PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Ömer Çelakıl ve Kur'an Şifrelerin Analizi


pante
27-01-2006, 03:04
Ömer Çelakıl'ın Kur'an'ın Şifresi kitabı epey yankı uyandırmıştı..
İlginç iddiaları var ve bence incelemeye değer..

Sırayla konu başlıkları altında tezlerini yazalım ve o konuya ait görüşlerimizi ve karşı tezlerimizi sunalım isterseniz.


1- HALLEY KUYRUKLU YILDIZI VE 76 YIL :

Modern astronomi alanındaki önemli gelişmelerden birisi de Halley kuyrukluyıldızı'nın 17.yüzyılda Edmund Halley isimli astronom tarafından keşfedilmesidir. Dolayısıyla bu kuyrukluyıldıza verilen Halley ismi 17.yüzyılda yaşamış ünlü bir bilimadamının soyismidir çünkü yıldızı ve 76 yıllık dolanım süresini bu bilimadamı keşfetmiştir. İşte bu noktada çok dikkat çekici bir mucizeyle karşılaşıyoruz. Çünkü Kur'an indirildikten yüzyıllar sonra 17.yüzyılda keşfedilen ve ismi koyulan Halley Yıldızı ile 76 yıllık dolanım süresi asırlar öncesinden Kur'an-ı Kerim'de yazıyordu. Yani yıldıza ismi verilen Halley isimli bilimadamı Kur'an indirildiği çağda henüz doğmamıştı ve Halley ismi bilinmiyordu. Buna rağmen Kur'an-ı Kerim gelecek zamanı anlatırcasına Halley ismini ve 76 yıllık dolanım süresini bizlere yüzyıllar öncesinden haber vermiştir.

H-A-L-L-E-Y harflerinin Kur'an'da ilk geçtiği yer Enam suresinin 76.ayetidir. Bu ayette HALLEY kelimesinin hemen yanında YILDIZ kelimesi geçiyor (Arapça karşılığı: Kevkeba) Bu ayetin numarası olan 76 sayısı da yıldızın dönüş süresi olan 76 yıla işaret etmektedir. Ayetin numarası olan 76 sayısı Halley yıldızını temsil eder çünkü her 76 yılda bir Dünya'dan görülür yani yörüngesini 76 yılda bir tamamlar.

Nitekim Halley yıldızının keşfi de 76 yıllık dönüş süresinin bulunmasına dayanır. Edmund Halley bu yıldızın 76 yıl sonra tekrar görüleceğini açıklayarak kuyrukluyıldızların astronomik yörüngelerini de açıklığa kavuşturmuştur. Bu nedenle Halley yıldızının Kuran'da ilk olarak 76.ayette geçmesine mucize diyebiliriz çünkü Kur'an bu bilgiye yüzyıllar öncesinden işaret etmektedir.

Bu örneğe benzer şekilde diğer bölümlerde yer verdiğimiz Sirius yıldızı da Kuran'da sadece 49.ayette geçmektedir ve Sirius B'nin Sirius A çevresindeki dolanım süresi de 49 yıldır (Necm suresi 49). Üstelik Sirius B yıldızı teleskop olmadan gözlenemez ve teleskop Kuran'dan yüzyıllar sonra keşfedilebilmiştir. Dolayısıyla hem Halley hem de Sirius yıldızlarının ayet numaralarının dönüş yıllarıyla aynı olması rastlantı değildir.

pante
27-01-2006, 03:09
1. Konu forumda zaman zaman tartışılmıştı.Onun için değiştirdim.

2- AY'A ÇIKIŞ TARİHİ

Kur'an-ı Kerim'de yer alan Kamer(Ay) suresinde Ay'a gidileceğine dair işaretler yer almaktadır. Nitekim Kamer kelimesinin Türkçe'deki karşılığı da Ay'dır.

"Ay" isimli bu sureden Kur'an-ı Kerim'in sonuna kadar tam 1389 ayet yer almaktadır.Hicri takvimde 1389 yılı, Miladi takvime göre 1969 yılına denk gelmektedir ki, bu da Ay'a çıkış tarihidir.

Kısacası Ay (Kamer) suresi, insanlık tarihinin en önemli gelişmelerinden birisi olan bu olaya önceden işaret etmektedir.
Bununla birlikte Ay kelimesinin yanında kullanılan "Şakka (yarıldı)" kelimesi aynı zamanda "toprağın yarılması, kazılması..." anlamlarında da kullanılmaktadır. Benzer şekilde Ay'a giden Apollo 11 uzay aracı da Ay toprağından birçok parça alarak Dünya'ya dönmüştür. Bu açıdan da ayrı bir paralellik bulunuyor.

pante
27-01-2006, 03:32
3- DNA VE GENETİK TARİHİNİN BAŞLANGICI

DNA teriminin Kuran'da geçtiğine dair çok açık işaretlere rastlıyoruz. Mesela genetik biliminin başlangıç tarihi 1865 yılına ve DNA'ya Kuran'daki (18:65) numaralı ayet ile herkesin görebileceği bir netlikte dikkat çekiliyor.

Bilindiği gibi bugünkü çağdaş genetiğin temellerini atan Mendel isimli bilimadamının 1865 yılında hazırladığı genetik yasalar, hem hayvanlar hem bitkiler hem de insanlar için geçerlidir. O nedenle 1865 yılı bilim dünyası için tarihi bir dönüm noktasıdır. Ve bu dönüm noktasına da Kuran'da çok açık bir biçimde işaret ediliyor.

D-N-A harflerinin Kuran'da nerelerde yan yana geldiğini incelediğimiz zaman en fazla 18.surenin 65.ayetinde geçtiğini görüyoruz (Arapça'da Dal-Nun-Elif). Evet 18:65 numaralı ayette çok ilginç ve benzersiz bir biçimde ardarda tam üç defa D-N-A harfleri geçiyor. Ve Kuran'nın başka hiçbir ayetinde "Dna" harfleri bu şekilde ardarda ve çok sayıda geçmiyor. Yani Kuran 18:65 ayetiyle dikkatimizi "Dna" terimine çekmek istiyor.

Özet olarak DNA teriminin ardarda çok sayıda geçtiği bu istisna ayetin numarası (18:65) genetik bilimin ve DNA tarihinin başlangıç yılı olan 1865 yılına işaret ediyor. Bunu rastlantı olarak değerlendiremeyiz çünkü Kuran'da sadece 18:65 ayetinde "Dna" ardarda üç defa geçiyor ve başka yerde böyle bir durum yok.

Bu işaret mucizevi niteliktedir çünkü DNA (DeoksiriboNükleik Asit) ismini bilim dünyası henüz yeni koymuştur halbuki Kuran'da 1400 yıl önce işaret ediliyor. Dolayısıyla insanlığın bu moleküle "Dna" ismini koyacağına yüzyıllar önce Kuran işaret ediyordu.

Mendel 1865 yılında keşfettiği bu genetik kanunları bir yıl sonra makale haline getirmiştir. "Dna" üzerindeki genler, gözlerimizin renginden boyumuzun uzunluğuna kadar birçok bilgiyi taşırlar. Kromozomlarda yer alan "Dna" molekülü anne ve babadaki bu bilgileri çocuğa aktarır.

sodomo
27-01-2006, 03:34
panteidar anlamadım sen Ömer Çelkakıl 'ın yazdıklarını incelemeye değer mi görüyorsun ? bak yakıştıramadım sana.

pante
27-01-2006, 03:43
Sodomo ;
İki-üç yıldır bu şahıs televizyonları meşgul ediyor ve ciddi ciddi iddialarda bulunuyorsa ve milyonlarca insan bu şahsa inanıyorsa tartışılmalı ve mümkünse çürütülmeli diye düşünüyorum..
Bu forumda o konuya ait bilgi var mı acaba diye araştıran kim bilir kaç kişi vardır?
Yoksa değer verdiğimden değil..
değer yargılarımız analizin sonunda ortaya çıkmalı..
Baştan ön yargılı olmamalıyız..

kaya
27-01-2006, 04:15
panteidar

sodomo
27-01-2006, 04:19
yok ben bu arkadaşa karşı hep önyargılı oldum "kuranda eşek kelimesi 6 kere yazılmış eşeğin DNA sı da 6 kromozomdan oluşuyor" gibi (tabi tam hatırlayamadığım için bende biraz zırvaladım burada) zırvalarından sonra gerisine bakmadım bile zaten bir ara buna Ceviz Kabuğu programında Edip Yüksel bi güzel cevapları verdikten sonra kabul etmişti kitabındaki yanlışlıkları ve kitabını piyasadan toplatacağını söylemişti sonra ertesi gün başka bir programda çıktı kitabını savundu tabii şarlatanlık bir kere ruha işledikten sonra bir de şöhret var tükürdüğünü yalamak da kolay değil hani. Televizyonlara çok çıkma konusuna gelince; o çıkmıyor onu çıkartıyorlar, sebebe ise başka

27-01-2006, 11:47
Ömer Çelakıl şarlatandır..İddialarını zaten çoğu müslüman ilahiyatçı dahi kabul etmez dikkat ettiyseniz..

Kur'an'ın şifresi,Tevrat'ın şifresi..vs benzeri iddialar ancak bu inançların sahiplerinin iddialarını kanıtlama uğraşından ileri gelir...

Kur'an'da hiçbir mucize olmadığı gibi(mucize iddiaları çeşitli ingilizce sitelerde ayrıntılarıyla çürütülmüştür) şifre falan da yoktur...Kurandakine benzer iddialar tevrat için de çeşitli kişiler tarafından öne sürülmektedir.....buddhistler de kendi metinlerinn üstün mucizevi olduğunu söyler(mesela buddha'nın sözlerini einsteininkilerle karşılaştırırlar)

işte Kur'an'da bu şarlatanlıklara bir cevabım(bir haftadır özellikle bu konuyu araştırıyorum) daha sonra gerekirse ayrıntılarıyla inceleyeceğim...



Son yıllarda insanları, Kur'an'ın Tanrı'dan geldiğine ikna etmek için çeşitli numaralar yapılmaktadır....İlk önce Kur'an ayetlerini bilimsel verilere uyarlama şeklinde "mucize" arama çalışmaları oldu..Bu sözde "mucizeler" pek çok web sitesinde detaylarıyla çürütülmüştür(1) Bu sözde "mucize" arama çalışmalarından sonra Ömer Çelakıl gibi araştırmacıların, Kur'an'ın içinden "şifre" bulma yoluyla, Kur'an'ın Tanrı'dan geldiğine ikna etme çalışmaları başlamıştır...Peki Ömer Çelakıl'ın iddiaları, biraz yakından incelenince, ne gibi bir sonuç çıkmaktadır? Gerçekten de Kur'an'da DNA'ya, Halley yıldızına veya atom numaralarıyla atom ağırlıklarına işaret var mıdır? Ömer Çelakıl'a göre "evet",Pek çok ilahiyatçı profesöre göre ve konuyu yakından inceleyenlere göre "hayır"...

Çelakıl'ın argümanlarının özeti ve özü internetteki web sitesinden okunabilir..(2)

“Dna ve genetik tarihinin başlangıcı”

Başlıklı yazının altında Kur’an’da 18:65 numaralı ayette DNA harfllerinin yan yana geldiği söylenmektedir...Peki bunun ne anlamı var? Yazara göre 1865 tarihi çok önemli bir tarihtir..

1865 yılında Mendel, “Experiments on Plant Hybridization” adlı kitabını 2 toplantıda dile getirip okumuştu..Bu yapıt 1866 yılında yayımlandı....Fakat bu çalışmanın önemi ancak 1900’de Hugo de Vries, Carl Correns, Erich von Tschermak’in çalışmalarıyla keşfedilip doğrulanabildi...Mendel’in bu yapıtı genetik ile ilgiliydi...Ancak 1865 yılında DNA diye bir molekül bilinmiyordu..DNA diye birşey yoktu...DNA molekülünün bulunuşu yani ilk keşfi ancak 1869 ila 1890 yılları arasına denk gelmektedir....Yani 18:65 numaralı ayetin dolayısıyla 1865 tarihinin DNA ile ilgisi yoktur...Sadece Mendel’in genetik ile ilgili çalışmasını toplantılarda okuduğu tarihtir....Dolayısıyla Çelakıl’ın yorumu oldukça zorlamadır...

Şimdi 18:65 numaralı ayetin Arapçasına bakalım:

“Fe veceda abdem min ıbaDiNA ateynahü rahmetem min ınDiNA ateynahü rahmetem min ınDiNA ve allemnahü mil ledünna ılma”

Yani “ıbadina”, “ındina”, “ındina” kelimelerinin “DİNA” kısmını alıp “DNA harflari ardarda tekrarlanıyor” deniliyor....

İşin ilginç yanı eğer bu mantık ile düşünürsek BAŞKA AYETLERDE DE “DNA” harfleri ardarda geliyor...Onlar hakkında neden hiçbir yorum yok?

Mesela:

Meryem suresinin 63. ayeti:

“Tilkel cennetülletı nurisü min ıbaDiNA men kane tekıyya”

Kasas suresinin 48. ayeti:

“Felemma caehümül hakku min ınDiNA kalu levla utiye misle ma utiye musa e ve lem yekfüru bima utiye musa min kabl kalu sıhrani tezahera ve kalu inna bi küllin kafirun”

Şöyle bir yorum yapılıyor:

“Evet diğer ayetlerde de DNA harfleri yan yana geliyor ama 18:65 de 3 defa tekrarlandığı için bu nedenle birşey denmek isteniyor”

Görüldüğü gibi yorumlar son derece zorlama...Pek çok ayette DNA harfleri (indina,ibadina) yan yana tekrarlanıyor ama 18:65 de 3 defa gelmiş..Indina ve ıbadina kelimeleri de kullanılmış...Bu nedenle mucize olmalı deniyor...Aramaya başlanıyor... 1865 tarihinin DNA molekülü ile hiçbir ilgisi yok..onun yerine Mendel’in 1865 yılında toplantılarda okuduğu ancak 1866 da bastırdığı...(başka biri de çalışmalarını yaptığı tarihin 1864 olduğunu söylüyor ama 1865 yılında okunmuş) önemi ise anca 1900 lerde keşfedilip ortaya çıkmış, hipotez doğrulanmış genetik yasalarına/konularına değiniliyor...Sonuçta ortada hiçbir mucize ya da şifre yok ama son derece zorlama yorumlar ve mantık yürütmeler var..

“ÖNEMLİ BİR MUCİZE: HALLEY YILDIZI VE 76 YIL”

Başlıklı yazının altında ise söylenen yahut yapılan son derece zorlama yorum şu: Halley yıldızının dönüş süresi 76 yılmış, H-A-L-L-E-Y harflerinin İLK TEKRARLANDIĞI ayet Enam suresinin 76. ayetiymiş...Bir de bu ayette üstüne üsatlük “yıldız”(kevkeba) kelimesi de geçiyormuş...Dolayısıyla bu mucize büyük bir mucize oluyormuş...

Peki bu H-A-L-L-E-Y harfleri nasıl tekrarlanıyor görelim:

Enam 76:

“Felemma cenne aleyhil leylü raa kevkeba kale haza rabbı felemma efele kale la ühıbbül afilın”

Burada “HALLEY” kelimesinin benzeri birşey var mı? Yok...

İddia edilen kısım: “aleyhil leylü raa kevkeba”

Kevkeba yıldız anlamına geliyor..onun hemen öncesinde “aleyhil leylü raa” kelime grubunun “halley” ile ne ilgisi hiçbir ilgisi olmadığı açıktır... Yukarıdaki kelime nasıl tekrarlanıyor? “Aleyhil leylü” den “hALLEY” çıkar mı? “Aleyhil” kelimesinin 5. harfinden “h”yi birinci harfinden “a”yı sonuncu harfinden l yi ikinci kelimeye dönüp “leylü” den tekrar “l” yi yine birinci kelimeye dönüp “Aleyhil” kelimesinin 3. harfini sonradan dördüncü harfini alırsak ancak HALLEY kelimesini görüyoruz) tabi ki bu yöntemle içinden “Halley” kelimesi çıkaramayacağımız bir kitap yoktur.....bu kadar zorlama bir yorum ile nasıl mucize olduğu iddia edilebilir? Anlamak gerçekten çok zor...Bir de bu aşırı zorlama yorum yetmezmiş gibi bu yöntemle içinden “HALLEY” kelimeleri çıkarabileceğimiz çok ayet vardır Kur’an’da zaten yazıda da itiraf edilir bu...Neden diğerlerinde “hAlley”e ilişkin bir yorum yapılmıyor da bu ayette yapılıyor? Sadece “ilk” olduğu için mi? Nasıl “halley” kelimesi çıkartılabiliyor?

Görüleceği gibi ortada mucize olmadığı aşikardır...




“Güneş hidrojen ve helyumdan oluşur”

Başlıklı yazının altında güneşin %90’ından fazlasının H ve HE simgeli atomlardan oluştuğu söyleniyor...Güneş suresinde (Şems) ayetlerin hepsinin H ve HE ile bittiği söylenmektedir...

Şems suresine bakalım:

“1 Veşşemsi ve duhaha
2 Velkameri iza telaha
3 Vennehari iza cellaha.
4 Velleyli iza yağşaha.
5 Vessmai ve ma benaha
6 Vel'ardı ve ma tahaha.
7 Ve nefsin ve ma sevvaha.
8 Feelhemeha fücureha ve takvaha.
9 Kad efleha men zekkaha
10 Ve kad habe men dessaha.
11 Kezzebet semudü bitağvaha.
12 İzinbe'ase eşkaha.
13 Fekale lehüm resulullahi nakatallahi ve sukyaha.
14 Fekezzebuhü fe'akaruha fedemdeme 'aleyhim rabbühüm bizenbihim fesevvaha.
15 Ve la yehafi 'ukbaha.”

Bir kere Güneşin o elementi “he” değil de “HA” olsaydı çok daha tutarlı olurdu..Ama element “HE” hadi yukarıdaki ayetler “He ile bitiyor” yorumunu yapalım..

Güneş hidrojen(H) ve Helyum(He) dan oluştuğuna göre yukarıdaki ayetlerin de hem H ile hem de “HA” (HE) ile bitmesi gerekirdi Ama ayetler sadece “HA” ile (he/helyum) ile bitiyor yani hepsi “AHA” ile bitiyor “H” ile biten ayet yok...Çelakıl’ın mantığıyla gidersek Kur’an’ın güneşin sadece helyum’dan oluştuğunu söylediği ve HATA YAPTIĞI sonucuna varırız...Böylece bu iddia da çürümüş oluyor...

“Ay ile dünya arasındaki mesafe” başlıklı yazının altında

“Surenin başlığı olan "Ay" kelimesi ile "Dünya" kelimesi arasındaki harfler toplam 333 adettir ve araya tam olarak 111 adet Ay kelimesi sığmaktadır. Çünkü Arapça'da Kamer(Ay) kelimesi 3 harften oluşur.
Aynı şekilde gezegenimiz Dünya ile Ay arasına da ortalama 111 adet Ay sığmaktadır yani aradaki mesafe Ay çapının toplam 111 katıdır”
Deniyor...
Yakından incelendiğinde:
Dünya - Ay mesafesi merkezden merkeze ortalama= 384,400 km
Dünya Çapı: 12,742 km
Ay Çapı: 3,476 km
Dünya Ay arasındaki boşluk mesafe = 384000 - 12742/2 - 3476/2 = 375891 km
Buraya sığan ay adedi = 375891 / 3476 = 108.14 adet

Çelakıl, Dünya ay mesafesini (yani ayın merkezinden dünyanın merkezine olan mesafeyi) almıştır ,ki bu mesafe değişkendir. 363,300 km - 405,500 km arası elips bir yörüngedir. Bunun ortalama değeri 384,400 km'dir

Çelakıl, bu değeri almış ayın çapına bölmüş.

Yani 384,400/3,476 = 110.58 bulmuş bunu da 111'e yuvarlamış.

Sonra da "... gezegenimiz Dünya ile Ay arasına da ortalama 111 adet Ay sığmaktadır" demiş.

Halbuki dünya ile ay arasındaki boşluk mesafesi = Ayın merkezinden dünyanın merkezine olan uzaklık - Ayın yarıçapı - Dünyanın yarıçapı şeklinde hesaplanmalıydı....



(1) http://www.answering-islam.org/Quran/Science/index.htm

http://www.answering-islam.org/Science/index.html

http://www.islamacevap.net/modules.php?name=News&file=article&sid=60

http://www.islamacevap.net/modules.php?name=News&file=article&sid=62

(2)www.kuranca.com

27-01-2006, 14:13
Kur'an'ın şifresi,Tevrat'ın şifresi..vs benzeri iddialar ancak bu inançların sahiplerinin inançlarını kanıtlama uğraşından ileri gelir...

Kur'an'da hiçbir mucize olmadığı gibi(mucize iddiaları çeşitli ingilizce sitelerde ayrıntılarıyla çürütülmüştür) şifre falan da yoktur...Kuran için olan iddialara benzer iddialar Tevrat için de çeşitli kişiler tarafından öne sürülmektedir(Tevrat'ın şifresi).....buddhistler de kendi metinlerinn üstün mucizevi olduğunu söyler(mesela buddha'nın sözlerini einsteininkilerle karşılaştırırlar)



Son yıllarda insanları, Kur'an'ın Tanrı'dan geldiğine ikna etmek için çeşitli numaralar yapılmaktadır....İlk önce Kur'an ayetlerini bilimsel verilere uyarlama şeklinde "mucize" arama çalışmaları oldu..Bu sözde "mucizeler" pek çok web sitesinde detaylarıyla çürütülmüştür(1) Bu sözde "mucize" arama çalışmalarından sonra Ömer Çelakıl gibi araştırmacıların, Kur'an'ın içinden "şifre" bulma yoluyla, Kur'an'ın Tanrı'dan geldiğine ikna etme çalışmaları başlamıştır...Peki Ömer Çelakıl'ın iddiaları, biraz yakından incelenince, ne gibi bir sonuç çıkmaktadır? Gerçekten de Kur'an'da DNA'ya, Halley yıldızına veya atom numaralarıyla atom ağırlıklarına işaret var mıdır? Ömer Çelakıl'a göre "evet",Pek çok ilahiyatçı profesöre göre ve konuyu yakından inceleyenlere göre "hayır"...

Çelakıl'ın argümanlarının özeti ve özü internetteki web sitesinden okunabilir..(2)

“Dna ve genetik tarihinin başlangıcı”

Başlıklı yazının altında Kur’an’da 18:65 numaralı ayette DNA harfllerinin yan yana geldiği söylenmektedir...Peki bunun ne anlamı var? Yazara göre 1865 tarihi çok önemli bir tarihtir..

1865 yılında Mendel, “Experiments on Plant Hybridization” adlı kitabını 2 toplantıda dile getirip okumuştu..Bu yapıt 1866 yılında yayımlandı....Fakat bu çalışmanın önemi ancak 1900’de Hugo de Vries, Carl Correns, Erich von Tschermak’in çalışmalarıyla keşfedilip doğrulanabildi...Mendel’in bu yapıtı genetik ile ilgiliydi...Ancak 1865 yılında DNA diye bir molekül bilinmiyordu..DNA diye birşey yoktu...DNA molekülünün bulunuşu yani ilk keşfi ancak 1869 ila 1890 yılları arasına denk gelmektedir....Yani 18:65 numaralı ayetin dolayısıyla 1865 tarihinin DNA ile ilgisi yoktur...Sadece Mendel’in genetik ile ilgili çalışmasını toplantılarda okuduğu tarihtir....Dolayısıyla Çelakıl’ın yorumu oldukça zorlamadır...

Şimdi 18:65 numaralı ayetin Arapçasına bakalım:

“Fe veceda abdem min ıbaDiNA ateynahü rahmetem min ınDiNA ateynahü rahmetem min ınDiNA ve allemnahü mil ledünna ılma”

Yani “ıbadina”, “ındina”, “ındina” kelimelerinin “DİNA” kısmını alıp “DNA harflari ardarda tekrarlanıyor” deniliyor....

İşin ilginç yanı eğer bu mantık ile düşünürsek BAŞKA AYETLERDE DE “DNA” harfleri ardarda geliyor...Onlar hakkında neden hiçbir yorum yok?

Mesela:

Meryem suresinin 63. ayeti:

“Tilkel cennetülletı nurisü min ıbaDiNA men kane tekıyya”

Kasas suresinin 48. ayeti:

“Felemma caehümül hakku min ınDiNA kalu levla utiye misle ma utiye musa e ve lem yekfüru bima utiye musa min kabl kalu sıhrani tezahera ve kalu inna bi küllin kafirun”

Şöyle bir yorum yapılıyor:

“Evet diğer ayetlerde de DNA harfleri yan yana geliyor ama 18:65 de 3 defa tekrarlandığı için bu nedenle birşey denmek isteniyor”

Görüldüğü gibi yorumlar son derece zorlama...Pek çok ayette DNA harfleri (indina,ibadina) yan yana tekrarlanıyor ama 18:65 de 3 defa gelmiş..Indina ve ıbadina kelimeleri de kullanılmış...Bu nedenle mucize olmalı deniyor...Aramaya başlanıyor... 1865 tarihinin DNA molekülü ile hiçbir ilgisi yok..onun yerine Mendel’in 1865 yılında toplantılarda okuduğu ancak 1866 da bastırdığı...(başka biri de çalışmalarını yaptığı tarihin 1864 olduğunu söylüyor ama 1865 yılında okunmuş) önemi ise anca 1900 lerde keşfedilip ortaya çıkmış, hipotez doğrulanmış genetik yasalarına/konularına değiniliyor...Sonuçta ortada hiçbir mucize ya da şifre yok ama son derece zorlama yorumlar ve mantık yürütmeler var..

“ÖNEMLİ BİR MUCİZE: HALLEY YILDIZI VE 76 YIL”

Başlıklı yazının altında ise söylenen yahut yapılan son derece zorlama yorum şu: Halley yıldızının dönüş süresi 76 yılmış, H-A-L-L-E-Y harflerinin İLK TEKRARLANDIĞI ayet Enam suresinin 76. ayetiymiş...Bir de bu ayette üstüne üsatlük “yıldız”(kevkeba) kelimesi de geçiyormuş...Dolayısıyla bu mucize büyük bir mucize oluyormuş...

Peki bu H-A-L-L-E-Y harfleri nasıl tekrarlanıyor görelim:

Enam 76:

“Felemma cenne aleyhil leylü raa kevkeba kale haza rabbı felemma efele kale la ühıbbül afilın”

Burada “HALLEY” kelimesinin benzeri birşey var mı? Yok...

İddia edilen kısım: “aleyhil leylü raa kevkeba”

Kevkeba yıldız anlamına geliyor..onun hemen öncesinde “aleyhil leylü raa” kelime grubunun “halley” ile ne ilgisi hiçbir ilgisi olmadığı açıktır... Yukarıdaki kelime nasıl tekrarlanıyor? “Aleyhil leylü” den “hALLEY” çıkar mı? “Aleyhil” kelimesinin 5. harfinden “h”yi birinci harfinden “a”yı sonuncu harfinden l yi ikinci kelimeye dönüp “leylü” den tekrar “l” yi yine birinci kelimeye dönüp “Aleyhil” kelimesinin 3. harfini sonradan dördüncü harfini alırsak ancak HALLEY kelimesini görüyoruz) tabi ki bu yöntemle içinden “Halley” kelimesi çıkaramayacağımız bir kitap yoktur.....bu kadar zorlama bir yorum ile nasıl mucize olduğu iddia edilebilir? Anlamak gerçekten çok zor...Bir de bu aşırı zorlama yorum yetmezmiş gibi bu yöntemle içinden “HALLEY” kelimeleri çıkarabileceğimiz çok ayet vardır Kur’an’da zaten yazıda da itiraf edilir bu...Neden diğerlerinde “hAlley”e ilişkin bir yorum yapılmıyor da bu ayette yapılıyor? Sadece “ilk” olduğu için mi? Nasıl “halley” kelimesi çıkartılabiliyor?

Görüleceği gibi ortada mucize olmadığı aşikardır...




“Güneş hidrojen ve helyumdan oluşur”

Başlıklı yazının altında güneşin %90’ından fazlasının H ve HE simgeli atomlardan oluştuğu söyleniyor...Güneş suresinde (Şems) ayetlerin hepsinin H ve HE ile bittiği söylenmektedir...

Şems suresine bakalım:

“1 Veşşemsi ve duhaha
2 Velkameri iza telaha
3 Vennehari iza cellaha.
4 Velleyli iza yağşaha.
5 Vessmai ve ma benaha
6 Vel'ardı ve ma tahaha.
7 Ve nefsin ve ma sevvaha.
8 Feelhemeha fücureha ve takvaha.
9 Kad efleha men zekkaha
10 Ve kad habe men dessaha.
11 Kezzebet semudü bitağvaha.
12 İzinbe'ase eşkaha.
13 Fekale lehüm resulullahi nakatallahi ve sukyaha.
14 Fekezzebuhü fe'akaruha fedemdeme 'aleyhim rabbühüm bizenbihim fesevvaha.
15 Ve la yehafi 'ukbaha.”

Bir kere Güneşin o elementi “he” değil de “HA” olsaydı çok daha tutarlı olurdu..Ama element “HE” hadi yukarıdaki ayetler “He ile bitiyor” yorumunu yapalım..

Güneş hidrojen(H) ve Helyum(He) dan oluştuğuna göre yukarıdaki ayetlerin de hem H ile hem de “HA” (HE) ile bitmesi gerekirdi Ama ayetler sadece “HA” ile (he/helyum) ile bitiyor yani hepsi “AHA” ile bitiyor “H” ile biten ayet yok...Çelakıl’ın mantığıyla gidersek Kur’an’ın güneşin sadece helyum’dan oluştuğunu söylediği ve HATA YAPTIĞI sonucuna varırız...Böylece bu iddia da çürümüş oluyor...

“Ay ile dünya arasındaki mesafe” başlıklı yazının altında

“Surenin başlığı olan "Ay" kelimesi ile "Dünya" kelimesi arasındaki harfler toplam 333 adettir ve araya tam olarak 111 adet Ay kelimesi sığmaktadır. Çünkü Arapça'da Kamer(Ay) kelimesi 3 harften oluşur.
Aynı şekilde gezegenimiz Dünya ile Ay arasına da ortalama 111 adet Ay sığmaktadır yani aradaki mesafe Ay çapının toplam 111 katıdır”
Deniyor...
Yakından incelendiğinde:
Dünya - Ay mesafesi merkezden merkeze ortalama= 384,400 km
Dünya Çapı: 12,742 km
Ay Çapı: 3,476 km
Dünya Ay arasındaki boşluk mesafe = 384000 - 12742/2 - 3476/2 = 375891 km
Buraya sığan ay adedi = 375891 / 3476 = 108.14 adet

Çelakıl, Dünya ay mesafesini (yani ayın merkezinden dünyanın merkezine olan mesafeyi) almıştır ,ki bu mesafe değişkendir. 363,300 km - 405,500 km arası elips bir yörüngedir. Bunun ortalama değeri 384,400 km'dir

Çelakıl, bu değeri almış ayın çapına bölmüş.

Yani 384,400/3,476 = 110.58 bulmuş bunu da 111'e yuvarlamış.

Sonra da "... gezegenimiz Dünya ile Ay arasına da ortalama 111 adet Ay sığmaktadır" demiş.

Halbuki dünya ile ay arasındaki boşluk mesafesi = Ayın merkezinden dünyanın merkezine olan uzaklık - Ayın yarıçapı - Dünyanın yarıçapı şeklinde hesaplanmalıydı....



(1) http://www.answering-islam.org/Quran/Science/index.htm


http://www.answering-islam.org/Science/index.html


http://www.faithfreedom.org/Articles.htm


(2)www.kuranca.com

27-01-2006, 17:52
Eline sağlık mysticspirit. Güzel ve gerekli bir çalışma olmuş. Çevirilerinin devamı bekliyorum linkini verdiğin siteden. Bunları biraz daha biriktirip ve düzenleyip ana sayfaya koyabiliriz eğer devam etmek istersen.

korelmis
27-01-2006, 18:19
Bence Kuran'da çok açık mucizevi ayetler var. Bu konuda bir internet sitesi hazırlıyorum:




Kuran ve Tıp (http://dr.kara.sitemynet.com)

pante
27-01-2006, 18:28
Mysticspirit 'in açıklamaları oldukça mantıklı..

Çelakıl'ın yöntemi de diğer mucize avcılarına benziyor..
Önce bugünkü bilimsel bir konuyla benzeşen ya da geçmişte iddia edilen süreyi ele alıyor..
Hedef bir kelime ve tarih seçiyor..
Daha sonra bu "hedef kelimeye ve tarihe veya sayıya matematiksel olarak nasıl ulaşırım" diye kafa yoruyor , tarıyor ve bir şekilde , ya kelimeleri ayetlere uydurarak , ya sayı ve tarihle oynayarak bir şekilde sonuca ulaşmaya çalışıyor..
Sonuca ulaşamadığı yerlerde ; kur'an'ın başına ya da sonuna olan ayet ya da süre sayılarıyla bir iddia yakalamaya çalışıyor..

Bu arada Sodomo artık bana hak verir herhalde..Konuyu ele almamı eleştirmişti ama..Cem konuyu Mysticpirit'in çalışmasıyla ana sayfaya taşımayı düşünüyor..Demek ki önemliymiş..Ben çelakıl'ın iddiasını desteklemek amacıyla yazsaydım başlığına "Analiz" demezdim..

exclusive
27-01-2006, 22:44
Bence Kuran'da çok açık mucizevi ayetler var. Bu konuda bir internet sitesi hazırlıyorum

Sitende, windows movie maker ile hazırladığını tahmin ettiğim video'da yer alan iddianı aktarıyorum...

Alak Suresi
96.15. Hayır, hayır! Eğer vazgeçmezse, derhal onu alnından (perçeminden), yakalarız (cehenneme atarız).
96.16. O yalancı, günahkâr alından (perçemden)

Beynin ön bölgesi (alın bölgesi) prefrontal korteks olarak adlandırılır. Bilim adamları yalan söyleme esnasında bu bölgede yoğun aktiviteler gözlemlemiştir. Bu aktiviteler prefrontal korteks'in doğru söyleme içgüdüsünü bastırması yüzünden gözlemlenmektedir.

İddiaya göre yalan söyleme beynin alın bölgesinde (prefrontal korteksde) gerçekleşir ve kuran bunu bilmiştir, bu bir mucizedir...



Arkadaşlar bana en dandiğinden bi kitap getirin, böyle milyonlarca mucize bulmazsam namerdim. Neyse şu mucizeye bi cevap verelim bakalım...

Yalan söyleme esnasında beynin alın bölgesi olan prefrontal korteks'de yoğun aktiviteler falan olmuyor.

Boğaziçi Üni. Biomekanikal Müh. Enst. Sitesinde Bu konu hakkında bir araştırma yapıldığı ve yalan söyleme esnasında beynin birçok bölümünün çalıştığı ve bu bölgelerin temporal, frontal ve limbik lobların önemli bölümünü kapsadığı söylenmektedir.
http://www.bme.boun.edu.tr/bulten/yazigoster.asp?id=86

Ayrıca prefrontal korteks doğru söyleme içgüdüsünü bastırmaz. Genel olarak duyguları bastıran ve akılcı davranmaya yarayan bir bölgedir. İnsanlara has bir bölge olarak yorumlanır ve işlevi tam olarak bilinmemekle birlikte insanın hayvanlar gibi vahşice değil, akılcı ve mantıklı davranmasında önemli rolü olduğu düşünülmektedir. Bu bölgesi hasar alan kişilerin daha öfkeli ve sinirli davrandıkları gözlenmiştir yani iddiada bahsedildiği gibi beynin yalancı bölgesi değil bilakis insancıl ve mantıklı bölgesidir.
http://www.psikologum.com/konular_detay.asp?id=275
http://zaferdergisi.com/article/?makale=227 => Bu islami sitede müslüman bir doktor prefrontal korteksin işlevini açıklamış
http://www.mcaturk.com/guncel_041225_kendim.htm

Ayrıca ayette bahsedilen beynin alın bölgesi değil, perçem yani alındaki saçlardır.

Rahmân Sûresi 55.41. Suçlular, simalarından tanınır, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.

Bu ayette de görüldüğü gibi muhammede göre suçlular ayaklarından ve perçemlerinden tanınıp yakayı ele vermektedir. Büyük ihtimalle muhammed alnında perçem bırakan kişinin suçlu, günahkar ya da yalancı olduğunu düşündüğü için böyle ayetler uydurmuştur. Ya da perçem saçı sevmediği için kadınlar böyle saç bırakmasınlar diye bu ayetleri uydurmuş olabilir. Kendisine hak vermek lazım, perçem saç kadınlara hiç yakışmaz...

exclusive
27-01-2006, 23:06
korelmis arkadaşımıza ait bir diğer mucize iddiası...

Bakara Sûresi 2.233. Emzirmeyi tamamlatmak isteyen (baba) için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir. Bir insan ancak gücü yettiğinden sorumlu tutulur. Hiçbir anne, çocuğu sebebiyle, hiçbir baba da çocuğu yüzünden zarara uğratılmamalıdır. Onun benzeri (nafaka temini) vâris üzerine de gerekir. Eğer ana ve baba birbiriyle görüşerek ve karşılıklı anlaşarak çocuğu memeden kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı (süt anne tutup) emzirtmek istediğiniz takdirde, süt anneye vermekte olduğunuzu iyilikle teslim etmeniz şartıyla, üzerinize günah yoktur. Allah'tan korkun. Bilin ki Allah, yapmakta olduklarınızı görür.

Günümüzde aile hekimleri emzirmenin 2 yıl devam etmesini önermektedir. kuran bunu bilmiştir, bu bir mucizedir...


Arkadaşım bu mucizeye nasıl cevap versem bilemiyorum. Yani buna mucize demek bile az kalıyor, bu muazzam bir mucizedir bence. Haşaa böyle devasa bir mucizeyi reddedecek değilim, kabul ettim gitti...

Yani iyiki muhammed tavuğun kuluçka süresi 20 gündür dememiş.. Aksi takdirde nasıl yalanlardık bu kitabı?

Böyle muazzam hakikatleri allahtan başka kim bilebilir ki?...

korelmis
27-01-2006, 23:47
96.16. O yalancı, günahkâr alından (perçemden)

Yani burada yalan söyleyen, günah işleyen saçlar mı?

korelmis
28-01-2006, 00:02
Kuran'da cehennemden bahsedilirken sürekli "gerçeği gördükleri halde ondan yüz çevirenler"e ve "ayetleri alaya alanlar"a vurgu yapılır. Hiçbir ayette mantıklı gerekçelerle inkar edenlere laf söylenmez. Birazcık düşün...

sodomo
28-01-2006, 00:37
mysticspirit iyi bir çalışma yapmışsın lakin seni tv de konuşturmazlar ki antitez olarak ve tabii herkes tek kalem Çelakıl ı seyretmek zorunda zaten bizde hep böyle olur tez var antitez yok yani tam anlamıyla tek taraflı "propaganda", nasıl olsa kimse oturup hesaplayacak değil ya,
ha bire mücize pompala insanların bilgisizliğini istismar et. Benim bahsettiğim asıl konu bu çocuk nasıl olurda yanlış olarak kabul ettiği ve toplatacağım dediği (Ceviz Kabuğunda) kitabının ertesi gün başka bir kanalda savunmuş olması.

sodomo
28-01-2006, 00:56
tamam ama iddiaları matematiksel bir dayanağa bile oturmuyor, okudum inceledim hemde kitabının piyasaya ilk çıktığı günlerde (tabii satın almadım paramı boşa harcamam 1 saat boyunca bir alışveriş merkezinin kitapçısında göz gezdirdim) yani ilkokul seviyesinde bir matematik düzeyi ve mantık koskoca sıfır, nereden bulmuşsa bir bilgisayar programı bulmuş az biraz arapça bilgisi ile oturmuş kurandaki kelimeleri sayıyor ve diyor ki "sakın bilgisayar olmadan bu işe girişmeyin öyle parmakla saymak zor olur" gülermisin ağlarmısın. Yöntemi ise çok basit mesela kuranda 6 defa "eşek" kelimesi geçiyor tutuyor bu 6 rakamını eşeğin bir şeyiyle bağdaştırmaya çalışıyor, ulan hıyar 6 rakamının eşleşmeyeceği bir şey olabilir mi ? üstelik ne yapacaksın sen eşeği ? ya ben 10-12 yaşındayken ile gülerdim böylelerine ama bakıyorum da şimdi insanlar bayağı dikkate alıyor , onu eleştirmek bile dikkate almak anlamına gelir vallahi değmez billahi değmez

kaya
28-01-2006, 15:51
kuranın madem muzileri var bunu okuyan milyonlarca müslüman var ama hiç biri bu muzileri göremiyor mu?
madem kuran herşeyi önceden söylüyor neden müslüman bilimadamı sayısı hristiyanlardan ve yahudilerden daha az?
tanrı kullarına neden şifreli kitap yollasın, yoksa bizi ajan olarak mı görüyor?
ömer çelakıl köşelik oldu mu? olmadıysa ne zaman olur?

exclusive
28-01-2006, 18:55
Korelmis, ayette saç mı denmiş, beynin önü mü kastedilmiş çok da önemli değil. Prefrontal korteks'i biraz araştırdım ve insanın duygularını bastırma işlevi olan bu bölgenin beynin yalan merkezi olmadığını gördüm.

kurana mucize yamama çabasındaki kişiler gerçekleri çarpıtıp beynin bu bölgesinin duyguları değil "doğru söyleme iç güdüsü"nü (yok böyle bi iç güdü) bastırdığını ileri sürmüş ve prefrontal korteks'i beynin yalan merkezi ilan etmiş.

Ayrıca yalan söyleme esnasında beynin hangi bölgelerinin çalıştığını da araştırdım ve beynin pekçok bölgesinin çalıştığını ancak prefrontal korteks'in bunlar arasında olmadığını gördüm.

korelmis, bu mucize arama işleri aklı başında adamların işleri değil. Hayatını dine adamış ilahiyat hocalarının bile itibar etmediği, çelakıl gibi ya da adnan hoca gibi ne idiğü belirsiz kişilerin ortaya attığı bu mucize saçmalıklarına, senin gibi elinin altında hertürlü araştırma yapma imkanı olan kişiler bile kanarsa hapı yuttuk demektir. Ben senin durumunu, olaylara bakarken, kuranı destekleyen bu iddialarda kasden yalan söylenmiş olabileceğini düşünmeyecek kadar iyi niyetli bir şekilde bakmana bağlıyorum ama bu iddiaları ortaya atanların senin kadar iyi niyetli olmadıklarına eminim.

Konu ister kuran olsun ister başka kitaplar ya da tamamen bambaşka bişey, hiç farketmez, her mucize iddiasında ya bir kelime oyunu, ya bir yalan bilgi muhakkak vardır.

korelmis
31-01-2006, 13:10
Prefrontal korteksin yalanla olan bağlantısı açıktır.Ama niyetin doğruya ulaşmak olmadığı bir tartışmayı sürdürmek istemiyorum.

vacsmt
14-07-2006, 14:40
Şimdi bu Ömer Çelakıl denen adamı ve iddialarını incelemek gerek !
Zatı muhterem ne yapıyor?Kuran da Kamer suresini açıyor ve kendi kendine diyorki bir şifre olmalı ve ben bunu bulmalıyım !Sonra ne yapıyor başlıyor bu suredeki ayet numaralarıyla oynayarak 1969 (aya iniş) tarihine ulaşmak istiyor miladi takvim olmadı yok hicri takvimi deneyelim
falan filan sonra başarılı olamıyor ama diyor ki tekrarlanan ayetler var burda bir mucize olmasın sakın !!!Sonra da simetri yöntemi diye birşeyler icat edip mucize bulmaya çalışıyor!Bunu gerçekleştirmek için de bazen
0 sayısından bazen 1 den başlarken bazen simetrik sayıların sağ tarafında olanları yok olmadı bazen sol tarafında olanları kullanıyor !Yine olmadı
hicri tavime sığınıyor !(NOT:BU hicri takvimin hiçbir uhrevi tarafı olmayıp
638 yılında halife Ömer zamanında meydana gelen bir alacak verecek
ilişkisini çözebilmek için tamamen Ömer'in keyfi olarak bir başlangıç *önermek amacıyla hicreti baz alarak 622 yılını ve ay takvimini başlangıç kabul etmesi olayından ibarettir !)
Tüm bu zorlamaların sonunda da 4-5 surede şifre buldum diye ortaya
çıkıyor !! EL-İNSAF !!!Zaten mesele ortada böyle adamların olmasında değil .Böyleleri her zaman olabilir.Tüm sorun bu tip adamları muteber
kişilermiş gibi TV 'E oraya buraya çıkaran insanlarda........

retrogamer
14-07-2006, 14:51
Bu ömer çelakıl denen asosyal bi insan..Kendi kendine birşeyler yapmaya çalışıyor yaptıklarının hiçbir bilimsel dayanağı yok...Şizofren bile olabilir kendisi şüphelenmiyor değilim...

liopleurodon
14-07-2006, 15:11
Basitçe, bir yanlışı düzelteyim. Genetik yasalarının ve DNA'nın Mendel ile alakası yoktur. Mendelin çalışması kalıtım üzerinedir, genetik veya DNA Değil. Aklınızda olsun, yanlış bilmeyin..

M.onur
14-07-2006, 15:17
Öter kıtakıl her daim ötecektir. Büyük mehdi Harun Yahyanın dahi öter Kıtakılın çalışmalarını kaynak olarak göstermesi bir rastlantı değildir.

Kuranı ve İslamiyeti savunması için her devirde bir Öter Kıtakıla ihtiyaç vardır.

Öyle ya ateistin biri kalkıyor Muhammedin nasıl kadına kıza düşkün olduğunu, cennetteki sübyan hurileri göstererek Arabın aklını aldığını, savaşta esir düşen kadınlara kıyasıya giriştiğini, anlatıyor. Bu durumda hadislerden ve Kuran ayetlerinden aradıklarını bulamayan müminlerin imdadına mucize üreticisi şifreçözücü decoder Öter Kıtakıl yetişiyor.

Öter Kıtakıl dan İlerleyen günlerde yeni şifreler çözmesini bekliyor ve başarılarının devamını diliyoruz. :lol:

yenidendogus
15-07-2006, 00:04
Harbiden ha adamın soyadı kendine tam uyuyor. Çelakıl yani akılları çelmek adamın görevi. :D

jayjay
17-08-2006, 13:44
Bu haberi mutlaka okuyun:

http://www.haberturk.com/newengine.php?haberturk=haber&@=241435

Arkadaşlar hepinize öneriyorum. Turan Dursun'un kulleteyn kitabında beraber şifre aramalıyız. Mutlaka orada da bu tip şifreler olacak.

exclusive
17-08-2006, 15:00
Hocam Tayyip kelimesiyle Türkiye kelimesi (kuranda Türkiye kelimesi mi varmış) 2003 rakamına tekabül eden bi numaralı ayette yan yana gelmiş başka hiçbir ayette de böyle yan yana gelmiyormuş.

Yani eğer doğruysa Tayyip gidecek bi daha da gelmeyecek. Umarım çıkar bu kehanet :)

18-08-2006, 00:15
Hadis No : 3482
Ravi: Ebu Saidi'l'Hudri
Tanım: Resulullah (sav)'a: "Ey Allah'ın Resulü! Biz senin için Buda'a kuyusundan su alıyoruz. Halbuki onun içerisine (ölmüş) köpeklerin leşleri, kadınların hayız bezleri, insan pislikleri atılıyor, (ne yapalım, su almaya devam edelim mi?)" diye sordular. Şu cevabı verdi: "Su temizdir, onu hiçbir şey kirletmez."
Kaynak: Ebu Davud, Taharet 34, (66); Tirmizi, Taharet 49, (66); Nesai, Miyah 2, (1, 174)


Sevgili jayjay,

Bence Ömer Çelakıl yanlış yerde şifre arıyor. Asıl şifre burda. Din var olduğu surece bunun gibi uyanıklar her zaman olacaktır ve olmaya da devam edeceklerdir.

kalkandelen
18-08-2006, 05:28
Ispat etmeye calistiklari muddetce komik durumlara dusuyorlar diyecegim ama cahil insanlar bunlara inaniyor..Ankara kelimesi ve tayyip yanyanaymis..kelimenin manasi tayyipmis..guzellik anlamina gelen...Tayyip ananida al git..

mer-orh
18-08-2006, 05:42
Ömercik ne yapsin?
Baktiki kitaplarinda bir sey yok,yahudiler in yaptigi gibi sifreler aramaya basladi.
Benim merak ettigim,acaba bu Ömercik Allahin ayetler ini degistirip aslinda Allah bu ayet te sifreler le Tayip ten bahsediyor derken isledigi bu günahin cezasini biliyor mu?
Ya da hani Allah Ayet lerini koruyacak ti?
Bu Ömercik e niye birsey yapmiyor?Adam istedigi gibi ayet leriyle oynuyor,Allah ta hala ses yok!

spartacus1789
04-02-2007, 15:24
hatta ömer çelakıl arapça yazılan kuranı latince kelimeler uydurarak bunu mucize olarak zavallılara yutturuyor halley arapçadan farklı bir dil adam hangi dilden bir kelime uydurduysa bunu mucize diye yutturuyor

mhmd
04-02-2007, 16:24
Sn. Pante,

"Gerçekçi bir adamı dine bağlayan da mucuze değildir.
Sahiden gerçekçi olan bir insan, eğer inancı yoksa, her zaman mucizeye inanmayacak kadar güçlü, ona kendini kaptırmayacak kadar mantık sahibi olabilir.

Mucize inkar edilemeyecek bir olay olarak karşısına çıksa bile, öyel bir insan o mucizeyi olduğu gibi kabul edecek yerde kendi duygularının onu yanıltmış olabileceğine inanır. Hatta mucizeyi kabul etsa bile onu o zamana kadar nedenini bilmediği aslında çok olağan olarak kabul eder.

Gerçekçi bir insanda inanç mucizeden doğmaz, mucize inançtan doğar."
Kaynak (Karamazof Kardeşler I. 75.s.)

Aktarımda bulunduğum düşünceye bire bir katılıyorum. Ve uzun zamandır mucizelerden uzak durmaktayım.
Sodomonun aktarımı doğruysa, incelemede bulunduğunuz kitaptan çok kitabın yazarı hakkında ciddi psikolojik araştırma yapmak gerekiyor diye düşünüyorum.

Hatalarımızı, cehaletimize bağışlayın

ozgur_beyin
04-02-2007, 16:27
benim çocukluğumda '' çölakıllı'' gibi bir adam vardı. ERİCH VON DANİKEN.
oda dünyamıza başka uygarlıklar getirip götürürdü. onun belgeleri çöl-
akıllıya göre daha gerçekçiydi.oda malını iyi sattı
*çölakıllı geçekten akıllı bir adam .sattığı malın pazarı büyük, oda iyi bir pazarlamacı. malını iyi satıyor.
kapitalist dünyada gaye para kazanmak değilmi? bu modern! ulemada onu yapıyor
tıpkı ''cübbeli ''amcası gibi

Rosado
12-05-2007, 19:03
adamın soy ismi zaten ayrı bi olay :D muhahah

sodomo--
12-05-2007, 23:27
"Bozuk bir saat bile günde iki kere doğruyu gösterir" derler ya, işte öyle bir durum. Yani Diyanet oturmuş Ö.Çelakıl eleştirisi yapmış. Aferin onlara, bize de okumak düşer netekim...

-----------
Ömer ÇELAKIL’ın kaleme aldığı, Sınır Ötesi Yayınları’nın İstanbul’da 2002 yılı Ekim ayında neşrettiği, giriş ile beş bölüm ve 339 sayfadan oluşan eser; "Kur’an" ve "şifre" kelimelerinin cazibesi ile büyük yankı yaptı, görsel ve yazılı medyaya konu oldu. Hakkında yazılar yazıldı, değerlendirmeler yapıldı. İlâhiyat tahsili almayan bir tıp öğrencisinin eserde belirttiği hususlar ne kadar gerçeği yansıtıyor? Gerçekten Kur’an’ın şifresi var mı? Bu husus, bir çok insanımızın merakını mucip oldu. Kitap ile ilgili çok sayıda soruya muhatap olduk. Bu yüzden Eseri okuyup değerlendirmek, söylenenlerin ne kadar doğru olduğunu ortaya koymak gerekli hale geldi.



Yazar’ın Kur’an’a yönelip kafa yorucu bir çalışma içine girdiğini teslim etmekle birlikte maalesef eserin, insanımıza Kur’an adına bir şey kazandırdığını söyleyemiyoruz.

1) Kur’an’da Müslümanların Mekke’yi feth edecekleri müjdesinin verilmesini (s. 44); Rum Suresinin 1-3. ayetlerinde Bizanslıların galip geleceğinin Allah tarafından önceden bildirilmesini "kehanet" olarak nitelemesi (s. 45) ve dördüncü bölüme "Kur’an’ın kehanetleri" (s.71) başlığını vermesi, hoş olmadığı gibi Kur’an ile de asla bağdaşmamaktadır. Kur’an, şiir, sihir, büyü, fal ve şifre kitabı olmadığı gibi bir kehanet kitabı da değildir. "...Çeşitli ezoterik bilgiler ve kâhinlerin söyledikleriyle, bizim Kur’an-ı Kerîm’in içinden çıkarttığımız yakın geleceğimiz ile ilgili bilgiler arasında büyük bir paralellik bulunmaktadır" şeklindeki ifade (s.281), Kur’an’ı bir kehanet kitabı düzeyine indirgemektedir ki bu, Kur’an’a ters, kabul edilemez bir husustur. Çünkü Kur’an, âlemlerin Rabbi’nden indirilmiştir ve asla kâhin sözü değildir (Hâkk, 69/42-43).



2) "Muhammed Peygamber" ifadesi sıkça kullanılmaktadır (mesela 142, 160, 247, 271, 293). Bu, dînî eser yazanların pek kullanmadıkları bir ifadedir. Bunun yerine Hz. Peygamber (a.s.) veya Hz. Muhammed (s.a.s.) veya Peygamberimiz (s.a.s.) ifadeleri kullanılır.



3) Esere "Kur’an-ı Kerîm’in şifresi" ismi verilmesi, "Kur’an’ın şifresi var, bu şifreyi bilmeyen ve çözemeyen onu anlayamaz" gibi bir anlayışa sebep olabilir. Halbuki Kur’an apaçıktır (Maide, 5/15), anlaşılmak için vardır ve öğüt almak isteyenler için de kolaylaştırılmıştır (Kamer, 54/17).



4) Yazar’ın ilahiyat tahsili almamış olması bazı yanlış bilgiler vermesine sebep olmuştur. Mesela Mekke’nin fethi Yazar’ın eserine kaydettiği gibi Hicretin 13. yılında (s. 120-124) değil, 8. yılda gerçekleşmiştir. Hz. Yusuf, Mısır’ın hükümdarı değil (s.161) hazine bakanıdır. "Fürkan" kelimesi ölçü anlamında değil (s. 200), "hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan ayıran" anlamındadır. "Ahzab" kelimesi "toplumlar savaşı" anlamında (s.132) değil, "gruplar, fırkalar" anlamındadır.



5) İşlenen konuların özü ile kitabın hacmi birlikte değerlendirildiğinde, ticâri kaygılarla sayfa adedinin arttırıldığı, bu amaçla sadece ilgili âyet mealleri verilmesi yeterli olduğu halde, surenin bazen tamamının veya büyük bir kısmının mealinin verildiği görülmektedir. 339 sayfalık eserin 100 küsur sayfası mealdir. Eseri, özü itibariyle usta bir yazar, en fazla 60-70 sayfada kaleme alabilir.



6) Eserde Kur’an, Tevrat ve İncil’in ilâhîlik ve otantikliğine birlikte vurgu yapılarak, Tevrat ve İncil’in de, Kur’an gibi aslının aynen korunduğu imajı verilmek istendiği anlaşılmaktadır. Kabalistlerin İbrani Alfabesinin 22 harfini, 3+7+12 olarak gruplayıp harfler, sesler ve sayılarla ilgili kâhinlik ve gizli yasaları keşfetme çalışmaları yapıldığı beyan edildikten sonra (s.21, 22 sayısına 1’in eklenerek 23 sayısının elde edilmesi ve bu 23’ün Kur’an’ın 23 yılda indirilmesi ile ilintilenmesi (s.22) Yazarın, Tevrat ile Kur’an’a birlikte bakışını ifade eder gibi görünmektedir.



Kur’an’da 19 kodlamasının varlığını kabul eden Yazar, 1997’de ABD’de "The Bible Code" (Tevratın şifresi) ismiyle yayınlanan Michael Drosnin’in eserinden; bu eserin satış rekorları kırdığından (s. 29), üç ayda 500 milyon sattığından (s. 319), Tevrat’ta İzak Rabin, Kennedy ve Enver Sedat cinayetleri, İkinci Dünya Savaşı, Hiroşima kentine bomba atılması, Ay’a ayak basılmasına varıncaya kadar Tevrat’ta şifrelendiğinden (s. 32), ünlü fizik bilimcisi Yahudi asıllı Sir İsaac Newton’un da, Tevrat’ta geleceğe dair bilgilerin gizlendiği bir şifrenin bulunduğuna inandığından bahsederek (s.29, 33), Tevrat’ın da Kur’an gibi şifreli olduğu imajını vermeğe çalıştığı anlaşılmaktadır.



Hicrî 1433, milâdî 20122013 tarihlerinde Dünya’ya kuyruklu bir yıldızın çarpacağı iddiasını, "Tevrat, İncil ve Kur’an benzer açıklamalarla dolu" başlığı altında bu kitaplardan pasajlar aktarmak suretiyle (s. 319-320), Tevrat ve İncil’in de Kur’an gibi orjinal olduğunu ifade etmek istediği anlaşılmaktadır. Yazar, bu niyetini sayfa 36’da, "Kur’an’da tespit edilen gizli bilgilerle, Tevrat ve İncil’de gizlenmiş bazı bilgilerin birbirleriyle paralellik göstermesiydi" cümleleriyle açığa vurmaktadır (s. 36). Kur’an’da 23. kromozomu bulduğunu iddia ettikten sonra, "23 sayısı Tevrat’ta da karşımıza çıkıyor" başlığı altında, "Kur’an-ı Kerim’de olduğu gibi Tevrat’ta da kadının erkekten alındığı ifade edilmektedir. Bunun anlamı erkekte bulunan ve baskın olmayan x kromozomunun kadında aktifleştiğidir.



Bu konu Tevrat’ın Tekvin bölümünün 2. bab 22. âyetinde anlatılmaya başlanmıfl ve 23. âyetinde bitirilmiştir. Hem de Kur’an’daki aynı sözcüğü (Nisa) kullanarak" deyip, Tevrat’ın ilgili ayetlerinin Türkçe anlamını verdikten sonra, "Tevrat’taki bu konuyla ilgili sayısal mesaj, sanırım yukarıda sizin de fark etmiş olduğunuz gibi, Tevrat’ın âyetinin numarasında kendisini gizlemişl olmasıdır. Çünkü Tevrat’ın bu konuyu anlattığı ve Nisa sözcüğünün geçtiği bu ayetin numarası 23’dür" (s. 232) sözleriyle açığa çıkarmaktadır. Halbuki Tevrat ve İncil, Kur’an’ın beyanına göre orijinalliği korunamamış, tahrife uğramıştır (Bakara, 2/75, 79; Nisa, 4/46, Maide, 5/13,41).



7) Eserde, Müddessir Suresinin 30. ayetine dayanılarak Kur’an’ın 19 ve katlarına göre kodlandığı iddiasını ileri süren Reşat Halife’nin verilerine yer verilmiştir (s.27-28 ). Bu iddianın tamamen temelsiz olduğu daha önce ispat edilmiştir.



8 ) Kur’an, Tevrat ve İncil’de gizlenmiş bilgilerden örnekler verilmektedir (36-48 ). Ancak verilen bilgiler sağlıklı değildir. İlk gizli bilgi Hz.İsa’nın göreve başlama yaşı ile ilgilidir. Bu konu ile ilgili olarak İncil’den, "İsa hizmetine başladığı zaman 30 yaşlarında idi" (Luka, bab III, 23) alıntısı yapılmaktadır. Meryem Suresinin 30. ayetinde Hz. İsa’nın konuşması aktarıldıktan sonra, İncil’in yukarıdaki Hz. İsa’nın hizmet yaşının 30 olması ile ayet numarasının 30 olması gizli bilgi olarak sunulmakta ve "İsa Peygamber vazifesine ve ilk konuşmalarına 30 yaşında başlamıştır" denilmektedir (s.37). Halbuki 29. ayet, Hz.İsa’nın 30 yaşında iken değil, beşikte iken konuştuğunu bildirmektedir. Ayet şöyledir: "Meryem, konuşmaları için, Harun’a) çocuğu gösterdi. Beşikteki çocukla nasıl konuşuruz dediler" (Meryem, 19/29).



9 ) Nuh tufanından sonra Nuh’un gemisinin "Ararat dağları üzerine oturdu" (Tevrat, Tekvin, 8/4) şeklindeki bilgi ile, Kur’an’da Nuh’un gemisinin "el-cûdî" üzerine oturduğu bilgisinden hareketle el-cûdi’nin Ararat/Ağrı dağları olduğunu varsayarak, el-cûdi kelimesinin geçtiği ayet numarası olan 44 ile Ağrı dağının bulunduğu bölgenin 44. boylam üzerinde bulunmasını, gizli bilginin deşifresi olarak görmek (s.42-43) sübjektif bir yorumdur. Tevrat’taki bilginin doğruluğundan emin değiliz. Bu bilgi ilahî mi, tahrif edilmiş bilgi mi bilemiyoruz. Kur’an’da geçen "el-cûdiyyi" kelimesinin Ağrı dağı olduğu da kesin değildir. Hamdi YAZIR, "Cûdî; engince bir dağ ki Musul’da denilmş, elCezire’de denilmiş, Amid’ (Diyarbakır)’da denilmiş, şam’da denilmiş, bir de denilmiş ki Cûdî her dağa ıtlak edilir bir ism-i cinstir" demektedir (Yazır, IV, 2784).

10 ) Eserde yanlış bilgiler bir yana, Yazar’ın bulduğunu iddia ettiği sayı ve tarihler ve bunların dayandırıldığı kurallar birbirleriyle uyumlu olmadığı gibi, şifreler de bir çok yerde tutmamaktadır. Bazen bir surede tekrar edilen ayet numaraları, bazen surelerin Mushaf tertibindeki numaraları, bazen nüzul sırasına göre numaraları, bazen surenin âyet sayısı esas alınmaktadır. Bazen istenilen tarih, 19 ile sure numarasının yan yana getirilmesi ile elde edilmektedir. Bir tutarlılık yoktur. Önceden bilinen tarih ve sayılara, matematik eksersizleri yapılarak ulaşılmaktadır. Şimdi yanlışlık, tutarsızlık, çelişki ve sübjektif değerlendirmelerini örneklerle göstermek istiyoruz. Örnekleri anlayabilmek için şifrenin çalışma prensibinin bilinmesi gerekmektedir.

Önce şifrenin çalışma prensibini verelim. ŞİFRENİN ÇALIŞMA PRENSİBİ

1. şifrenin Temeli; sureler içinde tekrarlanan ifadelerin geçtiği âyet numaralarının oluşturduğu "simetrik sayı dizisi"ne dayanmaktadır (s. 62). Surelerdeki tekrarlanan kelime veya âyetlerin alınması esasını, Hicr, 15/87. âyetinde geçen "tekrarlanan yedi" anlamındaki "seb’an mine’lmesânî" kelimesine dayanarak almaktadır (s. 292-293).

2. Birinci Kademe İşlem; "simetrik sayı dizisi"ndeki "merkezî sayı" ile "eksik sayı"yı bulmaktır.

3. Merkezî Sayının Bulunması; "merkezî sayı", simetrik sayı dizisi’ndeki ilk sayı ile son sayının toplanıp ikiye bölünmesi ile bulunur. Mesela simetrik sayı dizisi "6, 12, 48" olsun. Birinci sayı 6 + son sayı 48 = 54:2= 27. "merkezî sayı" 27’dir. Merkezî sayı, simetrik sayı dizisinin ortasına konur. Örnekteki sayı dizisinin ortası 12’den sonradır. 6, 12, 27, ..?.. 48.

4. Eksik Sayının Bulunması; eksik sayı, merkezî sayıya olan uzaklığına göre bulunur. Örnekteki eksik sayıyı bulmak için şu işlemler yapılır: Önce "merkezî sayı" olan 27’nin solundaki 12’ye olan uzaklığı, 27’den 12 çıkarılarak; 27-12=15 şeklinde fark bulunur. Merkezî sayının sağındaki eksik sayıyı bulmak için bu fark 27 ile toplanır: 27+15= 42. Bulunan 42 simetrik sayı dizisindeki aranan "eksik sayı"dır. Böylece simetrik sayı dizi; 6, 12, 27, 42, 48 olarak bulunur (s. 62-63).

5. Eksik olan sayıları bulmak için "ilk sayı+ son sayı = tek sayı" olursa, ikiye tam sayı olarak bölünemeyeceği için simetrik sayı dizisi "0" ile başlıyormuş kabul edilir. Mesela simetrik sayı dizisi 5, 24 olsun. 5 ve 24’ün toplamı tam olarak ikiye bölünemeyeceği için sayı dizisi 0, 5, 24 kabul edilir. Merkezi sayı, 0+24:2= 12 olur. 0, 5, 12 ..?.. 24. Eksik sayıyı bulmak için 12’den 5 ve sıfır çıkarılır; 12-5=7; 12-0= 12 bulunur. 12+12= 24 sayı dizisinde zaten vardır. Eksik sayı, 12+5= 19 kabul edilir. Böylece 0, 5, 12, 19, 24 simetrik sayı dizisi bulunmuş olur (s. 64).

6. İkinci Kademe İşlem: simetrik sayı dizisinde bulunan sayıların sadece iki basamaklı olanlarının birler basamağı alınarak bulunur. Yukarıdaki birinci örnekte bulunan "eksik sayı"42’inin birler basamağındaki sayı olan 2; ikinci örnekte bulunan "eksik sayı"19’un birler basamağı olan 9 alınır. Böylece birinci örnekte 2; ikinci örnekte 9, şifreden elde edilen sayıdır (s. 65).

7. Elde edilen "eksik sayı" bir tane olabileceği gibi 2, 3, 4, ve daha fazla da olabilir (s. 66). Kur’an’dan elde edilecek kehanetler (!), bulunan bu dört sayının oluşturduğu tarihlerde gizlidir. Dört adet elde edilen sayılar yan yana getirildiğinde çoğunlukla "hicrî" yada "milâdî" tarih olur. Mesela birinci kademede elde edilen sayılar; 21, 39, 47, 59 olsun. Bunlara ikinci kademe işlemi uyguladığımız zaman 1979 sayısını elde ederiz

8. Hicrî Tarihi Bulma İşlemi; elde edilen dört basamaklı sayı hicrî tarihe karşılık gelirse, hicrî tarihi elde etmek için iki basamaklı sayıların sayı değerlerinin toplamı, elde edilen sayıdan çıkartılır. Mesela elde edilen iki basamaklı sayılar, 21, 23, 24, 25 olsun. Bu sayılara ikinci kademe işlemi uygulanır ve 1345 sayısı bulunur. Bu sayının hicrî takvime denk geldiği varsayılır. Sonra dört rakamlı sayı dizisine bu maddedeki kural uygulanır. şöyle ki; 21—2+1= 3; 23—2+3= 5; 24—2+4= 6; 25—2+5= 7 bulunur. Bu sayılar toplanır: 3+5+6+7= 21. Elde edilen 21 1345’den çıkartılır; 1345-21= 1324 böylece hicrî tarih bulunur (s. 66-67).

9. Huruf-u mukatta’a ile başlayan surelerde elde edilen sayının başına "1" getirilir. "1" getirme işlemi birinci veya ikinci kademe işlemlerinin her hangi birinde yapılabildiği gibi her iki aşamada birden de yapılabilir. Mesela simetrik sayı dizisi "23, 28, 37", bu sayı dizisinden 387 elde edilmiş olsun. Elde edilen 387’inin başına "1" getirilir ve sayı 1387 olur (s. 67-68 ).

10. Huruf-u mukatta’a ile başlayan surelerde bulunan sayılar hicrî olduğu var sayılırsa, basamak değerlerini toplayıp ana sayıdan çıkartma işlemi yapılmaz (s. 68 ).

11. Bazen sadece ikinci kademe işlemi yapılarak surede tekrar eden ayet numaralarıyla da sonuç elde edilebilir (s. 69). Bazen birinci ve ikinci kademe işlemi yapılmadan da sonuç elde edilebilir. şifrenin değişmeyen temel kuralı; tekrar eden âyet numaralarından çıkarılan sayılara dayanmasıdır.(s. 69). Yazar, bu kuralları 1, 2 ve 3. bölümlerde uygulamaktadır. Ancak koyduğu sisteme aynen uymamaktadır. İstediği sayıya ve tarihe ulaşabilmek için nasıl ulaşabiliyorsa o şekilde hareket etmektedir.

Ayet numaralarından oluşturduğu simetrik sayı dizisinde birinci kademe işlemini uygulayarak bulduğu "merkezi sayı" ile, "eksik sayıları" alıp ikinci kademe işlemi uygulamada belirli bir prensip yoktur. Bazen merkezî sayının sağında olan eksik sayıları, bazen sağında ve solunda bulunan eksik sayıları, bazen merkezî sayıyı, bazen hepsini birden almaktadır. İstediği rakama ulaşabilmek için nasıl hareket edilmesi gerekiyorsa o şekilde hareket etmektedir. Dolayısıyla belli bir sistemden değil onlarca sistemden, daha doğrusu sistemsizlikten söz etmek mümkündür. Bunları, aşağıda göstermeye çalışacağız.

Yazar, "Kur’an’ın kehanetleri" ismini verdiği ikinci bölümde I. Dünya Savaşı’nın bitiş, II. Dünya Savaşı’nın başlangıç, Trabzon Pontus Rum Devletinin yıkılış, Mekke ve Mısır’ın fetih, helikopter ve otomobilin icat, telgraf ve telefonun bulunuş tarihlerini Kur’an’dan bulduğunu ileri sürmektedir. Bu tarihleri bulurken koyduğu kurallara aynen uymamaktadır. Mesela Birinci Dünya Savaşının bitiş tarihini bulmada simetrik sayı dizisindeki bulduğu sadece eksik sayıyı aldığı (s.81-82) halde, helikopterin icat tarihini bulmak için hem merkezi sayıyı hem de eksik sayıları (s. 107-108), telefonun icat tarihini bulmak için eksik sayıyı değil, merkezî sayı ile bilinen sayıları almaktadır (s. 115). Koyduğu kurallarına uymayan uygulamaları için telefonun ve otomobilin icat tarihi ile Mekke’nin fetih tarihini bulmasını örnek olarak verebiliriz.

Yazar, Sad Suresinde 2 defa tekrarlanan "akıl sahibi insanların ibret alması için" cümlesinin geçtiği ayet numaralarını (29, 43) kullanarak, telefonun icat tarihi olan 1876’yı bulduğunu iddia etmektedir. "29, 43" sayı dizisine sure huruf-u mukatta’a ile başladığı için "1" rakamını eklemekte ve "1, 29, 43" sayı dizisini elde etmektedir. Bu sayı dizisine birinci kademe işlemini uygulayıp "merkezi sayı" olarak "22", "eksik sayı" olarak "15"i bulmakta ve "1-15 22 29 43" sayı dizisini elde etmektedir. Daha önce "merkezi sayı"yı ve bilinen sayıları kullanmadığı halde, burada sistemi değiştirip sayı dizisindeki bulduğu "eksik sayı" olan 15’i almamaktadır. "1, 22, 29, 43" sayılarına ikinci kademe işlemi uygulayıp 1293 rakamını elde etmektedir (s. 115-116). Ayrıca bulduğu "eksik sayı"15’i, Graham Bell’in 14 şubatta patent için müracaatı ile irtibatlamaktadır.

Daha önce hiç değerlendirmediği "merkezi sayı’dan da bilgi çıkarmaktadır. "22" nin 2’sinin şubat ayına işaret ettiğini ifade etmektedir (s.116-117). Sad harfinin Arap Alfabesinin 14. harfi olmasını da şubat’ın 14’üne hamletmektedir. Diğer yandan telefonun icat tarihini çıkardığı Sad suresinin 29. ayetinde "ve liyetezekkera ülü’l-elbâb" (akıl sahipleri öğüt alsınlar) şeklinde iken, 43. ayet "ve zikra li uli’l-elbab" (akıl sahiplerine öğüt) şeklindedir. 29. ayet, Kur’an ile, 43. ayet ise Eyyub (a.s.) ile ilgilidir. Mekke’nin fetih tarihi olarak Fetih Suresinde 2 defa tekrarlanan, "geri kalanlar diyecekler" anlamındaki cümlenin geçtiği âyet numaralarını (11, 15) kullanarak 13 buluyor. "11, 15" sayılarına birinci kademe işlemini uygulayıp sadece "merkezi sayı" olarak bulduğu 13 buluyor ve "11 13 – 15" sayı dizisini elde ediyor. Bulduğu merkezî sayı 13’ün Mekke’nin fetih tarihi olduğunu söylüyor (s.123-124).

Aynı surede iki defa tekrarlanan "Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir" cümlesinin geçtiği ayet numaralarını (7, 19) kullanarak da 13’ü bulduğunu iddia ediyor. 9 ve 17 rakamlarına birinci kademe işlemini uyguluyor ve "7 13 19" sayı dizisini elde ediyor. Bulduğu "merkezî sayı" 13’ün, Mekke’nin fetih tarihi olduğunu iddia ediyor (s. 124) Bulduğu tarihte yanlışlık ve işlemde uyumsuzluk var.

Mekke’nin fetih tarihi hicrî 13. yıl değil, hicrî 8. yılıdır. Dolayısıyla işlemi havada kalıyor. İkinci olarak daha önce uyguladığı ikinci kademe işlemini burada uygulamıyor. Telefonun icat tarihini bulmak için merkezi sayı ile birlikte bilinen sayıları da kullanmıştı. Burada niçin kullanmıyor? Niçin? Çünkü kullansa istediği rakamı elde edemiyor. Yazar, Fatır Suresinde 3 defa tekrarlanan "ey insanlar" anlamındaki cümlenin geçtiği âyet numaralarını (3, 5, 15) kullanarak; otomobilin icat tarihi olan hicrî 1305 miladi 1887-1888 tarihini bulduğunu iddia ediyor (s.150-151). "3, 5, 15" sayılarına birinci kademe işlemini uygulayıp "merkezî sayı" olarak "9", "eksik sayı" olarak "13" buluyor ve "3 5 9 13 15" simetrik sayı dizisini elde ediyor. Kuralı gereği ikinci kademe işlemini uygulaması ve merkezî sayı 9 ile 13’ün birinci basamak sayılarını alması gerektiği halde böyle yapmıyor, "3, 5, 9, 13, 15" sayı dizisinden 13 ile 15’i alıp yan yana getiriyor ve 1315’i bulduğunu ileri sürüyor. 1315 sayısını hicrî tarihe çevirme işlemini uygulayıp 1305 elde ediyor. Buna hicrî tarih diyor ve bu tarihi milâdiye çevirip, 1887-1888 yıllarını bulduğunu iddia ediyor (s. 151). Bu tarihin Sebe’ Suresinde de gizli olduğunu ifade ediyor. Bu tarihi, Surede üç defa tekrarlanan "şüphesiz ki bunda ibret vardır… ibretler vardır" anlamındaki cümlenin geçtiği ayet numaralarını (9, 15, 19) kullanarak bulduğunu iddia ediyor. "9, 15, 19" sayılarına birinci kademe işlemini yapıp "merkezî sayı" olarak "14", "eksik sayı" olarak "13" buluyor ve "9 13 14 -15 19" simetrik sayı dizisini elde ediyor.

Birinci ve ikinci kademe işlemini uygulamıyor. Bulduğu eksik sayı 13 ile merkezi sayı14’ ü yan yana getirip 1314 elde ediyor. 1314 sayısını hicrî tarihe çevirme işlemini uygulayıp, 1305 rakamına ulaşıyor (s. 158-159). Halbuki Sebe’ Suresinin 15. ayeti ile 9 ve 19. âyetleri aynı lafızlarla geçmemektedir. 9. ve 19. âyetlerde "inne fî zâlike leâye" cümlesi geçerken 15. ayette, "lekad kâne li sebein fî meskenihim âye" cümlesi geçmektedir. Olsun, önemli olan istediği sayıya ulaşabilmektir. Ayrıca "simetrik sayı dizisi"ndeki sayılar tek rakamlı ise "0" ile başlıyormuş gibi kabul edilir şeklindeki ilkesine burada uymadığı gibi ikinci kademe işlemi de uygulamıyor. Böylece Yazar her iki suredeki işlemlerde sübjektif davranıyor.

Yazar, üçüncü bölümde altın elementinin kütle ve atom numaralarını, demirin atom numarasını, suyun atom ve kütle numaralarını, zaman ölçü ve saat dilimlerini, Güneş’in kendi çevresinde ve Ay’ın Dünya çevresinde dönüş sürelerini, 23 kromozom çiftini, Yunus balığının genetik kodunu eşek ve arının kromozom sayısını, Sirius yıldızının yıldız atlasındaki yerini Kur’an-ı Kerim’den bulduğunu iddia etmektedir. Ancak burada da koyduğu kurallara tam uymamaktadır. Altın elementinin kütle ve atom numaralarını, demirin atom numarasını ve 23. kromozom çiftini bulmasını örnek olarak verebiliriz Yazar, Zuhruf Suresinde 3 defa tekrarlanan "altın" kelimesinin geçtiği âyet numaralarını (35, 53, 71) kullanarak, altın elementinin kütle numarası olan "197" rakamını bulduğunu iddia ediyor (s. 174-176). "35, 53, 71" sayı dizisinin başına sure, huruf-u mukatta’a ile başladığı için "1" getiriyor ve " "1, 35, 53, 71" sayılarına birinci kademe işlemini uyguluyor. "Merkezî" sayı olarak "36", "eksik sayı" olarak "19" ve "37" buluyor ve " 119 – 35 – 36– 37 – 53 71" simetrik sayı dizisini elde ediyor. Bulduğu "eksik sayılara" ikinci kademe işlemini uyguluyor ve 97 rakamını buluyor. Sure huruf-u mukatta’a ile başladığı için bu sayının başına"1" rakamını getiriyor ve "197" sayısına ulaşıyor. Yazar, yine işine öyle geldiği için sadece bulduğu "eksik sayıları" alıp "merkezî" sayıyı almıyor. Altın elementinin atom numarası olan "79" sayısını bulmak için yukarıdaki "simetrik sayı dizisi"ne değişik bir sistem uyguluyor. "35, 53, 71" simetrik sayı dizisinin "35+18” =53; "53+18"=71 şeklinde "18"er arttığını beyan ediyor ve 35-18=17; 71-18 = 89 işlemini yaparak "eksik sayıları" "17" ve "89" olarak tespit ediyor. Bu sayılara ikinci kademe işlemini uyguluyor ve "79" rakamını elde ediyor.

Görüldüğü gibi Yazar aynı sayı dizisine altın elementinin kütle numarasını bulmak için bir işlem, atom numarasını bulmak için ayrı bir işlem uyguluyor. Çünkü istediği rakamlara bu şekilde ulaşabiliyor. Altın elementinin atom numarası olan "79" rakamını "genel kuralları" uygulamak suretiyle de ulaşabildiğini belirtiyor. "35, 53, 71" sayı dizisine birinci kademe işlemini uyguluyor ve "merkezi sayı" olarak "53" "eksik sayı" olarak "17" ve "89" buluyor ve "17 35 53 71 89" simetrik sayı dizisini elde ediyor. Bulduğu eksik sayılara ikinci kademe işlemini uyguluyor ve "79" sayısını elde ediyor. Ancak yukarıda altının kütle numarası olan "197" rakamını bulmakiçin uyguladığı ve ilkesi gereği, sure huruf-u mukatta’a ile başladığı için sayı dizisinin başına "1" getirmesi gerekirken burada getirmiyor. Niçin? Çünkü yukarıda istediği rakama "1" ekleyerek ulaşabilirken burada "1" eklemeden ulaşabiliyor (s.174-176).

Görüldüğü gibi altın elementinin kütle ve atom numarasını bulmak için üç ayrı sistem kullanıyor. Ayrıca daha önce suredeki tekrarlanan cümleleri esas alıyordu. Burada ise aldığı üç âyetteki üç kelime de birbirinden farklıdır. Bu kelimeler; altın anlamındaki "zuhruf", altın bilezik anlamındaki "esvire" ve altın anlamındaki "zeheb"dir. Yazar, bundan önce bulduğunu iddia ettiği tarihler ve rakamlar için bir sure içerisinde tekrar eden âyet numaralarını kullanıyordu. Çünkü koyduğu genel prensip bu idi. Bu kuralını demirin atom numarasını bulmak için bu sistemini uygulamıyor, bunun yerine "demir" kelimesinin geçtiği sure numaralarını kullanıyor.

Bu sureler, İsra, Kehf, Hac, Sebe’ ve Hadîd sureleridir. Bu surelerin Mushaf tertibindeki numaraları olan "17, 18, 22, 34, 57" sayılarına birinci kademe işlemini uygulayıp "merkezi sayı" olarak "37", "eksik sayı" olarak "40, 52, 56" buluyor ve "17 18 22 34 37 40 52 56 57" simetrik sayı dizisini elde ediyor. Bulduğu eksik sayılara ikinci kademe işlemi uygulayıp "26" yı elde ettiğini, bu sayının demirin atom numarası olduğunu söylüyor (s. 181-182). Bu işlemde "merkezî sayıyı" almıyor. Çünkü aldığı zaman istediği sayıyı bulamıyor. 23. kromozom çifti, kadını erkekten ayıran xx kromozomudur. Tüm dişilik ve cinsiyet özellikler bu kromozomdadır. Yazar, Nisa suresinde 3 defa tekrarlanan "kız" kelimesinin geçtiği ayet numaralarını (12, 23, 176) kullanarak 23 sayısını bulduğunu iddia ediyor.

Daha önce simetrik sayı dizine birinci ve ikinci kademe işlemini uygulayarak sonuç elde ettiği halde ,burada birinci kademe işlemi uygulamadan ikinci kademe işlemi uyguluyor, üstelik "12, 23, 176" sayı dizisinin sadece ilk iki rakamını esas alıyor ve "23" bulduğunu ifade ediyor (s.233). Niçin sistemini değiştiriyor? Sonra niçin 12 ile 23 rakamını alıp 23 ve 176, 12 ve 176 rakamlarını esas almıyor? Ayrıca "kız" kelimesinin karşılığı Arap dilinde "bint" kelimesidir. Yazar, simetrik sayı dizini aldığı 12 ve 176. âyetlerde "uht=kız kardeş", 23. âyette ise "benât = kızlar" kelimesi geçiyor. Kadının kromozom sayısını bulabilmek için niçin "uht" ve "benat" kelimelerini alıp da aynı surede geçen "imrae = kadın", "nisa = kadınlar", "ümmehât = anneler", "ammât = halalar", hâlât = teyzeler", "rabâib = üvey kızlar", "halâil = gelinler", "ahavât = kız kardeşler" kelimelerini almıyor? Çünkü istediği rakama bu şekilde ulaşabiliyor. Dördüncü bölümde yeni bir sistem koyuyor.

Yeni sistem; "Sure numarası, surenin iniş sıra numarası, suredeki âyet sayısı ve anahtar ayet numarasının şifreye uygulanmasıdır" (s. 253). Bu şu şekilde uygulanıyor: a) Bulunan sayının başına "1" getiriliyor, b) bulunan sayı Hicrî tarihe denk düşüyorsa basamak değerleri toplanıp ana sayıdan çıkartılıyor (s. 253). Bu sistem ile İsrail Devleti’nin kuruluş, Birinci dünya Savaşı’nın bitiş, Edison’un lambayı buluş tarihlerini bulduğunu ve 2005-2006 yıllarında bir göktaşının dünyaya çarpacağını iddia etmektedir.

Önceki bölümlerde olduğu gibi bu bölümde de koyduğu kurallara tam uymamaktadır. İsrail Devletinin kuruluş tarihi ile bir göktaşının dünyaya çarpma tarihini bulmasını örnek olarak verebiliriz. Yazar, Hz. Ya’kub’un diğer adı olan "İsrail" kelimesinin geçtiği Meryem Suresinin Mushaf tertibindeki numarası olan 19’u, iniş sıra numarası olan 44’ü, surenin âyet sayısı olan 98’i alıp "19, 44, 98" sayı dizisini elde ediyor. Bu sayıların birinci basamaklarını alıyor ve 948 elde ediyor. Bu sayının başına "1" rakamını ilave ediyor ve 1948’i buluyor. Bu sayının İsrail Devletinin kuruluş tarihine işaret ettiğini ileri sürüyor (s. 254-256). Yazar, önceki bölümlerde surelerin iniş sıra numaralarına hiç itibar etmediği halde burada surelerin iniş sıra numaralarını esas alıyor? Niçin? Çünkü istediği tarihe bu şekilde ulaşabiliyor.

Ayrıca 1948 tarihini bulmak için neden Meryem Suresinde geçen "İsrail" kelimesini esas alıyor da, Âl-i İmran suresinin 93. âyetinde geçen "İsrail" kelimesini esas almıyor? Almıyor, çünkü bu sure kendisini istediği rakama ulaştırmıyor. Yazar, 2005-2006 yıllarında bir göktaşının Dünya’ya çarpacağını "Gökten bir parçanın düştüğünü görseler üst üste yığılmış bulutlar derler" anlamındaki Tur suresinin 44. âyetine dayandırıyor. Sure numarası 52, surenin iniş sıra numarası 76, esas aldığı ayet numarası 44. Oluşan sayı dizisi; 44, 52, 76. Bu sayı dizisine ikinci kademe işlemi uygulayıp 426 rakamını buluyor ve bunun başına "1" getirip 1426 tarihini elde ettiğini ifade ediyor. Bu tarihin hicrî tarihe tekabül ettiğini kabul edip, bunun miladî olarak 2005-2006 yılları olduğunu beyan ediyor (s 257-258).

Yazar, İsrail Devletinin kuruluş tarihini bulmak için anahtar ayet, Meryem suresinin 58. âyetini almamış, bunun yerine surenin ayet sayısını esas almıştı. Burada ise surenin ayet sayısını esas almıyor, surenin ilgili ayet numarasını esas alıyor, Niçin? Çünkü istediği rakamlara bu şekilde ulaşabiliyor. İsrail Devletinin kuruluş tarihi ile ilgili olarak doğrudan miladî tarihi bulmuş iken burada hicrî tarih buluyor. Bunlar, tamamen sübjektif değerlendirmeden başka bir şey değildir. Yazar, yeni bir sistem ile Dolly adlı koyunun klonlanma, 1999 Marmara-Düzce depremi, Halley Kuyruklu Yıldızının Dünya’ya uğradığı son tarihi ve Güneş’in tarihlerini bulduğunu iddia etmektedir. Bu sistemi, Müddessir Suresinin 30. âyetinde geçen "tis’ate aşere = 19" rakamını sure numaraları ile yan yana getirmesidir. fiu örnekleri verebiliriz. 19 rakamı ile döllenmiş/aşılanmış yumurta anlamına gelen "alak" kelimesinin geçtiği Alak suresinin Mushaf tertibindeki sure numarası olan 96’yı yan yana getirip, 1996 elde ettiğini ve bu tarihin 5 Temmuz 1996’da Doly adlı koyunun kopyalama ile üretildiği tarih olduğunu söylüyor (s. 267). 19 rakamı ile zelzele / deprem anlamına gelen "zilzal" kelimesinin geçtiği Zilzal suresinin Mushaf tertibindeki sure numarası olan 99’u yan yana getirip, 1999 elde ettiğini, bu tarihin Marmara-Adapazarı-Düzce’de meydana gelen depremin tarihi olduğunu; Surenin 8 ayet olmasını, depremin 8. ayda meydana gelmesine, surenin cüz numarası olan 30’un, depremin meydana geldiği bölgenin boylamını ifade ettiğini söylüyor (s.268-269). Dikkat edilirse Yazar, bir önceki bölümde surelerin nüzul sıra numaralarını esas aldığı halde, burada Mushaf tertibindeki sıra numaralarını esas almaktadır.

Nüzul sıra numaralarını esas alsa istediği rakamlara ulaşamayacaktır. 1999 depreminin surenin ayet sayısı ve cüz numarasını kullanarak yıl, ay ve gününü bulduğunu iddia etmiş iken, güneş tutulmasında ay ve günü bulmak için aynı yöntemi uygulamamaktadır. Çünkü uyguladığı zaman istediğini elde edememektedir. Niçin deprem tarihinin ay ve gününü bulmada ayet sayısı ve cüz numarası işe yarıyordu da diğerlerinde yaramıyor?

Yazar, beşinci bölümde Kur’an-ı Kerîm’de 2000’li yıllarla ilgili şifreli mesajların bulunduğunu, 2002-2014 yılları arasında Dünya’da çeşitli fiziksel ve ruhsal değişimlerin olacağının tahmin edildiğini, 100’den sonra gelen surelerin 2000’li yılları temsil ettiğini, dolayısıyla 100. surenin 2001 yılını, 101. surenin 2002 yılını, 104. surenin 2005 yılını, 105. surenin 2006 yılını temsil ettiğini, ancak birer yıllık yanılma payı olabileceğini beyan etmektedir. 100. sureden sonraki surelerin isimlerinin özellikle seçildiğini ifade ediyor (s. 292). Hicr suresinin 87. âyetinde geçen "tekrarlanan yedi" ifadesindeki "tekrarlanan" kelimesi, şifre bulmadaki temel prensibi ile ilgili olduğu gibi bu suredeki kelimelerin bazı durumlarda "anahtar" olarak kullanılabildiğini, tekrarlanan yedi ile Fatiha suresinin kastedildiğini, Fatiha suresindeki anahtar sözcüklerin bulunduğunu beyan ediyor (s. 292-294). Yazar, vuku bulacak şu olaylar olarak; atmosferde hasar meydana gelmesini, büyük bir ateşin zuhur edip insanlara ve ormanlara zarar vereceğini, büyük bir göktaşının Dünyaya çarpacağını, Kuyruklu Yıldız veya büyük bir meteorun Dünya için tehlikeli olacağını zikretmektedir. Örnek olarak şunları zikredebiliriz. Yazar, Hicrî 1423, milâdî 20022003 yıllarında atmosferde hasar meydana gelebileceğini, bu tarihi "gökyüzünün çatlaması" anlamına gelen İnfitar suresinde "yevmüddîn" kelimesinin geçtiği ve üç defa tekrarlanan ayetlerin numaraları olan "15,17, 18" sayı dizisinden çıkardığını iddia ediyor. Hicrî 1423, milâdî 2000-2003 tarihlerini bulmak için yeni bir yöntem uygulamaktadır. "15,17, 18" sayı dizisinin başına "0" getirmekte ve İnfitar suresinin Mushaf tertibindeki numarasını da ekleyip "0, 15, 17, 18, 82" sayı dizisini elde etmektedir. İlk bölümde uyguladığı yönteme dönmekte ve ilk kademe işlemini uygulayıp "merkezî" sayı olarak "41", "eksik sayı" olarak "64, 65, 67" buluyor. Bulduğu eksik sayılardan sadece "64, 65, 67" rakamlarını esas alıp bu sayı dizisine ikinci kademe işlemi uygulayıp 467 elde ediyor. Bu rakamın başına "1" getiriyor ve 1467 elde ediyor, kendi yöntemine göre bu rakamı Hicrî tarihe çeviriyor ve 1423’ü buluyor (s. 296-297). Dikkat edilirse Yazar, 1423 tarihini bulmak için değişik bir yol izliyor. Sistemine uymadığı halde (s. 298) "64, 65, 67" sayı dizisinin başına "1" getiriyor. Çünkü getirmese bulamıyor.

Ayrıca daha önce sadece surede tekrarlanan ayet numaralarını esas alıp sure numarasını sayı dizisine ekliyordu. Burada surede tekrarlanan âyet numaralarına sure numarası 82’yi de ekliyor. Çünkü eklemese istediği tarihi elde edemeyecek. Yazar, Hicrî 1425, milâdî 20042005 yıllarında büyük bir ateşin zuhur edeceğini ve bu ateşin insanlara ve ormanlara zarar vereceğini iddia ediyor. Bu tarihi, "sararmış çöp" anlamına gelen ve Hümeze, Vakı’a ve Hadîd surelerinde geçen, "hutama" kelimesi; Hümeze ve Kalem Surelerinde geçen "kusur arayıp kınayan, laf getirip götüren" anlamlarına gelen "hümeze" ve "hemmâz" kelimeleri ile, Kalem suresinin "bahçe" den söz eden 17, 20, 26 ve 34. âyetlerinden çıkardığını iddia ediyor. 17, 20, 26, 34 sayı dizisine birinci kademe işlemi uygulayıp "merkezî sayı" olarak "17", "eksik sayı" olarak "8,14" buluyor. Böylece "8, 14, 17, 20, 26, 34" sayı dizisini elde ediyor. Sayı dizisi tek rakamlı sayı ile başladığı için kuralı gereği başına "0" getiriyor ve "0 8 14 17 – 20 – 26 34" simetrik sayı dizisini elde ediyor. Sayı dizisi tek basamaklı olduğu için "0", "8" ve "merkezî sayı 17"yi almıyor. Sadece bulduğu "eksik sayı 14 ile Kalem suresi "nun" harfi ile başladığı ve bu harf Arap Alfabesinin 25. harfi olduğu için 25’i alıyor. 14 ile 25’i yan yana getiriyor ve 1425 buluyor (s. 310311). Görüldüğü gibi burada da daha önce hiç uygulamadığı yeni bir sistem uyguluyor.

Halbuki bulduğu merkezi sayı 17 ile "eksik sayı"14’ ü alıp birinci ve ikinci kademe işlemi yapması, ayrıca sure huruf-u mukatta’a ile başladığı için bulduğu sayı dizisinin başına "1" getirmesi gerekiyordu. Bu kurallarını uygulamıyor, çünkü uyguladığı zaman istediği rakama ulaşamıyor. Niçin "nun" harfinin alfabe sıra numarası olan 25’i alıp 14’ün önüne getiriyor? Ölçü ne? Ölçü istediği rakama nasıl ulaşabilirse o. Yazar, Hicrî 1426, milâdî 20052006 yıllarında büyük bir göktaşının Dünya’ya çarpacağını iddia ediyor. Bu tarihi, Bakara, Nisa, Meryem, Taha, Müminun, Kasas ve Tur surelerinde geçen "dağ" anlamındaki "tur" kelimesini esas alarak bulduğunu iddia ediyor. Bu tarihi bulmak için yine farklı bir sistem uygulamaktadır. Tur kelimesinin geçtiği surelerin Mushaf tertibindeki numaraları olan "2, 4, 19, 20, 23, 28, 52" sayılarını esas alıyor. Bu sayı dizisine birinci kademe işlemini uygulayıp "merkezî sayı" olarak "27", "eksik sayı" olarak, "26, 31, 34, 35, 50"iyi buluyor ve "2 4 19 20 23 26 27 28 31 34 35 50 52" simetrik sayı dizisini elde ediyor. Bu sayı dizisindeki merkezî sayının sağında bulduğu eksik sayılara (31, 34, 35, 50) ikinci kademe işlemi uyguluyor ve 1450 rakamını elde ediyor. Bu rakamı kendi yöntemi ile Hicrî tarihe çevirip 1426 tarihini bulduğunu iddia ediyor. Hicrî 1426 yılını temsil eden sûre, 105 numaralı Fil suresidir. Bu surede tahminimize paralel olarak "gökyüzünden taşlar atıldığı anlatılıyor" diyor (s. 315-317).

Sonuç olarak Kur’an-ı Kerim’in şifresi adlı eserinde Ömer ÇELAKIL, Kur’an’ın gönderilişi ile örtüşmeyen, tamamen sübjektif yorumlara dayalı, geçmişte vuku bulmuş ve gelecekte meydana gelecek bir takım olayların güya tarihlerini bulduğunu iddia ediyor. Bu tarihleri bulmak için bir sistem belirliyor, ancak bu sistemine aynen uymuyor ve istediği şekilde hareket edip ulaşmak istediği tarihi buluyor. Eserde ciddiye alınabilecek, Kur’an’a, İslâm Dinine ve insanımıza yararı ve katkısı olabilecek hiçbir şey bulunmamaktadır.

Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ

Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi

http://www.diyanet.gov.tr/turkish/sureliyayinoku.asp?sayfa=4&sayi=145

12-05-2007, 23:51
Cok gercekci bir yaklasim. En agir tespit,

"İşlenen konuların özü ile kitabın hacmi birlikte değerlendirildiğinde, ticâri kaygılarla sayfa adedinin arttırıldığı, bu amaçla sadece ilgili âyet mealleri verilmesi yeterli olduğu halde, surenin bazen tamamının veya büyük bir kısmının mealinin verildiği görülmektedir. 339 sayfalık eserin 100 küsur sayfası mealdir. Eseri, özü itibariyle usta bir yazar, en fazla 60-70 sayfada kaleme alabilir."

bu olmus. Bu Celakil'in yerinde olmak istemezdim.

ziggurat
06-07-2007, 00:43
Birazdan Ömer CelAKIL ile Serkan Tekin Objektif programina cikacaklar ve kuranin mucizelerinden anlatip duracaklar.Biri calacak,biri oynayacak ve Kadir Celik de canak sorular soracak.Ne güzel seriat reklami.Saf köylüleri kandiracaklar.Nasil olsa karsit düsünce yok.Hangi babayigit cikipta "Kuranda mucize yoktur,muhammedin eseridir diyecek".Ve karsit tezlerini aciklayacak.Düsünün Exlusive cikip Allahin Kuranda yaptigi Matemetik hatayi anlatsa.Yarin Exlusivin ve Star Tv nin sonu olur.Su anda seriatcilar yalanla halkin gözünü boyamaya devam ediyorlar.Bakalim bu ne kadar sürecek.

DreiMalAli
22-07-2007, 00:59
Eski bir tartışma yazımdan biraz düzenleyerek:

Sevgiler
__________________________________________________ ________________________________

Güya Çelakıl oturmuş, Kamer suresinden itibaren Kuran'ın sonuna kadar ayetleri saymış ve

1 - 1389 olarak bulmuş.
2 - Bu sayıyı zaman hesabı zannetmiş/kabul etmiş.
3 - Bununla yetinmeyip bu sayıyı Hicri bir sene zannetmiş/kabul etmiş
4 - Bunu Miladi takvime çevirmiş ve 1969 bulmuş.
5 - Bu ise İnsanın Ay'a ayak basacağı tarih oluyormuş.

Burada doğru olan tek şey, insanoğlunun Ay'a ayak basışının 1969 olması.
Daha doğrusu;
Apollo-8 27.12.1968'de Ay'ın çevresinde dolaştı.
Apollo-10 18.5.1969'da Ay'daydı. Uzay mekiği, problemli olsa da, Ay'a indi ve çıktı. Bu Apollo-11 için bir denemeydi. İçinde insan yoktu.
Ay'a ilk ayak basış tarihi 20.6.1969. Apollo-11 ile.

Diyanet'in sitesinde ayet sayılarını veren bir tabelle buluyoruz:
http://www.diyanet.gov.tr/turkish/default.asp
Bu tabeleden 54. sureden (Kamer suresi oluyor) itibaren ayet sayılarını alt alta yazıp topluyoruz.
Sonuç: Kamer suresinden itibaren 1390 tane ayet yer alıyormuş Kuran'da.
Çelakılın iddia ettiği gibi 1389 değil!

Emin olmak için başka bir siteden, Almanca Wikipedia sitesinden, benzer bir tabelle buldum: http://de.wikipedia.org/wiki/Liste_der_Koransuren
Oradaki sayılarla da hesaplattım.
Sonuç aynı.
1390 tane ayet var.
Çelakılın iddia ettiği gibi 1389 değil!

Haaa! Aramızda kalsın.
Ben kendim de saymadım. Tabeleyi Excel programına geçirdim. O saydı.

Ama Çelakıl ve onun yardakcıları gibi salak rolleri yapmak istemediğimden bunu ne Hicri takvim olarak yorumladım. Ne Miladi. Ne de başka bir şey olarak yorumladım.

Bu sadece ve sadece Kamer suresi de dahil, Kamer suresinden Kuran'ın sonuna kadar olan bütün surelerin ayatlerinin toplamı. Tabi Kura'daki sıralamaya göre.
Başka hiç, ama hiç bir şey değil.
İsteyen tabi ki bunu elma, armut, sütlaç, dondurma, leblebi, çekirdek... diye yorumlayabilir. Yeterki şahsi olarak kalsın. Kimseye dayatmaya kalkmasın.


Aynı iddiayı Harun Yahya'da bir sitesinde yapıyor. O ise ayetlerin sayısını doğru veriyor: 1390 olarak.
[Not: Bu iddia şu sitedeydi: http://www.ahirzaman.net/alametler/alametler_04.html
Şimdi tekrar baktığımda oradaki yazı değiştirilmiş. Artık ayet sayısından bahsetmiyor. Ebced hesabından bahsediyor. ama sonuç olarak "HİCRİ: 1390 MİLADİ: 1969" olduğunu vurguluyor.]

Ama...
Ama yüzleri kızarmadan, bu sayıyı hicri bir yıl kabul ediyorlar ve bunu miladi seneye çevirmeye kalkıyorlar:
Çelakıl veya Harun Yahya 1390 ı hicri bir yıl kabul ederse (o gün yemiş olduğu çekirdek + leblebi sayısı da olarak da kabul edebilirdi) bunun miladi karşılığı 1969 etmez!

Hicri senenin ilk günü = 1.Muharrem.1390 = 8.Mart.1970 eder
Hicri senenin son günü = 30.Zilhicce.1390 = 25.Şubat.1971 eder.

Sonuç:
1 sayı 2 yalancı, tonlarca yalan.
Klavuzu karga olanın gideceği yer çöplükdür.

iceman
27-05-2008, 08:47
hımmmm..1400 yıL önce DNA?? arapLar mısırLıLarı da soLLamış desenize :D

dr humanist
27-05-2008, 09:18
ömer çelakıl benim arkadaşımdır,sorduğum birçok soruya verdiği cevap benim tatmin etmedi ve muhabbeti genelde 1389'a bağlayıp durdu..kendince çok iyi cevaplıyor ama beni nedense tatmin etmiyor..

rua
27-05-2008, 23:11
yavvv sonuççtaaa çalakıl denen akıllıı ınnsann ...kitapptann paraayıı bullduu...
müüsslümannlıyıı ılee övünenn kesimm paraalaarıı bayılıpp kitabpplarıı alldı...
eee sonuçç nee oldu ...sıfırr...
kitap nasıı bişii..
banaa sorarrsanızz çocuk zekalılarıı kanndırrmayaa yönelikk bii kitappp...
beyinn hüccreleerini yorrmayaa bilee değmezz...

sosyalist-R
27-05-2008, 23:58
onun kitabında iki cümle kendi yorumu varsa geri kalan komple verdiği ayetin suresi yazılmış yani tamamen foss ama akıllı adammış iyi parayı buldu

kaancan
09-06-2008, 13:38
showmenlerden mi din öreniyosunuz m.ali erbille hülya avşardanda tevratla zeburu inceleyin inanın faydası olur onlarda bişileri çözmüştür
adam dediğiniz adamların çelakıl sokmaakıl her neyse bu ülke için yaptıklarından bahsedelim her programda sitesinin reklamını yapması hariç p.st depremmi tahmin etti binlerce hayatmı kurtardı ne yaptı sizi birbirinize düşürmekten başka bırakın artık şarlatanları onlar bile aydı çatır çatır para kazanıyo sizde milleti bölecek karıştıracak bişeyler bulunda sizde para kazanın