Tekil Mesaj gösterimi
  #61  
Alt 28-06-2018, 16:33
Hagii Hagii isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Aday Üye
 
Üyelik tarihi: 28 Jun 2018
Mesajlar: 6
Standart

Öncelikle ben herhangi bir inancın temsilcisi değilim, düşüncelerim o inanışları bağlamaz ve söylediklerim tamamen doğrudur da diyemem. Hipotetik bir şekilde kendi doğruma ulaşma amacı gütmekteyim. Söylediğin konuya gelmek gerekirse, önceki yanıtımda zamanla gerçekleşen değişimden bahsettim. Bu doğanın kuralıdır ki Darwin bunu mükemmel bir şekilde açıklamıştır. Benim düşünceme göre değişim kaçınılmazdır. Fakat bu değişim kuranı etkilememektedir. Ondan önceki kaynaklar ve inanışların bugün değişime uğramış olması kuranda yazanın doğruluğunu götürmez. O yüzden esas alınan kaynak kurandır. İncilin ve diğer kutsal kitapların değişime uğradığını biliyoruz. Ve buradan çıkan sonuç diğer kitaplarda yazan hususlar kuranı bağlamaz. Örtüştüğü ve çatıştığı noktalar olabilir ki bu olağan bir durum ve Kur'an'ın doğruluğunun bir nevi ispatı olarak görülebilir. Kuran'dan öncekiler değiştiği için Kur'an geldi ve son kitap olarak geldi. Aslında bir şeyler arıyoruz. Fark şu ben doğruları bulmaya çalışırken benim gibi düşünmeyenler yanlışlar üzerinden ilerliyor. Sayı doğrusu üzerinde +sonsuz ve -sonsuz gibiyiz ulasacağımız nihai sonuç 0 dır. 0 ise bir sırdır. 0 dan başladık 0 a dönüyoruz. Sıfır mevcut aklımızla açıklanamaz. Mevcut aklımızla evrende meydana gelen bütün olayları idrak edemediğimiz aşikar. Sınırlarımız olduğunu reddetmek büyük yanılgıdır. Fiziksel formumuzun sınırlarını düşünelim. Okyanusta belirli bir derinliğin altına inemeyiz çünkü yüksek basınca dayanıklı değiliz. Biz okyanusun altına inemediğimiz için okyanusun altı yok değildir. Çeşitli teknolojiler kullanarak bunu gerçekleştirebiliyoruz. Ve okyanusun dibini keşfedebiliyoruz. Sınırlarımız aşmak için teknolojiyi kullandık. Aklımızın sınırları olduğunuda kabul edersek. Her şeyi algılayamadığımız aşikar. Ve Tanrı algılayamadığımız tarafta. Fiziksel formumuzun sınırlarını aşmak için nasıl teknolojiyi kullandıysak. Aklımızın sınırlarını aşmak içinde kalbimizi kullanmalıyız. İnanmak sadece zihinsel bir aktivite değildir. Sevgi ile saygı ile bir şekle bürünmüş halidir. Bugün sevgi ve saygıyı nasıl yok sayamaz isek algilayamadığımız şeyleri de yok sayamayız. Bu kavramları çeşitli bilimlerde farklı şekillerde açıklayabiliriz. Ve bu açıklamalar bunların varlığının ispatıdır. Sonuç, ben haklıyım veya haksızım demiyorum, haklısın veya haksızsın da demiyorum. Yalnızca haklı olduğuma inanıyorum. Bence ateistler Tanrının yokluğunu ispat etmeye çalışmamalı. Olmayan bir şeyin yokluğunu ispat etmek bir çelişki. Olduğuna inananlara ise saygısızlık etmemeli. Bilimsel olarak tanrının varlığı veya yokluğu ispat edilemez. Çünkü Tanrı yalnızca akıl ile idrak edilemez. İnsanlık dünden bugüne bunu aramıştır ve bilimsel bir sonuç bulamamıştır. Tanrının varlığını iddia edenler akıl dışında bir varlığın yardımıyla ulaştığını iddia etmektedir. Bununda ne olduğunu yukarıda yazdım. Tekrar söylüyorum bunlar benim düşüncelerim, bir inanışa yormak, ona mal etmek doğru değil. Kendimi temsil ediyorum
Alıntı ile Cevapla