Tekil Mesaj gösterimi
  #236  
Alt 24-06-2020, 05:59
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.706

Onur Üyeliği 

Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Kapı diyoruz, kapı bozuk.. Bırak duyguları vb, bilimsel olmaya ve teşhis etmeye çalış. Her sıkıştığında, dinci yöntemlere, işte sen busun da, bu yüzden böyle yapıyorsun da, dinime küfrediyorsun da, belli ki sen çok şey istemişsin, tanrım vermemiş diye isyan ediyorsun da vb yakıştırmaları
Demiştim, başından beridir defalarca eleştirdim-söyledim(kişiselleştirdin), tipik gerici refleksi.
Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
bu arkadaşı çok köle olarak çalıştırmışlar belli ki çok ezilmiş.
başlıktaki tüm savunmaları duygusal.
kapitalizm diyince tüm bilincini kaybediyor.
ağır doz afyonun etkisi bunlar başka açıklaması yok.
Nice sonra beni doğrulamış.
Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
yazdıklarını okumadım, senden öğrenecek bir şeyim olduğunu sanmıyorum.
bu yazdıklarımı da seninle tartışma niyetiyle yazmıyorum, düşünce paylaşıyorum, anlayan anlar, katılmayan katılmaz.

komünizmin temel çıkış noktası; paranın ve kaynakların çoğunun az bir insanın elinde toplanmış olması ve bunu bir arıza olarak görmesiydi.
tamam da ben bu durumu bir arıza olarak görmediğim gibi olması gereken durum olarak görüyorum.
Okusan da anlayamadığın için sorun yok, öğrenecek çok şeyin var, bunu kendime göre söylemiyorum, gerçekten içinde olduğun sistemi, dünya düzenini bilmediğini, çözümleyemediğini gördüğüm için diyorum. vakit israfı demiştim.

Komünizmin çıkış noktası para değildir(Bu ifademi detaylandırmam gerekirse, değinirim, şimdilik geçiyorum). Her ifadenle evrim karşıtları vari, karşıt subjektif söylemler gibi şablonlar öne sürüyorsun. H.Yahya da çok kazandı, iyi kazandı, sen de aynı arzuda olduğunu söylüyorsun, ancak bu kişisel eymeler ve aruzlar vb, verili nesnel koşulşarın ne olduğuna, nasıl olduğuna, teoriye ve bilimsel analizlere dair hiç bir anlam ifade etmemektedir.

Okumazsan ya da okuduğunu anlayamazsan, meseleyi kişiselleştirirsen, dolayımlarda dolanırsın böyle. Kişisel , subjektif-öznel şartlanmışlıkla kapitalizmi, bir başkasının kişisel olarak feodalizmi(ki isteyenler mevcut) vb arzulaması o sistemleri ne izah eder ne anlamlı kılar, ne tek geçerli sistem yapar, ne de herhangi bir iddiaya, kanıta, bilimsel gerçeğe yanıt olurlar, olsa, olsa bu kimselerin aldatılmışlığı veya cehaletini gösterir. (örneğin feodalizmi isteyen birisi, neden istediğini bilimsel, nesnel temellerle ortaya koyması gerekir, şu an var olan nedir, somut olarak var olanı nasıl aşacak, var olanın temel sorunları nedir, hangi temel faktörler sorun teşkil etmektedir vs ortaya koyması gerekir)

En başından ifade ettim, bu tarz arzuların, istemlerin temelli sistem savunusu, sistemin empoze ettiği insan karakteri veya zaten verili koşulların belirlediği türden insan karakteri yansımasından ileri gelir.

Arzuların, mahrumiyetin, mahrumiyet o düzeyde ki, bu nahrumiyet sende arzuya dönüşmüş. Yani mahrumiyet koşullarını sistem oluştururken, yine ilgili mahrumiyetten kurtuluşu bireysel olarak sistemde aramaktasın. Bu mümkündür ve sistemin işleyişi gereği bu istence sahip olman da mümkündür. Zira mahrum edenle, eden araındaki ilişki, temelde sistemin koşullarıyla ilgisi ise de, şu yada bunun gibi olmak istenci, arzusu görünür sonuçla ilgilidir.

Kapitalizmi istenç, arzu, duygu, amaç-gaye yani öznel-kişisel piskoloji üzerinden şiddetle savunanların durumu, mahrumiyet koşullarınca oluşan psikolojik bir sorun olmakla birlikte psikolojinin konusudur. Psikolojik savunuların temelinde ise ne yazık ki eziklik yatar. Bilimsel temelde argümanlar için ise teorik olarak yazışma şansımız var.

Bir dinciyi düşünün, dini savunurken en nihayetinde cehennemde yanmamayı, cennette yaşamayı, ödüllendirileceini, muhataplarının ise cehennemde yaşayacağını vb öne süren söylemler geliştirirler. Oysa şu ya da bu dinin mantığını, temelelrini, ne olup, olmadığını bu tarz ifadelerle veya savunu biçimiyle ele alamayız, yani esasında bu safsatadır.

Bu tarz savunuyu yapanlar dikkat ederseniz, kendilerini üstün bir bilince ve üstün bir konuma, satatüye, tepeden konuşacabildiklerini sandıkları bir konuma, ayrıcalığa sahip olduklarını sanırlar.

Yıldıztozu da, aynı minvalde -ki ne yazık ki tamamen aynı refleks- üst olduğunu, anlayamayacağımı, lafzen dile getiriyor, sistem savunusunu kendi arzuları üzerinden dayanaklandırıyor-bilim dışı yöntemle.

Ben ise ifadelerindne alıntı yapıp, öyle değil böyledir, bu o iekilde değil, bu şekildedir diyerek ve gözlemlenebilir örneklerle veya metaforlarla dile getirmekteyim.

İşte son olarak komünizmin temel çıkış noktasının para olduğunu söylemekle yine hata yaptı, ancak bu sefer kişisel arzu ve istenciyle yaklaşmadığın için tebrik ederim.

Evrim teorisne karşı olmak ve bundan sermaye elde etmek, nasıl ki evrim terisini çürütmez ise, kapitalizmin mahrumiyetiyle, ezikliğiyle, zengin olmak, istismar ve çalmanın yollarını bulmak, çok paraya sahip olmak veya olabileceğini düşünmek de, kapitalizmi aklamaz veya kapitalizm teorilerini çürütmez, anlamsız kılmaz...
Yıldıztozu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
her zaman bir azınlık olmalı, o azınlık üstte olmalı, değerli olmalı.
İşte tipik dindar yaklaşımı. Mesele azınlık-çoğunluk meselesi değil, bu ifadeler, sonuçtur ve sonuca yansıyan çelişkinin ifadesi olarak kullanılırlar(örneğin üretimin toplumsallığına rağmen mülkiyetin bireyselliği, toprak mülkiyeti çok az kişi de toplanmıştı ve diğerleri yaşamak ve temel gerksinimlerini karşılamak için, bunlara köle olarak çalışmak zorunda kalıyordu ve hayatın temel, toplumsal gerkesinimlerini de yine bunlar üretiyor, ancak bunlar ürettiği halde, ürünün 1/6 sı toplumun, kalanı toprak sahibi efendilerin malı oluyordu(çelişkiler görülüyor mu, sebebi, nasılı ortada değil mi?!) - burada ki mesele azınlık-çoğunluk her zaman olacaktır inancı-kaderciliği değil, mesele görüldüğü gibi mülkiyetin karakteriyle ilgilidir, kişilerle ve kişilerin tanrının lütfu olarak(?) bazılarından üstün olduğu-yaratıldığı inancı-meselesiyle ilgisi yoktur, toprağın miras kaldığı ve bu sayede efendi konumuyla iyi bir eğitim alınmış veya buna imkan bulunmuş olması vs temel arzetmez. orada topumsal(!) üretim aracı olarak kullanılan özel toprak mülkiyetini ortadan kaldırırsanız -herkesin-kamu kılarsanız-, bu otomatikman toprağa sahip olanla-olmayan arasındaki çelişkiyi de ortadan kaldırır, bu bilimseldir, senin tutunduğun dinci, dogmatik, subjektif kadercilik anlam ifade ediyor mu?). Verili koşul aşılmamış iken, azınlık-çoğunluk olacaktır demek anlam ifade etmiyor. verili koşul zaten bu sonucu doğuruyor. Orada asıl mesele ve bilimsel yaklaşım, koşulları çözümlemektir, zira azınlık-çoğunluk çelişkisi bir kaide değil, bir sonuçtur ve temelleri kişisel değil olgulara dayanır... Hitler'de senin gibi akıl-mantık, bilim dışı, bağnazca düşünmüştü...

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla