Dünya karma-karışık KAOS içinde!
İnsanlar böyle olmasını istedikleri için, böyle görüyor olabilirler mi?
Böyle görülsün diyede, azami gayret sarf eden, gene onlar olabilirler mi?
Batında, Musa da Firavun da SULH içindeydi.
Musa ve Firavun anlaşıp, bir tiyatro oynadılar.
Çöllere düşen bir halk, o halkın yazdığı bir hikaye!
Oysa,
Ne Musa zafer kazandı, ne Firavun savaş kaybetti.
İkiside rol yaptı, bir birlerine düşman görüldüler.
Ve bu görülene de insanlar gerçek dediler, öyle bellediler.
Gerçek, insanların gördüğü gibi miydi, yoksa görmek istediği gibi miydi?
Herkes gibi bakarsan hayata, sende herkes gibi görürsün.
Herkes gibi bakmazsan, ancak o zaman gerçeğini görürsün.
Dünyanın KAOS içinde görülmesi, aslında bir hedef şaşırtmadır.
KAOS ardında SULH 'u da gizler ama bakan sadece KAOS görür.
Peki bu neden böyledir?
Bu KAOS tan beslenen yapılar tarafından böyle gösterilir de ondan.
Tüm dinler, ideolojiler, .izmler vs.nin TEK bir korkusu vardır "
YOK OLMAK!"
İnsanlar öğretilerinin "YOK OLMAK!" düşüncesine bile tahammül edemezler.
Bu yok olma korkusu ile yaşadıkları içinde, KAOS habire körüklenir.
Ey dinler, ideolojiler, .izmler vs.ler, bir "YOK OLMAK!" öğretiniz yok mu?
Neden yok!
Sonsuza kadar ne kalır ki bir öğreti "YOK OLMAK!" düşüncesini hesap etmez!
Her şeyin bir başı varsa, bir de sonu vardır. Kimi az yaşar kimi çok yaşar.
Lakin sonsuza kadar yaşamak öğretisi, ne
SAÇMA bir öğretidir!
Helede zorla, dayatarak, olmadı kan dökerek öğreti mi yaşar?
İnsanın yok olduğu bir dünyada, insandan olan niye yok olmasın?
Bu kadar mı özel, bu kadar mı vazgeçilmez, bu kadar mı mükemmel?
Sen bir şeyi yok edersen, bir şeyde gelir seni yok eder!
Etme bulma dünyası! derler bu dünya için, bu da vardır.
Neticede ona insan eli değmiş midir? illaki değmiştir.
Peygamberler getirse bile, dinlere insan eli değmiş midir? değmiştir!
İnsanlarda dinleri kendince harmanlayarak, başka bir şey yapmış mıdır? yapmışlardır!
Ee! insan eli değdi diye, bir şey sonsuza kadar yaşayacak mıdir?
Onun yaşaması için ortalığı velveleye vermek, aklın gereği midir?
KAOS 'tan besleniyorsanız zaten bitmişsinizdir !!!
Hiç boşuna uğraşmayın !...
Altın kural; Doğarsın, büyürsün, yaşarsın ve ölürsün. İnsandan olan da böyleyken, o ölmesin diye neden diretilir ki?
Kimler ölmedi ki, insandan olan öğretiler de ölmesin!
Merak etmeyin, bir öğreti yok olursa EFSANE olur. Lakin o ölmesin diye diretilirse bu da KAOS olur.
Bir öğretinin ömrü, bir insan ömründen çok fazla değildir. Sahibi öldükten sonra o öğretide çok yaşamaz ve o da ölür. Sonradan gelenler de bunu kabullenmediğ için, devam ettirler.
Devam eden ne?
KAOS!
Ağıt yakmak, durumu kabullenmek yerine, sanal KAOS çıkartırlar. Ve insanlarda bu karmaşa, sanal KAOS içinde bir şeyi fark edemez!
O öğreti ölmüş! çoktan gömülmüştür!
Yüzlerce yıldır aynı şeyleri okuyan, ona inanan insanlar vardır, bu çok saçmadır, zira insan GELİŞEN bir varlıktır, yerinde saymaz ki yüzlerce yıllık bir şey, o insanlar için vazgeçilmez olsun.
Bunu anladığınız gün, KAOS 'un ardında ki SULH size göz kırpacaktır.
Tasavvufta tam da bu noktada "YOK OLMAK!" öğretisine sahiptir. Onun için hayatı sahiplenmez, siyaseti benimsemez, ideolojik davranmaz.
Bu yüzden inatla "
Her şey Merkezinde" der, Musa Firavun oyununa
dikkat çeker!
Musa ve Firavun oyununun her devirde farklı versiyonları oynanır çünkü. Senaryonun temeli sağlam, seyircisi garantili, iş yapan bir oyundur.
Firavun'un taraftarı olursanız, denizlerde boğulursunuz. Musa'nın taraftarı olursanız, çöllerde kaybolursunuz.
Kim kazanır bu oyunda? kimse kazanmaz elbet! Nihayetinde bir oyundur bu, birileri kazanmış gösterilir. Gerçekte kazanan da kaybeden de hakkıyla rol yapmışlardır.
Senaryo öyle sağlam, kurgu öyle mükemmel, roller de öyle gerçektir ki kimse bunun aksini düşünemez bile!
İşte tasavvuf burada düşünülmeyeni düşünmek, görülmeyeni görmeye odaklıdır. O zaten "
akıl ötesi" bir öğretiyi benimser ki aklın ötesi zaten deliliktir. İnsanlar "
Aklın sınırlarını çizerler" ve onun ötesine de delilik derler.
Bu doğrudur. Lakin tanım eksiktir!
Akıl denilen şey zaten
deliliğiyle bir bütündür, delilik aklın kullanılmayan
diğer yarısıdır. Delilik aklın dışında bir şeyde değildir, bilakis madalyonun görülmeyen öteki yüzüdür. Aklı salt, katışıksık olarak ele almak, aklın diğer yarısını da kullanmamak demektir.
Bu yanlıştır!
Bir şeyi eksik kullanmak, onu tam kullanmamak demek olur ki bu da KAOS 'a sebebiyet olur.
Zaten olan TAM DA budur! eksik kullanım, oyunu görememek, oyun olduğunu bilememekten kaynaklanır.
Aslında bizler kabul etsekte etmesekte,
aklımız bir BÜTÜN olarak çalışır, o yüzden abuk subuk şeylerden, acayip düşüncelere pek çok şey kafamızdan geçer, rüyalarımız bile saçma sapan olur çoğunca, lakin bunu dışımıza yansıtmamaya da azami dikkat ettiğimiz için, bir SALT AKIL özlemi içerisinde de hareket ederiz, yanar kavrulururuz, böyle bir şey gerçekte yoktur, olamazda, hep bir iyi imajı içerisinde oluruz ve bu yüzden de DELİLİK oluşturabilecek her türlü eylem ve düşünceden kaçarız, ya da kaçar görünürüz.
Lakin ne kadar kaçarsak kaçalım o deli düşüncelerden kurtulamayız, akabinde hep o sahne ile tekrar tekrar karşılaşırız.
KAOS !...
Evet, bu KAOS hiç yakamızı bırakmaz, nedir bizden istediği, derdi nedir bunun!
Acaba bu KAOS bize, benim yakamı bırak mı der? Yani o bizim değilde, biz mi onun yakasına yapışırız?
Yoksa o KAOS bize geldikçe, hadi beni doyur, yemek saatim geldi-mi der? ne der!
Özetle, öğretilerin de ölmemesi diye bir şey olmadığı gibi, ölmüş olanı hayatta göstermek, onu yaşatmak için davullar çalmak, daha olmadı ortalığı velveleye vermek KAOS 'tur. Ve tüm bu KAOS 'lar da ardında ki SULH 'u
gizlemektedirler. Bunu görmek için elbette, ölümsüz öğreti anlayışından kurtulmak gerekir, böyle ölümsüz öğreti olmaz.
Ölümsüzlük öldürerek değil, ölerek olur!
Bu gün yer yüzünde ne öğretiler öldü, niceleri kayboldu ama çoklarıda var ki onlar EFSNAE oldu, EFSANE olarakta yaşıyorlar. Onlar ölümsüzlüğe öldükleri için ulaştılar. Artık ne savunanları ne de sahip çıkanları var, ne tapınakları ne de okulları var, ne gösterişli ayinleri, ne de insan seli kalabalıkları var, lakin genede ilgi ve meraklar hiç kesilmedi, kesilemez, çünkü onlar EFSANE oldular. KAOS'tan kurtuldular, SULH ile ebedi anılır oldular.
EFSANE olarak gönüllerde yaşamak varken, korkularla yaşayıp, onu zorla ayakta tutmaya çalışmak, KAOS 'a hizmettir.
İnsanın kurtuluşu, korkularının arkasındadır! Korkunun kurtuluşu diye bir şey yoktur! Korku kurtulmaz, lakin insan kurtulabilir.
Ya KAOS ya da SULH !...
Korkularınız mı var?
Ne güzel işte! bu bir fırsattır !...
Korkunuzla yüzleşin! o ayağınıza kadar gelmiştir !...
O hep gelir, ta ki... ona izin verene kadar !...
Korkunuza izin verin.
Sevgiler saygılar