Tekrar ediyorum ben tüm benliğimle Evrenleri yokluktan vareden Rabbime,
yani Efendim Allah inanıyorum.
O ki Sevginin kaynağı Vedud olandır.O Varoluştur Zaten.
Belirli aralıklarla Elçiler gönderir ve Haber verir...
O dilediğini SEÇER ve mesajını tüm insanlığa iletir.
Onun Vechi(yüzü),Sevgi/Işığın kaynağıdır ve o ZamANı yaratandır.
Ancak Onun için ZamAN yoktur,AN vardır...Bununla birlikte O AN'a da tabi değildir.
Onun dışında herşey bir Gölgeden ibarettir...Işık olmadan Gölgenin de bir anlamı yoktur.
|
sevgili ululelbab..
bu sizin inancınız.. yani sizin bireysel gerçekliğiniz.. yani aklınızın teslim olduğu yer.. ve benim yapabileceğim tek şey bir insan olduğunuz için sizin inancınıza saygı duymak.. ama kişisel amacım olarak da bu inanç denen kavramın bir sonraki nesillere aktarılmasını önlemek, bu konuda gayret göstermektir..
İnsanların sorumsuz olduğu konusunda sana katılmıyorum...akıl ego üstünde bir kamçıdır.. Araştırma ve BİLME şansı vardır.Başını kuma sokması onu sorumluluklarından kurtarmaz.
Sahte Dinlerde mazeret sayılamaz.Yeterince ÇELİŞKİ sunuyorlar...
Bunları görmelerine rağmen üstelik VİCDANları onları çağırmasına rağmen
harekete geçmeyen yahut ilk bulduğu limana sığınan ve diğerlerine küfreden insan sorumluluktan kurtulamaz.
|
sizin akıl dediğiniz şey; size yüklenen bilgilerin/öğretilerin harmanlanıp, sentezlenmesi ve analiz sonucu bir mantık kurmanızdır.. ve siz o mantığı her zaman size yüklenen datalar/zihin/hafıza içinden yapabilirsiniz ancak.. sizin dogmanız islam olduğu için varolan bu dogmayı/zihni formatlamadığınız sürece aklınızı ne kadar kullanırsanız kullanın varacağınız nihai sonuç tek bir yaratandır.. yani sizin deyiminizle allahtır.. varoluş akılla okunmaz, akılla okunursa herkes tilkinin dönüp dolaşacağı yer olan kürkçü dükkanına döner..
varoluşu okumak istiyorsan 6 yaşından önceki o
safbilincine, zihinsizlik durumuna erişmen gerekiyor.. oraya erişmediğin sürece
aklımı kullanıyorum dediğin şey, sadece sana yüklenenleri analiz etmekten başka bir şey değildir.. ataların iyi niyetle sana bir zihin/hafıza yüklüyorlar.. bunlar senin atomlarına elektronlarına quarklarına kadar işliyor, artık bundan kurtuluş yok.. artık sen osun.. sen atalarının bir ürünü, bir kurbanısın..
ataların sana evrenin sonradan yaratıldığını yüklemişler, yani hiçlikten varlığa geçildiğini... ve bu bir bilgi değil inançtır.. ama sen bunu bir inanç/olasılık olarak değil bir gerçeklik olarak algılarsın.. oysa evrenin kadim olduğu mu(yani zamanda bir başı bir sonu olmaması) ya da sonradanmı yaratıldığını bilmiyoruz.. senin zihnine sonradan yaratıldığı yüklendiği için sen bunu sabitlersin ve bildiğini zannedersin.. o yüzden istediğin kadar dinlerden özgürleş, aklını kullanrak ulaşacağın sonuç o evrenin sonradan yaratıldığı öğreti kırıntısı eşliğinde bir yaratıcıya varmak olacaktır.. başka bir sonuca götürmez seni aklın.. çünkü sen özgür bilincini kullanmıyorsun..
oysa sen bugün uzakdoğuda dünyaya gelmiş olsyadın sana evrenin sonradan yaratıldığı değil kadim olduğu yani ezeli olduğu öğretisi yüklenecekti ve sen yine bu öğretiye format atmadığın sürece aklını istediğin kadar zorla bir yaratıcıya ulaşman imkansız olacaktı.. yaratıcı fikrini bir türlü algılayamacaktın ve kabul edemeycektin... şu anki zihinle yaratıcısız bir evreni kabul edemediğin gibi...
başını kuma sokması onu sorumluluktan kurtarmaz diyorsun.. o kişi kendi benliğiyle başını kuma sokmuyor ki.. ataları yapıyor bu işi.. ve işin en acı tarafı kişi başının kuma gömülü olduğunun farkında bile değil.. senin şu anki durumunun farkında olmadığın gibi.. kişi başını dışarda özgür olarak algılıyor, yani benim tabirimle ayakta derin uykuda güzel bir rüya görüyor sadece..
bir isevinin isa'yı rab olarak görmesi, bir budistin yaratıcı tanrı kavramını algılayamayıp buddha'nın bu dünyaya gelmiş en kutsal kişi olarak görmesi, bir müslümanın muhammed'i tanrının son elçisi olarak görmesi veya bir hindunun çoklu tanrı sistemi ve karma yaşama inanması onun bir suçu/hatası/kusuru değildir.. çünkü uyuyan bir insanın rüya görmesine kızamazsın, eleştiremezsin veya uykuda oraya buraya dönüp arada bir yellenmesine herhangibir lafın olamaz.. çünkü kişinin bilinci kapalı.. bilinci kapalı bir insanı hiçbir şeyden sorumlu tutamazsın..
senin için nasıl herşeyi yoktan vareden allah bir gerçeklik ise, bir isevi için de isa'nın tanrı olması, bir budist için budha'nın en kutsal tanrısal kişi olduğu, bir musevi için musa'nın tanrının tek elçisi olduğu bir gerçekliktir..
inanç işte bu kadar derin bir uyku hali, bilinç düşüklüğü verir insanoğluna.. inanç demek aklının teslim olması demektir.. ulaştığın sonucu bir olasılık olarak değil bir gerçeklikmiş gibi algılarsın.. bu uykuda rüya görürken gördüğün şeyin bir rüya oluğunu farkedememenle birebir aynıdır.. ancak sabah uyandığında gece gördüğün şeyin bir rüya olduğunun farkındalığına erişirsin.. işte sana tüm bunları yaptıran egodur.. seni uyutan o sahtebenliğindir.. çünkü senin mutlu olman gerekiyor, bilmediğin şeyleri bildiğini zannetmen gerekiyor.. aksi halde aklı/düşünceyi sabitlemediğin için duyguyu dengeleyemeyip mutsuzluğa düşer, büyük bir kaosun içinde bulursun kendini.. ya aklını yitirip deli olursun ya da duygulanmadaki mutluluğu yitirip depresyona girerek yaşamına kendi ellerinle son verirsin..
varoluş tüm bunlara izin vermemek için seni bir rüyada yaşatmak zorundadır.. sana bir uyuşturucu/inanç vermek zorundadır.. bu uyuşturucunun ne olduğunun hiç bir önemi yoktur..ister allaha inan, ister budhaya ister ineği kutsal say, ister cennet cehenneme inan ister yeniden doğuma istaer karma yaşamlara.. yeterki bir şeye inan..
önemli olduğu tek ortak nokta; senin varoluşu bilmediğin halde bildiğini zannetme yanılgısıyla seni mutlu edip yaşamda kalarak soyunu devam ettirmek üzere kurgulanmıştır herşey..
Çıplak gerçeği tüm insanların görmesi gerektiğini böylece BİLİMSEL olacağını aksi takdirde Subjektif olacağını söylüyorsunuz...
Ama diğerlerinin Aklını kullanmaması sizin veya benim suçum değil ki?
Böyle bir beklenti içine girmek büyük bir yanılgı.
Ayrıca BİLİMSELLİK konusunda da bir sorun var...
Bilimin -şimdilik-açıklayamamış olması sizin veya benim suçum değil ki?
Siz Bugünün BİLİM seviyesine bakarak karar veriyorsunuz.
Yarın Bilimin geleceği seviyeyi bilmiyorsunuz.
|
siz yarın bilimin geleceği seviyeyi biliyor musunuz.. ya bilim evrenin sonradan yaratılmadığını kanıtlarsa ne olacak.. ya gerçekten hindular haklı da çoklu bir tanrı sistemi varsa ne olacak.. ya da gerçekten isa tanrının yeryüzünde şekil almış hali ise ne olacak.. ya da gerçekten budistlerin inandığı gibi bir yaratıcı olmayıp ölümden sonra yeniden doğumlar varsa ne olacak... evet sevgili ululelbab, bunlardan hangisi sizce doğru veya mutlak gerçek.. bunu bilebilirmiyiz ya da sizin kişisel aklınızın teslim olduğu nokta gibi herkes kendi kişisel aklının sonlandığı noktayı gerçeklik olarak görmeye devam ederse insanlık nasıl huzur ve barış içinde yaşayabilecek..
mutlak gerçeği bilebilir miyiz, tabii ki hayır.. ama bilememek günümüz insanoğlunun kabuledebileceği bir bilinç aşaması değil henüz.. inanç dediğimiz arageçiş formunu kullanmak zorunda gerçek insan ortaya çıkana kadar.. burda bir süspansiyon gibi kullandığın inancının ne olduğu da hiç önemli değil.. çünkü bilmediğin bir şeyi ildiğin zannetme yanılgısında derin uykuda bir rüya görüyorsun sadece o kadar.. diğer tüm dünya inanırları gibi..
ATALARI uyarılmamış bir Toplum sorumsuz olabilir...ama uyarılmış olan ve Akıl
sahibi her insan sorumludur.
|
tüm kainatı/evreni yoktan varetmeye ve herşeyi gücü yeten bir irade/güç/tanrı niçin bazı insanların atalarını uyarmamış olabilir sence.. doğuya peygamber göndermeyi unutmuşmudur yoksa zaten onlar adam olmaz deyip ayrımcılık/bölücülük mü yapmıştır.. ya da üşenmiş midir, amaan yeterince gönderdim işte, bilenler bilmeyenlere anlatsın kardeşim mi demiştir.. nasıl bir tanrıdır ki bu bir satandardı tutturamayıp zamana ve mekana sıkışmış olarak kalmıştır..
şayet insanoğlunun algıladığı tarzda tanrı/tanrılar varsa ben onları bizim horoz dövüştürücülerine benzetiyorum.. her tanrı bir grup insana bir uyarıcı/öğretici göndermiş ve bu uyarıcıların hiçbiri birbirini sevmiyor ve karalıyor.. o yüzden insanlık arasında büyük bir kaos/bölücülük yaratarak birbiriyle savaştırıyor dövüştürüyor.. ve aynı horoz dövüştürücüleri gibi yarattığı bu vahşice ortamdan büyük keyif alıyor.. gariban horozlar da sahiplerine yaranmak için arena da birbirleriyle öldüresiye dövüşüyorlar.. bugünkü dünyamız tablosu birebir bu horoz döğüşü gibidir.. sanırım tanrı ya da tanrılar da bu horoz grupları üzerinden bahis oynuyorlardır..
paslıçivi o tanrı/tanrıları gagalayıp tetanoz yapıp yoketmek için burda.. artık bıraksınlar şu horozları da, horoz gibi yaşayıp keyfimizi sürelim.. değil mi ama...