
06-06-2013, 14:29
|
 |
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 06 Jun 2011
Bulunduğu yer: Los Angeles
Mesajlar: 178
|
|
Eyleme dair birkaç kişisel not:
Bu eylem bir devrimin habercisi değil. Öncelikle bunu anlamak gerek. Bir siyasi ideolojiye yaslanmış örgütlü ve planlı olmayan simultane gelişiminde halkı arkasına alıp tamamen hükümeti eleştirmeye odaklı bir araya gelmiş insan topluluklarının isyanıdır. Bu noktada şahsi kanatimce, çok da bir şey beklemiyorum. Velhasıl kelam, bu nümayişin, halkın belli bir bilinç düzeyine ulaşmadan bile bir araya gelebileceğinin mümkün olduğunu göstermek adına iyi şeylere hizmet ettiğini düşünmekteyim.
Günlerdir pek uyuyamıyorum, yemek yiyemiyorum. Eylemler başladığından beridir 3 kilo kaybettim. Sanırım orada olamadığım -yurtdışında ikamet ettiğim- için endişeliyim ve bu da bende hayli tedirginlik ve üzüntü olmasına neden oluyor. "Uyusam iyi olacak.." diyorum ve aklıma bir şey geliyor. Her saat başı kalkıp haberlere bakıyorum.
Sonra gecenin bir yarısı düşünüyorum...
Kendim için bazı "kişisel" notlar çıkarıyorum. Neler mi?
'Eğri oturup doğru konuşmak gerek' diyorum. RTE döneminden önce, hala yürürlükte olan 5816 sayılı Atatürk'ü koruma kanunundan ötürü insanların Kemalist rejime kelam etmelerinin dahi meşru sayılmadığı bir dönemin, AKP diktası ile birlikte kırldığını görmekteyiz. Bu ülkenin insanları bu rejimlerden çok çekti.
Ülkenin kuruluş süreci sonrası, şöyle bir anayasaya baktığımızda 1936 yılında 141 ve 142. nolu maddelerin eklenmesinden bu yana tam 53 kez TCK çerçevesinde değişikliğie gidildiğini saydım. Daha fazlası olabilir fakat katiyen eksiği yok.
141 ve 142. maddeler 1991 yılında kaldırılarak yerlerine Terörle Mücadele kapsamına dahil olan maddeler eklendi.Gelen gideni aratmaz mentalitesi her daim göz önünde bulunduruldu. 1991 TCK'ya göre, 91'den önceki terör(!) suçlularını işleyenlere "terörist" denilemeyecekti. Terörist kelimesninin yerine "vatan haini" daha uygun görüldü. Bu bağlamda bakarsanız hala sisteme karşı olan kişiler "vatan haini" olarak yaftalanıyor. TC devletleşme sürecine ve devrim anlayışlarına dair başka şeyler de eklemek istiyorum.
Bu eylemi ele aldığımızda yukarıda yazdıklarım da dahil olmak üzere pek umutlu olmadığımı belirtmem gerek. Eylem "eğlenceli" olarak nitelenebilir. Elbette birçok tatsız olay yaşandı, insanlar darp edildi ve hayatlarından oldular. Bunların dışında TC tarihinde çok daha kanlı eylemlere ve katliamlara tanık oldu. Hemen ilk aklıma gelen Mahir'i örnek vereyim. Denizler'i Ulaşlar'i Sinanlar'ı yazmakla bitiremeyiz. Bunlar hep Kemalist rejimin birer kanlı mendilidir. CHP de bu Kemalist rejimin en çok yaltakçısı olan partidir. Gerek 38 Dersim katliamları gerekse sonrasındaki devrimcilere yaptıkları katliamlar vs "EYLEM" ise buna derim ben. Baş kaldırı "özgürlük" isteği denilecekse buna derim ben...
Aklıma gelmşken içimdekileri de bu vesileyle yazayım. İçimden çıksın gitsin, kuş olup uçsun bu endişeyle karışık histerik rahatsızlık ve üzüntü.
Sonra akıyor fikirlerim. Başlıyorum Mahir'den, Diyojenden ve şarabımın boş şişesinden..
Mahir demişken, Çayan'ı kültleştirdiğimi onun liderliğini THKP-C gibi kökleri derinlerde olan bir birikimden daha öne almak istediğim düşünülmesin lütfen. Böyle bir durum yok. Nasıl ki Troçki hareketi dedğimizde Troçkiyi ululaştırmıyorsak; bilakis onun fikirlerinden bahsediyorsak, aynı şey Çayan hareketi için de geçerlidir. Bilen bilir, Çayan Türk Solu Dergisinde yayınlanan yazılarıyla bile oluşumun yönlenmesine katkıda bulanan en önemli adamlardandır. Çayan hareketi demekle TİP'ten ayrılma MDD dönemlerini ve Çayan gibi düşünenlerin ayrı bir safta toplanmasını kastediyorum.
Çayan döneminden ayrı düşünülemez. Sonuçta bütün herkes koşularla birlikte bir tepki oluşturuyor.. TİP'in kendi içindeki ayrım da, sonraki dönemlerde belirlenecek olan devrimci çerçevenin kilit noktasıdır. Bunları binlerce kez yazmaya gerek de yok aslında.. Yine de kısaca fikirlerimi söylemek istiyorum. Gerekirse ilerki yorumlarda daha çok ayrıntıya girerim. Çayan'ın oportünisit oluşum TİP içerisindeyken yazdığı yazıları incelediyseniz zaten burjuva sosyalizmini savunduğunu görürsünüz. İki aşamalı devrim... Bunda şaşılacak bir şey de yok, dönemin şartları itibariyle ve içinde bulunduğu konumdan dolayı etkilenmiş, etkilenmediğini söylemek cidden idealizm olur.Zaten TİP'ten ayrılma nedenleri de TİP'in Kemalist, oportünist ve üçüncü sınıf kapitalizme parlementer olduğu müddetçe "evet" demelerinden dolayıdır... Bu yazılarına bakarak da Çayan'ı Kemalizmi savunuyor diye düşünenler var. Sonraki dönemleri incelememiş, yalnızca bir cümleyi ezberinde tutmuş kesimler bunu sık sık söylerler.. En basitinden düşünceniz bile, THKP-C'nin Marksist-Leninist sosylist bir hareket olduğunu ve kesinlikle Kemalizmin devamı veya savunucusu olamayacağını anlarsınız...
Daha önce de bir kaç kez arkadaş sohbetlerinde dedim: " 'Mikro milliyetçi' parti derken yelpazayi geniş tutmalıyız". Hele de mevzu bahis revizyonizmse. Çayan'ın (sizin deyiminizle Atatürk'ün partisi) CHP hakkındaki fikirlerini direkt aktarayım. (Kitaplarım Türkiye'de kalmamış olsaydı daha fazla alıntı yapardım. Neyse..)
"CHP, küçük burjuva kaypaklığı içinde bocalayan bir partidir. Ve CHP doğası gereği herhangi bir devrimci harekette sonuna dek yürüyemez. İçinde bulunduğumuz Milli Demokratik Devrim mücadelesinde atacağı doğru slogan ve yapacağı eylemlerle CHP'yi etkileyecek bir proleter sosyalist partinin hali hazırda olmaması ve de içindeki anti emperyalist güçlerin varlığına rağmen işbirlikçilerin bugün için ağırlıklı olması da, CHP'nin bu bocalamasında ve gerici tavrında çok etkilidir."
Özellikle CHP ve CHP'nin "eylem"e verdiği destekten bahis açılınca sinirleniyorum.. Ve yazı istikametinden çıkıp başka bir hal alıyor.
Bambaşka bir hal..
Oysa biz ne yeminler bozduk sırf "özgürlük" adına, o yitirilen canların yüreğimizin taa içinde uhtesi kaldı... BİZ olmaya geldik ama... Dedim ya, eylem gibi bu yazı da bam başka bir hal aldı. Sebebi belli, tarihi kanlı.
Herkes kendisinin milatıdır!
|

06-06-2013, 15:33
|
 |
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 30 Sep 2007
Mesajlar: 2.207
|
|
G Milat´isimli üyeden Alıntı
tamamen hükümeti eleştirmeye odaklı bir araya gelmiş insan topluluklarının
|
O kadar bile organize değildi. Gücü de buradan kaynaklanıyor ya.
Bu eylemler, "ağaçlar kesilmesin" diyen toplamda yüzlerle ifade edilebilecek bir grubun parkta kitap okuyup, börek yerken ansızın ve şiddetle polis müdahalesine maruz kalmasıyla patladı.
Çekirdek ekip yoğun bir polisle yüzleşme yaşadı, bir müddet sonra derin bir baskı unsuru olan "otorite korkusu" tümüyle aşıldı ve insanlar yavaş yavaş "otoriteye karşı" birikmeye başladılar.
Eylemin özeti; Erdoğan'ın halk üzerinde yaratmaya çalıştığı "ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur" etkisini püskürtmekten ibarettir.
Bu eylemlilik ruhu zaman içerisinde CHP, TKP, İP gibi arsızların sahiplenme eğilimleriyle sulandırılmışsa da, görüldüğü gibi Erdoğan'ı Fas'a kadar kaçırtacak güçlü bir etki yaratmıştır.
Eylemlerin başlangıcı 28 Mayıs'a dayanıyor.
Şiddet karşısında aktif hale gelerek ülkenin çeşitli bölgelerinde gerçekten barışcıl ve naif eylem sahaları oluşmasını sağlayacak süreç ise 31 Mayıs sabahı başladı ve gecesinde iyice hararetlendi. 1 Haziran günü CHP, Kadıköy teşkilatı vasıtasıyla eylemleri üstlenmek üzereyken refüze edildi.
Kılıçdaroğlu "Halk'a saygı duyduğumuzdan mitingi iptal ettik" dedi.
Tüm eylemler gerçekten barışcıl ve insanların sezgisel olarak provokasyona izin vermediği bir havada gidebilirdi. Elbette polis, bir devlet demir yumruğu olarak eylemcilerin üzerinde dolandı durdu. Polisin yukarıdan formatlanarak şartlandığı 500 km öteden belliydi. Polis için insanların "anayasal haklarını kullanıyor oluşu" hiç bir şey ifade etmedi. Zira Erdoğan için de bir şey ifade etmiyor.
Ancak eylem öylesine barışçıydı ki cepheler arasında gerçek bir düşmanlık yoktu, olmadı.
Öyleki eylemlerin tüm hararetiyle sürdüğü gece bir iki genç, çevik kuvvet mangasının yanına yaklaşarak onlarla röportaj yaptı.
Tüm eylem süresince bu ve buna benzer şeyler yaşandı.
Ben bunu, gençlerin ait oldukları topluluğun samimiyetine olan inancın büyüklüğüne yoruyorum. Kendilerine o kadar inanıyor ve güveniyorlardı ki onlar için o an yapılamayacak hiç bir şey yoktu. Kimi kendisine plastik mermi atan polisle röportaj yaptı, kimi dalgasını geçti, kimi buldozerle TOMA'ya kafa tuttu.
Ortada onları birleşmeye zorlayan bir lider, grup yokken, insanları birleşmeye ve birbirlerine bu denli güvenmeye iten şey neydi? Onları korkularından kurtaran şey neydi?
Bu olaylar cereyan edene kadar, tengri biliyor ülkeye olan tüm inancımı yitirmiştim. Bu direniş hareketine yön ve çap belirlemek haşa benim işim değil. Bu bir ortak aklın işi olmalıdır. Bu ortak akıl da direnişin çekirdeğinden doğmalıdır. Hiç bir sistem, teori, mekanizma bu ortak aklın pratiğiyle boy ölçüşemez.
Hiç sanmıyorum ama bu olayların sonunda belki her şey durulacak, Erdoğan daha güçlü olarak yoluna devam edecek bile olsa kimse "o suratına gaz sıkılan kırmızılı kızı", "31 Mayıs gecesinin ateşini" unutmayacak. Cehennemin kapısı bir kere aralandı.
|

06-06-2013, 17:06
|
Üyeliğini Sonlandırmış
|
|
Üyelik tarihi: 11 Feb 2013
Bulunduğu yer: ege-uşak
Mesajlar: 308
|
|
Ahanda buraya yazıyorum; Kim ne derse desin tayyip baltayı taşa vurdu!.
Hala beyanat veriyor topcu kışlası yapılacak diye. Bu inadı sayesinde dünya kamu oyunda ve önemli oranda yurt içi kamuoyunda hızla değer kaybedecek. Bu öfkesine daha fazla öfke katacak çünkü on yıldır adım adım hazırladığı ve son aşamasına getirdiği yeni ana yasa, güçlendirilmiş partili cumhurbaşkanı gibi kendi inanç zihniyeti doğrultusunda tasarladığı herşey çökecektir. Ğeçmiş tarihlerde örnekleri ğörüldüğü ğibi her diktatör kendi sonunu kendi hazırlamış kılasik akibete sürüklenmiştir. Böyle kişiler nerde ne zaman duracaklarını bilemezler malesef. Yanlarında bulunan aklı selim kişilerde fazla ses çıkaramazlar çünkü bir şey diyecekler olsa yalakaları tarafından azarlanır ve önderimizin kişiliği,karizması söz konusu deyip ihanetle suçlayacaklardır.
Çıkarcı yandaşlar ve yalakalar iyi bilirlerki kendilerine ğöre hazırladıkları düzen çöktüğü zaman bunun altında kalacaklarını ve tüm kazanımlarını kaybedeceklerini bilirler onun için bu kör sarmal sürer malesef. Ülkemizde demokrası ilerliyor her şey yolunda diyenlere itaf olunur! anlayana.
|

06-06-2013, 18:10
|
 |
Kıdemli Üye
Dinlerden Özgürlük Grubu Üyesi
|
|
Üyelik tarihi: 03 Aug 2010
Mesajlar: 14.705
|
|
Shibumi´isimli üyeden Alıntı
Hiç sanmıyorum ama bu olayların sonunda belki her şey durulacak, Erdoğan daha güçlü olarak yoluna devam edecek bile olsa kimse "o suratına gaz sıkılan kırmızılı kızı", "31 Mayıs gecesinin ateşini" unutmayacak. Cehennemin kapısı bir kere aralandı.
|
Olaylarin durulmasi veya durulmamasi degil zaten onemli olan.
Yoluna devam edebilir, kimse onu yerinden etmek icin yapmadi bu eylemi, bu sadece yandas medyanin pompasiydi. Zira onumuzde secimler zaten var, ama Basbakan'in bu tavirlarini saga sola catmalarini vs. bir 10 ay daha bu halk cekmezdi, dogal olarak siradan bir olay olarak basladi, destek giderek buyudu.
Bak, sokakta grup seks(!) bile yapanlar varmis mesela ve muslumanin muslumandan baska dostu yokmus.!!!!
Ucuz ve komplocu siyaset ve medyaciliga tam gaz devam yani..
Onlarin hep birden sokaga inebilmeleri, asil devrimdir.
|

06-06-2013, 19:25
|
 |
Kıdemli Üye
|
|
Üyelik tarihi: 16 Jul 2011
Mesajlar: 742
|
|
Bu olaylar milattır ve önemlidir. Tabii tam olarak neyle karşılaştığımızı anlayabilirsek milat olur. Yoksa anlamayan toplumlar için ne olsa boş…
Çünkü farklı bir zamanda yaşıyoruz. Yani yaşadığımız dönem 70-80 yıl öncesi dönem değil.
Kapitalizm küresel boyutta çok büyük boyutlara ulaştı. Daha önceki tüm dönemlerden daha büyük. Ve şimdiki durum birçok kişiyi (orta sınıfı, memuru, işçiyi, işsizi, öğrenciyi vb.) çok daha fazla biçimde rahatsız edecek. Çünkü kapitalist sistem çok fazla büyüdü. Ve bir bakıma kapitalist sistem büyümesi ekolojik sınırlara dayandı.
Bunun birçok anlamı var. Kapitalizm büyümekten vazgeçecek mi? Hayır...Peki nasıl yoluna devam edecek? Ne olacak? Kapitalizm büyümesi demek artık insanların yaşam alanlarına, içe sularına, parklarına, ormanlarına, derelerine el konulması demek. Bu zaten olmuyor mu? (HES'lerde yaşanan olaylar, 2/B arazileri, birçok yere açılan AVM'ler vb.) Bir de küresel boyutta yaşamımızı giderek etkilemesi kaçınılmaz olan küresel ısınma, biyoçeşitliliğin yok olması, okyanusların hızla kirlenmesi vb. unutmamak gerekiyor.
İnsanların yaşamları bundan olumsuz etkilenecek. Ve bu etkiler her geçen gün artacak. Şimdiye kadar kapitalizm insanların çoğuna ciddi bir refah sundu. Ama artık bu durum değişmeye başlayacak. İnsanlar ekolojik sistemin tahrip olmasından olumsuz etkilenecek...Daha fazla üretim, tüketim, çevrenin tahrip olmasına neden oldukça, ekosistem zarar gördükçe insanlar birçok açıdan etkilenecek...İnsanların birçoğunun yaşam standartları giderek düşecek.
Geçmişte de bazı açılardan benzer durumlar oldu kuşkusuz. Ama bunların hiçbiri küresel ölçekte bir ekolojik kriz boyutuna bu kadar güçlü biçimde ulaşmadı. Yani şimdiki durum epey farklı. Tehdit küresel ölçekte. Ve çok yönlü, çok ciddi bir tehdit var. Öyle bir durum var ki bunlardan birçoğu kapitalist sistemin mantığı yüzünden giderek daha da kötü hale gelmekte. Ve işaretler bunun giderek daha da kötüye gideceğini kuvvetli biçimde göstermektedir. Bunları ciddiye alıyorum çünkü almak için epey neden ve güçlü argüman var.
O yüzden bu tür olaylar sadece bununla sınırlı kalmayacak...Özellikle bunu anlamak önemli. (Tabii ne zaman hangi yerde ne olur bunu bilmek zor, belki de imkansız. Ama zamanla işlerin zorlaşacağını anlıyoruz.)
Sistem büyüdükçe birçok kişiyi giderek köşeye doğru sıkıştıracak, çok zor durumda bırakacak, mücadele etmeye zorlayacak ve başka yol bırakmayacak.
Ve anlaşılması gereken bir şey daha var: olaylar ve gelişmeler beklenildiğinden daha hızlı biçimde de olabilir. Mısır, Libya, Suriye vb. olayları durduk yerde olmadı. Küresel ısınma, enerji, gıda fiyatlarının artışı bu ülkeleri çok olumsuz etkiledi. Milyonlarca insan aç kaldı. bu böyle bir şey...(Kuşkusuz sadece küresel ısınma ve ekolojik sorunlar bu olayları tetiklemedi, başka nedenlerde var; ama bu da göz ardı edilmemesi gereken bir neden. )
İnsanlar neyle karşılaştıklarını, ne yapmaları gerektiğini iyice anlarlarsa bir ölçüde çıkış yolu bulabilirler. Yoksa bu iş başka türlü krizlere dönüşür, başka türlü milat olur.
|

07-06-2013, 09:22
|
 |
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 06 Jun 2011
Bulunduğu yer: Los Angeles
Mesajlar: 178
|
|
RTE'nin havaalanında yaptığı tarihi "otobüs" konuşması hakkında yazılacak çok şey var elbette. Fakat bugünkü Türk gazelerinin manşetlerine bakınca nutkum tutuldu. Ancak şunu yazabildim:
RTE: "Benim babam çııııık zengin! Alıcam Fıstık'ı basıcam basına parayı, yazdırıcam 'Demokratik taleplere canımız feda' diye. Sonra da halka vurucam kırbacı! Vurucam kırbacı nihahahaha! "
Manşetler burada:
http://m1306.hizliresim.com/1b/7/nvv38.jpg
Herkes kendisinin milatıdır!
Konu G Milat tarafından (07-06-2013 Saat 09:23 ) değiştirilmiştir.
Sebep: Link açma
|

07-06-2013, 09:33
|
 |
Üye
|
|
Üyelik tarihi: 06 Jun 2011
Bulunduğu yer: Los Angeles
Mesajlar: 178
|
|
Bu arada konuşmanın tamamını izlemeyenlere metin olarak vereyim:
“Sevgili kardeşlerim, sevgili İstanbullular, çok değerli yol arkadaşlarım.
Ninelerimi bacılarımı selamlıyorum. Alın terini ekmeğine katık etmiş çiftçi, köylü, tüm işçi kardeşlerimi selamlıyorum. Türkiye kadar büyük, vakur, ağırbaşlı genç kardeşlerimi selamlıyorum. Şu anda İstanbul’dan İstanbul’un kardeşi Saraybosna’yı, Bakü’yü, Bağdat’ı, Şam’ı, Gazze’yi, Mekke ve Medine’yi selamlıyorum.
Elbette İstanbul’u tekrar tekrar selamlıyorum. Her semtiyle her sokağıyla İstanbul’u yürekten selamlıyorum.
Sizlere Fas’taki, Cezayir’deki, Tunus’taki kardeşlerimin selamlarını getirdim. Rabbim birliğimizi dayanışmamızı daim etsin inşallah.
Biz hiç bir zaman gönüller yıkmanın tarafında değil gönüller yapmanın tarafında olduk. Ama dik durduk dikleşmedik.
FAİZ LOBİSİNE RAĞMEN BURADAYIZ
Bizim kavgayla, vurup kırmayla, vandallıkla işimiz olmaz. Değerli kardeşlerim biz yapmayı biliriz. Şimdi altını çiziyorum, faiz lobisine rağmen buralara geldik. Ve bu faiz lobisi şu anda borsada spekülasyonlara girmek suretiyle bizi tehdit edeceğini zannediyor. Şunu bir kere çok iyi bilmeleri lazım. Bu milletin alın terini biz onlara yedirtmeyeceğiz. Bir bankanın genel müdürü çıkıp da bu vandalizmi organize edenlerin yanında olduğunu söylüyorsa bunlar karşısında bizi bulacaktır. Biz bugüne Türkiye ekonomisini büyüterek geldik. Biz buralara insanımızı yücelterek geldik. Artık dünya Türkiye’yi konuşuyor, Türk insanını konuşuyor. Böyle bir dönemde nereden çıktı bu işler? Biz bugüne ya sabır diyen zafere ulaşır diyerek geldik.
76 MİLYONUN HİZMETKARIYIZ
Herkes şunu bilsin biz Türkiye’yi kardeşlikle büyüterek bugünlere geldik. 76 milyonun hiçbir ferdini ayırt etmedik. Kardeşlerim birileri diyor ki “Başbakan yüzde 50’nin başbakanı olduğunu söylüyor”. Elinize diline dursun. Biz bugüne kadar 76 milyonun hizmetkarı olduğumuzu söyledik. Türkiye’nin en doğusundan en batısına kadar ayırt etmeden hizmet götürdük. Bizim karşımıza dikilenler bu hizmeti kimler yapıyor diye karşımıza dikildiler. Sandıkta başaramadığımızı sandık dışı yollarla başaracağız dediler. Kimsenin düşüncesi bizim nezdimizde ötelenmiş değildir. Bakın yüzde 50’nin demiyorum. Biz 76 milyonun efendisi değil hizmetkarıyız. Biz birlikte Türkiye’yiz. Türkiye’de yaşanan hadiseleri bütün tarafsızlığımızla okuruz, analiz ederiz, değerlendiririz, ondan sonra da adımımızı atarız. Ak Parti’nin amacı çatışma kutuplaşma asla değildir. Ama şunu da bilmeleri lazım, biz Asım’ın nesliyiz. Bu birilerinin işine gelmiyor. Ne diyor Akif,
(Bir kısmını okudu)
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdımı, hatta boğarım! …
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu…
İrticanın şu sizin lehçede ma’nası bu mu?
Değerli kardeşlerim emaneti veren millettir, emaneti alacak olan da sadece millettir. Millet dışında hiç kimse gelip de bu emanete el uzatamaz. Sandık dışında hiç kimse bu emanete kastedemez. 10 buçuk yıl boyunca bu emaneti kutsal bildik canımız gibi koruduk. Bundan sonra da canımız gibi korumaya devam edeceğiz.
GEZİ PARKI OLAYLARI
Hiç kimsenin ama hiç kimsenin bu ülkede hukuksuzluk yapmasına, demokrasiye kastetmesine, vandallıkla yakıp yıkmasına, şehirlere, kamu mallarına zarar vermesine göz yumamayız. Şimdi Gezi Parkı’nda sayısı 15’e bile varmayan ağaç için yapıldığı söyleyen gösteriler bugün arkasında 3 kayıp bıraktı. 2 gencimiz hayatını kaybetti, 1 baş komiserimiz şehit oldu.
Kardeşlerim bu gençlerin ölümü ne kadar önemliyse benim polisimin şehadeti de en az onlar kadar önemlidir. Bu polis kimin polisi? Ne için hizmet yapıyor? Bizim can güvenliğimiz için görev yapıyor. Yeri geliyor teröristin, yeri geliyor anarşistin, yeri geliyor vandalizmin karşısına dikiliyor. Diyorlar ki polisi çekin. Burası yol geçen hanı değil. İnsana varıncaya kadar herkese saldıranlara karşı polisimiz görevini yapmıştır. Yeri gelmiş aşırı güç kullanmış olabilir. Onlarla ilgili başbakan yardımcım da söyledi içişleri bakanım gereğini yapıyor. Bunlar üzerinden kimsenin de bize saldırmaya hakkı yok. Baş komiserimizin daha doğmamış bebeği anne karnında yetim bırakıldı. Şehirler yağmalandı, bunlar Türk bayrağını yakacak kadar azgınlaştılar. Sokaklarda kağıt toplayarak hayatını idame ettirmeye çalışan gencimize de kastettiler. Gazeteciyim diyerek, sanatçıyım diyerek siyasetçiyim diyerek son derece sorumsuz bir şekilde kışkırtmanın alasını yaptılar. Demokratik gösteri özelliğini kaybederek vandallığa dönüşen bu eylemler artık son bulmalıdır. Samimi hissiyatlarıyla yola çıkıp terör örgütlerinin oyununa gelen vatandaşlarımız bu oyunu görüp uzak durmalıdır.
“SİZİN ELİNİZDE TENCERE TAVA YOK DEĞİL Mİ?”
Her ne yapacaksak hukukla demokrasi içinde yapacağız. Bunun dışında her yolu 76 milyon gayri meşru görüp karşısına dikileceğiz. Sevgili kardeşlerim siz 10 gün boyunca vakardan, aklı selimden taviz vermediniz. Şimdi buradan evlerimize dağılacağız. Vakardan, aklıselim ve sağduyudan asla taviz vermeyeceğiz. Sizin elinizde tencere tava yok değil mi? İşte bu çok önemli. Siz sokaklarda tencere tavayla dolaşanlardan değil bu gençlik elinde bilgisayarıyla dolaşanlardan olacak. Bu Türkiye ülküsü için mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğiz. Gençler kardeşlerim siz mazlumların umudusunuz. Siz Ortadoğu’nun Balkanların örnek gençlerisiniz. Siz büyük düşünecek, büyük adımlar atacak, büyük hedeflere adım atacaksınız. Siz oyuna gelmeyecek, aldanmayacak, aldatmayacaksınız.
Hepinize teşekkür ediyorum. Sizin şahsınızda Türkiye’nin tüm gençliğini kucaklıyorum. Yeryüzündeki tüm kardeşlerimi gönülden selamlıyorum. Sevgili İstanbullular emin olun Türkiye’nin yükselişini hiçbir güç Allah’tan başka engelleyemez. Şehit baş komiserimiz, hayatını kaybeden iki gencimizi rahmetle yad ediyor, yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Ölsek de sevinin, eve dönsek de. Sanma bu tekerlek kalır tümsekte. Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir. Allah yar ve yardımımız olsun, bahtımınız açık olsun diyor hepinizi Rabbime emanet ediyorum."
Herkes kendisinin milatıdır!
|

07-06-2013, 10:34
|
Üyeliğini Sonlandırmış
|
|
Üyelik tarihi: 11 Feb 2013
Bulunduğu yer: ege-uşak
Mesajlar: 308
|
|
Tencere tava çalan üç beş çapulcudan bu kadar korku niye!
Herşeyiniz hile yalan dolan sahtekarlık, gerçekleri inkarcılık takiye düştü.!
|
Başlık Düzenleme Araçları |
|
Stil |
Normal
|
Yetkileriniz
|
Yeni Mesaj yazma yetkiniz Aktif değil dir.
Mesajlara cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz Aktif değildir dir.
HTML-KodlarıKapalı
|
|
|
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 23:08 .
|