NikolaTeslis´isimli üyeden Alıntı
Hanbeli mezhebi kurucusu, "Allah her yerde derseniz kafir olursunuz" diyor. Neredeyse bütün ilahiyatçılar Allah'ın Kur'an döneminde gökte olduğunun anlaşıldığında hemfikir. Hristiyanlar hala dua ederken "Göklerdeki rabbimiz" derler. İslamda da eller göğe açılır. Minareler göğe doğrudur. Vahiyler yüksekliklerde gelir. Tepeler kutsaldır. Vahiyler iner, göklerde katmanlar vardır. Melekler süs olsun diye kanatlı değildir. Miraca çıkılır, Cebrail iner. Hep yükseğe-yukarı işaret ediliyor. İster evren de ister gök de ister uzay de ister galaksi de. Hala bunun davası mı yapılır ya?
|
Evet...
İnanca göre yeri de bellidir.
Önemli bir tasviri ve temsili ise kubbelerdir...
Şöyle ki, islama göre, yer ve gök ayrılmıştır. Temsili tasviri ise cami kubbeleridir. İç tarafıdır.
Zemin, yer'i temsil eder. Kubbe ise göğü. Aralarında 7 kat gök vardır. En tepede ise, merkez noktası vardır, işte o nokta Allah'ın arşı ve tahtıdır. Etrafında birleşen çizgiler ise arşın, merkezi olduğu kadar, tahtın arş üzerinde yükseltildiği-taşındığını da betimler.
Kandiller ise yıldız gibidir.
Böylece tepe-merkez noktasındaki
gözetleyici, zemindeki herkesi görrmüş olur.
Bu aslında, evvel mitolojilerden devralınan,
gözetleyen göz inancından mirastır denebilir.
Aslına uygun, kubbelerin(Allah'ın evi!) iç-merkezinde(Hamele-i arş) normalde 8 melek tasvir edilmeli. Yani çevresinden, merkeze doğru indikçe melek sayısı azalmalı ve merkez noktanın etrafında 8 meleği temsil eden betimlemeler-emareler olmalı.
Bkz. Hâkka Suresi, 16,17
Ve bir şeyi
TAVAF edebilmek için, o şeyin
bir yerde ve merkezde olması gerekir - değil mi?
Bkz. Mün'in, 7
Kısaca her yerdedir vs hikaye... Örneğin kabe'ninde tavaf edilmesinden söz ederler, kabe her yerde olsa etrafında dönmek mümkün olur mu?
Hem nedir?
Her yerde olan, hiç bir yerde değildir.
Her şeyi gören, hiç bir şeyi göremez.
Her şeyi bilen, hiç bir şeyi bilemez.
Her şeyi duyan hiçbir şeyi duyamaz.
Zira bir şeyi görmek, duymak, bilmek, ancak diğerlerinden ayırabilmekle, farkın, farkındalığıyla, refrans, kıyasıyla mümkün... Her ses aynı frenkensta olsa, ses duyulamazdı... Ve her yerde olan, hiç bir yerde tarif edilemez, çünkü o yerde değildir(bir yerde olmadığı için her yerdedir denmiştir), o yerde olduğu iddia edildiği an, başka bir yerde olmadığı itiraf edilmiş olur...
İnsanlar, ne yazık ki, baskı, akıl oyunları, korku, kaygı, umut, beklenti, hayal, sonsuz yaşam vb istismarıyla yüzyıllardır önce cehaletine ve onların bu zaaflarını kullanan sistematik dinlere, sora ise bu sistematik kurumalrı kendi çıkarı için örgütleyen egemen-haramilere köleler... Ama insan önce, aklı, bilgisi, bilinci,-eksikliği-, koşullarıya kendisinin kölesidir-köle sayar-kabullenir, sonra ötekinin... Köleleri kullananları fisikel anlamda itip, kalkmakla da, dinlerin gerçek yüzünü birilerinin salt bilmesiyle de sorun çözülmez, sorunu ancak köle-kul olanın bu farkındalığa erişebileceği bilince sahip olmasını sağlamak... Bilinçlenmeyle, akıl, mantık, bilimsel düşünme ve bilimsel-objektif veri, sorguyla, ancak objektif veri yoluyl, böylece nesnel gözlemle bilgi edinebildiğimizi kavramakla mümkün.