
15-09-2006, 19:38
|
 |
Onur Üyesi
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 01 Aug 2005
Bulunduğu yer: Isvicre
Mesajlar: 6.665
|
|
İslamcı "aydın"ların "yavşak" tartışması
Tartışma Yeni Şafak gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren'in yazdığı "İsmailağa ile başlayan gelişmeler üzerine..." yazısı ile başlıyor. Yazıyı sitemiz okurları için aktarıyorum. Koyu olarak gösterdiğim paragraf ile tartışma başlıyor.
İsmailağa ile başlayan gelişmeler üzerine...
*
* *-İsmailağa Camiinde bir cinayet işlendi, cinayeti işleyen de arkasından öldürüldü. Caninin linç edildiği iddiaları ortaya atıldı. Olayla ilgili en yalın gerçek şu: Ortada bir adli vak'a var. Bu araştırılacak, soruşturulacak, yargıda sonuç alınacak.
* *-Oysa olay, bu adli vak'a mahiyetinden çıkarılıp, cemaatlerle, tarikatlarla, onun üzerinden güvenlik bürokrasisindeki tasarruflarla, onun üzerinden hükümetle hesaplaşmaya dönüştü.
* **Evet bir cemaat - tarikat sorunu hep canlı kalsın, istenir. Bir takım insanlar, dini duyguların da sağladığı coşkuyla farklı alanlarda topluma hizmet vermeli mi, yoksa hep örtülü bir tehdit unsuru olarak mı algılanmalı? Devlet hep, bir takım vatandaşlarından tehdit potansiyeli mi üretmeli? Dolayısıyla devlet, hep bir kısım vatandaşı ile sorunlu mu olmalı? İsmailağa adı altında korkunç bir örgüt ortaya çıkarmak, bu mantığın tabii uzantısı gibi görünüyor. "Mahmut efendi için çete davası açılacak!" Bakın şu işe... Hasta yatağından kaldırıp mahkemeye çıkarmak sistem adına ne müthiş bir başarı olurdu!!! değil mi? Fethullah hoca için açtık! Yargıladık, yargıladık, ne oldu? Ne kazanıyoruz böyle yapmakla ülke adına?
* **Benim kanaatim şu ki, bu olay bahane edilerek, emniyet birimlerindeki farklı eğilimler birbirini altetmeye çalışıyorlar. Medyaya geçmiş dosyalardan bilgi servisi yapılıyor. Emniyet birimlerinin İsmailağa üzerine gitmediği, bunun sebebinin "emniyet içinde örgütlenmiş bulunan ideolojik yandaşlık" olduğu izlenimi oluşturulmak isteniyor.
* **Bundan sonraki adımda ise, iktidarı, dindar toplum kesimlerinin üzerine yürütmek, bunu yapmadığında "irticayı koruyor" propagandasını işletmek, bunu yaptığında ise, iktidarı toplumsal zemininden koparmak hesapları yatıyor.
* *-Bu meselede CHP lideri Baykal'ın tavrı ayrıca üzerinde durulmayı hakediyor. Baykal bu olayda İsmailağa cemaatini suçlarken, "devlet içinde devlet"temasına sarıldı. Ona göre "İsmailağa'nın bir tek bardağı eksik"ti. Bu üslupla Baykal, yargı sürecini çoktan geçmiş, polis, savcı ve hakimlik statüsünü çoktan üstlenmişti; kesecek, biçecekti. Hadise, Baykal'ın derinden akan dünyasını bir kere daha su yüzüne çıkarmıştı. O, arasıra muhafazakarlara da seslenir, onlardan da başbakanlık dilenir, ama o hassas noktaya geldiğinde, kendine sahip olamaz, dindar kesimlerin üzerine veryansın etmekten kendini alıkoyamaz. İnsan düşünüyor, böyle bir adli vak'ada, Baykal başbakan olsa acaba nasıl davranırdı, polisi "cemaat"in üstüne nasıl gönderir, ortalığı nasıl tarümar ederdi?
* *-Olayın tahlilinde üzerinde durulması gereken bir başka konu, "ülke insanlarının kıyafet üzerinden aşağılanması" meselesinin bir türlü gündemden düşmemiş olmasıdır. Giysileri sebebiyle insanları aşağılamak, belki en gaddar özgürlük katlidir. Çarşaflı bir kadının resmini çekip, altına aşağılayıcı ifadeler yazmak. "İşte Türkiye" yollu propagandalar geliştirmek, insanların sakalını, saçını, başındaki veya üzerindeki giysiyi gülünçlükle tanımlamak bir türlü önü alınamayan sapkınlıktır. İnsanları giysileri yüzünden beğenmeme hakkı, insanlara kıyafet dikte etme hakkı, modayı en iyi ben bilirim iddiası, "benim hoşuma gitmeyen giysiyi bile giyme hakkın yok" dayatmacılığı... Yani neresinden bakacaksınız bu yaklaşımın hangi çağın toplum - yönetim ilişkisini resmettiğini okumak için?
* *-Ve böyle zamanlarda, "dönekler" arzı endam ediyor. Güya içerden bilgiler verecekler, ama teslim alınmış kafa yapısıyla ve gittikleri yeni dünyanın kendi toplumuna karşı tepeden bakan jakoben duruşunu besleyecek nitelikte... Yaz vatandaş yaz, köşe verdiler sana, şimdi en kolay şey, geldiğin dünyaya sövmek, çünkü güçlülerin dünyasında görüyorsun kendini! Oysa ayıp, çirkin, aşağılık bir duruş o. Bir Brütüs duruşu. Bakıyorsun patronlarının gözlerine, onların gözlerindeki pırıltının nasıl bir satışla oluşacağını müthiş bir önsezi ile seziyorsun, sonra... sonrası malum... O yavşak üslup... Yavşak üslupla, medya karşısında güçsüz kalacağını hesapladığın insanların üzerine çamurla yüklen... Bu işleri ne yazık ki hep yavşaklar yapar.
* *Gelelim yeniden meselenin yalın niteliğine:
* *Ne var ortada?
* *Bir cinayet ve cinayeti işleyenin öldürülmesi...
* *Çalışsın yargı ve gerçeği ortaya çıkarsın. Herkes de işlediğinin bedelini ödesin. Ondan ötesi, yani bir topluluğu medyada yargısız infaza tabi tutmak, zaten açık biçimde yargıyı saptırma girişimi olacaktır.
Elbette böyle bir yazıya cevap gelecekti, hem de zehir zemberek, çünkü yazı direk Ahmet Hakan'ı hedefliyordu. İşte Ahmet Hakan'ın "İslami aydınların yükselişi ve düşüşü" başlıklı cevabı
İslamcı aydınların yükselişi ve düşüşü
HEY gidi günler hey!
Çok değil 20 yıl önceydi...
Nokta Dergisi, "Dinci Gençlik" kapağıyla çıkmıştı...
Hem sular seller gibi Kuran'ı bilen, hem de icabında Marx'tan haberdar yeni bir gençliğin doğduğunu haber veriyordu dergi.
Üniversite koridorlarında Ali Şeriati'nin "Dine karşı Din" kitabının bayrak gibi sallandığı günlerden söz ediyorum.
Seyyid Kutup'un "Yoldaki İşaretler" kitabının, "gençliğin rehber kitabı" haline dönüştüğü günler.
Abdurrahman Dilipak öyle nutuklar atardı ki, tüyleriniz diken diken olur, sanki Jean Paul Sartre Nobel Ödülü için konuşuyor sanırdınız.
Ali Bulaç, çağdaş kavramlar ve düzenleri hallaç pamuğu gibi dağıtıyor, "Müslüman sağcı olamaz" tezini yüksek sesle dile getiriyordu.
Refah Partisi'nin yüzde 6 oy aldığı, İsmet Özel'in bu açık yenilgiye rağmen "Bize yüzde 6 derler" diye afili sözler söylediği günlerdi.
Ahmet Taşgetiren ise içli ve yumuşak sesli konuşmalarıyla yürekleri dağlardı.
Hey gidi günler hey!
Yüzlerce kitap yayımlanırdı...
Bir ara çıkan aylık dergi sayısı 46'yı bulmuştu.
Marksistler imrenirdi bu duruma.
"İslamcı gençler çok okuyor" falan diye yorumlar yaparlardı.
Bunun adı, benzetmek gibi olmasın ama bir tür "İslami Rönesans" idi.
***
Sonra? Bir şey oldu. Tuhaf bir şey.
Holdingler çıktı: Herkes biraz parayı buldu.
Yerel iktidar oluştu: Herkes danışman oldu.
Ikına sıkına da olsa siyasi iktidarın bir ucundan tutuldu: Herkes ya müdür, ya da daire başkanı oldu.
Hiçbir şey olamayan ise "zoraki muhalif" olup, etkisiz mi etkisiz tezler ileri sürerek kişisel hınç peşinde koştu.
Böylece...
"Paranın bozan, iktidarın ise mutlak bozan bir etkisi vardır" ilkesi, bir kez daha kendisini dayattı ve bizim şanlı "Rönesans hareketi" fos diye sönüverdi.
Artık yeni "İslamcı aydın" tipi şudur:
Gettosundan çıkmaz. Gettodan çıkmaya yeltenene hain gözüyle bakar. Özgün bir tez ileri süremez. Bir-iki özeleştiri yapanı aforoz eder. Tutucu mu tutucu. Kendine güvensiz. Muktedirler "höt" deyince sesi soluğu kesilir.
***
İşte bakın:
Bir zamanlar "İslamcı sosyolog" diye selamladığımız Ali Bulaç abimiz, duyduğumuzda hepimizin yüzünü kızartan cümleyi nasıl da kolayca söyleyivermiş. Diyor ki:
"Bugün bilgi çok kolay ve ucuz ulaşılabilir hale geldi. Tıpkı modern kadın gibi."
Yine bakın:
O "karıncaezmez", yumuşak mı yumuşak, her daim ağlamaklı, her daim mülayim, sözüm ona "Peygamber ahlakıyla ahlaklanmış" Ahmet Taşgetiren abimiz, nasıl da ağzını bozuvermiş!
Tarikatlar konusunda yazdığım yazılardan yola çıkarak bana ağız dolusu küfür ediyor, "Yavşak" diyor.
Herhalde bu hakaretin ardından yeniden o mülayim üslubuna döner ve Altınoluk dergisinde "din ve ahlak" vaazları vermeyi sürdürür.
Oysa yavşaklık, tam da böyle bir şey değil midir?
Laikler karşısında bir iyi niyet ve tolerans abidesi gibi yükselmek için alabildiğine alttan al; kendi gettondan "aman da ne muhterem bir zat" alkışını kapmak için "ehli takva" pozlarına bürün; hesapsız kitapsız yazılar yazıp kafasına göre takılan Ahmet Hakan için ise "yavşak" diyerek hakaret et.
İşte bu da Taşgetiren'in gerilediği yerdir.
Ne dersiniz?
"Geçmiş olsun" demek kurtarır mı?
|

15-09-2006, 19:48
|
 |
Onur Üyesi
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 01 Aug 2005
Bulunduğu yer: Isvicre
Mesajlar: 6.665
|
|
Re: İslami basında "yavşak" tartışması
Tartışmanın devamını da aktarıyım. İsteyen okusun. Ahmet Taşgetiren ertesi gün Ahmet Hakan'ın güzel seçtiği deyimle "salağa yatan" bir yazı yazdı. İşte o yazı.
O resmi neden sahiplendin?
*
-"Dönek"ler arzı endam eder böyle zamanlarda... Kim "dönek"liği ile iftihar eden kişi, bu arkadaş mı?
-Güya içerden bilgiler verecekler, demişim. O vatandaş öyle mi yapıyor? Geldiği dünyanın bilgilerini "içerden bilgiler" olarak mı veriyor?
-Teslim alınmış kafa yapısıyla, demişim. O vatandaş kafasını teslim mi etti birilerine? Hangi bedel karşılığında?
-Gittikleri yeni dünyanın kendi toplumuna tepeden bakan jakoben duruşunu besleyecek nitelikte, demişim. Bu vatandaş o cenaha "Alın bakın, işte size alay edilecek bir dünya" gibi yazılar mı yazıyor? Yazdığı yazılar bir camianın jakoben duygularını mı besliyor?
-Geldiği dünyaya sövmek'ten söz etmişim. Bu vatandaşın işi gücü geldiği dünyaya sövmek mi? Sövmediği kimse kalmadı mı geldiği dünyadan bu vatandaşın?
-Güçlülerin dünyasında görüyorsun kendini, demişim. Öyle bir havaya mı girdi bu vatandaş?
-Bir Brütüs duruşu bu, demişim. Arkadan mı vuruyor bu vatandaş dünkü dostlarını?
-Bakıyorsun patronlarının gözlerine, onların gözlerindeki pırıltının nasıl bir satışla oluşacağını müthiş bir önsezi ile seziyorsun, demişim. Bakıyor mu bu vatandaş yeni patronlarının gözlerine, onlar ondan bir satış bekliyor mu, bu vatandaş o satışın niteliğini seziyor ve gereğini yapıyor mu?
-Medya karşısında güçsüz kalacağını hesapladığın insanların üzerine çamurla yüklen, demişim. Böyle mi yapıyor bu vatandaş, üstlendiği medya kuruluşundan sessiz sedasız insanların üzerine çamurla yükleniyor mu?
İşte ben tüm bu işleri yapanları "Yavşak bir üslubun sahibi" olarak nitelemişim.
* *Tekrar söylüyorum, benim yazımda herhangi bir isim yok.
Ahmet Hakan neden sahiplendi bu tanımlamayı? İnternetteki haber portellerinde neden benim hiç isim zikretmeden yaptığım tanımlama şıp diye Ahmet Hakan'a giydirildi? Anlamak zor.
Ben Ahmet Hakan için daha önce adıyla sanıyla ifade ederek bir yazı yazdım, onun neye nasıl cevap vereceğini adım gibi biliyorum. Şimdi oturup yazsam, sadece, "Nereye gidiyorsun arkadaş?" diyebir yazı yazarım. Ahmet Taşgetiren'in "duygulu, merhametli" üslubunu bile "ağlamaklı" diye alaya alacak bir uçuş yaşıyorsun. Nereye gidilir bu uçuşlarla? Sütununda her gün bir çamur var. Kim istisna çamurundan bilemiyorum. Babanın - aile ortamının etini bile inceden inceye yiyorsun müstesna dönüşünü anlatabilmek için. Sana ne söyleyebilirim, sana dua etmelerini isteyeceğim insanlardan kalemini daha güzel kullanman için. Sana, bana, hepimize...
Ve şu cevabı aldı.
İşte yavşaklık böyle bir şey
AHMET Taşgetiren bildik numarayı çekiverdi.
Diyor ki: "Ben isim vermedim ki? Ahmet Hakan niye üzerine alındı?"
Güya kurnaz. Güya ağır abi.
Oysa yavşaklık işte tam da böyle bir şeydir:
Hedefi açık bir yazı yazarsın, muhatabın sana gereken cevabı verince de, "Ben isim vermemiştim ki? Neden üzerine alındı?" falan diye "salağa yatıp" çocukça numaralar çekersin.
Budur işte... Bu kadardır...
Oysa beklediğimiz, muhatabımızın biraz yaşından başından utanmasıdır.
Sanki 20’li yaşlarda gençlik dergilerinde "mavra" yapan bir yeniyetmeyle karşı karşıyayız.
İnsan biraz mert olur değil mi?
Çıkıp mertçe "Ben sana yavşak dedim arkadaş" der.
En azından bunu yapacak kadar cesur olur.
***
Ayrıca bu nasıl iştir birader?
Diyelim ki, gerçekten de ben seni "tahrik eden" bir yazı yazdım.
Peki "ehli tarik" olan muhterem bir zat, böyle bir tahrik karşısında muhatabına "yavşak" mı der?
Normal zamanlarda senin "ağır molla" olman bir şey ifade etmez ki.
Sen en küçük bir tahrik karşısında "kalem efendiliği"nden "ağzı bozuk bir kasaba derbederi"ne dönüşüyor musun?
İşte buna bakarız.
Sen eğer kritik zamanda ağzını bozuyorsan...
Şu soruyu sorarız:
Tarikat, din, diyanet gibi ciddi konuları savunmak, senin gibi ağzı bozuklara mı düştü?
Senin kullandığın "yavşak" tabirine bakan, "yoldan çıkmış bir adama yol yordam dersi veriyor" izlenimi mi alır?
***
Hem ne yapmışım ben?
Oynanılan "tarikatçılık oyunu"nun açıklarına işaret eden mizahi bir yazı yazmışım.
Ne yani? Yazamayacak mıyız?
Tarikatın elinde şirketler olacak, "Şeyh baba" rahmetli olunca tarikatın elindeki şirketler "Ray ban" gözlüklü en büyük oğlan çocuğuna miras kalacak ve bu çocuk "yeni şeyh" olarak karşımıza çıkarılacak.
Biz de bütün bunları gördüğümüz halde, "Aman karşı tarafa koz vermeyelim" diye sus pus olacağız. Öyle mi?
Biz yazmayacağız, siz yazmayacaksınız...
Peki söyler misin: Nasıl çıkacak karanlıklar aydınlığa.
Sen ilkesel bir duruş sergileyip, "Tarikat saltanat değildir beyler" diye yazılar döşenecek yürekliliği gösteremeyeceksin.
Sonra da, "Fadime Şahin-Ali Kalkancı-Müslüm Gündüz" olayı patlak verdiğinde "Bu bir komplodur" diye ağlamaklı bir şekilde feryat figan edeceksin.
Komploymuş!
Peki hiç düşündün mü? Neden bu kadar çok komploya maruz kalıyorsun?
Neden karanlık odaklar, senin üzerinde bu kadar kolay oyunlar oynayabiliyor?
Sen açık ol, şeffaf ol, özeleştiri yap, gerektiği zaman içindeki yanlışlara işaret edecek cesareti göster.
Sonra da bak bakalım sana komplo kurabiliyorlar mı?
***
Peki ya Ali Bulaç’a ne demeli?
Güya ben İslamcılık mektebinin arka kapısından mezun olmuşum ve şimdi Hürriyet’te "deşifretörlük" yaparak geçiniyormuşum!
Sanki "Soğuk savaş dönemi"ndeyiz ve ben bizimkilerin "denizaltı krokilerini" karşı tarafa satarken suçüstü yakalanmışım!
Sanki bir zamanlar Ali Bulaç ile birlikte "masonik bir örgütlenme"nin içindeydik ve Malta şövalyeleri gibi kılıçlarımızı kılıçlarımızın üzerine koyup "Ser verip sır vermeyeceğiz" diye yemin ettik.
Sahi aramızda benim bilmediğim, gizli tutulması gereken bir sırrımız mı vardı Ali Bulaç?
Daha doğrusu:
İslamcılar gizli kapaklı işler mi çeviriyor ki deşifreden falan söz ediyorsun?
***
Eğer geçimimi "deşifretörlük"ten kazansaydım.
Genelleme falan yapmaya kalkmaz, mesela sadece Ali Bulaç’ın kişisel durumuyla ilgili birkaç noktayı deşifre etmekle yetinirdim.
Ama işte ilgilenmiyorum böyle şeylerle.
Ve yine Ali Bulaç dua etsin ki, ben böyle hafif ve mizahi yazılar yazıyorum.
İşi ciddiye alıp "Ali Bulaç’ın düşünce haritası"nı ciddi bir şekilde irdelemeye kalksam, nasıl bir fırdöndülükle karşılaşılacağımı en başta kendisi çok iyi bilir.
O Ali Bulaç değil midir, 28 Şubat’a kadar "İslam devrimcisi" olup, 28 Şubat’ta düdük çalınca "İslam demokratlığı"na geçiş yapan.
Yani demem o ki, "açtırmasınlar kutuyu, söyletmesinler kötüyü" de, ben böyle mizahi yazılar yazıp kafama göre takılmaya devam edeyim.
Bana göre Ahmet Taşgetiren bu cevabı fazlasıyla haketmiş. Ama asıl önemlisi Ahmet Hakan'ın İslami aydın konusunda getirdiği açılımlar. Aydın dünyasını olmasa da internet dünyasında İslami çevrelerin durumunu hergün görüyoruz. Bu siteye gelen bir sürü İslamcıdan biliyoruz. Doğru dürüst birşeyler bilenlerin sayısı parmakla sayılacak kadar az.
Tartışmalar için:
http://www.ahmettasgetiren.com.tr/index.php
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...sp?yazarid=131
|

16-09-2006, 08:52
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 11 Mar 2006
Mesajlar: 1.767
|
|
Re: İslamcı "aydın"ların "yavşak" tartış
İyi yaptın bu yazıları buraya almakla sevgili Sargon.
Bu adamların özelliğidir, her naneyi yerler ama dışarıya karşı da tek vücut gibi görünmeye çalışırlar. Özellikle "türban" konusu bu adamların kendi aralarındaki ihtilaflı yanlarını gizlemek ve bu tek vücut görüntüsünü vermek için ideal bir konudur. Dışarıdan görünüm harikadır. Ne de olsa allah yolunda sayısız hizmetleri vardır ve canla başla Allah için çalışmaktadırlar ama bir kaldır örtülerini her türlü kepazelik gırla gider.
Mesela Fettullah Gülen -Nurettin Veren dalaşmaları buna örnektir. Nurettin Veren Fettullah'ın 35 yıllık dostudur ve bir gün bütün gerçekleri açıklar.
Ne mi olur ? Bizim zaten malumu olduğumuz gerçekler bütün açıklığı ile ortaya çıkar. Mehdi efendi'nin serveti, devlet içindeki faaliyetleri vb..
Bu linklerden okuyablirisin.
http://www.geocities.com/fettosh/
http://www.tanyeri.net/gulenefendi.htm
|

16-09-2006, 10:11
|
 |
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 02 Jun 2006
Mesajlar: 4.587
|
|
Re: İslamcı "aydın"ların "yavşak" tartış
Teşekkürler Sargon,
Ahmet Taşgetiren'in ilk yazısında gülümsediğim bir kısmı almak istiyorum: "İnsanları giysileri yüzünden beğenmeme hakkı, insanlara kıyafet dikte etme hakkı, modayı en iyi ben bilirim iddiası, "benim hoşuma gitmeyen giysiyi bile giyme hakkın yok" dayatmacılığı..."
'İnsanlara kıyafet dikte etme hakkı' derken sanki hani biraz da kendilerinden bahsediyor gibi...
Ahmet Hakan'ın şu cümlesi ise bence olayı bitirmiş: İslamcılar gizli kapaklı işler mi çeviriyor ki deşifreden falan söz ediyorsun?
|

16-09-2006, 10:58
|
|
Re: İslamcı "aydın"ların "yavşak" tartış
Bu arada İslamcı yazarların polemiklerinden bahsetmiş iken Ali Bulaç'ın söyeldiği seviyesiz cümleye bir eleştiride bulunmak istiyorum ben de:
"Bugün bilgi çok kolay ve ucuz ulaşılabilir hale geldi. Tıpkı modern kadın gibi."
Merak ediyorum bugünün modern, kendi eşini kendi seçme hakkına sahip, bilgili, kültürlü kadını, geçmişin görücü usülüyle, kendi eşini seçme ve erkeğin bir isteğini reddetme hakkına sahip olmayan olmayan kadından nasıl daha ucuz olabiliyor? Günümüz erkeği, günümüz kadınını elde etmek için,kendini beğendirmek için daha çok uğraş göstermek zorunda değil mi? Modern, bağımsız kadın sayesinde erkekler kendilerine baktılar, modern bağımsız kadın sayesinde erkekler de reddedilme korkusu yaşıyorlar.
Bu kadar düşünülmemiş saçma bir sözün nasıl bir kafadan çıktığını anlayamıyorum. Yoksa eski görücü usulü, kadının seçme şansı olmadan başlık parasını ödeyip kendilerine eş satın aldıkları dönemleri mi özlüyor erkekler?!
|

16-09-2006, 12:24
|
 |
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 02 Jun 2006
Mesajlar: 4.587
|
|
Re: İslamcı "aydın"ların "yavşak" tartış
Merveciğim, çok güzel bir noktaya temas etmişsin.
O cümlenin ardındakini biraz daha irdelersek çok daha kötü bir ithamla karşılaşacağız ne yazık ki.
Modern kadın için 'kolay' ve 'ucuz' tabirleri kullanılmış. Bu tabirlerin ise ne tür insanlar için kullanıldığını bilebilmek için allame olmaya gerek yok.
Modern olmaktan kastı nedir bilmiyorum ama, kadın olarak o satırları yazanı kınıyorum.
İslam olduğu halde ilerici düşünce sahibi kadınları da aşağılamış olmaktadır. Tesettür giymeyen modern(?) Müslüman kadınını da 'kolay' ve 'ucuz' olarak nitelendirmek tesettürü bir iffet sembolu ve nişanesi olarak dayatmak, tesettürlüyü ise 'zor' ve 'pahalı' olarak (malı çağrıştıran kelimeler) göstermek değil de nedir?
|

16-09-2006, 18:09
|
 |
Onur Üyesi
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 01 Aug 2005
Bulunduğu yer: Isvicre
Mesajlar: 6.665
|
|
Re: İslamcı "aydın"ların "yavşak" tartış
Ali Bulaç gibi bir İslamcı entellektüel eğer böyle bir laf ediyorsa, çoluk çocuk neler yapmaz. Apaçık ki, Ali Bulaç için modern kadın ororspu ile eşdeğerdir. Kolay ulaşılırdan ben başka birşey anlamıyorum. Kapalı, tesettürlü kadın ise zor ulaşılır oluyor herhalde.
Halbuki bu tam bir çarpıtmacadır. Gerçekte toplumsal bozulma üstü kapatılan, örtülen, gizlenen ilişkilerde yaşanır. Bir taraftan modern dünya tüm sistemiyle günlük yaşamın heryanına sinerken, küçük adacıklar oluşturup yalıtılmış yaşamlar sürdürmek isteyen her çevre kısa zamanda çürümeye mahkumdur. Ben bunun bazı örneklerini sol gruplardan da biliyorum. Kapalı devre ilişkileri öven bu aydın bozması gerçekte çürümenin propagandasını yapmaktadır. Ne diyelim, çürümeyi çok istiyorlarsa çürürler, biz de çıkan kokuyu duyarız yakında.
Gerçekten de 80'li yıllarda üniversite öğrencisiydim ve islamcı bir yükseliş yaşanıyordu. Tam da Ahmet Hakan'ın çizdiği gibi bir tablo vardı. Murat Belge ile İsmet Özel'in katıldığı seminerleri hatırlıyorum, salon tıka basa dolardı, bir tarafta biz parkalı solcular, bir tarafta yeşil pantalonlu islamcılar. Hatta işte bu iğrenç lafları eden Ali Bulaç'a bir zamanların Dev-Yol'unun çıkardığı Birikim dergisinin sayfaları açılmıştı.
Ne oldu da, bunlar bu kadar battılar, yazıklar olsun böyle bir lafı eden Ali Bulaç'a.
|

16-09-2006, 18:51
|
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 13 Mar 2006
Mesajlar: 634
|
|
Re: İslamcı "aydın"ların "yavşak" tartış
sevgili sargon, k.c, merve
ogun yesil pantolon giyenlerden biride bendim,
henuz 17 yasinda henuz kisiligi oturmamis biri olarak, bende turkiyeyi, hatta dunyayi kurtarmaya aday biriydim..
"kanimiz aksada zafer islamin" diye sloganlar atiyordum.
ailemiz, cevremiz kisiligimizin olusmasinda en buyuk etkenler degilmidir..
hatta mahallemiz, mahallemizdeki komsumuz, mahalledeki idol olan abilerimiz, okuldaki ogretmenimiz bizleri peslerinde suruklemedilermi...
bize dar fasit bir dairenin icine sikistirilmis kara bir ahlak anlayisini dayatmadilarmi?
modern, kulturlu cagdas kadin gucsuz erkekleri korkutuyor..o erkeklerin kendilerine guvenleri yok..
modern kadina ulasamiyorlar..onlar dunyadan habersiz kadinlar istiyorlar, evin hizmetcisi, temizlikcisi, ahcisi, cocuklarin annesi, ve seks makinasi..
o sekilde ahlakli olduklarini dusunuyorlar..oyle ogreniyorlar..oyle ogretiyorlar..ve kadina deger verdiklerini saniyorlar..
herkezden daha ahlakliymisiz gibi yaptik, her kadina kotu gozle baktik...insan olduklarini hayatimizin yarisi olduklarini unuttuk..
onlarin annelerimiz, kizkardeslerimiz, eslerimiz oldugu gercegini gormezden gelerek kucumsedik..namusu 2 mt kumas parcasina bagladik..hatta ne kadar cahilse o kadar ahlakli diye dusunduk..
seks icin "hayvani iliskiler" dedik, en cok kadinin pesinden biz kostuk..
evdekini kapattik, disarida en aciklara, ozgurlere kostuk..
bunun adinada zamparalik dedik..utanacagimiz yerde gurur duyduk..
bazen kendime cok kiziyorum...
hosgorusuz oldugumu dusunuyorum, kantarin topuzunu bazen agir kaciriyorum..
oysa o insanlari en iyi anlamasi gerekenlerin basinda ben varim...
ben dun onlardan biriydim..bu vesile ile kalplerini kirdiklarimdan ozur diliyorum..
umarim o insanlarda din batakligindan bir gun kurtulurlar..
yalancılar,maymunlar,domuzlar,eşekler,pislikler!aş ağılıklar!canı çıkacasılar,Köpekler,Alçaklar,yabani eşekler,merkepler,susamış develer,geberesiciler,reziller,sapik Kişiler,beyinsizler,kofkütükler,zorbalar,soysuzlar ,Kahrolasılar,yalancılar,
HZ.ALLAH
|

16-09-2006, 20:07
|
 |
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 24 Aug 2006
Bulunduğu yer: Ben anadolunun her karış topragindan, suyundan, güneşinden ve havasından doğdum, ben anadoluyum...
Mesajlar: 1.692
|
|
Re: İslamcı "aydın"ların "yavşak" tartış
Aslında kendileride biliyor ne olduklarını ama bu onların karekteri.
Bedenimin her zerresi Anadoludur. Ben anadolunun her karış topragindan, suyundan, güneşinden ve havasından doğdum, ben anadoluyum...
|
Başlık Düzenleme Araçları |
|
Stil |
Hybrid-Şeklinde
|
Yetkileriniz
|
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.
HTML-KodlarıKapalı
|
|
|
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 04:36 .
|