sîya evînê
09-09-2012, 03:39
Öncelikle turan dursun a ve diğer site yöneticilerine bu siteyi kurarak sorularımıza aradığımız cevapları bulmayı sağladıkları için çok teşekkür ediyorum. Üyelerin değişim hikayelerini ve sebeplerini anlattıkları bu bölüm gerçekten çok ilgimi çekti. Hikayeleri okudukça kendi değişimimin sancılı sürecini hatırlıyorum. Bu yüzden bende size kendi hikayemi anlatmak istiyorum.
Bir başladın mı durmak bilmezsin artık, tek tek kırıyorsun bütün zincirlerini , teker teker kurtuluyorsun prangalarından. O içinde ki iflah olmaz merak duygusu seni yolun sonuna götürmeden asla bırakmayacaktır, eğer yolun bir sonu varsa tabi. Mümkünü var mı sanki 1400 ondan öncesine gidersen eğer 3500- 3600 yıllık ömre sahip inanç kültürlerinin ve bu zaman aralığında yaşamış olan insanların varoluşçuluğu, dinlerini ve inançlarını yaymak adına geliştirdiği bir sürü açıklama ve teze tek tek adam akıllı açıklamalar bulman gerekiyor. Bulacağın açıklamalar inancı terketmen için değil tabi inançsızlığını insanlara açıklayabilmek için. İnançtan kurtulman için ise aksini ispatlayan tatmin edici bir iki tane cevap bulman yeterli; çünkü güzel olan bir tarafı var dinlerin : tanrı en başından söylemiş hepsine şüpesiz inanman gerekiyor. Eğer senin aklına bir kere şüphe tohumu düştüyse sana müjdem olsun sen artık bir kafirsin.
Çocukken daha cesaretle sorardık sorularımızı. Daha ilk ve ortaokul sıralarındayken, din derslerinde aklımın almadığı ve açıklamalardan hiçbir zaman tatmin olmadığım bir sorum vardı: adem ve havadan sonra insanlık soyunu nasıl çoğalttı ? adem ile havanın çocukları kendi aralarında mı çiftleştiler. Bana verdikleri cevaplar çok soysuzca bir anlayışın ürünüydü ki, fazlaca üzerinde durmadan savuştururdular bu soruyu. Kendilerince basit açıklamaları yetiyordu onlara. Sonrasında ise yavaş yavaş korkular girdi hayatımıza ve soru sormayı bıraktık . aklıma yerleşen her şüpe de üstüme bağıran kızgın bir tanrı canlanıyordu gözümde sonra cehennemin o sonsuz azabı , heryeri alevler sarıyordu; şehitler cinler sopayı her vuruşunda yerin yedi kat dibine gömen kabir melekleri. Uzn bir süre soru sormadan ezbere yaşamak bi bakıma rahatlatıcıydı ;ama onun da zor yanları vardı :oruç tut namaz kıl, bayram namazına git, teravih namazına git, vaiz veren cahil sofuları saygıyla dinle,odaya kuran getirdiklerinde toparlan ezan okununca müziğin sesini kıs… bir kısmı belki sadece benim çevremde vardı bunların. Sonra okul hazırlık çalışma derken insan şüphesinin peşinden bile gidemiyor. Sonra her yerde kitapta yok tabi. Okumak araştırmak içinde para lazım paran yoksa bilgiyi de alamıyorsun. Lise yıllarımda kitapçılarda içim eriyerek gezerdim kitap raflarını. Arada cemaatlerin içine girdim; ama hiç birinde de onların anlayışlarıyla kafa yoracak vaktim yoktu. Kendime çizdiğim yolun yolcusuydum. Karşılaştığımız onca sıkıntının yokluğun içinde en son dert edeceğim şeylerdi onlar. Üniversite kazanıp adanaya geldim. Kayıt için ilk gelişimde bir arkadaşım vardı yanımda . yol sorarken bir cemaat talebesi yanaştı bize yardımcı oldu kaydımı yaptırdık sonra bize bir çay ısmrladı. Kaldıkları evden bahsetti, dördüncü bir arkadaşa ihtiyaçları varmış. Bana bulabileceği burslardan falan bahsetti öyle bir anlatıyordu ki; şaştım kaldım : nerdeyse evden hiç destek almadan okulumu okuyabiliyormuşum. Gittik evini bile gördük ,kitaplarına baktım merakla; dini kitaplar falan karışık bir sürü kitap var. Ayrılırken numarasını verdi. Kararımı netleştirince aramam için; kafamda devlet yurtlarının ne kadar kötü olduğuna dair bir sürü önyargıda oluşturmuştu üstelik çokta masraflı olduğunu anlatmıştı. Ulan dedim ne iyi insanlar varmış . adamın gösterdiği yardımseverliğe hayran kalmıştım.
Eve dönünce şüpelerim oluşmaya başladı, aramaktan korktum. Sonra kendi tanıdıklarımı kullanarak bir cemaatte yer ayarladım, oraya gittim . üç ayın sonunda cemaat evinden kaçarcasına ayrıldım. Asıl şüpe ve sorgulamalarımın burda başladığını söyleyebilirim. Kaldığım ev bizzat sait nursi takipçilerinden oluşan okuyucular gurubuydu, sanırım en katı olanları da bu gurup. Evde tv radyo namına bişey bulamazdınız, üstelik zaman gazetesi dahi girmiyordu eve. Sait nursi(sait-i kürdi)burada en ileri düzeyde putlaştırılmıştı. Risaleler ve kuran ın Arapçası dışında tek bir kitap bulamazdınız evde. Evin abisine bu evde neden bediuzzaman dışında kimsenin kitabı yok ? 1400 yıllık islam tarihi boyunca onun haricinde bir tane bile olsa alim çıkmadı mı.? Siz bediuzamana peygamberden bile dahafazla önem veriyorsunuz . bu evde bediuzzaman ismini duyduğum kadar . hz Muhammedin ismini duymuyorum demiştim. Bunu söyleyince o müllaim yumuşak başlı ev abisi karşımda bir şeytana dönüşmüştü san ki. O evde insanların koyuna dönüştürülmüş halini ibretle gözlemledim. Birer robot gibiydiler okuduklarının tekini bile düşünmüyordular san ki . yılda altı defa risaleleri baştan sona hatmediyorlarmış hepsi. Ama tekinin adam akıllı okuyacağınız bir kitabından sonra soracağınız sorulara cevap veremeyeceklerine adım gibi eminim; çünkü hernasıl bir ayine tutturuyorlarsa o ayinlerde üç ay kaldım sabahları yarım saat risale okuma seanslarında benle beraber hepsinin başları uykudan öne devriliyordu . şimdi acaba bu sait ne yazmış diye merak edip kitaplarını okumaya başladım. Ki tam bir saçmalık. Ondan bizim diyarbakırda köylerde gezen cahil softalardan sürüyle var. Çok şey anlatırlar ki sait te çok şey konuşuyor . ve siz onların gerçekten çok şey anlattığını sanırsınız . aslında bütün anlattıkları aynı cehaletin kalıntılarıdır. Birbirlerine uydura uydura aktardıkları doğmalar. Yok tabiat zikrediyor, yok kafirin işi yolunda gitmez, yok müslimin işi daima rast gider yok inanmayan sapık ; sarhoş ahlaksız bilmem ne. Yok imandaki bereket …
Sorduğum bu sorulardan sonra beni talebelerden soyutlayıp abilerin kaldığı bölüme aldılar. Gerekçeleri benim talebelerin programlarını bozduğum ve onların dikkatini doğıtığımdı. Bir süre sonra birşekilde yurda kapağı attım ama son iki hafta gerçekten sokakta kalma riskiyle karşı karşıya kaldım. Yurtta okumaya ve şüpelerimin kaynağına ulaşmaya çalıştım. Okul kütüphanesinden olabildiğince yararlandım. Üniversite hayatımda yaptığım en verimli iş bol bol kitap okumak oldu. Ulaştığım sonuç dinlerin sadece bir kültür ürünü olduğudur. Ve kültürler geliştikçe saçmalıklarının çağa göre yavaş yavaş törpülendiği, veya gözlerden kaçırıldığıdır. Bu gün kimse dört eşliliği yaşamıyor çevremizde ama Muhammet 12 tane yapmış ve küçük çocukların yatağına girmiş dünyanın şeklinden habersiz kafayı yatakla bozmuş, gücü bulunca zülmü artmış ama müritleri azken tam bir korkakmış. Kadını sömürmüş sosyolojiden haberi yok psikolojiden haberi yok kader anlayışı desen ne yaman çelişki. Bir tarafından yazılmış bir tarafından biz sorumluyuz. Orucun mantığı yok namazın mantığı yok sadece insanlar düşünmeden alıkonuyor . dinciler daima gelişimin önünde durmuş . geçmişlerinde kanlı katliamlar var. ; yani say say bitmiyor…
Bir başladın mı durmak bilmezsin artık, tek tek kırıyorsun bütün zincirlerini , teker teker kurtuluyorsun prangalarından. O içinde ki iflah olmaz merak duygusu seni yolun sonuna götürmeden asla bırakmayacaktır, eğer yolun bir sonu varsa tabi. Mümkünü var mı sanki 1400 ondan öncesine gidersen eğer 3500- 3600 yıllık ömre sahip inanç kültürlerinin ve bu zaman aralığında yaşamış olan insanların varoluşçuluğu, dinlerini ve inançlarını yaymak adına geliştirdiği bir sürü açıklama ve teze tek tek adam akıllı açıklamalar bulman gerekiyor. Bulacağın açıklamalar inancı terketmen için değil tabi inançsızlığını insanlara açıklayabilmek için. İnançtan kurtulman için ise aksini ispatlayan tatmin edici bir iki tane cevap bulman yeterli; çünkü güzel olan bir tarafı var dinlerin : tanrı en başından söylemiş hepsine şüpesiz inanman gerekiyor. Eğer senin aklına bir kere şüphe tohumu düştüyse sana müjdem olsun sen artık bir kafirsin.
Çocukken daha cesaretle sorardık sorularımızı. Daha ilk ve ortaokul sıralarındayken, din derslerinde aklımın almadığı ve açıklamalardan hiçbir zaman tatmin olmadığım bir sorum vardı: adem ve havadan sonra insanlık soyunu nasıl çoğalttı ? adem ile havanın çocukları kendi aralarında mı çiftleştiler. Bana verdikleri cevaplar çok soysuzca bir anlayışın ürünüydü ki, fazlaca üzerinde durmadan savuştururdular bu soruyu. Kendilerince basit açıklamaları yetiyordu onlara. Sonrasında ise yavaş yavaş korkular girdi hayatımıza ve soru sormayı bıraktık . aklıma yerleşen her şüpe de üstüme bağıran kızgın bir tanrı canlanıyordu gözümde sonra cehennemin o sonsuz azabı , heryeri alevler sarıyordu; şehitler cinler sopayı her vuruşunda yerin yedi kat dibine gömen kabir melekleri. Uzn bir süre soru sormadan ezbere yaşamak bi bakıma rahatlatıcıydı ;ama onun da zor yanları vardı :oruç tut namaz kıl, bayram namazına git, teravih namazına git, vaiz veren cahil sofuları saygıyla dinle,odaya kuran getirdiklerinde toparlan ezan okununca müziğin sesini kıs… bir kısmı belki sadece benim çevremde vardı bunların. Sonra okul hazırlık çalışma derken insan şüphesinin peşinden bile gidemiyor. Sonra her yerde kitapta yok tabi. Okumak araştırmak içinde para lazım paran yoksa bilgiyi de alamıyorsun. Lise yıllarımda kitapçılarda içim eriyerek gezerdim kitap raflarını. Arada cemaatlerin içine girdim; ama hiç birinde de onların anlayışlarıyla kafa yoracak vaktim yoktu. Kendime çizdiğim yolun yolcusuydum. Karşılaştığımız onca sıkıntının yokluğun içinde en son dert edeceğim şeylerdi onlar. Üniversite kazanıp adanaya geldim. Kayıt için ilk gelişimde bir arkadaşım vardı yanımda . yol sorarken bir cemaat talebesi yanaştı bize yardımcı oldu kaydımı yaptırdık sonra bize bir çay ısmrladı. Kaldıkları evden bahsetti, dördüncü bir arkadaşa ihtiyaçları varmış. Bana bulabileceği burslardan falan bahsetti öyle bir anlatıyordu ki; şaştım kaldım : nerdeyse evden hiç destek almadan okulumu okuyabiliyormuşum. Gittik evini bile gördük ,kitaplarına baktım merakla; dini kitaplar falan karışık bir sürü kitap var. Ayrılırken numarasını verdi. Kararımı netleştirince aramam için; kafamda devlet yurtlarının ne kadar kötü olduğuna dair bir sürü önyargıda oluşturmuştu üstelik çokta masraflı olduğunu anlatmıştı. Ulan dedim ne iyi insanlar varmış . adamın gösterdiği yardımseverliğe hayran kalmıştım.
Eve dönünce şüpelerim oluşmaya başladı, aramaktan korktum. Sonra kendi tanıdıklarımı kullanarak bir cemaatte yer ayarladım, oraya gittim . üç ayın sonunda cemaat evinden kaçarcasına ayrıldım. Asıl şüpe ve sorgulamalarımın burda başladığını söyleyebilirim. Kaldığım ev bizzat sait nursi takipçilerinden oluşan okuyucular gurubuydu, sanırım en katı olanları da bu gurup. Evde tv radyo namına bişey bulamazdınız, üstelik zaman gazetesi dahi girmiyordu eve. Sait nursi(sait-i kürdi)burada en ileri düzeyde putlaştırılmıştı. Risaleler ve kuran ın Arapçası dışında tek bir kitap bulamazdınız evde. Evin abisine bu evde neden bediuzzaman dışında kimsenin kitabı yok ? 1400 yıllık islam tarihi boyunca onun haricinde bir tane bile olsa alim çıkmadı mı.? Siz bediuzamana peygamberden bile dahafazla önem veriyorsunuz . bu evde bediuzzaman ismini duyduğum kadar . hz Muhammedin ismini duymuyorum demiştim. Bunu söyleyince o müllaim yumuşak başlı ev abisi karşımda bir şeytana dönüşmüştü san ki. O evde insanların koyuna dönüştürülmüş halini ibretle gözlemledim. Birer robot gibiydiler okuduklarının tekini bile düşünmüyordular san ki . yılda altı defa risaleleri baştan sona hatmediyorlarmış hepsi. Ama tekinin adam akıllı okuyacağınız bir kitabından sonra soracağınız sorulara cevap veremeyeceklerine adım gibi eminim; çünkü hernasıl bir ayine tutturuyorlarsa o ayinlerde üç ay kaldım sabahları yarım saat risale okuma seanslarında benle beraber hepsinin başları uykudan öne devriliyordu . şimdi acaba bu sait ne yazmış diye merak edip kitaplarını okumaya başladım. Ki tam bir saçmalık. Ondan bizim diyarbakırda köylerde gezen cahil softalardan sürüyle var. Çok şey anlatırlar ki sait te çok şey konuşuyor . ve siz onların gerçekten çok şey anlattığını sanırsınız . aslında bütün anlattıkları aynı cehaletin kalıntılarıdır. Birbirlerine uydura uydura aktardıkları doğmalar. Yok tabiat zikrediyor, yok kafirin işi yolunda gitmez, yok müslimin işi daima rast gider yok inanmayan sapık ; sarhoş ahlaksız bilmem ne. Yok imandaki bereket …
Sorduğum bu sorulardan sonra beni talebelerden soyutlayıp abilerin kaldığı bölüme aldılar. Gerekçeleri benim talebelerin programlarını bozduğum ve onların dikkatini doğıtığımdı. Bir süre sonra birşekilde yurda kapağı attım ama son iki hafta gerçekten sokakta kalma riskiyle karşı karşıya kaldım. Yurtta okumaya ve şüpelerimin kaynağına ulaşmaya çalıştım. Okul kütüphanesinden olabildiğince yararlandım. Üniversite hayatımda yaptığım en verimli iş bol bol kitap okumak oldu. Ulaştığım sonuç dinlerin sadece bir kültür ürünü olduğudur. Ve kültürler geliştikçe saçmalıklarının çağa göre yavaş yavaş törpülendiği, veya gözlerden kaçırıldığıdır. Bu gün kimse dört eşliliği yaşamıyor çevremizde ama Muhammet 12 tane yapmış ve küçük çocukların yatağına girmiş dünyanın şeklinden habersiz kafayı yatakla bozmuş, gücü bulunca zülmü artmış ama müritleri azken tam bir korkakmış. Kadını sömürmüş sosyolojiden haberi yok psikolojiden haberi yok kader anlayışı desen ne yaman çelişki. Bir tarafından yazılmış bir tarafından biz sorumluyuz. Orucun mantığı yok namazın mantığı yok sadece insanlar düşünmeden alıkonuyor . dinciler daima gelişimin önünde durmuş . geçmişlerinde kanlı katliamlar var. ; yani say say bitmiyor…