Aydınus
06-07-2008, 01:07
DELİ DELİ ESTİĞİMİ O YARA SÖYLEME
- Hasret , dedi annem .
Derken adeta gözleri ışık saçıyordu .
Babamızı , günyüzü görmemiş o çilekeş babamızı kaybetmemizden beri sürekli üzüntülü ve melankolik olan annemi hiç böyle keyifli ve umutlu görmemiştim .
- Bir güzel sesi var ki , ah bir dinlesen .
Popstar yarışmasına katılırmış bu Hasret , üstelik birinci de olmuş .
Popstar yarışması mı ?..
Hasret ? ..
İlgisiz davrandım .
- Oğlum , benim güzel oğlum , ne zamana kadar böyle kalacaksın ; dünya onun üzerine mi kuruldu oğlum , unut artık onu .
Sonra duygulandı :
- Hem benim bildiğim , kadınlar yas tutar . O yas tutmuyor , sen ki bir erkeksin , yas tutan sen oluyorsun . Hem neyin yası bu ; Allah ona da , sana da can sağlığı versin oğlum , ayrıldınız işte , kıymetini bilemedi , ayrıldınız .
Evet doğru , ayrıldık , ayrıldık işte .
Ne kadar da kolay söylemesi :
- Ayrıldık işte .
Koka kola içer gibi .
Ya da kahve .
Keyifle hüpürtederek .
Sıradan komik bir yazı okur gibi , gevrek gevrek gülerek .
Ayrıldık .
Ayrıldık işte .
***
Hüzünlenmiştim .
Bir anda daldım gittim , nerelere olduğunu bilmeden .
Bu sözler başka bir zamanda söylenseydi belki de ağlardım .
Yoo , ben erkeğim , millet içinde ağlayamam , ağlamamalıyım .
Tam , gururuma helal gelmesin diye ''yaramı kanatma anne'' demeye hazırlanıyordum ki , o da ne , ağlayan yoksa annem miydi ?
Sesi tuhaflaşmıştı , kısık çıkıyordu :
- Bir görsen , boylu poslu , narin , zarif ... Belki henüz küçük ama , yanına da nasıl yakışırdı ya Rabbi .
Hırslandı birden ; o , melankolik güzel yüzüne çok yakışan incecik kaşları eğiliverdi :
- Allah kimseyi dengi dengine yazmaz ki zaten .
Ne garip ; ben de 'küçük' sözcüğüne takılmış ve hırslanmıştım :
Belki henüz küçükmüş ama ...
Öyle ya , ben eğitmenim , ben insan eğitirim ; empati göstere göstere , çocukla çocuk ola ola , her kahrı sineme çeke çeke ...
Ama yine de gülümserim , eğitirim sadece .
Sonra o da benden öğrendikleriyle benim tepeme çıkar .
Nice öğrencilerim gibi ...
Onu gibi .
***
Hem annem ne diyordu böyle durduk yerde ?
Ne anlamışsam , hep yarım yamalaktı .
Nereden icap etmişti bütün bunlar ?
Anladığım kadarıyla annem , bilmem nemne yarışmasına katılan güzel ve boylu poslu bir hatundan bahsediyordu .
İçi gitmişti ve bana böyle bir kız arıyordu .
Ama biliyordu kararımı , üstelik kendisine ve kızkardeşlerime kaç sefer söylemiştim :
- Beni bana bırakın lütfen , yaşadığım bunca hayalkırıklığından sonra mı . Kimseyi kırmak istemem , sizlerden de rica ediyorum , beni düşünmeyin n'olur , emin olun bir gün bir yerde layığım elbette karşıma çıkacak , ansızın ...
Hem kim bu Hasret yahu ?
Erkan , Armağan ve de bilmem nemne star yarışması ?..
Çanak antenini indireli yıllar olmuştu oysa , seyretmezdim Türk kanallarını .
Açıkçası özel kanalların cıvık proğramlarından gına getirmiştim .
Neredeyse yarım saat sürdü annemin konuşmaları ; kesintisiz , müthiş bir çoşkuyla .
Nihayet , sanki beni birşeylere ikna etmek istercesine :
- Bu sefer ahdettim , sana böyle bir kız bulacağım .
Hasret gibi öyle mi ?
Hasret ...
Her taraf Hasret be anne .
Feriştahı gelse kaç yazar .
Hem de görücü usulü ile ; önce sen beğeneceksin , sonra da ben , öyle mi ?
Üstelik de bu çağda ?
Sütten benim ağzım yanmış .
İlahi anne !
***
Ağlarsa anam ağlar ardımda
Göklerden ağıt yağar yağmurla
Dost yüzlü yalancılar kapımda
Yalnızlık çırılçıplak koynumda
Aman Allahım , o .
Evet evet , o .
Boy bos , Allah vergisi ses ve aşırı duygusallık .
O .
Gül çiçek kokan yanakları
Ninni ile umut veren dudakları
Hiç kimsede yok ana sıcaklığı
Müthiş bir ses .
Öz , temiz .
Ana kadar , toprak kadar
Kokusu bile elden ayrı .
Dostluk , insanlık
Ve su kadar .
Duru ve taze .
Samimi .
Gökyüzü kadar .
Anam anam
Garip anam
Sen yoksun yanımda
Kime dert yanam
Eller yalan
Dünya yalan
***
Annem , benim güzel annem .
Demek böyle güzel sesli , zarif , incecik bir kız arıyorsun bana .
Elbette arayacaksın ve beni ancak en güzellerine layık göreceksin .
En temiz , en saf ve en güzel olanlarına .
Çünkü sen Türk anasısın , topraksın .
Vefalısın ...
Her ana gibi .
Hakkın bu senin .
Kargaya , yavrusu şahin görünürmüş .
Ben de şahinim senin gözünde .
Ama beni yine de bu kadar gözünde büyütme anne .
İnsanım nihayetinde ben de , herkes gibi .
Zaaflarım da var .
Zaaflarımdan vurma beni .
***
Canım annem , gül yüzlü annem .
Hasret , onun ta kendisi .
Hatırlasana ; onunla evlendiğimde kaç yaşındaydı ?
17 ...
Öyle değil mi ?
Ne kadar da duygusaldı .
Ne kadar da hassas ve kırılgan .
Tıpkı bu güzel sesli , duygulu Hasret gibi ...
Adeta Hasret'le yarışırcasına .
Gecekonduda yaşarlardı .
Şarkıcı olmak isterdi o da Hasret gibi .
Belki de yoksulluğun beline kazma vurmak istercesine .
Tak etmişti canına zira .
Nice Hasretler gibi .
***
Oysa ...
Oysa biz de yoksulduk anne .
Biz de .
Hakkımıza razı olduk biz ama .
İsyan etmedik kaderimize .
Yetindik .
Yıkmadık anne .
Anlıyor musun , yıkmadık .
Yıkmadık , yıkmadık .
El bilmiyorsa , sen de mi bilmiyorsun anne ?
***
Hayalleri vardı onun .
Basmasa da bir türlü ayakları yere ...
Bitmek tükenmek bilmez hırsları vardı .
Ama bastırılmış ,
Ama gizli .
Sonra ...
Sonrasını sen de biliyorsun .
Onu destekleyip de hırslarının açığa çıkmasına müsaade ettiğimde ...
Nasıl da yıkmıştı herşeyi .
Ne yuva gözüne gözükmüştü , ne eşi , ne de yavruları .
Neydi ki yuva .
Varsa yoksa hırsları .
Sen de biliyorsun .
***
O , hem bir taraftan okuyup hem de yaz tatillerinde ırgatlığa gitmemişti .
Ankara , Rüzgarlı Sokak'ta sabah ayazlarını yiyerek gazete dağıtmamıştı o .
Sonra da alelacele okula birkaç dakika geç gelip de hocasından okkalı bir fırça yememişti .
Gülüm seni koparmışlar
Hoyrat ele fırlatmışlar
Adına türkü yakmışlar
Allah vergisi bir ses , bir nefes ...
Ve bitmek tükenmek bilmez hayaller .
İşte bu kadar .
***
İnsanlar hayalleriyle yaşar , bilirim .
Doğası böyledir , normaldir .
Ben de saz virtüözü olmak isterdim hep .
Kaç gecemi vermiştim hatırlasana ...
Kaç gecemi .
Napalım , olamadık işte .
Çalamadım bir türlü Neşet gibi .
Sormadı zaten kimse .
Merak eden de olmadı .
***
Ya benim hayallerim ?
Ya benim yaşanmamış çocukluğum ?
Gençliğim ?..
Kim geri getirebilir ?
Ben niye isyan etmedim anne ?
Niye ?
Niye bizim çocukluk hayallerimizi bastırdınız o halde ?
Niye bize yıkmayı değil de sadece şükrü öğrettiniz ?
Niye bize 10 yaşında iken 20 yaşında gibi davranmayı öğrettiniz ?
Herşeyi içimize tepe tepe .
Niye niye niye ?
Anne ...
***
O , 11 yaşında ayakkabı boyamamıştı .
Liseyi zar zor bitirmişti belki .
Bense bir ceketle liseyi ...
Kolları kısa gelen , hergün çekiştirerek .
Utana utana , sıkıla sıkıla giydiğim .
O , lanet olası mavi ceketle .
Bilmezsin o anlarda ...
Ruhumda kopan fırtınaları .
Ezikliğimi .
Nefret ediyorum bütün mavi ceketlerden anne .
Bir siyah montla koca üniversiteyi bitirmiştim de .
Gıkım çıkmamıştı , bilirsin .
Tiksiniyorum siyah montlardan .
Bir şey istemezdim sizden .
Utana sıkıla abilerimden kitap isterdim sadece .
Cehaletten korkmuştuk biz .
Bir de nefis denilen şeytandan .
Ama ne olur bugün yaramı ...
Deşme .
Ben herkesi anlıyorum .
Ve susuyorum sadece .
Susuyorum , bir şey demiyorum .
Söz bitti artık .
Hazanımı yaşıyorum .
Gözlerime bak .
Biraz da sen beni anla .
Onunki de , benimki de , Hasret'inki de ...
Herkesin yarası kendi içinde .
Herkesin hasret'i kendi içinde .
Aydınus
- Hasret , dedi annem .
Derken adeta gözleri ışık saçıyordu .
Babamızı , günyüzü görmemiş o çilekeş babamızı kaybetmemizden beri sürekli üzüntülü ve melankolik olan annemi hiç böyle keyifli ve umutlu görmemiştim .
- Bir güzel sesi var ki , ah bir dinlesen .
Popstar yarışmasına katılırmış bu Hasret , üstelik birinci de olmuş .
Popstar yarışması mı ?..
Hasret ? ..
İlgisiz davrandım .
- Oğlum , benim güzel oğlum , ne zamana kadar böyle kalacaksın ; dünya onun üzerine mi kuruldu oğlum , unut artık onu .
Sonra duygulandı :
- Hem benim bildiğim , kadınlar yas tutar . O yas tutmuyor , sen ki bir erkeksin , yas tutan sen oluyorsun . Hem neyin yası bu ; Allah ona da , sana da can sağlığı versin oğlum , ayrıldınız işte , kıymetini bilemedi , ayrıldınız .
Evet doğru , ayrıldık , ayrıldık işte .
Ne kadar da kolay söylemesi :
- Ayrıldık işte .
Koka kola içer gibi .
Ya da kahve .
Keyifle hüpürtederek .
Sıradan komik bir yazı okur gibi , gevrek gevrek gülerek .
Ayrıldık .
Ayrıldık işte .
***
Hüzünlenmiştim .
Bir anda daldım gittim , nerelere olduğunu bilmeden .
Bu sözler başka bir zamanda söylenseydi belki de ağlardım .
Yoo , ben erkeğim , millet içinde ağlayamam , ağlamamalıyım .
Tam , gururuma helal gelmesin diye ''yaramı kanatma anne'' demeye hazırlanıyordum ki , o da ne , ağlayan yoksa annem miydi ?
Sesi tuhaflaşmıştı , kısık çıkıyordu :
- Bir görsen , boylu poslu , narin , zarif ... Belki henüz küçük ama , yanına da nasıl yakışırdı ya Rabbi .
Hırslandı birden ; o , melankolik güzel yüzüne çok yakışan incecik kaşları eğiliverdi :
- Allah kimseyi dengi dengine yazmaz ki zaten .
Ne garip ; ben de 'küçük' sözcüğüne takılmış ve hırslanmıştım :
Belki henüz küçükmüş ama ...
Öyle ya , ben eğitmenim , ben insan eğitirim ; empati göstere göstere , çocukla çocuk ola ola , her kahrı sineme çeke çeke ...
Ama yine de gülümserim , eğitirim sadece .
Sonra o da benden öğrendikleriyle benim tepeme çıkar .
Nice öğrencilerim gibi ...
Onu gibi .
***
Hem annem ne diyordu böyle durduk yerde ?
Ne anlamışsam , hep yarım yamalaktı .
Nereden icap etmişti bütün bunlar ?
Anladığım kadarıyla annem , bilmem nemne yarışmasına katılan güzel ve boylu poslu bir hatundan bahsediyordu .
İçi gitmişti ve bana böyle bir kız arıyordu .
Ama biliyordu kararımı , üstelik kendisine ve kızkardeşlerime kaç sefer söylemiştim :
- Beni bana bırakın lütfen , yaşadığım bunca hayalkırıklığından sonra mı . Kimseyi kırmak istemem , sizlerden de rica ediyorum , beni düşünmeyin n'olur , emin olun bir gün bir yerde layığım elbette karşıma çıkacak , ansızın ...
Hem kim bu Hasret yahu ?
Erkan , Armağan ve de bilmem nemne star yarışması ?..
Çanak antenini indireli yıllar olmuştu oysa , seyretmezdim Türk kanallarını .
Açıkçası özel kanalların cıvık proğramlarından gına getirmiştim .
Neredeyse yarım saat sürdü annemin konuşmaları ; kesintisiz , müthiş bir çoşkuyla .
Nihayet , sanki beni birşeylere ikna etmek istercesine :
- Bu sefer ahdettim , sana böyle bir kız bulacağım .
Hasret gibi öyle mi ?
Hasret ...
Her taraf Hasret be anne .
Feriştahı gelse kaç yazar .
Hem de görücü usulü ile ; önce sen beğeneceksin , sonra da ben , öyle mi ?
Üstelik de bu çağda ?
Sütten benim ağzım yanmış .
İlahi anne !
***
Ağlarsa anam ağlar ardımda
Göklerden ağıt yağar yağmurla
Dost yüzlü yalancılar kapımda
Yalnızlık çırılçıplak koynumda
Aman Allahım , o .
Evet evet , o .
Boy bos , Allah vergisi ses ve aşırı duygusallık .
O .
Gül çiçek kokan yanakları
Ninni ile umut veren dudakları
Hiç kimsede yok ana sıcaklığı
Müthiş bir ses .
Öz , temiz .
Ana kadar , toprak kadar
Kokusu bile elden ayrı .
Dostluk , insanlık
Ve su kadar .
Duru ve taze .
Samimi .
Gökyüzü kadar .
Anam anam
Garip anam
Sen yoksun yanımda
Kime dert yanam
Eller yalan
Dünya yalan
***
Annem , benim güzel annem .
Demek böyle güzel sesli , zarif , incecik bir kız arıyorsun bana .
Elbette arayacaksın ve beni ancak en güzellerine layık göreceksin .
En temiz , en saf ve en güzel olanlarına .
Çünkü sen Türk anasısın , topraksın .
Vefalısın ...
Her ana gibi .
Hakkın bu senin .
Kargaya , yavrusu şahin görünürmüş .
Ben de şahinim senin gözünde .
Ama beni yine de bu kadar gözünde büyütme anne .
İnsanım nihayetinde ben de , herkes gibi .
Zaaflarım da var .
Zaaflarımdan vurma beni .
***
Canım annem , gül yüzlü annem .
Hasret , onun ta kendisi .
Hatırlasana ; onunla evlendiğimde kaç yaşındaydı ?
17 ...
Öyle değil mi ?
Ne kadar da duygusaldı .
Ne kadar da hassas ve kırılgan .
Tıpkı bu güzel sesli , duygulu Hasret gibi ...
Adeta Hasret'le yarışırcasına .
Gecekonduda yaşarlardı .
Şarkıcı olmak isterdi o da Hasret gibi .
Belki de yoksulluğun beline kazma vurmak istercesine .
Tak etmişti canına zira .
Nice Hasretler gibi .
***
Oysa ...
Oysa biz de yoksulduk anne .
Biz de .
Hakkımıza razı olduk biz ama .
İsyan etmedik kaderimize .
Yetindik .
Yıkmadık anne .
Anlıyor musun , yıkmadık .
Yıkmadık , yıkmadık .
El bilmiyorsa , sen de mi bilmiyorsun anne ?
***
Hayalleri vardı onun .
Basmasa da bir türlü ayakları yere ...
Bitmek tükenmek bilmez hırsları vardı .
Ama bastırılmış ,
Ama gizli .
Sonra ...
Sonrasını sen de biliyorsun .
Onu destekleyip de hırslarının açığa çıkmasına müsaade ettiğimde ...
Nasıl da yıkmıştı herşeyi .
Ne yuva gözüne gözükmüştü , ne eşi , ne de yavruları .
Neydi ki yuva .
Varsa yoksa hırsları .
Sen de biliyorsun .
***
O , hem bir taraftan okuyup hem de yaz tatillerinde ırgatlığa gitmemişti .
Ankara , Rüzgarlı Sokak'ta sabah ayazlarını yiyerek gazete dağıtmamıştı o .
Sonra da alelacele okula birkaç dakika geç gelip de hocasından okkalı bir fırça yememişti .
Gülüm seni koparmışlar
Hoyrat ele fırlatmışlar
Adına türkü yakmışlar
Allah vergisi bir ses , bir nefes ...
Ve bitmek tükenmek bilmez hayaller .
İşte bu kadar .
***
İnsanlar hayalleriyle yaşar , bilirim .
Doğası böyledir , normaldir .
Ben de saz virtüözü olmak isterdim hep .
Kaç gecemi vermiştim hatırlasana ...
Kaç gecemi .
Napalım , olamadık işte .
Çalamadım bir türlü Neşet gibi .
Sormadı zaten kimse .
Merak eden de olmadı .
***
Ya benim hayallerim ?
Ya benim yaşanmamış çocukluğum ?
Gençliğim ?..
Kim geri getirebilir ?
Ben niye isyan etmedim anne ?
Niye ?
Niye bizim çocukluk hayallerimizi bastırdınız o halde ?
Niye bize yıkmayı değil de sadece şükrü öğrettiniz ?
Niye bize 10 yaşında iken 20 yaşında gibi davranmayı öğrettiniz ?
Herşeyi içimize tepe tepe .
Niye niye niye ?
Anne ...
***
O , 11 yaşında ayakkabı boyamamıştı .
Liseyi zar zor bitirmişti belki .
Bense bir ceketle liseyi ...
Kolları kısa gelen , hergün çekiştirerek .
Utana utana , sıkıla sıkıla giydiğim .
O , lanet olası mavi ceketle .
Bilmezsin o anlarda ...
Ruhumda kopan fırtınaları .
Ezikliğimi .
Nefret ediyorum bütün mavi ceketlerden anne .
Bir siyah montla koca üniversiteyi bitirmiştim de .
Gıkım çıkmamıştı , bilirsin .
Tiksiniyorum siyah montlardan .
Bir şey istemezdim sizden .
Utana sıkıla abilerimden kitap isterdim sadece .
Cehaletten korkmuştuk biz .
Bir de nefis denilen şeytandan .
Ama ne olur bugün yaramı ...
Deşme .
Ben herkesi anlıyorum .
Ve susuyorum sadece .
Susuyorum , bir şey demiyorum .
Söz bitti artık .
Hazanımı yaşıyorum .
Gözlerime bak .
Biraz da sen beni anla .
Onunki de , benimki de , Hasret'inki de ...
Herkesin yarası kendi içinde .
Herkesin hasret'i kendi içinde .
Aydınus