Pyrrón´isimli üyeden Alıntı
Açıklamalarınız için teşekkür ederim. Son yazdığınız paragrafla ilgili olarak şunu eklemek istiyorum; bu noktada inancı/n devamlılığını "nesnel bir koşula" bağlamış oluyorsunuz sanırım, yani "şu şu durumda inanç, anlamını/değerini /sahihliğini yitirir". Aslında ben de inancın dünyayı aşmadığını söylerken tam da buna işaret etmeye çalıştım, özetle inancın, duyular kanalıyla algınanan fenomenlerin zihinde oluşturduğu içerik üzere nitelendiğini ve bundan fazlası olmadığını düşünüyorum. Doğru anladıysam siz de bir teist olarak buna —son kertede— katılıyorsunuz.
|
Bakınız, matematik dünyanın bir gerçeğidir. Zihinle algılanır. Yığınla karmaşık ve çetrefilli işlemler zihinde plânlanır, oluşur. Ancak; sayılara dökerek bir ölçüde somutlaştırılır. Rakamları çıkardığınızda matematikle uğraşmanın imkânı yoktur.
Tanrı boyutlar üzeridir. Ne var ki yarattıkları farklı boyutlarda bulunur. Bunların birbirlerini idrak edememleri ya da çok az bilmeleri tuhaf-anlaşılmaz değildir. Biz, maddeyiz. Tanrı ise değil. Eğer insanın Rab'bini tanıması/bilmesi gerekiyorsa elbette Tanrı, maddeye yansıyan İlâhi tecellileri üzerinden tanınacaktır. Bu tecelliler; kâinatın varlığına temel teşkil eden ilkeler ve işleyişi sağlayan Tanrı ilmidir. Matematik'i bir ölçüde somutlaştıran sayıları 'yok' farzederek, "Ben matematiğin farkında olamıyorum" demek ne denli
anlamlı olursa Tanrı-Madde farklılığından hareketle, maddediyi dışlayıp Tanrı'yı aramak, ya da "Tanrı'yı madde üzerinden buluyorsan, Tanrı da maddedir" demek o derece
anlamlı olacaktır.