Tekil Mesaj gösterimi
  #1  
Alt 14-06-2011, 06:29
YasasinBilim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
YasasinBilim YasasinBilim isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 12 Jul 2009
Bulunduğu yer: şemsipajapaşası
Mesajlar: 1.217
Standart Kur-an'daki Çelişkiler (Best Of)

Kur-an'daki pek çok çelişki, çeşitli bakış açılarıyla (sağ duyuya aykırı bile olsa) çelişki olmaktan çıkabiliyor. "Allah'ın takdiridir, ne yapalım", "Aslında onu demek istememiş", "O zamanın şartları öyleydi" gibi gerekçelere meydan vermeyecek çelişkileri derleyip yayınlama ihtiyacı duydum. Hafızalar tazelenir diye umuyorum.

1) Yer ve gök(ler) ne kadar zamanda oluşmuştur (veya yaratılmıştır)?
Araf 54:
Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde (fî sitteti eyyâmin) yaratan ve Arş’a kurulan, geceyi, kendisini durmadan takip eden gündüze katan, güneşi, ayı ve bütün yıldızları da buyruğuna tabi olarak yaratan Allah’tır. Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir.

Yûnus 3:
Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde (fî sitteti eyyâmin) yaratan, sonra da Arş’a kurulup işleri yerli yerince düzene koyan Allah’tır. O'nun izni olmaksızın, hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte O, Rabbiniz Allah’tır. O hâlde O'na kulluk edin. Hâlâ düşünmüyor musunuz?

Hûd 7:
O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi imtihan için, henüz Arş'ı su üstünde iken gökleri ve yeri altı günde (fî sitteti eyyâmin) yaratandır. Böyle iken “Ölümden sonra şüphesiz diriltileceksiniz” desen, inkârcılar “Mutlaka bu, apaçık bir büyüdür” derler.

Furkân 59:
Gökleri ve yeryüzünü ve ikisi arasındakileri altı günde (fî sitteti eyyâmin) yaratan, sonra da Arş’a kurulan Rahmân’dır. Sen bunu haberdar olana sor!

Bu ayetlerde yerin ve göğün 6 günde yaratıldığını üstüne basılarak vurgulanıyor. Bazı meallerde gün yerine “evre” kelimesi kullanılarak durum kurtarılmaya çalışılmıştır. Arapçada “yevm” kelimesi gün, “eyyam” kelimesi günler (çoğul) anlamındadır. Bu ayetlerde mecaz falan yoktur. Bilimsel gerçekler ortaya çıkıncaya kadar da tüm islam dünyası “gün” kelimesine başka anlam yüklememiştir (Yahudiler de öyle).
Yeryüzündeki 1000 günün Allah katında 1 gün olduğu başka ayetlerde vurgulanmaktadır (bkz. Hacc 47, Secde 5). 6 gün olarak ifade edilen süre Allah katındaki süre bile olsa bu insanlar için 6000 gündür.
Oysa dünyanın oluşumunun milyarlarca yıl sürdüğü bilimsel bir gerçektir. Evren 13.7 milyar, dünya 4.5 milyar yaşındadır. Dünyanın oluşumu 9.2 milyar yıl sürmüştür.



2) İlk müslüman kimdir?

En’âm 163:
Deki … “O’nun hiçbir ortağı yoktur. İşte ben bununla emrolundum. Ben müslümanların (el muslimîne) ilkiyim.”

A’râf 143:
Musa, tayin ettiğimiz (belirlediğimiz) zamanda gelince, Rabbi onunla konuştu. (Musa) şöyle dedi: “Rabbim, bana (Kendini) göster, Sana bakayım.” (Allahû Tealâ): “Beni asla göremezsin. Ve fakat dağa bak! O, mekânını kararlı tutabilirse (yerinde durabilirse); o zaman sen, Beni görürsün.” buyurdu. Rabbi, dağa tecelli ettiği zaman onu paramparça etti. Musa, bayılarak yere düştü. Sonra ayıldığı zaman: “Sen Sübhan'sın (Seni tenzih ederim). Sana tövbe ederim. Ben, mü'minlerin ilkiyim.” dedi.

Âli İmrân 67:
İbrahîm ne Yahûdi'ydi, ne Nasrânî. Dosdoğru Müslüman'dı ve müşriklerden değildi.

Bu 3 ayet kendi aralarında çelişmektedir
.
En’âm 163’te Muhammed’e “Müslümanların (el muslimîne) ilkiyim” demesi söyleniyor.

Âli İmrân 67’de ise İbrahim’in Müslüman (müslimen) olduğu söyleniyor. İbrahim hem Muhammedden, hem de Musa’dan önce yaşamıştır.

A’râf 143’te Musa, müminlerin ilki olduğunu söylüyor. Bu Musa’nın kendi iddiasıdır ve doğru değildir dersek, Musa’nın doğru söylemediği sonucu çıkar ki bu daha beter bir çelişkidir.




3) Yunus peygamber boş bir alana atıldı mı, atılmadı mı?


Sâffât 145:
Bunun üzerine onu, bitkin (hasta) bir halde boş bir alana (bi el arâi) attık.

Kalem 49:
Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka kınanmış bir hâlde ıssız bir yere (bi el arâi)atılacaktı.


Bu iki ayet birbiriyle net olarak çelişir. Hangisine inanmak lazım?




4) Kaç tane melek Meryem ile konuşuyordu?
Sadece bir tane mi yoksa birden fazla mı?


Meryem 17:
Meryem, onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken, biz ona ruhumuzu (rûha-nâ) gönderdik de o, kendisine tastamam bir insan şeklinde göründü.

Meryem 21:
(Ruh'ûl Kudüs): “İşte böyle” dedi. Senin Rabbin: “O, Bana kolaydır ve onu, insanlara bir âyet (mucize) ve Bizden bir rahmet kılacağız.” buyurdu. Ve emir kaza edilmiştir (yerine getirilmiştir).

Âli İmrân 42:
Ve melekler (el melâiketu) şöyle demişlerdi: "Ey Meryem muhakkak ki Allah, seni seçti ve tertemiz yarattı ve seni âlemlerin kadınları üzerine üstün kıldı."

Âli İmrân 45:
Melekler (el melâiketu) şöyle demişlerdir: "Ey Meryem,! Muhakkak ki Allah, Kendinden bir kelime ile seni müjdeliyor. Onun ismi "Mesih, Meryem oğlu Îsâ'dır. Dünyada ve ahirette şereflidir ve mukarrebinlerdendir."

Meryem 17 ve 21. ayetlerde Cebrail Meryem’le konuşmuştur denirken, Âli İmrân 42 ve 45. ayetlerde birden fazla melek Meryem’le konuşmuştur deniliyor.

Burada bir çelişki olduğu açıktır. Durumu kurtarmak için Meryem’le birden fazla kez görüşme olmuş denilebilir. Birinde sadece Cebrail konuşmuş, diğerlerinde melekler konuşmuştur denilebilir. Ama bu durum, İncil’deki anlatımlara da aykırıdır (İslamın ortaya çıkışından önce, 325 yılında tek bir kitap haline getirilen İncil, bugünkü İncil’le aynıdır).







5) İçki Allah'ın bir nimeti olarak sadece iyi midir, hem iyi hem kötü müdür, yoksa sadece kötü müdür?


Nahl 67:
Hurma ve üzümden, şeker (hurma şerbeti, üzüm suyu, şıra) ve güzel bir rızık edinirsiniz. Muhakkak ki bunda, akıl eden bir kavim için elbette bir âyet vardır.

Bakara 219:
Sana şaraptan ve kumardan soruyorlar. De ki: “O ikisinde de hem büyük günah hem de insanlar için faydalar (ve menâfiu)vardır. (Fakat) onların günahları, faydalarından daha büyüktür.” Ve sana (Allah için) neyi infâk edeceklerini (vereceklerini) soruyorlar. De ki: “Afv ettiklerinizi (vazgeçtiklerinizi, ihtiyaç fazlasını) (infâk edin).” Allah, âyetleri size işte böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz tefekkür edersiniz (bunlardaki hikmetleri düşünürsünüz).

Mâide 90:
Ey inananlar, şarap, kumar, tapınmak için dikilmiş olan taşlar, fal için kullanılan oklar, ancak Şeytan'ın işlerindendir ve birer pisliktir bunlar. Bunlardan kaçının da muradına erenlerden olun.

Mâide 91:
Oysa ki şeytan, şarap ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve, sizi Allah'ı zikretmekten ve namaz kılmaktan alıkoymak ister. Siz artık (bunlara) son verdiniz mi?

Hadisler incelendiğinde, islamın ilk yıllarında şarabın günah olmadığı, sonradan yasaklandığı bilgisi edinilir. Bu ayetlerdeki çelişkiler de bundan doğmuştur. Muhammed, zaman içinde kesin kararını vermiştir.




6) "Allah her şeyi bilir, gaybı bilen yalnızca Allah'tır" ayetlerine rağmen Allah, bir müslümanın kaç düşmana bedel olduğuna ancak savaştan sonra karar verebiliyor.


Enfâl 65:
Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa teşvik et. Eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) yüz kişi bulunursa, inkâr edenlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir kavimdir.


Enfâl 66:
Şimdi ise, Allah yükünüzü hafifletti ve sizde muhakkak bir zaaf olduğunu bildi. Eğer içinizde sabırlı yüz kişi olursa iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) bin kişi olursa, Allah’ın izniyle iki bin kişiye galip gelirler. Allah, sabredenlerle beraberdir.

Peş peşe gelmiş olan bu iki ayet arasındaki çelişki çok dikkat çekicidir. Bu sözleri söyleyen Cebrail de olsa (ki Allah’ın sözünü doğrudan iletir, yorum katmaz) savaştan önceki öngörünün tutmadığı gerçeği değişmiyor. Savaş kaybedilince, bir sonraki ayette düzeltme yoluna gidiliyor. Bu ayetler, hadislerdeki anlatımlarla da birleştirilince, Muhammed’in sıkışınca nasıl her yolu denediği ortaya çıkıyor.




7) Tebbet suresinin 1. ayeti, Kur-an’ın tanrı sözü değil, insan sözü olduğunu ispatlayan ayetlerden biridir.

Tebbet 1:
Ebu Leheb'in iki eli kurusun! (zaten) Kurudu da.”

Allah’ın, bir kuluna beddua etmesi son derece gereksiz ve anlamsızdır. Zaten bedduası da tutmuyor. Ebu Leheb (muhammedin öz amcası) bu ayetten sonra uzun yıllar normal bir yaşantı sürmüş ve 624 yılında hastalanarak ölmüştür. Bu ayet, Ebu Leheb’in Muhammed’i aşağılamasından birkaç gün sonra inmiştir. Bu da Kur-an’ın Muhammed tarafından yazıldığının göstergelerinden biridir.

Acaba bu bedduayı eden Cebrail midir diye soracak olursak sonuç değişmeyecektir. Cebrail, doğrudan Allah’ın kelâmını Muhammed’e iletmekle yükümlüdür ve insiyatif kullanamaz.



8) Ganimetler (savaştan sonra elde edilen mallar) nasıl paylaşılmalı?

Enfâl 1:
Sana ganimetleri sorarlar. De ki: “Ganimetler, Allah'ın ve Resûl'ündür.”. Artık Allah'a karşı takva sahibi olun ve aranızdaki durumu (sahip olduğunuz hali) ıslâh edin (düzeltin)! Eğer mü'minlerseniz, Allah'a ve O'nun Resûl'üne itaat edin.

Enfâl 41:
Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah’a, Peygamber’e, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Eğer Allah’a; hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, (yani) iki ordunun (Bedir’de) karşılaştığı gün kulumuza indirdiklerimize inandıysanız (bunu böyle bilin). Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

İki ayet arasında çelişki vardır. Ganimetlerin tamamının mı yoksa beşte birininin ve Allah’a ve resûluna ait olduğu belli değil.



9) Allah'tan başkasına tapanlara sövülmeli midir?

En’âm 108:
Allah'tan başkasına tapanlara (yed'ûne) sövmeyin, aksi halde ilimleri olmadan, haddi aşarak Allah'a söverler. İşte böyle bütün ümmetlere amellerini süsledik. Sonra dönüşleri Rab'lerinedir. O zaman, yapmış oldukları şeyleri, onlara haber verecek.

Cuma 5:
Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini inkâr eden topluluğun hâli ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.


Bakara 65:
Şüphesiz siz, içinizden Cumartesi yasağını çiğneyenleri bilirsiniz. Biz onlara, “Aşağılık maymunlar olun” demiştik.

Bakara 171:
Ve o kâfirlerin (keferû) durumu, haykırması sebebiyle bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyen (anlamayan) kimsenin durumu gibidir. (Onlar) sağır, dilsiz ve kördürler. Bu yüzden onlar akıl edemezler (idrak edemezler).

A’râf 176:
Ve şâyet dileseydik onu, onunla (âyetlerimizle) elbette yükseltirdik. Ve fakat o dünyaya meyletti ve hevasına (nefsinin afetlerine) tâbî oldu. Artık onun hali, köpeğin hali gibidir ki; onunla ilgilensen de solur, onu terketsen de (kendi haline bıraksan da) solur. Âyetlerimizi yalanlayan kavmin hali işte böyledir. Artık bu kısası anlat, böylece onlar tefekkür ederler.

A’râf 179:
Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gâfillerdir.

Furkân 44:
Yoksa onların çoğunun, işittiğini veya (böylece) akıl ettiğini mi sanıyorsun? Onlar sadece hayvanlar gibidir. Hayır, onlar sebîlden (yoldan) daha çok sapanlardır.

Tevbe 28:
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler)! Müşrikler sadece bir necistir (pisliktir). Artık bu yıldan sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Ve eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah şâyet dilerse (Kendi) fazlından sizi yakında zenginleştirecektir. Muhakkak ki Allah; Alîm'dir, Hakîm'dir.

Mâide 60:
De ki; "Bundan daha şerli olup, Allah'ın katında kesinleşmiş olan cezayı, size haber vereyim mi? Onlar, Allah'ın lanetlediği ve gadap duyduğu ve onlardan maymunlar, domuzlar yaptığı ve tâguta kul ettiği kimselerdir. İşte onlar, mekânı en kötü olanlar ve sevvâ edilmiş yoldan en çok sapanlardır.

En’âm suresi 108. Ayette “Allah'tan başkasına tapanlara sövülmemesi” müminlere emrediliyor. Ama Allah (Cebrail vasıtasıyla da olsa) pek çok ayette inanmayanlara sövüyor, hakaret ediyor. Bu bir çelişkidir.


(devamı 2. mesajda)
Alıntı ile Cevapla