PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Sinema Sanatı 03 "Alfred HITCHCOCK" Hakkında


matillda
08-11-2009, 18:28
http://www.miamiartzine.com/vol4/issue82/images/marys/alfred_hitchcock_372x495.jpgAlfred HITCHCOCK

Sinemada "gerilim ve korku" denince ilk akla gelen yönetmenlerden biri de,kuşkusuz büyük usta Alfred Hitchcock' dur. Zaman zaman mizahi tatlar kattığı gerilim filmleri tüm dünyada beğeni ve ilgi gören yönetmen, filmleri için; eğlendirmenin ötesinde bir amaç taşımadığını ısrarla belirtmesine karşın, eleştirmenler tarafından filmlerinde derin felsefi boyutlar aranmıştır.

Alfred Hitchcock, 13 Ağustos 1899’da Leytonstone, İngiltere’de doğdu. 15 yaşındayken babasını kaybeden Hitchcock, evlenene kadar annesiyle birlikte yaşadı. Ölene kadar oğlunun üzerinde müthiş bir baskı uygulayan anne, ünlü yönetmeni ve karısını tatillerde bile yalnız bırakmazdı 1919 yılında film yapımına başlayan Hitchcock’un babası kümes hayvanları ticaretiyle uğraşırdı.
Hitchcock, Londra’daki Ignatius Collage adlı Cizvit okulunda öğrenim gördü. Ardından da Londra Universitesi’nde mühendislik eğitimi aldı.

1920'de, Famous Players Lasky adlı ABD şirketinin Londra şubesinde sessiz filmlerin ara yazı tasarımlarını hazırlayarak sinema dünyasına girdi İlk filmini 1925'te çekti Ertesi yıl yönettiği The Lodger (Kiracı), daha sonra Hitchcock adıyla özdeşleyecek olan gerilim türündeki ilk yapıtı; Blackmail Erpressung
( Şantaj) ilk sesli İngiliz filmi oldu(1929)
http://www.powell-pressburger.org/Images/29_Blackmail/Blackmail-DVD-DE.jpg
The Thirty-nine Steps (1935; 39 Basamak) ve The Lady Vanishes (1938; Bir kadın Kayboldu), gibi klasikleşmiş filmlerinin ardından İngiltere'den ayrılarak Hollywood'a yerleşti. Oradaki ilk filmi Rebecca (1940; Rebecca), en iyi film dalında Oscar kazandı.

http://www.imagebunk.com/wp-content/uploads/2009/08/Rebecca.jpg

Filmlerinde; korku- gerilim temalarını, şaka ve alayla karışık ölçüde düş gücüne dayalı boyutlarla verdiğinden, teknik olarak da gerilim sinemasının en başarılı ustaları listesinde haklı yerini almıştır.

Hitchcock, bundan sonraki 30 yıl boyunca ortalama yılda bir film yaptı. Bu dönemde, gerilim yaratmadaki teknik ustalığını çarpıcı biçimde gözler önüne serdi Örneğin Notorious'ta (1946; Aşktan da Üstün), kalabalık bir salonun yüksek tavanına yerleştirdiği kamera, bütün salonu gösterdikten sonra görkemli bir inişe geçiyor, bu kamera hareketi ev sahibesinin avucunda tuttuğu ve öyküdeki gerilimin en önemli öğelerinden biri olan anahtarın yakın plana girmesine değin sürüyordu Rope (1948; Ölüm Kararı) adlı ilk renkli filmiyse, Hitchcock'ın başka düzeyde giriştiği bir teknik gösteriydi. Bir apartman dairesinde geçen ve bazılarının süresi 10 dakikaya varan toplam 11 çekimden oluşan film, çekimler arasındaki ustaca geçişlerle, kesintisiz tek bir çekimden oluşuyor izlenimi veriyordu..

Yönettiği filmlerinden 37 tanesinde çok kısa rollerde şöyle bir görünmüştü. "Cameo roller" de denen bu roller nerede ise Hitchcock'un bir imzası haline gelmişti. Bunların ortalama süresi birkaç saniyeyi geçmiyordu. Bu cameo rollerde kimi zaman trene kucağında kocaman bir kontrbas kutusuyla itiş kakış binmeye çalışıyor, kimi zaman elinde bir içki kadehi ile otel lobisinde ayakta duruyor, kiminde de kameranın önünden öylece geçip gidiyordu. Kendisinden sonra da sinemada birçok yönetmen aynı yöntemi denemiştir.

1950'lerde Strangers on a Train (1951; Trendeki Yabancı), Rear Window (1954; Arka Pencere) ve Vertigo (1958; Ölüm Korkusu) gibi filmlerde gerilim tekniklerini kusursuzlaştıran Hitchcock, 1960'larda yeni bir üsluba yöneldi: Psycho'da (1960; Sapık), başroldeki kadının sinema tarihinin en ünlü cinayet sahnelerinden birinde bıçaklanarak öldürülmesi filmin ilk üçte birlik bölümünde yer alıyor;
http://upasterisk.files.wordpress.com/2009/01/psycho-small.jpg
The Birds'de (1963; Kuşlar) kuşları insanlara saldırmaya yönelten şeyin ne olduğu sorusu yanıtsız kalıyor;
http://fatfinch.files.wordpress.com/2009/03/the_birds_original_poster4.jpg

Torn Curtain (1966; Esrar Perdesi) ile Topaz'daysa (1969; Topaz) bir yandan klasik casusluk öyküleri anlatılırken, bir yandan da bu tür etkinliklerin yarardan çok zarar geçirdiği yolunda güçlü karşı temalar işleniyordu. Frenzy (1972; Cinnet) ve Family Plot (1976; Aile Oyunu), Hitchcock'ın eski üslubuna başarılı bir dönüş yaptığı filmler oldu. Hitchcock, The Lodger'dan başlayarak filmlerinde çok kısa sürelerle görünmüş, bunu bir 'Hitchcock geleneği'ne dönüştürmüştür. 1950'lerde ve 1960'larda, tümünü sunduğu ve bazı bölümlerini yönettiği birkaç televizyon dizisi ününü daha da artırmıştır. Ayrıca adı bir dizi gizem öyküleri antolojisinde de yer alır.

19 Nisan 1980'de Los Angeles, Amerika'da sinema dünyasına ve hayata veda etti..


HITCHCOCK ve PSİKANALİZ

Hitchcock'un filmlerindeki insan davranışlarının kaynağı Avusturya'lı psikanalist ve psikanalizin yaratıcısı Freud'un görüşlerine dayanır. Freud, çocukluğumuzdaki travmatik olayların unutsak da bilinçaltımıza inip, çeşitli nevrotik bozukluklara, takıntılara, hastalıklara yol açtığını ortaya çıkartmıştır. Örneğin, Spellbound (Öldüren Hatıralar) filminde ana karakterlerden biri Ingrid Bergman'ın canlandırdığı psikanalistdir, erkek kahraman Gregory Peck'in sürekli gördüğü rüyayı çözümlemeye ve geçmişinde onu rahatsız eden olayı ortaya çıkartmaya çalışır. Gregory Peck, rüyasında sürekli olarak karlar üzerinde yanyana yüzlerce siyah, tren rayı gördüğünü söylemektedir fakat filmin sonlarında ortaya şu çıkar: Adam çocukluğunda karda, kızakla kayarken, kazara oğlan kardeşinin kızaktan demir parmaklıkların üzerine düşerek ölmüştür ve onda büyük bir suçluluk duygusu yaratmıştır. Sonra da bu olay bilinçaltına inmiştir, rüyasındaki raylar aslında parmaklıkları sembolize etmektedir. Marnie (Hırsız Kız) de, filmin kahramanı kırmızı renkten çok ürkmektedir bunun çocukluğuna dayanan bir olay olduğu ortaya çıkar. Yine aynı filmde Marnie'nin nevrotik davranışlarının kaynağının çocukken bir fahişe olan annesiyle ilgili hatırladığı görüntüler olduğu ortaya çıkar. Yine mesela, Vertigo (Yükseklik Korkusu)'nun bir sahnesinde psikiyatr rolündeki Raymond Bailey, "hasta bir suçluluk kompleksinden ötürü akut melankoli içerisinde" der. Gerçekten de, baş kahraman polisken arkadaşının ölümünden dolayı suçluluk duymakta ve yüksek yerlerden korkmasının sebebi de budur.

Çifte görüntüler: Yine psikanalist biliminde, rüya analizlerinde, insanın ikizi, gölgesi, aynadaki yansıması gibi çeşitli şekillerle Almanca 'doppleganger' denen çifte görüntüler Hitchcock filmlerinde sıkça rastlanır. Yükseklik Korkusu'nun bir sahnesinde, yeşil bir elbise giyen Judy, (ki, yeşil renk hayalet rengi olarak kabul edilir) Madeleine'nin hayaleti şekline dönüşür. Şüphenin Gölgesi, Frenzy, Trendeki Yabancılar, Sapık gibi filmlerinde de Hitchcock bu çifte görüntüleri kullanmıştır. Örneğin, Sapık'da Norman Bates'in çift kişiliği aynadaki yansır. Daha sonra Norman tıpatıp kendisine benzeyen Sam Loomis ile yüzyüze gelir. İki rol için seçilen oyuncuların benzerliğine eleştirmenler dikkat çekmiştir.


Alfred Hitchcock' dan:

"...Ben tür yönetmeniyim. Sindrella'yı film yapsam, insanlar at arabasında ceset ararlar..."


"...Korkularımdan kurtulmamın tek yolu, onlar hakkında film yapmaktı. Çok korkuları olan biriyim, korku eşiğim çok düşük. Çevremdeki her şeyin kristal kadar berrak ve sakin olmasını isterim..."

"...Bir aktör bana ‘karakter hakkında görüşmek isterse’ ona senaryoda yazdığını söylerim, “ama benim motivasyonumdan ne haber?” derse, “ücretin” derim..."

"...Bir filmin süresi izleyicinin idrar torbasının dayanma süresi kadar olmalıdır!..."

güneşinzaptıyakın
08-11-2009, 18:42
Adamım benim severim...