PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Ne zaman ve Nerede


sergerde
06-02-2006, 02:29
Zaman (4.boyut) nerede başladı..?
Ve mekan (3. boyut) nerede biter..?

Bu soruları bilimsel bir çerçeve de yanıtlayacak olana her şeyimi feda etmeye hazırım..

agnostic
06-02-2006, 05:34
bilimselini bilmem ama

zaman bence kendiliğinden vardı. sonradan oluşmadı. zaman sonsuz olduğuna göre başlangıcı da olmamalı

mekan bir yerde biter. bilimsel olarak da böyle. tam ispatlandı mı bilmiyorum ama evren genişliyorsa bir sonu var demektir.
ayrıca uzay (bence) yokluktan ibaret değildir. boşluktan ibarettir. boşluk da bir varlıktır. uzayın sonu yokluktur. dışına çıkabilir miyiz bilmiyorum ama galiba çıkamayız


Bu soruları bilimsel bir çerçevede yanıtlayacak olana her şeyimi feda etmeye hazırım..
kaçta kaçını veriyorsun? :D

exclusive
06-02-2006, 05:50
Bence her ikisi de sonsuzdur.

Ancak bu konudaki diğer önemli teorileri aktarayım. Bunlardan ilki zamanın başlangıcının Big Bang olayı olduğunu ve mekanın (evrenin) sonlu olduğunu ancak sürekli genişlemekte olduğunu öne sürmektedir. Benim gözümde evrim teorisi, en az yer çekimi kanunu kadar sağlam bir kanundur ve daha fazla ispata ihtiyacı yoktur ancak bu Big Bang teorisinin, sonlu evren ve başlangıcı olan zamanlı versiyonunu teori olarak kaldığı sürece kabul etmem.

Einstein'ın genel görecelik kuramı mutlak zaman kavramını yıkıp yerine göreceli bir zaman kavramı getirmiştir. Çok anladığım bir mevzu olmadığı için fazla atıp tutmak istemiyorum ancak bilimde mistisizme yaklaşan teorilerden oldum olası haz etmemişimdir. Einstein'ın teorileri bu nitelikte mi değil mi onu kimse bilmiyor, kendisi de hayatta olmadığı için teorilerinin net izahını ve doğru yorumunu yapacak kimse yok. Fakat bazı çevreler Einstein'ı çok net bir şekilde anladıklarını ilan edip genel görecelik kuramı gereği zamanın başlangıcının Big Bang olayı ile aynı ana tekabül ettiğini iddia ediyorlar. Yani zamanın Büyük Patlama ile, günümüzden yaklaşık 15 milyar yıl önce başladığını iddia edenler var.

Yine aynı çevreler mekanı da gözlemlenen evrenle sınırlandırıp sonlu bir evrenden söz etmektedirler. Bu kabulün özünde ise sonsuz maddenin sonlu bir uzaya (alana) sığmayacağı gerçeği yatar. Yani evren (mekan) sonlu olmalıdır ki sonlu bir alana (minnacık bir noktaya) sığabilsin. Bu çevreler Büyük Patlama öncesi durumu "tekillik" olarak açıklamaktadır. Yani bugün kainatta bulunan tüm maddeler Büyük Patlama öncesinde bir hidrojen atomunun çekirdeği kadar bir noktada toplanmış durumdaymış ve bunun gereği olarak da bu noktacık muazzam bir kütle yoğunluğuna sahipmiş.

Kısaca Büyük Patlama savunucularının bir kısmına göre zaman büyük patlama ile (yaklaşık 15 milyar yıl önce) başlamıştır. Evren (mekan) ise sonludur fakat sürekli genişlemektedir... Bu görüşün savunucuları arasında Stephen Hawking ve Roger Penrose gibi son derece popüler isimler de vardır. Bu iki deha 1970'de beraber yayımladıkları bir makalede "tekillik" teorisini kanıtladıklarını iddia etmiştir. Fakat daha sonra Hawking “İronik olabilir ama düşüncelerim değişti, şimdi diğer fizikçileri evrenin başlangıcında gerçekte hiçbir tekilliğin olmadığına ikna etmeye çalışıyorum, bu tekillik kuantum etkileri hesaba katıldığında ortadan kalkabilir.” diyerek fikir değiştirdiğini açıklamıştır. Hawking'in bu keyfi fikir değiştirmelerinin ardında ise hiçbir astronomik bulgu yoktur, sadece matematiksel denklemler kullanarak evrene ilişkin iddialar ortaya atmakta ve bunları ispatladığını savunmakta, daha sonra ise yine matematiksel denklemler aracılığıyla kendi iddialarını çürütmektedir.

Tabi bu teorileri ciddi şekilde eleştirenler de var. Örneğin Eric Lerner kitabında Einstein’ın denklemlerinin sonsuz sayıda farklı evreni mümkün kıldığına işaret eder. Friedmann ve Lemaitre birçok denklemin genişleyen evren sonucuna çıktığını göstermiştir. Ancak hiçbir surette bu denklemlerin bir “tekillik” durumunu içermediğini de belirtmişlerdir.

Kısaca zamanın ve evrenin sonsuz olduğu ve Büyük Patlama gibi olayların bu sonsuz süreçte sonsuz defa gerçekleşebileceğini fakat bunların bir varoluş anlamında, bir başlangıç anlamında değerlendirilmemesi gerektiğini, ancak devingenlik ilkesi içerisinde birtakım değişim etkileri yaratacak şeyler olduğunu savunanlar vardır. Ben bu görüşü çok daha mantıklı buluyorum...

Tabi bugün bilimde geldiğimiz nokta, evrenin tarihçesi gibi kapsamlı astronomik araştırmaları kaldıramayacak kadar ilkeldir ve bu konudaki teorilerin tümü doğruluğuna dair deliller gösterilemeyen ve sadece açıkça inkar edilememeyi başarmış ilkel teorilerdir. Zaten, başka bir yazıda da belirttiğim gibi, bilim gerçeğe ilişkin inkar edilemez kesinlikte deliller elde etmedikçe asla bir teoriye sıradan bir varsayımdan daha fazlası gözüyle bakmaz. Bilimi bilim yapan ve bilim dışı safsatalardan ayıran en önemli özelliği de budur.

dirilis
06-02-2006, 10:41
Zamanı mutlak bir gerçek gibi görmek yanılgıdır bence....

Beynimiz belirli bir sıralama yöntemine alıştığı için şu anda dünya üstte anlatıldığı gibi işlememekte ve zamanın hep ileri aktığını düşünmekteyiz. Oysa bu, beynimizin içinde verilen bir karardır ve dolayısıyla tamamen izafidir. Gerçekte zamanın nasıl aktığını, ya da akıp akmadığını asla bilemeyiz. Bu da zamanın mutlak bir gerçek olmadığını, sadece bir algı biçimi olduğunu gösterir.zaman sadece algıdır..ve iddia ettiğiniz gibi de ezeli olamaz.


Modern bilim tarafından doğrulanan, zamanın psikolojik bir algı olduğu, yaşanan olaya, mekana ve şartlara göre farklı algılanabildiği gerçeğini pek çok Kuran ayetinde görmek mümkündür. Örneğin bir insanın bütün hayatı, Kuran'da bildirildiğine göre çok kısa bir süredir:

Sizi çağıracağı gün, O'na övgüyle icabet edecek ve (dünyada) pek az bir süre kaldığınızı sanacaksınız. (İsra Suresi, 52)

Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları bir arada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar… (Yunus Suresi, 45).

Bazı ayetlerde, insanların zaman algılarının farklı olduğuna, insanın gerçekte çok kısa olan bir süreyi çok uzunmuş gibi algılayabildiğine işaret edilir. İnsanların ahiretteki sorguları sırasında geçen aşağıdaki konuşmalar bunun bir örneğidir:

Dedi ki: "Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor." Dedi ki: "Yalnızca az (zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz. (Müminun Suresi, 112-114)

Başka bazı ayetlerde de, zamanın farklı ortamlarda farklı bir akış hızıyla geçtiği bildirilir:

... Gerçekten, senin Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir. (Hac Suresi, 47)

Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir. (Mearic Suresi, 4)

Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O'na yükselir. (Secde Suresi, 5).

Bu ayetler, zamanın izafiyetinin çok açık birer ifadesidir. Bilim tarafından 20. yüzyılda ulaşılan bu sonucun bundan 1430 yıl önce Kuran'da bildirilmiş olması ise, elbette, Kuran'ı zamanı ve mekanı tümüyle sarıp kuşatan
Allah'ın indirdiğinin bir delilidir.

dirilis
06-02-2006, 11:00
Zaman (4.boyut) nerede başladı..?
Ve mekan (3. boyut) nerede biter..?

Bu soruları bilimsel bir çerçeve de yanıtlayacak olana her şeyimi feda etmeye hazırım..

herşeyimi paylaşabilirim demişsin? buradaki aitlik kime ait? bu da ayrı bir tartışma konusudur bence? sana ait ne var ki diye bir soru sorulabilir? gerçekte algıları kedimize ait sanıyoruz galiba?

zaman ve mekan sadece bize emanet ve başlangıcı ve sonucu olan şeylerdir.bir algı olan ve yaratılmış olan zaman ve mekan gerçeğe dönüşecektir.günü ve zamanı ( !) gelince.O anı da biz bilemeyiz elbtte.başlangıcı olan herşeyin sonu da vardır.