Evet, daha önce düzeltmeler yapacağımı söylemiştim, yanlışlar çok fazla olunca uzun uzadıya yazmak gerektiğinden insanın yazmaya tenezzül etmek için kendisini zorlaması gerekiyor, o yüzden gecikti cevap;
;34723 Diyor ki
Bizim gerek ders kitaplarımızda gerekse diğer resmi tarih yazınımızda hakim olan Türk-İslamcı hakim anlayışa göre Osmanlı, gayrı müslimlere karşı özgürlükçü ve hoşgörülü idi. Peki gerçekler bu şekilde yazıldığı gibi miydi? Konuyu biraz deşmekte fayda var.
|
Bu resmi tarih tü-kaka mentalitesi nereye kadar sürecek merak ediyorum. Tarih kitaplarında böyle mi diyor? O zaman kesin yalan! Yok böyle bir mantık. Osmanlı'nın hoşgörüsü tarihçilerin uzlaştığı bir noktadır, uydurma değil. Bu çarpık, tarihi anlamayan mantığa göre eğer bir toplum Amerikan tipi demokrasi ile idare edilmiyorsa hoşgörülü olamamamaktadır, halbuki tarihte ölçüt devletin içinde bulunduğu devredir. Nasıl cüzzamlı insanlar geçmişte toplum dışına kovuluyorlar diye onları kovanları ayrımcılıkla suçlayamazsak Osmanı'yı da demokratik olmadığı için ayrımcılıkla suçlayamayız. Bu kafa yapısı Türkiye'de çok yaygın maalesef, 21.yy mantığı ve şartlarıyla Osmanlı ya da Atatürk'ü eleştirme geleneği. Konuya dönelim;
Aynı dönemde neler olmakta bir bakalım:
1. Avrupa'nın hemen her yerinde Yahudiler ağır baskı altında, özellikle Katolik ülkelerde soykırıma varan uygulamalara maruz kalıyorlar. Son Yahudi kırımları Rusya'da Çarlar tarafından 19. yy'da dahi sürdürülüyor. Peki Osmanlı ne yapıyor? Bu Yahudiler'e yurt ve koruma veriyor.
2. Gene aynı şekilde İspanya'da Müslüman Araplar din değiştirmeye zorlanıyor kabul etmezlerse cezası ölüm.
3. Almanlar Osmanlı topraklarına girdiklerinde bütün camileri yıkıyor, halka karşı da gaddarlıklar yapıyor, bunun en canlı örneği meşhur Eguene de Savoy'un girdiği kısa süre içinde Saraybosna'daki bütün camileri yıktırması ve şehri yakması.
Bu örnekleri sayfalarca çoğaltmak mümkün, yine aynı dönemde keşfedilen toprak parçalarında zenciler ve Güney Amerikalılar da Hristiyan olmaya zorlanıyor ya da öldürülüyorlardı. Elbette Protestanlar'a yönelik katliamları da unutmamalı.
Şimdi kim daha hoşgörülü? 72 milleti bir arada tutan, din, hayat ve mülk özgürlüğü tanıyan Osmanlı mı yoksa kendisinden olmayana verdiği tek şans ölüm olan Avrupalılar mı?
Osmanlı hukuğuna göre bir gayri-müslim bir müslümanı öldürürse idam cezası söz konusu, bir müslüman bir gayrı-müslimi öldürür ise idam cezası söz konusu değil idi. Çünkü şeriat hukuğuna göre bir müslüman ile bir gayrı-müslim bir değil idi. Müslümanın üstünlüğü söz konusudur.
|
Şeriat hukukunda haksız yere bir gayr-i Müslim'i öldüren Müslüman'ın cezası ölümdür. Hayat güvenliği de Peygamber tarafından verilmiş bir emanettir dolayısıyla bunun çiğnenmesi söz konusu bile değildi.
Osmanlıda Rumlar kırmızı, Yahudiler mavi, Ermeniler ise siyah şapka veya ayakkabı giymek zorunda idiler.
|
Renkleri karıştırmış yazan her kimse, fakat evet öyle idi, kıyafet düzenlemeleri vardı; bunun şer-i dayanağı ise Peygamber'in Müslümanlar'a verdiği gayr-i Müslimler'den farklı görünün emri idir. Öte yandan Osmanlı din eksenli bir toplumdur, milletler denen kavram salt dinidir, bu da dini grupların birbirinden farklı görünmeleri düzenlemesinin dayanağıdır. Ayrımcılık gütmez, Ermeniler Ermeni olduklarından, Rumlar Rum olduklarından değil, farklı mezheplerden olduklarından farklı renkler giyiniyorlardı. Bunları herkes iyi öğrensin, gidip cahil cahil adamlardan 2-3 şey okuyorsunuz sonra da doğru sanıp sallıyorsunuz sağda solda.
Kiliselerde çan çalmak yasak idi. Ayrıca gayrı-müslimler halka açık alanlarda değil evlerinde veya ibadethanelerde dinsel ibadetlerini yerine getirebilirlerdi. Örneğin dinsel inançları gereği bile olsa geceleri mumlar yakarak toplu ayin yapamazlardı sokakta.
|
Egemenlik belirtileridir bunlar, hoşgörüsüzlük anlamı taşımaz. Hoşgörüsüzlük bu insanların zorla din değiştirtilmesi ve öldürülmeleri olabilir olsa olsa. Bugün de Müslümanlar canları istediği yerde ibadet edemiyor. Yüz tane dinci İstiklal'in ortasında namaz kılmaya kalksa buna hoşgörü diyecek miydiniz?
Osmanlı, işgal ettiği topraklarda doğrudan doğruya din değiştirme baskısı yapmamış ama dolaylı yoldan baskı yapmıştır. Bunun en bariz örneği kelle vergisi de denen cizye vergisi idi. Sadece gayrı-müslimlerden alınıyordu.
|
Gayr-i Müslimler dinlerinden dolayı bu vergiyi ödemiyordu,
askerlik yapmadıkları için bu vergiyi ödüyorlardı, bir nevi bedelli askerlik gibi. Hala bu basit, temel bilgiyi bilmeyen yüzbinlerce üniversite öğrencisi ve kendini aydın sanan cahil olması ne acıdır...
Cizye vergisi devlete öyle tatlı gelmiştir ki Cumhuriyet döneminde bile Varlık Vergisi adı altında, kısa bir süre bile olsa, bu vergi alınmıştır.
|
Alakası yoktur ikisinin.
Osmanlının gayrı-müslimlere gösterdiği "hoşgörü" olsa olsa cizye vergisi alabilmek için olmalı diye düşünüyorum.
|
Sizin gibilerin düşünebileceği işte bu kadar olur ancak, çünkü düşünecek bilgiden mahrumsunuz. "Hoşgörü" dinin uygulamaları dolayısı iledir, vergiden değil.
2. Mesaj sahibinden;
Kendi memurlarını, devşirmelerini müslüman yapmış ama devletin gelirlerinden önemli bir parça olan cizyeyi kaybetmemek için gayrimüslimlerin dinlerini sürdürmeleri de işine gelmiş.
|
Osmanlı kendi memurlarını ve devşirmelerini Müslüman yapmamıştır, bunlar Müslümanlığı seçip seçmemekte hür idiler.
Bu verginin mükellefi olmayan Aleviler'e davranışını bu açıdan da görebiliriz.
|
Aleviler'e yönelik baskı dini değil politik sebeplerden kaynaklanmaktadır, zira Aleviler her daim İran taraftarı idiler.
Hepsi bu. Bu iki üye burada değil, ancak bu forumda pekçok kişinin böyle saçmasapan, yalan yanlış bilgileri olduğunu bildiğimden bu düzeltmeyi yazdım. İtirazı olan varsa yanıtlayabilir. Benden bu kadar.