bilgivehis´isimli üyeden Alıntı
Dinden hayali-uydurmayı çıkarırsan geriye ne kalır, biliyor musun, tesadüf kalır.
|
Hayali dediğin "diyalektik açıdan" formu biçimi olmayan yani bilinmez olan iradedir, kurgusal kısım ise dinlerin "insanlara bilinmezin niyetini okumasıdır".
Din adına niyeti iradeden çıkarırsan geriye tabiki tesadüf kalır.
Ancak din adına diyalektiğe de meydan okuyarak robotlaşmanın da bir anlamı yoktur.
bilgivehis´isimli üyeden Alıntı
Tesadüfün zaten kendisi her şeydir, her şey tesadüfse geriye elbette bir şey kalmaz.
|
Diyalektiği kullansaydın, "her" olarak adlandırdığın sonsuzluğun,... irade gibi, form nesne gibi "şey" olamayacaiğini anlardin. Her şey tesadüf olsaydı, kaçınılmaz yasaların hayat akışında ki tüm yazışmalar, kaderimiz olmuş olurdu.
Oysa bu vakit uykum varken sana canı gönülden yazma isteğimi yaşayabiliyorum, ne kaderi?. Tesadüfün olduğu yerde "niyet" irade olmazdi. Oysa var, bak bal gibi isteye isteye yazıyorum işte.
bilgivehis´isimli üyeden Alıntı
Biz tesadüfler nedensiz değildir ama açıklanabilir, kanıtlanabilir diyoruz. Bu yüzden dikkat ettiysen bilim adamları hep tesadüflerin kaynağını araştırır ve kanıtlamaya çalışır.
|
"Her" dediğmizin, "Şey" gibi form yapısı olmadığından, sonsuzluğun bilimsel ölçümsel bir kanıtı olamaz.
Diyalektik olarakta kanıtlanabilir bir form varsa, kanıtlanamaz forma dair olmayan da olmalı zaten.
Forma dair süreçle değişen bedenimizdir,... benliğimiz ise sonsuz zamansızlıkla içiçe olma hali "gibi". Hatırladığım kadarıyla senin de bir aşkın vardı, okuyunca anında aklında canlandığını varsayarak şunu demeye çalışıyorum. İnsan hatırlayınca zaman yok muş casına o güzelim duygulara yine dalabiliyor. Ben, sonsuzun ölçüm imkansızlığı kadar, bu bizim bir dilim zamansız rüyalarımızın, hislerimizinde, kanıtlanamaz kalaçığına inanıyorum. Soruyorum, eğer kolu kaldıran irade ise bu isteği bilim nasıl kanıtlayabilir?. Veya o kizi cok sevdigini bize kanitliya bilirmisin.
bilgivehis´isimli üyeden Alıntı
Hatta olaya senin gözünle baksak dahi tanrına bile karşı geliyorsun.
Tanrın sana demeyecek mi, bu tesadüfleri ben oluşturdum, neden benim oluşturduğum tesadüfleri bu kadar küçümsüyorsun, haydi bakim cehenneme diyecek.
|
Ben tek taraflı "monist" bir tesadüf anlayışının isanları kader anlayışına götürdüğünü söylüyorum. Bu anlayış insana tanrının özgür yaratabilme kapasitesini de beraberinde sorgulatıyor.
Tesadüfünüz, bize filim kukla misali, masalımsı bir hayat yaşadığımızı üfürüyor.
Tesadüf nötr, kayıtsız, amaç, sonuçtan uzak, ancak hareketin tümünü nötr tanımlarken diyalektiği de görmezden gelerek iradeye nefes de aldırmıyor.
Tesadüfi hareketin bilinemezliği ile şeylerin açıklanmasına inanmak ta bir inanç halidir, ikna olma durumudur. Ha bilinmezin niyetini okumuş, ha bilmediğin hareket ile açıklama yapmışsın. Açıklama insanlığı inandırdığı için ikisi de bu açidan dindir.
Gerizekalığımdan anamın portakalına varınca hakaretleri yediğim halde bırakın bu tarafları, diyalektik nöronal ilişki bağı dediğimiz akıl gibi olalım diyorum. Düşmanlık çatışma kaos yeryüzüne çözüm getirmez diyorum. Taraf olmakla kendimizi niye sınırlıyoruz. Çözümler niye bilinmeyen akıl ile çözülmüyor.
Bak sen de öylesin. İdeolojin adına çin hakkında oligarşik yapıyı olur olmaz bir şekilde görmezden geliyorsun. Neyse ki, Spartacus hataya işaret ettiği için konuya katılmadım. Haklar, duygular, adaletsizlikler, sürekli değişkendir, sürekli partili bilmem ideolojik olma düşüncesi ile sorunlar dengelenemez.
Bu değişken sorunların üstesinden gelebilecek, mücadeleyle başa çıkabilecek tek değişken, ne olduğunu bir türlü bilemediğimiz aklımızdır. Bunu taraf olmaksızın kullanmadığımız müddetçe de dertlerimizden kurtulamayız dostum. Bu nedenle gökte ki gözlemi yeryüzüne uygulayanlardan olmayalım, kaçınılmaz yasal harektleri özgür irademizin hareketine bulaştırırsak vay halimize diyorum.