Şimdiye kadar böyle bir soru aklıma gelmediği gibi, konu ile ilgili bilgiye de rastlamamıştım. Çünki; İslâm'ın mühim farzlarından birisi olan zekât yükümlülüğünün, bizzat İslâm peygamberi tarafından hiç yerine getirilmemiş olabileceği aklımın ucundan-köşesinden geçmemişti. Bu mevzu ile ilgili olarak İnternet üzerinden yaptığım araştırmada İslâmi sitelerde gördüğüm şu açıklamalar, beni hayrete düşürdü.
Savaşlarda kendi payına düşenleri sürekli olarak muhtaçlara dağıtmış ve bütün ömrü fakr-u zarûret içerisinde geçmiş. Bu nedenle de zekat verecek durumu hiç olmamış. Şimdi; ganimetlerin 1/5'i Allah ve Resûlü'nün, geri kalanı da savaşa iştirâk eden askerlerindir. Ganimetlerden herkesten fazla pay alıp da daha sonra elindekileri muhtaçlara dağıttığı için kendisi zor durma düşmüşse o zaman benim de aklıma şu soru gelir. Müslümanlar içerisinde İslam Peygamberi dışında zengin, mülk sâhibi olup infak edecek kimseler yok muydu ki Peygamber zekât veremeyecek derecede maddi açıdan sıkıntıya düştü ?
Öte yandan, İslâm Peygamberi 11 evlilik yapmış. Bilindiği üzere ilk eşi Hz. Hatice. Diğeri de Hatice'den sonra evlendiği dul ve yaşlı kadın olan Sevde. 54 yaşından itibâren elçinin hayatında çok eşlilik görülür. Bu kadar çok eş ve köleye aynı anda bakabilecek gücü bulup da zekâta güç yetirememek ayrı bir muammâ. Peygamberin evlilikleri üzerinden çok fazla "belaltı" vurulduğu için ben burada eşlerinin isimlerini zikretmiyorum. Meraklısı için "tam liste"
Burada
İşin en tuhaf tarafı da Kur'anda en çok hakârete uğrayan, aşağılanan, yine İslâm Peygamberinin emriyle katliama uğrayan - Ben-i Kureyzâ - Yahudiler iken, İslâm Peygamberinin bir Yahudiye borçlu olduğu halde vefât etmiş olması. Günümüz müslümanlara bakıyorum da Peygamberleri için "Yoluna kurban olurum, canım sana fedâ" diyenlerden geçilmiyor. Fakat o kadar tuhaf ki "Gökteki yıldızlar gibi" olduğu rivâyet olunan ashabdan hiç kimse, peygamber borçlu hâlde ölürken "kıl"ını kıpırdatmamış. Eldeki bilgiler, bu borcun sonradan Hz. Ali tarafından ödendiğini gösteriyor.
NOT: Ben müslüman olmadığım için Muhammed ismi yanında "Hz." sıfatı kullanmam. Fakat; "Ali-Hatice" isimleri yanında kullandım. Bunun nedeni; tüm servetini islam peygamberi için harcayan ilk eşine ve sık sık kendi hayatını İslam Peygamberi için düşünmeden fedâ eden Amca oğlu Ali'ye duyduğum saygıdandır. Hudeybiye barış görüşmelerinin başlangıcında, İslam Peygamberi Ömer'i Mekke'ye elçi olarak göndermek ister. Fakat Ömer, "Benim orada düşmanım çok" diyerek, bu isteği geri çevirir. Elçi olarak Osman gönderilir. Osman bir müddet Mekkeliler tarafından hapsedilirse de sonra serbest kalır. Ali ise Hicret esnâsında elçinin yatağına yatarak büyük risk almış, kendisine verilen tüm görevleri de itirazsız kabul etmişti.