PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Gercegi algilamak


evrensel-insan
06-09-2014, 21:50
Algi her turlu dile gelen bilgi niteligi ve cesidi olarak insanoglu temelinin farklilik yaratan en onemli fenomenidir.

Once Alginin neler icerip neler icermedigini ve nasil sekillendigini ve yapilandirildigini ortaya koyalim.

Alginin fonksiyonu (sey ilistirilmis algilamasi, algilamak eylemidir.

Burada ilistirilen sey iki turludur.

Birincisi, ilk alginin yani daha once kavramsal olarak ortaya konmamis, gerek duyusal gerekse duyumsal alginin algilamasi

Ikincisi, birinci algilamadaki alginin, kavramsal olarak ortaya konmus olaninin algilamasi.

Bu algilamak eyleminin, bir de ifade edilmesi vardir.

Burada algilamak eylemi, algilanana gore degil, algilayana ve onun algilayis niteligine gore ifade edilir.

Iste alginin algilamasi, birincil olarak duyusal/duyumsal, ikincil olarak ta kavramsaldir.

Iste tum ifade ve algilamak eyleminin algi ve algilama karmasasi ve farkliligi da burden dogar.

Birincisi, ilk algida ortada bir baskasinaalgilatacak ortak bir koken (kavram) yoktur.

Ikinci algida ise, kavramsal ayniliktaki algi, farkli algilama ile sonuclanir.

Diger bir sorun da, algilayanin mi; yoksa algilananin mi ifade edildigi sorunudur. Burada genellikle algilanan ifade edilir ki bu da ayni kavram temelindeki algilamanin farkli ifadesidir.

Halbuki algida, iki yon bulunur. Biri algilayan, digeri de algilayanin algiladigi (algilayanin algilamasi ile karistirmamak gerekir)

Aslinda ilk algi tamamen bilimsel ve kavramsiz algi olarak ortaya konamayan, sadece algilanmasi algilayanca ortaya konan algidir. Iste bilim bu algilanana, fenomen der.

Ikincil algi ise tamasmen hem ne oldugu, hem ne anlam ve icerik verildigi, hem de ifade edilis olarak nitelik ve cesit farki tasir.

Burada sorun olan zaten, artik ilk alginin ortada olmayisidir. Cunku algi artik verilmis ayni kavram uzerindedir.

Bilgisel olarak ikinci algi, gozlem ve aklin kavrami verilmis algilanan uzerindeki her turlu alginin verilmis kavram uzerine turetilen bilgi oldugudur.

Dedigimizi bir ornek ile aciklayalim.

Bir bebek duyusal/duyumsal olarak algi temelinde ifade ettiginin, kavramini ogrenmis olsun.

Diyelim bu kavram da, felsefi/metafizik/varliksal temellerden en bilineni madde olsun.

Burada ilk algi hafizadaki algidir, yani maddenin objeligi ve nesnelligi.

Iste buradaki madde uzerine dile gelecek her turlu ifade karmasasi soyledir.

Eger madde temelli ikincil bir algilama soz konusu ise, burada ilk ifadedeki karmasa; algilayanin mi yoksa algilananin mi dile geldigidir.

Ikinci karmasa her bir algilayanin kendi algi ve algilamasi temelinde, algilanan ile ilgili ifadesi, hem nitelik farki (varliksal, inancsal, ideolojik, mantiksal, etik, estetik, dilsel v.s.) hem de genel algidaki maddesel/nesnel/objektif temelinde varlik/yokluk ifadesi icerir.

Ayrica burada bir monism ve determinism vardir, bu da farkli algilama tasiyan ayni kavramdir. Boylece her bir madde algilamasi her algilayanin ve algilananin farkli ifadesi ile sonuclanir. Burada aslinda ikinci algi olan kavram uzerinde ifade dile gelmektedir ve her bir algilayan kendi algilamasi farki ile bu kavrami anlam ve icerik, olarak farkli ifade eder.

Boylece ayni algidaki ortak kavram, farkli algilamalar ve algilayanlar eli ile, ayniliga ulasamaz.

Iste oyuzden, bilimsel olarak ve bilissel olarak; bilim, ilk algidan yani kavramin ne oldugu uzerine bilgiden degil; kavrami olanin gozleminden yani tamamen algilamanin ortak algilayanindan yola cikar. O yuzden de kavrami olan fenomeni degil; sadece ondan turettigi bilgiyi ve cesidini olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislasnabilirlik olarak ortaya koyar.

Bu da zaten ayni kavraminin farkli ifadesi ya da farkli niteliksel ne oldugunun tartismasindan farkli olarak, tum insanoglunun algisina hitabeden bir olgusal bilgi ortaya koyar.

Kisaca insanoglunun yapilandirilmis algisinin, her turlu ayniliginin, farkli ifadesi, anlami icerigi; iste bu yapinin ve islevinin celiskisinden gelir.

Bu caliskinin iliskiye donusturumu ve her turlu algilanir ifadesi ise, bu yapilandirilmisligin bilisselligi temelindedir.

Isin ilginci alginin fonksiyonu olan algilama ve de algilamak eyleminin ifadesi; her yonu ile ikilem ve karsitlik icerir.

Yoksa ayni algi, farkli algilama ve algilamak eyleminin farkli ifadesini dogurmaz.

martin
07-10-2014, 20:40
Madde olgusal gerçekliğin,Zihin kurgusal gerçekliğin tarifidir,Mutlak gerçekliğin tarifi ise yapılamaz onun adı Boşluktur,bu boşluk şöyle ifade edilir,
1-Gerçeklik olgusaldır,
2-Gerçeklik kurgusaldır,
3-Gerçeklik hem olgusal hem kurgusaldır,
4-Gerçeklik ne olgusal ne kurgusaldır,
bu 4 önerme tümel olan mutlak gerçekliğin tikel bileşenleridir,dördü de bir yönüyle yani kısmen gerçektir ve dördüde bütünün ayrılmaz parçalarıdır.kısaca 4'ü bir önerme diyebiliriz.
Zihnin ürünü olan kavramlar bir yönüyle kurgusaldır dolayısıyla kavramların Ne'likleri ve gerçeklikleride bir yönüyle kurgusaldır,bu da demektir ki zihinle yapılacak her türlü gerçeklik tarifinin kaçınılmaz olarak kurgusal bir yönü bulunmak zorundadır,daha açık bir ifadeyle zihinle tek başına mutlak gerçeklik tarifi yapılamaz,zihin algı olarak algıda inanç olarak kendini gösterir,
Aynı şekilde dış dünyada gördüğümüz duyu organlarımızla algıladığımız adına madde dediğimiz nesnelerde mutlak gerçek değildir,onlarında kurgusal bir yönü bulunmaktadır,çünkü madde ve zihin yin-yang gibi ayrılmaz bir bütündür ve her maddenin içinde bir parça zihin ,zihnin içindede bir parça madde vardır.
Kısaca bizim burada yaptığımız tartışma boş ve anlamsızdır,mutlak gerçeklik boşluktur ve bu boşluk tarif edilemez,bunu bir benzetmeyle daha iyi anlayabiliriz,
5 kör adamın bir file dokunarak tarif etmeye çalışması gibi bizlerde göreli algılarımızla gerçeklik tarifleri yapıyoruz,kör adamlar sürekli yer değiştiriyor ama yinede fili nesnel bir şekilde tarif edemiyorlar,bizlerde kelimelerin yerlerini değiştiriyor ama yine yerimizde sayıyoruz,değişen sadece algılarımız dolayısıylada inançlarımız oluyor.Bu 5 kör adam 5 inanıra tekabül ediyor,sayı semboliktir zira dünyadaki insan sayısı kadar inanç vardır,peki bu 5 kör adamın fili objektif bir şekilde tarif edebilmeleri için ne yapmaları gerek?
çok basit sadece gözlerini açıp uykudan uyanmaları yeterli,artık fili tarif etmeyede gerek yoktur.
 

evrensel-insan
07-10-2014, 21:05
Madde olgusal gerçekliğin,Zihin kurgusal gerçekliğin tarifidir,Mutlak gerçekliğin tarifi ise yapılamaz onun adı Boşluktur,bu boşluk şöyle ifade edilir,
1-Gerçeklik olgusaldır,
2-Gerçeklik kurgusaldır,
3-Gerçeklik hem olgusal hem kurgusaldır,
4-Gerçeklik ne olgusal ne kurgusaldır,

Bilim bilimsel olarak, gerceklik ile ilgilenmez. Olgu ise, tum insanoglunun gozlemini iceren ve tartismasiz bir bilgidir. Tum insanoglu icin, gozlemsel olarak yanlislanabilene kasdar da gecerlidir.

Gorundugu gibi, senin gercekligi sekillendirmen de zaten gercekligin, bir insanoglu yapilandirilmisligi oldugunun kanitidir.

bu 4 önerme tümel olan mutlak gerçekliğin tikel bileşenleridir,dördü de bir yönüyle yani kısmen gerçektir ve dördüde bütünün ayrılmaz parçalarıdır.kısaca 4'ü bir önerme diyebiliriz.

Gercekligin bilimsel olmadigi gibi, mutlak kavrami da bilimsel degildir. Cunku bilimsellik te gozlem vermeyen akilci ve sabit inancsal ideolojik dogmalar bulunmaz. Bunlar felsefidir ve bilim ile ilgisi yoktur.

Zihnin ürünü olan kavramlar bir yönüyle kurgusaldır dolayısıyla kavramların Ne'likleri ve gerçeklikleride bir yönüyle kurgusaldır,bu da demektir

Kavramlar sadece zihnin urunu degildir, beyin olmazsa insanoglu olmazsa kavram da olmaz. Herhangi bir seyi indirgemeci ve determinist olarak monizme indirgemek, metafizigin varliksal bakis acilari tartismasidir. Bilim ile ilgisi yoktur.

ki zihinle yapılacak her türlü gerçeklik tarifinin kaçınılmaz olarak kurgusal bir yönü bulunmak zorundadır,daha açık bir ifadeyle zihinle tek başına mutlak gerçeklik tarifi yapılamaz,zihin algı olarak algıda inanç olarak kendini gösterir,

Bilimsel olan bir cikarimda "ilklik, teklik, mutlaklik" v.s. akilciligin inanclari yer almaz. Cunku bunlar gozlem vermez.

Aynı şekilde dış dünyada gördüğümüz duyu organlarımızla algıladığımız adına madde dediğimiz nesnelerde mutlak gerçek değildir,onlarında kurgusal bir yönü bulunmaktadır,çünkü madde ve zihin yin-yang gibi ayrılmaz bir bütündür ve her maddenin içinde bir parça zihin ,zihnin içindede bir parça madde vardır.
Kısaca bizim burada yaptığımız tartışma boş ve anlamsızdır,mutlak gerçeklik boşluktur ve bu boşluk tarif edilemez,bunu bir benzetmeyle daha iyi anlayabiliriz,

Mutlaklik ve gerceklik sadece akilciligin kendini inandirarak kendine dogrulamasidir. Bu dogrulama sadece dogrulasyani basglar ve gozlemi olmadigi icin de yanlislanamaz.

5 kör adamın bir file dokunarak tarif etmeye çalışması gibi bizlerde göreli algılarımızla gerçeklik tarifleri yapıyoruz,kör adamlar sürekli yer değiştiriyor ama yinede fili nesnel bir şekilde tarif edemiyorlar,bizlerde kelimelerin yerlerini değiştiriyor ama yine yerimizde sayıyoruz,değişen sadece algılarımız dolayısıylada inançlarımız oluyor.Bu 5 kör adam 5 inanıra tekabül ediyor,sayı semboliktir zira dünyadaki insan sayısı kadar inanç vardır,peki bu 5 kör adamın fili objektif bir şekilde tarif edebilmeleri için ne yapmaları gerek?
çok basit sadece gözlerini açıp uykudan uyanmaları yeterli,artık fili tarif etmeyede gerek yoktur.
 


Dolayisi ile algiyi, metafizik naturalism olarak ve varliksal temelde, akilciligin inanci ve de ideolojik dogrulamasi olarak teke indirgemek; sadece tartismanin bir ucunda yer almaktir.

Gercegin ne oldugu;

http://www.turandursun.com/forumlar/showpost.php?p=479031&postcount=1017

evrensel-insan
04-11-2014, 23:59
Insanoglu kendini bildi bileli gercek kavramini; gercegin ne oldugu, neyin/nasil ve neden gercek oldugu, gercekte var olanin ne ve neden o oldugu, gercek varligin ne ve neden o oldugunu tartismakta ve tartisa gelmektedir.

Butun bu tartismalarin kavramsal temeli felsefidir. Felsefi olarak tartisilan bu kavramin, her bir one surumunun de ortaya attigi bir gerceklik kavrami vardir.

Gerceklik kavrami da buradaki gercek kavramindan hareketle kullanilan, gercek olarak varolan seylerin tumunu ifade eden bir kavramdir.

Ontoloji ve epistemoloji alaninda, bazen bu alanlari birbiriyle iliskilendiren bazen ayristiran anlam katmanlariyla kullanilan bir kavramdir gerçek.

Burdan yola cikarak gercegin gerceklik olarak ortaya konusu, ancak o ortaya konana bagli olarak bir anlam ve icerik kazanir.

Gerceklik, gunluk kullanimdaki anlamiyla, "var olan her şey" demektir. Bilimde, dinde ve felsefede farklı anlamları vardır.

Gercek(Truth) genelde, bilimde olgu, ontolojide de gerceklik ile baglantilidir.

Ontolojideki gercegin gerceklik algisi, Töz, değişen yüklemlere desteklik eden değişmez gerçeklik; kendi kendisiyle, kendi kendisinde var olan anlamındaki felsefi kavram. Öznede değil, kendinde var olan. Bağımsızca kendi içinde var olan.

İngiliz düşünürü John Locke, Latince altta bulunan şey anlamına gelen töz (substantia) deyiminden ne anlaşılması gerektiğini şöyle açıklamaktadır: "Niteliklerin yalnız başkalarına var olmakta devam etmelerini kavrayamıyoruz. Zorunlu olarak bunlara destek olan başka bir şeyin var olması gerektiğini düşünüyoruz. Destek olan şeyin birçok nesnelerde bulunduğunu varsıyıyoruz, işte bu ortak desteğe töz adını veriyoruz."

Fransız düşünürü Rene Descartes da şöyle demektedir: "Tözü düşündüğüm zaman var olmak için kendinden başka hiçbir şeyin varlığına muhtaç olmayan bir şeyi düşünüyorum. Açık söylemek gerekirse böyle olmayan yalnız Tanrıdır."
Hollandalı düşünür

Baruch Spinoza da şöyle diyor: "Töz sözcüğünden, kendiliğinden ve kendisi için var olanı anlıyorum. Bu kavramın meydana gelmesi için başka bir kavrama ihtiyaç yoktur."

Bilim doğada değişmeyen bir nesne ya da gerçeklik bulunmadığını savunmaktadır.

Bunun yanında bazı modern teoriler, varlıkların maddesel olarak değişiklik göstermeyen ortak maddeler olan kuarklardan meydana geldiğini öne sürmektedir.

Diyalektik felsefede töz, özdek demektir.

Diyalektik Materyalizm uzun bir felsefi geleneği, karşıt eğilimleri ve çatışmalarıyla birlikte mas ettiği ve onu aştığı iddiasındadır. Bir yandan Hegel'den diyalektiği, öte yandan Feuerbach'tan materyalizmi almıştır.

Marx diyalektik materyalizmi soyle aciklamistir.;

"Benim diyalektik yöntemim, Hegelci yöntemden yalnızca farklı değil, onun tam karşıtıdır da. Hegel için insan beyninin yaşam-süreci, yani düşünme süreci —Hegel bunu "Fikir" ("Idea") adı altında bağımsız bir özneye dönüştürür— gerçek dünyanın yaratıcısı ve mimarı olup, gerçek dünya, yalnızca "Fikir"in dışsal ve görüngüsel (Phenomenal) biçimidir. Benim için ise tersine, fikir, maddi dünyanın insan aklında yansımasından ve düşünce biçimlerine dönüşmesinden başka bir şey değildir." (Das Kapital,Almanca İkinci Baskıya Önsöz)

Dinde ise gercekligin kavrami hakikat ve bu temeldeki anlam ve iceriktedir.

Ontolojik ve dindeki kendi felsefi alanlarindaki tartismalarini burada birakarak, Epistemolojideki gercegin anlam ve icerigine gecelim.

Epistemoloji ya bili felsefesinde gercegin ne oldugu (truth) inanc (belief) ve dogrulama (justification) birlikteliginde vucut bular.

Iste bu uclu temelinde, gercegin ne oldugunu inancin dogrulamasi belirler.

Benim bireysel olarak savundugum, gerceklik ise; ontolojik degil; yapilandirilmis gercekliktir.

Bu temelde, insanoglu iradesinden bagimsiz bir gercek vardir, yalniz bu gercegin ne oldugunun her turlu anlami, icerigi, tanimi, tarifi ve degerlendirilmesi insanoglu yapilandirilmisligidir.

Ontolojik olarak ta toz temelli gercek insanoglu gercekligidir. Bunun tozsel olarak her hangi bir tek toze indirgenmesi (nesnel, oznel ve kavramsal) mumkun degildir.

Cunku bu indirgeme insanoglu tozunu insanoglu olmaktan bozar. Bu uc ontolojik toz, ancak insanoglu tozunu olusturur.

Bilim alaninda ise, konu gerceklik (realite) degil, olgu (fact) tir.

Bilim de degismez yani toz ozlu bir gerceklik yoktur. Olgu da tartismasiz gecerli kilinir ve gozlem ile yanlislanabilir.

Gercegi her yonu ile tartisirken;

Ancak kendi bunyesi (ontolojik/epistemolojik/bilimsel/dinsel) temelinde bir tartismada sonuc alinabilir.

Eger gercek, farkli bunyelerde tartisiliyorsa, bu tartismadan bir sonuca varilamaz.

Sonucta her gercegi kendi bunyesindeki one surumu ile ancak ortaya koyabilmek mumkundur.

Buradaki gercek ve onun temelindeki gercekligi tartismasinda, en onemli konu; degismez bir gercegin olup olmadigi ve bunun bilimsel ortaya koyumu.

Ya da bilimsel olarak gercekligin(realite) degil , olgunun(fact) ortaya koyumu ve bunun bilimsel gecerliligi ve tartisma disiligi ve de gozlem olarak yanlislanabilmesi yenilenmesi ve degisimi.

Dolayisi ile ilk tartisilacak nokta, gercekligin bir toz olup olmadigi, degismez bir gercekligin olup olmadigi ve bunun bilimsel dogrulanmasi.

Evet, gercek; toz olarak degismez bir ontolojik gerceklik mi tasir (oznelya da nesnel) yoksa gerceklik bilimsel bir olgu olarak yanlislanabilir ve degisebilir mi?

Gerceklik ontolojik midir, yoksa yapilandirilmis midir?

postalmarx
05-11-2014, 01:46
Benim bireysel olarak savundugum, gerceklik ise; ontolojik degil; yapilandirilmis gercekliktir.

Bu temelde, insanoglu iradesinden bagimsiz bir gercek vardir, yalniz bu gercegin ne oldugunun her turlu anlami, icerigi, tanimi, tarifi ve degerlendirilmesi insanoglu yapilandirilmisligidir.

Ontolojik olarak ta toz temelli gercek insanoglu gercekligidir. Bunun tozsel olarak her hangi bir tek toze indirgenmesi (nesnel, oznel ve kavramsal) mumkun degildir.


Bu dediğin temelde Kant'tır. Transsandantal İdealizm doktrinidir. Tabi oldukça basit ve sakarca bir şekilde söylenmişi.

Epistemoloji ya bili felsefesinde gercegin ne oldugu (truth) inanc (belief) ve dogrulama (justification) birlikteliginde vucut bular.Bu verdiğin bilginin tanımıdır. Epistemolojide bilgi, kişi ve önerme arasında bir ilişki olup "gerekçeli doğru inanç" şeklinde açılır. Çok da önemli değil, sadece düzelteyim dedim. Çünkü aslında ilginç birşey söyledin ilk defa. Kantçılığını takdir ettim.


Buradaki gercek ve onun temelindeki gercekligi tartismasinda, en onemli konu; degismez bir gercegin olup olmadigi ve bunun bilimsel ortaya koyumu.

Ya da bilimsel olarak gercekligin(realite) degil , olgunun(fact) ortaya koyumu ve bunun bilimsel gecerliligi ve tartisma disiligi ve de gozlem olarak yanlislanabilmesi yenilenmesi ve degisimi.Eğer ki bir Kantçıysan bilimin "kendinde şeyleri" değil "fenomenleri" incelediğini kabul edersin. "Kendinde şeyler" Kant'ın transsandantal realist dediği kimselerin "gerçeklik" dediği şeydir. Kant ise bizim kendinde şeyleri değil fenomenleri bildiğimizi iddia etti. Kant'a göre olguların, yani "x y'dir" formuna sahip yargıların varolma imkanı aklın yapısından neşet eder: Uzay ve zaman Duyumun; mümkün önerme çeşitlerinin formları da (Nicelik, Nitelik, Bağıntı ve Kipsellik başlıkları altında toplam 12 adet kategori şeklinde) Anlamanın formları olarak ham algıyı işler ve tecrübe ettiğimiz fenomenler dünyasını senin deyiminle "yapılandırır", Kant'ın dilinde "kurar". Bildiğimiz şekliyle dünyayı saf aklın işlemesinden geçmiş haliyle tecrübe ederiz, bilimin (yani mekaniğin) temel aksiomları da aslında akılda hali hazırda (bilincin dahilinde olmamakla birlikte) bulunur. Hipotetiko-dedüktif metot, yani üretilen hipotezleri test edip yanlış hipotezleri eleme metoduyla bu doğrulara yaklaşılmaya çalışılır. (Karl Popper ve Kant'ı beraber bir sistemde birleştirmiş bir filozof için www.friesian.com (http://www.friesian.com) sitesini inceleyebilirsin).

evrensel-insan
05-11-2014, 02:04
Bu dediğin temelde Kant'tır. Transsandantal İdealizm doktrinidir. Tabi oldukça basit ve sakarca bir şekilde söylenmişi.

Hayir kant degildir, bunun adi constructive epistemoloji, yani; yapilandirmaci bilgidir. Kant'a gore ne gercek yapilandirilmistir, ne de yapilandiran insanogludur. Kant ontolojik olarak idealisttir. Yani numeni one cikarir. Buradaki numen de Kant'a gore tanridir.

Bu verdiğin bilginin tanımıdır. Epistemolojide bilgi, kişi ve önerme arasında bir ilişki olup "gerekçeli doğru inanç" şeklinde açılır. Çok da önemli değil, sadece düzelteyim dedim. Çünkü aslında ilginç birşey söyledin ilk defa. Kantçılığını takdir ettim.

Neyi duzelttigini pek anlamadim.

Eğer ki bir Kantçıysan bilimin "kendinde şeyleri" değil "fenomenleri" incelediğini kabul edersin. "Kendinde şeyler" Kant'ın transsandantal realist dediği kimselerin "gerçeklik" dediği şeydir. Kant ise bizim kendinde şeyleri değil fenomenleri bildiğimizi iddia etti. Kant'a göre olguların, yani "x y'dir" formuna sahip yargıların varolma imkanı aklın yapısından neşet eder: Uzay ve zaman Duyumun; mümkün önerme çeşitlerinin formları da (Nicelik, Nitelik, Bağıntı ve Kipsellik başlıkları altında toplam 12 adet kategori şeklinde) Anlamanın formları olarak ham algıyı işler ve tecrübe ettiğimiz fenomenler dünyasını senin deyiminle "yapılandırır", Kant'ın dilinde "kurar". Bildiğimiz şekliyle dünyayı saf aklın işlemesinden geçmiş haliyle tecrübe ederiz, bilimin (yani mekaniğin) temel aksiomları da aslında akılda hali hazırda (bilincin dahilinde olmamakla birlikte) bulunur. Hipotetiko-dedüktif metot, yani üretilen hipotezleri test edip yanlış hipotezleri eleme metoduyla bu doğrulara yaklaşılmaya çalışılır. (Karl Popper ve Kant'ı beraber bir sistemde birleştirmiş bir filozof için www.friesian.com (http://www.friesian.com) sitesini inceleyebilirsin).

Fresian algisina gore, ontolojik gerceklik kararsizliktir. Benim ise ontolojik gercekligim yoktur.

Birincisi gerceklik ile bilim ilgili degildir.

Ikincisi bilimde gerceklik yoktur, olgu vardir.

Dolayisi ile bilimsel olarak ortada ontolojik ya da bilgi temelli inanca dayanan hic bir unsur yoktur.

Yani bilimsel olarak olgu, tartismasiz gecerlidir veancak gozlem ile yanlislanabilir.

Ayrica bilimdeki fenomen ile felsefedeki fenomen da farkli anlamlardadir.

Bilim gorungu olan fenomeni degil; gozlemini ortaya koyar. O yuzden ben fenomenin bilinebilecegini de soylemiyorum. Cunku bilimsel olarak ortaya konan fenomen degildir ve yine bilimsel olarak bilim fenomenin ontolojik felsefesi ile ilgilenmez.

Bu arada senin savundugun gercek hangi temelde ve gercekligi neye dayanir?

Constructivist epistemoloji benim hem bilgi hem de bilim felsefemdir. Kant ile de felsefedeki fenomenoloji ile de bir ilgisi yoktur.

postalmarx
05-11-2014, 02:18
Hay seni gerizekalı.

evrensel-insan
05-11-2014, 02:20
Hay seni gerizekalı.

Demekki senin gercekligin gerizekalilik.

Olabilir, sonucta bir inancin dogrulanmasi.

evrensel-insan
05-11-2014, 02:24
Ontolojik kararsizlik burda;

http://www.friesian.com/undecd-1.htm

http://www.friesian.com/images/univers6.gif

evrensel-insan
05-11-2014, 02:45
Yapilandirmaci epistemoloji hakkinda bilgi;

http://www.turandursun.com/forumlar/showpost.php?p=358572&postcount=978

http://www.turandursun.com/forumlar/showpost.php?p=359255&postcount=979