Tekil Mesaj gösterimi
  #1  
Alt 08-06-2018, 20:11
pianola - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
pianola pianola isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Super Moderator
 
Üyelik tarihi: 22 Oct 2014
Bulunduğu yer: Platon'un Mağarası
Mesajlar: 1.906
Standart Resim Nedir? (Lacan)

Kendisinin çocukluğundan olgun erkeklik çağına kadarki döneme ait bir dizi resmine bakan kişi, erkeğin delikanlıya benzediğinden daha çok çocuğa benzediğini görür hoş bir şaşkınlıkla: yani bu olaya karşılık düşecek bir biçimde, temel karakterden kısa süreli bir yabancılaşmanın ortaya çıktığını ve erkeğin biriken, yoğunlaşan gücünün sonra bu yabancılaşmaya üstün geldiğini görür. Bu algılamaya, bir diğeri, gençlik çağımızda etrafımızdaki tüm tutkuların, öğretmenlerin, politik olayların güçlü etkilerinin, daha sonra yeniden sabit bir ölçüye indirilmiş göründükleri algılaması karşılık düşer: elbette içimizde yaşamayı ve etkili olmayı sürdürmektedirler, ama yine de temel duygu ve temel görüş üstün durumdadır ve yirmili yıllarda elbette olduğu gibi regülatörler olarak değil, enerji kaynakları olarak yararlanır onlardan. Böylece erkeğin düşüncesi ve duygusu da, çocuk yaşındaki duygu ve düşüncesine yeniden daha uygun görünür — ve bu iç gerçek, sözü edilen dışsal gerçekte dile gelir.

(...)

Ayrıca hakikati yöntemli bir biçimde arayış da, kanaatlerin birbirleriyle savaştıkları zamanların ürünüdür. Birey için kendi "hakikati"nin, yani kendi haklılığının önemi olmasaydı hiçbir araştırma yöntemi de olmazdı; ama değişik bireylerin mutlak hakikat iddialarının sonsuz mücadelesinde, iddiaların haklılığının sınanacağı ve tartışmanın uzlaştırılabileceği değişmez ilkeler bulmak için adım adım ilerlendi. Önce otoritelere göre karar veriliyordu, daha sonra karşılıklı olarak sözde hakikatin bulunduğu yollar ve yöntemler eleştirildi; bu arada karşı ilkenin mantıksal sonuçlarının çıkartıldığı ve belki de onların zararlı ve mutsuzluk verici bulunduğu bir dönem yaşandı: sonra buradan herkes rakibinin kanaatinin bir yanılgı içerdiği yargısına varacaktı. Düşünürlerin kişisel mücadelesi, sonunda yöntemleri öyle keskinleştirdi ki, gerçekten hakikatler keşfedilebildi ve daha önceki yöntemlerin çıkmazları, herkesin gözü önüne serildi.

(...)

Tutkulardan görüşler doğar; Aklın üşengeçliği bunları kanaatler halinde dondurur. — Ne ki, özgür, durmaksızın devinen bir aklı hisseden, sürekli değişim yoluyla engelleyebilir bu donmayı: ve toplam olarak, düşünen bir çığ gibiyse, görüşler değil, sadece kesinlikler ve tam ölçülmüş olasılıklar olacaktır kafasında. — Oysa, karışık öze sahip olan ve kah ateşle narlaşan, kah akıldan donan bizler üzerimizde tanıdığımız biricik tanrıça olarak adaletin önünde diz çökmek istiyoruz. İçimizdeki ateş bizi genellikle haksız ve o tanrıça anlamında kirli yapıyor: bu durumda asla onun elini tutamayız, onun hoşnutluğunun ciddi gülümseyişi asla bize bağlı değildir; utançla sunuyoruz acımızı ceza ve kurban olarak, ateş bizi yaktığında, tüketmek istediğinde. Akıldır bizi tamamen közleşip kömürleşmekten kurtaran; bizi zaman zaman adaletin kurban sunağından çekip alır ya da asbestten bir örtü serer üstümüze. Ateşten kutrulunca, aklın sürüklemesiyle dolaşırız sonra, görüşten görüşe, taraf değiştirerek, ihanet edilebilecek tüm şeylerin soylu ihanet edeni olarak — yine de duymayız hiçbir suçluluk.

(...)

Sanatçının hakikat duyusu. — Hakikatlerin görülmesi açısından sanatçının ahlaklılığı, düşünürünkinden daha zayıftır; yaşamın parıltılı, derin anlamlı yorumlarından kesinlikle alıkoyamaz kendini ve yavan, sade yöntemlerden ve sonuçlardan uzak durur. Görünüşte insanın daha yüksek bir onuru ve anlamı için savaşım vermektedir; hakikatte ise kendi sanatı için en etkili ön koşullardan, yani fantasmik, mitsel, muğlak, aşırı olandan, simgesellik duygusundan, kişinin abartılmasından, dehada muizevi bir yön bulunduğuna duyulan inançtan vazgeçmek istemez: bu yüzden, kendi yaratım tarzının sürmesini, ne kadar sadece görünse de, her biçimdeki hakiki olana bilimsel bir adanmadan daha önemli bulur.

(...)

Dehanın çektiği acılar ve değerleri. — Sanatsal deha zevk vermek ister, ama çok yüksek bir düzeyde duruyorsa, onu tadacak olan kimse yoktur; ziyafet verir ama kimse yemek istemez. Bu durum ona gülünç-dokunaklı bir pathos verir bazen; çünkü aslında insanları keyif almaya zorlama hakkı yoktur. Zurnası çalar, ama kimse kalkıp oynamak istemez: trajik olabilir mi bu? — Belki de. Sonunda bu yoksunluğu telafi etmek için, yaratırken öteki insanların başka tüm etkinlik türlerinde aldıklarından daha çok keyif alır. Yakınmalarının sesi daha yüksek, ağzı daha dürüst olduğu için, acıları abartılı bulunur; bu arada acıları gerçekten çok büyüktür, ama sadece hırsı, kıskançlığı büyük olduğu için. Kepler ve Spinoza gibi bilen deha genellikle bu kadar hırslı değildir ve gerçekten daha büyük olan acılarını ve yoksunluklarını bu kadar önemsemez. Kendisinden sonraki kuşakları büyük bir kesinlikle hesaba katabilir ve bugünü gözden çıkarabilir; böyle davranan bir sanatçı, yüreğine acı vermesi gereken umutsuz bir oyun oynamaktadır her zaman. Çok ender durumlarda, — yapabilme ve bilme dehasıyla ahlaksal deha aynı bireyde birleştiğinde — sözü edilen acılara, dünyadaki en tuhaf istisnalar olarak kabul edilmesi gereken türden acılar eklenir bir de: kişiselliğin dışında ve üstünde olan, bir halka, insanlığa, tüm bir kültüre, acı çeken tüm varoluşa yönelik duygular: değerlerini özellikle zor ve uzak bilgilere birleşerek alanlar (kendi başına acımanın pek değeri yoktur). — Peki hangi ölçütle, hangi sarraf terezisiyle ölçülür bunların sahiciliği? Adeta bir buyruk değil midir bu türden duygularından söz eden herkese karşı güvensiz davranmak?

Nietzsche, Pek İnsanca Aforizmalar



Ben de içgözlemin kurbanıyım.
Sylvia Plath

Her bir sözcük, sessizlik ve hiçbirşeyliğin içinde gereksiz bir leke gibi...
Samuel Beckett

Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece...
Aşık Veysel

Tekrar ede ede bitirilemeyen keşif, tekrar ede ede bitirememenin keşfine dönüşür.
Maurice Blanchot

İletişim, bir iletişimsizlik düzeneğidir.
Lacan

Sonuçta hepsi kendini kandırmaktan ibaret, öyle değil mi..?
Marilyn Monroe

ex nihilo nihil fit
il n'y a pas de hors-texte

Konu pianola tarafından (08-06-2018 Saat 23:23 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla