Tekil Mesaj gösterimi
  #52  
Alt 29-05-2019, 08:42
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şuanda  online konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.672

Onur Üyeliği 

Standart

Özel Mülkiyet, sahiplik değil, mahrum bırakmak esası ve temeline dayanır(yani sahip olmak yerine, sahip olunmasına engel olmak temelinden bakılabilir, çitler, sınırlar boşa değildir.). Özel Mülkiyet, kelimenin tam anlamıyla gasptır... Doğada sahipliğin, kendiliğinden bir temeli yok, bu bağlamda sahiplik, iradi bir dışlama, kullanım, erek(amaç) esasına dayanır. yani mülkiyet dediğimiz, sahip olmak değil, başkalarını mahrum bırakmaktır.

Burada mülkiyet ve ölçüt, iradelerden bağımsız yanıyla, doğa+insan ilişkisi değil, insan ve insan ilişkisiyle anlam kazanır ve esası çıkar, zihniyet, irade esaslı kişisel fayda, böylece ideolojiktir. İnsan+insan ilişkisinin de temeli paylaşım, üretim ilişkileridir. Bir maksat uğruna kullanım esaslıdır... maksat sahip olmak değil, kullanmaktır, sahip olmak fikri ise, kullanmak amacından türer ve esası çitler, sınırlar, başkasını mahrum kılmak olarak açığa çıkar, adaletsizliğin temelidir.. Mülk ise, yani öncülünde herhangi bir kişiye has ayrıcalık taşımayan kamu,,,, mülkiyet toplumlarında, adaletin temelidir lakin doğrusu mülkiyetin olmadığı koşullardır, mülksüzlük.

Örneğin kamuya ait bir parkı düşünelim, nasıl gireriz? özel mülkiyet koşulları olmasa kamuya aitliğin bir anlamı kalır mı? burada kamu mülkiyetinin varlığı, özel mülkiyetten ayırmak-korumak ve herkese açıklık temelini sağlamak, vurgu yapmakır... Elinizi, kolunuzu sallayarak girebilirsiniz, kimseye özel değildir->adalet,, orada nasıl davranacığınızı ise mülk değil hukuk belirler -çarpıtılmasın diye eklemek durumundaydım. Yani elini, kolunu sallayarak girdin diye, zarar verme hakkına sahip olmuyorsun, zaten parkında sahibi olmuyorsun, böylece hiç kimse parkın sahibi olmuyor... mülkiyet öldü, yaşasın tabiat.

Ne zaman birisi çıkıp bu park benim, kullanmak isteyen de para verecek der, adalet de, hukuk da,özgürlük de orada biter ve bu işleyiş, ne yazık ki, kültürü de, toplumsal zihniyeti de belirler ve farkındalık kolay sağlanamaz. Toplum dahilinde herkes kene olamaz, toplum fil, sömürgen ise kenedir ve bu oran, yekünde değişmez, kişiler düşer, kalkar ancak oran titrek iniş, çıkışlar gösterirse de, oran dengelenir, herkes özel mülk sahbi olsa, özel mülk kalmaz, herkes kene olsa, fil kalmaz ve zaten tüm ekonomi-politik bir yana, arz-talep dengesi de buna izin vermez...

Mülk konusu, bir bölge, barınak, korunum, kamu temelinden baktığımızda anlaşılamaz değildir(esasında bu da toplumsal gasptır, diğer canlılar ve doğaya göre), ancak özel mülkiyet ise, mülkün de gaspı anlamına gelir. Örneğin Türkiye bir mülk ise(kimin?, aslında özel mülkiyet sahipleri, %1'in, %99 ise kandırılır) -ki sistem gereği-, kömür madenlerini özel mülkiyet haline getirip, bir de orada mülkün asıl sahiplerini(emeği) çalışmaya mahrum bıraktığında, kömürü de kendi ambarına doldurduğunda yaptığı nedir? Mülkün gaspıdır. Burada ciddi bir sorun daha vardır, mülkün sahibi, mülkünü, iradi varlığını da kenelere karşı koruyamamış, mülkü de, kendini de kaybetmiş demektir. böylece, mülkü olmadığı gibi, kendisi de, ayrıcalıklı kenenin, özel mülkiyeti haline gelmektedir. kölelik ve kendi gerçeğine yabancılaşma böylece anlam kazanır. İster direk, ister dolaylı olsun, sonuç itibariyle, kişi salt emek bazlı değil, zihniyet açısından da özel mülk haline geliyor. Özel mükiyet, toplumsal mülkiyet olmadığı ve yağmalanamadığı sürece -ya da tersdnen özel müklkiyet olmadığı sürece, toplumsal mülkiyet de- anlam taşımaz, zira mahrum kılmanın gereği kalmaz. Böylece köleler, sahip olamadığını da üretendir aslında, özel mülkiyetin esası üretim araçlarıdır, emek bu araçları da üretir, fakat mahrum kalır*.

* Örneğin doğada yaşayan bir insanı düşünelim, sebze, meyve yetiştiriyor hem kendi hemde toplumsal ihtiyacın paylaşım için(elma veriyor, karşılığında yoğurt alıyor vs bir dolaşım sözkonusu) ve bir gün birisi çıkıp geliyor, bundan sonra bu topraklar benim diyor ve çitleri çekiyor. "eğer , yaşamak istiyor ve sebze, meyve üretmek istiyorsan, bundan sonra bana çalışacaksın" diyor., "dilersen çalışma, mecbur değilsin canımmmm, ama sonuç olarak artık tüm topraklar özel mülk sahiplerinin, nereye gidersen git, artık arayacağın içlerinden biraz daha insaflısını bulma çabası olacak" deyorrr... Bu insan zaten üretiyordu, doğa mülkiyet tanımıyordu, sonra bu özel mülkiyetçi geldi, bu insanı mahrum bıraktı, doğayı gasp etti, çitle çevirdi ve şimdi bu insan yine ve eskisinden çok daha zor koşullarda, daha fazla çalışacak... 2 kendine, 4 patrona... Eskiden ihtiyacını ve toplumsal ihtiyacı, günlük 2 birim üretimle karşılarken, şimdi 3 kat çalışmak zorunda kalacak, hele bir de köle sayısı artarsa, patron çok daha fazla ürün kaldıracak, ama zamanla köle sayısı, iş potansileyli, özel mülkiyetin sınırını aşacak, o zaman patron biriken sermayesinden, yeni topraklar alma yollarına gidecek(kapitalizm), sermaye birikerek yayılacak, büyüyecek, haritasını genişletecek(emperyalizm, daha fazla kaynak, daha fazla köle+üretim, daha fazla tüketici,1 taş 2 kuş). Olaki ganimet savaşları olursa da yine gidip köleler birbirini öldürecek...

Mesele salt kaynak mı, değil, ayrıca asıl sömürü ve gasp, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet açısından anlam kazanır. Emek toplumsaldır, üretim toplumsaldır, ihtiyaçlar toplumsaldır, ama özel mülkiyet, otokratik ve bireyseldir. Ülke de toplumsal görünür, vatan sanılır, fakat buna rağmen, özel mülkiyet her yönüyle bireysel ve gasptır ve aslında ülke toplumsal emek, ürün ve kaynaklarına el koyanlarındır.. Ürünler tüketim içindir, öyleyse gaspedilen nedir? Emektir, toplumsal üretimdir, kamudur... Böylece taşlar yerine oturur, özel mülkiyet, emeğin ve kaynağın gaspı amacıyla -> ayrıcalık edinimidir -> sömürüdür . Üretimde amaç ihtiyaçların karşılanması iken, böylece emek ve kaynak sömürüsüne dönüşür ve getirisi kene için "kar"dır ve ürünlerin pazarlanması ve üzerinden ayrıcalık, sermaye edinimi, ürünlere el koyabilmek içindir...

Bu konu 4-5 paragrafla ele alıncak bir konu değil, ancak kaba ifade ve örneklerle 4-5 paragrafla dile getirebilir, literatür açısından ise 1 satırdır, "Mülkiyet hırsızlığın(her iki yönüyle), özel mülkiyet cinayetin temelidir". Buradan bazı bağnaz propagandalar çıkartanlar olsa da, hiç bir irade bir diğerinin mülkü olmamalıdır, dolayısıyla insanı kullanım eşyası gibi görme anlayışı, kapitalizmin köhne anlayışıdır, mülkiyetçiliğin ulaştığı bataklığın, dibidir...

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla