir adamın arkadaşlarına şöyle demiş olduğunu rivayet etmişti.
"Rasûlullah (s.a.v.) için bu ganimetlerin beşte birini ayırmamız gerekiyor."
Böyle dedikten sonra beşte birini Rasûlullah için ayırdı. Kalan kısmı arkadaşlarına paylaştırdı. Böyle yapması, humusdan (ganimetlerinin beşte biri Allah'a ve Rasûlüne ait olduğunu bildiren ayetin nazil olmasından) önce idi. İbn îshak'ın anlattığına göre, humus ayeti nazil olduğunda tıpkı Abdullah'ın taksimatı gibi bir taksimatı öngördü...
İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nıhaye, Çağrı Yayınları: 3/369-370
|
Yani videoda açıklandığı gibi ganimet'in 1/5'i devlet hazinesine değil, Muhammed'e ayrılır. Çünki o esnâda henüz tüm kurumlarıyla teşekkül etmiş bir devlet yoktur. Siyasal İslâmı devlet biçiminde örgütleyip sağlam bir temel atan ilk devlet adamı, II. Halife Ömer olmuştur. Muhammed'in vefâtı sonrası elde edilen ganimetler Ömer zamanında kurulan devlet hazinesine - Beyt-ül Mal - ayrılır. Daha önce halife olan Ebubekir de bu payları Emir-el mü'minin sıfatıyla alıp tıpkı Muhammed'in yaptığı gibi cihad masrafları için kullanır.
Bu arada "Mücâhid"(!)lerin haram aylarda cana kıyması Muhammed'i epey sıkınıtıya sokar. Mekkeliler "Muhammed haram aylara hürmet göstermedi" diye koyu bir propagandaya girşirler. Epey zor durumda kalan Muhammed, kendisine verilmek istenen ganimet payını önce "Ben size savaş emretmedim" diyerek geri çevirir. Fakat her zaman olduğu gibi, başka müslümanlar pusuya düşürülüp öldürülürken, eziyet ve işkencelere uğrarken pek ortalarda görünmeyen Allah, hemen "gökten âyet" indirerek habibini bu sıkıntılı durumdan kurtarır.
"Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır." Bakara: 217
Bakara 217'nin nüzûlü sonrası Muhammed kendisine ayrılan ganimet payını alır.
*
İkinci nokta da şu.
Fimde geçen "Bereket Tanrısı, kervanları koruyan Tanrı" gibi üfürmeler tamâmen hayal mahsûlü olup, Kur'an'a dahi aykırıdır. Bu husuda Filmde dillendirilen hususları bizzat Kur'an âyetleri yalanlamaktadır.
"Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı hizmetinize kim verdi?” diye soracak olsan mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. O hâlde nasıl (haktan) döndürülüyorlar?" Ankebut: 61
"Andolsun, eğer onlara, “Gökten yağmuru kim indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti?” diye soracak olsan, mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. De ki: “Hamd Allah’a mahsustur.” Fakat onların çoğu akıllarını kullanmazlar." Ankebut: 63
"İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp da başka dostlar edinenler,
“Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” diyorlar..." Zümer: 3
Kur'an'ın şâhitliğiyle sâbittir ki; müslümanların "müşrik" dediği Araplar, tek yaratıcı olarak Allah'ı görmekte, putları ise birer aracı/şefaatçi kabul etmektedirler.
Bildiğim kadarıyla Kâbe'nin yeri ve Hacer'ül Esved taşının burada bulunması hasebiyle, her şehrin şefaatçi putu, "Beytullah/Allah'ın evi" diye kabul edilen Kâbe'ye konmaktaydı.