Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 23-08-2009, 18:48
yucemanitu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
yucemanitu yucemanitu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jun 2008
Mesajlar: 3.591
Standart Muhammed Kuran'ı Nasıl Yazdı?

Muhammed’in vahiy kâtipliğini yapanlar genellikle eski Hıristiyan ve Yahudilerdi. Bunlar Muhammed’e kendi dinlerine dair her şeyi öğretirdi. Bunlardan, Bel'am, Yeiyş, Abisâ, Yesara, Cebra, Selman Farisi, Abdullah bin Selam en bilinen yardımcılarıdır. Muhammed’in ayrıca ticaret yaptığını Suriye’ye gittiğini kervanlara komuta ettiğini ve gezip gördüğü yerlerde de din alimlerinden çok şey öğrendiğini de düşünürsek onun eski mitolojilere değişik dinlere aşinalığı olduğunu fark edebiliriz. Zâten Mekke ahalisi de bunun farkındaydı. Muhammed’in Allah’tan indiğini iddia ettiği Kuran ayetlerine eskilerin masalları diyorlardı ki bu Kuran’da da yazar:

ENFAL SURESİ : 31 Ayetlerimiz onlara okunduğunda şöyle derler: "Tamam, işittik. İstersek bunun gibisini elbette ki söyleriz; öncekilerin masallarından başka şey değil ki bu!"

FURKAN SURESI : 5 Dediler ki: "Öncekilerin masallarıdır bu. Birilerine yazdırdı onu. O ona sabah-akşam birileri tarafından yazdırılıyor."

Şimdi bir de Nahl 103’e bakalım: And olsun ki: 'Ona elbette bir insan öğretiyor' dediklerini biliyoruz. Kast ettikleri kimsenin dili yabancıdır, Kuran ise fasih Arapça'dır.

Elmalılı’nın tefsirinden yaptığım alıntıya bir bakalım:
Mekke'de Amir b. Hadra'mî'nin "Cevrâ" veya "Yeîyş" adında Rum asıllı bir kölesi varmış, okuma-yazma bilirmiş ve kitap ehli imiş. Herkesi İslâm'a davet eden Allah'ın elçisi bazen Merve'de onu meclisine alır konuşurmuş. Kureyş müşrikleri buna kızar, Kur'ân'ı Muhammed'e bu hıristiyan öğretiyor diye alay etmek isterlermiş. Bir de Cebrâ ile Yesâra adlarında iki Rum, Mekke'de kılıç yaparlar, aynı zamanda Tevrat ve İncil okurlarmış, Hz. Peygamber arasıra bunlara uğrar, okuduklarına rast gelirse dinlermiş. Bazıları da bunu bahane etmek istemişler. Bir de Huveytıb b. Abdü'l-'Uzzâ'nın kölesi Abisâ kitaplara sahib imiş, müslüman olmuş, bunu gören müşrikler, "İşte Muhammed'e bu öğretiyormuş" demeğe kalkışmışlar. Bir de Selmân-ı Fârisî'den bahsedilmiştir.

İşte Nahl 103’te Muhammed Kuran’ı bu kişilerden öğrendikleriyle yazdırdığını inkâr ediyor ve Rumların dilinin yabancı olduğunu oysa Kuran’ın Arapça olduğunu söylüyor. İyi güzel de bu adamlar hiç Arapça bilmese bile yıllarca Kervanların başına geçen Rumlarla ticaret yapan Muhammed Rumca bilmiyor muydu? Üstelik tefsirde Muhammed’in Yeiyş ile konuştuğu ve Cebrâ ile Yesâra’nın Kuran ve Tevrat okumalarını dinlediği yazılı. Temel alınan kaynağın da bir Müslüman tarafından yazılmış olan tefsir olduğuna dikkati çekeyim.

Abdullah b. Selâm, Medine Yahudilerinin ileri gelen âlimlerinden biri idi. Büyük bir âlim olan babası Selâm'dan birçok şeyle birlikte, Tevrat'ı ve tefsirini de öğrenmişti. Şimdi İslami bir siteden yaptığım alıntıya bakalım:
Medîne'de bir takım Yahûdî topluluğu Resûlullaha gelerek dediler ki:

- Senin getirdiğin dinde recm var mıdır?

Resûlullah efendimiz de onlara sordu:

- Recm cezâsı hakkında Tevratta ne yazıyor?

- Tevratta recm cezâsı yoktur.

Abdullah bin Selâm Yahûdîlere dedi ki:

- Yalan söylüyorsunuz! Tevratta recm âyeti vardır.

Bunun üzerine Tevratı getirip açtılar. Yahûdîlerden birisi elini recm âyetinin üzerine koyarak bundan önceki ve sonraki âyetleri okumaya başladı. Abdullah bin Selâm ona:

- Elini kaldır! dedi.

O da elini kaldırınca recm âyeti göründü. O zaman Yahûdîler dediler ki:

- Ey Muhammed! Abdullah bin Selâm doğru söyledi. Tevratta hakikaten recm âyeti vardır.

Bayağı ilginç Muhammed cevap vermek yerine neden Tevrat’ı soruyor, bu bir kenara Muhammed’in hemen yanında olan kişilerden biri Abdullah bin Selam’ın Tevrat bilgisinin ne kadar iyi olduğunu da görüyoruz. Abdullah bin Selam da babası gibi din alimi bir Yahudi’ydi.

Selman Farisi ise önce Zerdüşt bir İranlıydı daha sonra Hıristiyan olmuştu en sonunda Müslüman olan Selman’ın Muhammed’e çok faydası dokunmuştu. Zerdüştçülük dininin peygamberi Zerdüşt’ün de tıpkı Muhammed’in miracı gibi kalbini yıkayan bir melekle göğe yükseldiğini hatırlatmakta fayda var. Selman Zerdüşt dinini ve Hıristiyanlığı çok iyi bilirdi. Bilgisi ve ilmiyle çokça övülen Selman’a ve ekibin diğer üyelerine Muhammed çok şey borçludur.

SAPERE AUDE!
"Cehennemliklerin en hafifi azaplısı ayaklarına ateşten iki nalın giydirilmiş olan kimsedir. Bu nalınlar o kimsenin beynini tıpkı bir kazan gibi kaynatırlar. Kulakları kor, azı dişleri kor ve kirpikleri yalazdır. Karın boşluğundaki iç organları eriyip ayaklarından akar. Bu kişi en hafif azaplı cehennemliklerden biri olduğu halde en ağır cehennem azabını çekenlerden biri olduğunu zanneder." (Müttefekün Aleyh)
"Onların derileri pişip yandıkça azabı duymaları için onlara yeni cilt giydiririz." (Nisa; 56) Hasan-ı Basri şöyle demiştir: "Onların derileri günde yetmiş bin kere yanar ve yenilenir."
Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur: "Cehennem ehlinin alt çeneleri göğüsleri üzerine iner, üst çeneleri de alınlarına kadar çıkar. Bundan sonra sırıtan bir kelle halinde kalırlar." (Tirmizi)

Allah işkence edenlerin en hayırlısıdır.
http://kloroben.blogspot.com/

http://blog.radikal.com.tr/Bloglar/malumat-i-siddik
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 23-08-2009, 19:31
malul malul isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 16 Aug 2009
Mesajlar: 57
Standart

15 Saaattir oruçluyum
gergin , asabi kavgacı vs. olmam gerekiyor ama sayenizde gülebiliyorum.
İnanamadığınız şey ne kadar çok yoruyor sizi.

Vallahi sırf sizin gibi hergün gelip forumda böyle sorular sormaktansa inanamayı tercih ederdim.

Bunlar buraya yazdıklarınız. Kimbilir kendi başınıza kaldığınızda neler oluyordur iç dünyanızda!
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 23-08-2009, 19:31
ugurce82 ugurce82 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 02 Jul 2009
Mesajlar: 829
Standart

Muhammedin kuranı yazarken genelde kullandığı yöntem genelde o anki ihtiyaçlarına göredir ve duruma göre kurana ayetler koyar. Bu konuyla ilgili İlhan ARSEL in Kuranın eeleştirisi 3 adlı kitabında gayet güzel açıklamalar vardır mesela;


Öğleleri Kuşluk Uykusundan Uyandırılmaması İçin
Tanrı'dan Ayet İndiğini Söyler (K. 49, Hucurat Suresi, Ayet 4-5)

Öğle vakitlerinde kuşluk uykusuna yatmak gibi bir geleneği vardı Muhammed'in! Fakat uykuya yattığında
ara sıra rahatsız edildiği için hicretin 9. yılında bu geleneğini Tanrı'dan geldiğini söylediği bir vahye
bağlamak ihtiyacını duymuştur. Şöyle ki:
Hudeybiye Seferi'nden ve Mekke'nin Fethi'nden sonra, daha doğrusu hicretin 9. yılında Muhammed iyice
güçlenmiş olduğu için, Arap kabilelerinin uluları, artık ona karşı gelinemeyeceğini anlamışlar ve heyetler
halinde sırayla onu ziyarete gelip "biat" ettiklerini, is-lama girdiklerini bildirmeye başlamışlardır. Beyzavi
ve İbn-i Hişam gibi kaynakların anlatmasına göre bunlardan Beni Temim kabilesinin temsilcileri, bir gün
öğle sıcağında seksen kişilik heyet halinde, Muhammed'in bulunduğu odaların önüne gelerek görüşmek
isterler ve "Ya Muhammed! Bize çıksana!" diye yüksek sesle bağrışırlar. O sırada Muhammed
kadınlarından birinin odasında kuşluk uykusuna yat-

mış uyumaktadır. Bu bağrışmalar üzerine uykusundan uyanır ve fena halde öfkelenerek söylenir. Ve bir
daha hiç kimselerin kendisini kuşluk uykusundan bu şekilde uyandıramaması için Tanrı'dan vahiy indi
diyerek Kur'an'a şu ayeti koyar:
"(Ey Muhammed!) Sana odaların ötesinden seslenenlerin çoğu, akıllan ermeyen kimselerdir. Eğer onlar,
sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu. .." (K. 49, Hucurat
Suresi, ayet 4-5.)
Söylemeye gerek yoktur ki, böylesine basit işlere Tanrı'yı araç edinmenin Tanrı fikrini yüceltici bir yönü
yoktur.

Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 23-08-2009, 19:37
ugurce82 ugurce82 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 02 Jul 2009
Mesajlar: 829
Standart

malul´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
15 Saaattir oruçluyum
gergin , asabi kavgacı vs. olmam gerekiyor ama sayenizde gülebiliyorum.
İnanamadığınız şey ne kadar çok yoruyor sizi.

Vallahi sırf sizin gibi hergün gelip forumda böyle sorular sormaktansa inanamayı tercih ederdim.

Bunlar buraya yazdıklarınız. Kimbilir kendi başınıza kaldığınızda neler oluyordur iç dünyanızda!
Malul sen gülmeye devam et bizim burada bunları yazmaktaki amacımız sizlerin birçoğunuzun bilmediği bilgileri insanların arzına sunmaktır. Yani halkı aydınlatmaktır. Bir kişiyi bile bilgilendirmek bana büyük bir kıvanç vermektedir. Çünkü bu tür safsatalar yüzünden milletimiz cahil kalmakta ve bir adım ilerleyememektedir. Sizin gibi boşvermişler yüzünden halk cahil kalmaya devam edecektir. Siz gülün gülün ve aç kalıp allahınıza yaranacağınıza inanmaya devam edin sonra da orada burada ne olacak bu memlektin hali deyin. Başkalarıda gelsin kürt açılımı münevver falan derken milleti uyutup ülkeyi uçuruma götürsün sizinde oğullarınızın geleceği mahvolsun.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 23-08-2009, 19:39
niveru niveru isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 11 Sep 2008
Mesajlar: 781
Standart

her hukum ayeti istisnasiz , belli bir ihtiyac sonrasi ortaya cikmistir, oyle planli programli onceden dusunulmus ve bildirilmis bir hukum ayeti yoktur..

Tamamen istim arkadan gelsin mantigi ile yazilmislardir.gunubirlik ,gelecege dair hic bir ongorude bulunulmadan yazilmistir.

geri kalanlarda eskilerin masallaridir , hepsi bu

ceremesini cektik eller zulmunde duslerimizde hep guzellikler vardi onlarda senin gibi uzakdi
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 23-08-2009, 19:54
malul malul isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 16 Aug 2009
Mesajlar: 57
Standart

Arkadaşım, amacını gözden geçir. Beni sorgulamamakla, aklımı kullanammakla, bilim-dışılıkla suçlayan insanlar kalkmış burada bana "iman edecek" başka bir alternatif sunuyorlar.

Allah kabul etsin dostum ben almıyorum benim inandığım bana yetiyor.
Bundan bahsediyorum, gülünecek birşey olduğundan değil. Zaten konuya değil size gülüyorum.
Neyse iftara çok az kaldı ben sofraya geçiyorum. Allahıma yaranmaya çalışayım biraz daha.
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 23-08-2009, 20:03
ugurce82 ugurce82 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üyeliğini Sonlandırmış
 
Üyelik tarihi: 02 Jul 2009
Mesajlar: 829
Standart

Kendi Yanında Yüksek Sesle Konuşulmaması ya da Önüne Geçilmemesi İçin Kur'an'a Ayetler
Koyar (K. 49, Hucurat Suresi, Ayet 1-3)
Giderek güçlenip itibarının arttığını görmekle Muhammed yavaş yavaş kendisini öylesine "yüce" görmeye
başlamıştır ki, önüne geçilmesine ya da kendi sesini bastıracak şekilde konuşulmasına dahi tahammül
edemez olmuştur. Nitekim yukarıda belirttiğimiz olaydan, yani Beni Temim heyetinin İslam olmasından
hemen sonra Ebu Bekir, kendi ahbaplarından Ka'ka İbn-i Ma'bed İbn-i Zürare adında birini bu kabilenin
başına "emir" olarak tayin etmesi için Muhammed'e başvurur. O sırada orada bulunmakta olan Ömer b.
Hattab, Ebu Bekir'in bu teklifine karşı çıkar ve Ka'ka İbn-i Ma'bed yerine başka birini teklif etmek üzere:
"Hayır o olamaz, Akra İbn-i Habisi (bu göreve) tayin buyurunuz" diyerek Muhammed'den ricada bulunur.
Ömer'in bu müdahalesine Ebu Bekir içerler ve yüksek sesle ona: "Sen muhakkak bana muhalefet etmek
istiyorsun" der. Bu sefer Ömer sesini yükselterek "Hayır sana muhalefet etmek istemeni" diye karşılık verir. Onların seslerini biraz fazlaca yükseltmiş şekilde konuşmalarından rahatsız olan
ya da bunu kendisine karşı saygısızlık sayan Muhammed, Tanrı'dan şu ayetin indiğini söyler:
"Ey inananlar!... Seslerinizi Peygamber'in sesinden üstün yükseltmeyiniz. Seslerini Peygamber'in yanında
kısan kimseler, Allah'ın gönülehni takva ile sınadığı kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük ecir vardır..."
(K. 49 Hucurat Suresi, ayet, 2-3.) (Abdullah İbn-i Zübeyr'in rivayetine dayalı hadis için bkz. Sahih-i Buhari Muhtasarı, c.X, s.370-1, Hadis
No: 1646. Bu konuda ayrıca Celaleddinal-Suyuti'nin yapıtlarına, özellikle bkz. Luhah al-nukül al-Kur'an.
Ayrıca bkz. Elmalılı H. Yazır, age, c.VI, s.4447 vd.)
Görülüyor ki, Muhammed'in yanında seslerini kısan kimseler, Tanrı'nın gönüllerini korku ile sınadığı
kinişlerdir ve bunlar büyük mükafatlara konacaklardır. Söylemeye gerek yoktur ki, bütün bu işler Tanrı'yı
araç edinmeden yapılabilecek (ve daha doğrusu yapılması gereken) şeylerdendi. Ne var ki, Muhammed için
kişileri kendisine itaatkar kılmanın en kolay yolu "vahiy indi" diyerek iş görmekti. Dikkat edilecek olursa,
böylesine basit bir iş için dahi Muhammed, Tanrı'dan "mağfiret ve büyük ecir" geleceğini vaat ederek iş
görmüş ve kişileri sırf kendi çıkarı doğrultusundaki davranışlara zorlamıştır.
Şimdi muhtemelen şöyle denecektir: "Tanrı elçisinin yanında ve onu rahatsız edercesine konuşmak ve
tartışmak doğru değildir; bu itibarla böyle bir kurala gerek vardı!" Pek güzel ama, böylesine basit buseye
Tanrı'yı karıştırmak gerekir mi? Kaldı ki, bu yasağı koyduğu tarihlerde Muhammed, artık iyice güçlenmiş
ve korku salarak herkesi sindirmiş durumdaydı: "Yanımda yüksek sesle konuşmayı yasakladım" demiş olsa,
buyruğu yine de yerine getirilmiş olurdu. Bu böyle olduğuna göre yüksek sesle konuşmayı önlemek için
"Tanrı'dan vahiy indi" demenin ve üstelik bir de Tanrı'nın "mağfiret ve ecir" vereceğini söylemenin alemi
var mıydı? Elbetteki yoktu! Ama Muhammed, yukarıda da dediğimiz gibi, her işini öylesine Tanrı
aracılığıyla yapmaya alışmıştı ki, yüksek sesle konuşmaları önlemek ya da öğleleri kuşluk uykusundan
uyandırılmamak için bu yola başvurmakta sakınca bulmamıştır.
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 23-08-2009, 20:04
yucemanitu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
yucemanitu yucemanitu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jun 2008
Mesajlar: 3.591
Standart

Gülmeye devam et çaresiz kaldığınızda yapabildiğiniz tek şey gülmek zaten. Burada bir bilgi verilmiş İslami kaynaklar referans alınarak bir şeyler hazırlanmış, bunu bir didişme vesilesi olarak değil bir bilgi paylaşımı olarak görmeni yeğlerdim. Kimsenin sana bir iman alternatifi gösterdiği yok, istediğin gibi inanabilirsin ama Cennet ümidiyle beklerken bu dünyayı kaybetmek gibi bir acı gerçek var. Sömürenlere boyun eğmek yerine mücadele etmek hakkını almak gereklidir ama maalesef din Cennet vaadiyle öbür dünya umuduyla insanın mücadele hevesini törpüler, törpüledi, törpülüyor.

SAPERE AUDE!
"Cehennemliklerin en hafifi azaplısı ayaklarına ateşten iki nalın giydirilmiş olan kimsedir. Bu nalınlar o kimsenin beynini tıpkı bir kazan gibi kaynatırlar. Kulakları kor, azı dişleri kor ve kirpikleri yalazdır. Karın boşluğundaki iç organları eriyip ayaklarından akar. Bu kişi en hafif azaplı cehennemliklerden biri olduğu halde en ağır cehennem azabını çekenlerden biri olduğunu zanneder." (Müttefekün Aleyh)
"Onların derileri pişip yandıkça azabı duymaları için onlara yeni cilt giydiririz." (Nisa; 56) Hasan-ı Basri şöyle demiştir: "Onların derileri günde yetmiş bin kere yanar ve yenilenir."
Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur: "Cehennem ehlinin alt çeneleri göğüsleri üzerine iner, üst çeneleri de alınlarına kadar çıkar. Bundan sonra sırıtan bir kelle halinde kalırlar." (Tirmizi)

Allah işkence edenlerin en hayırlısıdır.
http://kloroben.blogspot.com/

http://blog.radikal.com.tr/Bloglar/malumat-i-siddik
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 23-08-2009, 20:31
malul malul isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 16 Aug 2009
Mesajlar: 57
Standart

yucemanitu´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Gülmeye devam et çaresiz kaldığınızda yapabildiğiniz tek şey gülmek zaten. Burada bir bilgi verilmiş İslami kaynaklar referans alınarak bir şeyler hazırlanmış, bunu bir didişme vesilesi olarak değil bir bilgi paylaşımı olarak görmeni yeğlerdim. Kimsenin sana bir iman alternatifi gösterdiği yok, istediğin gibi inanabilirsin ama Cennet ümidiyle beklerken bu dünyayı kaybetmek gibi bir acı gerçek var. Sömürenlere boyun eğmek yerine mücadele etmek hakkını almak gereklidir ama maalesef din Cennet vaadiyle öbür dünya umuduyla insanın mücadele hevesini törpüler, törpüledi, törpülüyor.
Kimsenin bana iman alternatifi örendiği yoksa yani sizin söylediklerinize inanamamı beklemiyorsanız amacınız nedir bunu yazmada?
Ben bilgi paylaşımı olarak yazdım ama kimse inanamasın bu söylediklerime mi diyorsunuz?
inanılmamasını beklediğiniz bir teori neden vardır?

"Dünyayı kaybetmek" ?
Bunu ben anlayamadım, aksine bir "günahkar" olarak dünyada kaybettiğim pek birşey olduğunu düşünmemekteyim. Bunun yanında bir "inanan" olarak da öteki dünyayı da kazanma ümidiyle yaşıyorum. Yani ortalama 60-70 yıl + sonsuz saadet var benim planlarımda. Bu durumda kaybeden ben mi oluyorum?

"insanın mücadele hevesini törpüler"
Amaçsızca söylenenmemiş olsa gerek bu söz. Peki din bunu nasıl yapıyor?
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 23-08-2009, 20:42
yucemanitu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
yucemanitu yucemanitu isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
 
Üyelik tarihi: 19 Jun 2008
Mesajlar: 3.591
Standart

Amacım herhangi birinin bunu okuyup düşünmesi aceba demesi yani özellikle siz değil yani herhangi biri. İnanan inansın inanmayan inanmasın hoş burada kaynak da belirtilmiş gönlün kani değilse değişik kaynaklardan Nahl 103 tefsiri okuyabilirsin. Kendin kontrol ettikten sonra da artık ortada inanıp inanmama sorunu da kalmaz.

Bu dünyada bir hayat yaşıyoruz 60-70 yıllık belki daha da kısa bir hayat posamız çıkıncaya kadar çalışıp didiniyoruz diğer tarafta ise bizim emeklerimiz üzerinden para kazananlar var fabrikalarda binlerce işçi üretirken kaymağı onun sahibi yiyor mesela insanlar öbür dünyaya dair hayalleri olmasa Cennet avuntusu ile yetinmeseler kesinlikle bu haksızlığz isyan ederlerdi işte bu Cennet vaadi insanların bu dünyada mücadele edip hakkını alma hevesini törpülüyor. "insanın mücadele hevesini törpüler" den kastım budur.

Önünüzde bir yazı var internet var kendiniz de kontrol edebilirsiniz bu olanak var. Bundan sonra ise tabii ki inanıp inanmamak size kalmış kimse kimseyi zorlayacak değil ama benim ricam Nahl 103'ün bir tefsirine bakmanızdır o kadar. İnanıp inanmamak kişinin kendi takdiri.

SAPERE AUDE!
"Cehennemliklerin en hafifi azaplısı ayaklarına ateşten iki nalın giydirilmiş olan kimsedir. Bu nalınlar o kimsenin beynini tıpkı bir kazan gibi kaynatırlar. Kulakları kor, azı dişleri kor ve kirpikleri yalazdır. Karın boşluğundaki iç organları eriyip ayaklarından akar. Bu kişi en hafif azaplı cehennemliklerden biri olduğu halde en ağır cehennem azabını çekenlerden biri olduğunu zanneder." (Müttefekün Aleyh)
"Onların derileri pişip yandıkça azabı duymaları için onlara yeni cilt giydiririz." (Nisa; 56) Hasan-ı Basri şöyle demiştir: "Onların derileri günde yetmiş bin kere yanar ve yenilenir."
Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur: "Cehennem ehlinin alt çeneleri göğüsleri üzerine iner, üst çeneleri de alınlarına kadar çıkar. Bundan sonra sırıtan bir kelle halinde kalırlar." (Tirmizi)

Allah işkence edenlerin en hayırlısıdır.
http://kloroben.blogspot.com/

http://blog.radikal.com.tr/Bloglar/malumat-i-siddik
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 08:46 .