Tekil Mesaj gösterimi
  #4  
Alt 26-12-2008, 02:58
DreiMalAli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
DreiMalAli DreiMalAli isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 04 Feb 2005
Bulunduğu yer: Üstü Açık Köy
Mesajlar: 664
Standart

Sarazenler

Sarazenler MS 2. YY’dan beri bir çok yazıda geçiyor. İrfan Shahid bu terimin etimolojisi için öne sürülen tezleri gözden geçirdikten sonra, nerden geldiğini tam olarak belirlenemiyeceği sonucuna varıyor. Muhtemelen hangi terimlerden gelmiş olabileceğini sıralıyor: arabça sark = Batı; arabça sarik = eşkiya, haydut; srkt (sarikat) = konföderation; Ptolemeos (DMA: 100(?) – 175) tarafından sarakene diye ve Bizanslı Stephanus (MS. 6.YY) tarafından sarake diye adlandırılan bir arap kabilesi; aramice serak = tenha, boşluk, çöl(17). (yazarın notu: serak boşaltmak, toparlamak, hırsızlamak, yağmalamak anlamlarına da gelir.)

Sven Dörper bir kaç ihtimal daha sunuyor(18) ve İrfan Shahid’in sonucuna, kelimenin nerden türediğinin belirlenemiyeceği sonucuna katılıyor. Dörper Hieronymus’un garip bir anlatımını da ihtimal olarak sunuyor. Buna göre sarazenler kendilerine sahte bir isim takmışlar. Sara’dan (DMA: İncile göre İbrahim’in karısı) geldiklerini iddia etmek amacıyla. Hieronymus’a göre ismaililer, haceriler ve sarazenler Midyan’lılar soyundan(19).

İ. Shahid terimin tarihi süreç içinde ortaya çıkışını ve gelişimini incelemeye devam ediyor(20). Sarazen terimi için elimizde sadece 2 tane emin kaynak bulunduğu (2. YY’da Ptolemeos(21) ve 4. YY’da Ammianus Marcellinus(22) (DMA: 325(?) – 395(?)) görüşüyle sadece tahminlerde bulunulabilineceğini belirtiyor. İ. Shahid en büyük ihtimalle çözümün; Nebatiye’nin 106 yılında Romalı’lar tarafından fethedilmesi ve isminin Provincia Arabia olarak değiştirilmesi tarihini püf noktası kabul ediyor. Buna göre romalıların eyaleti (province) ve şehrine dahil olmayan yarı göçebe veya göçebe bir hayat süren araplara bu isim verilmişmiş (Belki isim benzeri bir kabileden dolayı veya genel olarak “çadırdan yaşayanlar”ı, “haydut”u, “yağmacı”yı anlatmak anlamında). 212 yılında Roma’nın constituio antoniana çerçevesinde şehir halkına “Roma vatandaşlığı hakkı” tanıması ve diğer fetihler sonucu (240’da Osrhoene’nin (DMA: şimdiki Urfa civarlarında) ve 272’de Palmira’nın) yaygınlaştığı görüşünde. Ve nihayetinde Roma’lılar Fırat’tan Sina Yarımadası’na kadar olan bölgedeki bütün göçebe arapları “saraceni” diye isimlendirmişlermiş(23). Ama bu göçebelerin genetik ve dil bakımından arap olup olmadıklarını elbette sormamız gerek.
Ptolemeos sarazenlerden Kuzey Hicaz’da, Sina Yarımadası’nda ve Fırat’ın doğusunda şehirler dışında göçebe yaşayan arapları anlıyor.

4. YY’dan itibaren sarazenler haydut ve yağmacı bir göçebe grup olarak tanınıyorlar. Caesarealı Eusebius onomastikinde (DMA: özel isimler için dil bilimleri) sarazen ve ismailileri eşanlamda kullanıyor(24)
Hieronymus 393’den önce üç tane rahip biyografisi yazdı. Vita Malchi’sinin (25) (DMA: Malchus’un biyografisi) 4. bölümünde, içinde Malchus’un da bulunduğu bir seyahat grubu Nusaybin ile Urfa arasında sarazenlerin baskınına uğrar, yağmalanır ve köle yapılırlar(26). Kütabın aynı bölümünde sarazenleri, herhangi bir neden göstermeden, ismaili olarak da isimlendirir.

Vita Hilarionis’de(27) (DMA: Hilarion’un biyografisi) 25. bölümde yine sarazenlerden bahseder. Bu sefer, güneyde, Filistin’de, Sabah Yıldızı’na (DMA: Venüs gezegeni) tapınan, “çoğunun içine şeytan girmiş olan” sarazenlerden bahseder. Hilerion bunlara “taşa Tanrı olarak tapınmanız daha hayırlıdır.” diye yalvarır(28). “Taşa Tanrı olarak tapınma” bizim için bir süpriz olsa da, kitapda ne olduğu anlatılmaz. Daha sonraları, 406, Amos’ Yorumunda takrar sarazenlerden bahseder(29). Amos kitabı 5/26’da yahudilerin Yıldız Tanrısı Kültü eleştirilir. Hieronymus’un yorumu ise; sarazenlerin bu (erkek) tanrıya bu güne kadar hala tapınıyor olmaları(30). Sabah Yıldızı’nın (Venüs’ün), Yunan Tanrıçası Afrodit’e denk geldiği Orta Doğu’da araplar arasında yaygın olduğu biliniyor. A.C. Klugkist ama; bu Venüs Kültü’nün sadece Kuzey Arabistan, Suriya çölündeki al-Uzza ile bağıntılı olduğu yönünde(31). Bir notunda; al-Uzza’nın “en güçlü”, “en kudretli” anlamına geldiğini belirtir: “Böylece İslam Öncesi Panteonda aziz, güçlü ve kudretli olan erkek bir tanrı tiplemesi ile karşılaşıyoruz”. A.C. Klugkist’in tahmini, her iki tanrı tiplemesinin de aynı kökene uzandığı yönünde, yaygınlık bölgesine göre erkek veya kadın niteliğinde ortaya çıkan bir tanrı tiplemesi(52). Bu; Hieronymus’da geçen ve sarazenlerin kadın Yıldız Tanrıça tiplemesinden erkek Yıldız Tanrı tiplemesine geçişe, bir yere kadar açıklık getirir nitelikde.

İhtiyaç ve çay molası

Sevgiler

Bir müslüman yalan söylemezse, rahat edemez. Bu bir doğa kanunudur, hiç şaşmaz.
Bak: İslam'ın birinci şartı olan Kelime-i Şehadet = Yalancı şahitlik.

Konu frodo tarafından (26-12-2008 Saat 03:13 ) değiştirilmiştir.
Alıntı ile Cevapla