Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Bilim > Biyoloji > Evrim

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #21  
Alt 06-05-2018, 17:33
küvet küvet isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 30 Mar 2010
Mesajlar: 13
Standart

Not: 4. madde ile ek bilgi, eklediğim bu kısmı çıkmamış önceki mesajda.

hücre bölünmesi ile ön bilgi:

Hücrelerin bölünmesi bir yoğunlaşma meselesidir. Biyolojik zarlar yağ asitleri ya da izoprenlerden oluşan lipidlerden yapılmıştır. Yağ asitlerinin yoğunluğu bir eşik seviyesini aştığında, sürekli yeni yağ asitleriyle "beslenirse" büyüyüp bölünebilecek hücre benzeri kesecikler oluştururlar kendiliğinden. Yağ asitlerinin, aynı gerekçe ile nükleotidlerin dağıldıklarından daha hızlı birikmeleri için, bir tür odaklanma gerekir: Yerel olarak yoğunlaşmalarını artıran, daha büyük ölçekli yapılar oluşturmalarını sağlayan fiziksel bir huni ya da doğal bir bölümleme gibi. Bu koşullar sağlandığında, keseciklerin oluşumu sihir(ya da içgüdü) işi olmaktan çıkar: Fiziksel olarak bu en istikrarlı haldir, sonuçta genel entropi artar.

Tepkimeye hazır yapıtaşları sürekli temin edilirse, bu durumda basit kesecikler de yüzey alanının hacme oranı sonucu kendiliğinden büyür ve bölünür.

Çeşitli organik moleküller içeren küresel bir kesecik (basit bir hücre)düşünün. Bu kesecik yeni malzemeler alarak büyür:zarda lipidler, hücrenin içerisinde diğer organik maddeler..Sonra da büyüklüğü iki katına çıkarın: Zar yüzey alanı iki katına çıksın, organik içerikler iki katına çıksın. Neler olur? Yüzey alanının iki katına çıkarılması, hacmi iki katından fazla artırır çünkü yüzey alanı yarıçapın karesi kadar artar, hacimse yarıçapın küpü kadar. Ama içerik yalnızca iki katına çıkmıştır. içerik zarın yüzey alanından daha hızlı bir şekilde artmadığı sürece,kesecik aptala dönmeye başlayacaktır, zaten iki yeni kesecik üretme işinin yarısına kadar gelmiştir bile.

Başka bir deyişle, aritmetik büyüme; sadece büyümek yerine bölünme ve ikileşmeye yol açan bir istikrarsızlık katar işin içine. Büyüyen bir küreciğin daha küçük balonlara bölünmesi sadece an meselesidir.

İç güdü değil.

Bunun neticesi dışkılamaya kadar varır. Dışkılamak termodinamik bir zorunluluktur.
Alıntı ile Cevapla
  #22  
Alt 07-05-2018, 02:02
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.668

Onur Üyeliği 

Standart

dine mine ne´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ortada olan diyorsun, ortada (olan) dediğinde, form/yapıları statik olana içerik olarak kulanmış oluyorsun.
İçerik olarak kulandığın anda, statik olanı otomatikman, limitlemiş olyursun.Bu yüzden sana dikkatli olmanı söyledim,fakat sen
şimdi niyese
Zaman israfısın... Daldan dala alakasız saçma sapan lafızlar.

Ortadalık ile limitin alakası yok. Ortadanın ifadesi limit ya da buna benzer bir ölçüm değeri değil, tespit-işaret anlamıyladır.

50 kere izah ettim, limit ŞEY'ler namınadır, şey ise form-yapıca anlam kazanır. (bütün ölçümler ve değerler, özne ve nesne(form-yapı) zemininde anlam bulur)

Limit ise o zeminde en fazla uzamla(mesafe cinsinden) ilgili kullanabilirsin ki, bu yaklaşımında benim ifadelerimle alakası yok, uzayın ne içi ne de dışı mevcut değildir o sebeple mesafe cinsinden öçülemez ve limite vurulamaz(ortadalık da limite vurulamaz bu bağlamda, LİMİT kavramının KISTASI DA, MUHATABI DA DEĞİL!). Diğerini ise zaten söyledim, limit forma dairdir, form ile muhtevayı forma has-saltıkmış gibi limitleyemezsin, kendine has, kıstas edinebileceğin başka bir şeyle diğerleyemez, kıyaslayamazsın(ki bundan zaten söz ettim)...

Diğer taraftanda BAŞLANGIÇ saftsasının sadece bir safsata olduğunu ve kavramları kavrayamamak-anlayamamaktan ileri gelen bir safsata bakışı-yanılgı olduğunu gayet net özetledim. Zaman varlığın devinime bağlı ise, varlığın dışında, varlığa rağmen dışında telaffuz edilemez(e bu kadar basit, ben ne diyorum sen nerelere çarpıtıyorsun, sen çarpıtmayı bırak da, öncelikle bu ifademi anladın mı avare dingil? neyin ispatı peşinde isen, net değilsin, sırfitiraz etmek için itirazetmiş birisinin şaşkın heyecanını görüyorum, ideolojik bir kompleks dürtüsü. düşünme potansiyeli mevcut mu, yoksa boşa yorulmayalım)

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #23  
Alt 07-05-2018, 12:32
Velhelebe - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Velhelebe Velhelebe isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 15 Jan 2018
Mesajlar: 804
Standart

Ortada olan şeyler var ve birde bunların var olma durumu var. Bu şeyler genelde cisimdir, maddedir, limiti vardır. Varlığın limiti derken var olma durumunun cisim olması anlaşılmamalı. Var olma durumu belli töz ve şekillerle karşımıza çıkıyor, bu manada limit denebilir gibi.
Alıntı ile Cevapla
  #24  
Alt 07-05-2018, 22:31
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.668

Onur Üyeliği 

Standart

Velhelebe´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Ortada olan şeyler var ve birde bunların var olma durumu var. Bu şeyler genelde cisimdir, maddedir, limiti vardır.
Bakınız ŞEY denilen -> FORMDUR.

Şey'leri tanılayan da formdur. Limiti siz belirlemezsiniz, form'un kendisi belirler! Bu bağlamda daha doğru ifadeyle ne diyorum? Form-YAPI(!)

Madde denilen ise form değildir, maddeye öyle gelişigüzel bir kafayla limit koyamazsınız.

Limiti de zaman kavramını da, anlamlı kılan taban maddedir. Burada kavram tabanına göre düşünmeli, siz ancak biçimsel ölçümleri, formlara dair-nazaran yaparsınız ve o ölçümleriniz o forma dairdir(madde tabanına genişletemezsiniz) ve dahi bir formu ölçerken, başka bir formdan yararlanırsınız, kıyas edersiniz(bilinen bir form ile bilinmeyen diğerini!, ölçüm diyecekeniz, limit vb bu noktaları da gözden kaçırmamalı.Kısaca maddeyi, yine madde ile ölçerek, daha doğrusu form ile ölçerek maddeyi(tümsel anlamda, özneleştirilemez zemin anlamda) ölçmüş, sınırlamış veya birime indirgemiş olmazsınız. ölçtüğünüzün de muhtevası maddedir, ölçmekte kullandığınızızın da muhtevası maddedir. dolayısıyla bu açıda ancak form-yapıları(limtileri, limitevurulabilir üst zemin olmaları sayesinde) ölçebiliriz, uzam bağlamında ise ancak gözlem ufkumuza dayanarak ve yine bilinen bir limit(formla) kıyas ederek mesafe cinsinden vb ölçeriz. Son ve sonsuz gibi kavramların muhatabı olmayan uzay-varlık zeminini ise elinizdeki form-limit-ölçeklerle kıyas edemezsiniz, uzay-varlığı ölçecekseniz, uzay-varlığın dışından, başka bir şeyle(! hönk) karşılaştırabilmelisiniz, uzaya sınır konulamazsa, uzayın dışına çıkıpda uzayı, başka tür bir metafizik ölçüm kıstasıyla ölçemezsiniz, varlığı da varlığın dışında metafizik kıyas suje-leriyle kıyas edemezsiniz) Kısaca bana limitten, ölçümden vb söz edeceksiniz, elinizde maddi temeli olmayan ama nesnel bir tabanı olan -metafizik, kurguya dayalı lafız değil- kıyasla gelebilmelisiniz. Örneğin uzayı sözde ölçmek için uzayın dışından, kıyas edebileceğiniz bir başka uzaya(!) ihtiyacınızın olması gibi...

Felsefi olarak kullandığımız MADDE ile atomlardan mütevellit ifade edilen maddeyi anlamamamlısınız, ikisi farklı tanımlar. O sebeple ben ne diyorum? ORTADALIK, daha temel bir zeminde ifade ediyorum. O kadar basit ifadeler kullanıyorum, öyle olmuyorsa, şöyle deneyelim birde;

Maddeyi ne ile ölçüyorsunuz? Maddenin dışına çıkıp, maddeyi ölçebileceğiniz ne var? Dolayısıyla varlığı, hem varlığa dayalı formlarla-yani varlığa tabi, varlığın dışında anlam ifade etmeyen kavramlarınızla-, hem de varlığın dışına çıkarak sınırlayamazsınız, 10 kere izah ettim, limit-sınır gibi ifadelerin muhatabı FORM-YAPIDIR diye. Daha alt zemini yok bunların.

Örneğin uzayda bir bölgeyi, kendinizi esas alarak, gözlem ufkunuzla sınırladığınızı düşünebilirsiniz, ama bu nedir, uzayın sınırı değil, öznenin yani gözlemcinin gözlem sınırıdır, özne ne zaman gözlem sınırını=uzayın sınırı olarak algılamaya başlamıştır, yanılgı orada en temelden başlar! dolayısıyla buradaki sözde limit, sınır, özneldir. Nesnel olarak yazışacaksak, ifadelerimi öznel-subjektif handikaplarla değil, objektif yani nesnel-fizik tabanıyla okumalısınız. Yoksa yazışmamızın anlamı yok, zira subjektif görecelik ve öznellikle, fiziğe, nesnel zemine dair lakırtıların anlamı olmaz.

Ne demiştim varlığı-maddeyi ne ile ölçüyorsunuz?(dışına çıkamıyoruz-aslında dışı da yok(hacim, mesafe vb anlamıyla değil buradaki dışı ifadesi, başka tabanımız, ölçüm nesne ve biçimlerimizin başka yolu yok. kavramlarımız gibi onlarda varlığa-maddeye, varlığın hareketi, ilişkiler, form-yapılar ve değişkenliğine tabi. kabaca, tabi olan, tabi olduğunu belirleyemez veya tabi, ancak ona bağlı anlam kazanan-olan, tabi-bağlı anlam kazandığı-olduğuna öncül alınamaz, birisi olmadan diğeri zaten olmuyor. Öyleyse madde ve hareketine bağlı ölçüm nesnelerimiz, ölçüm yetilerimiz vb madde-varlık olmadıkça nasıl ki anlamsız ise, demek ki, bu ölçümlere dayanarak biz varlığa limit koyamayız. Çok mu ağır ifadelerim bilmiyorum ama 5 dakika sakince üzerinde düşünülse belkide anlaması zor olmayacak. Yani varlığın dışına çıkmayan ancak varlığın devinimiyle anlam kazanan ölçüm gereçleri ve biçimleriyle maddeyi limitleyemez, bir başlangıç, bitiş, dış tayin edemezsiniz, bir kere kavram ve ölçümleriniz zaten maddeye, maddenin biçim, hareket vb bağlı..)
Velhelebe´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Varlığın limiti derken var olma durumunun cisim olması anlaşılmamalı. Var olma durumu belli töz ve şekillerle karşımıza çıkıyor, bu manada limit denebilir gibi.
Denmemeli, o zeminde denemez, ama siz daha bir üst zemin yani form-biçim alanında ifade edecekseniz zaten limiti-ni form belirlemiştir. lakin varlık zemini böyle özeneleştirebileceğimiz ve herhangi bir şey'e(!) saltıklaştırıp bakabileceğimiz veya belirli formları, biçim ve yapıları saltıklaştırıp, kesin biçimler atfedebileceğimiz bir zemin değil. Varlığı bir bütün olarak şöyle düşünmeli, uzay-ortadalık->fizik...

Zaman kavramı açısından örneğin, ortada-lık dediğimiz, devinir->zaman kavramı anlam bulur, zaman varlığa tabi anlam kazanır, varlık zamana tabi-bağlı anlam kazanıyor değil(nesnel gerçek bildiğiniz zaman anlayışının tam tersi ve varlığın dışından, varlığa zaman tayin edip başlangıç safsatası üretmek ise nafiledir, o ebeple diyorum ki, ortada olan, ortadalık-> yani zaman kavramıyla da ortada olandır(*), zamanın içinde ve zamana bağlı, dışta bir yerlerde ve zamanla peyda olmuyor, ortada deviniyor ve zaman kavramı hayat buluyor(işte o sebeple ortada-lık diyorum yani zaman varlığın dışında da, varlık zamanın bir yerinde meydana gelmiyor, o ortada devindiği için zaman kavramı hayat buluyor, o sebeple zamansal bir dışarıdan peyda olma durumu olmadığı içinde ortada-lık ile ifade ediyorum). öyleyse zaman kavramı içinde varlık->ortadadır. Zaman kavramıyla, ne bir başlangıcı, nede bir sonu yok, ne de zaman da yol alıyor değil->zamanda yol almıyorsa nedir->ortadadır, devinir durur, şeylerin ise yol alması, hareketle ilgilidir ve alınan yollar zaman yolu değil, bildiğimiz fizik, yani hareket-ilişki yoludur, zamansal değil fizikidir ve o fiziki hareketten zaman kavramını soyutlarız, işte tamda form-yapı ve hareket, devinim zeminidir burası, o halde devinen ne? işte bu soruya verilen cevap yazdıklarımdır.)...

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #25  
Alt 08-05-2018, 14:20
Velhelebe - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Velhelebe Velhelebe isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 15 Jan 2018
Mesajlar: 804
Standart

spartacus

Evet şey dediğimiz formdur. Günlük hayatta ise form yerine cisim deriz. Madde ise tözdür. Maddeyi kütle ve hacim olarak anlıyorum ben. Varlık, madde ve form bütündür ve ayrı düşünülemez. Ayrı olarak ifade etmemizin sebebi soyutlamadır, normalde ayrı değiller, bağlı bulunuyorlar. Nasıl ki özellikler formdan ayrı değilse öyle birlikteler, mesela kendinde kırmızılık diye bir şey yok.

Elbette formu ölçerek maddeyi birime indirgeyemeyiz. Madde eşittir elma diyemeyiz mesela, çünkü elma haricinde diğer formları da kapsar. Peki bu formların ortak noktası nedir? Kütle ve hacimdir. Madde özele indirgenemez zemindir(spesifik forma indirgenemez) ama kütle ve hacim diye sınırlanabilir. Bunun için maddeye aşkın olmaya gerek yok bence, bunu akılla anlıyoruz, direk maddenin kendisini görmüyoruz, formlardaki ortak noktadan ulaşıyoruz, tümel ve tikel meselesi yani.

Varlık meselesi de böyle. Varlık nasıl karşımıza çıkıyor? Maddesel mi tinsel mi? Tinsel bir deneyime sahip değiliz ve aklımız kurguluyor tinselliği. Ama maddeselliği algılıyoruz. İşte varlığı ortadadır ve fizik olarak düşünebilmek için var olanlarla ilişkisine bakmak lazım, yoksa salt ortadalık olarak anlaşılmaz. Fizik dediğimiz bütün fiziksel şeyleri kapsar. Fiziksel şeyler ortadadır, yani ortadalık bir nitelik oluyor gibi görünüyor. Dolayısıyla ortadalık fizik ve madde ile karşımıza çıktığı için limiti bu denebilir gibi, sonuçta tinsel veya başka şekilde karşımıza çıkmıyor. Ha fizik ve madde haricinde varlıklar da var ama algılamıyoruz denirse belki fizik ve madde diye varlığı sınırlayamayız ama algıladıklarımıza göre böyle bir çıkarımda bulunabilmeliyiz.

Zaman kavramıyla ilgili teorinizi beğendim. Zamanın A ve B kuramıyla veya kuramın biçimleriyle bir ilişkisi var mı?

Varlık ve maddenin limitinden söz ettim. Elbette bu limit onları forma indirgemiyor, sadece çerçevesini çiziyor. Ama bu limitler madde ve varlığın başlangıcı anlamına da gelmiyor tabi, o sonuç çıkmıyor. Ki başlangıç sorunu irdelenirken zaman kavramıyla doğrudan bir alakası olmayabilir gibi. Yani hangi zaman anlayışı olursa olsun başlangıç olmadığı savunulabilir. Mesela hep sonsuzdan gelmek der insanlar. Burda ayrı bir zaman yolu anlamaya gerek yok.

Mesela basit bir akıl yürütme yapalım. Şu nerden geldi, bu nerden geldi diye geriye gidersek insanlar başlangıç olduğunu düşünür. Mesela kitap nerden geldi? Ağaçtan. Ağaç nerden geldi? Kendi atalarından. O atalar nerden geldi? İlk canlı hücrelerden. Onlar nerden geldi? Kimyasallardan. Kimyasallar nerden geldi? Yıldızlardan geldi diyelim. Yıldızlar nerden geldi? Evrendeki materyalden. Onlar nerden geldi? Böyle sonsuza kadar gidilebilir, bu demek değil ki hareket ve değişimden bağımsız zaman yolu var. Zaman değişimin ölçüsü olarak alsak da böyle bir sonsuzluk söz konusu oluyor. Yani geçmiş bitmiyor, hep onun kaynağı ve onun da kaynağı diye geriye gidilebilir. Sonunda onun neyden geldiğini bilemeyiz ama fiziksel şeylerden gelmiştir heralde diyerek sonsuza gider. Evreni, uzayı bu anlamda sonsuz diye niteleyebiliriz gibi, başlangıcı olmak zorunda değil.

Gözlem ufkumuzla uzayı sınırlamak hatalı olabilir evet. Ama bizim sınırlamamız haricinde sınırı olabilir mi bilmiyoruz. Diyebilirsiniz ki sınırlar formlar içindir, onlara bağlıdır. Bunu diyebilmek için uzayı çok daha iyi bilmek gerekir gibi. Bilimsel bilgi arttıkça bu anlayışlarımız değişebilir sonuçta, ama mevcut verileri açıklarken en iyi açıklama bu diyebiliriz. Bilginin evrimi kesin yargılarımızı baltalıyor, sadece mevcut veriler için şu anlık açıklama sunabiliriz gibi. Dolayısıyla uzay tam olarak nedir ve sınır uzayın muhatabı mıdır, son sonsuzluk anlamlı mıdır bilim gösterecek.
Alıntı ile Cevapla
  #26  
Alt 08-05-2018, 15:22
ilahimasal ilahimasal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2017
Mesajlar: 3.462
Standart

Madde töz müş ! Özüde vardır ??

Madem öyle insanda töz ! Özüde ruhmu ?

İdealist felsefenin düşünüp düşünüpte işin içinden çıkamayıpta , tam balataları yakacağı anda AMAN HA SIYIRMADAN bir şey uyduralımda orada cevabını bulamadığımız varlığın adını koyalım halidir.

Töz
Öz
Ruh

Alayı da tanrı diyip kapıya kiliti vuruyor.


Her balatayı sıyırdığınız anda niye Tanrı deyip duruyorsunuz ki ?

Melekti cindi periydi yok veliydi.

Bilim bunları tınlamıyor. Maddenin ve yapısındaki en son kuarklara ve onların çeşitlerine kadar sadece araştırıp buluyor ve halen NASIL diye tekrar tekrar deney ve gözlem yolu ile araştırıyor.

Tözcü ve özcü musubetler ise halen vay efendim ahanda tanrı orada diyip yine beyninde ki düşüncenin balatalarını yakmaya uğraşıyorlar.

Vay efendim özün özü nedir? Yok evladım yok özün özü falan . Dibini bulamazssın. Bak en kral idealist felsefecileriniz tözün özü nedir den sonra baktı olmuyor = TANRI diyip kenara çekiliyordu.


Big bang safsatasında öz arayanla
kuantumda ki garipliklerde öz arayanlar

Özü mözü yok. Bilemezsinizde bulamazssınızda.

Gözlemleyemediğiniz her şeyin özünde Tanrı var diyerek zaten amacınızı ortaya koyuyorsunuz. Neden birde o tanrı aramak için yoruluyorsunuzki ? Balatalarınızın yandığı yerde beyninizde bulmuşsunuz zaten.


Zaman sanki nesnesi olan bir şey mişki davranıp konuşarak neyi amaçlıyorsunuz.

Zaman diye bir şey yok. O senin sizin uydrduğunuz ve fakat işinizi kolaylaştırmak için nesneye ( duvar saati , kol saati , atom saati vs ) uyarladığınız soyut.


Tözünüzün özü olan tanrınız da nesneye uyarlanmış bir uyduruk işte.

Tanrınız karşımıza

Cami kilise , turban , tesbih , gereksiz kitaplar olarak çıkıyor.
Alıntı ile Cevapla
  #27  
Alt 08-05-2018, 15:41
Velhelebe - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Velhelebe Velhelebe isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 15 Jan 2018
Mesajlar: 804
Standart

Ne idealist felsefeymiş arkadaş İdealizm sanıldığı gibi basit bir görüş de değil. Ağır biçimleri var, üzerinde çokça düşünülmüş şeyler. Öyle ha deyince çürütülecek bir görüş değil, baya bir felsefi birikim gerekir çürütmek için. Filozof olmayan birisi idealizmi falan çürütemez.

Düşünsenize Platon, Aristoteles, Kant, Hegel gibi devler var idealizmin arkasında. Bizim haddimize midir idealizmi eleştirmek? Ha yanlış anlaşılmasın idealizmi falan savunmuyorum. Felsefe bilmeyen, felsefi düşünemeyenler realist olurlar, ya da tanrıyı hariç tutarsak materyalist olurlar. Yani sade vatandaş idealist olamaz, idealizmi bilemez, anlayamaz, çürütmesi imkansızdır.

Tanrı görüşü ile idealizm arasında benzerlikler var elbet. Ama hiçbir şey bilmeyen birisi deist, teist olabilir veya tanrı görüşünü eleştirebilirken idealist olamaz, idealizmi eleştiremez. Sade vatandaşın yapması gereken dev filozofları anlamaya çalışmasıdır, çürütme girişimi komik olur. Kahvehanede evrim, tanrı tartışmaya benzemiyor bu konular.
Alıntı ile Cevapla
  #28  
Alt 08-05-2018, 17:24
ilahimasal ilahimasal isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 23 Oct 2017
Mesajlar: 3.462
Standart

Arkaaş neyi ağır bu idealistlerin ? Dönüp dolaşıp tanrısına dönüyorlar.

Tanrı zaten çürük bir fikir neyini çürütsün insanlar. Filizof takıntın var. Kurtul.


Felsefe gayet iyi bir düşünme yöntemi ancak idealizmin fikirleri toptan çürük. Idealist felsefeyi felsefeden saymamak gerekir. İdealist felsefe dediğime de bakma felsefeden sayıyorlar işte.

Kendilerince bir hayal dünyası olusturup oradan bilim adına fikirler atıyorlar ortaya hah tamam diyorsun , birde bakıyorsun ki adamın devreler özdü tözdü diyip yanıyor , tekrar dönüp dolaşıp başladıkları yere geliyorlar.

Neymiş tanrı !! öźzz ????!!!!!?????


Geçmişde , ismini ortaya attığın isimlerin elinde ki imkanlar ile konuşuyor fikir üretiyorlardı. Hadi onları anlarızda ! Size ne demeli? Özmüş tözmüş. Cindi periydi


Hem sen kendini filozof falanmı sanıyorsun? Birilerinin ezberini burafa tekrar etmen seni bir yeremi koyar.

Anlatılanı anlamaktan uzak birisin. Kalın kafa diyorlardı galiba.

Burada ezbere konuşma. Burası yeri değil. Burda kutsal yok
Alıntı ile Cevapla
  #29  
Alt 08-05-2018, 20:22
spartacus - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
spartacus spartacus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 06 Apr 2006
Mesajlar: 12.668

Onur Üyeliği 

Standart

Velhelebe´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Evet şey dediğimiz formdur. Günlük hayatta ise form yerine cisim deriz. Madde ise tözdür. Maddeyi kütle ve hacim olarak anlıyorum ben.
Yanlış anlıyorsun.
Kütle -> Bir form-yapının ihtiva ettiği madde miktarı->şey'e dair ölçülebilir niceliktir.

Hacim ise yine forma dair bir kapsam ifadesidir.

Bunlarla maddeyi ifade edemezsiniz.

Madde zemini daha alt bir zemindir, defalarca özetliyorum, izah ediyorum.

Burada maksat madde ile formu ayırmak değil elbette, KAVRAMLARIN HANGİ ZEMİNDE anlam kazandığını idrak etmenizdir.

Hasılı sen ifadelerimi anlıyor musun bu önemli.

DEĞERLENDİRME yapmazdan önce anlama kapasitesi, idrak gerekiyor. E göreliği iyi kavramak gerekir.
Velhelebe´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Varlık meselesi de böyle. Varlık nasıl karşımıza çıkıyor? Maddesel mi tinsel mi? Tinsel bir deneyime sahip değiliz ve aklımız kurguluyor tinselliği. Ama maddeselliği algılıyoruz. İşte varlığı ortadadır ve fizik olarak düşünebilmek için var olanlarla ilişkisine bakmak lazım, yoksa salt ortadalık olarak anlaşılmaz. Fizik dediğimiz bütün fiziksel şeyleri kapsar. Fiziksel şeyler ortadadır, yani ortadalık bir nitelik oluyor gibi görünüyor.
Yanlış, ortadalık bir nitelik değildir, nitelik şu ya da bu forma dairdir ve esasında özellik zemininde anlam kazanır.
Ortadalık kavramı, iradeden bağımzıs ve her türlü iradi kavrama tabi olmayan anlamıyladır.
Velhelebe´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Varlık ve maddenin limitinden söz ettim. Elbette bu limit onları forma indirgemiyor, sadece çerçevesini çiziyor. Ama bu limitler madde ve varlığın başlangıcı anlamına da gelmiyor tabi, o sonuç çıkmıyor. Ki başlangıç sorunu irdelenirken zaman kavramıyla doğrudan bir alakası olmayabilir gibi. Yani hangi zaman anlayışı olursa olsun başlangıç olmadığı savunulabilir. Mesela hep sonsuzdan gelmek der insanlar. Burda ayrı bir zaman yolu anlamaya gerek yok.
Uzay ve varlığa bir çerçeve çizemezsiniz(defalarca tekrar ettiriyorsunuz). Kurgu zemninde boşa inat etmeyin.

Hep sonsuzdan gelmek->safsatadır. Şu-bu, şey bağlamında Sonsuzdan ne gelinir nede gidilir, zaten zaman dediğiniz sonsuz olmayan(limitli form) form-yapıların değişimine bağlı-tabi, anlam kazanır, bunuda kavramanız gerekir, yani şey'ler zaman dahilinde değişip, anlam kazanmıyor, aksine zaman o şeylerin hareket-değişimiyle(böylece sonsuz olamaz, sonsuzdan da gelemez) peyda oluyor. yani, varlık zamansız, ortada, ama devinimiyle zaman kavramına anlam veriyor. bunu salt kelimelerle değil, düşünerek anlamalısınız, kısaca varlık devinerek zamana anlam katıyorsa, o halde devineni zamana tabi-bağlı kılmak, zaman küme-sinin içine varlığı yerleştirmek safsata olmayacak mı?. yani varlık sonsuzdan gelip, sonsuza gitmez, zaman kavramıyla bakarsak, zamana muhatap edilemez zeminde, ortadadır, devindikçe zaman kavramı anlam kazanır ve sizlerin sonsuz ve öncelik, sonralık gibi kavramlarınız muhatabı ise formdur, varlık zemininde önce ve sonra yoktur, geçmiş, gelecek diye zaman kavramı anlam taşımaz, anlamsızlaşır ok. Zaman kavramıyla da kavramın özünde, zaten yol katetmek, bir yerden gelip, bir yere gitmek ölçeği yoktur! Zaman değişime dair kıyastır, mesafe cinsinden değildir.
Velhelebe´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Mesela basit bir akıl yürütme yapalım. Şu nerden geldi, bu nerden geldi diye geriye gidersek insanlar başlangıç olduğunu düşünür.
İşte o ŞU dediğini tanılayan FORM-YAPIDIR, ELBETTE ne diyoruz devinen varlık-madde.
Ne demiştim, madde devindikçe "şu", "şu", "bu" anlam kazanır, tanı forma dair konur böylece şu idi, bu oldu algısı, zaman kavramına hayat verir...
Hasılı zaman kavramının muhatabı FORMDUR, MUHTEVA DEĞİL, YANİ DEVİNENİN KENDİSİ değil, biçimidir(!), ok? O halde başlangıç, bitiş mefhumuda forma dairdir, yani muhteva dediğimiz, ortada olan zamana tabi değil, zaman açısından o sadece ortada devinmekte ve böylece zaman mefhumu anlam kazanmakta.

Yani bu ifadelerimi yazıyla anlayamazsınız, ben size öznel ve özneyi referans alıp merkeze koyan salt form-yapıya dair algıyla oluşan kavramlarla anlatamam, siz düşünerek, emek sarfederek o anlamı yakalamısınız.

Hasılı dönüp uzay-varlık ne zaman başladı, bir başlangıç olmalı vs türündeki her ifade, soru yanılgıdır, öznel hata, safsatadır sadece(bunu idrak edemediğiniz sürece öznel kavramlarla yazışmamaızın anlamı yok, cevap vermek, itiraz için değil önce ANLAMAK için okumalısın). Varlık diyorum, muhteva diyorum, dingilin birisi çıkıp, muhteva ile, yani anlam-kavram bakımından uzama göre-dair olmayan bir ifadeyi - ki tamamen alakasız- limit lafzı üfürüyor, sende o safsatadan-alakasız ilişki safsatası- zor ediyorsun...

Sersemler akıllıların 7 yılda cevaplandıramayacağı soruları 1 günde sorarlar.
-------
Korku ve menfaat dalkavukluğa yol açar.
-------
İnsan korktuğuna ya da arzuladığına çok kolay inanır. La Fontaine
-------
Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz, saray ahır olur. Çerkes Atasözü
-------
Akıllı bizi arayıp sormaz, aptal bacadan akar.
------
Su dağları kemirir, vadileri doldurur.
------
Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.
------
Hürriyet, başkalarına vermedikçe alamayacağımız tek şeydir. William Allen White
------
Belki söylendi herşey,/ belki de gece bekleniyor/ yazılsın diye aynı cümle. Tüm nedenleri yeryüzünün/ bir çakıltaşına takılıp kaldı. Esteban
------
Sıradan insan kendini evrenin merkezi yapmanın yolunu arar; bilge kişinin evreni onun merkezindedir. Lao Tzu
Alıntı ile Cevapla
  #30  
Alt 08-05-2018, 21:10
Alone Star Alone Star isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 08 May 2018
Mesajlar: 32
Standart

Esekle atin ciftlesmesinden dogan katir da evrime bir ornek midir?
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Etiket
evrim, türleşme

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 21:11 .