27-09-2009, 22:32
|
Kıdemli Üye
|
|
Üyelik tarihi: 16 May 2008
Mesajlar: 2.222
|
|
Bahailik'te Adalet Anlayisi
Sevgili gardaşım oki ;
Gördüğüm şeyi,
şu iki olgu tam anlatır.
1-) Bir kavme olan kininiz....
2-) Birini çok sevmek veya ondan nefret etmek....
Mutlak adalete çıkan yolu,
"Çıkmaz sokak" yapar.
Bizim niyetimiz "Üzüm yemek" olmalı değil mi ?
Ayrıca
şu :
sözün
"Allahsız bir gücü kabul ederek, onların adaleti ile dağıtılan payelere alkış tutacak isek;" oki
nedense aklıma
"Müslüman mahallesinde salyangoz satmak"
deyimini getirdi.
Kendin için istemediğini,başkaları için de isteme.
|
27-09-2009, 22:47
|
Kıdemli Üye
|
|
Üyelik tarihi: 16 May 2008
Mesajlar: 2.222
|
|
OQONUC´isimli üyeden Alıntı
EY RUH OĞLU!
Yakînen bil: Başkalarına adalet emredip kendisi türlü rezalet irtikâb eyleyen kimse -ismimi de taşısa- Benden değildir.
Saklı sözleri saklayarak mı yaşamalıyız canım abicim.
|
Gardaşım oki ;
Aha bu gördüğün sözler,
ancak ve ancak,
ona inanan olan beni,
inanııyor isen seni de bağlar.
Neden başkalarını bağlasın ki ?
Bu söz Bahaullah'ın kendi inanırları olan biz Bahailere olan sözü.
Eğer bu sözden,
şahsım yani psiko,
birilerine adalet emredip,
kendim türlü rezaletler irtikap etmiş isem beni bağlar,
ki
varsa öyle bir durumum,
lütfen " Dost acı söyler"i ortaya koy.
Defalarca belirttim ki,
dostumun düşmanı düşmanımdır.
Düşmanımın düşmanı dostumdur,
mantığı,
şükr şahsımda 53 yıldır işlemedi,işlemiyor ve işlemeyecek.
Kendin için istemediğini,başkaları için de isteme.
|
28-09-2009, 00:37
|
Denetimdeki Üye
|
|
Üyelik tarihi: 28 Jan 2009
Mesajlar: 455
|
|
Canım abicim;
Müslüman mahallesinde salyangoz satanlar bizler değiliz; Zira Mevcudat umuen Allah'ındır. Bizler Allah adına yaşadığımız arzda O'nun askerleriyiz. Yani kim evsahibi kim misafir öncelikle buna karar vermek gerekir.
Saklı sözlerdeki muhatap; siz değilsiniz; bu mekanda adalet dağıttığını idda edenlerdir. Sizin dolaylı muhatap olduğunuz yer ise, Allahsız bir adalet anlayışındaki bariz Adaletsizliğe olan velevki manidar dahi olsa teşekkürdür.
Ayrıca; İnancınıza göre Hz.Bahaullah'ı eğer Cemalullah olarak kabul ediyorsanız; O'nun sözleri ona inanları değil, bütün insanlığı kapsar.
Bilirsiniz ki; düz mantık ile beşeri dostluk düşmanlık kurgusu dinde tatbik edilemez. Zira uhuvvet bildiğim kadarı ile Bahailerin en temel argümanlarından biridir.
Her bir inanır bilir ki; Allah'ın anılmadığı yerde mutlak adaletten söz edilemez.
47- EY İNSAN OĞLU!
Cemalime yemin olsun! Saçlarının kanınla boyanması, Benim katımda kâinatın yaradılışından ve her iki cihanın ışığından daha büyüktür. Ona çalış, ey kul.
Bu sözleri süre gelen adetullahın, Adaletin gerekirse nasıl korunacağı konusunda birer rayhası olarak duyumsamak için sadece herşeyi ihata eden ve herşeyin rabbi olan EL ADL olan Allah'a yönelmek yeterlidir.
Bu garip nacizane düşünmektedir ki; Önce Adaletin mihengi olarak Allah'ın adaletini bilip anlamalıyız ki;sonra anlayabilelim; "bir kişiye olan muhabbetiniz , ona karşı adalet duygunuzu sarmasın mealindeki öğüdü.
Yoksa kişisel adalet muhabbetleri ile dünyaya yönelmekten öte bir şey yapamayız.
Saygılarımla
|
28-09-2009, 07:26
|
Kıdemli Üye
|
|
Üyelik tarihi: 16 May 2008
Mesajlar: 2.222
|
|
Ahhhh benim canım gardaşım ahhhh ;
47- EY İNSAN OĞLU!
Cemalime yemin olsun! Saçlarının kanınla boyanması, Benim katımda kâinatın yaradılışından ve her iki cihanın ışığından daha büyüktür. Ona çalış, ey kul.
Bu ilahi rayihadan nasıl bir koku almış isen,
Buyurmuşun ki :
Bu sözleri süre gelen adetullahın, Adaletin gerekirse nasıl korunacağı konusunda birer rayhası olarak duyumsamak için sadece herşeyi ihata eden ve herşeyin rabbi olan EL ADL olan Allah'a yönelmek yeterlidir.
Ne yazık ki Tanrının adetullahı diyerek,
Bahailikteki,
değil savaş -öldürme-kavga-,
nizanın dahi yasak olduğu "Anlayış"ını atlayıp,
Bu sözlerden neler çıkarmışın.
Bir Bahai öldürülür ama öldürmez.
Bunun aksi bir "Davranış" içinde olan olur ise,
-İsmimi de taşısa benden değildir- devreye girer.
Tanrıya karşı gelenler,
eğer inananlara karşı daha da ileri giderek,
O'na inananları sırf inandıkları için,
katletmeye de başlar ise,
İnananların bundan kaçmamasını anlatır o sözler.
Nitekim İranda şehid edilen 20.000 den fazla Babi-Bahai Tarih nezdinde bunun canlı "Şahid"idir.
Kısasa kısas vari olgular eski evrenin işleri.
Artık yeni bir evrede inananlar.
Bunu senin gibi bir kapasitenin atlamış olmasına hayret ettiğimi söylemeliyim.
"Niyetler ve ameller" "Fikir ve zikr"
bu "Anlayış" ve "Davranış" insan psikolojisinde önemli değil mi ?
Neden "Müslüman mahallesinde salyangoz satmak." dedim ?
Bu site misyon olarak "Dinlerden özgürlük"ü savunan bir site.
Dolayısı ile onlardan mutlak adaleti istemek-hele hele de- saldırgan bir üslup ile.
"Her saldırgan Tanrı'nın lütfundan kendini mahrum eder."
anlayışı ile bakacak olur isek,
bunu yapanın "İsmini de taşıyor olsa Ondan" olup olmadığı konusunda nasıl bir anlayışa sahip olabiliriz ?
Düşünsene bu neye benziyor ?
Bu yeni dostun eski kılığı neydi ?
Şu :
Enam 159 : Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur.
Onların işi ancak Allah’a kalmıştır.
Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.
olabilir mi ?
Çok sevgili gardaşım unutmaki psiko abin seni çok sever.
Ammaa
Adaleti,hakikatı anasından babasından ve dostlarından daha çok sever.
İnsanlar ile Tanrının varlığı yokluğu bir yana,
-Tanrı yok dediklerinde herhangi bir eksilme mi oluyor Tanrı da ? Veya biz var deyince bir fazlalaşma mı ?-
İnsanlık aleminin sorunlarını çözme konusunda,
bizler aldığımız anlayışları ortaya koyarak,
bulunduğumuz ortamın misyonu ne olursa olsun,
vizyonumuzu ortaya koyarak,
saldırgan bir üslup veya yaklaşım yerine,
"Meşveret kurumu"nun canlanmasını sağlamaya çalışmak daha doğru bir yaklaşım değil mi ?
Bunu bir kültür edinip davranışlarımıza geçirdiğimizde,
Ondan olup,ismini taşımak dediğimiz şey mi oluşur ?
Yoksa
"........Dini barış-sevgi dinidir" sloganlarına,
"Hadi len ordan" vari anlayışlar ve bu anlayışı destekleyen yazılarla mı karşılaşırız ?
Sonra da oturup "Hedef ...... m ?" diye başlık açmak zorunda mı kalırız ?
Kendin için istemediğini,başkaları için de isteme.
Konu Psiko tarafından (28-09-2009 Saat 07:40 ) değiştirilmiştir.
|
28-09-2009, 20:48
|
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 24 Feb 2008
Mesajlar: 780
|
|
Psiko´isimli üyeden Alıntı
Ahhhh benim canım gardaşım ahhhh ;
47- EY İNSAN OĞLU!
Cemalime yemin olsun! Saçlarının kanınla boyanması, Benim katımda kâinatın yaradılışından ve her iki cihanın ışığından daha büyüktür. Ona çalış, ey kul.
Bu ilahi rayihadan nasıl bir koku almış isen,
Buyurmuşun ki :
Bu sözleri süre gelen adetullahın, Adaletin gerekirse nasıl korunacağı konusunda birer rayhası olarak duyumsamak için sadece herşeyi ihata eden ve herşeyin rabbi olan EL ADL olan Allah'a yönelmek yeterlidir.
Ne yazık ki Tanrının adetullahı diyerek,
Bahailikteki,
değil savaş -öldürme-kavga-,
nizanın dahi yasak olduğu "Anlayış"ını atlayıp,
Bu sözlerden neler çıkarmışın.
Bir Bahai öldürülür ama öldürmez.
Bunun aksi bir "Davranış" içinde olan olur ise,
-İsmimi de taşısa benden değildir- devreye girer.
Tanrıya karşı gelenler,
eğer inananlara karşı daha da ileri giderek,
O'na inananları sırf inandıkları için,
katletmeye de başlar ise,
İnananların bundan kaçmamasını anlatır o sözler.
Nitekim İranda şehid edilen 20.000 den fazla Babi-Bahai Tarih nezdinde bunun canlı "Şahid"idir.
Kısasa kısas vari olgular eski evrenin işleri.
Artık yeni bir evrede inananlar.
Bunu senin gibi bir kapasitenin atlamış olmasına hayret ettiğimi söylemeliyim.
"Niyetler ve ameller" "Fikir ve zikr"
bu "Anlayış" ve "Davranış" insan psikolojisinde önemli değil mi ?
Neden "Müslüman mahallesinde salyangoz satmak." dedim ?
Bu site misyon olarak "Dinlerden özgürlük"ü savunan bir site.
Dolayısı ile onlardan mutlak adaleti istemek-hele hele de- saldırgan bir üslup ile.
"Her saldırgan Tanrı'nın lütfundan kendini mahrum eder."
anlayışı ile bakacak olur isek,
bunu yapanın "İsmini de taşıyor olsa Ondan" olup olmadığı konusunda nasıl bir anlayışa sahip olabiliriz ?
Düşünsene bu neye benziyor ?
Bu yeni dostun eski kılığı neydi ?
Şu :
Enam 159 : Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur.
Onların işi ancak Allah’a kalmıştır.
Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.
olabilir mi ?
Çok sevgili gardaşım unutmaki psiko abin seni çok sever.
Ammaa
Adaleti,hakikatı anasından babasından ve dostlarından daha çok sever.
İnsanlar ile Tanrının varlığı yokluğu bir yana,
-Tanrı yok dediklerinde herhangi bir eksilme mi oluyor Tanrı da ? Veya biz var deyince bir fazlalaşma mı ?-
İnsanlık aleminin sorunlarını çözme konusunda,
bizler aldığımız anlayışları ortaya koyarak,
bulunduğumuz ortamın misyonu ne olursa olsun,
vizyonumuzu ortaya koyarak,
saldırgan bir üslup veya yaklaşım yerine,
"Meşveret kurumu"nun canlanmasını sağlamaya çalışmak daha doğru bir yaklaşım değil mi ?
Bunu bir kültür edinip davranışlarımıza geçirdiğimizde,
Ondan olup,ismini taşımak dediğimiz şey mi oluşur ?
Yoksa
"........Dini barış-sevgi dinidir" sloganlarına,
"Hadi len ordan" vari anlayışlar ve bu anlayışı destekleyen yazılarla mı karşılaşırız ?
Sonra da oturup "Hedef ...... m ?" diye başlık açmak zorunda mı kalırız ?
|
Cevap konumundayım. Sonra istediğinizi tartışırsınız. Araya girmem gerekecek.
Psiko,
Tevazu bir yana, o başlık sitede şu ana kadar açılmış en isabetli başlıklardan biridir. Fikri muhaliflerim başlığıma dahil olup, nazikane muamelemle karşılaştılar. Siz de konunun bir yerinden girdiniz, ve neyi savunduğunuzu anlamadığım sembolik ifadelerle mistik bir tutum içine girmeye çalıştınız, anladığım kadarıyla cevabımı esirgemedim sizden de. Tabi ateist olmadığınızı anlamam biraz zaman aldı. Şimdi, "Sonra da oturup "Hedef ...... m ?" diye başlık açmak zorunda mı kalırız ?" cümlesiyle ne demek istediniz, bana açıklayınız. Sembolik konuşmaya çalışmazsanız fazladan üç cümle daha yazarsınız. Alınacak değiliz. Hadi içinize sinmeyen nedir?
Saygılar
-Şeytanın yaptığı en büyük hile bütün dünyayı yaşamadığına inandırmakmış-
"The Usual Suspects" filminden
|
28-09-2009, 07:52
|
Kıdemli Üye
|
|
Üyelik tarihi: 16 May 2008
Mesajlar: 2.222
|
|
İster Nevruz denilsin isterse Newroz, bu bayram Türk’ün ve Kürt’ün anlamsız çekişmesine sığamayacak kadar büyük.
Baharı müjdeleyen Nevruz’u tüm yurttaşların ve insanlığın resmi bayramı yapmaya hazır mıyız?
AYKAN ERDEMİR
NEVRUZ bu yıl da kuzey yarımkürelileri şaşırtmadı.
21 Mart günü ekvatora dik açıyla gelen güneş ışınları beraberinde baharın müjdesini de taşıdı.
Tarih boyunca kuzey yarımkürede çok farklı topluluklarca çok farklı isimlerle ve şekillerde kutlanan Nevruz, aynı güneşin altında aynı baharı kutlayan insanlar olduğumuzu anımsamak için bizlere bir fırsat daha verdi.
2008 Türkiyesi ise, 21 Mart’ı bir kez daha güneşi ve baharı paylaşmayı beceremeyenlerin ülkesi olduğunu dünyaya ilan ederek geçirdi.
Yeni günü, Nevruz’u, eskitemediğimiz ádetimizle, kanla, gözyaşıyla, hırsla ve şiddetle kutlamaya henüz doyamadığımızı dosta düşmana gösterdik.
Ne mutlu bize!
Arefesinde korkulara boğulduğumuz 21 Mart’ın ne kutlu bir gün olabileceğini öğrenmek için 25 yaşına basmam ve Harvard Üniversitesi’nde Farsça dersleri veren Prof. Dr. Wheeler Thackston’ın dersine kaydolmam gerekmişti.
Kendisine Thackston Ağa olarak seslendiğimiz Wheeler Hoca bir gün derste Nowruz’un en sevdiği bayramlardan biri olduğunu çünkü hiçbir milletin ve dinin bayramı olmadığını, tüm insanların ortak mirası olduğunu söylediğinde şaşırmıştım.
Benim için Nevruz milletlerin çekişmesinin ve didişmesinin trajedisiydi o güne değin.
Nevruz’u ölü ve yaralı sayılarını hesaplayarak geçiren biz Türkiyeli öğrenciler için bu günü İranlı arkadaşlarımızın ‘Haft Sin’ masalarında baş harfi s ile başlayan yemekleri sayarak geçirmek de bir o kadar şaşırtıcıydı.
22 Mart sabahları mutlu kalkılabileceğini görmek için, Acem’in, Kürt’ün, Türk’ün, Alevi’nin, Bahai’nin, İsmaili’nin ve Zerdüşt’ün ortak baharını öğrenmek için okyanus aşmamız gerekmişti.
Kendimizi bilmek ve özümüze varmak için ne de uzak aynalardan medet ummak gerekiyordu.
Güneş hepimize yeter
Nevruz’un Nevruzluğunu idrak edeli dile kolay on yıl oldu.
Tahsille cehaletimiz geçti, başka şeyler baki kaldı.
Her şey bir yana, Nevruz bu yıl da herkese yetecek kadar güneş ve baharı beraberinde getirdi Türkiye’ye.
Türkiye Bahai Toplumu Dış İlişkiler Temsilciliği direktörü Prof. Dr. Cüneyt Can’ın her zamanki nezaketi ve inceliği içinde ilettiği davetiye benim için Nevruz’un ilk habercisiydi:
‘Nevruz (Bahai Yılbaşı) münasebetiyle vereceğimiz yemeğe teşriflerinizden mutluluk duyacağız’.
Devlet tarafından din olarak tanınmayan Bahailik’in ve nüfus cüzdanlarına Bahai olduklarını yazamayan onbinlerce Türkiye Bahaisi’nin bunca örselenmeye rağmen kırgınlığa yer vermeyen misafirperverliği ve cömertliği bizleri bir kez daha utandırdı.
Bahai cemaatinin konukları güneşin ve baharın herkese yetecek kadar çok olduğunu görmüşlerdir eminim.
devamı
http://www.stargazete.com/acikgorus/...rami-94220.htm
Kendin için istemediğini,başkaları için de isteme.
|
28-09-2009, 08:47
|
Kıdemli Üye
|
|
Üyelik tarihi: 16 May 2008
Mesajlar: 2.222
|
|
İbni Sina'nın bir talebesi
-Eğer hocam bana Peygamber olduğunu söylerse ona ilk inanacak olan kişi ben olurum
diyerek hocasını ne kadar çok sevdiğini söylermiş sağda solda.
İbni Sina da bunu duyar ama hiç bozuntuya vermezmiş.
Günlerden bir gün talebesi ona da bunu açtığında
-Bekle.Birgün sana bu konuda cevabımı vereceğim.
demiş.
O cıvarda yaşayan en yaşlı kişinin dahi
-Ben böyle bir kışı hayatım boyunca görmedim
dediği bir kış günü,İbni Sina ve kendisine inanacağını söyleyen talebesi aynı odada uyurken sabaha karşı İbni Sina ateşler içinde yattığı yerden kalkmış ve talebesine kendisine bir bardak su vermesini rica etmiş.Talebe hemen testinin yanına gidip su koyacak iken bir de bakmış ki testide su yok.
-Hocam testide su kalmamış.
-OI halde bahçeye çık ve kuyudan çek getir.
-Ama hocam dışarısı kış kıyamet.Siz ateşler içindesiniz ve su çok soğuk olur ve siz daha beter hasta olmaz mısınız ?
-Varsın olsun be oğul.Biz doktor değil miyiz ? Başkalarını nasıl iyileştiriyor isek kendimizi de iyileştiririz.Sen kalk ve suyu getir.
-Kusura bakma hocam dışarısı çok soğuk ve ben çıkmak istemiyorum bu soğukta.
Aradan biraz daha zaman geçince sabah namazı için ezan okunmuş.Talebe kalmış bahçeye çıkmış.Kuyudan su çekip abdestini almış ve namaza durmuş.Namaz bittiğinde İbni Sina talebesine
-Bu şehirde kaç tane Camii var ? Kaç inanan var ?
-Sanırım 10 tane kadar Camii ve şehir nüfusunun büyük bölümü de inanan.
-Peki tüm İslam aleminde ne kadar Camii ve inanan vardır.
-Sayısını bilelem ama bayağı fazladır hocam.Neden sordunuız ki ?
-Sen beni yakinen tanıyor ve sana öğrettiğim bilgiler için bana minnettarsın ve beni çok seviyorsun değil mi ?
-Tabi ki hocam.
-Ama ne Allahı gördün ne de Hz.Muhammedi değil mi ?
-Evet hocam.
-Beni tanıyor,ilim verdiğim için bana minnettarsın ve bana sevgi duymana ve üstelik "Hocam Peygamberim dese ona ilk inanan ben olurum" demene rağmen,bana bir bardak su getiremedin soğuk diye.Oysa bak ezan okunduğunda,Allahın ve Elçisinin adı anıldığında kalktın o soğukta abdest aldın ve namaza durdun.Peygamberlik işte böyle bir makamdır o yüzden bir daha beni onurlandıracak olsa da bu tür şeyler söyleme sağda solda ve Peygamberlik makamını da böyle uluorta ağzına alma.
Yani canım kardeşim birilerinin Tanrı yoktur Elçileri şöyledir böyledir demeleri seni veya bir başka inananı üzmesin kısaca.
Tüm dünyada,
Tanrıya inanç sistemleri,
inananları,
ibadethaneleri
"Nesnel" bir halde "Gözle görülüp elle tutuluyor" "Iııı ben inanmıyorum" denilse de.
Tüm kavga yine insanlık aleminin içinde bulunduğu durum adına.
Herkes meşverette, insanlık aleminin düzelebilmesi adına kendisinin ne düşündüğünü ve bunu nasıl eyleme geçireceğini ortaya koysun ki
"Vardı yoktu,iyiydi güzeldi,değildi kötüydü " gibi konunun özünden uzaklaşmayalım.
"İnanan ve inanmayan" yaftalarına haiz olarak,
Tahtırevallilin iki ucunda oturan,
her iki uçtaki kişiler de,
"Bilmiyorlar ama yapıyorlar" ın muhatabı olmasın.
Ve sonra
"Su uyur,emparyaller asla"
diyen
Karl amca mezarında rahat uyuyamamazlık etmesin.
Bari mezarında rahat etsin..
Kendin için istemediğini,başkaları için de isteme.
|
28-09-2009, 20:33
|
Denetimdeki Üye
|
|
Üyelik tarihi: 28 Jan 2009
Mesajlar: 455
|
|
Birisi Psiko abimle yazışmaları yeni bir başlığa "Bahailikte Adalet" diye taşısın lütfen; oradan devam edelim derim ben.
Eğer önüne gelen atlamaz ise ; Hem konu itibari ile hem de merak edenler için güzel bir başlık olacağından eminim.
Evet canım abim;
Başlık taşınınca Hz.Bab'dan itibaren özellikle adalet için bir bahai kiminle ne şekilde ve hangi şartlarda nasıl mücadele etmiştir. konusundan devam ederiz inşallah.
Bu konuda zaten epey soracağım şey vardı; Ama malum söz verilen bilgi bir yerde tıkandı. Bundan sonrası sizin üzerinize vazife artık.
Haydi Bismillah;
Görelim bakalım; Hangi eşşedi kafir taşıyacak başlığı?
Selamlar
|
28-09-2009, 22:43
|
|
Onur Üyesi
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 01 Aug 2005
Bulunduğu yer: Isvicre
Mesajlar: 6.665
|
|
Basliginiz hazir beyler. Buyrun, tartisin.
|
29-09-2009, 01:11
|
Denetimdeki Üye
|
|
Üyelik tarihi: 28 Jan 2009
Mesajlar: 455
|
|
Öncesini bilmediğim bir konu da dahil olmuş başlığa.
Ben o zaman ufaktan bir giriş ile hem psiko abime sorulan soruya cevap vermesini bekleyip hem de biraz düşünmesine zaman vereyim.
Soru: Hz.Bab ile Hz.Bahaullah arasında Allah'ın adaletinin tesisi için fiiliyatta ne tür farklar vardır ?
Fransa'da ve Filistin'de ve İran'da bulunan Babi ve Free Bahailer'in özellikle Adalet konusunda YUAE den farklı düşündüğü noktalar nelerdir ?
Gerçekten de merak ettiğim ve öğrenmek için fizana bile gideceğim iki soru ile başlayım istedim.
Saygılarımla
|
Başlık Düzenleme Araçları |
|
Stil |
Hybrid-Şeklinde
|
Yetkileriniz
|
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.
HTML-KodlarıKapalı
|
|
|
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 00:42 .
|