Uyuduğumuz için mi rüya görüyoruz, yoksa rüya görmek için mi uyuyoruz!
Elbette pek çoklarımız uyuduğumuz için rüya gördüğümüz bilincindedir ve böylede düşünür, bu normaldir tabi, ben bu noktada ekstra olarak rüya görmek için uyduğumuz düşüncesine de sahibim biraz, bazen öyle zamansız uyku bastırıyor ki uyumamak elde olmuyor ve uyuyorum, rüya gördüğümde oluyor, görmediğimde.
Sanki rüya görmek isteyen tarafım, yeter artık uyuda ben özgür olayım der gibi.
Rüya görmediğim zamanlarda bile bir şekilde rüya gördüğümü, ve bunu hatırlamadığımı da varsayıyorum, rüya gördüğüm zamanlarda bu bazen çok uzun oluyor, bunu hissediyorum ama uyandığımda 1-2 sn. den fazla bir görüntü de kalmıyor aklımda.
Burada şöyle bir şey oluyor dersem, ne denir bilemem ama rüyada ki yaşamla dünyada ki yaşamın arasında aslında çok bir fark yok...
Her türlü endişe, korku, sevinç, cinsellik, vs. vs. olduğu gibi fizik ötesi durumlarda oluyor rüyalarda, örn. uçmak gibi.
Lakin ortak duygular iki tarafta da değişmiyor.
Rüya neden kısa sürüyor?
Aslında dünya da kısa sürüyor, şuan da durarak geriye bakıldığında, tüm yaşamımızı en ince detayına kadar hatırlamak değilde, (böylesi varsa bilemem) parça parça karelerden fazlası hatırlanmıyor, oysa yıllar süren uzun bir yaşam yaşadık, yaşıyoruz.
Sürekli üst üste yazan anılar, eskiyi bize unutturuyor, rüyada bu böyle oluyor, rüyada ki yaşamda yerinde durmadığı ve sürekli ileri hareket halinde olduğu için, anılar üst üstte yazıyor.
Yani rüyada da uzun bir yaşam yaşanıyor aslında ve geriye kalansa parça parça olan anlardan ötesi değil, uyandığımızda da anca bunları hatırlayabiliyoruz... Oysa aralarda ve rüyanın başlangıcında çok daha fazla detay olduğunu hissediyoruz, lakin bizim hatırladığımız genelde bir nevi farkındalık anlarından ötesi değil.
Evlenmek, çoluk çocuğa karışmak onları büyütmek gibi bir sürü aktivite oluyor ve biz sondan baktığımız içinde kısa sürmüş görünüyor.
Bu açıdan bakınca dünyada kısa görünür.
Birde rüyada ki yaşam bittiği içinde onu kısa görürüz, zira film bitmiştir, dünyada ki yaşam bitmediği, film devam ettiği için bize uzun görünür.
Mesela rüyalarımızda pek çok kezde ölmüşüzdür, ölüm şoku denen hadise bize ölüm anını sildirdiği gibi geriye doğru izlerde bırakır... bazen rüyada katilin biri sizi kovalar, veya bir canavardan kaçarken ayaklarınız gitmez, koşamaz, bağıramaz, hareketleriniz ağırlaşır filanya, çok geçmez de uyanırsınız. Bu da işte rüyada ki ölüm anının bir eseridir.
Yani o canavar sizi yakalamış ve öldürmüştür aslında, tam o anı hatırlamazsınız, ondan bir öncesini hatırlarsınız ki o anlarda da çoğunca bozulmalar olur, bu yüzden koşamaz, bağıramaz filan hissedersiniz.
ve uyandığınızda da oh şükür dersiniz ki bunu bende çok demişimdir.
Dediğim gibi bu rüya aleminde ki ölüm hadisedir, ve öldüğümüzün bile bilincinde olmayız, neticede süreçte yumuşaktır.
Dünyada ölümde bundan farklı olmasa gerektir, değil mi ki insanın ölüm şoku denen sigortası vardır, süreç her daim yumuşak olacaktır.
Velhasıl rüyalarımız bize pek çok deneyimler sunarken, kendimizle ilgili keşifler yapmamıza, bir takım sorularımıza cevaplar bulmamıza da yardım edebilir.
Neticede ediyorda netekim, RÜYA ne ithal bir şey nede birilerinin tekelinde olan bir şey, bizlerin en doğal halimizden ötesi değil.
Başkasının rüyası başkasını ilgilendirir ama kendi rüyalarımız da bizi ilgilendirir, nihayetinde bizim bir parçamızdır o