Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > İbrahimi Dinler > İslam

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 28-12-2020, 00:26
rojawelad - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
rojawelad rojawelad isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 05 Dec 2012
Mesajlar: 25
Standart Kuran-ı Kerim üzerinde dönüp dolaşan şüpheler

Bismillahirrahmanirrahim.

Arkadaşlar tamamen kendi yazım olan iki makaleyi tartışmak için değerlendirmelerinize sunuyorum. Bu makaleler başka bir forumda da tartışıldı ve size biraz tanıdık gelebilir. Şimdi bu iki makale biraz metin değişikliği yapılarak güncellenmiştir.

Birinci Kısım : Bilim ve Aklın geçersizliği. Naklin zorunluluğu.
İkinci Kısım : Nakilde Kuran-ı Kerim ve içindekileri esas almanın zorunluluğu.

NAKLİN GEREKLİLİĞİ :

Aydın Türk takma isimli kafir yazar, Ateizmi Anlamak isimli derlemesinde şöyle bir gerçeğin altını çiziyor (sf. 195 ) : ""Evren şans eseri nasıl ortaya çıkmış olabilir"e Evrim tek başına cevap veremez, çünkü evrim, doğa kanunlarının varlığını gerektirir. " Aynı derlemede şu bilgi de sunuluyor : "Doğa kanunları dediğimiz şeyler duyularımız ve cihazlarımızla yaptığımız gözlemleri basit ve ekonomik olarak tasvir etme girişimimizdir." . Yani evrim teorisi açıklayıcılığını kaybederken, en gerçek yol gösterici olarak bilimsel yöntem öne çıkarılıyor. Burada bilim ve bilimsel yöntem ne derece güvenilirdir? Petrucci , Harwood ,Herring'in aktarmasına göre , bilimsel yöntem bir madde için ilkesel anlamda; birA' ve sonra aynı madde için bir ‘A DEĞİL' sonucunu verebilmektedir (Genel Kimya 1 sf. 22-23 ). Dolayısıyla Evrenin nasıl oluştuğu sorununda , ("Evren şans eseri nasıl ortaya çıkmış olabilir"e Evrim tek başına cevap veremez, çünkü evrim, doğa kanunlarının varlığını gerektirir.) Evrim tek başına kalıyor. Yukarıda da değinildiği gibi evrim ise cevap veremiyor. Öyleyse aklımız neyi işaret ediyor? Bilim , evrenimizin tarihinden küçük olduğundan, sadece yaşadığımız hayat için anlaşılabilir olduğundan, bilimsel yöntem; evrenin ve hayatın ortaya çıkışı tartışmalarında kullanılamaz, geçersizdir. Evrenin ve hayatın ortaya çıkışı araştırmalarında , bilim DEĞİL , ismi VAHY de olabilecek ‘KUTSAL KİTAP' ta olabilecek ‘dıştan gelen veri' açıklayıcıdır. Kutsal kitaplar, hayat için, Dünya için bir açıklamadır. Kesin doğruya ulaşana kadar hiçbirini saf dışı bırakamayız, dışlayamayız. Akıl ise objektif doğruyu yakalayabilmek için kavramları olayları –araştırılan her din için- dinlerin içinden bakarak değerlendirmelidir, gerçeği bulmak için. Çünkü her din, kendi içinden bakıldığında anlaşılabilir. Burada ise belirleyici olan; hayatın ve evrenin ortaya çıkışı gibi sorunlarda , aklın ve aklın doğru kullanılması demek olan mantığın değil, Vahyin yani NAKLİN TEK açıklayıcı olduğudur.

"Hareketsiz duran cisimler göz tarafından şekil olarak algılanır. Bu cisim belirli bir frekansla titreştirilirse (20-40000/sn) kulak ilk olarak bas , daha sonra tiz ses olarak duymaya başlar. Algılama gözden kulağa geçmiştir. Bu cisim, daha doğrusu cismi oluşturan molekül ve atomların belirli parçaları daha hızlı titreştirildiği zaman (40000-400000/sn) derimiz bir ısı duygusunu algılar. Titreşim daha da arttığı zaman (400000-650000/sn) göz tekrar devreye girerek renkleri görmeye başlar. Maddenin değişik enerji düzeyleri, daha bilimsel bir tanımla değişik frekanslı dalgalar, bizde değişik algılar uyandırmaktadır. Ama gerçekte evrende ne gördüğümüz gibi ışık, ne işittiğimiz gibi ses ve ne de algıladığımız gibi bir sıcaklık mevcuttur. Yani duyu organlarımız dış çevre ile beyin arasında bizi yanıltmakta ve beyinde gerçekle ilgisi olmayan yorumlara neden olmaktadır. Bu, çevremizdeki ve evrendeki gerçekleri tam anlamıyla anlamamıza engel olmaktadır." (Kalıtım ve Evrim, Prof. Dr. Ali DEMİRSOY, sf.4)

Bilimin yanlışlığı ve aklın güçsüzlüğü ortadadır. İşte bu durumda birey, eğer ‘her şeyin varlığını inkar edip' hatta yürütülmesiyle bu sonuca vardığı aklının dahi varlığını inkar edip nihilist olmayacaksa, aklı; NAKİL'e işaret etmektedir. ‘Dıştan gelen veriler'e yani dinlerin açıklamalarına. Artık bu durumda inançsızlık dahi bir tavırdır, iddiadır, ispat gerektirir. Kesinlikle negatif ateizm (tarafsızlık), nötr durum gibi kavramların karşılığı yoktur. İnançsızlıkta bile nakil olmasa, sırf zihinde yapılan muhakemelerle inancı ya da inançsızlığı bulamayız. Aydın Türk isimli yazar, Ateizmi Anlamak isimli derlemesinin 212. sayfasında bu duruma işaret eder : "sırf zihinde yapılan muhakemelerle Tanrı'nın varlığını ya da yokluğunu kanıtlamaya çalışmanın, kedinin kendi kuyruğunu kovalamasına benzer bir şekilde, başladığı yere dönen ve başlangıçta içerdiği gizli kabulleri dönüp dolaşıp kanıt diye sunan döngüsel bir düşünce biçimi olacağı-ki Tanrı'dan çıkar, Tanrı'ya varır. Tanrı'nın var olmadığından çıktığında ise, var olmadığına varır- bugün çok daha net bir biçimde anlaşılmaktadır. Bu tür bir Varlık (Tanrı'yı kastediyor-benim notum) ile ilgili yargıya varabilmek için dıştan gelen veri kullanmak gerekmektedir." Gördüğünüz gibi, ateistin itirafıyla ; ateizm dahi nakle yani ‘dıştan gelen veri'ye muhtaçtır. Ama bu veriyi bulmak mümkün değildir. Hangi nakil mekanizması vardır ateizmin ? Dolayısıyla Ateizm dayanaksızdır, elenir. Sonuç olarak ‘tam anlamıyla iman etmek' aklın bilimde bulamadığı ama aynı metotla inançta bulduğu ‘sonsuz doğru olan'dır.

İKİNCİ KISIM

(NOT :Yukarıdaki makale aşağıdaki makale ile tamamlanmaktadır.)

" Muhammed Peygamberin gerçekten yaşadığını nereden biliyorsun?" , "Kuran'ı elime aldığımda Kuran'ın mucize olduğunu anlamalıyım" , "Bizzat şahit olmadığım hiçbir mucizeye inanmam" şeklinde şüphe seslerini duymaktayız. Biz Türkiyeli İslam gençliği olarak bu seslere yanıt vermek amacıyla bu yazıyı hazırlamış ve sizlere sunmuş bulunmaktayız.

Değerli arkadaşım , bu yazıyı okurken senden isteyeceğimiz tek şey düşünmendir. Bu yazı, Kuran-ı Kerim'in tek mutlak doğru olduğunu sadece Kuran-ı Kerim'in kendisini göstererek ispatlamıştır. Kuran-ı Kerim'in tek mutlak doğru olduğunun anlaşılmasının bir yolu, yine Kuran-ı Kerim'in kendisidir. Şöyle ki :

Elinize bir Kuran alınız. Okuyunca Yunus Suresi 37. ve 38. Ayetlerinde şu metni okuyacaksınız : "Bu Kuran, Allah (Yaratan)'tan başkası tarafından yalan olarak uydurulmuş değildir. Ancak bu, önündekileri doğrulayan ve kitabı ayrıntılı olarak açıklayandır. Bunda hiç şüphe yoktur, alemlerin Rabbindendir. Yoksa: "Bunu kendisi (Muhammed Peygamber) yalan olarak uydurdu" mu diyorlar? De ki: Bunun benzeri olan bir sure getirin ve eğer gerçekten doğru sözlüyseniz Allah'tan başka çağırabildiklerinizi de çağırın" Okuduğunuz gibi, tüm inkarcılar arasında ‘diğer bütün İslam düşmanlarından farklı olarak, üstün kavim inancına sahip olan, dolayısıyla diğer topluluk ve tapımlardan daha fazla Kuran-ı Kerim'e düşmanlık potansiyelleri olan' Yahudiler başta olmak üzere tüm inkarcılara ısrarla bir düello teklifi yapılmıştır. İslam Şeriatı'nda düşünce ve tartışma özgürlüğünün olmadığını iddia edenler , Kuran-ı Kerim ayetlerinin insanlara sunduğu çok serbest tartışma ortamını bu düello ayetlerinde görebilirler.

Bu düelloyu yanıtlamamak, Yahudiler özelinde incelersek eğer ; gelecekteki Yahudi nesilleri için bir tehdit oluşturacaktır. Gelecek Yahudi nesillerinin; geçmişteki atalarının bu konudaki acizliğine bakarak Müslümanlığa girme durumu kaçınılmaz vardır. Yahudi dininin son bulması söz konusudur. Bu yüzden, ‘Yahudi olmayanlara düşmanlık' ; gelecek Yahudi nesillerine ‘Kuran düşmanlığı' şeklinde aktarılarak, Kuran'ın düellosu karşısında acizliklerini saklamak amacıyla canlı tutulur. Çünkü Yahudiler, bu düellonun başlatıcısı olan Kuran-ı Kerim'i ortadan kaldırmakla ancak rahat nefes alabilirler. Aksi takdirde Kuran-ı Kerim yaşadıkça, ‘Yahudi kavmi dini'nin noktalanması, sona ermesi söz konusudur. Bu yüzden Yahudilerin Kuran-ı Kerim düşmanlığı hala pasif değil, aktiftir. Bu yüzden Kuran-ı Kerim'in tahrif edilmesi konusu Yahudilerce hayat memat meselesidir.

Kuran-ı Kerim'de, kafirlere, haysiyetlerini altüst eder derecede ‘Haydi Kuran-ı Kerim'in benzerini yazın yoksa zilleti kabul edin' denilmiştir. Bir iddia olarak şu varsayım söylenebilir : "Mekke'nin fethi ile Kabe'nin içindeki putlarla beraber ‘Kurana benzer yazılan eserler' de Müslümanlarca yakıldı!" Eğer Kuran-ı Kerim'deki ayetlere benzer bir cümle yazılabilseydi, bu metin İslam'ın doğuş ve Mekke döneminde, Medine döneminde ve yedinci yüzyıldan itibaren, İslam aleyhine Yahudilerce saklanır, muhafaza edilir, Yahudiler & dönmelik kanalıyla günümüze kadar gelir ve şimdi her yere dağıtılırdı. Ayrıca Kuran-ı Kerim'de yedinci yüzyıldan itibaren bir değişiklik olsa idi, Yahudiler bunu kullanırlardı; herkesi haberdar edip, Kuran'ın yayılmasını engellemeye çalışırlardı.

Bir itiraz olarak şu düşünce öne sürülebilir: "Sen Nazım Hikmet gibi şiir yazamazsın; nasıl Nazım Hikmet'in şiir üslubu kendine özgüyse , Kuran da kendine özgüdür; benzerinin yazılamaması doğaldır" diyenlere cevap verelim : 21. Yüzyılda "Kuran-ı Kerim'e benzer (!) kitap" olarak tanıtılan True Furqan yazılmıştır; kimsenin üzerinde durmayacağı kadar önemsiz bulunmuştur bu çalışma. Ama bizi ilgilendiren, şu gerçektir: ‘True Furqan'ın varlığı gösterdi ki, Kuran-ı Kerim'e benzer cümle yazmak teşebbüsüne ortam müsaittir, özgür teşebbüs ortamı vardır.

Peki Kuran, uzaylıların sözü olabilir mi ?

Kuran-ı Kerim, herhangi bir metafizik boyutun oluşumunun kelamı olsa idi, yine Yahudiler Kuran-ı Kerim'e muhalefet eder ve Kuran-ı Kerim'e benzer cümle yazabilirlerdi. Yahudilerin bu işe girişememeleri yani Kuran-ı Kerim'e benzer cümle yazamamaları, Kuran-ı Kerim'in, yaratılan bir şeyin kelamı olmadığını, Yaratan'ın kelamı olduğunu göstermektedir.

Kuran-ı Kerim düşmanlarınca, Kuran'ı bir daha dirilmemek üzere yok etmek için zorunlu olarak, Kuran'ı bütün yönleriyle çürütmek; vazgeçilmez bir metot olacaktır. Çünkü bir nokta ihmal edilirse, o noktadan ‘tekrar İslam büyüyebilir'dir. Bu yüzden Kuran düşmanlarınca, ‘Kuran-ı Kerim'in bütün yönleriyle çürütülmesi metodu' zorunlu olacaktır. Kuran düşmanları, gece gündüz çalışır, tüm metafizik varlıklarla iletişime geçip, Kuran ile ilgili tüm bilgi ve belgeleri değerlendirir ve Kuran'ın bir benzerini yazabilirlerdi. Kuran-ı Kerim'de insan ürünü cümle olsa idi, bu cümleye bakılarak, Kuran-ı Kerim ayetlerine benzer cümle yazılmaya teşebbüs edilebilirdi. Oysaki 1400 senedir dünyanın gündemine bomba gibi düşen ‘Kuran'ın benzerinin yazılması' gibi bir meydan okuma gerçekleşmemiştir. Çünkü Kuran-ı Kerim, yaratılmış bir şeyin üslubuna benzemiyor.

֍

Yeryüzünde Yahudi sistemi hakimiyetinin önündeki en büyük manevi ve fiziksel engel; İslam olarak durmaktadır. Yahudi kapitalist modernitesi dünyayı tamamiyle ateş içine almıştır. Yahudi sisteminin tahrif ettiği şey; Müslümanlardaki Kuran ahlakı olurken; tahrif edemedikleri şey ise, Kuran-ı Kerim'in kendisi kalmıştır. Ahkamıyla Kuran-ı Kerim durdukça Müslümanlar Yahudi ahlakını ve sistemini reddedeceklerdir. Kuran-ı Kerim'i imha etmek için yahut İslam memleketlerindeki etkisini etkisizleştirmek için, Kuran-ı Kerim ayetlerine benzer cümle yazamayanların, hiç olmazsa Kuran-ı Kerim'e insan kelamı ve insan sözünün karışmış olabileceğini göstermeleri gerekiyordu. Öyle ya; bu plan tutarsa insanlar, neden insan yapımı bir kitaba Tanrı kelamı diye baksınlar ki. Bu şekilde İslam sönerdi. Bunun için ilk iş, Kuran'ın değiştirilmeye açık olup olmadığının araştırılmasıydı. İslam düşmanlarının, imha edecekleri Kitab'ın özellikleri hakkında detaylı bilgiye sahip olmaları gerekiyordu. Kuran'ın "değişmez ve değiştirilemez" imajı bitirilmeliydi önce. Böyle bir yahudi fitnesine, Müslümanlardan gelecek ilk tepki ise "Kuran'ın Yaratan tarafından korunduğu" ifadesi olacağından, Kuran düşmanlarınca, işe ilk olarak "Kuran-ı Kerim'in Tanrı tarafından korunduğu"nu yazan Hicr suresi 9. Ayet: "Hiç şüphesiz zikri (Kuran'ı) Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da gerçekten Biziz." gibi ayetlerden başlanmalıydı. Çünkü bu ayetlerin insan kelamı olduğu ispatlanırsa, artık Kuran bütün "Değişmez, değiştirilemez"liğini kaybeder ve insanlar Kuran'a bağlanma amaçlarını yitirir ve Kuran-ı Kerim, Yahudiler için tehlike olmaktan çıkarak, bütün İslam toprakları Siyonizm için mabed haline gelebilirdi. Ancak bu ayetlerin insan ya da cin kelamı olduğunu ispatlayan ciddi bir çalışma bin dört yüz yıl boyunca yazılamadı. Yazılanlar sadece önemsiz ve gülünç çalışmalar olarak kaldılar. Yani "Kuran-ı Kerim'in Allah tarafından korunduğunu yazan Hicr suresi 9. Ayet: "Hiç şüphesiz zikri (Kuran'ı) Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da gerçekten Biziz."'e ve bu gibi benzer ayetlere benzeyen bir cümle bile yazılamadı. Dolayısı ile Hicr suresi 9. Ayet : "Hiç şüphesiz zikri (Kuran'ı) Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da gerçekten Biziz." ve benzer ayetler Yaratan'ın kelamıdır, yani Kuran, Yaratan tarafından korunmaktadır.

֍

Özetlersek; Kuran-ı Kerim, insan & metafizik varlık müdahalesine kapalı olarak oluşmuş ve yine insan & metafizik varlık müdahalesine kapalı olarak günümüze kadar gelmiştir. Bunu elimize sadece Kuran meali alarak da anlayabiliriz. Dolayısıyla Kuran, ilk günkü Vahiy gibi taze ve değiştirilmemiştir, günümüze kadar gelmiştir. Kuran; yaşayan mucizedir, yaşayan Vahiydir, baştan sona kadar Allah (Yaratan)'ın sözüdür. Allah düşmanları rezil olmaya mecbur ve mahkumdur.


Küfür içeren yanıtlara cevap yazmayacağım.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 28-12-2020, 06:13
tolonbey tolonbey isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2008
Mesajlar: 369
Standart

İşte böyleee,
Rojawelad,aldığın adda bile yanlışdasın.
Bu kafayla fellahın uydurdukllarına TANRI sözü diyebiliyosun.
Fellah o kafayla TANRIYI tanıyamadığına göre,seninde TANRIYI tanıyabilmem mümkün degildir.
Bugün dünyanın en tanınmış bilginlerinin İsviçrede kurdukları TANRIYI tanıyabilme sisteminde nerdeyse 10 yıldan fazladır çaliştıkları halda daha TANRIYI degil TTanrının T sini bulamamışlardır.
Belki on yıllar,belki yüz yıllar sonra,belkide hiçbir zaman bu MUAZZAM evrenleri oluşturan GÜÇ bulunamıyacaktır.
Arap bisikleti bile yapmayı becerremezken,dünyanın en BİLGİN İNSANLARININ bile henüz yeterince TANIYAMADIĞI muazzam evrenleri var eden güçü tanıdığını iddia etmesi.O konuda birçok şeyler uydurması var eden GÜCE iftiradan başka birşey degildir.
Arabın KİTABI TANRIDAN NAKIL degil çoğu islamdan 30 yıl önce yaşamış arap şairlerinin şiirlerinden alıntılardır.
Gerikalanıda Muhammet ve öğretmenlerinin düşünceleridir.Bunlar Allahtandır deyede TANRIYA İFTİRA edilmektedir.

Mevlana ve Şems ATEŞPERESTLERİDE aynı kafadalar.Bizim kitaplarımız AKIL işi degil NAKIL işidir.Yani TANRİNIN gönderileridir VAHİYDİR demişlerdir vede bizim kıtaplarımızın VAHİY olduğuna inanmayanlar ****** ÇOCUKLARIDIR demişlerdir.
Hiçbir dinle TANRININ milim bağlantısı yoktur.
Var eden GÜÇ insanların kafasına MUAZZAM US diger canlıların kafasınada birer her cinse ayrı KASET koymmuştur.Kıtaplar ınsanların UYDURMASIDIR.

İki örnek veriyim.
Hakka suresi 40:O (kuran) çok muhterem bir NEBİNİN (peygamberin) sözüdür.
-
İki ayet sonsa bakın KURAN ne diyor?
-
Hakka suresi 43:O yani kuran ALLAHIN KELAMIDIR yani sözüdür.

Şimdi söyle bakıyım bana kuran peygamberin sözümü yoksa ALLAHINMI?

KKURANDA,Muhammet diyorki İLK müslüman benim.
Musada diyorki ilk müslüman benim.
İbrahimde diyorki ilk müslüman benim diyor kuranda.

Musada
İbrahimde yahudilerin peygamberidir.
Nasıl olurlar ilk müslüman.

Sizler insanları toptan ENAYI sanıyorsunuz.
Size inanmayanlarsa KAFİR oluyor dimi?
Siz bize degil kendinizin ne olduğuna bakın?
Tolonbey
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 28-12-2020, 06:47
tolonbey tolonbey isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2008
Mesajlar: 369
Standart

Oluşturuldu: Temmuz 8, 2014
İşte böyleee,

Islam öncesi Arap şairlerin bir çok şiirleri Kur,anda Ayat olmuş.

Kur,an Allahın degil Arap şairlerin kıtabı o zaman.

Tolonbeg

Temmuz 8, 2014 tarihinde tolonbey tarafından düzenlendi

İşte böyleee,

Kuranın Kaynağı:İslam Öncesi Şiirler

Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.

Ve ortaya bir ceylan çıktı,yüreğimi aldı,ve sonra kaçtı.

Bembeyaz,kaliteli,uykulu gözleri,festival zamanı önümden geçti.

Süslenip sanki beni vurdu ve bakışlarıda işe koyulup,birer ok gibi beni kesip geçti.

Ve benden uzağa,ağıldaki kuru çöplerin duvar gibi yükseldiği köşeye kaçtı.

Benden tek saat bile uzaklaşması,o an bana acı ve ağır bir yük gibi geldi.

Güzellik yanaklarının her yanına,tıpkı keskin bir maskarayla yazılmış.

Ay yine karanlığın içine yolculuk ediyor ve ayla birlikte gecenin seyehatini görüyorum.

Karanlığın çöktüğü vakit geceye andolsunki,herşey ortaya çıktı.

Yağmurlar yanaklarımdan süzülürken,kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.

Bu ifadeler Kur'an'da harfi harfine geçer:

Şiir:Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.

Sure:Kamer=1:Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.

Şiir:Süslenip sanki beni vurdu ve bakışlarıda işe koyulup,birer ok gibi beni kesip geçti.

Sure:Kamer=29: Derken, (kavmin en azgını olan) arkadaşlarını çağırdılar. O da işe koyuldu ve deveyi kesti.

Şiir:Ve benden uzağa,ağıldaki kuru çöplerin duvar gibi yükseldiği köşeye kaçtı.

Sure:Kamer=31:Şüphesiz biz, onların üzerine tek bir korkunç ses gönderdik de, onlar, ağıldaki hayvanların çiğneyip ufaladıkları kuru çöpler gibi oldular.

Şiir:Karanlığın çöktüğü vakit geceye andolsunki,herşey ortaya çıktı

Sure: Duha=1-2: Kasem olsun kuşluk vaktine. Ve sâkin olduğu zaman geceye ki,

Kur'an'ın kaynağı vahiy mi,yoksa İslam'dan 30 yıl önce yaşamış İmrul Kays Kur'an'ın etkilendiği isimlerden biri mi?Görüldüğü gibi Kamer Suresi'nin kaynağı İmrul Kays'dır.İmrul Kays İslam'dan 30 yıl önce yaşamış bir şairdir.

Aynı zamanda Turan Dursun ''Kutsal Kitapların Kaynakları I-II-III'' isimli eserinde aynen şunları söyler;

Kimi araştırmacılar , Ay'ın bölündüğünü anlatan Kur'an ayetinin İslam öncesi Arap şairlerinden birinin,''söylevi''yle de ünlü Kus İbn Saide'nin dizelerinde yer aldığını yazmaktalar.Şiirde birkaç kez geçen bir dizenin anlamı şöyledir:''Kıyamet yaklaştı ve ay bölündü!''Kur'an'dakiyle bu dizedeki sözler de aynı.Yalnızca bir sözcük dışında:Kur'an'daki ''ikterebet'' sözcüğü yerine,Kuss İbn Saide'nin dizesinde ''denet'' sözcüğü görülür.Ama iki sözcüğün anlamı da bir:İkisi de ''yaklaştı'' anlamında.Ne denli ilginç değil mi?Ama pek de şaşırtıcı gelmemeli.Çünkü Kur'an'da başka yerlerden aktarılmış olan yalnızca bu değil.
Anlayacağınız Kuss İbn Saide'nin şiirlerinde de geçiyor Kamer Suresi'nin 1. ayeti.Geçmesi de çok normal çünkü ayın yarılması Araplarda ''herşeyin açıklığa kavuşması'' manasına gelen bir deyimdir.Şu linkten izleyebilirsiniz;

http://www.fetva.net/goruntulu-fetva...ayi-nedir.html

Ayrıca Kurtubi gibi büyük alimler de bahseder bunun bir deyim olduğundan;

"Ve ay yarıldı" buyruğunun, iş açıklık kazandı ve ortaya çıktı, aniamına geldiği de söylenmiştir, Araplar açık ve seçik olan hususlara ayı misal verir*ler. Şair şöyle demiştir:
"Ey anamın oğullan! Bineklerinizin göğsünü doğrultunuz, Çünkü ben sizden başka bir kabileye daha çok meylediyorum. Çünkü artık ihtiyaçlar baş göstermiş gece ise aylıdır. Katedilecek mesafeler için binekler ve yükler bağlanmış bulunuyor."
Kurtubi:

El Camiul Ahkamul Kur'an:Kamer Suresi 1. Ayet Tefsiri

Yani ayın yarılması Araplarda bir deyim olduğuna göre,Kamer 1. ayetin İslam Öncesi Şiirlerde geçmesi doğaldır.

Devam Edelim:

Şahsın bir diğer şiiri:

Yaklaşırken arkasında aşıklar vardır,

Bunlar önü açıldığı zaman her tepeden akın ederler,

Süslü bir şekilde festivale gelirler,

İşte çalışanlar böylesi için çalışırlar.

Şiir:Bunlar önü açıldığı zaman her tepeden akın ederler,

Sure:Enbiya=96:Nihayet Ye'cüc ve Me'cüc'ün önü açıldığı zaman her tepeden akın ederler.

Şiir:İşte çalışanlar böylesi için çalışırlar.

Sure:Saffat=61:Çalışanlar böylesi için çalışsınlar!

Görüldüğü gibi bunlar kelimesi kelimesine aynı.

Tabi Muhammed'in etkilendiği tek şair İmruul değildir.

Diğerleri:

Ümeyye Bin Ebi Salt'ın şiirlerinden de çok etkilenmiştir.Bunun hakkında birde hadis var:

Sahih Müslim'de bu konuda 3 rivayet geçer:6022, 6023 ve

6024 numaralı rivayetler:

Bir adam ve Muhammed karşılıklı otururlar,Muhammed adama sorar:

Ümeyye Bin Ebi Salt'ın şiirlerini bilir misin?

Adam:Evet.

Muhammed söylemesi için ısrar edince O'da şiirden bir cümle okur.Muhammed devam etmesini söyler.Bunun üstüne adam şiirden 100 cümle okur.

Muhammed şiiri o kadar beğenmiştir ki,sonunda şiiri Kur'an'a koyarlar.

Bir Örnek:

Evrenin,yeryüzünün ve dağların Rabbi,Gökleri yarattı.

Görebileceğimiz direkler üstünde olmadan 7 tane yarattı.

Yeryüzünü yarattı ve oraya sizler sarsılmayın diye sabit dağlar yerleştirdi.

Onları mükemmelleştirdi ve parlayan güneş ve ayın ışıklarıyla süsledi.

Karanlıkta üstlerine parlayan yıldızlar koydu ki,

Onların ışıkları oklardan da yücedir.

Onları mükemmelleştirdi ve parlayan güneş ve ayın ışıklarıyla süsledi.

Karanlıkta üstlerine parlayan yıldızlar koydu ki,

Onların ışıkları oklardan da yücedir.

Bu Ümeyye'nin bir şiiri,şimdi bu şiirin Kur'an'daki yerlerine bakalım:

Şiir:Görebileceğimiz direkler üstünde olmadan 7 tane yarattı.

Yeryüzünü yarattı ve oraya sizler sarsılmayın diye sabit dağlar yerleştirdi.

Sure:Lokman=10:Allah, gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı. Yeryüzüne de, sizi sarsmasın diye sabit dağlar yerleştirdi ve orada her türlü canlıyı yaydı. Gökten de yağmur indirip orada her türden güzel ve faydalı bitki bitirdik.

Gördüğünüz gibi Kur'an'daki yerlerini de bulduk.

Şimdi şahsın bir diğer şiirine bakıp Kur'an'daki yerlerini bulalım:

Yücelik,zafer ve egemenlik üstüne olsun Rabbim,

Çünkü seni yücelikte hiç kimse geçemez.

Sen kendinden başka hiçbir kral bulunmayan bir kralsın

Sana yüzler eğilir ve etrafında bir ışık perdesi arkasından tapınılır

Ve seni ışıklar çevreler ve ışık nehirleri etrafındadır.

Seni gözler idrak edemez

Tahtının ayaklarındaki ve çevrendeki melekler seni hamd etmekten yorgun düşerler

Çünkü O yaratan ve yoktan var edendir.

Haşr=23: O, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah'tır. O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her türlü eksiklikten uzak), barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte eşsiz olan Allah'tır. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.

Şura=51:Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla, yahut perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz O yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Ve böyle devam eder,İslam öncesi yazılmış bu şiirler ne kadar da Kur'an'a benziyorlar değil mi?

Muhammed devrin büyük dinlerinden biri olan ''Sabilik''ten de alıntılar yapmıştır:

Sabiler günde 5 kere dua ederlerdi,

Kabe'yi yüceltirlerdi,

1 ay oruç tutarlardı,ay çıkınca orucu bozarlardı.(Sabahtan akşama kadar oruç).

Ölülerin ardından yere çokmeden ayakta dua ederlerdi.

Bayramları vardı.

İslam'daki öğretişlerin aynısı.

Bir kaç tane de Turan Dursun'un ''Allah'' adlı eserinden örnek vermek isterim:

"Yedi Askı" ("el muailekatu's.-Seb'a") şairlerinden kimine göre islam dönemine kavuştuğu halde (ileri sürülen ölm. tarihi: 627) müslüman olmayan, kimine göre Müslümanlık'tan kısa bir süre önce ölen
(Bkz. Dr.Şevki Dayf, El Asru'l-Cahili, s. 302.) Zübeyr İbn Ebi Sülma'nın bir şiiri:
İçinizde olanı sakın ha, "Allah'tan" gizlemeye çabalamayın. Gizli kalsın diye çaba göstermeyin. Ne denli gizlenirse gizlensin; "Allah onu bilir" Cezası ertelenir; bir "kitap"a konur; "hesap günü"ne (Kıyamete) biriktirilir, ya da ivedilik gösterilip öç alınır.
(Bkz. Zevzeni, Şerhu Mual-lekati's-Seb', Beyrut, s. 81; Dr. Şevki

Dayf, El Asru'l-Cahili, Mısır, s. 303; Dr Toshihiko Izutsu, a.g.k., s. 84.)

Kur'an ayetlerine ne kadar çok benziyor değil mi?

İslam öncesinin "hutbe"lerinde, yani "söz ustalığı"na örnek gösterilen seslenişlerde de "Allah" adına yer verildiğini görmekteyiz: Ünlü söz ustalarından Kus İbn Saide'nin (ölm. yak. 600.) ünlü "hutbe"si:

"Ey halk! Dinleyin, belleyin: Yaşayan ölür. Başa gelen gelir. Gece, karanlık; gündüz, durağan; gök, burçları olan; yıldızlar parlar; denizler kabarır; dağlar birer çivi; yer yayılıp döşenmiş; ırmaklar akağında akmakta.
Gökte haber, yerde 'ibret' var. insanlar gidiyorlar (ölüyorlar) ve dönmüyorlar. Öyle istedikleri için mi kalıyorlar, yoksa uyusunlar diye mi bırakılıyorlar? Ey güçlü topluluk! Nerde Semûd (toplumu), nerde Ad(toplumu)? Nerede babalar, atalar? Şükürle karşılanmayan iyilik nerede, ne oldu? Yadırganmayan zülüm nerede, ne oldu? Kus gerçek ve içinde günah bulunmayan bir antla ant içer ki, üzerinde bulunduğunuz dininizden daha sevgili bir din vardır 'Allah kalında.'
(Ali Muhammed Hasen, e't-Tarihu'l.Ebedi, 1964, s.115.)

Burada da gördüğümüz üzere,çivi olan dağlar mucize değilmiş,İslam öncesi şiirlerde geçiyormuş.

Gerçi ilgili başlıklarda da yazdım ama Turan Dursun'un ''Kutsal Kitapların Kaynakları I-II-III'' isimli kitabındaki şiirleri bir de buraya alacağım;

Ümeyye İbn Ebi's-Salt'a göre:

"Yalnızca bir Tanrı vardır. Bu Tanrı, var olan her şeyi yönetir. O, bir nur perdesi içinde, Arş'ındadır. İnsan gözü, bu nur perdesini aşamadığı için Tanrı'yı göremez. Bu perde, mukaddes gök melekleriyle kuşatılmıştır. Bunlar, 'saf saf dizilmiş'tir. Kimi Arş'ı taşıyor, kimi sessizce Tanrı'nın vahyini dinliyor. Bunlar arasında Cibril (Cebrail), Mikail ve diğer bazıları, en yüksek yeri almışlardır. Dünyada hiçbir şey kalıcı değildir. Her yaşayan, er geç ölür, çürür. Tek kalıcı, kutsallık ve 'celal sahibi' olan Tanrı'dır. Hiçbir zaman yok olmayan O'dur yalnızca."
Ümeyye'nin bu düşüncelerinin de aynını Kur'an'da bulabiliyoruz;

1 Tanrı olması
Perdenin ardında olması(yukarıda da ayet verilmiştir)
Arşın melekler tarafından taşınması,
Cibril ve Mikail'in yüksek rütbeli meleklerden sayılması,
Her nefsin ölümü tadacak olması,sadece Tanrı'nın sonsuz yaşamının olduğu inancı.
Yukarıda bazılarının ayetlerini vermiştim,bunları zaten bilirsiniz tek tek ayet vermeye gerek var mı?Örneğin bir ayet vereyim,meleklerin arşı taşımasıyla ilgili,ola ki birileri bu ne kadar saçma,Kur'an'da yok deyip beni yalancı ilan eder;

Hakka:17=Melekler onun çevresindedirler; o gün Rabbinin arşını onlardan başka sekiz tanesi yüklenir.

Mümin:7=Arşı yüklenen ve çevresinde bulunanlar, Rablerini överek tesbih ederler; O'na inanırlar. Müminler için: "Rabbimiz! İlmin ve rahmetin herşeyi içine almıştır. Tevbe edip Senin yoluna uyanları bağışla; onları cehennemin azabından koru" diye bağışlanma dilerler.

Şimdi diğerlerine geçelim;

Ümeyye'nin bir şiirinde şöyle denir:

"Tanrı'dır O. Varlıkların yaratıcısıdır. Tüm yaratıklar, birer cariye ve köle niteliğinde O'nun buyruğuna, isteyerek boyun eğmede."
Şu şiirlerin de Ümeyye'nin olduğu söylenir:

"Bütün insanlar, Tanrı'nın halkıdır. Yeryüzünde (evrende) tek hükümran, O'dur."
"Ve O Tanrı ki, yaratıklardan hiç kimse, mülkünde O'nunla çekişemez, bir hak ileri süremez. Yaratıklar O'nu birlemese de O Birdir."
Bir de şu var ki çok önemlidir;

Celaleddin Süyûtî'nin (ö. Hicri 911/ Miladi 1505) El İtkân Fi Ulumi'l-Kur'an adlı ünlü (kaynak) kitabında, "cennet" ve "cehennem" de, Kur'an'daki gibi ve Kur'an'dan önce Ümeyye'nin şiirlerinde anlatıldığı açıklanır. Ümeyye'nin bir şiirinde "cinan" (cennetler) şöyle anlatılır:
"Asıl bahçeler cennetlerdedir. Gölgelikler oluşturmakta. Ve o gölgeliklerde, göğüsleri yeni tomurcuklanmış kızlar var. O cennetlerdeki sedir ağaçları dikensizdir'"
Kur'an'daki yerini bulalım şimdi de;

Nebe:33=Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar...

Görüyorsunuz ya bu ayet aynen Ümeyye'den alınmış.İkisinde de ''göğüsleri yeni tomurcuklanmış'' kızlardan bahsediliyor.

Turan Dursun Ümeyye'nin bu şiiri hakkında bir de şunları yazar ki,asıl önemli dediğim yer burası;

"Cennet"lerdeki "sedir ağacı" için Arapçada pek rastlanmayan ve "garip" sözcükler arasında gösterilen "mahzût" (dikensiz) sözcüğü Kuran'da da kullanılmakta. Vâkıa Suresinin 28. ayetinde, "Ve dikensiz sedir ağaçlarında..." denmekte. Aynı surenin 30. ayetinde de bu ağaçların, "uzayıp giden gölgelikler" oluşturduğu anlatılmakta.
Dikensiz anlamındaki "mahzût" sözcüğünün "garip" (yadırganan) sözcüklerden olmasından ötürü, İslam öncesi Araplarda kullanılıp kullanılmadığı sorulmuş, az da olsa, kullanıldığına Ümeyye'nin yukarıdaki şiiri, "tanık" gösterilmiş.Aynı şiirde, "cennet" ve "bahçeleri"yle ilgili anlatılanlar, "göğüsleri tomurcuklanmış kızlar"ıyla birlikte Kur'an'ın Nebe' Suresi'nde de anlatıldığı görülmekte:
Tanrı'ya karşı gelmekten sakınanlara, kurtuluş var. Bahçeler, bağlar var. Göğüsleri yeni tomurcuklanmış yaşıt kızlar var. Ve içki dolu kadehler var (cennette)." (Ayet 31-34.)
İlgili ayeti Turan Dursun da vermiş bunun yanında bir de ''garip'' sözcüklerden bahsetmiş.Kur'an'da 700 kadar garip kelime denen anlamı bilinmeyen kelime vardır,bunların anlamları daha sonra alimler tarafından araştırılıp bulunmuştur.Ve gariptir ki Ömer bile bilmiyordu bunların(bunlardan bazılarının) anlamlarını.Şimdi sonrasında vereceğim kaynaktan şunu alıntılıyorum;

Kur'an-ı Kerim'de garip kelimeler unvanı verilen bir takım kelimeler vardır ki, bunların mânaları herkes tarafından kavranılmamaktadır. Bunlar 700 kadar sayılmıştır. Bunların hemen hepsi Hazreti Abdullah İbni Abbas'tan rivayet olunmuştur. O canlı bir lügattir: "Şiir Arap divanıdır, Kur'an'da bir kelimenin mânası kapalı kalırsa şiire müracaat eder, divanlardan onun mânasını anlamaya çalışırız.'' derdi.
Hazreti Ömer'den "Tehavvüf" kelimesinin mânası sorulduğu zaman: "Şiir divanlarınıza bakın, onlar sizi aldatmaz. Cahilîyet şiirinde kitabınızın tefsirini, kelâmınızın mânasını bulabilirsiniz" demişti.
http://kitap.mollacami.com/kurani-ke...kelimeler.html
Kaynaktan devamını okuyabilirsiniz.İslam alimleri Kur'an'ı İslam öncesi şiirlerden tefsir etmişlerdir,Kur'an'daki anlamını bilmedikleri kelimeleri şairlere sormuşlardır,Müslümanlara sormalarını emretmişlerdir,Ömer bile düşünün Ömer bile!Bu nedenle şiirler Kur'an'ın kaynakları oldukları gibi aynı zamanda Kur'an'ın tefsirleri de olmuşlardır.

Şimdi başka bir şiire geçelim;

"Zu'l-Karneyn, benim 'muslim' dedemdir. Yeryüzünde bir hükümdar olarak yücelmişti. Ama bunak olmamıştı. Doğuya ve batıya ulaştı. Yol gösteren iyilikseverden sağlayacağı mülk-egemenlik yollarını aradı. Varıp, güneşin dönüş yerindeki battığı yeri gördü.
Kara balçıklı bir suda batıyordu güneş
."(Arapcasmdan, olduğu gibi çevirdim- T.D.)
Bu şiirde kullanılan sözcüklerin çoğu, aynen Kur'an'ın konuyla ilgili ayetlerinde de geçmekte.

Yani devlet kurmuş olan (Yemen'de) "Himyeriler"in de "iki boynuzlusu vardı.

Bu şiirlere de yansımıştır.

"Zu'l-Karneyn" iki sözcükten oluşturulmuş: "Zu" (yerine göre za ve zi de olabiliyor) ve "Karneyn" sözcüklerinden.

Yemen'deki söz konusu toplumun hükümdarlarının adları da "Zu"luydu genellikle.Buna bakarak, "Zu'l-Karneyn"in bu toplumun hükümdarlarından biri olduğuna hükmeden ciddi yazarlar bile var.Bana göreyse başka kaynaklardan yansımalarla ve bu arada Büyük İskender'in de etkisiyle oluşmuş bir masalın kahramanıdır buradaki Zu'l-Karneyn de. Olabilir ki, Muhammed, "Zu'l-Karneyn"i, "Himyeriler"de, bunların şiirlerinde görmüştür. Kur'an'a da buralardan alıp geçirmiştir. Niye olmasın? "İman"ın da, "hikmet"in de, "şeriat"ın da "Yemenli" olduğunu söylememiş miydi?

Şiire bakın sonra da şu ayete;

Kehf:86=Güneşin battığı yere varınca, onu kara balçıklı bir suda batar buldu. Orada (kâfir) bir kavim gördü. "Ey Zülkarneyn! Ya (onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın" dedik.

Gördüğünüz gibi aynı,''kara balçıklı bir suda'' batıyormuş güneş,Muhammed bu masalı da olduğu gibi İslam öncesi şiirlerden almış.'

'Müslim'' kelimesine bakıp da aldanmayın,bu İslam sonrası bir şiir değildir,

Turan Dursun bu konuya genişçe yer verir,yukarıda ismini verdiğim kitabında,Muhammed ''Müslim'',''hanif'' gibi kelimeleri bile İslam öncesi kaynaklardan aşırmıştır.

Şiire göre de Zülkarneyn doğa ve batıya ulaşmış Kur'an'a göre de,yukarıda verdiğim ayette Güneş'in battığı yere gittiği yazıyor,bakınız şu ayette de Güneş'in doğduğu yere gittiği yazıyor,nasıl gitmişse!

Kehf:90=Güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu kendileriyle güneş arasına örtü koymadığımız bir halk üzerine doğar buldu.

Görüyorsunuz ya noktasına,virgülüne kadar aynılar!

Tüm bunlar Kur'an'a benzeri yazılamaz nitelemelerinde bulunanlara tokat gibi çarpıyor olsa gerek,Kur'an benzeri yazılamaz bir kitap değil,benzerlerden alıntı bir kitaptır.

Şiirlerin Turan Dursun eserlerinden aldıklarım dışındaki bölümü;

http://www.fatherzakaria.net/books/q...55-Episode.pdf

linkinden alıntıdır.

Tolonbeg

Temmuz 8, 2014 tarihinde tolonbey tarafından düzenlendi
Alıntı


Pahis
Pahis 0
Temmuz 8, 2014 gönderildi
Bu konuyu yıllar önce araştırmıştım, uzun uzun yazmayacağım..

Kuran da Şuara 223 ayeti var iken cahiliye şiirinin günümüze ve İslam dönemine nasıl intikal ettiği tam bir muamma..

Daha açık bir ifade ile, İslam tarihi gibi Arap tarihi de büyük oranda uydurmadır, zira güvenilirliği tıpkı hadis denilen sözlerde olduğu gibi, ravilerinin hafızalarına bağlıdır..

Yani, cahiliye şiiri denilen edebiyatın güvenilirliği yok..

Alıntı
tolonbey
tolonbey 0
Temmuz 8, 2014 gönderildi
İşte böyleee,

Deyelimki sen haklısın degilsin ama.

Cahiliye devrinin güvenilirligi yok deyelim ,ar ama.

Cahılıya devrı ıslamın gelmesiyle başlamış HALADA sur,atla yol almaktadır.

Peki Kur,anın güvenirlilıgi TEZETLİ ayatlarmıdır?.

Yoksa peygamber sırası gelmış garısını degilde canının çektıgi garıyı sıraya alınca sırası gaynayan garı sesini çıkarmasa büyük savapmı kazanır?

Peki sıraya uymayan Mehemmet ne gazanır?

Cahılıya devri islemden öncesimi yohsa ıslamı yaşammı?

Üç kağıtcı İbrahımla kabenin ınşası arasında 2000 yıl olduğu halda hankı gaynağa dayanarak kabeyi İbrahım yaptı deniyür.

Hz İbrahim karısını Fıravuna verıp ondan dilenmeye yalnız mısıra gitmiştir.Suudi Arabistana gittigini hiç bir kaynak yazmamıştır.

Abrahamoviç Harranlıdır ,Harranlı.

İslami şu kural sizlerin ne olduğunuzu çok güzel açıklamıştır.

Din,Akıl işi degil ,Nakıl işidir.

Usunu kullanmayıp Yalnız yazılanlara ınanmak Insanı müslümenlerin gittigi yere götürür.

Aklı var eden güç neden vermiştir?Kullanalım deye.

Hatta ayatın biri derki,USUNU kullanmayanın BAŞINA PİSLİK yağar.

Müslümenlerin başına yağan BU PİSLİKTIR.

Yazık

Gunah

Insaf

Yabanı köpekler gibi ,bir birlerini YEMEKTEDİRLER.

Bu devirde.

Hemide ALLAHUAKBAR diyerek.

YÜCEGÜCE INANAN Tanrının yarattığı hiçbir canlıya kıyamaz.

Bu yapılanları yapanlar cüce güce ınananlardır.

Tolonbeg
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 28-12-2020, 10:15
karakedi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
karakedi karakedi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 18 Nov 2018
Mesajlar: 690
Standart

sizin bu yazınız saçmalık. safsata bile değil, çünkü safsatanın kendi içinde tutarlığı olur. sizin bu yazdınız şey saçma sapan bir şey. siz bunu nerede tartıştıysanız gevezelik yapmışsınız. siz kendi kafanıza göre makale yazmayın, beceremiyorsunuz. görüşünüze en yakın birini bulun, onun görüşlerine "şerh" yazın. "islam felsefesi"nde şerh yazmak çok popülerdir. oradan başlayın.

rojawelad´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Bismillahirrahmanirrahim.

Arkadaşlar tamamen kendi yazım olan iki makaleyi tartışmak için değerlendirmelerinize sunuyorum. Bu makaleler başka bir forumda da tartışıldı ve size biraz tanıdık gelebilir. Şimdi bu iki makale biraz metin değişikliği yapılarak güncellenmiştir.

ben isterim ki
eğilsin dallar bereketten
ama insanoğlu başını eğmesin
utançtan yada güçsüzlükten
her şey eğilsin insanın önünde
ama insan, insana tutsak olmasın
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 28-12-2020, 16:15
RollingStones - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
RollingStones RollingStones isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 08 Aug 2014
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 1.036
Standart

rojawelad´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Hiç şüphesiz zikri (Kuran'ı) Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da gerçekten Biziz.

"Gök ve yer ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır." (Matta, 24/35)

Bu tarz bir söz İncil'de de var.

"Olmuyorsa zorlama, ya hayallerin kırılır ya kalbin. Unutmuş gibi yap. Çünkü güzel şeyler; Onları hiç beklemediğin anda gerçekleşir." Gabriel Garcia Marquez
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 28-12-2020, 17:08
Karanlıktan aydınlığa Karanlıktan aydınlığa isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 01 Jul 2017
Mesajlar: 498
Standart

Matta 24 : 35 Yer ve gök ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır.

Kuran muhalefet etmiş :

Ra'd Suresi - 39 Allah dilediğini siler, dilediğini de yerinde bırakır; ana kitap onun katındadır.

sonuç : "yerin ve göğün ortadan kalkmasına gerek yok,dilediğimi silerim"

soru : madem sileceksin,niye yazdın ? Muhammed'in peygamberlik sürecinde içinde yaşadığı toplum bu kadar değişkenmiydi ki sildin ? madem değişkendi,tek arap peygamber ,yirmi yıllık peygamberlik toplumu değiştirmede yetersizdir. Yetersizliğin en büyük kanıtı Dört halifenin ,Hasan,Hüseyin'in müslümanlar tarafından katledilmesi,Cemel,Sıffin savaşlarıdır.Emevilerdir...

Tevrat onlarca İsrailoğlu peygamberine ait vahiyler bütünü kitapcıklardan oluşur.Asırlar sonra bunlar bir araya getirilip Tevrat oluşmuştur.Her israiloğlu peygamberi döneminde karışıklıklar,savaşlar çıksada,sonra ki peygamber duruma müdahale etmiş.Bu şekilde kontrol sağlanmış veya sağlanma yolunda en mantıklı süreç yaşanmıştır.Bir tarafta asırlarca süren vahiyler,ard arda gelen onlarca peygamber ,diğer tarafta onlarca elçiyi hiçe sayan,vahiylerini geçersiz kılan,omuzlarına bu kadar ağır yük aldığı halde sadece yirmi yıl süren Muhammed'in elçiliği. Tevrat'ı vahyeden Tanrı İsrailoğullarını korumak için "öldürmeyeceksin" "çalmayacaksın" "zina etmeyeceksin" "komşuna iyi davranacaksın" derken,Muhammed de "öldürmeyceksin" "çalmayacaksın" "zina etmeyeceksin" "komşuna iyi davranacaksın" demiş,fakat yahudilere ve diğer uluslara ,dinlere kılıç çekmiş,karılarını kızlarını kendisine ve takipçilerine cariye almış .

''senin derdin ne biliyor musun cevap yetiştirmenin seni büyük adam yaptığını sanıyorsun''
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 28-12-2020, 20:15
tolonbey tolonbey isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2008
Mesajlar: 369
Standart

İşte böyleee,
Ammada kuranı korudun.
Kuran sayfalarının bir kısmı AYŞENİN evindeydi.
Ayşenin keçisi gelip sayfanın birini yemezmi?
Muhammet karısı AYŞAYA sorar hanı falanca ayat?
Ayşede dediki,biraz önce keçi eve girdiydi.
O yedi o ayetin olduğu sayfayı.
Hani sizin Allah kuranı koruyacaktı?
Keçiye eengel olamayan ALLAHınız insanlara nasıl engel olabilirki.

Kuran sayfaları kaybbolmasın deye 7 kişiye teslim edilir.
Bu yedi kişiden biri kendindeki sayfaları yakar.
Müslümanlar üzülürler.
Şimdi nolcak deye.
-
Muhammed hemen lafa girer.
Üzülmeyin kuranın ezberleyen bir sürü insanvar.
Yakılan sayfaları onları dinliyerek tekrar yazarız demiş.
Hani Allah koruyacaktı kuranı.
-
Siz yokmu sizzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz ALLAHDAN daha ALLAHCI oluyorsunuz.
-
Görülüyorki ALLAHIN söylemediklerini söyledi diyorsunuz.
Yaniii TANRIYA söylemedigi sözü söyledi diyorsunuz.
Nekadarda doğrusunuz dimi.
Tanrı kurandaki bir ayatta şöyle demiş


Ben size ŞAH DAMARINIZDANDA yakınım.
Yani TANRI ayatta diyorki ben sizin içinizdeyim.
Pekiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii,Muhammet efendi ARŞA niye gittiki?
İçindeki Allahla görüşseydi ya.
Kalkıp düldüle binip milyon kilometre uzakta arşa Allahla görüşmege gidevegine.
Hani ALLAHA yer gösterilemezdi?
Şurdadır,
burdadır denilemezdi?
Siz kendi kendinizi yalancı ççççççççççççççççççççççççıkarıyorsunuzda habarınız bile yok.
TANRIYA İFTİRADAN vaz geçin.
Bu nedenle hep çarpiliyorsunuz.
Bir yerde dediginizi başka yerde tersini söylüyorsunuz.
Bu nedenle saflarınız gittikce SEYRELİYOR.
Hem putperest dediklerinizin yaptıklarının aynını yapacaksınız hem onlar çok adi olacak sizse en degerlileri olacaksınız.
Cidden beni biraz aydınlatın bu İİNANDİKLARINIZLA.
İlahiyatcı YAŞAR NURİ ÖZTÜRK şöyle diyordu kitabında kurandan bir kelimeye inanmayan dinden çıkar.
Bu durumdaa dinli bulmak nereyse mümkün olmayacak.

Kuran yanı ALLAH diyorki,NAMAZINI kılmayanın CEZASINI ben ÖTE DÜNYADA verecem.
KIRRO imami ŞAFİİ de diyorki namaz vakti geçene kadar bekleyin eger KİŞİ namazını namaz vaktinde kılmazsa onu ÖLDÜRÜN.
Türk olan İmamı azam EBU HANİFEDE şöyle diyor.Namazını kılmayanı yakalayın dövün,HAPSE atın.Kılacam deye söz verirse adamı salıverin.
Bunlarınki dinmi yoksa oyuncakmı?
Bu durumda 1,5 milyar müslümanın içinden bir milyon gerçek müslüman çıkarmi dersiniz.
Kurandaysa ayatın birinde sizin ALLAH şöyle diyor.
İLAHİ DİN yani GERÇEK DİN,kurallarını BENİM(ALLAHIN) koyduğu dindir.

Pekiiiiiii bu mezheplerin kurallarını imamlar koyduğuna göre TANRININ sözü atılıyor.
Kendileri kafadan kural koyuyorlar.
Şimdi söyle bana İSLAMA ALLAHDAN başka kimse kural koyamıyacagına göre bu mezhep imamları vede bunlara güvenip inananlar hala müslümanmıdırlar.
Bana lutufen açıklayınız.
İki ELİF birde MERTEK bilmekle bu işler olmuyor gözüm.

Bekliyorum madde madde açıklamalarını.
Hadi görem senin o muazzam bilgiciklerini.
Dedeniz
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 29-12-2020, 17:47
rojawelad - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
rojawelad rojawelad isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 05 Dec 2012
Mesajlar: 25
Standart Aferin size

Cep telefonumda nedense internet olduğu halde foruma ulaşamadım. Gecikme için üzgünüm.

Birilerinin işi gücü yeni açılan islami topiclere laf sokmak... laf sokmak başka bir şey değil.

Sevgili forum okuyucuları, sayın yanıt yazan arkadaşlar;

Kuran-ı Kerim'i en iyi anlayan kuşkusuz Hazreti Muhammed Sallallahu Aleyhi Vessellem Efendimizdir. Kuran-ı Kerim'i Hadis-i Şeriflerle tefsir etmiştir. Hadis-i Şerifler Eshab-ı Kiram'ın sohbetleriyle Ehl-i Sünnet Alimlerine ulaşmış ve günümüzün ilmihal kitapları oluşmuştur.

İlmihal kitaplarıyla çelişen hiçbir ayet yorumu , hiçbir hadis yorumu geçerli değildir ; duydun mu tolonbey dede !!

Öyle bakkal defteri gibi , bir dinsizin din dersi verdiği makalelerden (DİN BU Seti) ayet hadis derlenerek İSLAM dini anlaşılmaz.

Müslümanlar!

Foruma katılan bir müslüman herşeyi kendisi halletmeye çalışıyor. Müslüman takipçiler arasında iş bölümü yok. Müslümanlar birbirlerine kesinlikle güvenmiyor , birbirlerinin makalelerini paylaşmıyor.

Nedense müslümanlar imanı kazandıracaklarını zannediyor oysa Allah kime nasip ederse o imanı kazanır. Müslümanlarda iman değil de ehli Sünnet itikadı zayıflığı hatta yokluğu var.....

Kudurun bazı dinsizler kudurun .... Dünyaya pislik yaymak için gelmişsiniz yahudi akıncıları.....

Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 29-12-2020, 17:54
rojawelad - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
rojawelad rojawelad isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 05 Dec 2012
Mesajlar: 25
Standart

Hiç aklınıza gelmiyor değil mi

İslam öncesi edebiyatın efsanelerin bir bölümünün kaynağının da

aslında Kuran-ı Kerim inmeden önceki Vahy dönemine ait

o zamanki İslami literatüre ait olduğu.....

Sevsinler sizin Sümer atanızı....
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 29-12-2020, 20:22
Ahlaksız - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Ahlaksız Ahlaksız isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 07 Jul 2012
Mesajlar: 8.492
Standart

rojawelad´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Kudurun bazı dinsizler kudurun .... Dünyaya pislik yaymak için gelmişsiniz yahudi akıncıları.....
Niye kuduralım?
Sen ateist olmadın diye mi?
Dünya'da 1,5 milyar müslüman var diye mi?
Sebep ne?

Dünya'da yaşanmayacak en kötü toplumlar, müslümanların çoğunluk olduğu toplumlar.
Müslümanlar Dünya'nın en gelişmiş ülkelerini inşa edip, buralarda yaşıyorlar olsalar, senin bu söylemlerin anlaşılabilir. Yani kıskançlığımızdan filan kudurabilirsiniz belki.
Neyiniz var, bu Dünya'ya ne katıyorsunuz da, size bakıp insanlar kudursun?

Kuduran sensin, sen olmalısın. Bugün 1,5 milyar müslüman, gâvurların icat ettiği aşının kargosunu bekliyor. Oturduğun yerde gâvurların aşısını bekliyorsun. Kudurmalısın, deliye dönmelisin, çatlamalısın.
Bir müslüman, gâvurun aşısını nasıl vurdurur ama sen vurduracaksın. Vurdurmayacak mısın yoksa

Pislik konusunda sana şunu söyleyeyim. Mesela, Türkiye'deki yerli turistlerin gittikleri turistik yerler, bu turistlerin evlerine dönmesi sonrası çöplüğe dönüşüyor. Belediyeler bu çöplüğü temizlemek için günlerce/haftalarca uğraşıyor.
Kimmiş pislik?
Yaşadığım yerde belediye sürekli temizlik yapmasına rağmen, sokaklardaki pislik hiç azalmıyor. Niye sence?
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Etiket
kuran değişti, kuran değişti mi, kuran değiştirildi, kuran değiştirildi mi, kuran-ı kerim

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 11:21 .