PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Süleyman Ateş'i protesto edelim


narinç
24-06-2009, 23:32
Merhaba,sizleri 17.06.2009 tarihinde Toplum ve Tarih blogcuda başlatılan
kampanyadan haberdar etmek istedim.Umarım "Turan Dursun Sitesi" olarak en kısa zamanda bu protestoyu sitenizde duyurur ve bu metne destek verirsiniz...

Süleyman Ateş’i Protesto Edelim! (http://toplumvetarih.blogcu.com/suleyman-ates-i-protesto-edelim_45836921.html)

Süleyman Ateş, Vatan gazetesindeki köşesinde son üç gündür Turan Dursun’a yönelik yazı yayınlamaktaydı.

Turan Dursun, çalışmalarıyla yaşadığı dönemde, Türkiye'de İslami-dinsel tabuların yıkılmasında, yöntem ve içerik yanlışları olsa da, çok önemli rol oynamış birisidir.

Doğal olarak herkes gibi, Turan Dursun da eleştirilebilir. Bu noktada en küçük bir sorun duymuyoruz.

Fakat Turan Dursun’un İslam adına katledilmesini nefretle anmak, demokratlığın olmazsa olmaz ölçütlerinden birisidir. Öldürülen kim olursa olsun. Biz, Saddam Hüseyin'in idamını da katliam ve insanlık suçu olarak niteledik.

Vatan gazetesinde Turan Dursun’la ilgili 3. günkü köşe yazısında Süleyman Ateş, Turan Dursun'a karşı adeta yıllardır içinde kalmış gizli kini kusuyor gibi davranmaktadır.

Süleyman Ateş, bir yandan Turan Dursun’un “..öldürülmesine gerçekten üzüldüğünü...” yazıyor.

Fakat, bu nasıl bir “üzülme” ise, aynı yazının sadece birkaç satır ilerisinde, “Allah'a ve Elçisi’ne karşı gelenler kendilerinden öncekilerin tepelendikleri gibi tepeleneceklerdir” şeklinde bir Kuran alıntısı ile Turan Dursun gibilerinin “tepelenmesi”ni adeta onaylamaktadır.

Süleyman Ateş, yazmış olduğu yazısında İslami bir katliam karşısında “üzüntü” mü duyuyor ?

Yoksa “ Turan Dursun öldürülmeyi hak etmişti” vurgusu mu yapmaya çalışıyor?

Gelin birlikte karar verelim.

S. Ateş orada şöyle yazıyor:

[[ “… ‘Din Bu’ adlı kitabı çıktı. Ben bunlara cevap hazırlarken bir suikasta kurban gitti. Öldürülmesine gerçekten üzüldüm.
....
Nice Turan Dursunlar Allah’ın nurunu söndürmeye çalışmışlar ama onlar sönüp gitmiştir. Kur'ân ışığı ise ufukları aydınlatmaya devam etmektedir ve edecektir. Kur'an buyurur: ‘Allah'a ve Elçisi'ne karşı gelenler kendilerinden öncekilerin tepelendikleri gibi tepeleneceklerdir. Biz açık açık ayetler indirdik. inkârcılar için küçük düşürücü bir azap vardır” (Mücadele: 5).]]
http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Huzur_imandadir_3&t... (http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Huzur_imandadir_3&tarih=15.06.2009&Newsid=243515&Categoryid=4&wid=31)

Süleyman Ateş, Vatan gibi bir gazetede, “kadınların miras hakkı” veya “bir erkeğin birden fazla kadınla evliliği” gibi konularda, “ben dini kuralları söylüyorum...” sığıntısı içinde Kadın’ı küçümseyen, aşağılayan şeriat hukukunu üstü örtülü savunan bir kimsedir.

Şimdi de o, Turan Dursun’un katledilmesi karşısında, “..öldürülmesine gerçekten üzüldüm...” ama “Allahın düşmanları tepelenecektir” biçimli Kuran alıntılarını bir arada kullanmaktadır.

Böylece o, Turan Dursun'un katledilmesi ile “tepelenme” vurgusu arasında bağlantı kurmaya çalışmaktadır.

Süleyman Ateş’in , “Allah’ın düşmanlarının tepelenmesi” bağıntısında söylediği sözlerin, Turan Dursun’un katledilmesini onaylama, savunma” çabası anlamına geldiğini düşünüyoruz.

Allah adına İslami katliamları savunan Süleyman Ateş’i ve tüm Süleyman Ateşleri şiddetle protesto ediyoruz.

Süleyman Ateş Özür Dilesin! (http://www.facebook.com/event.php?eid=96651711594)
Protestoya Katılınız! Bu Metni Yayınız! (http://www.facebook.com/event.php?eid=96651711594)

http://toplumvetarih.blogcu.com/suleyman-ates-i-protesto-edelim_45836921.html

sargon
24-06-2009, 23:58
Normal olarak 10 mesajdan fazla mesaji olmayan üyeler baslik acamiyor. Ancak bu mesajin diger mesajlarin arasinda kaybolmamasi icin ayri bir baslik olmasi gerekiyor.

sargon
25-06-2009, 00:06
YK'dan bu kampanyaya destek verilmesi icin bir cagri yapmasini talep ediyorum.

Bunun icin 10 gün sürecek sekilde bütün forumlardan görülecek bir duyuru yapilmasi düsünülebilir.

breymin
25-06-2009, 01:11
Bu sitede Turan Dursun u savunabilecek insanlar var,bence protesto etmek yerine siteye davet edin, gelip burada turan dursuna karsi tartissin ama geliceyini hic sanmam birincisi ne dinini nede Allahini savunamiyacagini cok iyi biliyor ,ikincisi bu tiplerin para almadan bir satir dahi yazacaklarina inanmam,gelsin yazsin sitenin kapisi herkese acik.saygilar

kullanıcıismi
09-09-2010, 04:07
Breymin sen bu sonuçları nerden çıkarıyorsun?Savunamayacağımızı çok iyi biliyormuşuz. Edit . Savunamayacağımız bir şeye neden iman edelim.İslam için ölecek bir sürü müslüman varken 'para almadan bir satır dahi yazmamak' da ne demek?
Ve herşeyden önce sümme haşa Allah hiç bir kimseye muhtaç değildir.Savunulmaya muhtaç değildir.
' Her kim cihad ederse, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah âlemlere muhtaç değildir. ' Ankebut 6
Turan Dursun un İslam Dini hakkındaki iftiralarının bir kısmını biliyorum.İnşallah sizde gerçeği görürsünüz.
islam dinine yapılan iftiraların savunmasıyla ilgili bir kaç örnek vermek istiyorum

Hz. Ayşe(r.a.) 'ın yaşı meselesi
'Hz. Ayşe’nin evlendiği zaman yaşının büyük olduğunu, ablası Esma’nın biyografisinden kesin olarak anlıyoruz. Eski biyografi kitapları Esma’dan bahsederken diyorlar ki: “Esma yüz yaşındayken, Hicretin 73. Yılında vefat etmiştir. Hicret vaktinde yirmi yedi yaşındaydı. Hz. Ayşe ablasından on yaş küçük olduğuna göre, onun da hicrette tam on yedi yaşında olması icap eder. Ayrıca Hz. Ayşe, Hz. Peygamber’den önce Cübeyr’le nişanlanmıştı. Demek evlenecek çağda bir kızdı.” (Hatemü’l Enbiya Hz. Muhammed ve Hayatı, Ali Himmet Berki, Osman Keskioğlu, s. 210)'
Daha fazla bilgi için http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=2392 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=2392) adresine bakabilirsiniz.


İslamda erkeğin dört kadınla evlenmesine niçin müsaade edilmiştir?Buna mukabil neden kadına daha fazla ayrıcalık verilmemiştir?
http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=2596 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=2596)

breymin
09-09-2010, 06:33
[QUOTE=kullanıcıismi;336916]Breymin sen bu sonuçları nerden çıkarıyorsun?Savunamayacağımızı çok iyi biliyormuşuz. Edit . Savunamayacağımız bir şeye neden iman edelim.İslam için ölecek bir sürü müslüman varken 'para almadan bir satır dahi yazmamak' da ne demek?
Ve herşeyden önce sümme haşa Allah hiç bir kimseye muhtaç değildir.Savunulmaya muhtaç değildir.
' Her kim cihad ederse, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah âlemlere muhtaç değildir. ' Ankebut 6
Turan Dursun un İslam Dini hakkındaki iftiralarının bir kısmını biliyorum.İnşallah sizde gerçeği görürsünüz.
islam dinine yapılan iftiraların savunmasıyla ilgili bir kaç örnek vermek istiyorum

-----------------------------------------------------------------------

Sayin kullaniciismi,öncelikle hosgeldin,ben bu siteyi üc yildir gece gündüz takip ediyorum daha dinini savunabilecek delikanliyi göremedim,süleyman hocadan nefret etmem tam aksine severimde cünkü o ve onun gibi din hocalari olmasa bizim koyunlar radikallerin kucagindan inmez,tabiiki süleyman hoca arasira turan dursuna tuukaka demek zorunda,o bir defa tuu kaka diyorsa dokuz defada insanlari iyilige barisa yönlendiriyor,tabiiki oda biliyor bu dini burada savunamiyacagini,,,cünkü herseyden önce artik insan haklari ve evrensel beyannamemiz var tüm dünyanin kabul etdiyi ve dinler üstü olan deyer budur ve dinler bu deyerlerin altinda kalmisdir.

yucemanitu
09-09-2010, 12:03
herşeyden önce sümme haşa Allah hiç bir kimseye muhtaç değildir.Savunulmaya muhtaç değildir.



Bu sözlere mi inanalım Kuran'a mı inanalım?

SAFF SURESİ : 14 Ey iman sahipleri! Allah'ın yardımcıları olun! Hani, Meryem oğlu İsa, havarilere: "Allah'a gidişte benim yardımcılarım kimdir?" demişti de, havariler: "Biz, Allah'ın yardımcılarıyız!" cevabını vermişlerdi. Bunun ardından, İsrailoğullarından bir zümre iman etmiş, bir zümre de küfre sapmıştı. Nihayet biz, iman sahiplerini düşmanlarına karşı güçlendirdik de onlar üstün geldiler.

MUHAMMED SURESİ : 7 Ey iman sahipleri! Eğer siz Allah'a yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.

BAKARA SURESİ: 245 Kim var Allah'a güzel bir şekilde borç verecek? Ve Allah böyle birinin verdiğini birçok kez katlayarak artıracaktır. Allah, kabz haliyle kısar, bast haliyle açıp genişletir. Ve yalnız O'na döndürülürsünüz.


HADİD SURESİ : 11 Allah'a kim güzel bir borç verecek ki, O onun verdiğini kat kat artırsın. Böyle birisi için onur verici bir ödül de vardır.

HADİD SURESİ : 18 Şu bir gerçek: Sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, bir de Allah'a güzelce borç verenler için karşılıklar kat kat yapılır. Onlar için, onur verici bir ödül de vardır.

TEĞABÜN SURESİ : 17 Eğer Allah'a gönül hoşluğuyla bir şey borç verirseniz O, onu sizin için katlayarak artırır ve sizin hatalarınızı bağışlar. Allah Şekûr'dur, şükredenlere karşılık verir; Halîm'dir, yumuşak ve merhametli davranır.

faydasızım
09-09-2010, 12:14
Allaha yardım etmek” demek, “onun dinini yüceltmek, dine yapılan tahribat ve tahrifatı korumak için can ile mal ile cihat etmek” demekmiş...

allah allah.....

kullanıcıismi
11-09-2010, 05:38
Breymin,hoş bulduk,yalnız dini savunamayacağını bilmekten kastın ne?Yani nasolsa mağlup olacağını biliyor o yüzden savunamaz mı demek istiyorsun?
Bana göre evrensel beyanname asla İslam'dan üstün olamaz.Sen hangi konularda dinlerin evrensel beyannameden geri kaldıklarını düşünüyorsun?

İslamın İnsana Verdiği Temel Haklar Nelerdir?
Yazar: Mehmet Dikmen (http://www.turandursun.com/forumlar/index.php?s=author_detailes&id=30), 06-4-2006
İslam'da insan haklarına verilen değeri anlayabilmek için, dünyanın İslam'dan önceki durumuna kısaca bir göz atmak faydalı olacaktır. Şöyle ki:

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=2471

kullanıcıismi
12-09-2010, 11:53
Ankebut Suresi
.

6.
Her kim cihad ederse, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah âlemlere muhtaç değildir.


ayetini bir önceki mesajımda yazmıştım.Allah hiç bir kimseye,savunulmaya haşa muhtaç değildir.İzahı için önce bazı ayet mealleri yazmak istiyorum.


BAKARA SÛRESİ
20.

Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. Karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, elbette onların işitme ve görme duyularını giderirdi. Şüphesiz Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.

106 - Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allah’ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin?
109 - Kitap ehlinden bir çoğu, hak kendilerine belirdikten sonra dahi, içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. Siz şimdilik, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedin, hoşgörün. Şüphesiz Allah, gücü her şeye hakkıyla yetendir.
148 - Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.
259 - Yahut altı üstüne gelmiş (ıpıssız duran) bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? O, “Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek (acaba)?” demişti. Bunun üzerine, Allah onu öldürüp yüzyıl ölü bıraktı, sonra diriltti ve ona sordu: “Ne kadar (ölü) kaldın?” O, “Bir gün veya bir günden daha az kaldım” diye cevap verdi. Allah şöyle dedi: “Hayır, yüz sene kaldın. Böyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Bir de eşeğine bak! (Böyle yapmamız) seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir. (Eşeğin) kemikler(in)e de bak, nasıl onları bir araya getiriyor, sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?” Kendisine bütün bunlar apaçık belli olunca, şöyle dedi: “Şimdi, biliyorum ki; şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”67 (http://www.diyanet.gov.tr/kuran/ayet.asp?Kuran_id=2&Ayet_No=259&I3.x=13&I3.y=9)
284 - Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.

Âl-i İmrân(*) Sûresi

26 - De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.”
29 - De ki: “İçinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerdeki her şeyi, yerdeki her şeyi de bilir. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.”

189 - Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.
Allah'ın hiç kimseye muhtaç olmadığını gösteren bir kutsi hadis

İmam Gazali'nin Kırk Kudsi Hadis kitabından

Aziz ve Celil olan Allah şöyle buyuruyor

Ey Ademoğlu!

Ben azlıktan kurtulmak veya yalnızlığımı gidermek için sizi yaratmadım.Aciz olup da sizden yardım istiyor değilim.Sizden bir menfaat istemediğim gibi bana gelebilecek bir zararı defedin de demiyorum.Ben sizleri ancak ve ancak bana ibadet ve sabah-akşam çok çok şükretmeniz için yarattım.
Ey Ademoğlu!
Sizden önce gelip geçen insanlar,sizden sonra gelecek olanlar,cinler,küçükleriniz ve büyükleriniz,hürleriniz ve köleleriniz, bana isyan etmek için ittifak ederek toplansanız
ve isyan da etseniz ,sizlerin bu isyanı,benim mülk ve saltanatımdan zerre kadar bir şey eksiltmez.
Ey Ademoğlu!
Allah yolunda savaşan kimse ancak kendisi için savaşmış olur.Muhakkakki Allah,alemlerden müstağnidir.Kimsenin ibadetine muhtaç değildir.Fakat herkes ve herşey O'na muhtaçtırAllah,övülen ve sevilen bir zengindir.
Ey Ademoğlu!
Ne amel işlersen onun karşılığını bulursun.Ne ekersen onu biçersin.

Bakara Suresi 245,Hadid Suresi 11 ve 18,Teğabun 17 ile ilgili konuya gelince

Kim Allah'a güzel bir borç verirse Allah da bunu kat kat fazlasıyla öder. (Bakara, 2/245) Bu ayeti açıklar mısınız?
http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=12554 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=12554)

Saff Suresi 14 ve Muhammed 7 surelerinin açıklamasını da inş bir kaç güne göndereceğim.

(Editör ayetleri hep farklı adreslerden kopyaladığım için linkini veremiyorum kudsi hadis de kopyalama değil,ben yazdım ve konuyla ilgililer,silmezseniz sevinirim)

AvniSinanoglu
12-09-2010, 23:49
Allaha yardım etmek” demek, “onun dinini yüceltmek, dine yapılan tahribat ve tahrifatı korumak için can ile mal ile cihat etmek” demekmiş...

allah allah.....

Ayeti birde anlasilir dilde okuyalim:

Örtüsüne bürünen, kösesine çekilen (Müzzemmil) 20: Gerçekten sahibin biliyor ki sen, gercekten gecenin üçte ikisine yakınını, yarısını ve üçte birini dini ainlerle geçiriyorsun, beraberinde bulunan bir grup da. Oysa geceyi, gündüzü Tanri takdir eder. Sizin bundan ötesini başaramayacağınızı bildiği için size iyilikte bulundu. Bundan böyle Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun; O, içinizden hastaların olacağını, diğer bir kısmının Tanri'ın iyiliginden bir kar aramak üzere yeryüzünde yol tepeceklerini, diğer bir kısmının da Tanri yolunda çarpışacaklarını bilmektedir; O halde kolayınıza geleni okuyun; salat yapın, zekatı verin ve Tanriya borç verin! Kendi hesabınıza hayır olarak ne yapıp gönderirseniz, onu Tanri yanında daha hayırlı ve karşılık olarak daha büyük bulacaksınız. Tanridan bağışlanma dileyin! Şüphesiz ki Tanri, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
_______________________________________________
http://www.kuranmeali.org/kuran_meali.aspx?suresi=muzzemmil&ayet=20

Burada Tanriya borc verin cikiyor.
Manasi ve tercümesi gördügünüz gibi aciklamaya calisanlar uydurmuslar.
Ne demek Tanriya borc vermek? Burada bir yanlis anlasilma var galiba Arabcada borc vermek demek ve akridu "kredi". Simdi kredi konusu herhalde bir insanin Tanrinin adina bagis yapmak olabilir.Zekatla beraber de eklesebilir. Baska imkanlari yok bilgelerin ne yapsinlar adamlar sizce?:biggrin1:

denklem
13-09-2010, 02:05
kredi pek uymuyor.zorlama oluyor.neyse
kullanıcıismi arkadaşım verdiğin linke girdim(sorularla islamiyet) uzun bir yazı okudum.

birden fazla kadınla evlenme konusunu diyorum.güzel güzel anlatılmış
ama aldatma da bu kadar olur dedirti bana.

beğendiğiniz kadınlardan 2 şer 3 er 4 der alın aralarında adaletli olabilirseniz
diyen ayetini vermiş.güzel sorun yok.
sonra bir ayet daha vermiş;

''Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti yerine getiremezsiniz...''nisa129

demiş ,konuyu açıklayan arkadaş.dolayısıyla kuran aslında tek eşliliği öneriyor.
ama zorunlu durumlar olduğunda birden çok eş alınmalı diyor.bununda
bazen gerekli olduğu, mesela savaşlarda çok dulun kalmasından bahsetmiş.
hatta 2. dünya savaşı sonrası almanların bu konuda çaresiz kalmasından dolayı
islamın bu çözüm yolu önerilmiş..

tam ikna oldum.vay be yanlış biliyormuşum dedim.

nisa 129 a bakınca durumun öyle olmadığını hatta hatta adalet şartının kaldırıldığını gördüm.

Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti yerine getiremezsiniz. Öyle ise (birine) büsbütün gönül verip ötekini (kocası hem var, hem yok) askıda kalmış kadın gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.


ayrıca eşitlik meselesine berbat bir yorum getirmiş.doğada hiçbirşeyin eşit olmadığı
dolayısıyla kadın erkek eşitliğide olamıyacağı dile getirilmiş.

eşitlik dediğimiz bu değil arkadaşım.
kadında erkekde birer insan olarak eşit haklara sahiptir

yucemanitu
14-09-2010, 23:28
Bu sözlere mi inanalım Kuran'a mı inanalım?

SAFF SURESİ : 14 Ey iman sahipleri! Allah'ın yardımcıları olun! Hani, Meryem oğlu İsa, havarilere: "Allah'a gidişte benim yardımcılarım kimdir?" demişti de, havariler: "Biz, Allah'ın yardımcılarıyız!" cevabını vermişlerdi. Bunun ardından, İsrailoğullarından bir zümre iman etmiş, bir zümre de küfre sapmıştı. Nihayet biz, iman sahiplerini düşmanlarına karşı güçlendirdik de onlar üstün geldiler.

MUHAMMED SURESİ : 7 Ey iman sahipleri! Eğer siz Allah'a yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.

BAKARA SURESİ: 245 Kim var Allah'a güzel bir şekilde borç verecek? Ve Allah böyle birinin verdiğini birçok kez katlayarak artıracaktır. Allah, kabz haliyle kısar, bast haliyle açıp genişletir. Ve yalnız O'na döndürülürsünüz.


HADİD SURESİ : 11 Allah'a kim güzel bir borç verecek ki, O onun verdiğini kat kat artırsın. Böyle birisi için onur verici bir ödül de vardır.

HADİD SURESİ : 18 Şu bir gerçek: Sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, bir de Allah'a güzelce borç verenler için karşılıklar kat kat yapılır. Onlar için, onur verici bir ödül de vardır.

TEĞABÜN SURESİ : 17 Eğer Allah'a gönül hoşluğuyla bir şey borç verirseniz O, onu sizin için katlayarak artırır ve sizin hatalarınızı bağışlar. Allah Şekûr'dur, şükredenlere karşılık verir; Halîm'dir, yumuşak ve merhametli davranır.




Haydi yok edin şu ayetleri görelim. İstediğiniz kadar Allah aslında açıklayamamış orda şöyle demek istiyordu deyin elimizde kapı gibi ayet var hemşerim. Burda yardım isteyen Allah mı Muhammed mi? Bu ayetler Kuran'ın yazarının kim olduğunu çok güzel açıklıyor bizlere.

haref
15-09-2010, 16:54
Huzur imandadır (2)http://haber.gazetevatan.com/pics/yazarlar/31.jpg
DÜNDEN DEVAM

Klasik Arapça’yı kendi anadilinden daha iyi biliyormuş. Kitabından vereceğim iki örnek, bu iddiasının nasıl abartılı olduğunu gösterecektir. Birinci kitabın 34. sayfasında Hz. Peygamber’in azl (doğumu önlemek için boşalmadan önce ayırma) ile ilgili sözünü aktarıyor. Ebu Said el-Hudri anlatıyor: “Peygamberle birlikte Benu Mustalik gazasına gittik. Tutsaklar elde ettik. Bekârlık çok güç gelmişti bize o günlerde. Azl yapmak istedik. Ancak “Peygamber aramızdayken ona sormadan nasıl azl yapacağız” dedik. Ve gidip Peygamber’e sorduk. Peygamber de azl yapmamakta sizin için bir sakınca yoktur (yapabilirsiniz de yapmayabilirsiniz de). Ama bilin ki kıyamet gününe kadar meydana gelecek bir yavru, ne olursa olsun meydana gelir” (Bkz. Buhari, es-Sahih, Kt. Itk/127, Tecrid, hd. No. 1596; Müslim, es-Sahih, Ktb en-Nikah/127, hds. No. 1438).

Bu metinde geçen “Yapmamakta sizin için bir sakınca yoktur” cümlesinin orijinali “mâ aleykum ellâ tef’alû”dur. Bunun Türkçe anlamı, “Yapmamakta sizin için bir sakınca yoktur” değil, “Yapmamanız için bir sebep yoktur, yapabilirsiniz” demektir. Yani hadiste, yazarın söylediğinin tersi söylenmektedir. “Yapmamanızda bir sakınca yoktur” değil, “Yapmanızda bir sakınca yoktur” denmektedir. Hatta “mâ”, olumsuz edatı olduğu gibi soru edatı da olabilir. Bu takdirde “Neden yapmayacaksınız?” anlamını da verir.


sayın ateş arapça bilgisini küçümsemiş yok o kelime orda şık durmamışşşş...hocam anlam aynı yahu.sen içerikteki içler acısı olayı görme git bana ne atlatmaya çalış..eyvah ki ne eyvah

kullanıcıismi
22-10-2010, 19:27
Klasik Arapça’yı kendi anadilinden daha iyi biliyormuş. Kitabından vereceğim iki örnek, bu iddiasının nasıl abartılı olduğunu gösterecektir. Birinci kitabın 34. sayfasında Hz. Peygamber’in azl (doğumu önlemek için boşalmadan önce ayırma) ile ilgili sözünü aktarıyor. Ebu Said el-Hudri anlatıyor: “Peygamberle birlikte Benu Mustalik gazasına gittik. Tutsaklar elde ettik. Bekârlık çok güç gelmişti bize o günlerde. Azl yapmak istedik. Ancak “Peygamber aramızdayken ona sormadan nasıl azl yapacağız” dedik. Ve gidip Peygamber’e sorduk. Peygamber de azl yapmamakta sizin için bir sakınca yoktur (yapabilirsiniz de yapmayabilirsiniz de). Ama bilin ki kıyamet gününe kadar meydana gelecek bir yavru, ne olursa olsun meydana gelir” (Bkz. Buhari, es-Sahih, Kt. Itk/127, Tecrid, hd. No. 1596; Müslim, es-Sahih, Ktb en-Nikah/127, hds. No. 1438).

Bu metinde geçen “Yapmamakta sizin için bir sakınca yoktur” cümlesinin orijinali “mâ aleykum ellâ tef’alû”dur. Bunun Türkçe anlamı, “Yapmamakta sizin için bir sakınca yoktur” değil, “Yapmamanız için bir sebep yoktur, yapabilirsiniz” demektir. Yani hadiste, yazarın söylediğinin tersi söylenmektedir. “Yapmamanızda bir sakınca yoktur” değil, “Yapmanızda bir sakınca yoktur” denmektedir. Hatta “mâ”, olumsuz edatı olduğu gibi soru edatı da olabilir. Bu takdirde “Neden yapmayacaksınız?” anlamını da verir.



İçerikte içler acısı bir durum yok haref.Ama herkesin inancı kendine.

haref
28-10-2010, 16:41
ıraktaki kadınlara uygulananları da aynı hoşgörü ile karşılamanızı bekliyorum o halde...

kullanıcıismi
28-10-2010, 18:06
ıraktaki kadınlara ne uygulanıyor pek bilmiyorum ama genel olarak doğu ülkelerinde kadınlara yapılan zulümlerden haberim var.Yalnız sanıldığının aksine bunların İslam da yeri yok.

semihgencayla
29-10-2010, 02:03
Bu sözlere mi inanalım Kuran'a mı inanalım?

SAFF SURESİ : 14 Ey iman sahipleri! Allah'ın yardımcıları olun! Hani, Meryem oğlu İsa, havarilere: "Allah'a gidişte benim yardımcılarım kimdir?" demişti de, havariler: "Biz, Allah'ın yardımcılarıyız!" cevabını vermişlerdi. Bunun ardından, İsrailoğullarından bir zümre iman etmiş, bir zümre de küfre sapmıştı. Nihayet biz, iman sahiplerini düşmanlarına karşı güçlendirdik de onlar üstün geldiler.

MUHAMMED SURESİ : 7 Ey iman sahipleri! Eğer siz Allah'a yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.

BAKARA SURESİ: 245 Kim var Allah'a güzel bir şekilde borç verecek? Ve Allah böyle birinin verdiğini birçok kez katlayarak artıracaktır. Allah, kabz haliyle kısar, bast haliyle açıp genişletir. Ve yalnız O'na döndürülürsünüz.


HADİD SURESİ : 11 Allah'a kim güzel bir borç verecek ki, O onun verdiğini kat kat artırsın. Böyle birisi için onur verici bir ödül de vardır.

HADİD SURESİ : 18 Şu bir gerçek: Sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, bir de Allah'a güzelce borç verenler için karşılıklar kat kat yapılır. Onlar için, onur verici bir ödül de vardır.

TEĞABÜN SURESİ : 17 Eğer Allah'a gönül hoşluğuyla bir şey borç verirseniz O, onu sizin için katlayarak artırır ve sizin hatalarınızı bağışlar. Allah Şekûr'dur, şükredenlere karşılık verir; Halîm'dir, yumuşak ve merhametli davranır.









Siz bu ayetleri okudugunuzda Alah insanlardan para istiyor,sonucuna mi vardiniz?
Bir ayette,''Alahin ipine simsiki sarilin'' der.
Simdi gokyuzunden assagi sarkmis bir halat mi aramamiz gerekiyor?

haref
01-11-2010, 16:59
Ebu Said el-Hudri anlatıyor: “Peygamberle birlikte Benu Mustalik gazasına gittik. Tutsaklar elde ettik. Bekârlık çok güç gelmişti bize o günlerde. Azl yapmak istedik. Ancak “Peygamber aramızdayken ona sormadan nasıl azl yapacağız” dedik. Ve gidip Peygamber’e sorduk. Peygamber de azl yapmamakta sizin için bir sakınca yoktur (yapabilirsiniz de yapmayabilirsiniz de). Ama bilin ki kıyamet gününe kadar meydana gelecek bir yavru, ne olursa olsun meydana gelir” (Bkz. Buhari, es-Sahih, Kt. Itk/127, Tecrid, hd. No. 1596; Müslim, es-Sahih, Ktb en-Nikah/127, hds. No. 1438).



şimdi bu gece yaşadığım şehir ele geçirilecek kocam, çocuklarım tüm sevdiklerim öldürülecek ve sırf askerlerin nefsi uyandı diye bekarlık onlara zor geldi diye bütün kadınlara azledilecek ve kadınlara uygulanan tecavüz meşru kabul edilecek.

o baskına uğrayan kabileden olsa idiniz eşinize, kardeşinize,annenize azledilmesini gönül rahatlığıyla kabul mü edecektiniz?

askerlerin durumunu anlayıp
"uzak yoldan gelmiş haklı adamlar bekarlık zor eh ne yapalım azlediversinler" mi diyecektiniz?

ve peygamberin davranışını haklı mı görecektiniz?
" kumandan haklı canı tabi adamları da haklı o kadar savaştılar biraz da sevişsinler, zaten başka türlü gelmezler savaşa da kumandan biliyo işi " mi diyeceksiniz?

bu ayıbın savunulacak hiçbir tarafı yok, ne yapan için ne haklı gören için.

saygılar

kullanıcıismi
01-11-2010, 22:25
Daha önce yolladığım mesajlar gerekçe gösterilmeden silindikleri için bir iki ufak değişiklikle aynılarını yeniden yolluyorum.

Ayeti birde anlasilir dilde okuyalim:

Örtüsüne bürünen, kösesine çekilen (Müzzemmil) 20: Gerçekten sahibin biliyor ki sen, gercekten gecenin üçte ikisine yakınını, yarısını ve üçte birini dini ainlerle geçiriyorsun, beraberinde bulunan bir grup da. Oysa geceyi, gündüzü Tanri takdir eder. Sizin bundan ötesini başaramayacağınızı bildiği için size iyilikte bulundu. Bundan böyle Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun; O, içinizden hastaların olacağını, diğer bir kısmının Tanri'ın iyiliginden bir kar aramak üzere yeryüzünde yol tepeceklerini, diğer bir kısmının da Tanri yolunda çarpışacaklarını bilmektedir; O halde kolayınıza geleni okuyun; salat yapın, zekatı verin ve Tanriya borç verin! Kendi hesabınıza hayır olarak ne yapıp gönderirseniz, onu Tanri yanında daha hayırlı ve karşılık olarak daha büyük bulacaksınız. Tanridan bağışlanma dileyin! Şüphesiz ki Tanri, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
_______________________________________________
http://www.kuranmeali.org/kuran_meal...zemmil&ayet=20 (http://www.kuranmeali.org/kuran_meali.aspx?suresi=muzzemmil&ayet=20)

Burada Tanriya borc verin cikiyor.
Manasi ve tercümesi gördügünüz gibi aciklamaya calisanlar uydurmuslar.
Ne demek Tanriya borc vermek? Burada bir yanlis anlasilma var galiba Arabcada borc vermek demek ve akridu "kredi". Simdi kredi konusu herhalde bir insanin Tanrinin adina bagis yapmak olabilir.Zekatla beraber de eklesebilir. Baska imkanlari yok bilgelerin ne yapsinlar adamlar sizce?:biggrin1:

Öncelikle ayette tanrı kelimesi geçiyor mu geçmiyormu bilmiyorum ,verdiğiniz adresteki meallerde de hiç tanrı kelimesi kullanılmamış.Müzzemmil Suresi 20. Ayetin diyanetin sitesinden meali

20.

(Ey Muhammed!) Şüphesiz Rabbin, senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. Allah gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna (gecenin tümünde yahut çoğunda ibadete) gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı (yükünüzü hafifletti.) Artık Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir. O halde, Kur’an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah’a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükafat olarak bulursunuz. Allah’tan bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.


Sorun şurda , ayetten sizin söylediğiniz manada bir haşa “Allah’a borç verin” manası çıkıyor mu?Siz bu yorumu yaparken neye dayanıyorsunuz?Sonuçta mealdeki mana ilahiyatçıların dediği gibi olamaz mı?Uyduruyorlar diyorsunuz.Bir delile dayanıyorlardır belki.Niye onların dedikleri hemen yalan da bizim (kuranı yorumlamak ile ilgili http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=10223 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=10223) ) sadece ayet mealine bakıp çıkardığımız hüküm doğru oluyor.
Yazıdaki yorumun neye dayandırılarak yapıldığını bilmiyorum ama misal belki şu paragrafla ilgili olabilir ayrıca.
“ Kutsî hadislerden öğrendiğimize göre Allah Teâlâ, nerede ve hangi davranışta rızâsı bulunuyorsa orada kendi bulunuyormuş gibi bir ifade kullanarak kullarını hayırlı işlere, güzel davranışlara, yardımlaşma ve dayanışmaya teşvik etmektedir. Bu cümleden olarak "hasta ziyaretini kendini ziyaret, aç bir kimseyi doyurmayı kendini doyurmak" olarak ifade buyurmuştur. (Müslim, "Bin", 43)”
Nitekim kuran yorumlanırken kudsi hadislere ve hadislere de başvurulur.
Aslında konuyu açığa kavuşturmak kolay.Bu ayeti ilahiyatçılar hangi delile dayanarak böyle yorumlamış onu öğrenmek lazım.Yoksa peşinen burda sizin dediğiniz mana var denemez asla.
Ayrıca
Allah kimseye muhtaç olmadığı halde, bazı ayetlerde (Bakara107;Ali imran,126; Saff 14; Muhammed 7) geçen Allah´a yardım etmekten kasıt nedir?
http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=127502 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=127502)







kredi pek uymuyor.zorlama oluyor.neyse
kullanıcıismi arkadaşım verdiğin linke girdim(sorularla islamiyet) uzun bir yazı okudum.

birden fazla kadınla evlenme konusunu diyorum.güzel güzel anlatılmış
ama aldatma da bu kadar olur dedirti bana.

beğendiğiniz kadınlardan 2 şer 3 er 4 der alın aralarında adaletli olabilirseniz
diyen ayetini vermiş.güzel sorun yok.
sonra bir ayet daha vermiş;

''Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti yerine getiremezsiniz...''nisa129

demiş ,konuyu açıklayan arkadaş.dolayısıyla kuran aslında tek eşliliği öneriyor.
ama zorunlu durumlar olduğunda birden çok eş alınmalı diyor.bununda
bazen gerekli olduğu, mesela savaşlarda çok dulun kalmasından bahsetmiş.
hatta 2. dünya savaşı sonrası almanların bu konuda çaresiz kalmasından dolayı
islamın bu çözüm yolu önerilmiş..

tam ikna oldum.vay be yanlış biliyormuşum dedim.

nisa 129 a bakınca durumun öyle olmadığını hatta hatta adalet şartının kaldırıldığını gördüm.

Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti yerine getiremezsiniz. Öyle ise (birine) büsbütün gönül verip ötekini (kocası hem var, hem yok) askıda kalmış kadın gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.


ayrıca eşitlik meselesine berbat bir yorum getirmiş.doğada hiçbirşeyin eşit olmadığı
dolayısıyla kadın erkek eşitliğide olamıyacağı dile getirilmiş.

eşitlik dediğimiz bu değil arkadaşım.
kadında erkekde birer insan olarak eşit haklara sahiptir




Sayın denklem , yazıda bir aldatma yok.
“…dolayısıyla kuran aslında tek eşliliği öneriyor.
ama zorunlu durumlar olduğunda birden çok eş alınmalı diyor.bununda
bazen gerekli olduğu, mesela savaşlarda çok dulun kalmasından bahsetmiş.
hatta 2. dünya savaşı sonrası almanların bu konuda çaresiz kalmasından dolayı
islamın bu çözüm yolu önerilmiş….” doğru.
Adalet şartı da vardır.
Nisa Suresi 129. ayetin diyanet mealinden yorumunu yazıyorum
Birden fazla kadınla evli bulunan erkek,eşleri arasında eşit ve adil davranmak mecburiyetindedir.Ancak bazı hususlar vardır ki bunlarda eşitliği korumak insanın tabiatına aykırıdır;mesela iki eşi aynı derecede beğenmek ve sevmek mümkün değildir;bu sebeple de erkekler bununla mükellef kılınmamışlar ,isteseler de bunu yapamayacakları kendilerine bildirilmiştir.Buna mukabil elde olan,maddi sayılabilecek haklarda,nimet ve imkanlarda adalet şarttır;beraber kalma müddeti,mesken,giyecek,yiyecek ve diğer imkanları burada örnek olarak zikretmek mümkündür.
http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=17159&keyword=%E7ok%20evl (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=17159&keyword=%E7ok evl)



“Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Üzerine düşüp uğraşsanız da kadınlar arasında âdil davranmaya güç yetiremezsiniz; bâri birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir, günahtan sakınırsanız Allah şüphesiz çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir." (Nisa Suresi / 129)

Bu ayet-i kerimeyle Cenab-ı Hak erkekleri kadınlarına sevgi ve muhabbet hususunda mutlak bir eşitlik göstermekten afvetmiş. Sadece erkeğin bir tarafa bütün bütün meyledip ötekinden yüz çevirmesini yasaklamış, elinden geldiği kadar eşit davranmaya çalışmasını emretmiştir. Bir hadis-i şerifte bu hususla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

"İki zevcesi olup da birine tamamen meyledip diğerini ihmal eden kimse, kıyamet gününde, bir yanı felçli olarak gelir." (Hadis-i Şerif; İbn-i Mace, Nikah, 47; Mişkâtü’l-mesabih, 2/196)””

Kadın erkek eşitliği konusunda ise gönderdiğim yazıda başka bir şeyden bahsediyor kadın ve erkek eşit değildir demiyor.
Bknz http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=2595 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=2595)
İslamda kadın ve erkek eşit haklara sahiptir
“…Meseleye islamca yaklaşırsak kesin bir üslupla şunu söyleyebiliriz: Ìslamda gerek hukûkî ve gerek ahlâkî yönden kadın-erkek ayırımı diye bir ayırım yoktur. Kadın da erkek de kanun önünde aynı hak ve vecibelere sahiptir. Dînî vecîbelerde olsun, şahıslarına karşı işlenen cinayetlerde olsun, kendilerinin işlediği cinâyetlerde olsun ehliyet, sorumluluk, vs. de olsun kadınlar erkekten farklı değillerdir. Sadece kadınlara mahsus fitrî durumlara, bu fıtrî farklılığa muvâfık hayatî rol ve misyona tâbi olarak birkaç meselede farklılık teşrî edilmiştir. Kadınların şehadetinin bazı meselelerde nâkıs addedilmesi gibi, kız evlâdın erkek evlâda nisbetle mîrasta yarım olması gibi. Halbûki tek kadının şehadetinin makbul olduğu haller var. Kezâ mîrasda kadın ve erkeğin, her karşılaşmasında kadın yarım almaz. Şu halde mezkur farklılıklar, temel bir ayırım prensibinden gelmiyor….”
http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=5137 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=5137)
şahitlik
http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=3162 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=3162)
http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=115 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=115)
miras
http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=2791 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=2791)
http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=10300 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=10300)







yücemanitu biz kimizki kuranda bir noksan olsun da onu saklamak için ayetleri yok edelim.Kim kuran ayetlerini yok edebilirki zaten?Sümme haşa “Allah aslında açıklayamamış” demiyoruz.Allah bütün noksanlıklardan münezzehdir.Ayetler yeterlidir,ancak bazı insanlar anlayamayabilirler.Bu ayetler Kuranı haşa Hz. Muhammed(a.s.)’ın yazdığını göstermez.Sen bilmiyorsunki belki burda hakkaten ehli sünnet ilahıyatçılarının dediği kastediliyor.Bunun aksini ispatlayamadığına göre sen bu ayet haşa kuranı Hz Muhammed(a.s.) ın yazdığını ispatlar diyemezsin.


"De ki: and olsun, eğer insanlar ve cinler şu Kur'ân’ın bir benzerini getirmek için toplansalar, yine onun benzerini getiremezler. Birbirlerine arka çıkıp yardım etseler de" (İsra/88)



http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=10646 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=10646)
http://www.sorularlaislamiyet.com//index.php?s=article&aid=13384 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=13384)
http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=11915 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=11915)
http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=9371 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=9371)
http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=6651 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=6651)
http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=9972 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=9972)



Allah ceza verenlerin en hayırlısıdır.Cehennemdeki azap,ancak bu azabı hakedenler içindir.



Mü’min Sûresi

40 - “Kim bir kötülük yaparsa, ancak onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, mü’min olarak salih bir amel işlerse işte onlar cennete girecek ve orada hesapsız olarak rızıklandırılacaklardır.”



http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=5104 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=5104)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=11536 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=11536)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=15855&keyword=%FEefkat (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=15855&keyword=%FEefkat)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=12677 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=12677)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=740 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=740)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=10988 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=10988)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=12345 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=12345)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=129 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=129)
http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=17928 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=17928)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=17516 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=17516)
http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=13910 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=13910)



http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=9230 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=9230)
http://www.kuran-ikerim.org/index.php?s=fihrist&index=C (http://www.kuran-ikerim.org/index.php?s=fihrist&index=C)
http://hadis.resulullah.org/index.php?s=oku&id=2731 (http://hadis.resulullah.org/index.php?s=oku&id=2731)
http://hadis.resulullah.org/index.php?s=oku&id=2732 (http://hadis.resulullah.org/index.php?s=oku&id=2732)
http://hadis.resulullah.org/index.php?s=oku&id=2733 (http://hadis.resulullah.org/index.php?s=oku&id=2733)
http://hadis.resulullah.org/index.php?s=oku&id=2734 (http://hadis.resulullah.org/index.php?s=oku&id=2734)
http://hadis.resulullah.org/index.php?s=oku&id=2735 (http://hadis.resulullah.org/index.php?s=oku&id=2735)
http://hadis.resulullah.org/index.php?s=oku&id=2212 (http://hadis.resulullah.org/index.php?s=oku&id=2212)
http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=12884 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=12884)
http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=4084&keyword=cennet (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=4084&keyword=cennet)

kullanıcıismi
02-11-2010, 00:45
Ebu Said el-Hudri anlatıyor: “Peygamberle birlikte Benu Mustalik gazasına gittik. Tutsaklar elde ettik. Bekârlık çok güç gelmişti bize o günlerde. Azl yapmak istedik. Ancak “Peygamber aramızdayken ona sormadan nasıl azl yapacağız” dedik. Ve gidip Peygamber’e sorduk. Peygamber de azl yapmamakta sizin için bir sakınca yoktur (yapabilirsiniz de yapmayabilirsiniz de). Ama bilin ki kıyamet gününe kadar meydana gelecek bir yavru, ne olursa olsun meydana gelir” (Bkz. Buhari, es-Sahih, Kt. Itk/127, Tecrid, hd. No. 1596; Müslim, es-Sahih, Ktb en-Nikah/127, hds. No. 1438).
(http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=6760&keyword=azl)


http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=312


http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=6760&keyword=azl


Azil bir çeşit doğum kontrol yöntemi.Bende bu sözcüğün manasını ilk defa sorularla islamiyetten okudum.Tecavüz gibi bir durum yok asla.Konuya daha ayrıntılı gireceğimde şimdi bazı sebeplerden dolayı internetten çıkmam lazım.İnşallah yarın bir mesaj daha göndereceğim.

haref
03-11-2010, 12:03
adamlar kendi kadınlarına azletmiyorlar efendim ele geçirdikleri kadınlara azlediyorlar. ayrıca doğum kontrolü (azl) düşünmelerini sebebi zaten gayri meşru bir çocuk olacağı için.
lütfen link vermeden bir önceki mesajımda sorduğum soruya içtenlikle kişisel cevabınızı veriniz.


saygılar,

kullanıcıismi
04-11-2010, 00:43
Ben daha önce böyle bir şey duymadım,doğru olduğuna da asla inanmam.İnternetten biraz baktım iddiaya ama insan okuyunca bunlar kör falan mı diye düşünüyor gerçekten.Yani o kadar mantıksız ve akıl dışıki Hz. Peygamber ve sahabesine tecavüz isnat etmek.Linkleri o yüzden vermiştim zaten O'nu biraz daha tanıyabilmeniz için. Resulullah ve sahabesinin nasıl insanlar olduğunu inceleyen bu gibi iftiraların yalan olduğunu hemen anlar.Resulullah hayatında bilerek haksız yere bir karıncayı bile incitmemişken siz tecavüzden bahsediyorsunuz.Ben sahih kaynaklardan Hz. Peygamberi ve sahabesini araştırmanızı tavsiye ederim.Ayrıca Beni Mustalik gazası hakkındaki bu çirkin iftiraları açığa çıkaracak rivayetler vardır eminim.Bence bunları araştırın.Bu konu hakkında Sorularla İslamiyet te bir soru cevap bulamadım.İnşallah sorup cevabını buraya koyacağım.

haref
05-11-2010, 17:56
cevabınız için teşekkür ederim, umarım bir açıklama ( aklama ) bulabilirsiniz.


saygılar,

kullanıcıismi
19-11-2010, 13:21
http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=15726

Bu benim soru değil bu arada benimkini yanlışlıkla sildiğim için bunu yolluyorum cevap aynı

haref
22-11-2010, 17:47
bahsettiğimiz konu hakkında anlatılan tek bir satır olmaması sizin için bir açıklama olabilir lakin benim için değil. zira daha öncesinde mallarını bırakıp gitmeyi teklif eden bir halka karşı bizzat muhammet tarafından ne kadar barışçıl yaklaşıldığı ortada, hakem tayin edilen kişinin ( kaldı ki ne kadar tarafsız??? ) hükümleri ne kadar keskin dikkatinizi çekmiştir umarım (ama açıklama şeriat kanunları). ve sonucunda ortada kalan kadın ve çocuklara ne olduğu malum kocaları öldürülmüş malları yağmalanmış, ergenlik çağına ermiş oğullarının boyunları vurdurulmuş, köle & cariye olmuşlar durum bu anlatımıyla bile açıkça ortada.

bütün bunları kabul ediyorsanız uygulama bu diyorsanız yarın bir gün aynı muameleye maruz kaldığınızda ses çıkarmamanız gerekiyor diyorum.

kullanıcıismi
22-12-2010, 18:39
Cevap bence de pek yeterli değil.Bu belki benim sorumu yeterince açık soramamdan kaynaklanıyordur, bilemiyorum.

Konuya birde Süleyman Ateş'in yazısında rastladım.diyor ki

"Rivayetler, esirlerden erkeklerin öldürüldüğünü ifade ediyorsa da ayetten öldürme olayının esaretten önce, savaş esnasında olduğu anlaşılıyor. Çünkü ayette “Ferikan taktulune ve tesirune ferika: Bir kısmını öldürüyor, bir kısmını esir alıyordunuz” deniliyor. Muhammed Suresi’nde ise tutsakların ya fidyeyle veya fidyesiz serbest bırakılacağı belirtilmektedir (4. ayet). Esirlerden bir kısmının öldürüleceğine dair bir seçenek yoktur.

Ayetin açık hükmüne rağmen Hz. Peygamber’in esir aldığı bu kadar insanı öldürdüğü hakkındaki rivayetin doğruluğundan şüphe etmemek mümkün değildir. Kanaatime göre bu, kasıtlı veya kasıtsız olarak üretilip kaynaklara sokulmuş bir rivayettir. Kuşatma esnasında atılan oklarla kimi savaşçıların öldürülmüş olması gayet doğaldır. Ama teslim olanlar esir edilip o zamanın şartları uyarınca esirlere uygulanan muamele uygulanmıştır. Rivayetin doğruluğu var sayılsa bile bu olayı bir katliam saymak doğru değildir. Bu misliyle mukabeledir. Çünkü bu Yahudi kabilesi, Müslümanların müttefikiydi.


Kur’ân eleştiriye yer bırakmaz* DÜNDEN DEVAM

Kesin kanaatime göre Peygamberin tutsakları öldürdüğü hakkındaki ayetin ifadesiyle bağdaşmayan rivayet doğru değildir. Doğru olduğu farz edilse bile bu karar Tevrat’ın hükmüdür. Herhalde bu kararı veren Sad, Tevrat’ın bu konudaki hükmünü biliyordu. Peygamber’in ona, “Sen Allah’ın hükmüyle hükmettin” demesi de Sad’ın hükmünün Tevrat’a dayandığını gösterir. Bu konuda Tevrat’ın hükmünü gözden geçirelim: “Bir şehre karşı cenk etmek için ona yaklaştığın zaman, onu barışıklığa çağıracaksın. Ve vaki olacak ki eğer sana sulh cevabı verirse ve kapılarını sana açarsa, içinde bulunan bütün kavm sana angaryacı (esir, köle) olacaklar ve sana kulluk edecekler. Ve eğer seninle musalaha etmeyip cenk etmek isterse o zaman onu muhasara edeceksin ve Allah’ın Rab onu senin eline verdiği zaman, onun her erkeğini kılıçtan geçireceksin. Ancak kadınları ve çocukları ve hayvanları ve şehirde olan her şeyi kendin için çapul edeceksin.” (Tesniye: 20. bab).

Kurayza Oğulları’na uygulanan hüküm, Tevrat’ın bu hükmüdür. Bir kavme kendi mukaddes kitaplarının hükmünü uygulamak zulüm değil, adalettir. Tevrat’ın “On Emir” gibi temel hükümleri ve peygamber öyküleri Kur’ân’da da yepyeni bir üslupla yer almıştır. Prof. Dr. Moris Bukay’ın da belirttiği gibi Kur’ân, Tevrat’ın kıssalarını, tevhide yani Allah’ın birliği inancına aykırı düşen söylemlerden ayıklayarak nakleder. Mesela Tevrat Adem’den Musa’ya kadar 7 bin küsur yıl geçtiğini söyler. Bu ifade bilime terstir. Kur’ân da Adem kıssasını anlatır ama zaman zikretmez. Böylece eleştiriye yer bırakmaz.

Tevrat’ta birçok eleştirilecek yön varken Kur’ân’da tevhide aykırı hiçbir yön yoktur. Kur’ân’da Peygamber’in kendisi devreden çıkar. Sözü bizzat Allah veya onun kelamını taşımaya aracı olan melek söylerken Tevrat’ta tarih ve rivayet üslubu hakimdir. Tevrat’ta Allah, sadece İsrailoğulları’nın Rabbi olarak tanıtılırken Kur’ân’da âlemlerin Rabbi olarak tanıtılmaktadır. Ama temel noktalarda bu kitapların birleşmesi gayet doğaldır. Çünkü Tevrat’ı da İncil’i de Kur’ân’ı da vahyeden Allah’tır. Allah her peygambere, özel dilleriyle aynı mesajı vermiştir. Bu peygamber mesajlarının dili ayrı ama içeriği temelde birdir. Bunu Kur’ân kendisi vurgular: “Sana söylenen, senden önceki elçilere söylenmiş olandan başka bir şey değildir” (Fussilet: 43).



Süleyman Ateş in yorumunu sorularlaislamiyet e sorduğumda da gelen cevap bu

Beni Kurayza Gazasında esirler öldürülmemiş olabilir mi?

Soru

Beni Kurayza Gazasında erkek esirlerin Ahzab Suresi 26. ayete göre esaretten önce savaş esnasında öldürülmüş, Muhammed Suresi 4. ayete göre ise fidyeli veya fidyesiz serbest bırakılmış olabileceği,konu ile ilgili rivayetlerin doğru olma ihtimali ile beraber uydurma da olabileceği belirtiliyor. Buna göre Beni Kurayza´da esirlerin öldürülmemiş olma ihtimali var mı?Verdiğim bilgi doğru mu?
Kullanıcı: fgğıodr (http://index.php/?s=members_page&id=187505) | Tarih: 11-Aralık-2010, Saat: 12:24:18

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Bütün Tarih ve Tefsir kitaplarında Beni Kurayza Yahudileri muhasara sonucu esir edilmiş, erkekleri öldürülmüş kadınlar ve çocuklarda müslümanların himayesine alınmıştır. Ahzan Suresi 26 ve 27. ayetler buna işaret etmektedir.
Allah, Kitap ehlinden, kafirleri destekleyenleri kalelerinden indirmiş, kalblerine korku salmıştı; onların kimini öldürüyor, kimini de esir alıyordunuz. Yerlerini, yurtlarını, mallarını ve henüz ayağınızı dahi basmadığınız yerleri Allah size miras olarak verdi. Allah her şeye Kadir olandır.(Ahzab, 33/26,27)
Muhammed Suresindeki ayet Uhud savaşından sonra nazil olduğu rivayetlerde geçmektedir. Beni Kurayza bir muhasaradır. Sıcak savaş hali olmamıştır.
Beni Kurayza ile ilgili tarihi kaynaklarda özetle şöyle nakledilmektedir.
Beni Kurayza İslâm'ın doğuşunda Medine'de yaşa­yan üç yahudi kabilesinden biridir. Diğer ikisi gibi (Benî Kaynukâ', Benî Nadîr) Benî Kurayza da İbrânîce yazıyor, Arapça ko­nuşuyor ve çocuklarına kendi isimlerinin yanında Arap isimleri de veriyordu. Şeh­rin güneydoğusundaki ovalık bölgede oturan kabile mensupları "utum" deni­len çok katlı müstahkem evlerde yaşıyor ve geçimlerini tarım ve ticaretle sağlı­yorlardı.
Hz. Peygamber'in hicretten sonra Me­dine'deki Arap ve Yahudi kabileleriyle yap­tığı Medine Sözleşmesi denilen antlaşma­ya Benî Kurayza Yahudileri Evs kabilesinin müttefiki olarak katılmışlardı. Bu antlaş­mada yahudilerin can, mal ve din hürri­yetleri garanti altına alınmakta, öte yan­dan Medine'ye herhangi bir saldırı söz konusu olduğunda onların şehrin savun­masına katılmaları, Kureyş ile ve müslümanların diğer düşmanlarıyla ittifaka gir­memeleri öngörülmekteydi. Antlaşmala­rına sadık kalmadıkları ve Resûl-i Ekrem'e ihanet ettikleri için Zilkade 2'de (Mayıs 624) Benî Kaynukâ. Rebîülevvel 4'te de (Ağustos 625) Benî Nadîr'in sürgün edil­mesinin ardından Medine'de yalnız Benî Kurayza kalmıştı. Sürgünden sonra Hayber'e yerleşen Benî Nadîr, Hz. Peygamber'den intikam almak amacıyla Hendek Gazvesi öncesinde Kureyş ve yandaşlarıyla ittifak yaparken Benî Kurayza'yı da ya­nına çekmek istedi. Başlangıçta bu ittifa­ka yanaşmayan Benî Kurayza nihayet on­lara katıldı. Bu gelişmeyle en tehlikeli za­manda ihanete uğrayan Hz. Peygamber, Benî Kurayza'ya karşı bir askerî birliği gö­revlendirmek zorunda kaldı. Bu kritik günlerde Gatafân kabilesi ileri gelenlerin­den Nuaym b. Mes'ûd'un müslüman olup Resûl-i Ekrem'in isteği doğrultusunda Benî Kurayza ile müttefiklerinin arasını açması ve Hendek Gazvesi'nin sona er­mesiyle bu büyük tehlike atlatılmış oldu.
Resûlullah, Hendek Gazvesi'nden evine döndüğü gün öğle vakti Bilâl-i Habeşî'yi çağırarak ikindi namazının Benî Kurayza topraklarında kılınmasını emretti; ardın­dan zırhını giyip silâhlarını kuşanarak atı­na bindi. Kendisi ana birliklerin, sancağı verdiği Hz. Ali de öncü birliklerin başında bulunuyordu. Resûl-İ Ek­rem kalenin önüne vardığında yahudi ileri gelenlerine teker teker seslenerek onları İslâm'a davet etti. Olumsuz cevap verme­leri üzerine kalelerinden inmelerini ve teslim olmalarını istedi; bu teklifin de reddedilmesiyle çatışma başladı. Benî Ku­rayza, karşılıklı ok ve taş atışlarıyla on beş veya yirmi beş gün boyunca kuşatma al­tında tutuldu. Müslümanlar 3000 piyade ve otuz altı süvariden oluşurken Benî Ku­rayza savaşçıları 600-700 civarında idi. Bu arada münafık­lar Benî Kurayza'ya giderek onları müslümanlara teslim olmamaya çağırıyor, di­renmeye devam etmeleri halinde kendi­lerine yardımda bulunacaklarını söylüyor­lardı. Kuşatma dolayısıyla çaresiz kalan ve münafıklardan vaad edilen yardımın gelmediğini gören yahudiler Benî Nadîr'in şartlarıyla, yani mal ve silâhlarını bırakıp birer deve yükü eşya ile Medine'den ayrıl­mayı önerdilerse de Hz. Peygamber bunu kabul etmedi ve sadece kayıtsız şartsız teslim olabileceklerini söyledi. Bir süre daha devam eden kuşatmanın sonunda Benî Kurayza teslim oldu. Bu arada daha önce Hazrecliler'in, müttefikleri Benî Kaynukâ' yahudileri için aracı olup onları ölüm cezasından kurtardıklarını dikkate alarak Evsliler de Resûl-i Ekrem'e gelip ondan müttefikleri Benî Kurayza'ya iyi davranılmasıni istediler. Bunun üzerine yahudiler hakkında hüküm vermesi için Evs'ten Sa'd b. Muâz hakem tayin edildi. Sa'd, kendisi­nin vereceği hükme razı olacaklarına dair hem Evsliler'le Benî Kurayza'dan hem de Hz. Peygamber'den söz aldıktan sonra kararını açıkladı. Savaşabilecek yaşta bu­lunan erkekler öldürülecek, kadın ve çocuklara esir muamelesi yapılacak, mallar müslümanlar arasında paylaştırılacaktı. Resûl-i Ekrem'in de onayladığı bu kara­rın Tevrat'a uygun olduğu(Tesniye, XX/ 10-15) Kur'an'da da Allah ve resulüne sa­vaş açan ve yeryüzünde bozgunculuk ya­panlara verilecek cezalar arasında böyle bir hükmün bulunduğu(el-Mâide 5/33-34) görülmektedir.
Hz. Peygamber'in emri üzerine, ölüm cezasına çarptırılan bütün savaşçılara infazdan önce yiyecek ve içecek verilmiş, Tevrat okumalarına müsaade edilmiştir. Kuşatma sırasında İslâm'ı seçen dört sa­vaşçı ise idamdan kurtulmuştur. Sayıla­rının 1000 civarında olduğu sanılan kadın ve çocuklardan bir kısmı serbest bırakıl­mış, sahâbîlere dağıtılanların dışında ka­lan humus satılarak cihad için at ve silâh temin edilmiştir. Bu arada Resûl-i Ekrem, henüz bulûğ çağına ermemiş çocukların annelerinden ayrılmamasını ve öksüzle­rin sadece müslümanlara satılmasını iste­miş, kendisi de esirler arasında bulunan Reyhâne bint Zeyd'i safî olarak seçmiş­tir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
15-Aralık-2010 - 08:45:41

Okunma Sayısı: 21


Dolayısıyla ilahiyatçılar farklı şeyler söylediği için, şu anki bilgimizle Kurayza da esirlerin öldürülmesi kesin değil.


Fakat eğer gerçekten öldürülme olayının yaşandığını farzedersek de,

Hz. Muhammed(a.s.) ın barışçıl olmak konusunda insanların en üstünü olduğuna şüphe yok.Eğer bu olayda böyle bir hüküm verilmişse,mallarını bırakıp gitmelerine izin verilmemişse bu ancak hak olan hüküm bu olduğu içindir. Bu esirler öldürülmüşse eğer bu işledikleri suçun fidye alınıp salıverilmelerine müsait olmadığından dolayıdır.

Yoksa burada masum insanlar katledilmiş falan değil.İslam insanların haksız yere öldürülmelerine asla izin vermez.


http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=156 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=156)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=12008 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=12008)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=10856 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=10856)



Hz. Sa'd bin Muaz hükmünü taraf tutmadan, adalet üzere verdiğine inanıyorum.(Tabi böyle bir şey olmuşsa.)Birde hükmün tarafsız olduğuna tek başına bir kanıt olmaz sanırım ama tutsakların hüküm verecek kişiyi ashaptan olmak üzere kendilerinin seçtiğini de hatırlayalım.

"Kuşatma altında bir kurtuluş umudu kalmadığını anlayan Kurayza Oğuları, müttefikleri olan Evs’in lideri Sad ibn Muaz’ın hükmüne razı olacaklarını bildirdi."

"Benî Kurayza Yahudileri, yirmi beş gece süren muhasaradan sonra, başka çare kalmadığını anlayarak teslim olmayı kabul ettiler. Haklarında hüküm vermek üzere de Peygamber Efendimizden bir hakem tayin edilmesini istediler.
Peygamberimiz, "Ashabımdan istediğinizi hakem olarak seçiniz" buyurdu.
Kurayzaoğulları, "Biz, Sa`d bin Muaz`ın vereceği hükme göre teslim oluruz" dediler.
Peygamber Efendimiz, "Pekâla! Sa`d bin Muaz`ın hükmüne göre teslim olunuz" buyurdu.186"


Ayrıca Hz. Sa'd bin Muaz zaten sırf kendi fikrine göre değil Tevrat'ın hükmüne göre hüküm vermiş.Bu hüküm dediğiniz gibi aynı zamanda şeriat kanunlarında da oluyor mu bilmiyorum.


Hakikaten de, Hz. Sa`d bin Muaz`ın Kurayzaoğulları Yahudileri hakkında verdiği hüküm, Hz. Musâ`nın şeriâtındaki hükme uygundu. Tevrat`ta bu hüküm şöyle açıklanmıştır:
"Bir şehre harb için yaklaştığında, onu sulha dâvet edesin. Ve eğer sana sulh cevabını verip, sana kapılarını açarsa, içinde bulunan kavmim hepsi sana haraç verip, hizmet etsinler.
"Lâkin, eğer senin ile musalaha etmeyip harp eder ise, onu muhasara edesin.
"Ve, Allah`ın, onu senin eline teslim ettikte erkeklerin hepsini kılıçtan geçiresin.
"Amma, kadınlar ile çocukları ve hayvanları ve bütün ganimeti, yani o şehirde bulunanların hepsini yağma edip Allah`ın sana verdiği düşmanlarının ganimetlerini yiyesin."189



Beni Mustalik Gazasını, azil'le ilgili meseleyi sorunca bu cevabı aldım.Sonuçta askerlerin bu soruyu kim için,hangi şartlarda sordukları belirtilmemekle beraber İslam'da sahibinin cariyeyle rızası olmadan ilişkiye girmesinin serbest olduğunu söylemişler.


Sahabeler Beni Mustalik gazasında cariyelere tecavüz etti deniyor. Konunun aslı nedir?

Soru

Ebu Said el-Hudri anlatıyor: “Peygamberle birlikte Benu Mustalik gazasına gittik. Tutsaklar elde ettik. Bekârlık çok güç gelmişti bize o günlerde. Azl yapmak istedik..........(Bkz. Buhari, es-Sahih, Kt. Itk/127, Tecrid, hd. No. 1596; Müslim, es-Sahih, Ktb en-Nikah/127, hds. No. 1438). Hadisine göre(sadece bu hadise göre mi bu deniyor bilmiyorum.) sahabeler savaştan kazanılan cariyeler için azil izni istiyor, kadınlara tecavüz etmişler diyorlar.Bu konuyu açıklayabilir misiniz?
Kullanıcı: fgğıodr (http://index.php/?s=members_page&id=187505) | Tarih: 10-Aralık-2010, Saat: 10:08:57

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Bu meseleyi bugünün şartlarına bakarak değerlendirmek yanlıştır. Savaş esirlerinden kadın olanlara cariye denilmektedir. O zamanın şartlarında cariye ile ilişkiye girmek normal bir şeydi. Toplumdaki bazı köklü adetleri biranda değiştirmek yerine zamana bırakılmıştır. Alınan tedbirlerle carilyeliğin kaldırılması hedeflenmiştir. Zaten zaman ve şartlar ilerledikçe cariyelik diye bir şey kalmamıştır. Meseleyi o günün şartlarında değerlendirmek gerekir. Kadınlar mal gibi alınıp satırılırken takas edilirken İslamiyet kadınlara devrim niteliğinde haklar getirmiştir. Cariyelerin de durumunu düzeltmiş saygın bir konuma getirmiştir.
Geniş bilgi için tıklayınız... (http://index.php/?s=show_qna&id=4678&keyword=Cariye) http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=12406 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=12406)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
14-Aralık-2010 - 14:07:02

Okunma Sayısı: 18




İnternette başka bir ilahiyatçı da İslam da cariyeyle rızası olmadan nikah yapılamayacağını,rızası olmadan da cinsel ilişkiye girilemeyeceğini söylemiş.Ben bu doğru mudur bilmiyorum.Konuyu sorularlaislamiyete sorduğumda bu cevabı verdiler.

Cariyeyle rızası olmadan ilişkiye girmek caiz midir?

Soru

İlahiyatçı Prof. Dr. Ali Rıza Demircan İslam´da cariyeyle rızası olmadan nikah yapılamaz ve rızası olmadan ilişkiye de girilemez diyor.İslam´da cariyeyle rızası olmadan ilişkiye girmek caiz değil denilebilir mi?Bu konuda yanılmış olabilir misiniz?Caiz değil diyen mezhep,büyük İslam düşünürü diyebileceğimiz kimseler,ilahiyatçı falan var mı?
Kullanıcı: fgğıodr (http://index.php/?s=members_page&id=187505) | Tarih: 15-Aralık-2010, Saat: 11:51:44

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Bir eşya olarak satılan cariyelerin herhangi bir hakları zaten yoktu. Bu sebeple, ganimet olarak alınmaları veya bir eşya olarak satın alınmaları halinde sahibinin mülkiyetine geçtiği için, ayrıca nikah ile mülkiyete alma, dolayısıyla iznini alma gibi bir husus söz konusu değildir. Yeter ki, söz konusu cariye evli biri olmasın.
Hz. Peygamber(a.s.m), cariyesi olan Hz. Mariyeyi azat edip onunla nikah akdini kıyması, kölelik lehine -deyim yerindeyse- tarihte eşi olmayan bir inkılaptır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
17-Aralık-2010 - 11:02:24

Okunma Sayısı: 18



Normalde sorularla islamiyete güvenirim.Fakat bu konuda kendi açımdam bir bilgim olmadığı için kesin olarak İslam da cariyeyle rızası olmadan ilişkiye girilebilir diyemiyorum.


Birde bunu zaten biliyorsunuzdur belki ama esir kadınların hepsinin cariye olması demek hepsinin efendileriyle evlilik hayatı yaşıyor olması demek değil.

"Toplumda yerleşen mana ise, câriye denilince, sahibinin ve efendisinin istediği zaman cinsi duygularını tatmin için bir zevk aleti olarak kullandığı kadınlar şeklindedir ki, bu mana İslâm Hukuku açısından doğru değildir. Câriye denilen kadın köleler ile efendilerinin, İslâm Hukukunun aradığı şartlara uymak kuralıyla karı-koca münâsebetine girmeleri ve meşru’ dairede bunu bir evlilik müessesesi gibi yürütmeleri mümkündür. Ancak her câriye, efendisi ile kan-koca münâsebetine giriyor demek değildir. Kur'ân-ı Kerim'deki şu âyet de bahsettiğimiz ayırımı açıkça ifade etmektedir: "Aranızdaki bekârları, erkek kölelerinizden ve cariyelerinizden (Kur'ân, burada kadın köleler için imâ kelimesini kullanmıştır) durumu müsait olanları evlendiriniz. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfü ile onları zenginleştirir".

Şimdi sormak gerekmiyor mu? Eğer her câriye, efendisinin cinsî münasebetleri için kullandığı bir zevk âleti ise, bir efendi, Kur'ân'ın bu emri gereği başkasıyla (Bu, hür veya köle bir erkek olabilir) evlendirdiği cariyesi ile yine karı-koca münasebetini sürdürecek midir? Hâşâ.. Böyle bir hükmü İslâmiyet tasdik edemez. Peki nasıl olacak? Efendi, cariyesini evlendirecek. Cariyesi, başkasının karısı olacak. Ancak tıpkı bugün özellikle evlerde çalışan hizmetli kadınlar gibi, fakat kölelik statüsünde olarak efendisinin evine gelip hizmetlerini görmeye devam edecek. Efendisinin kölesi ve kocasının da karısı olacak. Demek ki, câriye demek, kölenin kadını demektir; efendisiyle istediği gibi karı-koca hayatı yaşayan ortalık kadını demek değildir."




http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=1261 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=1261)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=308 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=308)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=10322 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=10322)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=2652 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=2652)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=11069 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=11069)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=84318 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=84318)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=10473 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=10473)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=24576 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=24576)



http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=20181 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=20181)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=472 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=472)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=16496 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=16496)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=419 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=419)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=12406 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=12406)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=22087 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=22087)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=11458 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=11458)



Adreslerinde kölelik ve cariyelik ile ilgili soruları cevaplamışlar.İslam'daki kölelik kavramı ile köle dendiğinde bizim aklımıza gelenler çok farklı.Cariyeyle rızası olmadan ilişkiye girebilme olayını tam olarak anlayamamakla beraber(ki böyle birşey varmı yokmu kesin değil.) benim İslam daki kölelik konusuna bir itirazım yok.


Yönetici
Verdiğim yazıların linki yok ne yazıkki, tüzük kurallarına da aykırı değil.O yüzden lütfen silmeyin.

haref
23-12-2010, 11:32
sayın kullanıcıismi, verdiğiniz bilgilerin hepsini islami kaynaklara dayandırarak yazmışsınız. belirtilen noktalar ortak fakat olaylara bakış açımız tamamen farklı. siz olay ne kadar vahim de olsa yapan ve hüküm koyan bizzat peygamber olduğu için aklamaya haklı çıkatmaya çalışıyor ve net gerçekleri görmek istemiyorsunuz. işlerine gelince sorularınızı yönelttiğiniz sitede zaten konuyu o zamanın şartına göre yorumlayın deyip işin içinden sıyrılıyor.
sahi unutmadan sormak istiyorum o pembe gözlükleri nerden aldınız ?

saygılar,

Bilge Engin
23-12-2010, 14:13
Kusura bakmayınız araya girip çekileceğim, umarım konuya azl etmemde bir sakınca yoktur.

Sayın Kullanıcıismi

Sizin kendinize ait tek bir düşünceniz yok mu? niye sürekli bir siteden alıntılar yapıp sürekli aynı siteye link veriyorsunuz?

Net bir soru, birleşik arap emirlikleri ile savaşa girdik, geldiler sizin ailenizdeki erkekleri öldürdüler, sonra da sünnettir diyerek 8 yaşından büyük tüm bayanlara azl ettiler. Bu duruma sizin peygamberiniz razı, tanrınız razı peki siz de razımısınız?

kullanıcıismi
05-02-2011, 18:19
Sayın Bilge Engin,

Net bir soru, birleşik arap emirlikleri ile savaşa girdik, geldiler sizin ailenizdeki erkekleri öldürdüler, sonra da sünnettir diyerek 8 yaşından büyük tüm bayanlara azl ettiler. Bu duruma sizin peygamberiniz razı, tanrınız razı peki siz de razımısınız?

Öncelikle bu durumun dini hükmü belirsiz olduğu için İslama uygundur demek yanlış olur.Beni Kurayza da eğer verilen bilgiler doğruysa esirlerin bir kısmı öldürülmüş bir kısmı cariye yapılmış.Bu durum esirlerin meşru olan her savaş sonrası öldürülebileceğine bir delil de olmaz.Savaşın kimler arasında neden çıktığı vb. de önemli.Ayrıca buradaki söz konusu savaşın İslam’a göre meşru olup olmadığı da belirsiz.

8 yaş konusuna Sorularla İslamiyet'in yorumu.

Cariye ve yaş sınırı

Soru

Alınan cariyelerle 8 yaşından büyükse zorla veya rızası ile ilişkiye girilebilir deniyor.Bu doğru mu?Yani yaş sınırı 8 mi, ergenlik vb. şartlar yok mu?

Tarih: 03-Ocak-2011, Saat: 11:13:44

Cevap

Değerli Kardeşimiz;
Cinsel konuda buluğ çağına ulaşmamış bir bayanla evlilik doğru değildir. Cariye ise cinsel ilişkide bulunulmaz.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
06-Ocak-2011 - 15:55:33

Beni Kurayza da esirlerin öldürülme hükmünün verilmesinin tam gerekçesini bilmiyorum.Çünkü yanlış bilmiyorsam sonrasında esirlerin öldürülmediği savaşlar da var.Ama genel olarak savaşın sebeplerine bakınca bu durum bana o kadar anlaşılmaz gelmiyor.Esirlerin fidye alınıp aileleriyle birlikte serbest bırakılmış olma ihtimalleri de var.Sorularla İslamiyet in ve Süleyman Ateş in yorumlarını daha önce yazmıştım.

Beni Kurayza Gazası nın Sebepleri

http://www.haznevi.net/icerikoku.aspx?KID=4099&BID=43 (http://www.haznevi.net/icerikoku.aspx?KID=4099&BID=43)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=15726 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=15726)

Buda internette tesadüfen bulduğum bir yazı.haznevi.net diye bir siteden.Gerçi Beni Kurayza Gazası’nı anlatan çok daha uzun bir yazıdan alıntı.Ama yazarını bilmediğim yazıları iletmeyi pek sevmiyorum. Uydurma hadis vb. olabilir diye.Burada da İslam tarihine girecek bilgiler ve ayet yorumu vb. verilmiş ama konumuz açısından faydalı bulduğum için koyma gereği duydum.

Kurayza Oğulları Hakkında Verilen Hükme Bir Bakış


Şüphesiz ki bu, çok ağır bir hükümdü. Ama adildi. Acaba bu hükmün hafifletilmesini gerektiren bir sebep yok muydu Bu­nunla ilgili olarak deriz ki: Onlar savaşçıydılar. Son anlarına kadar savaşçılık vasıflarını taşıdılar. Hz. Ali kalelerine doğru giderken, onlara savaşçı olduklarını hatırlattı ve bu vasıflarıyla onlara hitapta bulundu. Hücum ederken de: "Hamza´nm tattı­ğını tadacağım ve bunların kalelerini de fethedeceğim" demişti. Ali ile Zübeyr´in kendilerine saldırmakta kararlı olduklarını ve hücumlarını sürdürdüklerini görünce mağlup olacaklarını kesinlikle anladılar. Muaz oğlu Sad´m hükmüne razı olacakla­rını bildirdiler. Kendileri hakkındaki hükmün onun tarafından verilmesini istediler. Bir kimsenin kendisi hakkında hüküm vermesi için bir hakem tayin etmesi* durumunda, hakemin ve­receği karara önceden boyun eğmiş olduğu, kanuni bir gerekli­liktir. Bunun üzerine Sad bin Muaz, onların ahde vefasızlıkla­rına karşı hüküm vermek için yanlarına gitti. Onu reddettiler. Böylece Sad, onların İslamiyeti kökten söküp atmak ve müslü-manları öldürmek niyetinde olduklarını anladı. Sonunda onun hükmüne boyun eğmek mecburiyetinde kaldılar. Haklarında verilen hükmün, Önceden işlemiş oldukları cürümlerden Ötürü verilmiş olduğunu idrak ettiler. Huyey bin Ahtab, kendisine kısas tatbik edilmek şeklindeki cezaya çarptırıldığında, Hz. Peygambere bakıp şöyle demişti: "Sana beslediğim düşmanlıktan ötürü kendimi kınamıyorum. Ancak Allah, kendisini terk edenleri terkeder." Böyle dedikten sonra orada bulunan insan­lara dönüp şöyle dedi: "Ey insanlar, Allah´ın emrinde mahzur ve sakınca yoktur. Bu O´nun yazgısı ve kaderidir. Bu, büyük bir öldürme hadisesidir. Allah ölümü israil Oğullarının üzerine yazmıştır." Böyle dedikten sonra, vurmaları için boynunu uzat­tı. Böylece onlar, kendileri hakkında verilecek hükmün kısas olduğunu hissediyorlardı. Dolayısıyla, "Hz. Peygamber onlar için daha merhametli davransaydı iyi olmaz mıydı" demek anlamsızdır. Hz. Peygamber, onların erkeklerini öldürmeyecekti de ne yapacaktı Halbuki onlar, fırsatını bulsalardı, hem Hz. Peygamberi hem de müslümanları ve îslamı yok edecekler, Me-dineliler´i paniğe düşüreceklerdi. Caniyi affetmek, aslında bir zulümdür. Hz. Peygamberin, onları öldürmemesi ve malların­dan mahrum ederek sürgün etmesi de bir tür aftı. Dolayısıyla, asıl böyle yapılsa zulüm işlenmiş olurdu. Sonra Medine´den sürgün edilseydiler ne olacaktı Aralarında yediyüzden fazla vurucu adam vardı. Bunlar Arap Yarımadasındaki diğer yahu-dilerle işbirliği yaparak müslümanlara karşı büyük bir ordu oluşturacaklardı. Bu ise, müslümanlar için korkulu bir durum yaratacaktı. Fırsatım buldukları takdirde müslümanlarm tepe­sine çökeceklerdi. Hırsıza merhamet ederseniz, o kendini topar­lar, yardımcı ve destekçiler bulur, böylece bütün malınızı yağ­malayıp elinizde, evinizde ne varsa hepsini alıp götürür.

Şu halde onları öldürmekten başka çare kalmamıştı. Ölüm, onların yaptıklarının tam karşılığıydı. Aslında onlar kendi ne­fislerini öldürmüşlerdi. Çünkü daha önce müslümanlara karşı tuzak kurmuş ve müslümanlara hıyanet etmişlerdi. Onların esir sayılacakları ve esirlerin de öldürülmeyeceğini söyleyenler çıkabilir. Buna karşı şu cevabı veririz:

Müslümanlarla Hz. Peygamber, henüz Arap Yarımadası´nda köklü bir devlet kuramamış ve güçlenmemişlerdi. İslam düş­manlarını esir almaya henüz yetkileri yoktu. Nitekim noksan­lıklardan münezzeh olan yüce Allah şöyle buyuruyor: “Yeryüzünde ağır basıncaya (küfrün belini kırıncaya) kadar, hiçbir peygambere esirleri bulunması yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, halbuki Allah (sizin için) ahireti istiyor. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.”(Enfal,67) Hz. Peygamber onların belini iyice kırmadığından ve ağır yaralar meydana getirmediğinden ve onlar için hedeflenen amaca ulaşamadığından dolayı onları esir alması uygun olmazdı. Hem onlar kendileri için verilecek belirli bir hükme razı olmuşlardı. Ayrıca savaş, müslümanlar tarafın­dan devam ettirilmekteydi. Kılıçlar kınlarına konulmamış, kalpler de sükunet bulmamıştı. Denebilir ki onlarla yapılan bu savaşın, müşriklerle işbirliği yaparak başlattıkları Hendek mu­harebesinin bir devamıdır. Cenab-ı Allah´ın kalplerinde meyda­na getirdiği korkudan dolayı, müşrikler kaçıp gitmişler, fakat bunlar yerlerinde kalmışlardı. Öyle ise bunlarla savaşmak ge­rekiyordu. Birisi çıkıp: "Peygamberler merhametli olurlar" di­yebilir. Buna karşı biz deriz ki: Adalet rahmettir. Kısas hayat­tır. İslamın merhameti zulmü bertaraf etmek ve kökünden sö­küp atmaktır. Hz. Peygamber de bizzat şöyle buyurmuştur: "Ben merhamet peygamberiyim. Ben savaş peygamberiyim. Noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah da güçlüdür. Hik­met sahibidir"


İslam da cariyeyle rızası olmadan ilişkiye girmek caiz bile olsa bu durum tasvip edilmemiş olabilir.Mesela burada bazı kimselerin eşlerini dövmelerine izin verilmiş olsa da bu durum tasvip edilmemiş.Buradaki dövme olayına caizdir bile desek benim dediğim tasvip etme manasına gelecek bir biçimde Allah’ın ve Resul’ünün razı olduğunu söylemek yanlış olur.Cariye olayında da durum böyle olabilir.

“3- Rasûlüllah (s.a.s.) "Allah`ın kulları olan kadıncağızları dövmeyin!" buyurmuşlardı. Bir süre geçince, Ömer gelip, "Ey Allah`ın Rasûlü, kadınlar kocalarına karşı başkâldırdılar", diye şikâyette bulununca dövülmelerine izin verdi. Arkasından da pek çok kadın Rasûlüllah`ın hanımlarını çevirip kocalarını şikayette bulundular. Bunun üzerine Allah Rasûlü: "Bir çok kadın Muhammed`in ev halkına gelip kocalarını (dayak yüzünden) şikâyet etmişler. Bu kocalar sizin iyileriniz değillerdir." buyurdu. (Ebu Davud, nikah (N/245); Ibn Mâce, nikâh 51)"

4- Âişe vâlidemiz dediler ki: "Allah Rasûlü, ne bir hizmetçisine bir tokat vurdu, ne de bir karısına..." (Ibn Mâce, nikâh 51)

5- Kâsım b. Muhammed`in nakline göre: "Rasûlüllah kadınları dövmeyi yasakladı. Bunun üzerine dediler ki, "Ey Allah`ın Rasûlü, kadınlar işi azıttılar." O da: "Öyleyse dövün ama; kötü olanlarınızdan başkası da dövmez." buyurdular: (el-Hâzimî, el-itibâr 142; Burhanuddîn el-Câberî, Rusûhul-ahbâr 232) Bu hadisle anlatılan olay, üçüncü hadisle anlatılan olayın değişik ifadelerle nakledilmesinden başka bir şey olmamalıdır.”

“Hz. Ayşe, Resulullah'ın ne kadınlarından, ne de hizmetçilerinden kimseyi dövmediğini, eliyle hiçbir şeye (bu niyetle) vurmadığını kesin bir dille ifade eder. Sahabeden, Hz. Peygamber'e (a.s.) yakınlığıyla meşhur Hz. Enes de Aleyhissalatu vesselam'a (hazerde ve seferde) on yıl hizmet ettiğini, işlerinin her defasında Resulullah'ın arzu ettiği şekilde olmadığını, buna rağmen kendisine bir defacık ne vurduğunu, ne sebbettiğini, ne azarladığını, ne surat astığını ne de ayıpladığını, hatta bir kere olsun "of be" demediğini, yaptıkları arasında hoşuna gitmeyen için "Ne fena yapmışsın" demediğini veya yapılan bir şey için "Bunu niye böyle yaptın?", yapılmayan şey için de "Onu niye yapmadın?" diye hesaba çekmediğini, kazara hanımlarından biri, "Keşke şöyle yapsaydın" diye müdahale edecek olsa "Bırakın çocuğu, o Allah'ın murad ettiğinden başka bir şey yapmamıştır" dediğini anlatmaktadır.( Razi)"”

“1- Kadının dövülmesini gerektirecek davranışlar çok az görülecek davranışlar olduğu için, kadın dövme Islâm`da hoş karşılanmamış, hele bu sebepler yokken dövmeye cevaz verilmemiştir. Allah Resûlü Efendimiz: "Allah`ın kızcağızlarını dövmeyin" (Ibn Kesîr N/258) "Kadınlar hakkında Allah`tan korkun." (Ebû Dâvûd, menâsik 56; Ibn Mâce, menâsik 84; Kurtubî NI/172) "Kadınlar hakkında birbirinize hayır öğütlerde bulunun" (Kurtubî NI/173) "... Irzınızı başkalarına çiğnetirlerse onları incitmeden dövün (Mûslim, hac 147; Tirmizî, radâ` 11; Ebû Dâvûd, menâsik 56 -Ibn Kesîr N/258) "Dövdüğünüzde yüzlerine vurmayın" buyurmuştur.”


“623. (1978) (6610)- Abdullah İbnu Amr (İbni'l-As) radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Sizin en hayırlınız, kadınlarına karşı en iyi davrananlardır."”


(eşin dövülmesi konusunda daha ayrıntılı bilgi için bu adreslere bakılabilir.)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=2161 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=2161)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=19899 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=19899)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=23644 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=23644)

http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=42054 (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=42054)


Klasik Arapça’yı kendi anadilinden daha iyi biliyormuş. Kitabından vereceğim iki örnek, bu iddiasının nasıl abartılı olduğunu gösterecektir. Birinci kitabın 34. sayfasında Hz. Peygamber’in azl (doğumu önlemek için boşalmadan önce ayırma) ile ilgili sözünü aktarıyor. Ebu Said el-Hudri anlatıyor: “Peygamberle birlikte Benu Mustalik gazasına gittik. Tutsaklar elde ettik. Bekârlık çok güç gelmişti bize o günlerde. Azl yapmak istedik. Ancak “Peygamber aramızdayken ona sormadan nasıl azl yapacağız” dedik. Ve gidip Peygamber’e sorduk. Peygamber de azl yapmamakta sizin için bir sakınca yoktur (yapabilirsiniz de yapmayabilirsiniz de). Ama bilin ki kıyamet gününe kadar meydana gelecek bir yavru, ne olursa olsun meydana gelir” (Bkz. Buhari, es-Sahih, Kt. Itk/127, Tecrid, hd. No. 1596; Müslim, es-Sahih, Ktb en-Nikah/127, hds. No. 1438).
Bu metinde geçen “Yapmamakta sizin için bir sakınca yoktur” cümlesinin orijinali “mâ aleykum ellâ tef’alû”dur. Bunun Türkçe anlamı, “Yapmamakta sizin için bir sakınca yoktur” değil, “Yapmamanız için bir sebep yoktur, yapabilirsiniz” demektir. Yani hadiste, yazarın söylediğinin tersi söylenmektedir. “Yapmamanızda bir sakınca yoktur” değil, “Yapmanızda bir sakınca yoktur” denmektedir. Hatta “mâ”, olumsuz edatı olduğu gibi soru edatı da olabilir. Bu takdirde “Neden yapmayacaksınız?” anlamını da verir.

Beni Müstalik ile ilgili hadiste neye dayanılarak tecavüzden bahsedildiği söyleniyor bilmiyorum.Fakat sadece hadis mealini okuyupta kesin bir mana çıkaramıyorum ben.Burada sadece azil den bahsediliyor olabilir.Mesela o sırada askerler cariyeyle rızası dışında ilişkiye girmenin hükmünü biliyor olsa burada da sadece azil soruluyor olabilir.

Yalnız burada azil yapılmak istenmesinin sebebinin çocuğun gayri meşru yoldan olmasıyla alakası yok kesinlikle.İslam da zaten cariyeyle ilişki caiz.İmam nikahının gerekip gerekmediği ve rıza konusundaki görüşler değişiyor olsada burada İslam a göre meşru olmayan bir ilişkiden bahsedilmiyor şüphesiz.

Bu konuda başka söyleyebileceğim sayın Haref’in de eleştirdiği gibi ilk başta bana da yetersiz bir açıklama gibi görünen fakat sonradan çok haklı olunabileceğini düşündüğüm o zamanın şartlarına göre değerlendirme savunması. Şöyleki mesela batıda bir erkeğin dört tane eşi olabileceğini söyleseniz çok garip karşılanır.Fakat bu başka toplumlar başka insanlar için çok normal bir durum olabiliyor.Bunun gibi bir çok örnek verilebilir.Demek istediğim,çok eşliliği kastetmiyorum kesin olarak yanlış olduğunu bildiğimiz bir duruma sırf bazı toplumlarda normal kabul ediliyor diye bizim de kabul edebileceğimiz değil fakat gerçekten bazı değerlerimizin toplum kaynaklı olabileceği.

Eğer İslam da cariyeye tecavüz caizse bu size yeterli bir sebep gibi gelmeyebilir ama ben bu durumun mutlaka bir açıklaması olduğuna inanıyorum.

Beni Kurayza daki insanlar benim yakınlarım olsaydı da ben Hz. Peygamber(a.s.) bu konuda ne hüküm verdiyse kabul etme taraftarıyım.

Fakat olaya başka bir açıdan da bakarsak Süleyman Ateş Beni Kurayza 'yla ilgili rivayetlerin uydurma olabileceğini,Prof. Dr. Ali Rıza Demircan da cariyeyle rızası dışında ilişkiye girilemeyeceğini(ve başka bazı konularda da sorularla islamiyete ters düşüyor.) sorularla islamiyette bunların aksini söylüyor.Artık doğrusunu Allah bilir, ama bu durumda biz kesin bir neticeye varamadığımıza göre bu bilgilere dayanarak İslam'ı yargılamamız mümkün değil.
Mesajım biraz gecikti, kusura bakmayın.

Ahlaksız
14-09-2012, 03:05
Süleyman Ateş Türkiye'nin en ünlü hocalarından biridir ve Turan Dursun'un tepelenmesinden(?) hoşnut olduğunu açıkça belirtmiştir..

İslam şiddet/terör dinidir..Mevzu bu kadar açıktır/nettir...

Şu rezil yoruma bakarmısınız;

Size bir soru: Bir deprem anında acaba kime yalvarırsınız, aklınıza kimden yardım istemek gelir? Turan Dursun gibi ateistlerden mi, yoksa kâinatın yaratıcısı Allah’tan mı? Eğer Allah’tan diyorsanız işte doğanızın gereği budur. Yaratansız yaratık olmaz. Aklınıza da fazla güvenmeyin.