Turan Dursun Sitesi Forumları

Turan Dursun Sitesi Forumları (https://turandursun.com/forumlar/index__1.php)
-   Politika (https://turandursun.com/forumlar/forumdisplay.php?f=21)
-   -   Akp iktidarının herhangi bir meşruiyeti kalmış mıdır? (https://turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=34502)

murted 11-01-2014 01:02

Akp iktidarının herhangi bir meşruiyeti kalmış mıdır?
 
An itibariyle (17 Aralık'tan bugüne geldiğimizde) Akp'nin darbeyle başa geçmiş bir iktidardan farkı var mıdır? Varsa neden vardır, yoksa neden yoktur?

Erdem Alaca 11-01-2014 01:10

Yani... Netice itibarıyle seçimle işbaşına gelmiş bir parti ya, Tayyip de buradan tutturuyor: "Sandık, sandık!" diye...

murted 11-01-2014 01:20

Anayasa'ya uymaya artık hiç ihtiyaç duymayan, yaptığı değişiklerlerle yargıyı tamamen yürütmeye bağlayarak (burada kastım kadrolaşma değil, yargının kanuni açıdan yürütmeye bağlı olması) kuvvetler ayrılığı ilkesini fiilen, kanunen ortadan kaldırmaya teşebbüs eden seçilmiş iktidarın gene anayasayı çiğneyerek güç kullanmak yoluyla seçimle gelmiş iktidarı devirenlerden farkı var mıdır?

Bir demokraside kuvvetler ayrılığını fiilen ortadan kaldırmakla seçilmiş iktidarı güç kullanarak düşürmek birbirinden ne kadar farklıdır? Burada seçilmiş iktadarla darbe ile başa geçenleri doğrudan aynı kefeye koymaya kalkmıyorum. Aradaki farkı sahiden merak ediyorum. Bu konulardan pek anlamam zaten.

kaanuni 11-01-2014 01:22

Yasamanın görevini yapmasını engelleme amaçlı anayasaya aykırı yönetmelik çıkarttılar. Bence meşruluklarını kaybettiler. Ancak bildiğim kadarıyla hükümeti ancak tbmm düşürebilir.

lolepet 11-01-2014 01:26

iktidar çok önceden, tüm yönüyle meşruiyetini yitirmişti. hem ulusal hem uluslararası bir çok suç işlemiş iktidarın meşruiyeti mi olur?

evrensel-insan 11-01-2014 01:36

Bir seyin mesrutiyetini saglayan gerekceleri goz onune aldigimizda, sadece Anayasaya bakmak yeter.

Turkiye;

Ne bir cumhuriyettir

Ne bir devlettir

Ne laiktir

Ne sosyaldir

Ne hukukidir

Ne insan haklarina, ne de hak ve ozgurluklere yonelik bir islevi vardir.

Yolsuzluga kara para aklamaya rusvete adi karismis bir iktidar onun hukumeti/devleti kurumlari ve bakanlari anayasal sorusturma olarak islevleri yukumsuzdur. Adlarindaki sorusturmalar yapilasmamakta, savci savci ile karsi karsiya getirilmektedir.

Parti devleti, devletin yurutmesi adina; kendi iktidar savasiminda bolunmustur ve devlet islemez hale gelmistir.

Yasama tek bir otokratin elindedir ve yurutme bu otokratin iznine baglidir.

Yargi hem bagimsiz degildir, hem adil degildir. Tamamen parti devletinin siyaseti temelinde hareket etmektedir.

Hukumet te devlet te yoktur. Cunku bunlar sadece iktidar siyasetinin bir otokratinin emrindedir.

Anayasa her turlu temelde yasama yurutme ve yargi olarak islememektedir.

Suclu sucsuz hukuka ait degil; diktatorun kanununa aittir.

Hukumet devlet ve iktidar sadece bunlari degil; guveni etigini ve her turlu insani degerlerini kaybetmistir.

Parti devleti sadece parti devleti degil, ani zamanda bir teror orgutudur bu da devleti teror devleti yapar

Uluslararasi diplomasida "Turkiye'nin bir teror ulkesi oldugu" kanunlasma yolundadir.

Parlementer demokrasi islememektedir. AKP cogunluk ta olsa parlementodaki diger partiler ile istisare etmek durumundadir ve bunu yapmamaktadir.

Devlete calisan polisin devletin hangi iktidar kanadina (AKP-CEMMAT) calistigi bile belli degildir. Devletin tum kurumlari saibelidir.

Turkiye su anda sadece bir cografya adidir.

bursali68 11-01-2014 01:38

Toplam 1 Eklenti bulunuyor.
Alıntı:

Erdem Alaca´isimli üyeden Alıntı (Mesaj 509872)
Yani... Netice itibarıyle seçimle işbaşına gelmiş bir parti ya, Tayyip de buradan tutturuyor: "Sandık, sandık!" diye...

Merhaba,

Eklenti 261

Meşruiyeti aslında ilk seçimlerden buyana SEÇSİS programı ile iktidara gelmesiyle sorgulanagelmiş bir iktidarın, şuan meşruiyetini sorgulamak bile gereksiz diye düşünüyorum...

Sağlıcakla kalınız...

Şüpheci Dinsiz 11-01-2014 02:17

Sevgili murted,

Günümüzde meşruiyet, demokratik teammüller, devlet geleneği kavaramlarının iyice içi boşaltıldı. Japonya'da şüphe üzerine bile harakiri yapan siyasiler, Avrupa'da Gezi'den çok daha azıyla istifa eden hükümetler olmuştu.

Hükümetin Gezi'deki savunması "seçimle gelen seçimle gider" şeklindeydi. Hadi diyelim ki, Gezi bir ayaklanmaydı, hükümet savunmasında haklıydı. 17 Aralık'tan beri olanlara bakalım:

- Fotoğraf, video, belge destekli yolsuzluk iddiaları var, üstelik bunlar emniyet güçlerince 1 yılı aşkın süre içinde yasal olarak elde edilmiş.
- Yolsuzluk iddiaları bakanlara kadar uzanıyor.
- Yolsuzluk iddiaları başbakana kadar uzanıyor.

Başbakan olayın üzerine gitmek yerine hemen olayın komplo olduğunu iddia ediyor, soruşturmayı yapan savcıları ve emniyet güçlerini görevden alıyor, görev yerlerini değiştiriyor. Bakanları görevden uzaklaştırıyor, partisinden kendisine bağlı olduğundan emin olduklarını bakan yapıyor, herkese konuşmayı yasaklıyor. Soruşturmayı başlatan savcı aleyhinde karalama kampanyası başlatıyor. Bu kampanyaya kendisine bağlı iş adamlarını da katıyor. Hatta savcının iddiasına göre, adam gönderip tehdit bile ediyor.

Bu savcı kimdi? Balyoz ve Ergenekon tertiplerini yöneten savcıyla aynı kişiydi.

Başbakan, kamuoyuna olayın komplo olduğunu, büyük tehdit altında olduklarını söylüyor. Parti olarak hep bir ağızdan komplo söyleminin altını doldurmaya başlıyorlar. Komployu yapanın cemaat olduğu ilan ediliyor, Balyoz ve Ergenekon tertiplerini de cemaatin üzerine yıkıyorlar.

Biz yaklaşık 40 yıldır cemaatin emniyette, yargıda, orduda, belediyelerde, milli eğitimde, devletin tüm kurumlarında yuvalandığını, ilk günden beri Balyoz ve Ergenekon'un tertip olduğunu söyler dururuz. Bunu görmemiş, anlamamış için kötü niyetli olmak gerekir. Ne var ki, 11 yıldır iktidarda olan başbakan bunu görmemiş olduğunu, ama artık anladığını, mağdur olduğunu ve mücadele edeceğini iddia ve ilan ediyor.

Bunu ne zaman anlamış: bakanları ve kendisi aleyhinde yolsuzluk soruşturmaları başlayınca anlamış. Bir de "zamanlama çok manidar" gibi sözler ediyor.

Komplo ile mücadelesine hemen yargıya müdahale ederek başlıyor, önce savcıları, sonra soruşturmayı yürüten emniyet mensuplarını uzaklaştırıyor, beklemediği bir şekilde başka illerden soruşturmalar patlayınca derhal "komplocu, cemaatçi" emniyet ve yargı mensuplarının görev yerlerini değiştiriyor. Cemaatin sosyal medyada sızdırdığı belgelerin önüne geçmek için internet yasakları getiriyor. Yolsuzluğun üzerine giden, haber yapan basına cezalar yağdırıyor. Şimdi, HSYK'yı iki sene önce kendi dizayn etmemiş gibi pozlar takınarak tamamen emir kulu haline getirmeye uğraşıyor.

İlk yolsuzluk baskınlarında bazı bakanların oğullarının evlerinde bulunan paralar henüz başbakan tarafından izah edilmedi. İkinci operasyonda oğlunun da adı geçmişti, ki; kendisi alkollü ve ehliyetsiz araba kullandığı ve kırmızı ışıkta geçtiği için polis tarafından kovalanırken TRT radyo sanatçısı Sevim Tanürek'i feci şekilde ezerek öldürdüğü iddia edilmişti, oğlunu savcılığa ifade vermeye göndermedi.

11 yıl boyunca hükümet ederken, cemaatin yetiştirdiği emir kulu yargı/emniyet şakirt kadroların yargılamalarıyla kendisini aklarken, düşmanını hapsederken, kısacası etinden sütünden faydalanırken şikayet etmeyen başbakan şimdi aynı cemaatle kavga ediyor.

Daha önce hukuk vardı diyemeyiz, ama 11 yıldır başbakanın önünü açan özel bir hukuk vardı. Gezi olaylarında hukukta dibe vuruldu, şimdi hukuktan söz edemez durumdayız.

Sorunuza gelince,
Alıntı:

An itibariyle (17 Aralık'tan bugüne geldiğimizde) Akp'nin darbeyle başa geçmiş bir iktidardan farkı var mıdır? Varsa neden vardır, yoksa neden yoktur?
Söylemesi zor ama bu hükümet seçimle geldi. Cemaatin devlette yuvalanmış kadrosunun önemli katkılarıyla göstere göstere devleti ele geçirdiler, öyle ki; muhalif ses ve güç bırakmadılar. Adım adım Sivil Toplum örgütlerini sindirdiler, yargıdaki şakirtler hükümetin önünü açtı, hükümet güç buldu, cüret kazandı, daha büyük oynamaya başladı, adım adım faşizme yöneldi.

Beni üzen şey ise hala kamuoyu yoklamalarında %40'ın üzerinde oy oranına sahip olduğunu görmemdir. Üzülmemin sebebi, halkın hükümete "önce yargıda aklan da gel" dememesidir. Masumiyet karinesine sonuna kadar katılırım. Bu sebeple herkesin adil yargılanması gerektiğini ölümüne savunurum. Ama bu hükümet ve cemaat kadroları adil bir yargılamada aklanmadığı sürece meşru değildir gözümde.

Sevgiler

murted 11-01-2014 15:31

Akp'nin devletin değiştirilmez niteliklerinden sayılan laiklik ilkesini sürekli olarak ihlal ettiğini biliyoruz. Lakin bunu yaparken laiklik ilkesi ihlal edilse de teorik olarak varlığını varlığını sürdürüyor. Bu tip yaklaşımlar Akp'nin meşruyetini elbette azaltmakla beraber bu seferki durum zannımca daha farklı.

Kuvvetler ayrılığı ilkesi, mutlak monarşileri saymazsak tüm yönetim biçimlerinde olmazsa olmazdır. Bu ilke nerde ne kadar uygulanır, yönetim biçiminden biçimine ne kadar farkeder, bunlar detaydır.

İran, teokratik bir devlettir, demokratik bir şekilde yönetilmemektedir ama onlarda da kurumlar birbirlerini denetlerler, tüm yetki bir elde toplanmaz. Meşruti monarşilerde yürütme erki hükümdar ve meclis arasında paylaşılır, hukuk hükümdarı da bağlar. Yarın parlamenter demokrasiyi bırakıp yarı başkanlık ya da başkanlık sistemine geçsek kuvvetler ayrılığı gene var olacak, hatta daha da keskinleşecektir.

Sözün özü devletin temel niteliklerini belirleyen anayasaya maddelerine rağmen devlet teokrasiye dönse, cumhuriyeti bırakıp meşruti monarşiyi benimsese, parlamenter sistemi bırakıp başkanlık sistemine geçse (bu sonuncusu anayasayın temel niteliklerine çok dokunulmadan da yapılabilir.) bile kuvvetler ayrılığı olmazsa olmazdır. Öteki türlü ancak mutlak monarşiden, diktatörlükten bahsederiz.

Adamlar, çoğunlukta olmalarından faydalanıp yargıyı, kanunen yürütmeye bağlamaya, denetlenebilmelerini imkansız hale getirmeye çalışıyorlar. Bunun şiddet kullanarak yönetimi ele geçirmekten başka ülkeyi dikta ile yönetmekten ne farkı var? Seçimle gelenin diktası darbeyle geleninkinden daha mı meşru?

Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, hukuk devleti olma niteliğini (en azından teoride böyle) şu saatten sonra nasıl koruyabilir?

Erdem Alaca 11-01-2014 15:46

Alıntı:

Seçimle gelenin diktası darbeyle geleninkinden daha mı meşru?
Asla... Bilakis seçimle gelen diktatör, emellerini çok uzun süre gizleyebiliyor, sinsi sinsi el altından her şeyi çıkarına uygun değiştiriyor. Ötekisi, zaten aleni.


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 03:18 .