PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Kadın Sorunu


Averroes
05-12-2009, 20:30
Ucube kadınlarla (peşin peşin söyleyeyim kadınların hepsine ucube demiyorum) ilgili bir yazı yazma düşüncesi kafamda ilk flaş ettiğinde nerden başlayıp nerede bitireceğim konusunda hala kendimi emin hissetmiyordum. Yazıya başlamış olmam, bu kararsızlığımın geçtiği anlamına da gelmemelidir. Ben yazıma başlayayım, nasıl olsa laf lafı açacaktır.

Çoğu araştırmacının aksine, ki Türkiye aydının en büyük yazın hastalıklarından biridir, yazıyı ta tarihin ilk dönemlerinden alacak değilim. Mesela kadınlarla ilgili bir yazı yazmak için illa Amazonlardan bahsedilmesi gerektiği gibi bir düşünceye katılmıyorum. Zira yazıma neden olan problem sahası, geçmişin değil, bugünün sorunu… Evet, bu soruna genel hatlarıyla “Kadın Sorunu” başlığını uygun gördüm.

Başlıyoruz…

Günümüz kadın algısı mı yarattı yoksa bu süreç kadında tersinden işleyen içsel diyalektik süreçlerle mi geldi ta buralara bilmiyorum ama günümüz kadınının bir kimlik bunalımı yaşadığı bir vakıadır. Toplumun “modern kadın” algısı en fazla Türkiye kadınını vurmuş, ne Avrupalılaşabilen ne de kendisi olabilen ucube bir kimlikle kendine yeni bir yön edinmeye çalışan bir kadın profili çıkmıştır ortaya.

İşbu yeni kimliğe göre, kişi adet, gelenek ve göreneklerine bağlı yaşamalı ama bu arada da Batılı tarzda yaşam formlarının adaptasyonundan fazlaca sakınca görülmemelidir. Bu paragrafın girişini karmaşık bulanlar için, paragrafın anlatmak istediği kadın türünün mini eteği, ojeli tırnakları ve biraz açmak zorunda olduğu göğüs çizgisiyle büyüklerinin elini öpen bir canlı türüne tekabül ettiğini hatırlatmakta fayda vardır.

Sayıları her geçen gün artan ve bu yazıda bundan böyle “ucube kadın” (tırnak işaretleri özellikle kullanılarak yazının ilgili kadın türünü ihtiva ettiği ve bütün kadınları hedef almadığı düşüncesini garanti altına almak içindir) tanımlamasıyla anacağım bu kadın türünün en büyük özelliği maskulin karakterli olmasıdır. (Bunun GDO’lu ürünlere benzetebilirsiniz.) İzlediği Nuri Alço filmlerinin kendisine fısıldadığı ilham sonucu dünyanın kötü bir yer ve kadının da bu kötü dünyanın en büyük avı olduğunu aklına hiç çıkmamacasına kazımış olan “ucube kadın” kendisine sonradan modifiye edildiği her halinden belli bu maskulin formatı ısrarla vurgulamak istemekte ve aslında erkeğe “sakın beni kolay lokma sanma!” mesajı vermektedir. Yüz ifadesiyle sağlandığından şüphe edilen bu maskülinlik hali, daha da ucubelileştirilerek, kendini canı istemediği halde bir sigara yakma ve nerdeyse “Bakın ben sigara içiyorum” dövizi taşıma noktasına getiren bir aymazlıkla kendini gösterir. Çünkü “ucube kadın” korkmaktadır. Eşitliği, sokak ortasında erkeğin yakıp kendisinin yakamadığı bir sigara farkıyla kaybettiğini düşünür. Ucube kadının bol kırmızı rujlu dudaklarının aralanmış kısmından sigara tortusundan kahverengileşmiş dişlerini rahatlıkla görebilirsiniz. Ruj Batı’nın, cigara tortusu bizimdi. Ama ucube kadın ikisine de ait olmak istiyordu. İki kısrağı birden kovalayan ikisini de kaçırıyordu.

“Ucube kadın”ın en büyük özelliklerinden biri de “ev hanımlığını” küçümsüyor olmasıdır. Çünkü “ucube kadın”a göre evde çalışmak, çalışmak değildir. Caddelere akması, insanların onu görmesi gerek.

İşgücü olarak ev kadınına benzemeyen “ucube kadın” görüntü olarak da benzememelidir. Her gün bıkıp usanmadan saçlarına fön çekmeli, tırnaklarını ojelemeli, ağır bir koku sürmeli, uzun topuklu ayakkabılar giymeli, ha unutmadan, göğüs çizgisini birazcık göstermelidir (Birazıyla tamamı arasındaki fark asla bilinmemektedir). Tüm bu usta işi inceliklerle ve sabahleyin aynaya 93 defa bakılarak yapılan bu rutini izleyen bir sonraki aşama ne dersiniz?: Bakışlardan rahatsız olmuş bir şekilde önüne bakarak yürümek! Abartılı “modern” kıyafetinin içinde, hem kıyafeti giymiş olmanın utancı, hem de giyeceğim işte demenin ısrarı, ve huzurlarınızda “ucube kadın”!

Eğer evinizde temizlik yapıp, çocuklarınızın bakımı ile ilgilenip onları kreşe, yuvaya göndermiyorsanız, siz bir ev kadınısınız, ve ucubelere göre “ev kadını” olmak acınmayı da beraberinde getirir. Çünkü ucube kadına göre, “patron fırçası yemek” “şefin tacizine maruz kalmak” “işe giderken belediye otobüslerinde yaşanan keşmekeşlik” istenir durumlardır. Koca dayağındansa patron tacizi evladır.

Değinmiştik, ucube kadın korkuyordu. Zaten ucubeliğinin önemli bir kısmını korkmasına borçluydu. Ucube kadın, yaşadığı o büyük korkuya rağmen, geleneğim mi modernleşme mi sorusuna her ikisi birden cevabı vermiş kadındı. Kendisinde bir Alman kadınının özgüveni yoktu. Ama olsun, Arap kadınının yaşadığı kafes hayatı da yoktu. O biraz Alman biraz Arap oldu. Almanlık kendisinde olmayıp olmasını istediği, Araplık kendisinde biraz olup olmamasını istediğiydi. O ikisinden birini seçmektense, yeni bir türün yaratıcısı olmayı seçti: Ucubelik!
Ucube kadının dili de ucubeyceydi. O artık her cümleye “Ay inanmayan!”, “Oha olan!” “Manyak bir film izleyen” “Serpil, abicim bi dondurma yiyelim mi?” diyen, hayret edilecek bir şey olmasa da “hayret bi şey yani” lerini sunan bir dilin de yaratıcısıydı.
Batı medeniyeti kendisine yapılan “Yeteri kadar Avrupalılaştım mı?” başvurularına verdiği ilk cevap “Kadınınız yeteri kadar soyundu mu?” oluyordu. Kadınını soymayanı medeniyet kabul etmiyordu. Her yıl en fazla kim açmış, kim daha fazla yürek hoplatıyor ölçülebilmesi adına et pazarları (pardon güzellik yarışmaları) düzenleniyor ve boşaltım organlarıyla gurur duyan onlarca genç kız cinselliklerini erkeklerin kitlesel tüketimine sunuyordu.

O genç kızlar sahnede yürürken bütün erkeklerin aklından geçen tek şeyin seks olduğu ortadayken, modern kadın ve ucube kadın kendini kandırıp, vücutlarındaki sanatsal portrenin ne kadar ilham verici olduğunu düşünüyordu. Evet bir şeye ilham verdiği doğruydu, ama bu olduğunu düşündükleri şey değildi. Modern kadın ve ucube kadın yine yanılmıştı. Onlar mum ışığında romantik bir akşam yemeği ve ardından gelecek George Michael’ın Careless Whisper şarkısı eşliğinde göz göze duygusal bir dans hayal ederlerken, erkek kadınla ilgili olası yatak pozisyonları için çoktan hayal gücünü çalıştırmıştı bile.
Öte yandan modern kadın (modern ifadesi tasvip ettiğimden değil, onların kendilerini böyle tanımladığındandır) ucube kadının ahlaki kırmızı çizgilerini çoktan silmiş, özgüvenli, kendiyle barışık, ve pozitif bir görüntü çiziyordu. Toplumda kıyafeti dolayısıyla kendisine hor bakılmıyor, iş hayatında önemli bir yer tutuyorlardı.

Dışarıdan bakıldığında istenir bütün durumların yan yana geldiği modern kadın kendine özgüvenini sağlıyabiliyor, iş hayatındaki kariyerini sürdürebiliyor, ama kızının 13 yaşında bekaretini kaybetmesine müdahale edemiyordu. Çünkü o modern olmak uğruna bekaret adındaki basit biyolojik fazlalığı feda etmişti. Modernlik 13 yaşında bekaretini kaybetmenin, 18’inde uyuşturucuya başlamanın, 20’de evi terk etmenin tek kelimelik adı mıydı? Modernlik, GSMH’siyle süt banyosu yapacak duruma gelip, intihar oranlarıyla hep zirvede olmak mıydı?
Peki modern kadınla ucube kadın arasındaki farklar neydi:

1- En başta, modern kadın dünyanın, ucube kadın bizim sorunumuzdur.

2- Modern kadın, cinsiyet farklarını uniseks adı altında en aza indirmiş, ve kendi toplumunda kabul görüyordur. Oysa bizim ucube kadınımız, hem uniseksliğe özenip hem erkek taklitleri yapmaya bayılır.

3- Modern kadın kadınlığını çok iyi biliyor ve kullanıyor, bu yaşamın kendisine bir defa verildiğinin farkında olup, dünyanın bütün hazlarını elde etmeye çabalıyor ama ucube kadın, kadın dedirtmeye şahit aratıyor, bin şahitten aşağısını da kabul etmiyor.

4- Modern kadın üzerine tulumu giyip evinin bozulan tuvaletini temizlemeyi erdem bilirken, bizim ucube kadın sanki hayatında hiç tuvalete gitmemiş gibi “Ne tuvalet mi dedin?!” triplerine giriyor, “Öyle modern olunmaz böyle olunur” demeye çalışıyor, Tuvalet temizlememekten modernliğe yol arıyor.

5- Modern kadın cinselliği doyasıya yaşamak şiarıyla kendini frenlemeyi aklından bile geçirmezken, bizim ucube kadın sevişirken bile gözyaşı döküyor, iki de bir “beni seviyor musun?” diye soruyor, erkeğinin kendine bağlanması için intihar etme tehdidinde bulunuyordu.

Ucube kadın, yarattığı bu yeni türle birlikte yeni bir türün daha doğumuna önayak oldu: Ucube erkekler.

İşbu ucube erkeklerin ucubelikleri ucube kadınların ucubelikleriyle direkt olarak alakalıdır. Yani başka bir deyişle kadınlar ucube oldukça erkekler ucube olurlar. Şimdi size ucube kadın ve ucube erkeğin her gün defalarca yaşanan bir yaşam kesiti sunayım:

Ucube kadın kendini yalnız ve mutsuz hissetmektedir. O an için tek bildiği üzgün olduğu ve bundan tatlı bir hüzün devşirdiğidir. O acısının felsefi kanallarına hiç girmemiş, girecek olduğu hayırlı zamanları da yaktığı sigara dumanıyla ortamdan uzaklaştırmıştır. Bu anı daha önce de yaşamış olan ucube erkek, geyiğin üzerine atlamak için uygun zamanı kollayan aslan gibi mevzi alır. Kadının ilgisini ona gösterdiği yakınlaşmayla satın alabileceğini iyi bilmektedir. Ucube erkek ilk cümlelerin öneminin farkındadır. Eğer ilk cümlede hüzünlenmiş kadının dikkatini çekemezse, sert bir karşı koyuşla refüze edilmesi mukadderdir.
İlk cümlelerle hüzne düşmüş ucube kadının dikkatini çeken ucube erkek, bu safhada Marx ve Engels’in eline düşmüştür. Das Capital’in tek satırını bile okumamış ama en kral Marksist olan ucube erkek bu arada da birkaç tane Freud, Tolstoy ve Darwin kemiği sızlatır. Etçil bir hayvan türü olan ucube erkek, kadın etiyle beslenen ve yaşamı ancak kadınların varlığıyla açıklanabilen bir canlı türüdür. Evde kızkardeşine moral değerleri çiğnediği iddiasıyla tavır alan ve hatta bazen döven bu etçil ucube erkek, kadının yanında bir anda kadın hakları savunucusu kesilir. Bazı erkeklerin nasıl oluyor da kadınlara el kaldırabildiğini, bundan hiç mi utanmadıklarını, kadının koklanılası bir gül olduğunu falan anlatır da anlatır. Yalnız kameralarımızı bu ikilinin diyaloglarına çevirdiğimizde, erkeğin, normal şartlarda kendisini çıldırtacak olan kadının vücut hatlarına bakmamaya çalıştığını görürüz. Sanki bunlar onun için çok doğal, sıradan ve etkilenesi olmayan şeylermiş gibi davranmaktadır. Kadının göğüslerine bakmayacağım diye şaşı olma riski yaşamaktadır. Ucube kadın da, “Aa bak bu adam ne kadar çağdaş, şimdiye kadar hiç göğüslerime bakmadı” diye içinden geçirmektedir. O göğüsler erkeğin görüş alanını bir bölü dört oranında kaplamakta ve erkeğin acısı alından süzülen bir damla ter olarak kendini göstermektedir. Mücadele tam bir taktik savaşı şeklinde geçmektedir. Erkek fena halde açtır, ve avın bir an önce yemekhaneye götürülmesi gerekmektedir. Bu sırada ucube erkek, ucube kadının birbirinden gereksiz tam 27 hayat kesitini dinlemek durumunda, ve daha kötüsü üzülmüş numarası yapması gerekmektedir. Tabi, bu hayat kesitleri erkeğe, kadına duygusal olarak yanaşıp ten teması sağlama fırsatı da vermektedir. Bu iş için ya kadının aslında espri değeri olmayan bir esprisi kullanılır, ya da sadece o görüşmede yedinci defa ağlamaya başlayan kadının erkeğin metazori sarılmasına ses çıkaramayacak bir an beklenir. Ve ucube kadınla erkeğin buluşması gerçekleşir.

Tabi yukarıda parodileştirmeye çalıştığım durum ucube kadının ve erkeğin ucubeliklerine ışık tutması açısıdan önemliydi. Yoksa tek durumları elbette bundan ibaret değil.

Sonuç olarak, aslında tüm bunlar toplumdaki kimliksizleşmenin ucube kadın özelinde bir durum değerlendirmesiydi. Bu bir sorundu ve hepimize ait bir sorundu. Küreselleşen dünyanın kinikleşmiş, yalnızlaştırılmış, değersizleştirilmiş, seks objesi olarak görülen kadının kendine yeni bir kimlik bulma çabalarını anlatıyor, ve bizi kendimize güldürerek bir “catarsis” hali sağlamaya çalışıyor. Kusur ettiysek affola.

vartor
05-12-2009, 20:46
Ucube kadini ucube erkegin yaratmis olabilecegini hic dusundun mu sevgili yegenim. guzel tarif etmissin de, kabahat, dusunecek olursak, yine erkekte; kadina seks objesi ve mal gibi bakacagina, gogus cizgisi yerine bireysel ozelliklerinne onem vermeyi tercih etseydi, sonucun farkli olacagina ben eminim.

evrensel-insan
05-12-2009, 21:05
Saygideger schopenhauer;

Herseyden once sorunu ayrimci degil de, butun olarak ortaya koymak gerekir. Bu temelde, insanoglunun insan ve insanlik sorunu vardir. Bu sorunun temeli dusunce ve davranisin ve tum sistemlesme ve duzenin karakterinin, ozunun erkeksel/erksel ve erk eksel olmasidir. Bu temelde de insanoglu turunun erkek karakterli dusunce ve davranis sekillenisinin ve yapisinin ortaya koydugu onerme, erkek, karsi A sinin, yani anti degil; counter A sinin, ki Anti A , karsi A degil; A karsitidir, onermesi, kadin degil, disi dir.

Sen A onermesi, yani erkekten bakarak tum yaziyi yazmissin. Ben ise sana non A dusuncesini veriyorum. Dogal dusunce, disiyi kadin ve anne olarak ikiye ayirir. Anneyi, korur kollarken, kadini kullanir.

Sorun erkek karakterinin, ozunun yarattigi bir sorundur. Cunku, disinin kadininin sorunu, bu karakterden kaynaklanir. Burada ilginc olan, dogal dusunce de disiye ait bir dusunce seklinin olmamasidir. Erkeksel karakterli dusunce, disinin kadin ve ana ikilemini fiziksel olarak; kendine farkli goruntude, dusunsel olarakta davranisinda ayirir.

Daha fazla detaya girmeden, once; sorunun dogal dusuncenin erkeksel karakterinin, insan ve insanlik uzerindeki sorunu oldugunu ve insanOGLU temelli bu dusunce yapisinin bir tezahuru oldugunu algilamak gerekir.

Ben bunun uzerine en az dort ayri baslik acmistim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

matillda
05-12-2009, 22:47
schopen

ortak noktaları fazla olan kadınlardan seçtiği kurbanlarını kesip biçen hatta tecavüz edip
öldüren seri katilli romanlar, hikayeler, hatta filmler vardır bilirsin.
hah işte eni sonu katilin psikozuna gelindiğinde, maktullerine hissettiği kinin tesbitinde genel olarak kafayı taktığı profilideki özelliklere sahip bir kadınla bir şekilde hayatının bir döneminde fazlasıyla içli dışlı olduğu (annesi, sevgilisi, nişanlısı, platonik aşkı, eski karısı vb..) bir bağ çıkar.

sözünü ettiğin ve yerden yere çarptığın böyle bir profilden fazlasıyla etkilendiğini
yıpranıp tiksindiğini düşündürdü yazdıkların...

tamamen yanılıyor da olabilirim, hatta bu benim subje bakış açımdan at gözlüğümden
kurtulamayıp illa sabit noktalara takılıp bütün değerlendirmelerimi bir profile indirgeyip işin içinden tü-kaka diye çıkmam da olabilir.

keza
senin de.

matillda
05-12-2009, 22:49
istek şarkını çalacağım o ayrı

aydoe
05-12-2009, 23:14
BUGÜN 5 Aralık 2009, kadınlarımızın seçimlerde oy hakkı kazanmasının 75’inci yıldönümü! Bakalım, bu günü kutlamak AKP hükümetinin, naylon demokratların, neo-liberallerin, DNA’sı yozlaşmış solcuların ve İslamcı zevatın aklına gelecek mi?

5 Aralık 1934 ve kadınlar (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/13116810.asp?yazarid=72&gid=61)

Gelmiş herhalde ki başlık açıp konuyla ilgili yazı asmış !
Ama sıkmabaşlardan ,karaböcüklerden bahsetmemiş yozlaşmış toplumun yozlaşmış kültürünün yarattığı ucubelerden bahsetmiş.
Eğitimli giyinmesini bilen iş hayatında aktif evinde başarılı ,çocukları ile ilgili modern kadınlarımız var.
Kadını ,erkeği , insanı metalaştıran ,her şeyi metalaştıran kapitalizm ve onun öğretisidir.
Dinlerde sermayenin emrinde sömürü aracıdır .
Tesettür ya da frapan giyim her ikisininde modası vardır ,pazarı vardır ve birilerine para kazandırmaktadır.
Tekbir giyimin sahibi bu sayede 3 hanımınla mesut ve bahtiyar yaşamını sürebilmektedir.

Annem öğretmendi 1925 doğumludur cumhuriyet çocuğu , 5 kardeştik hem çalışır hem ev işlerini yapar ,bizlerle ilgilenirdi .
Namaz kıldığını ya da ibadet ettiğini görmedim ,dindar değildi ama herhalde Tanrı inancı vardı.
Kendisini hiç bir zaman uygunsuz ve yakışmayan bir kıyafet içinde görmedim .

Bu sıkmabaşlı ,karaçarşaflı ,ya da çıplak ucubeler ne zaman ortaya çıktı ne zamandır çoğalıyor ona bakmak lazım !

Averroes
05-12-2009, 23:25
Ucube kadini ucube erkegin yaratmis olabilecegini hic dusundun mu sevgili yegenim. guzel tarif etmissin de, kabahat, dusunecek olursak, yine erkekte; kadina seks objesi ve mal gibi bakacagina, gogus cizgisi yerine bireysel ozelliklerinne onem vermeyi tercih etseydi, sonucun farkli olacagina ben eminim.

Sevgili Amcacığım,

Ben yazımda tersini savunuyorum gerçi.

Ama sonuçta elimizde olan ne: Ortak bir sıfatı paylaşan iki ayrı cins ve ortaya saçılan mizah. Pardon trajedi.

Tavsiyene katılıyorum. Amacımız daha az "ucube" zaten. Hem kadınlardan hem bizden...


Sen A onermesi, yani erkekten bakarak tum yaziyi yazmissin. Ben ise sana non A dusuncesini veriyorum. Dogal dusunce, disiyi kadin ve anne olarak ikiye ayirir. Anneyi, korur kollarken, kadini kullanir.

Sorun erkek karakterinin, ozunun yarattigi bir sorundur. Cunku, disinin kadininin sorunu, bu karakterden kaynaklanir. Burada ilginc olan, dogal dusunce de disiye ait bir dusunce seklinin olmamasidir. Erkeksel karakterli dusunce, disinin kadin ve ana ikilemini fiziksel olarak; kendine farkli goruntude, dusunsel olarakta davranisinda ayirir.


Sevgili Evrensel İnsan,

Sorunun dişisi, erkeği yoktur. Sorun aseksüeldir. Ama soruna neden olanların cinsiyeti olabilir. Kadınların bizim sadece dişil halimiz olduklarının bilincinde olarak, ve onları abartılı bir şekilde koruma güdüsü içine girerek aslında onlara bir tür hakaret edildiğini düşünüyorum. Kadınları, kaba saba erkeklerin zorlama nezaketlerini ispatlama alanı olmaktan çıkarmak gerekiyor. Bu da kadınların kendi kimliğinin bilincinde olarak korunası bir hal yaratacak durumlarından sıyrılmasıyla gerçekleşebilir.



ortak noktaları fazla olan kadınlardan seçtiği kurbanlarını kesip biçen hatta tecavüz edip
öldüren seri katilli romanlar, hikayeler, hatta filmler vardır bilirsin.
hah işte eni sonu katilin psikozuna gelindiğinde, maktullerine hissettiği kinin tesbitinde genel olarak kafayı taktığı profilideki özelliklere sahip bir kadınla bir şekilde hayatının bir döneminde fazlasıyla içli dışlı olduğu (annesi, sevgilisi, nişanlısı, platonik aşkı, eski karısı vb..) bir bağ çıkar.

sözünü ettiğin ve yerden yere çarptığın böyle bir profilden fazlasıyla etkilendiğini
yıpranıp tiksindiğini düşündürdü yazdıkların...

tamamen yanılıyor da olabilirim, hatta bu benim subje bakış açımdan at gözlüğümden
kurtulamayıp illa sabit noktalara takılıp bütün değerlendirmelerimi bir profile indirgeyip işin içinden tü-kaka diye çıkmam da olabilir.

keza
senin de.


Sevgili Matillda,

Sanırım benim zamanın birinde kadının birinden çok çekip, bir tür histeri haliyle, bir öfke patlamasıyla bunları yazdığımı düşünüyorsun. Doğru mu anladım?

Eğer bunu kastetmişsen, şunu söyleyebilirim.

Yazımdaki "ucube kadın" gerçek hayatta karşılıkları olan, hatta yazımı okuyan herkese birilerini hatırlatan bir karaktere sahip. Yani ucube kadınların hepsini toplarsan yazımdaki 'ucube kadın'a ulaşırsın. Özel olarak birinin resmini bilgisayar ekranına yapıştırıp, yumruklarımla klavyenin tuşlarına basarak yazmadım yani yazımı. Ama zaman zaman beni sinir ettikleri bir gerçek. Bahse girerim, seni de sinir etmişlerdir.

eylemsel
05-12-2009, 23:27
Sayın aydoe

Karaçaşflı,sıkmabaşlı kadınlar ne modern ne de ucube sınıfına dahil edilmemiş tıpkı kadınların ayaklarından bile tahrik olabilen müslüman erkeklerde ayrı kategoride degerlendirilmiş. Kapalı kadınların rengarenk giyinip,vücut hatlarını gösterecek daracık kıyafetlerle kıvırtarak gezmesine ne diyecez?onlar müslüman bacılarhttp://www.turandursun.com/forumlar/images/icons/icon10.gif

evrensel-insan
05-12-2009, 23:35
Saygideger schopenhauer;

Sorunun dişisi, erkeği yoktur.-sch-

Bak senin anlayacagin basitlikte ornekler verecegim. Insankizi var mi?, ne den insanoglu?

Womankind var mi?, neden mankind? man, woman, male, female

Karakterin ne demek oldugunu biliyormusun, karakter ozdur, gorunus degildir. Erkeksel karakterden ne anliyorsun? Bana bir disisel karakter ornegi verebilirmisin?, disinin neden anne ve kadini ayrilmistir? Bana bir disisel dusunce ornegi verebilirmisin? Umarim, disilik ile disiselligi birbirine karistirmazsin. Erkek ile erkekselligi bir birine karistirdigin gibi.

Gerci; dogal dusuncenin erkeksel karakterinin mahkumu olmus dusunceyi sahiplenen/sabitleyen bir kisi olarak, senden hic umudum yok da, en azindan, belki bu sorular seni sabitlikten/alisilagelmislikten silkeler ve dusuncen de bir acaba yaratir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Averroes
05-12-2009, 23:41
BUGÜN 5 Aralık 2009, kadınlarımızın seçimlerde oy hakkı kazanmasının 75’inci yıldönümü! Bakalım, bu günü kutlamak AKP hükümetinin, naylon demokratların, neo-liberallerin, DNA’sı yozlaşmış solcuların ve İslamcı zevatın aklına gelecek mi?

5 Aralık 1934 ve kadınlar (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/13116810.asp?yazarid=72&gid=61)

Gelmiş herhalde ki başlık açıp konuyla ilgili yazı asmış !
Ama sıkmabaşlardan ,karaböcüklerden bahsetmemiş yozlaşmış toplumun yozlaşmış kültürünün yarattığı ucubelerden bahsetmiş.
Eğitimli giyinmesini bilen iş hayatında aktif evinde başarılı ,çocukları ile ilgili modern kadınlarımız var.
Kadını ,erkeği , insanı metalaştıran ,her şeyi metalaştıran kapitalizm ve onun öğretisidir.
Dinlerde sermayenin emrinde sömürü aracıdır .
Tesettür ya da frapan giyim her ikisininde modası vardır ,pazarı vardır ve birilerine para kazandırmaktadır.
Tekbir giyimin sahibi bu sayede 3 hanımınla mesut ve bahtiyar yaşamını sürebilmektedir.

Annem öğretmendi 1925 doğumludur cumhuriyet çocuğu , 5 kardeştik hem çalışır hem ev işlerini yapar ,bizlerle ilgilenirdi .
Namaz kıldığını ya da ibadet ettiğini görmedim ,dindar değildi ama herhalde Tanrı inancı vardı.
Kendisini hiç bir zaman uygunsuz ve yakışmayan bir kıyafet içinde görmedim .

Bu sıkmabaşlı ,karaçarşaflı ,ya da çıplak ucubeler ne zaman ortaya çıktı ne zamandır çoğalıyor ona bakmak lazım !


Aydoe bu ne şiddet, bu celal.

Dur hele bir soluklan, bir an Tuncay Özkan'ın cumhuriyet mitinglerindeki hali geldi aklıma.

O böyle bir cümleyi alır, onu kırk farklı hale sokardı.

İnsanlara kafanda düşündüğün tepkiyi verdirtmek için böyle acımasızca eleştirme yazımı.

Sen popülist davranmayarak da insanları fikri olarak örgütleyebilirsin.

Bugün kadınlar günü olduğunu bilmiyordum. İyi bu vesileyle anmış olduk.

Annelerimizin ve ucube olmayan kadınlarımızın günlerini kutlayalım.


Kapalı kadınların rengarenk giyinip,vücut hatlarını gösterecek daracık kıyafetlerle kıvırtarak gezmesine ne diyecez?

Ucubelik!

Averroes
05-12-2009, 23:55
Saygideger schopenhauer;

Sorunun dişisi, erkeği yoktur.-sch-

Bak senin anlayacagin basitlikte ornekler verecegim. Insankizi var mi?, ne den insanoglu?

Womankind var mi?, neden mankind? man, woman, male, female

Karakterin ne demek oldugunu biliyormusun, karakter ozdur, gorunus degildir. Erkeksel karakterden ne anliyorsun? Bana bir disisel karakter ornegi verebilirmisin?, disinin neden anne ve kadini ayrilmistir? Bana bir disisel dusunce ornegi verebilirmisin? Umarim, disilik ile disiselligi birbirine karistirmazsin. Erkek ile erkekselligi bir birine karistirdigin gibi.

Gerci; dogal dusuncenin erkeksel karakterinin mahkumu olmus dusunceyi sahiplenen/sabitleyen bir kisi olarak, senden hic umudum yok da, en azindan, belki bu sorular seni sabitlikten/alisilagelmislikten silkeler ve dusuncen de bir acaba yaratir.

Saygilarimla;
evrensel-insan


Sevgili Evrensel İnsan,

Ben ne dersem diyeyim, sen doğal düşünce diyeceğin için tartışmanın istikbali açısından karamsarım. Ben "masa" desem senin yazacağın cevabı biliyorum. Ama deneyelim yine de...

Diyorsun ki, "Gerci; dogal dusuncenin erkeksel karakterinin mahkumu olmus dusunceyi sahiplenen/sabitleyen bir kisi olarak, senden hic umudum yok da, en azindan, belki bu sorular seni sabitlikten/alisilagelmislikten silkeler ve dusuncen de bir acaba yaratir."

Yazıma popülist cevaplar verip duruyorsunuz. Mesela yazımda hiç din vurgusu geçmez ama bir defa müslümanız ya, bu bilgi yetiyor nasıl olsa, yazımı okumaya bile gerek yok!

yazının ilk paragrafı benim yazımla ne derece ilişkilidir? Dediğim sadece "sorunun cinsiyeti yoktur" demişim. Mesela "küresel ısınma" bir sorundur, buna erkek ya da dişi diyebilir misin? Sen cinsiyeti vardır mı diyorsun? Anlaşılır olarak açıkla. Lütfen bir sonraki cevabının içinde "doğal düşünce" ibaresi geçmesin. Çünkü o kısmı biliyoruz.

evrensel-insan
06-12-2009, 00:10
Saygideger schopenhauer;

Bir defa artik, su tek tarafli bakis acini birak. Benim dusuncelerim, bir teist olarak sana nasil ters geliyorsa, bir ateiste de oyle geliyor. Oyuzden her seyden once, benim dusuncelerimi diyalektik karsitligin teist/ateist teke indirgeme mantigiyla algilayamazsin.

Ben sana, getirdigim dusuncelerin orneklerini de, gerekli sorularini da soruyorum. Neden sadece kendi dusuncen ile karsilastirip ta ona gore tek tarafli bakiyorsun. Sadece sorlara cevap vermeye bile calissan, benim ne demek istedigimi anlarsin.

Daha dun dusuncelerimi ateizme ters geldi diye "begenen" sen degilmisin?

Sizler kendi teist/ateist tartismanizi yaparken; ben tartismanin temelinin sorununu ortaya koyuyorum. Yani, neden bir tartismanin oldugunun ve bu tartismanin bir kisir dongu oldugunun.

Yukarida, "erkek-disi sorunu yoktur, sorun aseksueldir" diyorsun, peki neden basligin kadin sorunu, nerde aseksuellik? Iste, demekki, dike/duze gitmek yerine, neyi sabitleyip/sahiplenildigine donup bir bakmak gerekiyor.

Oyuzden, bir daha lutfen bana antiteist muamelesi yapma. Hem gecmisin hatirina, hem de gerceklik hatirina. Cunku benim dusuncem; tum teist kokenli onermelerin evrensel sorununu ortaya koyuyor. Dolayisiyle, teizm/antiteizm/ateizm ve tum teizmin farkli dinli/dinsiz cesitleri, bilmem anlatabildim mi?

Saygilarimla;
evrensel-insan

eylemsel
06-12-2009, 00:11
Syın schopenhauer

Kadınların ayaklarını görüp tahrik olan müslüman erkekler için bişey demeyecekmisiniz? Ayak fetişisti değilse tabikihttp://www.turandursun.com/forumlar/images/icons/icon10.gif

Bazı noktalarda siz katılmadığım anlamına gelmiyor ama insaf yani erkek eğemen düşüncenin hiç mi katkısı yok? Kadını sadece cinsel kimliğiyle görmenin sonuçlarıdır.

İngilterede yapılan bir araştırmaya göre seksi giyinmeyi ön plana çıkaran kadınların iş yerinde terfi edilme şansı daha yüksek oluyormuş. Terfiyi yapanlarda çoğunlukla erkeklerse,bu ne yaman çelişkidir.

Averroes
06-12-2009, 00:29
Saygideger schopenhauer;

Bir defa artik, su tek tarafli bakis acini birak. Benim dusuncelerim, bir teist olarak sana nasil ters geliyorsa, bir ateiste de oyle geliyor. Oyuzden her seyden once, benim dusuncelerimi diyalektik karsitligin teist/ateist teke indirgeme mantigiyla algilayamazsin.

Sevgili evrensel insan, senin de benimle ilgili anlaman gerek şu: Ben sen değilim. Ben bahsettiğin tartışmalarda tarafım. Sen, niye benim gibi düşünmüyorsun diyorsun. Öyle yapsaydım daha gerçekçi mi olurdum?

Ben sana, getirdigim dusuncelerin orneklerini de, gerekli sorularini da soruyorum. Neden sadece kendi dusuncen ile karsilastirip ta ona gore tek tarafli bakiyorsun. Sadece sorlara cevap vermeye bile calissan, benim ne demek istedigimi anlarsin.

Sorulara cevap verebilmem için direkt bir iddiamla alakalı olması gerekiyor. Oysa sen bana savunmadığım şeyleri isnad ediyorsun.

Daha dun dusuncelerimi ateizme ters geldi diye "begenen" sen degilmisin?

Ateizme ters geldi diye değil, haklılık payı olduğu için beğenmişimdir yazını. Bu bir futbol takımını tutmakla ilgili bir şey değil ki. Üstelik senin teist olmanla ilgili bir arzu da taşımıyorum. Aksi de doğru...



Yukarida, "erkek-disi sorunu yoktur, sorun aseksueldir" diyorsun, peki neden basligin kadin sorunu, nerde aseksuellik? Iste, demekki, dike/duze gitmek yerine, neyi sabitleyip/sahiplenildigine donup bir bakmak gerekiyor.

yarın bir başka başlık açıp erkeklerle ilgili bir eleştiri de ortaya koyabilirim. Benim aseksüel dediğim, konu olma durumuyla aseksüeldir, mesela "ucubeliğin" cinsiyeti yoktur, ama konu olduğu kişiler vardır. Bunlar kadın olabilir erkek olabilir. Nitekim yazım sadece ucube kadınları değil, erkekleri de hedef alıyor.

Oyuzden, bir daha lutfen bana antiteist muamelesi yapma. Hem gecmisin hatirina, hem de gerceklik hatirina. Cunku benim dusuncem; tum teist kokenli onermelerin evrensel sorununu ortaya koyuyor. Dolayisiyle, teizm/antiteizm/ateizm ve tum teizmin farkli dinli/dinsiz cesitleri, bilmem anlatabildim mi?

Sana antiteist muamelesi yaptığımı da nerden çıkardın? Senin anti teizmle ilgili eleştirilerini biliyorum. Bunları bile bile niye sana bunu isnad edeyim?

Seninle ilgili eleştirim, senin evrensel insanın bireysel öyküsünde ortaya koyduğun dışarıdan bakan kişi olma durumuna yönelik. Bu eleştiri hala geçerlidir.

Averroes
06-12-2009, 00:36
Syın schopenhauer

Kadınların ayaklarını görüp tahrik olan müslüman erkekler için bişey demeyecekmisiniz? Ayak fetişisti değilse tabiki.

Ya derim demesine de niye müslüman erkekler ortaya atılıyor? Ben yazıda ateist erkekler için bir iddiada mı bulundum farkında olmadan? Yazımın iskeleti ortada. Üstelik doğru kısımların bulunduğunu yazıyorsunuz. Benim müslüman olduğumu bilmeseniz yine bunları yazabilecek miydiniz?

Bazı noktalarda siz katılmadığım anlamına gelmiyor ama insaf yani erkek eğemen düşüncenin hiç mi katkısı yok? Kadını sadece cinsel kimliğiyle görmenin sonuçlarıdır.

Dikkat ederseniz yazımda zaten kadını sadece cinsel kimliğiyle gören erkeklere çok sert eleştiriler var, bu tür erkekler için de "ucube" diyorum, "etçil hayvan türü" diyorum, daha ne diyeyim?

Bakın bundan sert eleştiri olabilir mi?:

Etçil bir hayvan türü olan ucube erkek, kadın etiyle beslenen ve yaşamı ancak kadınların varlığıyla açıklanabilen bir canlı türüdür. Evde kızkardeşine moral değerleri çiğnediği iddiasıyla tavır alan ve hatta bazen döven bu etçil ucube erkek, kadının yanında bir anda kadın hakları savunucusu kesilir. Bazı erkeklerin nasıl oluyor da kadınlara el kaldırabildiğini, bundan hiç mi utanmadıklarını, kadının koklanılası bir gül olduğunu falan anlatır da anlatır.

evrensel-insan
06-12-2009, 00:43
Saygideger schopenhauer;

Seninle ilgili eleştirim, senin evrensel insanın bireysel öyküsünde ortaya koyduğun dışarıdan bakan kişi olma durumuna yönelik. Bu eleştiri hala geçerlidir. -sch-

Iste zaten dogal dusuncenin sorunu da bu. Kendi ile degil de, hep baskalari ile ilgilenmek.

Benim de, tum yaptigim herkes gibi dusunce belirtmek.

"Bu da evrensel-insan'in dusuncesi" temelli bir algi bu kadar mi zor. Ben senin dusuncelerine karsi cikici bir icerigim yok. Cunku, baskalarinin dusuncelerine mudahele, zaten benim dusunceme ters. Ben o sorulari soruyorsam, seni dusuncenden daha detayli ve yakindan taniyabilmek icin.

Ben, baskalarinin yazilarini okurken, gozlem, bilgi alisi, ve tanima uygularim. Herkesi de, kendisini nasil ortaya koyuyorsa, dusunce olarak oyle algiularim.

Bak, bu yazinin icerigi bile, im/um oldu.

Sen bir konu actin ve yazdin, bende konu ile ilgili dusuncelerimi dile getirdim. Bunun illa bir tartismaya tasinmasi da gerekmez.

Bir kisinin, ne dedigini algilamak baskadir, anlamak baskadir. Benim dusuncelerimi dogrularinla anlaman ve kendi dogrularina uyarlamaya calisman mumkun degildir. Cunku senin yaptiginin disindadir. Ama, algilayabilirsin, yani yorumsuz olarak "Evrensel-insan'in bu konudaki dusuncesi de buymus" diyebilirsin. Iste bu bir birey bilincidir. Hem kendi dusuncesini empoze etmez, hem de baska dusunceyi kendi dogrusuna uyarlama mucadelesi vermez.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Averroes
06-12-2009, 00:58
Bir kisinin, ne dedigini algilamak baskadir, anlamak baskadir. Benim dusuncelerimi dogrularinla anlaman ve kendi dogrularina uyarlamaya calisman mumkun degildir. Cunku senin yaptiginin disindadir. Ama, algilayabilirsin, yani yorumsuz olarak "Evrensel-insan'in bu konudaki dusuncesi de buymus" diyebilirsin. Iste bu bir birey bilincidir. Hem kendi dusuncesini empoze etmez, hem de baska dusunceyi kendi dogrusuna uyarlama mucadelesi vermez.

Evrensel insan beni şaşırtmaya devam ediyorsun. Beni başkalarına düşüncesini empoze eden biri gibi lanse etmeni garipsedim. Herkes burada niye var? "Benim bir fikrim var, paylaşmak istiyorum" yaklaşımıyla buraya gelmiyor mu? Sen ne için varsın bu sitede? 10.000 mesaj yazmışsın, demek ki için dolu dolu. Anlatacakların var. Tıpkı herkes gibi. Şimdi ben senin için, evrensel insan düşüncesini empoze etmeye çalışıyor diyebilir miyim?

Daha önce de dedim, ben teist bir müslümanım. İnancımdan yana tarafım. Tıpkı senin inancından yana taraf olduğun gibi. Sen inancımı doğal düşünce diyebilir eleştirebilirsin, ama ben senin gibi düşünmek zorunda değilim. İnancım sevabıyla günahıyla beni ilgilendirir. Senin taraf olunan düşüncelere katılmaman onları yalnış yapmaya yetmez.

evrensel-insan
06-12-2009, 01:06
Saygideger schopenhauer;

ben teist bir müslümanım. İnancımdan yana tarafım.-sch-

Schopenhauer, kendisinin teist bir musluman oldugunu ve teizmin muslumanlik inancinda taraf oldugunu soyledi.

Iste bu kadar basit. Cunku bu senin kendi kendine deger olarak aldigin inancsal dogru; benim irademden bagimsizdir ve epistemolojik gercekliktir. Ayni, evrensel-insan'in da ortaya koyduklarinin, senin icin epistemolojik gerceklik oldugu gibi.

Iste simdi devreye neden boyle olundugunun yaziya dokumu kalir.

Benim acimdan bu yazinin tek bir icerigi vardir, o da senin sahip oldugun bu dusuncenin, ne senin degerlerine dokunarak, ne de senin kisiligine dokunarak, sorunsal resmini ortaya koymak ve insanohglunun, insanlik yolunda onunde bir ayrimci/cikarci v.s. dusunce oldugunu gostermek.

Senin de, kendini ortaya koymadan, sahip oldugun bu dusunceyi savunmak.

Hepsi bu.

Saygilarimla;
evrensel-insan

pervane
06-12-2009, 01:59
schopen bu kadar uzun uzadıya neden aramanı garipsedim doğrusu! daha mürekkebi kurumadı kadın forumunda açtığım başlığın. Konunun Türkiye ayağına da gelecektim oysa! gerçi tek ad altında topladığın"ucube kadın" tanımlamasını biraz karışık buldum diyebilirim. çoğunluğu henüz kadınlık bilincine ermemiş bir yaş grubundan örneklemeler var ertesinde çizilen ucube profili ise bir yandan halifeliği kaldırırken diğer yandan diyanet kurumunu toplumun nabzına yerleştiren, ardından adana müftüsünün fetvası ile eşinin giyim kuşamını meşrulaştırma yolunu seçen, sonra da yetmiyormuş gibi ben yaparsam böyle devrimler yaparım işte ile kadına seçme! şansı tanıyan bir erken pardon erkek geçmişin yansıması değilmi bu ucubelik ha schopen?

Averroes
07-12-2009, 00:16
schopen bu kadar uzun uzadıya neden aramanı garipsedim doğrusu! daha mürekkebi kurumadı kadın forumunda açtığım başlığın. Konunun Türkiye ayağına da gelecektim oysa! gerçi tek ad altında topladığın"ucube kadın" tanımlamasını biraz karışık buldum diyebilirim. çoğunluğu henüz kadınlık bilincine ermemiş bir yaş grubundan örneklemeler var ertesinde çizilen ucube profili ise bir yandan halifeliği kaldırırken diğer yandan diyanet kurumunu toplumun nabzına yerleştiren, ardından adana müftüsünün fetvası ile eşinin giyim kuşamını meşrulaştırma yolunu seçen, sonra da yetmiyormuş gibi ben yaparsam böyle devrimler yaparım işte ile kadına seçme! şansı tanıyan bir erken pardon erkek geçmişin yansıması değilmi bu ucubelik ha schopen?

Elbette kadının ucubeliğinin direkt olarak kadın olma özelliğiyle ilişkisi yok. O ucube doğmadı, ucube edildi. Sonuç cümlesini buradan alırsak sevgili pervane bu noktaya gelinen süreç masaya yatırılabilir ve sizin de değerli görüşleriniz konuya katkı yapabilir.

Olay sadece bir din ya da dinsizlik algısının ortaya çıkardığı bir durum olarak görülmemelidir. Gerçi insani aidiyetleri teke indirgeyici bakış açısı olayı çoktan bir müslümanın kadını aşağılaması noktasına indirgedi bile. Kadının çok kırılgan bir varlık türü olduğu ve bu yöndeki sözlerin onları incitebileceğine bir şekilde ikna olmuş bazı erkekler kadınlar üzerinden içi dolu gibi görünen yüzeysel bir saygı gösterme alanı yaratarak felsefi olarak açıklanamayan bu saygı çeşidinin bir tabu olarak sürüp gitmesine neden oldular.

Ama varsa bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek isterim: Burada savunulan kadının değersizliği ve saygı gösterilmemesi gerektiği değildir. Sorgulanan saygı alanının ne zamandan beri nihayetinde bir insan olan kadının insan olma özelliğiyle değil de kadın olma özelliğiyle bu saygıyı hak etmeye başladığıdır. Kadına saygının insana saygıdan ne farkı vardır? Eğer saygının kökü kadının kırılgan bir varlık olduğu sonucuna çıkıyorsa, kadın kırılgan da erkek kırılgan değil midir? Kadına olan bu mecburi saygı duyma hissinin altında yatan nedir? Kadının yazımda örnekleriyle belirttiğim ucubeliğinin ne kadarı erkek kökenlidir? Ne kadarı kendiliğindendir? Bize "Dua et kadınsın, yoksa ...." dedirten nedir?

pervane
07-12-2009, 00:34
"Dua et kadınsın"

Hakkat! sevgili schopen, siz erkekler kadının böyle bir beklentisi olduğu yargısına nerden kapılıyorsunuz? bunu saygı duyma olarak mı belirttiniz, yoksa acıma mı? aynı dua et kadınsın diyen, kadına kırılgan olduğu için saygı ve şefkat duyma zorunluluğunu hisseden erkeğin istatistiklere geçmiş şiddet raporlarında başrolde olmasına ne diyorsunuz?

Averroes
07-12-2009, 00:53
"Dua et kadınsın"

Hakkat! sevgili schopen, siz erkekler kadının böyle bir beklentisi olduğu yargısına nerden kapılıyorsunuz? bunu saygı duyma olarak mı belirttiniz, yoksa acıma mı? aynı dua et kadınsın diyen, kadına kırılgan olduğu için saygı ve şefkat duyma zorunluluğunu hisseden erkeğin istatistiklere geçmiş şiddet raporlarında başrolde olmasına ne diyorsunuz?

Ne diyeceğim, al benden de o kadar derim!

Zaten soru bunu soruyordu.

Kadına şiddet hayvanlıktır (Dur biraz da ben beylik laflar edeyim), ama insana şiddetten hiçbir farkı yoktur. Kadına şiddet erkeğe şiddetten daha acınılası değildir. Sorunda bu ya, şiddeti ne zamandan beri spesifik alanlara sıkıştırıp, sanki diğer şiddet türleri önemsizmiş gibi bir durum yarattık?

pervane
07-12-2009, 01:12
schopen acaba diyorum! erkek karşılık alacağını bilse duaya ihtiyaç duyar mıydı? yani beni erkeğin kendisini kadına saygı duyulması gerektiğine dair programladığına ikna edemediniz:)

"Kadının çok kırılgan bir varlık türü olduğu ve bu yöndeki sözlerin onları incitebileceğine bir şekilde ikna olmuş bazı erkekler kadınlar üzerinden içi dolu gibi görünen yüzeysel bir saygı gösterme alanı yaratarak felsefi olarak açıklanamayan bu saygı çeşidinin bir tabu olarak sürüp gitmesine neden oldular."

bu saygı değil işte! bir vazgeçiştir. zaten yenilmez olduğunu ikna olmuşluktur. Erkeğin kendini üstün ilan etmesinin çağdaş dediğimiz! toplumda kadına saygı kılıfında sunmasıdır.Tabudur çünkü kadının yenilmiş olduğunu haykırmaktadır bu tutum, kadınlar üzerinde pek şık durmuyor, yine erkeğin içini doldurmaktadır.

pusi
07-12-2009, 01:56
Kadına şiddet hayvanlık olarak kabul ediliyorsa, müslüman ülkelerdeki hayvanat bahçelerinin çoğaltılması gerekir.

Yergin
07-12-2009, 13:34
Kadına şiddet hayvanlık olarak kabul ediliyorsa, müslüman ülkelerdeki hayvanat bahçelerinin çoğaltılması gerekir.

Kadına şiddeti savunuyorsunuz o zaman sayın pusi öyle mi :)

Sayın schopenhauer, müslüman olduğu için genelde karşı cevap verilme olayını girilmiş. Hafiften haklısın diyip fazladan haksızlığa uğramış.

Şahsımca, söylediklerine katılıyorum. Bu dönemde erkeklerden daha çok kadınlardan korkmak lazım, zira kadınların büyük çoğunluğuda bundan hemfikir.

Saygılarımla

pusi
07-12-2009, 15:53
Kadına şiddeti savunuyorsunuz o zaman sayın pusi öyle mi :)


Hayır.
Kadınlara şiddeti normal gören düşüncelere karşı şiddeti savunuyorum.:)

Yergin
07-12-2009, 16:06
Her türlü şiddete elbette ki karşıyım ama haksızlığa uğranıldığında da şiddete başvuruluyor ise birşey diyemem.

Kadınlara şiddete her zaman karşıyım diyerek başladığım cümleme, günümüzdeki kadınların bence erkeklere bırakın şiddeti zalimlik yaptığını söyleyerek bitirmek istiyorum.

saroz
08-12-2009, 15:57
Sayın schopenhauer,

Ülkemizin kadınları, (Her milliyetten kadınlar) özellikle Türk kadını, islam öncesi, islamiyete oranla çok daha fazla hak ve özgürlüklere sahip yaşamışlar. Ailede sözü dinlenilen, karar verirken söz hakkı olan, siyasal ve politik arenada yetki ve sorumlulukları olan bir pozisyondaydı.

İslamiyet kadını eve kapattı. üretimden, sosyal hayattan kopardı.

Geriye, kentlerde, çocuk üreten, temizlik, yemek ve eşinin cinsel ihtiyacını karşılayan ,taşra da hayvan ve tarla işlerine koşulan, ek olarak şehir kadınının angaryalarını üstlenen(temizlik, yemek, şehvet gidermek) kadın kaldı.

Bu asosyal, angarya uzmanı kadın ekonomik olarak da kocasına bağımlı bırakılarak köleleştirildi.


Ancak metropollerde kadın sosyal baskıyı bir parça kırma olanağı yakalamıştır.

Burjuva kadın zaten tüm bu sosyal ve ekonomik baskıların dışında olduğundan konu dışıdır.

senin de ucube dediğin kadın, şehirde bir parça sosyal ve dinsel baskılardan sıyrılıp kendisini yaşamaya çalışan kadındır.

Elbette hatalar yapacak acayiplikler yaşayacaktır.

Ancak tarihsel sürecine bakarsanız, yaşadığı süreci daha iyi anlayabilirsiniz.

Yergin
08-12-2009, 21:32
Sayın schopenhauer,

Ülkemizin kadınları, (Her milliyetten kadınlar) özellikle Türk kadını, islam öncesi, islamiyete oranla çok daha fazla hak ve özgürlüklere sahip yaşamışlar. Ailede sözü dinlenilen, karar verirken söz hakkı olan, siyasal ve politik arenada yetki ve sorumlulukları olan bir pozisyondaydı.


Örnek verebilirmisiniz bu zamana dair. Ne zamanmış bu İslam öncesi ülkemizin kadınlarının siyasal ve politik arenadaki yetki ve sorumlulukları?

saroz
10-12-2009, 23:03
Örnek verebilirmisiniz bu zamana dair. Ne zamanmış bu İslam öncesi ülkemizin kadınlarının siyasal ve politik arenadaki yetki ve sorumlulukları?


Eski Türklerde Kadın, Devlet Yönetebilecek Kertede Hak ve Özgürlüklere Sahip İken


Yabancı ve Arap kaynakların ortaya koyduğu tarihi gerçek şudur ki İslamiyeti kabul edene kadar Türklerde kadın eşit hak ve özgürlüklere sahip bir değerdi. Ve şu muhakkak ki, biz Türkler, şeriat bataklığına saplanıktan bu yana özellikle iki güzel niteliğimizi yitirmişizdir ki, bunlardan biri ''akılcılık'' ve diğeri de ''kadına saygı'' dır.(İlhan Arsel Ankara 1975)

7.ve 8. yüzyıllarda orta asya Türk ülkelerinin çoğu kadın hükumdarlarla yönetilmekte.

Eski Türkler de, özellikle Şamani döneminde, kadınlı erkekli dini toplantılar tertip edildiği,aynı yerde hep birlikte ayinler duzenlendiği,toplantıya katılanların bir daire halinde yere oturdukları,kadın ve erkeklerin mevki ve yaşlarına göre sıralandıkları anlaşılmaktadır.Yakutlarda''Isıah'' denilen ainlerin yapıldığı ve bu ayinlerde kadınların ve erkeklerin el ele tutuşarak meydana getirdikleri dairede ''hü hü'' diyerek raks ettikleri,hep birlikte kımız içtikleri ve dini merasimi yürüttükleri tarihi kaynakların ortaya koyduğu gerçeklerdir.(Bkz.Ahmet Yaşar Ocak,Bektaşi menakıbnamelerinde islam öncesi motifler,Enderun kitap evi,İstanbul,1933,s.125)

Kadınlı erkekli bu tür toplantılar her ne kadar müslümanlığın kabulünden sonrada bir süre devam etmiş ise de giderek yok olmuştur.

Buhara'nın arap orduları tarafından işgalini nakleden arap kaynaklarından öğrenmekteyizki,orta asyadaki bir çok Türk devletinde kadın,devlet başkanlığı sorumluluğu ile görevlendirilmiştir.Nitekim Buhara o tarihlerde,yani 8. yüzyılda,Toksan adındaki bir Hatun Sultan tarafından yönetilmekteydi.
Öte yandan İS 720 yılında gültekin (Kül-Tekin) için dikilen Tonyukuk ve 734 yılında Bilge Han adına dikilen Orhun Hitabe'lerinden anlaşılmaktadırki eski Türk'lerden kadın,siyasal,sosyal ve ekonomik alanlarda özgürlüğe sahip bir varlıktır hatırlatalım ki Bilge Hatun-ki Gültekin'in annesi idi-devlet yönetiminde pek başarılı işler görmüştür.Gültekin han ihtitadı,eşi Kutlulu Sultan ile birlikte kullanmıştır.
(Bkz.Dr.Zekeriye kitapçı,müslüman arap ordularında çarpışan ilk Türkler,diyanet dergisi c.12,sayı 4,s.239-234)

10.yüzyılın ünlü coğrafyacısı Elbelhi Kitabu'l-Bad ve Ve't Tarih adlı yapıtının bit bölümünde,o dönem itibari ile Türk ülkelerindeki kadının özgürlüğüne ilişkin olayları hikaye eder ve özellikle Muaviye'nin oğlu Yezid zamanında Buhara'da hüküm süren Hatun Sultan dan söz ederken Türk kadınının uygarlığı konusundaki hayranlığını gizleyemez.

DİYAR
14-05-2010, 20:38
Sonuç olarak, aslında tüm bunlar toplumdaki kimliksizleşmenin ucube kadın özelinde bir durum değerlendirmesiydi. Bu bir sorundu ve hepimize ait bir sorundu. Küreselleşen dünyanın kinikleşmiş, yalnızlaştırılmış, değersizleştirilmiş, seks objesi olarak görülen kadının kendine yeni bir kimlik bulma çabalarını anlatıyor, ve bizi kendimize güldürerek bir “catarsis” hali sağlamaya çalışıyor. Kusur ettiysek affola.

Bütün libasını soyunup,en mahrem haliyle ortalığa saçılma ve ahlakı hapseden bir özgürlük ! anlayşına sığınma hevesatı...

Vitrinin en önünde olma ve bütün albenisiyle kendini pazarlama gayreti...

Örtünün koruyucu gizeminden sıyrılıp, en özel kıvrımlarını binlerce bakışın dokunuşunda eskite eskite ,nihayet bir antika olma sevdası...!

Öz hanesinde bulduğu manayı,ortalık hengamesinde yitirme hezeyanı...!

En ulvi hissiyatın kalbine monte edilişinin lütfuna omuz silkip,taştan bir heykelin ruhsuzluğunda hayatını idame ettirme zavallılığı...!


Günümüz kadınından bu pesperişan hali ile bilmem ki, nasıl bir istikbal nesli peyda olacaktır?


(teşekkür ediyorum,değerli konu paylaşımınız için)

pervane
15-05-2010, 00:36
Sn. DİYAR öncelikle hoş geldiniz! satırlarınızı okurken bir yer nazarımı cezbetti! "özel kıvrım"lardan kastınız nedir. dünyada bulunan bütün insanlar benzer kıvrımlara sahiptir siz de dahil. örnegin kol kıvrımı erkek ile aynı eklem, kemik, et ,kas dokusuna sahipken bakış karşısında özelleşmiyor kadının kol kıvrımları neden özelleştirilip örtüye büründürülüyor? aynı şekilde sizin kafa kıvrımlarınız! ile kadının kafa kıvrımları arasındaki hangi farklılıklar özelleştirmeye yol açıyor olabilir?

UlulElbab
15-05-2010, 19:39
Bütün libasını soyunup,en mahrem haliyle ortalığa saçılma ve ahlakı hapseden bir özgürlük ! anlayşına sığınma hevesatı...

Vitrinin en önünde olma ve bütün albenisiyle kendini pazarlama gayreti...

Örtünün koruyucu gizeminden sıyrılıp, en özel kıvrımlarını binlerce bakışın dokunuşunda eskite eskite ,nihayet bir antika olma sevdası...!

Öz hanesinde bulduğu manayı,ortalık hengamesinde yitirme hezeyanı...!

En ulvi hissiyatın kalbine monte edilişinin lütfuna omuz silkip,taştan bir heykelin ruhsuzluğunda hayatını idame ettirme zavallılığı...!


Günümüz kadınından bu pesperişan hali ile bilmem ki, nasıl bir istikbal nesli peyda olacaktır?


(teşekkür ediyorum,değerli konu paylaşımınız için)

Bu Said kurdi ve feto ağzını bırakınızda ne demek istediğinizi kendi cümlelerinizle anlatınız.
Örtünün hangi faydasını gördünüz? Şu ulvi manayı bir açıkalayında
"Örtünün koruyucu gizeminden "bizimde ufkumuz aydınlansın.
Allahcılık oynamak insanoğlunun en eski hastalığı olsa gerek.
(Bende peşinen teşekkür ediyorum,değerli konu paylaşımınız için)

Engse Hohol
07-01-2019, 13:29
✔ (https://twitter.com/l8lqgUVZZRoqtNu/status/1081928213142691841) Ablalardan birisinin bavulu delik galiba.

ForumKirpisi
07-01-2019, 14:04
✔ (https://twitter.com/l8lqgUVZZRoqtNu/status/1081928213142691841) Ablalardan birisinin bavulu delik galiba.

Said-i Kürdi(İsyan dönemleri sonrası kendini işbirlikçilerden ayırmak adına: Nursi) beyin bir hatıratı vardı gençlik rehberi kitabında,
mapus penceresinden lise bahçesinde oynayan(kendi deyimiyle raks eden) kızlara bakıyomuş,
bir anda bir sinema ile onların geleceklerini görmüş, bazıları çirkinleşmiş yaşlanmış bazıları da cehennem zebanileri tarafından ateşlerde kaynatılıyormuş.

Oynayan, raks eden kızlar cehennemde yanıyormuş demek ki. :D
Bazıları da evrimleşmiş.

Cübbeli Ahmet ise bilmem kaç yıl sonra yaşıyor yine aynı zihniyet.
Biri Buhara Türk İslam ekolünden biri Nurs köyünden Kürt İslam ekolünden.