Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Genel Forumlar > Politika > Aktüel Haberler

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #191  
Alt 22-05-2019, 12:40
Leonardo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Leonardo Leonardo isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 12 Dec 2017
Bulunduğu yer: Ankara
Mesajlar: 1.371
Standart

Aydın Çubukçu yazısından alıntılar:

Castro’nun güzel bir sözü var: “Biz yenilirsek bir daha deneriz, diktatörler yenildiklerinde bu sonları olur” diyor. Bunu, onlar da biliyor. “Tekçi iktidar” denilen şey, her yönüyle sıkışmış, son sınırına kadar daralmış bir iktidar demektir. Demirel, “demokrasilerde çare tükenmez” demişti. Bu her iktidar için doğrudur. Demokrasi yokluğu, hükmedenlerin de çarelerinin tükendiği anlamına gelir. Demokrasi, bizim için de daha özgür ve barışçı bir dünya için olanaklarımızın artması demektir. Buna karşıt olarak, onların demokrasiden uzaklaştığı her noktada, bizim taleplerimiz ve onları elde etmek için mücadele azmimiz ve gücümüz artıyor.
Biraz önce söylediğim gibi bir çaresizlik çırpınışı, yalnız bizde değil, bütün yoksul ülkelerin, hatta kapitalist metropollerin yönetiminde de görülüyor. Devletlerin iki başlıca yönetme aracından söz edilir: Şiddet ve ideoloji. Bizde bu hem devlet şiddeti, hem de sivil örgütlenmeler aracılığıyla yürütülüyor. Ancak kalabalıkların şiddete yönlendirilebilmeleri için, güçlü ve derin etkileri olan bir ideolojik kampanya gereklidir. Bu ideoloji, bir yandan kitlesel şiddet için gerekli bir ruh hali yaratırken, diğer yandan kalabalıkların yönetene bağlanmasını sağlar. İki temel motifi vardır; din ve milliyetçilik. Her ikisi de özünde şiddeti zorunlu ve meşru kılan inanç biçimleridir. Dolayısıyla böyle bir ideoloji, çaresizlik durumları için çok elverişlidir. Yoksulluk, yalnızca yaşam şartlarının değil düşünce ve inanç dünyasının da karanlıklaşmasına yol açar. Böylece faşizmin kitle gücünü büyük ölçüde en yoksullar, işsizler, umutsuzlar oluşturur. Saldırmaya hazır, ancak hedefleri bakımından tam bir bilinç yoksunluğu içinde bulunan bu kitleler, kolayca kendi temel çıkarlarına karşı harekete geçirilebilirler. Ne var ki, bugün ülkemizde durum bu kadar basit değil. Kamuoyu yoklamalarında, sokakta, pazarda yakınmalarda ve öfkede, ekmek sorununun yakıcı bir biçimde tercihleri etkilediğini görüyoruz. “Ekmek yoksa oy da yok” diyenler çoğalıyor ve sonucu tayin edici bir güç ortaya çıkıyor. Sadakayla yetinme hali ortadan kalkıyor ve bu, dinci ve milliyetçi ideolojinin de gücünü kırıyor.
Alıntı ile Cevapla
  #192  
Alt 22-05-2019, 14:24
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.651

Onur Üyeliği 

Standart

spartacus´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ha ben Venezuela'da olanı biteni eleştirmiyor muyum? Eleştiriyorum, ama sap ile samanı karıştırmadan.
Odaklandığımız nokta Venezuela'ya karşı emperyalist planlar, projeler, yağma sorunu. Başlık ise, Venzeulayı ABD ye peşkeş çekmek isteyen Guadio ve Lopez'in, ABD direktifleriyle darbe girişimi ve girişimleri. Bu kişiler, Venezuela ve tüm kaynaklar Venezuela halkınındır demedi. Desteklenemezler ve buradan demokrasi ummak saflık olur.

Bir diğer konu da SAFSATA sorunumuz ama hala anlaşılamadı ne yazık ki; Bir şeye karşı çıkmak diğerini benimsemek anlamına gelmiyor.

1.) Yani bizler, ABD'nin başını çektiği emperyalist bloğun saldırılarına ve Venezuela halkının kendi kaderini belirleme hakkını savunuyoruz. Kaynaklarını yağmalama, gasp etme ve hatta çok daha ileri giderek ambargo gibi çağımızın isnanlık suçunu ve darbeleri kulananları değil. Tavrımız, müdahaleci ve yağma stratejilerine karşıdır.
2.) ABD merkezli işgale karşı olmamız, Maduro destekçisi olduğumuz anlamına gelmez. Maduronun hesabı, Venezuela halkınındır! Önce bunu teslim etmemiz gerekir. Öyledeğil mi?

Demek ki 1 noluya karşı çıkacağız, 2 noluyu halka teslim edeceğiz, gözlemleyeceğiz, eleştireceğiz de, ama mümkün mertebe emperyalist propagandalara ve oyunlara düşmemek gerekir! Bu güncel örnek, Türkiye için de önemli, heleki içinde olduğumuz dönemde...

Şu an dünyada hakim bir propaganda savaşı var, bu tür savaşlar, dünya paylaşım savaşlarınının arifesidir, son raddedir, abuk subuk propagandalarla bilinçlerimizi karartmamız gerekir... Öncelikle ABD ve bağlaşıklarının -iç, dış- sicili ve starejileri kabul edilemez, bu açık ve ortada. Safsatalarla bir yere varamayız. AB tipi demokrasinin esas koşulları toplumsal bilinç kadar ekonomik koşullara da bağlı. Yani tek bir koşula bağlı değil ve koşular değiştiğinde, rejimelrin, karakteri, biçimleri de değişebiliyor. kapitalizmde demokrasi demek ip üzerinde yürümek gibi, toplumsal bilinç ve refleks sürekli diri olmak zorunda..

Kaynakları hem iç hem de dış sermaye tarafından sömürülen bir ülkede egemen güç ve siyaset, demokrasiden yana tavır almayacaktır, bu tahteravalli gibidir, birisi düşmeden, diğeri yükselmiyor.

Venezuela gibi, toplumsal direncin ve örgütlülüğünde salt bağımsızlık hele, hele Bolivarcılığın etkisiyle mesele milli bağımsızlığa indirgendiğinde, konjonktür olarak(mevcut dünya sistemi) ülkelerde öncelikli koşul, bağımsızlıktır, bu bizim belirlediğimiz değil, mevcut nesnel koşulların yansıttığı durumdur.

Yaşam standartlarının açlık sınırı veya altında seyreden toplumlar da, demokrasi bir ütopyadır, bu da bir paradokstur. Şöyle ki, temsili demokrasi varsa, yaşam standartları belirli bir oranda refah seviyesinde demektir(elbette kapitalist sisteme ve ülke kaynağıyla da orantılı düşünmeli), ya da tersi, yaşam standartları yükselmişse, temsili demokrasi eh işte... Elbette burada konu ettiğim temsili demokrasi ve zoraki, toplumsal bilinç ve egemenlerin saltanat kaygısıyşa içine yerleşmiş olan sosyal demokrasidir(tümüyle değil ama bazı kalemlerde, bazı temel hak ve özgürlükler zemininde)

Temsili demokrasi demek salt çok partilerin olması demek değildir, bu salt bir görüntü ve biçim olur, belirleyici değildir. Halkın, sınıfın, ne denli örgütlü olduğu, sanatın, kültürün, bilim ve siyasetin hangi temellerde yürüdüğü de önemlidir. Örneğin Türkiye de siyaset din-mezhepçilik ya da milliyetçilik esaslıdır, değil 10, 100 partide olsa bu koşulalrda demokrasiden söz edilemez, aidiyet siyaseti temelli bir tahakküm, hegomanyadan söz edilebilir -ki bunun adı SULTADIR. yani çok parti varsa=demorkasi anlayışı en temel yanılgıdır, esas kriter bu değildir. Sermaye yani paranın gücü ise sınırsızdır, her şey satın alınabilir, hükümet de, oylar da ve basittir, dinciliği esas almışsa, iş artık medyanındır, ve kolayca organize edilir. Medya ise elbette sermayenin elindedir, böylece demokrasi görüntüsü altında sulta iktidarı oluşur...

Öyleyse, biz eğer bir taraf olacaksak, şu koşulda ve ilk etap tarafımız bağımsızlık karşıtı değil, bağımsızlıktan yana tavır koymamız gerekir. Çünkü burada ölçüt ve esas, işbirlikçi, peşkeşçi, rüşvetle iş yapan elitler ve sultasının değil milyonların hayatıdır. Buraya kadar anlaşılmayan bir şey var mı?

Sonra ısrarla belirttim, AB demokrasisi, kaynak sömürüsü gibi avantajlara sahip, yani dünya kaynaklarından akıtılan bir pay var ve sosyal haklar belirli oranda karşılanabiliyor, ekonomik olarak pay ayrılabiliyor ve toplumsal bilinç en önemli faktör ve bu bilincin tarihsel bir kökeni, mücadele tarihi var. Bu olmasa ne olurdu? Şimdiki tablo olmazdı, ifadelerim tarafgirlikle değil, tamamen objektif, bilimsel bir tabana sahip, izah da ettim. Kaldı ki yoksulluk, açlık koşulları önemli etkendir, o koşullarda halk ayaklanmaya başlar, direnmeye, örgütlenmeye, bu ise demokrasinin olmadığına işaret eder hale gelir ve %1 ile %99 arasında çatışma başlar, sermaye sağı ve adiyet syasetini örgütler(Türkiye örneğine bakınız), izah etmiştim.. Demokrasi canlıdır, yaşamla ilgilidir, yaşamsaldır, dışarıdan postacı pakedi gibi, getirilebilir, alınıp, satılabilir bir ürün değildir.

Sıra Maduro'da mı, daha başında ifade ettim, ABD'nin işgal politakısına karşı çıkmam, beceriksiz Maduroyu destekleşdğim anlamına gelmediği gibi, mesele 1 kişi meselesi de değil. Bu tür isnatlar ne yazık ki en kaba safsata olamktan öte gitmiyor ve gidemez de. Şu koşulllarda, objektif-hakkniyetli analiz dahi çok zor, zira bir kuşatma, ambargo, darbe ve suiastler, egemen bir prpaganda enjeksiyonu yaşanıyor, oasıl bilgi verilere çok uzağız. Bolivarcılık, sosyalizmle de sosyal demorkasiyle de ilgili bir tabana sahip değil, esası bağımsızlıktır, çıplak kölelikten kurtuluş, milli bağımsızlık esaslıdır. Çünkü Latin Amerika yüzıllarca beyazların, bildiğiniz tipik ilkel köleliği ile yönetildi, bu insanların dedeleri, nineleri köleydi, bu insanların psikolojisini anlamak gerekiyor ve o pskoloji=sosyalimd emek değil, lafla olmuyor, gösterge gerekir ve henüz o göstergeler ortada yok(Chavez döneminde, kısmı olarak konsey](sovyet) örgütlenmeleri oldu ama yarıda kaldı). Bu insanlar BARON-MAFYA yimetimlerinden kurtulmalı, ha Maduro olabilir mi, olmayabilir, ancak ciddi tecrübe olacaktı, ABD savaş başlatıp çökmeseydi, bu toplumun kendi halinde deneyim kazanması engellenmeseydi(bilinçli engelleniyor, salt kaynak değil demokrasiden de korkuyorlar) lafzı edilen demokrasi namına da kazanımlar, bilinç, tecrübe edinebilecekti. O koşullarda maduro'yu silip atalabilirlerdi, bunu yapacak olan ve yapması gereken, karar verecek olan, oranın halkıydı, halkıdır. daha bağımlı ve kölelik koşullarını örgütleyecek olan ABD ve yandaşları, baronlar ve mafyalar olamaz.

Bir diğer mesele de, -e görelik. örneğin Venezuela'da sosyalizmi, katışımcı demorkasiyi, konsey örgütlenmelerini desteklerim, ama bu yok, fakat aynı zamanda emperyalist hegomanya ve kukla devlet sözkonusu ise, bolivarcılığı savunmasam dahi, bağımsızlık hareketini desteklerim, bu bir tercihtir. örneğin bu gün kent konseyleri, yerel konseyler gibi örgütlenmeleri duymaktayız, kamuya dair, idare-yönetim açısından söz, karar yetkileri olmasa dahi, örgütlenme biçimi olarak bir ilerlemedir. Sovyetler yani konseyler, demokrasinin esası, organlarıdır, gerçek demokrasi ancak bu organlarla mümkün ve hiç bir kuruluş bu organları saf dışı bırakamamalı(yani partiler kendi içinde demokratik aygıtlar olmakla birlikte-tabi kapitalsit partilerde yine güçlü olanın borusu öter-, demokrasinin organları değildir ve asıl seçim konseyler üzerinden olmalıdır, çünkü demorkasinin öz organı, bedeni, vücudu, işlerliği konseylerdir)...

Yeterki ifadelerim safatalarla çarpıtılmasın, bin takla atmak zorunda kalmayalım.

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku, dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #193  
Alt 22-05-2019, 20:43
Leonardo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Leonardo Leonardo isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 12 Dec 2017
Bulunduğu yer: Ankara
Mesajlar: 1.371
Standart

Avrupa ülkeleri, dünyanın iliğini sömürürken bu demokrasi var mıydı? Neyin eseri? Sınıf mücadelesinin, emekçilerin mücadelesi. AB dünya kaynak sömrüsünden pay alamaz hale gelsin, sermaye o hakları tanımayacak, zaten çatırdamaya başladı bile, bir çok sebebi var ve değinmiştim. AB dahil emperyalist üllkelerin kaynak sömürüsünde azalma ve kaygı, toplumun yaşam standartlarına da yansıyacağının farkındalar, kayıplar hak ve özgürlüklerin kısıtlanması olarak geri dönüyor. Paradoksa girmiş durumdalar ve sosyalizm gibi bir alternatif, yanıbaşlarında duruyor, ya %99, %1 den asıl payını iserse? Bu vb sebeplerle, AB sermayesi ve iktidarıyla, ülkelerin hızla sağa kayması sağlanmaya çalışılıyor, örgütleniyor, el altında lojistik sağlanıyor, medya organaları vb araclığıyla kamplaşmalar üretiliyor, algı oluşturuyor, güç %1'in elinde, iktidardan, medya ve kitle iletişim araçlarına kadar. Sermaye yapısı gereği sağdır zaten.
- Doğru olan bazı olguları alıyorsun, sonra bunları çarpıtıyorsun, sonra olmadık sonuçlara varıyorsun.

Türkiye, İran, Afganistan gibi ülkelerde batılılaşma neden var?

Sadece ideolojik bilgin var. Aydınlanma dönemini, cumhuriyet düşüncesinin ardındaki felsefeyi bilmiyorsun. Biraz zaman ayır derim.

Batı = Emperyalizm

Ancak cahil biri bunu söyler.

Örneğin önemli kaygılardan birisi, dünya yağma pastası ve payların değişimi, yeni paydaşların girmesi(Rusya, Çin, Hindistan vb), pasta büyümüyor ama pay sahibi artıyor ve şu an ciddi bir savaş sürüyor ve bunun en önemli ayağını propaganda savaşı alıyor. Ruya ve Çin üzerine nefret poltikası üretiliyor, kendi içlerinde de ayrışmalar söz konusu. Senin ayrıcalıklı Rusya nefretin dahi, bu propagandaların ürünü. tarihiyle, sifatıyla onlarca kat daha acımasız ve kötü bir kişiliği olan ABD'ye sempatinin de sebepleri bu. propaganda savaşlarında piyon durumuna gelmenle ilgili ve sevmeyi beceremiyorsun. Tam bir karmaşa yaşıyorsun, ABD, senin gibiler -neyi savunduğunu bilmeyenler- açısından dahi, sevilecek en son emperyalisttir dahi diyemem, sıralamaya giremez. mesele senin sandığın gibi, ne Putin'in kel olması ne de Trump'un garip saç rengi, gerçek, insan iradesinden bağımsızdır, o zaman olguya, yapıya, sisteme(adı üzerinde sistem) yöneleceksin, işleyen çarka ve nasıl döndüğüne bakacaksın... Gerçek iradeden bağımsızdır, lakin insan etkileşerek bilgi edir, bilinç sahibi olur. Böylece iradi müdahale şansı oluşur. Sistem açısından da irade, toplumsal örgütlülük olarak anlam kazanır ve örgüt, bilincin iradeye dönüşümünü temsil eder - ki bilinç bu yüzden önemli, toplumsal bilinci belirleyen-sağlayan sınıf, sistemi belirler ve kapitalistler açısından da medya ve tüm propaganda, enjeksiyon araçları önemlidir.
- Ve senin TC / Rusya patentli medyan bendeki bağımsız ve özgür basından daha az yönlendirme yapıyor öyle mi?

Sermaye açısından, daim strateji vardır ki, o da, pastayı pay edenlerin azalmasıdır. Son çare dünya savaşıdır ve masada her zaman durur. süreğen aktif olan dünya savaşı ise, sermayenin rekabet, propaganda, diplomasi ve sürtüşme savaşlarıdır(bu daim-kendiliğinden, masaya koymaya bile gerek yok)...
- Sadece buna odaklanıyorsun.

Peki İnsan hakları evrensel beyannamesi nedir senin için?

"Yalan" diyorsan, senle yolumuz ayrı. Direkt Putin'in ve popülizmin tarafına geçtin. Yani sol düşünceyi savunuyorsun ama eldeki kazanımları yok sayıyorsun. Bu sağlıklı bir yaklaşım değil.

Her şey komplo teorisi olsaydı, ki değil, Niye Batı başarılı oldu da Sovyetler birliği çöktü?

- Sebep anlamamakta direndiğin bu ufacık nesnedir. Türkiye neden batılılaşmaya çalışıyor? Pekala Osmanlı olarak yolumuza devam edebilirdik. Arabistan'da öyle.

Şu anda İlk öğretimi aldığın kurumlara öfkeliyim. Sana değil. Cumhuriyet = Kapoitalizm sanıyorsun. Koskoca da adamsın. Cumhuriyet ne_? bilmiyorsun. Toplumsal sözleşmeyi bilmeden solcu olabileceğini sanıyorsun. Olamazsın. Önce feodalizm'den çıkman temel felsefi düşünme biçimini bilmen lazım.
Bilmiyorsan zaten AKP'Liden farkın kalmaz. Onu anlatmaya çalışıyorum.

kısaca durumu, koca bir balinayı(dünya kaynakları ve toplumsal emeği) parçalayan köpekbalıklarına(sermaye baronları, burjuvazi) benzetebiliriz, köpekbalığı arttıkça, payları azalıyor. Sen seçtiğin köpekbalığından(ABD ve hempası AB) ve hem balinayı hem de diğer köpek balıkalrını yutmasından yanasın, ben ise balinadan yanayım. Aramızdaki temel fark bu. Kriz dönemlerinde de buna tanık olmaktayız, AB'nin dünya kaynakları yağmasında edindiği payı azaldıkça hak ve özgürlükleri kırpmaya çalışıyor...
- Bazı düşüncelerin hepten (yabancıların dediği gibi) "outdated" yani miyadını doldurmuş.

Dünya kaynaklarını kim sömürüyor biliyor musun?
- bence petrolü olan ülkeler. Hiç bir şey üretmeden ver petrolü al doları. Benim için sömürü budur.

2. DÜnya savaşından sonra sömürge imparatorlukları çöktü. En son 70'lerde protekiz filan direniyordu 1-2 Afrika ülkesini elimde tutacam diye. En son Güney-Afrika da apartheitı kaldırdı. Şu veya bu insanın asgeri güç ile gelip bir ülkenin kaynaklarını alması olayı bitti.

Sana "petrol savaşı" olarak anlatılan, ABD orada kendine daha dostça yaklaşan hükümet kuracak (Sudi Arabistan filan gibi), yine para ile alacağı petrolü ucuza mal edecek. Yoksa, Rusya'nın eline geçerse (şimdi Suriye'de olduğu gibi), Rusya ileride bunu koz olarak kullanıp "adam ol yoksa petrol yok" diyebilecek örneğin.

- Bir defa petrol ekonomisi istemiyoruz artık. Nükleer de istemiyoruz. Yenilenebilir enerji istiyoruz. Çin bile bu yönde yatırım yapıyor. Denize kurulan güneş santralleri filan var artık. Çin Kömür'e de yatırım yapıyor, ama hiç olmazsa yenilenebilir enerji konusunda da adım atıyor. Dünya bu yöne gidiyor artık.

Somali model aldığın AB demokrasinin, çıplak gerçeğiyle, yani aslında emperyalist, kapitalistler için aslolanın sömürmek, yağmalamak, bunun içinde toplumların hak ve özgürlükten, demokrasiden olabildiğince uzak tutulması stratejisinin açıkça deşifre olduğu, o çok sevdiğin sevimli, özgürlük hayranı, demokrat sandığın tonton baronların şirketi, BP tarafından yönetiliyor, yönetildi. aslında BP değil, petrol konsorsiyumları ve bunun içinde bir çok tröst var, dünyayı da sermaye ve gücü yönetiyor. (sana anlatıldığı halde bir türlü kabullenemediğin gerçeklere pratik ve somut kanıt olarak, faka bastılar).
- İşte yavaş yavaş mantıklı hale geliyorsun. ABD'de siyaseti etkileyen lobiler var. BP lobisi de var. Petrol ekonomisini biz bitirmeye çalışıyoruz. Onlar uzatmaya çalışıyor.

Da Rusya'da böyle bir tartışma yok. Demokrasi olmayan ülkelerde kimse bunu tartışmıyor bile. Onun için "önce demokrasi" diyorum.

Demokrasi olmadan petrol lobisi ile nasıl baş edeceksin? elinde aracın olmaz. otomatik olarak BP'Nin dediği olur o zaman. Bazı şeyleri hiç bilmiyorsun.

Bakınız bütün iktidar ellerinde, hegomanya, güç, basın, medya, topluma yön verecek araçlar(her kapitalist ülkede %99 kapitalistlerin elindedir), hatta toplum mühendisi, mimarıdırlar ve eserleri ise, halkın cahil bırakılması ve birbirini kırması.. hegomanya sağladıkları her yerde, öyle oldu-oluyor, teoriye uygun, çelişmiyor ve sen ülkelerin bu emperyalistlerce işgal edilmesini savunuyorsun, üstelik de hak ve özgürlük, demokrasi adına! İnsan, bağımsız olmadan demokrasi, özgür olabilir mi? Soracak bilince, duyarlılığa sahip olamıyorsun, sürekli bağımlılığı savunuyorsun.
- Demokrasinin tersini anlatıyorsun. Rusya + Türkiye'de öyle. Mesela Rusya'da geri dönüşüm bile yapılmıyor. Çöpleri bir yere yığıp orada benzinle yakıyorlar. Ama git AB'ye her şeyi ayırıp da çöpe atıyorsun. kağıt, plastik, metal, elektronik hepsi fabrikaya gidiyor.

Ben tarih ile ilgili eğitim aldım. Sana da ne okuduğunu sordum cevap vermedin. Bu olan şey hegemonya değil. Üretiyorlar, satıyorlar, para kazanıyorlar.

Sen üretmiyorsun (Mig uçakları ve doğalgaz hariç), satın alıyorsun, yine de zengin olmak istiyorsun. Bu da delikanlı bir siyaset anlayışı değil.

Atatürk'ü düşün, tarım reformları, eğitim reformları, bankalar açıldı, fabrikalar açıldı, ürünlerimiz Dünya'da tanıtıldı. Neden sence? O zaman niye Osmanlı olarak devam etmedik. Madem 2 S-400'e bakıyor. S-400'ü o zaman üretirdik. NATO'ya da girmezdik, harf inkılabı da yapmazdık, Fes kanunu filan çıkartırdık. Yani hiçbir şey anlamıyorsun bence

Sosyal haklar, demokrasi, hak ve özgürlükler KAYNAKSIZ olmuyor, lakin sistem de kapitalizm, kaynaklar, egemen olan küçük bir azınlık eliyle sömürülüyor! o zaman kaynak fazlası girdiye ihtiyaç duyuluyor. İşçi, emekçilerin sesi çıkmasın, AB'de dahi olan da ellerinden alınır.
- Bence tan tersi. Kaynağı nasıl var edeceksin o zaman. Somali gibi bir ülke olsan?

a) Küba gibi, Mao gibi kalkınırsın (olanaksız demedim)
b) gerçek toplumsal sözleşme gerek.

- bu iş Diktatör eliyle düzeltilmez. Toplumsal sözleşme olayını incele. Güç halka veriliyor. Neden peki? - Devlet halkın olunca halka çalışır mantığı. Tersi değil. toplumsal sözleşme olunca devlet aygıtı iyi işliyor.

Bak Osmanlı'ya. iş yapmak istiyorsan her adımda rüşvet, dolandırıcılık, mafya, kabadayılık gerekiyordu. Yoksa üretemiyordun.

Git K.Kore'ye. Dünyanın en etkisiz devlet aygıtı. Halk aç kalıyor, kaynakların yarısı rüşvete gidiyor. tam bir rezalet.

Bunun dışına çıkabilen tek ideoloji Stalinizm veya Maoizmdir. Ama bu ikisinin de çok gaddar rejimler olduğunu da hatırlatmak gerek. Bir tek Kastro ve Chavez halkı çok fazla ezmeden, mantıklı bir sosyalizm uygulayabilmişler. Onun dışında yok.

Sen Batı'ya gitmemişsin. rüşvet / dolandırıcılık onlarda da var (hiç üzülme). Ama en etkili devlet aygıtı hangisidir? diye sorarsan cevap her zaman toplumsal sözleşmedir. fakirlikte de öyle zenginlikte de öyle.

Kaldı ki, sermayeder olmayan kesim için "zenginlik" yoktur. Sana Gandhi''Nin 1950'lerde Londra'ya geliş deneyimini anlattım (kendi kitabındadır). Adam şoke oluyor. "medeni" olan İngilizlerin kendi içlerinde nasıl bu kadar eşitsizlik olduğunu bir türlü anlayamıyor. Ve bugün de bu böyle. Hatta bayağı sol bir ülke olan İrlanda'da bile, kira fiyatları yüzünden insanlar Dublin'den taşınmak zorunda kalıyor örneğin.

Yani hangi düzeyde eşitlik sağladın ki uluslar arası düzeyde sağlayacaksın?

+ Bu emperyalizm değil. O üretiyor o satıyor. Çin en önde giden emperyalist o zaman. Halkını yok parasına çalıştırıp tüm dünyaya ucuz ürün satıyor.

Yani senin modern iktisata (20 sene öncesini iktisatına) filan da girmen lazım. İyi niyetlisin ama sadece ideolojik kitapların dünyayı açıklasın istiyorsun. Açıklayamaz.

Şu an Venezuela halkına karşı girişilen bu yağma savaşının sebebi, açık, defalarca söyledim yağma, talan ve sağlayıcı KOŞUL, alt ve üst yapıyı oluşturmak. Chavezle birlikte sağlayıcı koşulları sarsıldı. Emerpyalistlerin, özellike ABD'nin esas sorunu, yağmalanabilir bir ülke olması. Sen ise tarafını yağmacıdan ve yağmacının sahte ve beş para etmez sahtekar propagandalarından sağlıyorsun. Sonuç itibariyle ne istediğini bilemiyorum, ama tarafının nereye vardığını biliyorum, oligarşik otokrasi ve emperyalist hegomanya, o koşulalrda demokrasi olabilir mi?...
- Yağmayı eski dönemlerde yapan yapmış. ABD'deki Siyahiler bunun yaşayan kanıtı. DÜnyanın çok daha ilkel çok daha acımasız olduğu dönemlerde (ki KçMarks'In dönemi budur) bunlar yaşanmış.

Sömürge imparatorlukları 1950'Lerde çökmüştür. Bugün İngiltere Krallık ailesi sembolik bir kurumdur. Bizdeki eski cumhurbaşkanlığı makamı gibi.

/Sadece şu var: Erken ileri atılmışlar. ve
2) İleride kalmak için gerekeni yapmışlar (bence) Afganistan, İran, Türkiye gibi ülkelerin kendilerine yetişmemesi, pazar olarak kalmaları için de gerekeni yapmışlar.

Şu anda 19 yy sonlarında yaşayan biri ile tartışıyor gibiyim. Komünizmin en büyük sorunu da bu zaten. Ben Komünizm 20 yy'a bile tam geçememiştir.

Bugün mühim olan nedir? - Tabi kaynak mı* orada burada küçük adalar mı? toprak büyüklüğü mü? Üretim mi?

- Hayır: Pazar. Bankadan kredi alıp istediğin şeyi bende üretirim. Almanya'dan kalıbını filan da getirtirim, fabriya'Yı da açarım, istediğin her şeyi 1 ay içinde üretirim. Ama sokaklara düşmemek için, mühim olan şey pazar. Otel mi açacaksın? - Kim gelecek, oteli kim dolduracak? Buna dayalı.

Çin de kendi halkını bedava çalıştırıp bütün fabrikaları kendi ülkesine çekiyor. Bu 21 yy. sen halen "kaynak, maden" filan diyorsun.

Onu da getiririm. Bana alıcı bul istediğin madeni sana Afrika'dan getiririm. Mühim olan kime satacaksın? dünya böyle işliyor.

Akademik dil, literatür kullanmıyorum, sosyalizm, komünizm de demiyorum, sırf iddiaların namına, sadece ama sadece AB TİPİ demokrasinin olması-olabilitesi koşullarına değiniyorum.
- Kullanabilirsin.

Gerisi her zaman yaptığın gibi daldan dala atlıyorsun, alakasız ad-hominelerden, sulandırma-bulandırma, daldan dala safsataları havada uçuşuyor, hangi birine cevap vereyim? Sen sadece neo-liberal, basit sahte propagandaları, yüzeysel ve koş sloganlarını söyleyip geçiyorsun, gerçekleri anlatmak bana kalıyor. hülooocuların yaptığı gibi üst-akıl ne demişse lafzen tabi, söyleyip geçiyorsun, amacım incitmek değil, yani onalr bile resi ne demişse söyleyebiliyor, hayatlarında ilk defa duydukları kelimeleri sanki biliyormuş gibi sarfedebiliyorlar, akıllarısıra siyaset yapıyorlar... anlaşmaya başladık diyorsun-halbuki daha en başından söyledim, kişiler beni ilgilendirmiyor ve kendisini özel olarak desteklemiyorum, halkın bağımsızlık mücadelesini destekliyorum-, anlaşamıyoruz, hala anlayabilmeni bekliyorum, belki birazcık olsun anlamaya başladın.
- Bazı şeyleri anlatamıyorum. Ben sana bugünün düzeni nedir ne değildir onu anlatıyorum.
1) Toplumsal sözleşme olmadan olmaz.
2) Toplumsal sözleşmenin içinde kendimizi nasıl geliştiririz? İnsanlar Akdeniz'de boğulmasın diye ne yapabiliriz? Rusya ve Çin'e karşı ne yapabiliriz, bunu kendimiz yapıyoruz. Başımızda bir Putin'imiz, Tayyibimiz de yok.

O yüzden gruplaşıyoruz. Kimisi Löpenci / Trump'çu olup "Önce benim ülkem" gibi (senin söylediğin şeylere de çok benzeyen) sloganlar atıyorlar. Ama dikkat edersen, şimdilik Avusturya / Hırvatistan hariç, azınlık olarak kalıyorlar.

Ve diğer gruplar var. neo-liberaller (Merkelciler /* MAcroncular) vs var. Bir de çevreciler, sosyalistler, hatta "korsanlar" gibi anarşist yapılaşmalar filan var.

Yani gücü ayırdık. "Patronlar" dediğin de genelde neo-liberalleri desteklerler, çünkü onlar da faşistleri / ırkçıları desteklemezler.

O ırkçılık / popülizm konusuna da ileride girebiliriz. Ama Türkiye gibi değil. Türkiye'de anormal olan %70 filan olmaları (AKP + MHP %70 filan ediyor) + HADEP de popülist bir yapıdır. Yani Avrupa'da %80'in altına inmeyen grubun Türkiye'deki Karşılığı %25 filan. Senelerdir de bu böyle (K. Evren o hale getirdi)

- Yani Sol sağ ile çekişir. senin dediğin sebeplerden dolayı çekişir. ama çekişebilmen için önce sosyalist partin, sivil toplum kuruluşun, basın yayın organın, sendikan, konuşunca sana işkence edilmeyeceği, öldürülmeyeceğin, faili meçhul olmayacağın, yakılmayacağın garantisi filan gerek.

Sen felsefe yapmadan siyaset yapıyorsun. "Felsefe nedir?" diye sorsam "burjuvaların vakit geçirmek için icat ettikleri bir sanat dalıdır" filan diyeceksin.

Diyemezsin. Aşamalar var. Sen o zaman diyorsun ki bir Lenin, ya da bir Stalin gelip bizi kurtaracak. Gücü bana vermezsen, solculuk yapamam ki? Anlıyor musun?

Sırayla gidelim diyorum ne dersin? öyle her satırda daldan dala lafızlar olmasın, tamamen subjektif, tabansız, lakait ve aymaz olamam ve mesnetsiz iddialar, propagandalar üfüremem...Her üfürüğün ve manpülatif propagandların taşıyıcısı olduğunda, yalan, yanlış, çarpıtma, üfürük desem olmuyor, çünkü o zaman da açıklamak zorunda kalıyorum. sırayla gidelim, sıradaki, %1, %99 çelişkisi olsun diyorum, bu bağlamda adalet, hukuk, eşitlik, hak ve özgürlük ve demokrasiyi, toplumsal emekten alınan payı vb konuşuruz. O zaman taraflarımız belli olacak, sen mi demokrasiden yanasın, yoksa ben mi?
- Sovyet tipi demokrasi öyle çok da sağlam bir şey değil. Çin'Li olsaydım, zengin bile olsam, hele ki okumuşsam, Türkiye'ye, Hatta Rusya'ya bile seve seve giderdim.

Yani teoride mantıklı. Ama uygulamada bir tek Küba'da iyi uygulanmış. Ama Havana'da da şu var: orada bir park var. akıllı telefonunla internete girebileceğin tek yer orası. Yani ülkede internet yok.

- "patron" paranoyasını da bırak. Eskinin Rockefeler'leri de artık kalmadı. Bill Gates, Mark Zukerberg, Steve Jobs, ciddi parası olanlar bunlar. Ford bile üretiminin yarısını Çin'de yapıyor. Dünya değişiyor. Normal ülkelerde bir sürü fırlama zengin var (fikirleriyle, girişimciliğiyle zengin olmuş).

Zaten taktik olarak, mesela petrol zenginliğinin bir önemi de yok. Ne oluyor ki? Sudi Kraliyet ailesi yiyor, parasıyla yemenlileri katledip El-Kaideyi İŞİD'i destekliyor (benim dinimden hesbı yapıp) filan, da o ülkelerin hangisinde ne oluyor? Hangisinde halkın yüzü gülüyor?

-mesela Alman eğitim sisteminde yaratıcılık, yeni fikir üretme, girişimcilik teşvik ediliyor. Yani çocuklara "yapın, deneyin, girşimde bulunun, yaratıcı olun" düşüncesi aşılanıyor.

mesela Jeff Besos'a filan bak. 1 tane fikir üretiyor. 20 sene içinde dünyanın en zengin adamı oluyor. Rockefeler filan geçmişte kaldı.

BUnları da biraz anlaman gerekiyor. 20 sene önce bu lafları etsen (ki bir sürü arkadaşım ederdi) normal. Ama şu anda dünyayı pek de takip etmediğini, klasik bir Marksizm yorumuna aşırı bağlandığını düşünüyorum.

/Tabi ki toplumsal mücadeleler var. da o mücadeleyi yapmak için önce dünyayı iyi görmen gerekiyor.
Alıntı ile Cevapla
  #194  
Alt 22-05-2019, 20:56
ForumKirpisi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ForumKirpisi ForumKirpisi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Nov 2018
Bulunduğu yer: Merkez/Çin
Mesajlar: 1.838
Standart

leonardo gezgin çıktı.

bişey dicem batı ne batılılaşma ne

bugün abd, osmanlının bi dönem sistemine benziyosa osmanlı batı devleti miydi

ben bilmiyom gerçekten bu eski dünya denizci ağzını.

Nasıl olsa Bade' lenen daha evvel de bade' lenmiş Hatta bazıları '' Nur Çeşmesinden '' içerek ?? nurlanmışlardırlar
Alıntı ile Cevapla
  #195  
Alt 22-05-2019, 21:16
ForumKirpisi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ForumKirpisi ForumKirpisi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Nov 2018
Bulunduğu yer: Merkez/Çin
Mesajlar: 1.838
Standart

Afganistan İran Türkiye ne?

bu 3 ülkeyi nası aynı kafaya koyuyon ben anlamadım.
over-reaction

Bu 3 ülke kafa olarak benzer mi?


Bir de Avrupanın tamamında popülizm var.

Avusturya İtalya Almanya Fransa Hollanda Bulgaristan İsveç Finlandiya İngiltere

karşılıkları çok arttı. Ana muhalefet veya iktidar oldular.

Rusya parasını eksik etmiyor. ABD fikrini. Hatta Rusya öyle güçlü ki, S400 meselesi öncesi bunları Türkiyeye karşı konuşturtmayabiliyor da.

Türkiye'de sade Arapçılık (veya İslam ırkçılığı), bölgesel Kürtçülük bi de ölüp duası okunan ülkücülük var. Bak bugün ne diyor, bizim dedelerimiz olmasa bu trump hesap yapmak için bir sürü tahta kullanacakmış. Dedelerimiz? Müslüman dedelerimiz.

Türkiye'de politika çok salak insanlardan oluştuğundan toplumda çok salak olduğundan politika da sığ.

Reisin popülist olmasına da gerek yok zaten. Reis osursa oy alıyor.

Nasıl olsa Bade' lenen daha evvel de bade' lenmiş Hatta bazıları '' Nur Çeşmesinden '' içerek ?? nurlanmışlardırlar
Alıntı ile Cevapla
  #196  
Alt 22-05-2019, 21:24
Leonardo - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Leonardo Leonardo isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 12 Dec 2017
Bulunduğu yer: Ankara
Mesajlar: 1.371
Standart

2.) ABD merkezli işgale karşı olmamız, Maduro destekçisi olduğumuz anlamına gelmez. Maduronun hesabı, Venezuela halkınındır! Önce bunu teslim etmemiz gerekir. Öyledeğil mi?
- Evet. Önce kendi halkını koruman lazım.

Şu an dünyada hakim bir propaganda savaşı var, bu tür savaşlar, dünya paylaşım savaşlarınının arifesidir, son raddedir, abuk subuk propagandalarla bilinçlerimizi karartmamız gerekir... Öncelikle ABD ve bağlaşıklarının -iç, dış- sicili ve starejileri kabul edilemez, bu açık ve ortada. Safsatalarla bir yere varamayız. AB tipi demokrasinin esas koşulları toplumsal bilinç kadar ekonomik koşullara da bağlı. Yani tek bir koşula bağlı değil ve koşular değiştiğinde, rejimelrin, karakteri, biçimleri de değişebiliyor. kapitalizmde demokrasi demek ip üzerinde yürümek gibi, toplumsal bilinç ve refleks sürekli diri olmak zorunda..
- Medya okur-yazarlığı denilen bir şey vardır. Evet senin dediğin gibi bir savaş da vardır. Ama eğitimli insan kendini bunlardan kurtarıp doğru habere ulaşabilir.

Kaynakları hem iç hem de dış sermaye tarafından sömürülen bir ülkede egemen güç ve siyaset, demokrasiden yana tavır almayacaktır, bu tahteravalli gibidir, birisi düşmeden, diğeri yükselmiyor.
- Doğru. Ama öyle bir ülkede sermayeden de ne köy olur ne kasaba. Toplumsal sözleşme olmadan bir şeyler üretebilen kaç tane ülke var?

- Ancak doğal kaynakları çıkartıp satabilirler. bu da sürdürülebilir bir kalkınma biçimi, üretime dayalı bir ekonomi değildir. Yani gücü halka vermek zorundasın.

Yaşam standartlarının açlık sınırı veya altında seyreden toplumlar da, demokrasi bir ütopyadır, bu da bir paradokstur. Şöyle ki, temsili demokrasi varsa, yaşam standartları belirli bir oranda refah seviyesinde demektir(elbette kapitalist sisteme ve ülke kaynağıyla da orantılı düşünmeli), ya da tersi, yaşam standartları yükselmişse, temsili demokrasi eh işte... Elbette burada konu ettiğim temsili demokrasi ve zoraki, toplumsal bilinç ve egemenlerin saltanat kaygısıyşa içine yerleşmiş olan sosyal demokrasidir(tümüyle değil ama bazı kalemlerde, bazı temel hak ve özgürlükler zemininde)
- Tam tersini düşünüyorum. Öyle olsaydı K.Kore dünyanın en zengin ülkesiydi. Gücü bir adama veya gruba verdiğinde o grup sadece kendine çalışır. Kleptokrasi oluşur. herkes "pay alma" konusuna odaklanır kimse eğitim ile, ekonomi ile, sağlık ile ilgilenmez. Venezüella, Suriye, Türkiye, İran gibi ülkelerin durumu budur.

Bu dediğimin tek istisnası belki nazizimdir. Çünkü o kadar çok inasn öldürmüşler ki kimseden bir şey çalmalarına gerek kalmamış. Ve aynı sebep Stalinizmdir.

Çin modeli ayrı bir modeldir. Gerçek tek istisna da bence odur.

Gücü halka vermezsen. üretim filan nasıl yapılacak? Hırsızlar filan mı fabrika kuracak?
- Mantıksızlık.

O zaman Tayyip haklı. Biz DÜnya gücüyüz, S-300 üretiyoruz filan o zaman?

Propaganda savaşı olması için devlet denetiminde medya filan lazım. Yani hiçbir alakası yok. Ama buyrun. 20 sene daha yönetsin sizi. alın. Madem seviyorsunuz. Propaganda savaşı yaparız İran'daki gibi. İstiyorsanız bir şey diyemem

[QUOTETemsili demokrasi demek salt çok partilerin olması demek değildir, bu salt bir görüntü ve biçim olur, belirleyici değildir. Halkın, sınıfın, ne denli örgütlü olduğu, sanatın, kültürün, bilim ve siyasetin hangi temellerde yürüdüğü de önemlidir. Örneğin Türkiye de siyaset din-mezhepçilik ya da milliyetçilik esaslıdır, değil 10, 100 partide olsa bu koşulalrda demokrasiden söz edilemez, aidiyet siyaseti temelli bir tahakküm, hegomanyadan söz edilebilir -ki bunun adı SULTADIR. yani çok parti varsa=demorkasi anlayışı en temel yanılgıdır, esas kriter bu değildir. Sermaye yani paranın gücü ise sınırsızdır, her şey satın alınabilir, hükümet de, oylar da ve basittir, dinciliği esas almışsa, iş artık medyanındır, ve kolayca organize edilir. Medya ise elbette sermayenin elindedir, böylece demokrasi görüntüsü altında sulta iktidarı oluşur...]
[/QUOTE]

- İşte öyle bir siyasetin olmayacağını daha Kenan Evren döneminde söylemeye çalıştık. dinletemedik.

Normal siyaset liberaller (sağ) ve sosyalistler (sol) arasındadır. ve bu iki rengin tonları vardır. Aşırı sol ve aşırı sağ sistemin içinde tolere edilen unsurlardır. Yoksa, Hırvatistan ve Avusturya gibi, bunlar sistemi bozarlar. Brexit gibi saçma işin içinden çıkamayacağın şeylere neden olurlar.

O yüzden sermaye genelde neo-liberalleri destekler. Orta sınıf da sol partileri destekler. Öyle yuvarlanıp gidersin.

/Hegemonya filan değil. Atatürk her şeyi güzel kurdu. Ama Mederes'İn başını çektiği toprak sahipleri bütün dengeyi bozdular. Bu bir çeşit kırpılmış demokrasidir. Saçma bir durumdur. Ve çözümünü de kimse bilmemektedir. + 10 senedir net bir tek adam rejimidir. Yani Putinizmin bir varyasyonudur. Çok da uzmanı değilim.

Öyleyse, biz eğer bir taraf olacaksak, şu koşulda ve ilk etap tarafımız bağımsızlık karşıtı değil, bağımsızlıktan yana tavır koymamız gerekir. Çünkü burada ölçüt ve esas, işbirlikçi, peşkeşçi, rüşvetle iş yapan elitler ve sultasının değil milyonların hayatıdır. Buraya kadar anlaşılmayan bir şey var mı?
- Bilmiyorum.

Sonra ısrarla belirttim, AB demokrasisi, kaynak sömürüsü gibi avantajlara sahip, yani dünya kaynaklarından akıtılan bir pay var ve sosyal haklar belirli oranda karşılanabiliyor, ekonomik olarak pay ayrılabiliyor ve toplumsal bilinç en önemli faktör ve bu bilincin tarihsel bir kökeni, mücadele tarihi var. Bu olmasa ne olurdu? Şimdiki tablo olmazdı, ifadelerim tarafgirlikle değil, tamamen objektif, bilimsel bir tabana sahip, izah da ettim. Kaldı ki yoksulluk, açlık koşulları önemli etkendir, o koşullarda halk ayaklanmaya başlar, direnmeye, örgütlenmeye, bu ise demokrasinin olmadığına işaret eder hale gelir ve %1 ile %99 arasında çatışma başlar, sermaye sağı ve adiyet syasetini örgütler(Türkiye örneğine bakınız), izah etmiştim.. Demokrasi canlıdır, yaşamla ilgilidir, yaşamsaldır, dışarıdan postacı pakedi gibi, getirilebilir, alınıp, satılabilir bir ürün değildir.
-Şimdi sulandırdığımı düşünme. Ama yine tekrar ediyorum. Amerika dediğin canavarın da kendi içinde çok sorunu var. Tek tek anlatabilirim. Yani eskiden Bizans ya da Osmanlı bir yere giriyordu. Orayı talan edip kendi halkına toprak dağıtıyordu, kendi gücüne güç katıyordu.

Bu öyle değil. Modern dünyanın çok daha karmaşık sorunları var. Misal: eğitim sistemi. ABD'de paran yoksa ilköğretimi bile alamazsın. Okullarda ders yapılmıyor. Okullar büyük çocuklar için kreş işlevi görüyor ve yıllardır bu dorun büyüyerek devam ediyor.

Çünkü buna karşı çıkacak sendikaları, sol partileri, sivil toplum kuruluşları filan yok.

Yani dünyanın bütün petrolünü karşılıksız olarak Amerikaya da versen, o ülkede 18 yaşına giren herkes kimlik gösterip AR-15, Kalaşnikof, M-16 satın alabilecek ve okula gidip sınıf arkadaşlarını katledebilecek örneğin.

Yani sen bir çeşit küresel devrime inanıyor olmalısın. Ama şu anda öyle bir alternatif yok. Sosyalizm alternatifi tabi ki var. Ama bunu Alman Sosyalist Paritisi filan sağlayacak. FARC gerillaları, Putin ve Maduro sağlamayacak. Bu konuda anlaşmamız gerek.

Sıra Maduro'da mı, daha başında ifade ettim, ABD'nin işgal politakısına karşı çıkmam, beceriksiz Maduroyu destekleşdğim anlamına gelmediği gibi, mesele 1 kişi meselesi de değil. Bu tür isnatlar ne yazık ki en kaba safsata olamktan öte gitmiyor ve gidemez de. Şu koşulllarda, objektif-hakkniyetli analiz dahi çok zor, zira bir kuşatma, ambargo, darbe ve suiastler, egemen bir prpaganda enjeksiyonu yaşanıyor, oasıl bilgi verilere çok uzağız. Bolivarcılık, sosyalizmle de sosyal demorkasiyle de ilgili bir tabana sahip değil, esası bağımsızlıktır, çıplak kölelikten kurtuluş, milli bağımsızlık esaslıdır. Çünkü Latin Amerika yüzıllarca beyazların, bildiğiniz tipik ilkel köleliği ile yönetildi, bu insanların dedeleri, nineleri köleydi, bu insanların psikolojisini anlamak gerekiyor ve o pskoloji=sosyalimd emek değil, lafla olmuyor, gösterge gerekir ve henüz o göstergeler ortada yok(Chavez döneminde, kısmı olarak konsey](sovyet) örgütlenmeleri oldu ama yarıda kaldı). Bu insanlar BARON-MAFYA yimetimlerinden kurtulmalı, ha Maduro olabilir mi, olmayabilir, ancak ciddi tecrübe olacaktı, ABD savaş başlatıp çökmeseydi, bu toplumun kendi halinde deneyim kazanması engellenmeseydi(bilinçli engelleniyor, salt kaynak değil demokrasiden de korkuyorlar) lafzı edilen demokrasi namına da kazanımlar, bilinç, tecrübe edinebilecekti. O koşullarda maduro'yu silip atalabilirlerdi, bunu yapacak olan ve yapması gereken, karar verecek olan, oranın halkıydı, halkıdır. daha bağımlı ve kölelik koşullarını örgütleyecek olan ABD ve yandaşları, baronlar ve mafyalar olamaz.
- Şimdi. Gürcistan + Azeybeycan + Ermenistan'a bakalım. Hatta buna bir de Moğolistan'dan başlayarak, türki devletleri filan da ekleyelim.

Sonuncuları bırak. Da mesela Gürcistan AB'ye girebilir mi sence? Ukrayna Nato'ya girmeye kalktı diye Ruslar neler yapmadılar?

- Orası adamın arka bahçesi. (Türkiye'Nin Arka bahçesi filan yok. dediğim sebeplerle geri kaldığı için, Kıbrıs + Kürdistan'a bile zor izin verdiler).

ABD Gürcistan'da üs kurmaya çalışırsa, Ya da Gürcistan AB' ile yakınlaşırsa ne olur?

Üç kuruşluk Moğolistan mesela. ABD'den de geçtim. Türkler Moskova'ya sormadan Moğolistan'da önemli bir şey yapabilirler mi?
- Yapamazlar.

İsrail bile Önce Putin'e soruyor. "Şam'daki İranlıları vurabilir miyim?" -"Evet vurabilirsin" denirse F-22'ler o zaman kalkıyor.

Şimdi Che + Fidel birer halk devrimcisiydiler. Ki ABD onları bile caydırmaya çalıştı.

Da Puytin'İn şimdi, göstere göstere Venezüella'da iş yapmasını ben açıkçası anlamıyor. ABD'de hükümetin filan da kafası karışık. Trump'un hapse girme ihtimali var. Daha çok ona bağlıyorum.

Yani siyasi bilgim sınırlı. Ama G.Amerika ABD'nin arka bahçesidir. Soğuk savaşta filan da öyle olmuştur.

Netice: Umrumda da değil. Sen hiç mülteci oldun mu? Beni Almanya'ya alsalar olmak isteyeceğim bir şey değil. Ki adamlar kendilerini istemeyen dilini de bilmedikleri Brezilya'ya filan kaçıyorlar orada bazen dövülüyorlar ya da başka türlü kullanılıyorlar filan. Tarihte kendi halkına bunu yapan sosyalist bir lider yok.

"Hepsi yankilerin suçu" denmesi de mantıklı değil.

Bir diğer mesele de, -e görelik. örneğin Venezuela'da sosyalizmi, katışımcı demorkasiyi, konsey örgütlenmelerini desteklerim, ama bu yok, fakat aynı zamanda emperyalist hegomanya ve kukla devlet sözkonusu ise, bolivarcılığı savunmasam dahi, bağımsızlık hareketini desteklerim, bu bir tercihtir. örneğin bu gün kent konseyleri, yerel konseyler gibi örgütlenmeleri duymaktayız, kamuya dair, idare-yönetim açısından söz, karar yetkileri olmasa dahi, örgütlenme biçimi olarak bir ilerlemedir. Sovyetler yani konseyler, demokrasinin esası, organlarıdır, gerçek demokrasi ancak bu organlarla mümkün ve hiç bir kuruluş bu organları saf dışı bırakamamalı(yani partiler kendi içinde demokratik aygıtlar olmakla birlikte-tabi kapitalsit partilerde yine güçlü olanın borusu öter-, demokrasinin organları değildir ve asıl seçim konseyler üzerinden olmalıdır, çünkü demorkasinin öz organı, bedeni, vücudu, işlerliği konseylerdir)...
- Kukla develt asıl Rusya'nın etki alanlarında var. Tamamen Çekilmediği bütün ülkelerde hükümet moskova'Nın ne diyeceğine bakıyor.

ABD hegemonyası sistemi bence farklı. Daha çok parasal güce dayanıyor gibi. Muhtemelen ekonomik yaptırımlardan filan korkuyorlardır. Yani diplomatik bir hegemonya.

Da k.Marks'In sözünü ettiği emperyalizm artık bitti. Onu da bol bol konuşuruz. Da 1960'ların başında, Fransa Vietnam'da yenilince o olay bitti. Yani beyaz adamın gelip de o halkları modern silahları ile sindirmesi olayı, Mao'nun Gerilla savaşı ilkeleri vs. sayesinde bitti.

ABD emperyalizminin işleyişi farklı. silah gücü ile değil. Mesela Trump'un İranın canına okuması gibi düşün. Avrupa o kadar itiraz ediyor "Anlaşma yapıldı, çıkamazsın" filan deniyor. Ve adam sallamıyor.

Bu Trump ile ilgili bir durum. Adam göstere göstere ve tam bir emperyalist gibi davranıyor. Yine o kelimeyi kullanacağım. saygısızlık ediyor. İran halkının temsilcisine saygı göstermiyor. Böylece İran halkını Moskova'nın insafına terk ediyor.

Peki Trump'a karşı silahımız nedir?

1) Amerikan halkı. Adamın tekrar seçilmemesi. Amerikada Daha mantıklı bir başkanın olması
2) Bence Avrupa. gücü güç ile dengelersin. Şu anda Çin + Rusy AB'yi parçalamak istiyor (Putin Löpencilere para yediriyor, biliyor muydun?)
Oysa ki birlik olurlarsa, bir dahaki İran olayında "Biz senin İran yaptırımlarını tanımıyoruz" diyebilirler. Şu anda bunu diyemiyorlar.
3) Ülkelerin bağımsız hareket etmesi. Yani tamam. Venezüella bağımsız olsun. Önce bağımsız olsun. Ama Rusya sayesinde değil. O zaman onlar da başka ülkelerle birleşip "Tamam ama siz de çok abarttınız" diyebilirler.

Şu anda bu mu oluyor?

- Tam tersi. G.Amerikanın tamamı (Küba hariç) Maduro'nun gitmesini istiyor. Ülkede serbest seçimlerin olmasını istiyor.

Yani sapla samanı karıştırmayalım. Ama Trump'un kişiliğiyle de alakalı bence. Adamın ne olduğu ne olmadığı belli değil. Ve "algı operasyonu" diyorsunuz. O da kendi halkını K.Kore ile meşgul edip ellerindeki avuçlarındakini alan, Mesela Obamacare olayını bitiren bir kişilik, + Putin sayesinde seçildi filan.

/Ya salt ideolojik bakma. 70'lerde değiliz. Dağa çıkıp devrim yapacak, faşistlerle vuruşacak halimiz yok. yepyeni bir dünyadayız. biraz da tanımaya çalışın
Alıntı ile Cevapla
  #197  
Alt 22-05-2019, 21:36
ForumKirpisi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ForumKirpisi ForumKirpisi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Nov 2018
Bulunduğu yer: Merkez/Çin
Mesajlar: 1.838
Standart

trumpı devirince işler düzelcek mi

yeni düzen 2014'te başladı. obama vardı o zaman.

Nasıl olsa Bade' lenen daha evvel de bade' lenmiş Hatta bazıları '' Nur Çeşmesinden '' içerek ?? nurlanmışlardırlar
Alıntı ile Cevapla
  #198  
Alt 22-05-2019, 21:52
ForumKirpisi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ForumKirpisi ForumKirpisi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Nov 2018
Bulunduğu yer: Merkez/Çin
Mesajlar: 1.838
Standart

İngiltere Almanya da falan sol partiler de çok komik ya.

Örneğin Labour'un zamanında Irak savaşına İngiltereyi ne denli katmak istediği falan.

Şimdi sağ partiler onun üzerine başarılı oldu bizi savaşa soktunuz diye halbuki şimdi ABDye yandaş oldular.

SDP ise AKP hükumetini amma desteklemişti ya.


Bunlardan devrim gelir mi ahahah hepsi ABDnin işbirlikçisi

Nasıl olsa Bade' lenen daha evvel de bade' lenmiş Hatta bazıları '' Nur Çeşmesinden '' içerek ?? nurlanmışlardırlar
Alıntı ile Cevapla
  #199  
Alt 22-05-2019, 22:22
ForumKirpisi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ForumKirpisi ForumKirpisi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Nov 2018
Bulunduğu yer: Merkez/Çin
Mesajlar: 1.838
Standart

CHP'den, Atatürkçülükten ve ulusalcılıktan ABD, NATO, AB niye korkuyor acaba.

Çok acayip.

Geçen gün bi yazı vardı, bu korkudan dolayı AKP'ye şans verilmişti diye. Niye korkuluyor ki?

Bu yazıyı yazan kaDIN da korkuyordu galiba. Çoktan böyle şeyler görüyoduk, Atatürkçülük tehlikesi falan diye.

Başörtüsü serbest kalsın diye biryerlerini yırttılardı falan. Türkiye İslami çizgide dursun ilginç.

Adige konfederasyonu bu işe bi çözüm bulacaktır.

Osman Kavalayı indirmek de çok acayip ya. Adam silahsız Ermenistanı feth ediyordu. Ajan gibi bi tip namıssız.

şüpheci 1 osman 2.

Nasıl olsa Bade' lenen daha evvel de bade' lenmiş Hatta bazıları '' Nur Çeşmesinden '' içerek ?? nurlanmışlardırlar
Alıntı ile Cevapla
  #200  
Alt 22-05-2019, 23:16
ForumKirpisi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
ForumKirpisi ForumKirpisi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 27 Nov 2018
Bulunduğu yer: Merkez/Çin
Mesajlar: 1.838
Standart

alman eğitim sisteminde köpekle sınıfları arıyolar, ilkokul çocukları çalı arasında esrar içiyo falan.

finlandiya eğitim sistemi deyip kremalı pasta yaptıkları şey de dünyanın en fos şeyi.

bunlar ne yaparlarsa en güzeli oluyor ahahaühü.

Nasıl olsa Bade' lenen daha evvel de bade' lenmiş Hatta bazıları '' Nur Çeşmesinden '' içerek ?? nurlanmışlardırlar
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 09:30 .