Tekil Mesaj gösterimi
  #6  
Alt 19-01-2018, 09:39
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.651

Onur Üyeliği 

Standart

Velhelebe´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bir evren bitip diğeri başlıyorsa her şeyin başlangıcı olarak gözükmez bize. Varlık, sonsuzdan beri deviniyor olabilir. Ama tek evren varsa ve o başlıyorsa en azından bizim için her şeyin başlangıcı olacaktır. Fakat bu nasıl bir şeydir, başlangıç ne demektir?
Tek evren, fizik evreni, parça değil bütün. Şeyleri birbirine nazaran tanımlıyoruz, ölçekleri de yine belirli başka şeylere nazaran ve ölçeklenenin sınırlarını - sanki uzamda diğerlerinden tamamen ayı-kmış gibi formuna göre yine biz tanımlıyoruz.
Örneğin Samanyolu, galaksi denmişliği yerine evren'de denebilirdi, lakin insanın gözlem ufku genişledikçe, tanı da genişlemekte, böylece Andromeda'da dahil olur ve evren olarak anılmaz, böylece Samanyolu, Andromeda ve milyarlarcası evrenin parçası olarak görülmeye başlanır. Öyleyse Samanyolu'nun, Andromeda'dan ayrı-k bir form temsil etmesi, böylece asıl kıstasın form-yapıya dairliğiyle, insan aynı kıstaslarla daha büyük -ama ayrık- form-yapılar aranmaya-düşünmeye ve bir isim vermeye koyulur.

Dünya atmosferindeki parçalı bulutlara uzaktan bakarsak, bir bütün olarak görmeye başlarız, artık o bulutlar bir bütündür ve yakınlaştığımızda ancak özneleştirebileceğimiz farklılıkları görmeye başlarız. Öznellik aldatır(çünkü dar alanda merkeze kendisini koymak zorundadır), parça düzeyine geldiğimizde, sanki beher parça, diğerinden tamamen ayrıymış gibi bir kanıya kapılırız, oysa uzamda-en azından örnekte ifade edildiği gibi çok daha uzaktan bakıldığında- bütündür. Burada sorun parçanın(form-yapının) tespiti değil, bu algıdan dolayı yalıtım-cı düşünmeye meylediştir. Daha ileri gidilerek öznel idealizme varılır ve özne artık gerçekliği değil, görmek istediği -gibiliği- öncüle almaya başlar...

Başlangıç ve bitişler form-yapıya dairdir, daha doğrusu bağlıdır. Önce şeyler'in hareketi-değişimi, sonra algısı(çeşitli kıstaslarla, şeylerin birbirine nazaran farkıyla yorum, kavramlara anlam verecek).

Zaman ne hareketin ne de değişimin sağlayanı değildir, aksine hareket-değişim, bizim ilk referanslarımızla, ikinci ve diğer referanslarımız arasındaki form-yapısal değişimlerin kıyasıyla anlam kazanır, böylece ölçmenin konusu olur(ölçülen ne? Değişim, değişen ne?). Nesnel zeminde ise böyle bir irade, algı, hafıza ederek tutup, kıyaslayack bir öncül yoktur-ayrı bir özne yoktur o zeminde-, diğer yönüylede böyle bir öncül zaten-ancak varlığın bileşik biçimidir-form, yapı- ve hareketle, ilişkiyle var olur, öznenin valığı özneyi anlamlı kılan zeminden öncüle konulamaz.

O zemin yani nesnel, şu ya da bunun şahsına indirgenemez-özneleşemez olan taban, form-yapılardaki değişime, harekete dair çıkarsamada bulunduğumuz kavramlardan da daha alt bir zemindir. Bu zemin SON-SONSUZLUK, önce, sonra, yukarı, aşağı gibi kavramlarımızın muhatabı değildir, zira bu kavramlarımızı biz, merkeze kendimizi ve bakış açımızı koyduğumuz haliyle, şey'lerin birbirine nazaran form-yapı, biçim, bileşimine göre kıyasımızla anlam kazanır, peki şeylerin bu üst zeminde kıyasının yapılamadığı temel zemine bu kavramları dayatmanın veya bu kavramlarla düşünmenin anlamı-geçerliliği var mıdır? Hasılı o zeminde evvel-sonra diye bir taban yok, bu bağlamda gerçek sadece hareket ve ilişkiden ibaret. Kısaca taban-zemin, zaman kavramıyla sınırlayıp, ifade edebileceğimiz bir yapı arzetmiyor, ama harekete-form-yapısal değişime bağlı olarak yaptığımız kıyaslar sayesinde zaman kavramını soyutluyoruz. Bir başlangıç yok, bir son'da olmayacak, hiç başlamadı ve hiç bitmeyecek çünkü bu kavramların muhatabı formdur.

Örneğin uzay sonsuz mudur? Değildir. Sonlu mudur? Değildir, zira uzay son-sonsuzluk gibi kavramların muhatabı değildir, ayrık, kendi başına özneleştirilebilir, bireye indirgenebilir temel de değildir. "Varlık ve yokluktur" ve bunlar sıfır(0) zamanda devinir durur, değişim ortada olanda bünyevi gerçekleşir(yani farklı zaman yolu-uzayında yol almışlığıyla değil, değişerek zaman kavramını anlamlı kılar, önce zaman gelmez, dolayısıyla öncüle zaman kavramıyla yaklaşmak anlamsız olur)...

Başka evrenler->öznenin yani biz insanın kıstasları ve kabullerine ve elbette kıstas edilenlerin formu-yapısı, biçimine göre tanılanır. Samanyolunu evren olarak baz almış olsaydık, Andromeda bir başka evren olurdu, böylece özneleştirilemez, parçaya indirgenemez, ÇOKLANAMAZ, ayrıklaştırılamaz, öteki-diğerlenemez daha bir üst bütüne-gruba gereksinim duyardık-uzay gibi-, evren demesek dahi bir başka ifade arardık. (benim evren algım, uzayla bir bütündür, özneleşemez, diğerlenemez, ayrı olarak işaret edilemez. Yani nazsıl ki uzayı özneleştirebilmek için, dışında(formun dışında) bir başka uzaya gereksinim duyuyorsak ve böyle bir dış tarifi mümkün değilse, bu da öyle(dışı olmayanın dışından söz etmek ne kadar abes ise, uzay, evrene, varlığa dairde önce, sonra, iç, dış tabride o kadar abestir).

Big Bang geçerli bir teori olmaktan artık çok uzak. Zira bu salt FORM-YAPIYA nazaran kavramlara dayanmışlığıyla değil, gözlemlerimizde form-yapıların eş zaman yansıtmaması-açığa çıkartmamasıyla da ilgili. Yani standard olarak 0(sıfır) kabul edebileceğimiz(neye göre, hangi yapıya göre) özelde bir başlangıç tabir edilebilir MUTLAK bir noktamız yok, şeyler birbiriyle her ne kadar ilişkili olsada, form-yapısal değişime dair eş zamandalık durumu yok.

Görüp tanıladığımız ve isimlendirdiğimiz varlığın biçimleridir ve bu herhangi birine indirgenemez, sabitlenemez değişken bir yapı arzeder(şeylerin form-yapısal aynılığı-ayrılığı eş zamanlı değildir). böylece bizler değişimlere bakarak, başlangıç, bitiş gibi, ama değişen formun NAMINA, aldığı yeni hale(form-yapıya) nazaran kıyaslar yaparız, işte tabir ettiğimiz her başlangıç, varlığın değişken biçimine dairdir, başlayıp biten(başka biçime dönüşen) madde değil, halleri-form-yapısıdır. Bu bağlamda bir yıldız ne zaman başladı diye sormak ne anlam ifade ederse bunun gibi, başlamadan önce de yıldız -plazma bir hal- değil miydi? Değilse-öyleyse yıldız tabir, tanımını biz neye göre yaptık? Neye göre yaptıysak işte ancak biz ona dair başlamak-bitmek tabiri kullanabiliriz, varlığa-madden- zemine dair değil... söndüğünde o, artık yıldız değildir... çünkü bu zemin(varlık zemini) özneleştirilemez, iradi kavramlara-iradi seçimlere, özelleşirmeye indirgenemz sanki şey'miş gibi herhangi bir forma indirgenemez genel-taban, muhteva zeminidir. formu-yapısı, biçimi ne olursa olsun, muhteva anlamında hiç bir ayırt edici, ayrılaştırabilir taban içermez, her halükarda, her biçimde muhtevadır ve devinerek başlangıç-bitiş mefhumuna anlam verir(kim, kime bağlı?)...

Sonuç:Evrenin başlayıp, başlamadığı konusu, evren'e dair neyi baz alıp, nasıl bir tanım yaptığımızla da ilgilidir. Örneğin Samanyolunun bir başlangıcı olabilir, düşünülebilir çünkü bu tanımı biz form-yapı ve diğer form-yapılara dair kıyasla ediniyoruz, yapı değişirse artık farklı bir tanım vereceğiz, ama formun değişimi, muhtevanın da başladığı anlamına gelmiyor(muhtevaya başlangıç salt form-yapı zemini olmamasıyla değil, bir başlangıcının olması beklentisi, bir başlangıcı olsaydı, hiç bir şey(örn: samanyolu) olamaz-oluşmazdı noktasına da varıyor - geçersiz paradoks- kaldı ki başlamak için, oluşmak gerekir, oluşmak fiilinin olması içinde değişen şeyler, varlık. böylece varlığı başlatmak çabası nafiledir, anlamsızdır). Oluşumun, oluşmak fiilinin muhatabı muhteva-varlık değil, varlığın değişen biçimleridir.

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku, dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla