Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Felsefe > Felsefi Tartışmalar

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 19-05-2020, 13:58
Velhelebe - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Velhelebe Velhelebe isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 15 Jan 2018
Mesajlar: 804
Standart Kant’ın İdealizmi Reddetmesi

Kant: Zamanla belirlenmiş olarak kendi varlığımın farkındayım. Zamanın bütün belirlenimi bir şeyin algılanmasında kalıcılığı önvarsayar. Ancak bu kalıcı şey benim içimdeki bir sezgi olamaz. Varlığımın bütün temel belirlenimleri bende buluştuğundan temsillerdir ve bu temsillerden, onların değişimlerinden ayrı bile olsa böylesi kalıcı bir şey gerekli olduğundan böylece varlığım onların değişmesiyle birlikte zaman içinde belirlenebilir. Dolayısıyla bu kalıcı şeyin algılanması, yalnızca sırf benim dışımdaki bir şeyin temsili aracılığıyla değil yalnızca benim dışımdaki bir şey sayesinde mümkün olabilir. Sonuç olarak zaman içinde "varlığımın belirlenmesi, yalnızca kendi dışımda algıladığım gerçek şeylerin varlığı sayesinde mümkündür. Zaman içindeki bilinçlilik, zorunlu olarak bu olası zaman-belirlenimini hakkmdaki bilinçlilikle birleşir. Dolayısıyla aynı zamanda zaman-belirleniminin koşulu olarak benim dışımdaki şeylerin varlığıyla zorunlu bir biçimde birleşir; yani kendi varlığımın bilinci, aynı zamanda benim dışımdaki başka şeylerin varlığıyla ilgili dolaysız bir bilinçtir.


Kant'ın bu sözlerini bir kitapta gördüm ve paylaşmak istedim. Kant her şeyin zihnin kurgusu olup nesnelerin olmadığını söyleyen şüpheciliği eleştiriyor gördüğüm kadarıyla. Zamanın belirleniminden söz ediyor. Değişim demek yerine zaman diyor burda bir hata var gibi. Ama kalıcılıktan söz ediyor ki burası doğru. Mesela buzdolabına bir yiyecek koyduğumuzda ve diğer odaya gittiğimizde yiyecek yok olmuyor, hala buzdolabında bulunuyor küflense veya bozulsa bile, bir kalıcılık var. Bu kalıcılığı sağlayanın zihin değil bizzat nesneler olduğunu söylüyor Kant. Bu görüş şuna benziyor. Kendimin farkında olmamı sağlayan şey kendim değil, diğer şeylerdir.


Çünkü insan nesneleri farklarına göre algılıyor. Farklı olan şeyi hemen ayırt ediyor, ayırt edebildiği ölçüde algılıyor. Mesela siyah bir sandalyeye siyah bir nesne koyulursa o nesneyi algılamak zorlaşır, çünkü rengi aynıdır. Rengi beyaz olsa hemen farkedilirdi ve algılanırdı. Bir örnek daha vereyim. Karanlıkta ufacık bir ışık bile hemen farkedilirken, gündüz yanan kocaman lamba o kadar göze çarpmaz.


Benliğin farkında olmak da buna benziyor gibi görünüyor. Kendimi diğer nesnelerden ve diğer insanlardan ayırt edebildiğim ölçüde kendimin farkında oluyorum. Kant da bu görüşe benzer bir şeyden bahsediyor. Her şey insan zihninin kurgusu olsa kendimin farkında olamazdım. Kant'ın bu görüşüne bazı felsefeciler sıcak bakmıyormuş ve başarılı bulmuyormuş. Kant olana dair değil olması gerekene dair konuşuyor diye düşünüyorlarmış.


Dış dünyanın insan zihninin kurgusu olmadığına dair aklıma başka bir fikir daha geliyor. Bir şeyleri zihnimizde kurgulayabilmemiz için algılamamız gerekir. Ancak algıladığımız şeyleri birbiriyle ilişkilendirerek kurgu oluşturabiliriz. Rüya görmek de böyledir, hiçbir şey algılamasaydık rüya da göremezdik, hayal de kuramazdık. Bu süreçler sadece beyinde gerçekleşmiyor, nesneleri algılamamızı da gerektiriyor.
Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 19-05-2020, 16:46
ilahimasal ilahimasal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2017
Mesajlar: 3.462
Standart

Velhelebe öncelikle tekrar hoş geldin foruma

Konuya dair diyebilecegim.

Kant
ahlak felsefesinde TAM bir idealist
Bilgi felsefesinde ise BANA GÖRE % 49 materyalist , % 51 idealist birisi gibi görünüyor.

Totalde idealist birisi diyebiliriz.

Tam bir idealist felsefeci olarak berkeley denen kişi sayılabilir. Adam madde kesinlikle yoktur diyor. Okuyan görebilir

Felsefeciler için idealist yada materyalist demekte aslında çok anlamlı degil. Ne düsünüyorlarsa onu insanlarla paylaşmıslar.

Senin kant hakkında okudugun kitapta ki yargın yanlış. Kant hem maddeci hem idealist gibi kafası karışık birisi.

https://www.google.com/amp/s/tarihib...nuel-kant/amp/
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 19-05-2020, 18:58
Velhelebe - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Velhelebe Velhelebe isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 15 Jan 2018
Mesajlar: 804
Standart

Kant materyalist olmayabilir ama gerçeklik konusunda idealist de değil gibi görünüyor. İdealistler gerçekliği insan zihninin kurgusu olarak görürler, Kant ise nesnelerin gerçekliğini kabul ediyor. Bu noktada idealistlerden ayrılıyor. Bilgi felsefesinde veya ahlak konusunda biraz daha idealist düşünceleri olabilir ama en azından bu noktada gerçekçi bir düşüncesi var.

Kant bazen şüpheci bir filozof olarak da anlatılıyor. Numen ve fenomen ayrımından bahsedilir hatta. Yani nesnelerin bize nasıl göründüğünü biliriz ama nesnelerin gerçekte nasıl olduğunu bilemeyiz düşüncesi. Genelde Kant böyle anlatılıyor. Sanırım Kant bundan ibaret değil, Kant'ı basite indirgiyorlar. Mesela Kant'ın alıntıladığım sözünden kimse bahsetmiyor. Bilen yok gibi.


Sanırım günümüz felsefesinin en büyük problemi felsefe tarihi bilmeden sıfırdan felsefe yapmaya çalışmaktır. Mesela Kant ve Hegel gibi filozofları bilmeden felsefe yapmaya çalışsam ne kadar iyi felsefe yapabilirim? Kant'ın yaptığı felsefenin bile gerisine düşmez miyim? Günümüz felsefecileri tarihteki büyük filozofları ya hiç bilmiyor ya da çok yüzeysel bildiği için felsefi görüşleri de aynı yüzeysellikte kalıyor, birikimleri yetersiz oluyor.


Bir de Analitik ve kıta felsefesi diye yapay bir ayrım yapılıyor. Kant ve Hegel gibi anlaması daha zor filozofları kıta filozofu diyorlar. Anlaşılması daha kolay felsefecilere ise Analitik felsefeci diyorlar. Kıta felsefecilerini aşağılıyorlar genelde anlaşılmadıkları için. Örneğin Hegel'in söylediklerinin tamamen anlamsız olduğunu ifade eden felsefeciler var. Kimisi de tamam anlamlı ama daha basit anlatılabilirdi ve öyle çok özgün bir şey değil diyebiliyor. Büyük filozofları böylesine aşağılamak ve reddetmek felsefedeki derinliği bitiriyor.


Anlaşılmaz denilen filozofların anlaşılmamasının sebebi bana göre felsefi derinliklerinin çok yüksek olmasıdır. Mesela üstte Kant'ın sözünü yazmıştım, gerçekten anlaması zor ve bir derinliği var, özgün bir düşünce. Anlaşılır konuşan ve bununla övünen felsefeciler bu fikirleri ortaya atmamış, akıllarına gelmemiş. Mesela bu forumda bile ifade edilen felsefi görüşlerin birçoğu felsefe literatüründe yok, felsefecilerin aklına gelmeyen fikirler. Felsefe yapmak için sanırım felsefe tarihini iyi bilmek gerekiyor ve filozofların kendi kitabını okumak gerekiyor.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 19-05-2020, 19:40
bilgivehis bilgivehis isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 30 Jul 2016
Mesajlar: 1.734
Standart

Velhelebe´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Sanırım günümüz felsefesinin en büyük problemi felsefe tarihi bilmeden sıfırdan felsefe yapmaya çalışmaktır. Mesela Kant ve Hegel gibi filozofları bilmeden felsefe yapmaya çalışsam ne kadar iyi felsefe yapabilirim? Kant'ın yaptığı felsefenin bile gerisine düşmez miyim? Günümüz felsefecileri tarihteki büyük filozofları ya hiç bilmiyor ya da çok yüzeysel bildiği için felsefi görüşleri de aynı yüzeysellikte kalıyor, birikimleri yetersiz oluyor.
Felsefe yapmak için filozafları bilmek iyidir ama şart değildir.
Başka filozofları baz alarak felsefe yapanlar, onu eleştirme üzerine yaparlar.
Felsefe daha ziyade doğallık gerektirir, başka filozofların etkisinde kalmadan yapılmalı.
Örneğin bir dağdaki çoban felsefenin kralını yapar ama kimse bilmez, sessiz ve yazılmamış filozoftur.
Okumayan, bilgisiz insanlar kendini ifade edemez ama hayali daha geniştir.
Tabi hepsi için değil ama böyleleri var.
Örneğin çocukları gözönüne getir, onlardaki hayali kendinde bulamazsın.
Filozof, hayal ve düşüncesini ifade etme yeteneğine sahip olan kişidir.
İfade edemeyen ama daha geniş düşünme yetisine sahip olanlar güme gidiyor.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 19-05-2020, 20:12
ilahimasal ilahimasal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2017
Mesajlar: 3.462
Standart

çok sert ve kesin bir başlık atıp daha sonra

Kant materyalist olmayabilir ama gerçeklik konusunda idealist de değil gibi görünüyor. İdealistler gerçekliği insan zihninin kurgusu olarak görürler, Kant ise nesnelerin gerçekliğini kabul ediyor. Bu noktada idealistlerden ayrılıyor
Nesneyi kabul ediyor diyip materyalist olmayabilir diyorsun

Ne diyorsun ?

Bir insan ya materyalisttir yada idealist yada dinci yada bu konulardan banane diyebilir.

Kant bildigim kafası karışık birisi

Seninde kafam karışmış. Eski yazdıklarını bi gözden geçir.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 20-05-2020, 00:43
Velhelebe - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Velhelebe Velhelebe isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 15 Jan 2018
Mesajlar: 804
Standart

Materyalizm sadece nesneleri kabul etmez, aynı zamanda her şeyin maddeden oluştuğunu söyler. Aslında mesele nesne de değil, zihinden bağımsız bir gerçeklik olup olmadığı. Materyalizm gerçekliği kabul eder ve her şeyin maddeden oluştuğunu söyler. Kant her şey maddeden oluşmuştur diyor mu bilmiyorum. Ama en azından gerçekliği kabul etme noktasında idealistlerden ayrılıyor dediğim gibi.





bilgivehis


Bence felsefe sadece hayal gücüyle olacak bir şey değil. Bilgi sahibi olmayan bir insanın hayal gücü geniş olabilir, ama aklına gelen fikirler binlerce sene önce filozofların ifade ettiği fikirler olabilir. Binlerce sene önce filozoflar o fikirleri ve konuları tartışarak ilerletmişlerdir, bu tartışmalardan haberdar olmayan biri sıfırdan tekrar o tartışmaları yapacaktır, ayrıca düşünürken yapılan hataları da bilmeden tekrarlayacaktır. Düşünmek bilinçli bir süreçtir, bilinç de bilgi gerektirir. Bilinçli olmayan düşünme felsefe olmayacaktır diye düşünüyorum.


Örneğin günlük hayatta hepimiz düşünüyoruz. Düşünmeyen insan yok. Ama bu düşüncelerimiz öyle çok derin çok üst düzey düşünceler değil, sıradan düşünceler. Filozofları bilmeyen insan böyle sıradan düşünceler oluşturabilir, günlük hayatta düşünmek gibi. Büyük filozoflara da bakarsak hepsi bilgili insanlardır, kendilerinden önce gelen ve kendi dönemindeki filozofların tartıştığı konulara hakimdirler ve o tartışmaları ilerletmişlerdir, kendi fikirlerini ileri sürmüşlerdir. O tartışmaları bilmeseler tartışmaları ilerletemez ve kendi özgün fikirlerini ortaya atamazlardı.


Felsefe kendini ifade etmekle pek ilgili değil. Filozoflar çoğu zaman kendini iyi ifade edemez, belki de filozofların anlaşılmasının zor olması da biraz bu sebeptendir. Basit bir meseleyi bile karmaşık anlatabilir filozoflar. Bu demek değil ki filozofların bir derinliği yok ve sadece kendini iyi ifade edemediklerinden anlaması zor. Kendini ifade etmek ayrı bir şey, filozof olmak ve hatta bilim adamı olmak ayrı şeydir.


Ayrıca okumamış bir insan kendini iyi ifade edemez ve hayal gücü geniş olur diye de bir şey yok. Kişiden kişiye değişir. Edebiyatçılar kendini iyi ifade eder diyebiliriz, ama filozoflar için bunu söylemek zordur. Filozofu geçtim bilim adamları da çoğu zaman kendini ifade etmekte zorlanırlar. Basit bir konuyu bile açıklamakta zorlanabilir bilim insanları.


Ayrıca filozoflar çoğu zaman başka filozoflardan etkilenmişlerdir. Yani felsefe yaparken filozofların etkisinde kalmak olumsuz bir şey değildir. Burda dikkat edilmesi gereken nokta tek bir filozofa takılmamak gerektiğidir. Filozoflar birbirinden çok farklı görüşler ifade etmişlerdir, hepsinden yararlanmak lazım, illa bir kaçıyla sınırlanmamak gerek. Ama bu demek değil ki felsefe yaparken filozofların etkisinde kalmamak lazım.


Başka filozofları baz alarak felsefe yapanlar her zaman eleştirmek üzerine felsefe yapmaz. Elbette filozof diğer filozofları eleştirebilir ama temel amacı eleştiri değil anlamak ve yorumlamaktır. Filozoflar dünyayı anlamaya çalışan insanlardır, amaçları eleştiri değildir. Eleştiri yapabilirler ama amaç bu değildir, eleştiri sadece bir araçtır.


Örneğin çocuklardan söz etmişsin. Dediğin gibi çocuklarda hayal gücü olur ve soru sorma becerisi vardır. Çocuklar her şeyi sorgularlar. Bu neden, o neden diye her şeyi sorarlar. Açıklarsınız gene sorarlar. Asla bitmek tükenmeyen sorular vardır. Çocukların bu sorgulama tarzını örnek alabilir filozoflar. Ama soru sormayı da abartmamak gerekir. İnsanların en temel problemlerinden biri soruları fazla abartmalarıdır ve cevaptan daha fazla önem vermeleridir. Cevap önemsiz de soru daha önemliymiş gibi sürekli soru sorarlar ve cevap verilemeyeğini düşünürler. Filozoflar da çok soru sormalı ve çok düşünmelidir ama soruları abartmamalı ve cevaplara daha fazla önem vermelidir.


Felsefe yapmak için filozofları bilmek şart mıdır? Eğer bir insan dahi değilse şart gibi görünüyor. Filozofların kitapları düşünen insanlara yol gösterir. Nasıl düşünebileceklerine dair ipuçları verir, yardımcı olur. Anlaşılması için örneklendireyim. Mesela bir insan balıkçı olmak istiyorsa oltaya ihtiyacı vardır. Filozof burada oltaya ve başka ne gibi şeylere ihtiyaç olduğunu söyler ve oltayı kullanmak kişiye kalmıştır. Burada kişi oltayı kullanarak balık tutar ve zamanla kendini geliştirir. Ama olta olmadan balık tutulamaz, balık tutmadan önce olta ve bunun nasıl kullanıldığının bilgisi gelir.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Etiket
felsefe, gerçek, idealizm, kant, zihin


Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 01:33 .