Vefik Sami´isimli üyeden Alıntı
(...)
Tabii, bütün mesele inanç olunca konu subjektifleşiyor. Nesnel olarak ıspatlanamayacak mevzûlarda keskin ve köşeli konuşmak abesle iştigâl olur. Sorularınız üzerine, ben de düşüncelerimi arz ettim. İnandırmak, kabul ettirmek gibi bir misyonum yok. Ha, derseniz ki "Bütün bu anlattıkların Tanrı'ya inanman için yeterli mi ?"
Elbette değil.
Bu dünyada neden var olduğumuz, Tanrı dışında bir sebep ortaya konarak ıspatlanırsa işte o zaman inancım ortadan kalkar. Böyle bir durum gerçekleşmediği müddetçe de O'na olan inancım sürecek. Bunun da kimseye bir zararının olduğunu düşünmüyorum.
|
Açıklamalarınız için teşekkür ederim. Son yazdığınız paragrafla ilgili olarak şunu eklemek istiyorum; bu noktada inancı/n devamlılığını "nesnel bir koşula" bağlamış oluyorsunuz sanırım, yani "şu şu durumda inanç, anlamını/değerini /sahihliğini yitirir". Aslında ben de inancın dünyayı aşmadığını söylerken tam da buna işaret etmeye çalıştım, özetle inancın, duyular kanalıyla algınanan fenomenlerin zihinde oluşturduğu içerik üzere nitelendiğini ve bundan fazlası olmadığını düşünüyorum. Doğru anladıysam siz de bir teist olarak buna —son kertede— katılıyorsunuz.
Ben de içgözlemin kurbanıyım.
Sylvia Plath
Her bir sözcük, sessizlik ve hiçbirşeyliğin içinde gereksiz bir leke gibi...
Samuel Beckett
Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece...
Aşık Veysel
Tekrar ede ede bitirilemeyen keşif, tekrar ede ede bitirememenin keşfine dönüşür.
Maurice Blanchot
İletişim, bir iletişimsizlik düzeneğidir.
Lacan
Sonuçta hepsi kendini kandırmaktan ibaret, öyle değil mi..?
Marilyn Monroe
ex nihilo nihil fit
il n'y a pas de hors-texte
|