Tekil Mesaj gösterimi
  #79  
Alt 01-02-2020, 19:34
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.651

Onur Üyeliği 

Standart

ilahimasal´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster

Evrenin bir başlangıcı olmasaydı, evrendeki hidrojenin tümüyle yanarak helyuma dönüşmüş olması gerekirdi

Bu dogurgandan oluşan doğurganların neler doğurdugu biliniyor ama hidrojeni neyin dogurdugu bilinmeyince.
Maddenin plazma hali hidrojene dönüşür.

Güneş çöktüğünde açığa muazzam bir plazma yayılacak, hidrojen, helyum, azot vs dönüşümler... Güneş zaten plazma. Oradaki etkileşimler, bizim ısı dediğimiz enerjiyi açığa çıkartıyor. Güneş saf hidrojen değil, potansiyeldir, bu potansiyelde etkileşimlerle, tepkimelerle, reaksiyonlarla bileşik yapılar oluşturuyor...

Bildiğimiz şimşekler de plazma oluşumudur, hidrojene de dönüşür, ortamdaki diğer elemenletlerce elektron bağlanması, ortamdaki diğer elementlerden elektron bağlanması vs ile de dönüşümlere yol açar. Yıldızlar, yıldızlar arası madde, beliryeici olarak plazmadır.

Oradaki reaksiyon açısından hidrojen saf ve mutlak bir halde bulunmuyor... Plazma; serbest elektron, serbest proton deryası.

Henüz saf bir halde, şu ya da bu elementten söz etmiyoruz orada. Orada daha alt zeminde madde parçacıkları bulunuyor.

Bizim Dünyamız'da temel olarak plazmadır. Plazma manyetik değeri yüksek bir haldir, çünkü serbest proton, elektronlardan söz ediyoruz, yüksek hızlarda hareketli, dolayısıyla çok uzak mesafalerle etkileşimi. kaldı ki elektonların, çeşitli atomların çekim gücüne kapılması ve bağlanması da, geniş bir alanda manyetik akımların, muazzam İŞ oluşumunu vb sağlıyor, hatta dünyanın binlerce kilometre dış atmosferine değin... Bu anlamda akıcıdır-sıvı... Plazma elementlere dönüştüğünde, bu elementler o kabuğu oluşturuyor. Bu bir anda olmuyor, birikimle gerçekleşiyor.

Yani hidrojen Big Bang kurgularıyla ele alınmamalı. Bu kurgular öznel, merkezine insanı, evrenin merkezine de dünyayı ve dünya şartlarını, insanın iradesini, insana göreliği(pragmatizmi) koyan bir temele sahip.

Big Bang kurgusunda olduğu gibi, başlangıçta hidrojen vardı, hidrojenden önce evren yoktu denemez.

Proton için öngörülen ömürden söz etmiştim, peki ya elektron? Elektronun ömrü de sözde Big bangcilerin evren yaşının 5 milyar katı ömüre sahip olduğu düşünülüyor.

Hidrojen maddenin kendisi değil, form-yapıdır.
Formun özellikleri de(form içerik-içerilen, elemanların toplamı, kapsayıcısı anlamında) biçimi vb belirliyor. Bu bir poşet gibi değil, bileşikler, bileşik yapılar formu belirliyor, biz o bileşik yapıların ortaya çıkardığı bütüne form diyoruz, aralarındaki ilişki de yapıyı anlamlı kılıyor. Form-yapı değişimi dersek, bu bileşik yapıların ve yapıalr arasındaki bağ, ilişkilerin etkielşimlerin değişimi demektir.

Plazma halinde, henüz hiç bir elektronla ilişkisi olmayan 1 proton, elektron bağlarsa, ne oluyor? Yapı oluşuyor, yapının yansıttığı biçim değişiyor, orada bir bağ oluşuyor, bu bağın da dış etkilere verdiği tepkide değişiyor...
1 proton, 1 elektron bağı, hidrojen, 2 helyum, elektron mesafeleri ve mesafelerde elektron sayısı vs azot, oksijen vs...

Elementlerin hal değişim koşulları dahi mutlak değildir, biz dünya üzerinde, 0 metre, atmosferik basıncı baz alıyoruz. Yani etkime ve tepkimeler, ortamdaki madde yoğunluğu ve çeşitliliğine göre de değişiyor.

Örneğin azot miktarının fazla olduğu bir ortamda, hidrojenin tepkimesi ile - yanma-, az olduğu bir ortamda aynı sonucu vermez.

Bu gün 1 mumu alevlediğinizde, oradaki tepkime plazma halin oluşumuna yol açıyor, o plazma da kısa sürede, etrafta bir dolu element, atom olduğu için, elektronlar diğer elemtlerin atomalrınca bağlanıyor veya protonlar, diğer elementlerden elektron çalarak elementlere dönüşüyor... Elementlerde bileşik yapı oluşturduğunda moleküler yapı olarak farklı form-yapılar oluşturuyor, örneğin karbonmonoksit, karbondioksit...

uzayda mum yaktığınızı düşünürsek, o mum bitene kadar, efrafta bir oda büyüklüğünde alev bırakabilir(tabi bu ilgili alevin saçıldığı ortamdaki madde yüküne de bağlı). O alev öyle dünyadaki belirlediğiniz kurallara veya mutlak saydığınız değerlere göre sönmez...

Bu evrenin başlangıcı olmasa hidrojen kalmazdı gibi düşünceler dar açılıdır, evreni, madde temelli tanımlamak gerekir, şu ya da bu elementin formuna dayalı değil! Şu ya da bu parçacığın hal, durumuna göre değil.

Evren gaz iken de evren, tamamen katılaşsa da evren, oluşan değil, değişen evren, böyle bakılmalı.

Biz evrene hidrojen, azot, oksijen vb evreni demiyoruz ki, maddi evren...

Zaman neydi, maddenin hareketinden, tespit ettiğimiz fiziksel değişimlerin, bu değişimlere sebep olan etkileşimlerin kavranması ve kıyası. Biz tespit etmemiş olsak da hareket değişim yine de mevcut mu? Mevcut, o zaman zaman insan soyutlaması olarak öznel iken, soutlamanın kaynağı, yani somut göstergesi nesneldir.

Yani maddeye, zaten maddeye bağlı soyutlanamalarla bir başlangıç atfedilemez, uzay-madde ve tabiki böylece zaman(hareketi etkileşim, değişim), lolakize edilemez. Hidrojen yoksa başka elementler vardır.

Son olarak Evren'i Big bang kurgularıyla düşünmemeli, öylesine basit, açısız, dar, lokal, homojen düşünülmemeli. Ne homojendir ne de şu ya da burada eş zamanlıdır. Bir noktada bir yıldız sönümlenirken, diğer noktada yeni bir yıldız oluşur, bir noktada galaksi varken diğer noktada yeni bir galaksi oluşur, burada temel madde hali plazmadır.

Big bang'in sözde ispatlarının 1'i dışında hepsi çökmüştür. Bu lafzen değil, nesnel olarak. O çökmediği öngörülen sözde ispat ise ispat dahi sayılamaz, insanın kendince yorumu, kurgusuna da dayalı, kozmik fon ışımasıymış, bunun yakın olarak bizzat güneşin oluşumundan ya da güneşten önce herhangi bir süper nova patlamasından veya galaksinin süpernova etkisinden olamayacağı söylenemez. Big Bang, çıkış, start anlayışı, yaratılış efsanesinin çıkış anlayışıını aşamadı. En önemli sorunu, bir BAŞLANGIÇ şart koşması(madde-zaman ilişkisine ters), evrene merkez ataması, etrafımıza baktığımızda homejen bir yapı görülmemesi, 360 derece etrafı gözlemlediğinde evrenin merkezinin tam da dünyaymış gibi görünmesi, buna rağmen evreni lolaklize etmeye kalkması(kendi görüş kaabiliyetine indirgemesi) vs.

Bizim bir diğer yanlışımız da, madde ve evren hakkında düşünürken, Dünyanın, Güneş etrafındaki turuna göre, insan ömrüyle yaklaşıyor olmamız. Kısa zaman aralıklarını merkeze koymamızdır.

Milyar değil, katrilyon değil, trilyon değil, kentilyonlarca yıl bazlı düşünmek gerekir.
İradi kurguları da bir yana bırakmalı, şu ya da bu yapı, trilyonlarca yıl katı kalmış, gaz kalmış, plazma kalmış, buz halindeymiş.... maddenin-evrenin böyle bir umrundalığı yok, böyle bir ayrımı da yok, böyle bir ayrım da koyamayız. Bu ayrımları insan kendi yaşamına ve ortamı, metabolizmik yapısına uygun olup, olmamasına göre koyuyor ve bu sebeple de bir umrundalık atfediyor, yani öznel, ama baktığımız evren nesnel. İnsanın öznel evreninden mi söz etmekteyiz, nesnel evrenden mi? İnsana göre uygun mu, değil mi prgamatizminden mi yola çıkacağız yoksa materyalizmden mi? Elbette insana göre uygun mu, değil mi kritikleri yapacağız, ama o zaman konumuz evren değil, insan ve ortamı olur? merkeze insanı, isanın yaşam koşullarına, kabullerine uygun mekan sorunlarını koyduğumuz konular olur.

Daha mantıklı tartışabiliriz, nedir? Evrenin halleri, -ki bu bile bir sorundur zira evren dediğimiz, uzay gibi genel bir ifade ve şu ya da bu yapıya saltıklaştırabileceğimiz homojenik bir yapı, her birimde, noktada eş zamanlık durumu içermiyor. Ne salt gaz, ne salt buz, ne salt sıvı, ne salt katı....diyemeyiz, maddenin, form-yapıların envai tür dönüşümleri birlikte, hatta anlık gözlemleniyor..

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku, dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla