Turan Dursun Sitesi Forumları
Geri git   Turan Dursun Sitesi Forumları > Felsefe > Etik, Estetik, Sanat, Politika, Bilim & Eğitim

Cevapla
 
Başlık Düzenleme Araçları Stil
  #1  
Alt 21-06-2021, 14:17
copernicus copernicus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 29 May 2021
Mesajlar: 109
Standart Zorunlu Aşı

Zorunlu Aşı










İnsan hayatını, kamu düzenini ve esenliğini tehdit eden bir virüs türü olan Kovid-19'ün yayılması, yüksek sayıda can kayıplarına neden olması ve hayatın olağan akışını büyük ölçüde etkilemesi nedeniyle uluslararası pandemi ilan edilmiş ve bu ciddi sağlık sorunun çözümü için tedavi, en önemlisi de aşı çalışmalarına hızla başlanmıştır. Aşı üretimi konusunda çalışmalar yapan birçok şirket güvenli ve etkili olduğunu iddia ettikleri aşıları piyasaya sürmüş veya sürmeyi planlamaktadır. Bu yazının kaleme alındığı tarihte Birleşik Krallık vatandaşlarını aşılamaya başlamış, diğer ülkelerde bu yolda önemli mesafeler kat etmiş olup, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı da aşı ithali ile ilgili girişimlerde bulunmuştur.
Virüse karşı insanın bağışıklık kazanması için kullanılan aşı ile ilgili en büyük soru işaretlerinden birisi de, aşı olmanın zorunlu tutulup tutulmayacağıdır. Bu yazıda olası bir aşı zorunluluğunun Anayasaya, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'na ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'ne uygun olup olmayacağı incelenecektir.
1. Anayasa açısından;
Zorunlu aşı uygulaması, ancak vücut bütünlüğüne karşı gerçekleştirilecek bir müdahale ile uygulanabildiğinden Anayasanın, "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" başlıklı 17. maddesinin kapsamına girmektedir.
Anayasanın 17. maddesinin ilk üç fıkrasına göre; "Herkes, yaşama, maddî ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz".
17. madde; ilk fıkrada hakkı düzenlemek suretiyle kuralı koymuş, ikinci fıkrada ise hakka getirilebilecek özel sebepleri göstermiştir. Anayasanın 17. maddesinin ilk iki fıkrasının Devlete yüklediği yükümlülükler, öldürmeme yükümlülüğü ile risklere karşı bireylerin yaşama hakkını koruma yükümlülüğüdür. 17. maddenin üçüncü fıkrasında; kimseye eziyet ve işkence yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı ifade edilmiştir. İnsan hayatı ve sağlığı için önem taşıdığı kabul edilen aşının, eziyet veya işkence veya insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir ceza veya muamele olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Devletin yaşamı koruma yükümlülüğü, maddi nitelikte pozitif bir yükümlülüktür; bu yükümlülük Devlete, yaşama hakkını koruması için tedbirler alma ödevi yükler[1].
Anayasa m.17; özel sınırlama sebepleri öngörmemiş olmakla beraber, tıbbi zorunluluğun gerektirmesi ve bu gereken müdahalenin kanun ile düzenlenmesi halinde vücut bütünlüğünün dokunulmazlığına istisna getirilebileceğini düzenlemiştir. Bu bakımdan, kişi hak ve hürriyetlerine müdahaleyi düzenleyen istisnaların meşruluğunun değerlendirilebilmesi için Anayasanın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" başlıklı 13. maddesi dikkate alınmalıdır.
Anayasa m.13'e göre; "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz".
Dolayısıyla, Anayasa m.17'de yer verilen "tıbbi zorunluluklar" ifadesi yeterli değildir. Gerek Anayasa m.13 ve gerekse Anayasa m.17 uyarınca kanun koyucunun vücut bütünlüğüne müdahale teşkil edebilecek halleri kanunda düzenlemesi gerekmektedir. Anayasa m.17, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulabilmesi ve tıbbi müdahaleler için çıkarılacak kanunun Anayasada gösterilmiş dayanağını oluşturur. Anayasa m.17/2'de yer alan "ve kanunda yazılı haller dışında" ibaresinin, esas itibariyle Anayasa m.13'de öngörülen "yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak" hükmünü karşılamadığı, soyut olup, özel sınırlama sebebi içermediği yönüyle eleştirilebilir. Çünkü temel hak ve hürriyetlere getirilebilecek sınırlamaların ancak kanunla yapılacağına dair bir hüküm Anayasa m.13'de bulunmaktadır. Bu nedenle; "ve kanunda yazılı haller dışında" ibaresini, hemen öncesinde gelen "tıbbi zorunluluklar" kavramından koparmamak ve ayrı değerlendirmemek gerekir. "Tıbbi zorunluluklar" ve "kanunda yazılı haller" birlikte ele alınmalıdır.
Şimdiye kadar uygulamaya koyulmuş kanuni düzenlemeler gözönüne alındığında, zorunlu aşı uygulamasına dayanak oluşturabileceği ileri sürülen 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun ilgili maddeleri incelenmelidir.
Yukarıda yer alan açıklama olağan hukuk düzenine göre yapılmış olup, "Olağanüstü hal yönetimi başlıklı" Anayasa m.119/1'de yer alan "tehlikeli salgın hastalık" gerekçesiyle Cumhurbaşkanı tarafından olağanüstü hal ilan edildiği takdirde, elbette olağanüstü halde geçerli olacak 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu ile Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine göre süreç yürütülecektir. 2935 sayılı Kanunun tehlikeli salgın hastalıkta alınacak tedbirleri düzenleyen 9. maddesinde aşı ile ilgili bir hüküm olmasa bile, bu istisnai dönemde 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ve olağanüstü halin ilan edilmesine yol açan nedenleri ortadan kaldırmak amacıyla çıkarılacak Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile zorunlu aşı uygulaması öngörülebilecektir.

Alıntı ile Cevapla
  #2  
Alt 21-06-2021, 14:19
copernicus copernicus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 29 May 2021
Mesajlar: 109
Standart

2. 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu açısından;
Umumi Hıfzıssıhha (Genel Kamu Sağlığı) Kanunu'nun 1. maddesinde, halkın sağlığına zarar veren tüm hastalıklardan veya sağlığa zarar veren çeşitli olaylardan korunmasını sağlama ile gelecek nesillerin sağlıklı yetişmesi için gerekenleri yapma görevi devlete yüklenmiştir.
Bu amaca ulaşılabilmesi Kanunda, hangi durumlarda hangi önlem ve tedbirlerin alınabileceğinin öngörülmüş olduğuna bakılmalıdır. Kovid-19 açısından bir değerlendirme yapabilmek için 1593 sayılı Kanunun "Memleket dahilinde sari ve salgın hastalıklarla mücadele" başlıklı ikinci bölümünde yer alan hükümler incelenmelidir.
Bu bölümün altında düzenlenen ilk maddede (57. maddede) kolera, veba, lekeli humma gibi çeşitli hastalıklar tek tek sayılmış ve devamındaki maddeler doğrultusunda belirli kişilere ihbar yükümlülüğü yüklenmiştir.
Kanunun 57. maddesinde sayılan bulaşıcı ve salgın hastalıklara karşı hangi tedbirlerin alınabileceği ise Kanun'un 72. maddesinde düzenlenmektedir. 72. madde, alınabilecek bu tedbirleri yedi bent halinde saymıştır. Bu tedbirler arasında hasta olanların, hasta olduğundan şüphe edilenlerin ve hastalığı bulaştırabilecek olanların tespit edilmeleri halinde kendi evlerinde veya tıbbi şartların sağlandığı yerlerde müşahede altına alınabilmesi gibi tedbirler yer almaktadır.
Kanununun 72. maddesinin birinci fıkrasının 2. bendinde, hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı tatbiki getirilebileceği düzenlenmiştir. Bu bentte aşı uygulamasının getirilebileceği öngörülmüş olsa da, bunun Kovid-19 bakımından da uygulama alanı bulup bulamayacağı ayrıca tartışılmalıdır.
Tahmin edileceği üzere, Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun 57. maddesinde sayılan hastalıklar arasında Kovid-19 virüsü bulunmamaktadır. Ancak Kanunu'nun 64. maddesi[2] dikkate alındığında, 57. maddede sayılan hastalıkların sınırlı sayıda sayılmamış olduğu, başka herhangi bir hastalığın salgın şeklini alması veya böyle bir hastalığın memleketin her yerine veya bir kısmına yayılması halinde öngörülen tedbirlerin, bu hastalık bakımından da uygulanabileceği ifade edilmiştir.
Kovid-19; uluslararası boyutlara ulaştığından ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından da pandemi olarak ilan edildiğinden, bu hastalığın salgın haline geldiği tartışmasızdır.
1593 sayılı Kanunun 72. maddesi uyarınca, hasta olanlara veya hastalığa maruz bulunanlara aşı zorunluluğu getirilebilir. Hasta olanlara bu zorunluluğun getirilebileceği açık olmakla birlikte, henüz hasta olmayanlara da bu zorunluluğun getirilip getirilemeyeceği, "hastalığa maruz bulunmak" ifadesinin nasıl anlaşılması gerektiğine göre belirlenmelidir.
Türk Dil Kurumu'na göre "maruz bulunmak"; bir olayın veya bir durumun etkisinde bulunmaktır. Kovid-19 virüsünün hızlı bir şekilde yayılması ile hasta sayılarının her geçen gün artması ve hastalığın hızlı yayılma süreci, bozulan kamu düzeni ve esenliği gözönüne alındığında, hastalanmasalar bile Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm vatandaşlarının bu virüse maruz kaldığını/bulunduğunu söylemek mümkündür.
Sonuç olarak; Anayasanın ilgili hükümleri ile 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nda işaret edilen düzenlemeler doğrultusunda, olası bir zorunlu aşı uygulamasının getirilmesi halinde, Anayasaya aykırılığın oluşmayacağı ileri sürülebilir.
Belirtmeliyiz ki; Anayasa m.17 kapsamında yapılan müdahalenin kanunilik şartını karşılaması zorunludur, ancak bu kanunların şeklen var olması yeterli değildir. Kanunla sınırlama ölçütü; sınırlamanın erişilebilirliğini, öngörülebilirliğini ve kesinliğini ifade etmektedir[3]. Yeni bir düzenleme getirildiği takdirde; vatandaşlar, uygulanacak olan hukuk kurallarının varlığı ile içeriği hakkında yeterli bilgiye sahip olmuş olacaktır. Bu sebeple, zorunlu aşı uygulaması için yeni bir kanuni düzenleme yapılmasının yerinde olacağı kanaatindeyiz.
Zorunlu aşı uygulaması, Cumhurbaşkanı ve Sağlık Bakanlığı tarafından bölgesel veya ulusal düzeyde getirilebilir. Ancak Kovid-19'un yayılma hızı ve taşıdığı riskler dikkate alındığında, bu uygulamanın bölgesel olarak getirilmesinin bir anlamının olmayacağı aşikardır.
3. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi açısından;
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararları doğrultusunda zorunlu aşı uygulaması, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin "Özel hayata ve aile hayatına saygı" başlıklı 8. maddesinin kapsamına girmektedir.
Anayasa Mahkemesi, Halime Sare Aysal başvurusunda; özel hayat kavramının geniş bir kavram olduğunu, özel yaşama saygı hakkının koruduğu hukuki yararlardan birisinin de kişinin fiziksel ve ruhsal bütünlük hakkı olduğunu açıklamış ve bu kapsamda Anayasa m.17'de yer alan maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkının İHAS m.8 açısından özel yaşam hakkı kapsamında korunan fiziksel ve ruhsal bütünlük hakkına karşılık geldiğini açıklamıştır.
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararlarında; uygulanacak olan tıbbi müdahalenin boyutu fark etmeksizin, her tıbbi uygulamanın fiziksel bütünlük hakkına müdahale teşkil edeceğini açıklamıştır.
İHAM Solomakhin v. Ukrayna başvurusunda[4]; tıbbi müdahalenin özel hayata müdahale teşkil ettiğini, ancak olayda bu müdahalenin kanunla öngörüldüğünü ve genel sağlığın korunması için getirildiğini, dolayısıyla hastalığın yayılmasını önlemek için getirilen bu müdahalenin demokratik toplumda gerekli olabileceğini kabul etmiş ve birey karşısında, kamu sağlığının menfaatinin üstün tutulmasının ihlal oluşturmayacağını ifade etmiştir.
Belirtmeliyiz ki; Solomakhin v. Ukrayna başvurusunda, başvurucuya tıbbi müdahalede bulunulmadan önce, sağlık görevlileri tarafından kişinin sağlık durumu kontrol edilmiş ve müdahale nedeniyle başvurucuda herhangi bir yan etki gözükmemiştir. Bu bilgiler ışığında İHAM, özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediğinde hükmetmiştir.
Bununla birlikte; müdahale öncesinde kişinin sağlık durumunun kontrol edilmemesi ve müdahale sonucunda kişinin hayati tehlikeye geçirmesi, sakat kalması veya hayatını kaybetmesi örneğinde, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin hem 8. maddesi ve hem de "Yaşam hakkı" başlıklı 2. maddesi ile getirilen ve yaşama hakkını koruma görevini düzenleyen pozitif yükümlülük, Devlet tarafından ihlal edilmiş olacaktır.
İnsan Avrupa Hakları Mahkemesi'nin konuya ilişkin kararları incelendiğinde, zorunlu aşı uygulamaları ile ilgili olarak, kamu sağlığının korunmasındaki menfaate üstünlük tanındığı ve zorunlu aşı müdahalelerinin, yasa uyarınca öngörüldüğü, yani kanunilik unsurunun karşıladığı hallerde, İHAS m.8 kapsamında ihlal oluşturmayacağı anlaşılmaktadır[5].
4. Sonuç olarak;
Bu düzenlemeler ve içtihatlar ışığında zorunlu aşı uygulamasının getirilmesi mümkündür. Prensip, insan vücuduna gereksiz müdahalelerin yapılmaması ve bireyin izni olmaksızın aşı veya tıbbi müdahalenin insana tatbik edilmemesidir. Somut olayda görülen bir zorunluluğun, tehlikeli salgın hastalığın, yani pandeminin ortaya çıktığı durumda, her ne kadar hastalığın tedavisi mümkün olabilse de, bu tedavi sürecinin zor, bazen imkansız ve salgının boyutları sebebiyle tedavi yöntemlerinin yetersiz kaldığı zamanlarda, insan vücudunun virüse karşı bağışıklık kazanabilmesi ve zaman içinde virüsün tümü ile etkisiz hale getirilebilmesi için zorunlu aşı yönteminin kullanılması gerektiği kabul edilmektedir. Kovid-19 hastalığına ve aşıya karşı birçok itirazın gündeme geldiği, sakıncalarının olduğunun iddia edildiği ve bu virüse karşı insanları aşılamanın başka sorunlara yol açabileceği ileri sürülse de, genel kanaatin insanların bu hastalığa karşı aşılanması gerektiği yönünde olduğu söylenebilir. Ancak zorunlu aşı uygulamasının getirilmesi sonrasında hak ihlallerinin ortaya çıkabileceği açıktır. Bu tür ihlallerin önlenebilmesi için, hem tıbbi tedbirler ve hem de zorunlu aşı uygulaması ile sonuçları bakımından daha açık, öngörülebilir ve anlaşılabilir kanuni dayanağa ihtiyaç olduğu görülmektedir.
1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu uyarınca zorunlu aşı uygulamasının getirilmesi mümkün olsa da, bu uygulamanın nasıl gerçekleşeceği ve aşılama işleminden önce vatandaşların ve vatandaş olmayanların nasıl bir kontrolden geçirileceği bu Kanunda net bir şekilde ortaya koyulmadığı görülmektedir. Bu hususların açıklığa kavuşturulabilmesi için ulaşılabilir, açık ve anlaşılabilir bir düzenlenmenin getirilmesi gerekir. Ayrıca; doğabilecek zararların önlenmesi, bundan kaynaklanan sorumluluklar ve alınması gereken önlemlerle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülme yapılması, gerekli kararların alınması ve kanunun çıkarılması gerekir. Yaşanan pandemi süreci göstermiştir ki, 06.05.1930 tarihinde yürürlüğe giren 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun gözden geçirilmeli ve güncellenmelidir. Zamanın çok başarılı bir düzenlemesi olan bu Kanun, aradan geçen 90 yıl sonrasında zamanın koşullarına uygun hale getirilmelidir. Bu doğrultula hareket edilirken, hem kanunilik unsuru ve hem de Anayasanın 17. maddesi ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 2. ve 8. maddeleri gözetilmelidir.
İHAM yaşama hakkına ilişkin incelemesinde, devletin pozitif yükümlüğüne uygun davranıp davranmadığını değerlendirirken; yetkililerin fiil ve ihmallerinin iç hukuka uygunluğunu, gerekli araştırma ve çalışmaların yapılıp yapılmadığını ve ulusal karar verme süreçlerini de ele almaktadır[6]. Pandemiden kaynaklanan zorunluluk nedeniyle gerekli testler yapılmadan bu aşı uygulandığı ve aşılamanın yan etkilerinin ortaya çıktığı durumda, Devletin pozitif yükümlülüğünden kaynaklanan sorumluluğu gündeme gelebilecektir.
Prof. Dr. Ersan Şen
Prof. Dr. Ersan ŞEN - Zorunlu Aşı (hukukihaber.net)
Alıntı ile Cevapla
  #3  
Alt 21-06-2021, 14:30
copernicus copernicus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 29 May 2021
Mesajlar: 109
Standart

İşbu pandemiden kaynaklı can güvenliği konusu tıp biliminin bileceği ve verebileceği bir karar kesinlikle değildir.
Bu artık hukuk biliminin bir konusu olmuştur. Söz ve karar hakkı hukuktadır.
Alıntı ile Cevapla
  #4  
Alt 21-06-2021, 14:33
LEVH - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
LEVH LEVH isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 20 Jul 2011
Bulunduğu yer: Ying Evreninin Tek Yang Bilgini
Mesajlar: 659
Standart

Vücut bütünlüğünün bozulması ve zararlı aşı yapılarak insan sağlığının bozulması hem anayasal hem de evrensel bir suçtur. Bu konuda açılmış davalar var. Davalar bittiğinde bu işi planlayan küresel çete ve onların içerideki piyonları teker teker yargılanacaklar. Onların sosyal medya oyuncakları da aynı akıbete uğrayacaktır.


Bilimden nasip almamış insanlar bilim kurulu oluşturamazlar. Bir kurulun adına bilim kurulu denmesi o kurulun bilimi temsil ettiği manasına da gelmez. Dünya bilim adına işlenen suçların çekim merkezi olmuştur.



Hukuki altyapısı olmayan bir işin hukuki sonucu da olmaz. Bu yüzden verilen cezalar yargıdan birer birer dönüyor. Sen daha bilimsel kanıtı yapılmamış aşıları "ben istiyorum yaptım, çünkü Bill Gates'den milyar doları cebe indirdim, hepinizi çiplemek zorundayım. Bu aşılar gelecek hastalıklara zemin hazırlayacak, böylece aşı bağımlısı olacaksınız, Bill Gates'e köle olacaksınız, ben de gardiyanızım" diyorsan o paralar seni bağlar. Beni ırgalamaz.

Ayık kafayla da forumda yazılmaz ki.

Yasal Uyarı: İçki zararlıdır.

Günde beş sefer hakarete uğruyorum, hiç kimseye hakaret davası açmıyorum.

Hay yaa len salak,
Hay yaa len veled.

Susuyorsak adamlığımızdan.
Alıntı ile Cevapla
  #5  
Alt 21-06-2021, 17:39
copernicus copernicus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 29 May 2021
Mesajlar: 109
Standart

Sen ve senin zekalıları, ne aşıya ne maskeye zorlayan yok. Başkaları ile bulunduğun ortamda böyle bir özgürlüğün yok(olamaz) deniliyor. Anlamamazlığamı veriyorsun. Yoksa gerçekten idiotmusun?


Hayırdır? Ortada bir virüs yok iddiasındamısın? Yoksa sana ne bulaşıyor, nede bulaştırmıyormusun? Ve böyle olduğuna dair elinde bilimsel raporamı sahipsin?



Toplumla içiçe yaşıyorsan mike mike aşını olacaksın. Yada dağ başına miktir olup gideceksin. Kimseye hastalık bulaştıramazsın. Hastane faturasıda işin başka bir boyutu. 1 kişi ile başladı bu meret. Milyonlarca insan öldü. Milyarlarca lira ekonomik yıkıma yol açtı.
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Alt 21-06-2021, 17:48
copernicus copernicus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 29 May 2021
Mesajlar: 109
Standart

Ayrıca sigaraya da aynı virüs mantığı ile yaklaşıp yasaklatmak lazım.


Kimsenin kimseyi zorla kanser etmeye hakkı olamaz. Efenim o açık alanda içiyormuş sigarasını. Üfürdüğü duman yanından uzağından geçenin ciğerlerine girmiyomuşmuş. Metrelerce uzakta sigara içenin dumanı içmeyenlerin ciğerlerin giriyorsa. Orada duracaksın. Buna gerçekten çok ciddi yaptırımlar cezalar getireceksin. Hem başkalarının can sağlığına, hem mal sağlığına zarar çünkü. Hastane, ilaç faturalarını içmeyende ödüyor.
Alıntı ile Cevapla
  #7  
Alt 21-06-2021, 22:19
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.575
Standart

Aşıların-ilaçların uluslararası şirketlerin tekelinde olduğu, bu şirketlerin milyarlarca dolar kar ettiği, tüm Dünya devletlerinin hükümetlerine-sağlık sistemine (doktorlara, ilaç depolarına, eczanelere) milyarlarca dolar rüşvet dağıttığı, etkisi az olan-yan etkileri çok olan ilaçları ürettiği, yeni üretilen ilaçların önce gelişmemiş ülkelerin insanlarının üzerinde denendiği doğrudur.

Birçok sağlık sistemi üyesinin (doktorların) bu durumu bildiği, maddi çıkarları uğruna göz yumduğu veya alet olduğu doğrudur.

Bu, kapitalist altyapının doğal bir sonucudur.

Bununla birlikte; aşıların tamamen faydasız olduğu, aşılarla çip takıldığı, insanların genetiğinin değiştirildiği iddiaları kahvehane seviyesinde zırvadır.

* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
  #8  
Alt 22-06-2021, 10:43
LEVH - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
LEVH LEVH isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Üye
 
Üyelik tarihi: 20 Jul 2011
Bulunduğu yer: Ying Evreninin Tek Yang Bilgini
Mesajlar: 659
Standart

Covid aşısının bilimsel geçerliliği yoktur. Aşıyı savunan profesörler bile %100 korur diyemiyorlar, %80 korur, 90 korur, aşı olsan bile covid olabilirsin diyorlar. Bunun manası aslında aşının bir şey ifade etmediğidir.

Yukarıda da belirttiğim gibi bu konuda açılmış davalar var, hukuk mücadelemiz devam ediyor. Alışverişi seninse sen bu alışveriş merkezine aşı olmayanı almama hakkına sahipsin, ben de gider marketten alışveriş yaparım. Devlet kurumu senin, aşılanmayanı almam da diyebilirsin, Belediye başkanının yatağına girmeyeni almıyorum da diyebilirsin. İsteyen her istediğinin yatağına girebilir, bu bir özgürlüktür. Sözde profesörlerin yatağına girenlere de yok girmeyin diyemeyiz. Ama biz böyle bir şeyin gerekli olduğuna inanmıyoruz, on milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu aşlıyı yaptırmayacağız, ve mücadelemiz de hukuk içinde devam edecektir. Bu işin sonunda bu komploya hizmet eden herkes yargılanacak, soykırım suçlamasıyla ve idam istemiyle de cezalandırılmaları gerekecek.
Üç beş kuruş için kellesini ortaya koyan para tapıcı dinci terör örgütü mensupları ilkesizliklerini bir kez daha kanıtladılar. Dediğim gibi hukuk mücadelemiz sürüyor, onlarca ülkede binlerce dava devam ediyor. Sonunda gerçek ortaya çıkacak, ve bu işlerde kendini üç kuruş işin kullandırıp soykırım yapmaya çalışanlar bunun bedelini sonunda ödeceyekler.

Diğerleri için de bir sözüm var. Cahil cühela takımı değiliz, aramızda yüzlerce profesör var, buyrun medyadan sadece bir taneciği. Bunlardan yüzlercesinin röportajı var. Okumuyorsunuz, dinlemiyorsunuz, ondan sonra bu muhabbetler kahvehane muhabbeti oluyor. Bir isim ön plana çıkardığımızda hemen dinci terör örgütü o kişiye itibar saldırısı yapıyor. Bakın, bu hocadan yüzlerce var, binlerce var. Gerçekleri nasıl saklayabilirler? Alın, hepsini dinleyin. Dinlemezseniz öğrenemezsiniz.



Ayık kafayla da forumda yazılmaz ki.

Yasal Uyarı: İçki zararlıdır.

Günde beş sefer hakarete uğruyorum, hiç kimseye hakaret davası açmıyorum.

Hay yaa len salak,
Hay yaa len veled.

Susuyorsak adamlığımızdan.
Alıntı ile Cevapla
  #9  
Alt 22-06-2021, 14:15
copernicus copernicus isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Yasaklandı
 
Üyelik tarihi: 29 May 2021
Mesajlar: 109
Standart



Yukarıda da belirttiğim gibi bu konuda açılmış davalar var, hukuk mücadelemiz devam ediyor. Alışverişi seninse sen bu alışveriş merkezine aşı olmayanı almama hakkına sahipsin, ben de gider marketten alışveriş yaparım.





Hadi oradan kıro, maskesiz benimle aynı markete girecekmiş. Böyle bir hak yok. Suç bu suç!


:





"İHAM Solomakhin v. Ukrayna başvurusunda[4]; tıbbi müdahalenin özel hayata müdahale teşkil ettiğini, ancak olayda bu müdahalenin kanunla öngörüldüğünü ve genel sağlığın korunması için getirildiğini, dolayısıyla hastalığın yayılmasını önlemek için getirilen bu müdahalenin demokratik toplumda gerekli olabileceğini kabul etmiş ve birey karşısında, kamu sağlığının menfaatinin üstün tutulmasının ihlal oluşturmayacağını ifade etmiştir.(...)



"(...)İnsan Avrupa Hakları Mahkemesi'nin konuya ilişkin kararları incelendiğinde, zorunlu aşı uygulamaları ile ilgili olarak, kamu sağlığının korunmasındaki menfaate üstünlük tanındığı ve zorunlu aşı müdahalelerinin, yasa uyarınca öngörüldüğü, yani kanunilik unsurunun karşıladığı hallerde, İHAS m.8 kapsamında ihlal oluşturmayacağı anlaşılmaktadır." Olsson v. İsveç başvurusu, başvuru no: 10465/83, 24.03.1998; Solomakhin v. Ukrayna başvurusu, başvuru no: 24429/03, 15.03.2012.
Alıntı ile Cevapla
  #10  
Alt 22-06-2021, 20:01
Şüpheci Dinsiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Şüpheci Dinsiz Şüpheci Dinsiz isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
 
Üyelik tarihi: 28 Dec 2010
Bulunduğu yer: Istanbul
Mesajlar: 7.575
Standart

LEVH´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Covid aşısının bilimsel geçerliliği yoktur. Aşıyı savunan profesörler bile %100 korur diyemiyorlar, %80 korur, 90 korur, aşı olsan bile covid olabilirsin diyorlar. Bunun manası aslında aşının bir şey ifade etmediğidir.
Gerek hastalığın tanılamasında gerekse tedavisinde bilim etiğine bağlı kalınarak tekrar tekrar gözlemler-deneyler yapılır, veriler okunur, uluslararası kabul gören bir kayıt tasnif düzeniyle çarpıtmadan kayıt edilir. Biyologlar, virologlar, bakteriyologlar, enfeksiyon uzmanları baştan sona bu sürecin içindedirler.

Twitter'dan takip ettiğim iki örnek:
https://twitter.com/CaKizil
https://twitter.com/virusfantom

Virüsün-bakterinin bulaşı sırasında vücuda nasıl nüfuz ettiği, hangi organa yerleştiği, kendisini nasıl kalıcı kıldığı, kendisini nasıl çoğalttığı anlaşılmaya çalışılır. Bulaşının vücutta kaldığı, yayıldığı tüm süreç gün gün, saat saat izlenir, kayıt edilir. Hastalarla ilgili yaş grubu, cinsiyeti, sosyal statüsü, beslenme alışkanlıkları, geçirmiş olduğu hastalıkları, sahip olduğu kronik hastalıkları, spor alışkanlıkları, eğitim durumu, seyahat alışkanlıkları, sosyal faaliyetleri, yaşadığı bölge gibi bilgiler ayrıntılı olarak not edilir.

Aşı geliştirme sürecinde zaman kazanmak için akla gelen ilk ve etkili yöntem olarak maske-temizlik-sosyal mesafe kurallarına uyması istenmiştir ve yerinde bir öneridir. Virüsün-bakterinin vücuda girişinin önlenmesiyle hastalık da ertelenmiş olacaktır. Aşı geliştirilmek zorundadır, çünkü hastalık yeryüzünden yok olmayacaktır, maske-temizlik-sosyal mesafe kuralları da insanı bir yere kadar koruyacaktır.

Virüsün-bakterinin bulaşı karakteri, yerleştiği organlar, hayatta kalma ve çoğalma mekaniği dikkate alınarak bu zinciri insana zarar vermeden bozan aşı-ilaç geliştirme çalışmaları yapılır. Hedef; bu virüse-bakteriye en azından 6 ay-1 yıl etkili olan bir savunma zırhı oluşturmaktır.

Yapılan gözlemlerde covid virüsünün vücuda girmesinden itibaren kandaki antikor seviyesinin arttığı, covid atlatıldıktan sonraki birkaç aylık sürede antikor seviyesinin düşmediği tespit edilmiştir.

Gerek klasik aşı metoduyla üretilen SinoVac-CoronaVac gerekse mRNA teknolojisiyle üretilen Biontech aşıları vücuttaki bazı mekanizmaları tetikleyerek kandaki antikor seviyesini birkaç ay süreyle arttırmayı başarıyor. Birincisi, covid'e yakalanmadan tüm vücudunuz alarma geçiyor, ikincisi (klasik aşı)öldürülmüş covid virüsünü vücut tanımış oluyor veya (mRNA aşısı) tıpatıp covid virüsüne benzeyen sentetik ve zararsız bir virüsle tanışmış oluyor.

Bundan sonrası istatistik. Ortada çarpıtılmadan kayıt edilmiş verilerden çok var, siz bunlardan sonuç çıkarıyorsunuz. Ne kadar çok çarpıtılmamış veri varsa gerçeğe o kadar çok yaklaşırsınız. Örneğin;
- kadınlar erkeklere oranla ...
- filan yaş grubu diğer yaş gruplarına göre ...
- sigara içenler içmeyenlere göre ...
- arabası olanlar toplu taşıma kullananlara göre ...
- iyi beslenenler iyi beslenmeyenlere göre ...
- kronik kalp sorunları olanlar olmayanlara göre ...

Her istatistikde sapmalar olur. Bu beklenen, bilinen birşeydir, normaldir. Aşılar-ilaçlar-tedaviler herkesde aynı etkiyi yapmaz, çünkü herkesin kimyasal-biyolojik-elektrolit-genetik yapısı aynı değildir. (Kapitalist yıkımı bir kenara bırakarak söylüyorum) aşılar-ilaçlar (atıyorum) %75 etkili ise işe yarıyor denir. Geri kalan %25 ayrı bir araştırma-inceleme konusudur bilim için.

Bilim etiği ve bilimsel çalışma, bilimsellik böyle birşey.

Bilim etiği dahilinde yapılan çalışmaların sonucuna göre, piyasadaki bazı covid aşılarının koruyuculuğunun yüksek olduğu açıkça görülüyor. Yukarıda verdiğim iki twitter linkinde geçmiş iletileri incelerseniz Dünya ölçeğinde toparlanmış epey veri-istatistik görürsünüz.

LEVH´isimli üyeden Alıntı Mesajı göster
Yukarıda da belirttiğim gibi bu konuda açılmış davalar var, hukuk mücadelemiz devam ediyor. Alışverişi seninse sen bu alışveriş merkezine aşı olmayanı almama hakkına sahipsin, ben de gider marketten alışveriş yaparım. Devlet kurumu senin, aşılanmayanı almam da diyebilirsin, Belediye başkanının yatağına girmeyeni almıyorum da diyebilirsin. İsteyen her istediğinin yatağına girebilir, bu bir özgürlüktür. Sözde profesörlerin yatağına girenlere de yok girmeyin diyemeyiz. Ama biz böyle bir şeyin gerekli olduğuna inanmıyoruz, on milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu aşlıyı yaptırmayacağız, ve mücadelemiz de hukuk içinde devam edecektir. Bu işin sonunda bu komploya hizmet eden herkes yargılanacak, soykırım suçlamasıyla ve idam istemiyle de cezalandırılmaları gerekecek.
Üç beş kuruş için kellesini ortaya koyan para tapıcı dinci terör örgütü mensupları ilkesizliklerini bir kez daha kanıtladılar. Dediğim gibi hukuk mücadelemiz sürüyor, onlarca ülkede binlerce dava devam ediyor. Sonunda gerçek ortaya çıkacak, ve bu işlerde kendini üç kuruş işin kullandırıp soykırım yapmaya çalışanlar bunun bedelini sonunda ödeceyekler.

Diğerleri için de bir sözüm var. Cahil cühela takımı değiliz, aramızda yüzlerce profesör var, buyrun medyadan sadece bir taneciği. Bunlardan yüzlercesinin röportajı var. Okumuyorsunuz, dinlemiyorsunuz, ondan sonra bu muhabbetler kahvehane muhabbeti oluyor. Bir isim ön plana çıkardığımızda hemen dinci terör örgütü o kişiye itibar saldırısı yapıyor. Bakın, bu hocadan yüzlerce var, binlerce var. Gerçekleri nasıl saklayabilirler? Alın, hepsini dinleyin. Dinlemezseniz öğrenemezsiniz.
Bu apır sapır konuşan insanlar ortaya çarpıtılmamış gözlem-deney-veri koysunlar. Veri yoksa dikkate alınmazlar. Ben almam.

* Bir ben vardır bende, benden içeri. (Yunus Emre)
* Gören bizi sanır deli, usludan yeğdir delimiz. (Muhy-i)
* Kadınlar insan, biz insanoğlu. (Neşet Ertaş)
* Bu otobüs de benim Maserati'm, halkımla birlikte kullanıyoruz. (Tuncel Kurtiz)
* Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze alayım? (Turan Dursun)
* Beneath this mask there is more than flesh, beneath this mask there is an idea Mr Creedy, and ideas are bullet-proof. (V for vendetta)
* O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık. (Yaşar Kemal)
* Sen yanmazsan, ben yanmazsam, biz yanmazsak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. (Nazım Hikmet Ran)
* Çin'den İspanya'ya, Ümit Burnu'ndan Alaska'ya kadar her milli bahride her kilometrede dostum ve düşmanım var. Dostlar ki; bir kere bile selamlaşmadık, aynı ekmek, aynı hürriyet, aynı hasret için ölebiliriz..
(Nazım Hikmet Ran)
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Önerilen Siteler

Başlık Düzenleme Araçları
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz forumu seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 10:10 .