PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Sentetik DNA ve İnsan yapımı yaşam


Bilge Engin
27-12-2010, 15:06
2007 ekiminde DNA uzmanı Craig Venter ile Hamilton Smith dünyanın en kısa 2. DNA zincirine sahip olan mycoplasma Genitalium bakterisinin DNA sını lab ortamında üreterek bundan canlı bir organizma üretimini yapacaklarına dair bir araştırmaya başladıklarını bildirdiler.

24 ocak 2008 tarihinde, DNA sentezi çalışmaları tamamlanarak hücre çalışmalarını sonlandırdılar. Sonuç başarılıydı. Molekül ve bileşikler kullanılarak tamamen cansız olan kimyasallar ile dünyanın ilk sentetik yaşamı dünyaya getirildi.

Bu aynı zamanda Harvard üniversitesinde 2010 eylülünde başlatılan Saccharomyces cerevisia üzerinde yapıla çalışmanın da başlangıcını sağladı. Saccharomyces cerevisia en basit organizmalardan birisi ve hedef bu canlının embriyan hücresinin sentetik üretimini başararak dünyadaki ilk organizmanın sentetik üretimini yapmak.

Genetik kopyalamada olduğu gibi bu alanda da etik tartışmalar başlayacağa benziyor. Zira Sentetik DNA üretimi ile ilgili gelişmeler arttıkça hedef insana doğru ilerleyecek.

Ascendent
22-01-2011, 16:08
Ben bilgisayar ve elektronikle desteklenen bir insan vücudunu destekliyorum. Tamamen biyolojik yapı bizim zayıflığımız. Potansiyel nerdeyse kavranamayacak kadar olağanüstü. Altında yatan imkanları bir hayal edin. Biraz açmam gerekirse:

Göz
-Sizin kontrolünüzde bir yakınlaştırma imkanı tanıyan göz. (Zoom)

-Zamanla görme duyusunun kaybolmasına sebep olan tabakaların biyolojik olmayan materyallerle değiştirilip görme bozuklukları, katarakt gibi yaş ilerldikçe ortaya çıkması muhtemel problemlerin önüne geçilmesi.

-Farklı dalga boylarındaki ışıkları görebilme imkanı. Kızılötesi, morötesi, gama, x-ray, radyo dalgası. (Ki bunun askeride çok geniş bir kullanımı olacağını düşünüyorum. Isıya duyarlı kamera yerine ısıya duyarlı gözler...)

Kulak
-İnsan kulağının geliştirilerek sibernetik cihazlarla 60-60.000 desibel aralığının genişletilmesi ve duyu yeteneğimizin artırılması. (Tabi her sesi duyabiliyor olsaydık, uyumamız imkansız olurdu, çünkü kafamız patlardı :D. Bu yeni özelliklerin hepsinin kullanımı beynimiz tarafından kontrol edilir şekilde olacaktır. İstemediğin zaman 60-60.000 aralığına geri dön.)

İletişim
-Bugün ağzımızdan çıkardığımız mekanik seslerle iletişim kuruyoruz. Bu sesleri alçaltıp yükseltip, dilimizi kullanarak onlara şekil vererek anlaşıyoruz. Ancak beynimizin işleyişi göz önüne alındığında bu iletişim potansiyelimizin çok büyük oranda önüne geçiyor. İnsanlar kafalarında resimleri hayal ediyorlar, sesleri hatırlıyorlar. Bunları birbirlerine anlatmak istediklerinde karşısındaki kişi için pek bir anlam ifade etmeyebiliyor. Çünkü iletişim için kullandığımız yöntem çok yavan ve ilkel. Beyin sinyallerimizle karşılıklı iletişim kurmanın mümkün olduğunu düşünün. Tıpkı kablosuz internet gibi. Karşınızdaki insanla bir resim paylaşabilir, normal konuşmayla yarım saatte anlatacağınız bir olguyu (veya belki de hiç anlatamayacağınız bir şeyi.. mesela rüya) 2 saniyede onunla paylaşabilirsiniz.

Hafıza
-Hatırladığımız şeyler sinir hücrelerinde depolanıyor. Yenileri öğrenebilmek için eskilerinin kaldırılması gerekiyor. Veya öğrendiğimiz şeyleri sık sık tekrar etmezsek beyin otomatik olarak onların gereksiz olduğunu varsayıp yavaş yavaş onları silmeye başlıyor. Bu duruma dil öğreniminde sık sık raslıyoruz. Tekrar edilmeyen İngilizce unutuluyor. Peki her insanın sadece düşünerek erişebileceği ortak bir bilgi havuzu olsa? Beyninizle dev bir arşive erişmekten bahsediyorum. Vikipedia'dan çok daha büyük bir veritabanı hayal edin ve ihtiyaç duyduğunuzda sanki geçen gün yediklerinizi hatırlamak için sarfettiğiniz çabanın aynısını sarfederek, sanki onlar sizin hafızanızdaymış gibi o bilgilere erişebilme olanağınız olduğunu düşünün. Artık biyolojik beynimizin kısıtlamalarıyla başedebiliriz.

Not: Kişisel anılar, kişiye özel mahrem şeyler bu konu içinde değil tabiki.

Not 2: Bu etik açıdan (ya da bugünkü etik anlayışımızdan diyelim) bazı sakıncalar doğurabilir. Mesela bu büyük bilgi havuzundaki bilgilerin bir otorite tarafından düzenlenmesi ve insanlara neyin doğru yanlış olduğunu kabul ettirmesi gibi.

Hareket
Biyolojik olarak insanlar saatte maksimum 35-40 mil hızla koşabiliyorlar. Bilim insanı McNeil Alexander'ın da dediği gibi "We’re still suffering from having evolved from apes,” whose tree-swinging lifestyles require “big grasping feet and plenty of muscle all the way up the leg.” (Hala maymunlardan evrilmiş olmanın etkilerini yaşıyoruz. Onların ağaçlarda sallanmaya dayanan günlük yaşam tarzları yere tamamiyle basılması gereken büyük ayaklar ve çok miktarda kas gerektiriyor.)Vücudumuzu daha hızlı koşması için yeniden dizayn edebilir, evrimin bilmem kaç milyon yıl sonra işi halletmesini beklemeden işe yaramayan ayak parmaklarımızdan kurtulabilir, vücutlarımızı daha üretken, daha güçlü hale getirebiliriz.

Yarı mekanik yarı biyolojik vücut ve ölümsüz üzerine:İçorganlarımız belli bir süre sonra kendi imha etmeye programlanmış hücrelerden oluşuyor. Ölümsüz olabilmek için yapılabilecek şey ya bu hücreleri baştan programlamak, genetiğini değiştirmek ya da biyolojik vücuttan tamamen kurtulup bizi biz yapan, benlik ve farkındalığımızı sağlayan tek organımız olan beynimizi tamamiyle mekanik bir vücuda nakletmek.