Tekil Mesaj gösterimi
  #2  
Alt 14-11-2009, 21:06
ulpian - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ulpian ulpian isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 22 Jul 2009
Mesajlar: 4.880

Başarı Ödülü 

Standart

Kıcaca kendi görüşüm:

Bireyin (en genel anlamda) ''milli'' aideyeti -en az- üç farklı düzlemde ele alınmalıdır.

(1) Hukuki düzlem: Vatandaşlık
(2) Hissi düzlem: Kültürel Aidiyet
(3) Biyolojik düzlem: Etnik köken



Örneğin bugün Almanya'da yaşayan bir Türk'ün, vatandaşlığı Alman, etnik kökeni aslen Arnavut olabilir, ama yine de kültürel aidiyetinden dolayı kendisini ''Türk'' olarak görebilir.

Üstelik bu üç düzlem aynı anda çok yönlü de olabilir. Çifte vatandaşlık sahibi olabilir. Etnik kökeni karışık olabilir. İki anadilde, iki ayrı milletin kültürü ile yetişmiş olduğundan, kendisini iki farklı millete/kültüre eşit derecede ait hissedebilir.

Bu salt teorik bir tasnif değil. Bu ''çok katmanlılık'' bizzat fiili gerçekliğin kendisi. Eğer doğru değerlendirmelerde bulunmak istiyorsak, teorilerimizi ve kavramlarımızı bu çok katmanlı gerçeğe uyarlamamız lazım.


Vatandaşlık aidiyeti hukukidir, ilgili devletin kanunlarınca düzenlenmiştir. Etnik köken, kişinin zaten kendi inisiyatifinde değildir.

=> Fakat ikinci düzlem, yani kültürel aidiyet, her bireyin kendi tercihine bırakılmalıdır.


Bir devletin vatandaşı olmanın getirdiği bir takım hukuki hak ve sorumluluklar vardır. Her vatandaş bunlara uymakla yükümlüdür. Fakat kendisini aynı milletten hissetmeye mecbur değildir. Bu konuda yapılan hukuki/siyasi/toplumsal dayatma ve zorlamalar ise, genelde hep ters tepki üretmiştir.



saygılarımla
Alıntı ile Cevapla