Tekil Mesaj gösterimi
  #2  
Alt 26-12-2008, 02:55
DreiMalAli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
DreiMalAli DreiMalAli isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 04 Feb 2005
Bulunduğu yer: Üstü Açık Köy
Mesajlar: 665
Standart

Metod hakkında

Sözde İslam dinine mensup imparatorlıklar ilk iki yüzyılları içerisinde, Kuran hariç, literatür mahiyetinde hiç bir şahit bırakmadılar. 9. yüzyıldan (Hicri 3. yüzyıldan) itibaren ama bol miktarda dini, biografik ve tarihi material oluşuyor. Zamanın Bizans kaynaklarında da bir Orta Doğu imparatoluklarındaki yeni bir dine raslamak mümkün değil. Araplar ya “vassal” (confoederati = Küreyş) olarak ismlendiriliyorlardı ya da rakip (düşman) olarak. Ama yeni bir dinin ismi geçmiyordu. Diğer tarafdan ama 7. yüzyıldan önce dahi yeterince hristiyan; arap egemenliği, göya islami arap egemenliği altında yaşıyorlardı.

8. yüzyıla dek bu bölgede yaşayan hristiyanlar, hem yaşamlarından dolayı hem de misyonerlik görevlilerince, geriye yeteri kadar literatür bıraktılar(1). Bu literatürde ama “İslam egemenliği altındaki” Hristiyanlığın durumu geçmiyor. Belki literüt türleri bu duruma bir açıklık getirebilir: teolojik etütler, vaizler, mektuplar, kronolojiler, kilise raporları, filozofik yaılar vs. Eğer bütün bu yazılar İslam egemenliği altında oluşsaydı, zamanın durumuna ayna tutması gerekirdi. Mesela monoteletismus ve monoenergetismus vs. konusunda şevkle konuşmayı, tartışmayı seven rahip ve piskoposların –ki bazılarının ömrü yollarda geçmiş- bütün Hristiyanlığı tehdit eden, yörenin ve zamanın egemenleri tarafından propagandası yapılan yeni bir dinden bahsetmemesini anlamak mümkün değil.

Yine de, İslam ve Muhammed’i anan bir kaç yazı var. Bunlar R.G. Hoyland’ın derlemesi ve düzenlenmesiyle 9./10. YY’ın tarih yazılımını destekler görünümünde(2). Benzer gözlemler yaklaşık yüz yıldan beri diğerları tarafından da yapılmakda: Harald Suermann, H.J.W Drivers ve G.J. Reinink. Bu materyalin kritik bir analizi ise Yehuda D. Nova ve Judith Koren’de bulmak mümkün.

Yorumları okurken hemen akla takılan sorular bolca. 9./10. YY’ın geleneksel islam tarihini objektif kabul ederek yine geleneksel İslam tarihini destekler nitelikde yorumlamalar: Bir yazıda “gemi” geçiyorsa hemen belli bir deniz savaşı, nerde bir “rahatsızlık“ geçiyorsa hemen bir iç savaş yorumları... Ama bunların hiç birisi orijinal dökümanlarda geçmiyor.

Ama en önemlisi , yorumların hiç birisinin, yazıtın tarihi ile içeriğinin tarihi arasındaki çok uzun zaman aralığına dikkat edilmemesi. Her tarihcinin bildiği basit bir konu, yüzyıllar süresince çoğaltmalarda/kopyalamarda/alıntılarda devamlı “tamamlamalar”, “düzenlemeler” yapılır. Bunlar çoğaltanın/kopyalayanın “bilgi durumuna” denk gelir. Diğer bir nokta ise tercümanların “bilgiçliği”. Mesela bir yazıda geçen “sarazen”i veya “ismaili”yi “müslüman” diye çevirmeleri.

Sadece R.G. Hoyland’ın kitabının 872 sayfa olduğu göz önüne alındığında, bu yazıda sadece en önemli konulara değinileceği aşikar.

Yazıda göz önüne alınan prensipler
  • Belgeyi evirip çevirip, 9. YY’ın “bilgisine” uygun hale getirerek yorumlama çabasıyla değil, belgenin her kelimesini ve anlamını ciddiye almak.
  • Bu literatürde araplar, ismaililer, sarazenler, haceriler hakında ne söylendiğini anlamak ve ne gibi coğrafi ip uçlarına erişmek.
  • Arapların fikirler/inançları hakkında zaten az olan ip uçlarınının dökümanını çıkarmak ve bunları yeni bir dine işaret edip etmediklerini araştırmak.
  • Ve son olarak, Arap peygamberi Muahmmed hakkında bilgi mevcut olup olmadığı, mevcutsa ne zamandan beri mevcut olduğunu sormak.


Devamı haftaya

Sevgiler

Bir müslüman yalan söylemezse, rahat edemez. Bu bir doğa kanunudur, hiç şaşmaz.
Bak: İslam'ın birinci şartı olan Kelime-i Şehadet = Yalancı şahitlik.

Konu frodo tarafından (26-12-2008 Saat 03:04 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla