PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Var mi Âlemde manend-İ nef' î sÜhanver


yucemanitu
10-09-2014, 02:11
Başlık ne diyor? Dilerseniz önce başlığı izah edelim. Dünya'da Nef'î benzeri güzel söz söyleyen var mı, diyor. Güzel söz dedimse hani iltifat hoş söz gibi algılamayın, hemen. O sözler zehir zemberek olabilir ama öyle bir işlenmiş, öyle bir nakış gibi dokunmuştur ki Nef'î nin elinde... Şimdi onun dehâsına küçük bir örnek olması açısından bir şiirine bakalım. Yalnız Nef'î nin şiirinin tadına varabilmek için aydınlatılması gereken iki nokta var.

Birincisi: Şiirde yapılan sanat tevriye. Tevriye nedir? Tevriye iki anlamı olan bir sözcüğü iki anlamını sezdirecek, her iki anlamını da düşündürecek biçimde kullanmaktır. Örnek verecek olursak "Ben olayım, ben olayım. Koynundaki ben olayım." Burada ben hem güzelin koynundaki leke. Hem de kişi olarak "ben" ikisini de düşündürüyor.

İkincisi: "tahallüs etmek" kelimesi bu kelimenin iki anlamı vardır: Biri kurtulmak ya da meydana gelmek. Diğer anlamı ise şiirde mahlâs kullanmak.Birkaç Osmanlıca kelime daha var onları da açıklayalım.
Dâver:Âdil, insaflı ve doğru olan hükümdar, vezir veya hâkim.
Sad: Yüz (sayı)
Tahsin: Alkış

Bahsî şehre hâkim olur. Onun yaptığı işlerden memnun olmayan Nef’î, Bahsî’yi eleştiriken başka bir şair Nâdirî’ye de laf atar. Yalnız bunu müthiş bir tevriye ile yapar. Görelim, bakalım nasıl yapar:

Sana Bahsî Efendi sad tahsîn
Görmedim bir senin gibi dâver
Olalı şehre yine sen hâkim
Kahpelik Nâdirî tahallus eyler

evrensel-insan
10-09-2014, 19:27
Kendisi de şair olan Şeyhülislam Yahya Efendi Nef'i yi öven ancak içeriğinde Nef'i ye kâfir diyen bir kıt'a söylemiştir.

“ Şimdi hayli sühanverân içre
Nef'imanendi var mı bir şair
Sözleri seba'-i mu'allakadır
İmrü'l-Kays kendidür kâfir „


Nef'i de buna karşılık olarak;

“ Müftü efendi bize kâfir demiş
Tutalım ben O'na diyem müselman
Lâkin varıldıktan ruz-ı mahşere
İkimiz de çıkarız orda yalan „


diyerek cevap vermiştir. Yine bir başka dörtlüğünde kendisine kelp (köpek) diyen Tahir Efendi'ye karşılık verir;

“ tahir efendi bana kelp demiş
Tevriye, anlamla ilgili edebî sanatlardan biri. Sesteş bir kelimenin bir dizede, beyitte, dörtlükte iki gerçek anlama gelecek biçimde kullanılmasına ve bir sözcüğün yakın anlamını söyleyip uzak anlamını kastetmeye tevriye sanatı denir. Örtmek, meramı gizlemek demektir. Bazı kaynaklarda tevriye ve iham sanatları eş anlamlı kabul edilirler. Fakat ihamda, ikiden fazla anlamı olan kelimenin bir mısra veya beyitte bütün anlamları kasdedilirken, tevriyede yakın anlamı verilerek uzak anlamı kastedilir.[1]

Aşağıdaki örneklerde tevriye sanatı yapılmış sözcüklerin altı çizilidir:

1) Tahir efendi bana kelp demiş
İltifatı bu sözde zahirdir,
Maliki mezhebim benim zira,
İtikadımca kelp tahirdir.
(Nef'i)

Tahir: 1. Tahir Efendi - 2. temiz, pak

Kelp: Köpek. (Hem, köpek temiz hayvandır hem de asıl köpek Tahir Efendi'dir anlamı var. Maliki mezhebinde köpek, temiz hayvandır.)

2) Bir buse mi bir gül mü verirsin dedi gönlüm
Bir nim tebessümle o afet gülüverdi.

Gülüverdi: 1. Güldü - 2. Gül verdi

3) Havada yaprağa döndürdü rüzgâr beni (Muallim Naci)
Burada "rüzgâr" hem gerçek anlamında hem de zaman anlamında kullanılmıştır.

4) Aşiyan-ı mürg-i dil zülf-i perişanındadır.
Kande olsam ey peri gönlüm senin yanındadır.

Kande: 1. Nerede - 2.Kan içinde

5) Sert oldu hava çıkma koyundan kuzucağım

Koyun: 1. Kuzunun anası - 2. Kucak

6) Sarımsak da acı amma evde lazım bir dişi

Dişi: 1. Sarımsak parçası - 2. Bayan

7) Baki kalır sahife-i alemde adımız

Baki: 1. Şairin adı - 2. Sonsuza dek

8) Bu kadar letafet çünkü sende var
Beyaz gerdanında bir de ben gerek.

Ben: 1. Birinci tekil kişi - 2. Deri üzerindeki siyah lekeler

9) Gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül

El: 1. Organ - 2. Yabancı

10) Ulusun, korkma nasıl böyle bir imanı boğar.

Ulusun: 1. Kurt gibi ulusun (ulumak) - 2. Yüce, büyük olmak.
iltifadı bu sözde zahirdir
maliki mezhebim benim zira
itikadımca kelp tahirdir „

Osmanlıca'da büyük harf kuralı olmadığı için bu şiir iki anlama geliyor.Birinci anlamında Maliki mezhebine mensup olduğu için ve Maliki mezhebinde köpeğin güvercin gibi temiz bir hayvan olduğuna inanılır yani şiirin ilk anlamında Tahir Efendi'ye teşekkür ediyor ve onun da temiz bir varlık olduğunu söylüyor.Ama ikinci anlamda Tahir Efendi'ye köpek diyor.Zaten bu olaydan sonra mahkemeye çağrılıp yargılanıyor ve kendisini savunurken şiirin birinci anlamını kullanıyor ve ceza almıyor.

yucemanitu
10-09-2014, 23:53
Nefî zaman zaman devlet adamlarına küfürlü hicviyeler yazar bu yüzden sürgün cezası alırmış amma ve lakin sonra padişaha hoş bir kaside sunar affedilir, itibarı iade edilip saraya tekrar dönermiş. Eh adamın arkasında padişah var. Var mı bunun ötesi? Yalnıız şu var ki Nefî nin şiirleri komik ama küfürlüymüş, sivri diliyle öyle bir hicvedermiş ki köpekten dalar pezevenkten çıkar, kahpeden dalar piçten çıkarmış. Mesela Fırsatî denilen şairle atışmasında bakın ne demiş:

Fırsatî sen bu semti bilmezsin
Eyleme gel bizimle yok yere cenk
Sana kaç kere dedim anlamadın
Sözde mazmûn gerekir a pezevenk

Bu yüzden Nefî epey düşman kazanmış. Hatta biri Nefî için "Nefî nin katli engerek yılanının katli gibi dört mezhepte vaciptir" demiş. Uzun etmeyelim bir gün 4. Murat Nefî nin hicivlerini gülmekten katıla katıla okurken sarayın avlusuna Yıldırım düştü 4. Murat'ın da biraz batıl itikadı var. Sarayın avlusuna düşen yıldırımı Nefî nin hicivlerinin uğursuzluğuna bağlar ve Nefî ye bir daha hiciv yazmıyacağına dair yemin billah ettirir. Ama ne demiş artalarımız "Alışmış kudurmuştan beterdir" Nefî dayanamaz gizli gizli hicivler yazar yine. 4. Murat bunu öğrenince Nefî nin boynunun vurulmasını ister Nefî yi zındana kapatırlar haremağalarından (kethüdalardan) biri Nefî ye acır, afvı için 4. Murat'a bir istida yazmasını ister Nefî o da kabul eder. Kethüda Afrikadan getirilmiş simsiyah bir köledir. Zindana gider bir kağıt, kamış kalem ve mürekkep hokkasıyla Nefî ile beraber istidayı yazacaklardır. Kethüda kamışı mürekkep hokkasına batırır ve çıkarır tam o sırada kamıştan bir damla siyah mürekkep kağıda damlar kethüdanın biraz canı sıkılır. Nefî fırsatı kaçırmaz: "Üzülme efendi mübarek terindir." Bu ırkçı espri bizim haremağasını delirtmeye yeter de artar bile. Dilekçeyi yazmaktan vazgeçer ve Nefî nin kelle gider.
Düşmanları Nefî nin ölümünü şu komik beyitle anar:

Gökten nazire indi Siham-ı Kaza'sına
Diliyle uğradı Nefî Hakk'ın belasına

Siham-ı Kaza: Nefî nin hicivlerini topladığı kitap
Nazire: Bir şairin beğenilen bir şiirine aynı ölçü ve uyakla yazarak benzetilen şiir. (Burada saraya düşen yıldırımı kastediyorlar)